10 Haziran 2019 Pazartesi

OPERASYON BÖLÜM 34

OPERASYON BÖLÜM 34


Bu vakıflar Londra’da, İsviçre’de belki de Belçika’da vardır. 

MED televizyonunun kuruluşunda uyuşturucudan elde edilen para kullanılmamıştır. Bizim örgütümüzün doğrudan uyuşturucu maddeyle iştigali yoktur. Başlangıçta ifade ettim, bizim Zaros bölgesi dediğimiz Van ve Hakkari bölgesinin normal ticareti uyuşturucu ticaretidir. Orada ki bölge sorumlularımız bu uyuşturucu ticaretinden pay almışlardır. 
Bunu dışında örgütümüz uyuşturucu ticaretiyle iştigal etmez. Ayrıca Avrupa polisi de bu konuda çok dikkatlidir. Uyuşturucu ticaretinden kazanılan parayı kullanmamıza imkân yoktur. Alman polisi de PKK’nın uyuşturucu ticaretiyle ilgisi yoktur demiştir. 
Soruldu: PKK’nın uyuşturucu ticaretiyle iştigal etmediğini söylemektesiniz. Ancak PKK örgütüne yapılan operasyonlarda PKK militanlarının barındıkları sığınaklarda yapılan aramalarda 7 466 kilogram esrar, 1 984 000 kök hintkeneviri, 63 kilogram 375 gram eroin, 33 kilogram baz morfin, 1 adet uyuşturucu imalathanesi ele geçirildiği tespit edilmiştir. 
Cevap: Bana okuduğunuz olaylardan benim haberim yoktur. Ben başından beri uyuşturucu ticaretine karşı çıktım. 
1990’lı yıllarda İran’da Makü bölge sorumlusuyla yaptığım konuşmada bu uyuşturucu ticaretini bırakın uyuşturucu ticareti PKK’nın siyasî yönünü bitirir dedim. 
Soruldu: Yakalanan uyuşturucu maddelerin PKK’lı olan elemanlarının verdikleri bildirilen bilgilerden uyuşturucu trafiğinin Derince-Trieste ve Batı Avrupa, Haydarpaşa-Köstence-Budapeşte-Almanya, Edirne-Sofya-Bükreş-Almanya ve 
Batı Avrupa Ülkeleri, Kapıkule-Patnos Limanı-Trieste-İsveç ve Fransa, Kapıkule-Sofya-Bükreş-Budapeşte-Viyana-Roma ve Batı Avrupa ülkeleri olduğu anlatıldı, soruldu. 
Cevap: Benim bilgim dahilinde uyuşturucu kaçakçılığını PKK örgütü yapmamıştır. fiayet uyuşturucu kaçakçılığı yaparken yakalanan PKK örgütü elemanları varsa bundan alan sorumluları haberdardır. 

Ama ben başlangıçtan beri uyuşturucu ticaretine karşı çıktım. 

Soruldu: Sürgünde Kürt Parlamentosu soruldu. 
Cevap: 1994 yılında bir kısım DEP milletvekillerinin takibata uğrayıp tutuklanmaları, bir kısmının yurtdışına kaçmasından sonra Sürgünde Kürdistan Parlamentosu fikri oluşmaya başladı. Bu DEP milletvekillerinden başka Avrupa’da bir kitle oluşturan varlıktan da temsilciler seçerek böyle bir oluşum kurma fikrini ben de benimsedim. Çünkü Türkiye’de DEP için parlamenter faaliyet kısıtlanmıştı. Diplomasi alanında faaliyet gösterecek legal bir kuruluşa ihtiyaç vardı. Ayrıca PKK gibi bir örgütle ilişki kurmakta güçlük çeken Avrupa’daki birçok kişi ve kuruluşlar için rahatça ilişki kurabilecekleri 
legal ve kabul görmüş bir oluşum meydana gelecekti. Bu nedenlerle sürgünde bir Kürt Parlamentosu kurulmasını destekledim. Sürgünde Kürt Parlamentosu 1995 yılında Lahey’de kurulmuş olup, bugün merkezi Brüksel’dedir. 4-5 yerde 
genel kurul yapılmıştır. Başkanı Yaşar Kaya olup, benim bildiğim üyeleri; Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Nizamettin Toguç, Ali Yiğit, Mahmut Kılıç’tır. Çoğaltmak mümkündür, hatırladıklarım bunlardır. Bu parlamentonun 65 üyesi mevcut olup 
yukarıda saydığım isimler de bulunduğu 12 tanesi ERNK temsilcisidir. Naif Güneş başlangıçta bu parlamento üyesi iken daha sonra bu parlamentoyu bıraktı belki özel nedenlerle bırakmış olabilir. Parlamentoda en fazla temsilci ERNK’nın yani 
bizim olup başka gruplarında temsilcileri vardır. Örneği Rızgari grubu gibi. Parlamento Norveç’te, Moskova’da, İtalya’da toplantıları gerçekleştirdiği, en sonda İspanya’nın Bask Bölgesi’nde 1999 yılı temmuz ayında toplantı yapma hazırlığı içindedir. ERNK temsilcilerinin seçimine gelince bunlar zaten maruf kişiler olup benim müdahaleme gerek kalmadan seçilmişlerdir. Diğer gruplara ise ben karışmadım. 
Benim bu parlamento üyelerine başka devletlerle münasebetlerinde perspektif vermeme lüzum kalmadı, çünkü kendileri zaten tecrübeli kişiler olup büyük ölçüde münasebet geliştirmişlerdir. Sadece Roma’ya gidin parlamenterlerle ilişki kurun bana davetiye çıkarmalarını sağlayın şeklinde talimat verdim. 
Soruldu: Ulusal Kongre soruldu. 
Cevap: Bu Ulusal Kongre’yi bir şemsiye örgüt şeklinde düşündük. Sürgünde Kürt Parlamentosu’nu içine almakla birlikte bu parlamentonun dışında kalan grupları yani, dünyadaki bütün Kürtleri kapsayacak şekilde oluşturulan bir örgüt olacaktı. Bu örgütün amacı Kürt içi anlaşmazlıkları çözmek, Kürtler adına genel diplomasi faaliyetini yürütmek şeklinde iki ana esasta toplanabilir. 
Amacımız budur. 
Ulusal Kongre önümüzdeki ay Sürgünde Kürt Parlamentosu’nun bulunduğu yerde yani Brüksel’de toplanacaktır. 
Soruldu: PKK örgütünün liderliğiniz altında yapılanmasını anlatınız, örgütün kuruluşundan bu yana örgüt elemanları sizi hangi kod isimlerinizle tanımaktadır. 
Cevap: PKK örgütü klasik anlamda siyasî parti olmaktan öte benim konumumda onunla birlikte değerlendirildiğinde örgütümüz parti, ordu ve cephe şeklinde teşkilatlanmıştır. Bana örgütte genelde Apo denilmektedir. Yazışmalarda ise Ali 
Fırat kod adını kullanıyordum. Daha önceden merkezi yürütme ve merkez komite kavramları vardı. 5. Kongre’den sonra biz, başkanlık ve yardımcıları şeklinde bir kurula gittik. Bunun alanlara ayrılması eyaletler biçimindedir. Ayrıca yurtdışı temsilciliklerimiz vardır. 
6. Kongre’ye doğru önde gelen kadrolar toplandı. 
6. Kongre şu anda sonuçlanmıştır. Daha çok belli karargâhlarda iki merkez komite elemanı etrafında alan yönetimleri oluşmaktadır. Pratikte böyle icra edilmektedir. Bu birimler hem karar hem de uygulama birimleridir. Merkez Komite üyeleri bir klasik bir de orta boy kadrolar vardır. Benim yardımcılarım; Cuma kod Cemil Bayık, Abbas kod Duran Kalkan, Avareş kod Mustafa Karasu, Ebubekir kod Halil Ataç, Cemal kod Murat Karayılan, Fuat kod Ali Haydar Kaytan’dır. Bunlar benim yardımcılarımdır. Bu isimler en üst düzey 
elemanlardır, yani başkanlık konseyidir. Benim yakalanmam üzerine ayrı bir statü alacaklardır. Yeni bir merkez oluşacak ve ağırlıklı olarak bu belirttiğim isimlerden olacaktır. 6. Kongre 450’ye yakın kadroyla toplanmıştır. Kongre Kuzey Irak’ta Hakurke bölgesinde toplanmıştır. Avrupa’da örgütü idare eden Kani Yılmaz kod Faysal Dunlayıcı, Moskovo’da Mahir Velat kod Numan Uçar’dır. YAJK (Yektiya Azadiye Jinen Kürdistan-Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği) bu örgüt hakkında bildiklerim şunlardır. Yöneticisi Sakine kod Gönül Tepe, yine Sakine kod fiehnaz Altun’dur. Bunların emrinde Avrupa dahil 
3 000 kadar kadın örgüt elemanı vardır. Zagros eyaleti sorumlusu Ebubekir kod Halil Ataç’tır. Botan (fiırnak-Çukurca) eyalet sorumlusu Cemal kod Murat Karayılan’dır. Mardin eyalet sorumlusu 25 ocak 1999’da ölmüştür. Onun yerine halen atama yapılmamıştır. Garzan eyaletine Celal kod Süleyman Kaydı, Amed eyaletine Topal Nasır kod Faruk Bozkurt, Erzurum eyaletinde Yılmaz kod Yıldırım Kaya’dır. Serhat eyaleti halen teşkilatın değildir. Dersim eyalet sorumlusu Kazım kod Hamili Yıldırım’dır. Güney Batı eyalet sorumlusu Sarı İbrahim kod Ramazan Toptaş’tır. Koçgiri eyalet sorumlusu Alişer kod Yücel Halis olarak faaliyet yürütmektedirler. Kuzey Irak Behdinan ve Soran olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Birinde Osman Öcalan vardır, diğerinde de Abbas kod Duran Kalkan vardır. 

Soruldu: Yurtiçinde ve yurtdışında örgütünüze çeşitli faaliyetlerle katılan ve yardımcı olan dernek, parti, bilim adamları, üniversiteler, sanatçılar ve avukatlar olduğunuz biliyoruz, sizinle irtibat kuran bu belirttiğiniz kuruluşlardan kimler vardır anlatınız. 
Cevap: Bazı sanatçılar MED TV’nin konserine çıkmıştır. Bu bir destek olarak değerlendirilmektedir. Bunlardan Ferhat Tunç, Ahmet Kaya, Şivan Perver. Bizim elemanlarımız 1990’lı yıllarda İbrahim Tatlıses’ten korkutmak suretiyle para almışlardır. Ben bunu duydum haberim vardır. 1998 aralık ayında Haluk Gerger beni Roma’da evimde ziyaret etmiştir. 
Gazete yazısında da bu görüşmenin içeriği yazılıdır. Avukat Şerafettin Kaya ve Avukat Serhat Bucak Roma’ya gelerek beni ziyaret etmişlerdir. Doğu Ergil’le ben daha önce görüşmedim. Ben bu adamı raporuyla tanıyorum. Doğu Ergil İsviçre’ye geldiğinde PKK örgütü elemanlarından bir grup kendisiyle görüşme yapmış. Doğu Ergil’le görüşme yapan bizim elemanlarımız Doğu Ergil’i pek olumlu bulmamışlar. Hatta bu işin yani Kürt meselesinin rantıyla uğraştığını bana söylediler. 
Çünkü bazı kuruluşlar bu işlerle uğraşanlara yardım yapmaktadırlar. NGO kuruluşlarından (uluslararası sözde yardım kuruluşu, asli faaliyeti istihbarat servislerinin örgütlere yardım faaliyetidir) Doğu Ergil’e para yardımı edildiğini duydum, yardım eden kuruluşa “bu yardım tarzı iyi bir yardım tarzı değildir” dedim. Bu paranın çoğu ranta gitmektedir. Bizim meselemize faydası yoktur. Ahmet Kaya’nın bize fazla yakın olduğunu söyleyemem 1993 yılında Almanya’daki bir toplantıya katıldığını biliyorum. 
Soruldu: Suriye ilişkileri, Suriye’den çıkışı ve Avrupa’daki temasları, yakalanışı soruldu. 
Cevap: 1979 yılı temmuz ayında benim kuryem olan Suruçlu Ethem Akcan isimli kuryemle birlikte Suriye’ye geçtik. Ethem Akcan alanı çok iyi tanıyan bir elemandı, onunla birlikte geçişi yaptık. Evvela Suruç’un karşısına düşen Kobani denilen kasabada Ethem’i amcası olan Ömer Muhtar’ın evinde bir müddet kaldık. Bu arada Filistin Örgütü’yle irtibat kurarak bu örgütten “Demokratik Cephe kimliği” elde ettik. Temin ettiğimiz bu kimliklerle Lübnan’a geçtik. Filistin Örgütü bize Bekaa Vadisi’nde yer verdi. Bu yeri kendi kampımız haline getirdik. Giderek örgüte bağlı elemanları burada topladım burada kendi eğitimimizi kendimiz yaptık. Her ne kadar Filistin Örgütü bizleri kendi askerleri gibi görüyorlardı ise de biz kendimizi ve onlardan ayrı olduğumuzu kabul ettirdik. Bu kampta üç yıl faaliyet gösterdik. Helve adı verilen bu kampa daha sonra Mahsun Korkmaz Akademisi ismini verdik. 1992 yılında Türkiye’den bugünküne benzer baskılar gelmesi üzerine ve aynı zamanda Kuzey Irak’ta bizim için faaliyet alanları doğması ve dolayısıyla Bekaa Vadisi’nin eski işlevini kaybetmesi üzerine Suriye’ye geçtim. Önce Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la ilişki kurdum. Cemil Esad sosyal ilişkileri geliştiren ve kuran bir insandır. Suriye bizi siyasetten hiçbir zaman kabul etmedi. Sosyal ilişkiler çerçevesinde kabul etti. Cemil Esad’ı bayramlarda ziyarete giderdim. Bu arada bizim fiam’da büyük bir tüccar olarak tanıdığımız Ağa kod Mervan Zerki’yle yoğun ilişkilerimiz sonucunda bu şahsın El-Muhaberat denilen Suriye istihbarat servisinin elemanı olduğunu öğrendim. Mervan Zerki aslen Erzurumlu olan Kürt kökenli bir insandır. Dolayısıyla Mervan Zerki Suriye istihbaratı ve devletiyle aramızda bir halka oluşturuyordu. Suriye bizi resmen ve siyasetten tanımamakla, kendisinden sorulduğumuzda bizde Apo kod Abdullah Öcalan isimli birisi yoktur diyebiliyordu. Yani Suriye’nin bizi siyasetten tanımaması ve sosyal ilişkiler içinde tanıması kendi açısından aldığı bir tedbirdir. Mervan Zerki ile ben Suriye’den ayrıldıktan sonra Al-Tecalma, Al-Vatan, El-Demokrasiye (Ulusal Demokratik Birlik) adı altında bir parti kurdu ve kurduğu bu partiyle PKK’nın mirasına konarak bizim çekilmemizden sonra 
Suriye’deki çok geniş olan Kürt potansiyeli toparladı. Biz Suriye’ye geldiğimiz zaman kalabalık olduğumuz için geniş evler satın almış veya kiralamıştık. Daha sonra bu evleri parti okullarına çevirdik. Bir Kürtçe eğitim bir de Türkçe eğitim yapan okul açtık, Suriye makamlarına ise hastalarımız ve sakatlarımız var bu evler bize lazım dedik, onlarda bu görüntü altında müsaade ettiler, ancak zaman zaman El-Muhebarat’ın elemanları okullarımıza geliyorlar ve denetliyorlardı. Şam ’da ikamet ettiğim evi de kendim satın aldım. 
Korumamızı da kendimiz yaptık. Suriye hükûmeti uzaktan gözetleme yapmış olabilir. Suriye’de bulunduğum süre içerisinde Ali Ammar adına tanzim edilmiş Demokratik Cephe kimliğiyle dolaştım. 1992 sonunda 9 ekim 1998 tarihine kadar ağırlıklı olarak Şam’da kaldım, zaman zaman Lübnan’a da gittim. Benim okullarım biraz şehrin dışında kalır, Kürtçe eğitim yapan ve Türkçe eğitim 
yapan iki okulla birlikte burada bir evim daha vardır, bir de şehir merkezinde bir evim vardır. Türkiye’nin baskısı üzerine Suriye hükûmeti bana “Ya Türkiye ile aramızda savaş çıkar veya biz seni yakalar Türkiye’ye teslim ederiz tercih yapmak zorundasın” dediler. 
Bu tebliği bana Ağa kod Mervan Zerki yaptı. Bizde Yunanistan formülünü tercih ettik. Suriye’den çıkmadan evvel örgüt arşivini Şam’da bulunan Kürtlere dağıttık. Bu arşiv halen onlarca Kürt evinde bulunmaktadır. O tarihte iki milyon iki yüz elli bin dolar param vardı. 50 000 dolarını yanıma aldım 2 200 000 dolarını Delil isimli adamıma bıraktım. Delil rastgele bir temsilcimdir. Delil’in esas ismini bilmiyorum. Diyarbakırlıdır, eşinin kod adı Mizgin’dir. Onunda ismini bilmiyorum. Delil’in Suriye’yi terk edeceğini zannetmiyorum. Sıkışırsa Kuzey Irak’a gider. 

1993 süreci Türkiye için bir tarihî fırsattı, Türkiye’nin çok barışçı bir çözüm yolu imkânı idi. Türkiye’nin cumhurbaşkanı düzeyinde en yüksek yetkilisinin kabulü vardı. Türk Silahlı Kuvvetleri de pratikte iyi niyetini göstermişti. Ancak bu süreç 
işlemedi. Yetersizlik nedeniyle ve Özal’ın da ölümüyle bu süreç bozuldu. Özal’ın ölümünden sonra ailesine çektiğim başsağlığı mesajını tarih bu sürecin haklılığını kanıtlayacak ve aynı noktaya gelecektir. Yani Özal’ın başlattığı sürece tekrar 
gelinecektir demiştim. Nitekim 1 eylül 1998’de yeniden ateşkes ilan ettik 9 ekim 1998 günü Yunanca bilen ve Yunanistan temsilcisi olan Rozerin kod Ayfer Kaya olduğu halde bir Suriye uçağıyla çıkış yaptım. Çıkmadan evvel Avrupa 
temsilcilinden bana Abdullah Sarıkurt adına düzenlenmiş bir pasaport temin ettim. Pasaporta kendi fotoğrafımı yapıştırdım, Yunanistan’a geldiğimizde o zamana kadar bana büyük ilgi gösteren PKK’ya dost olduğunu ifade eden Yunanistan son derece kötü yüzünü gösterdi. Bana 3 saat içinde ya geldiğin yere geri döneceksin veya istediğin yere gideceksin dediler. Bu arada Rozerin Yunan servisinden Dimitri’yle görüştü. Yunanistan’dan ayrıldık ve Moskova’ya geldik. Moskova’ya gitmeden evvel Yunanistan’a iltica talebinde bulundum ama kabul edilmedi. Moskova’da Jirinovski kanalıyla temasa geçtim, zaten beni davet etmişlerdi. Mitropano beni Suriye’deyken de davet etmişti. Bu Mitropano, Jirinovski’nin partisine mensup bir şahıstır. 33 gün süre içerisinde bunların bulduğu evde kaldım. Bu süre içerisinde Ariski isimli iç güvenlik sorumlusu olan 
şahısla temaslarda bulundum. DUMA 298 oyla benim Rusya’da kalmamı bir çekimser oya karşılık kabul ettiği halde Başbakan Primakov anlayamadığım bir nedenle bu kararı uygulatmadı. 33 gün sonra Rusya’dan ayrılmak zorunda kaldım. Avrupa temsilciliğimiz vasıtasıyla İtalya’dan davet alıp almadığımı araştırdım. Nitekim bana yeniden yapılanma adı altında bir oluşuma mensup olan gerek muhalefet gerekse iktidara mensup bazı milletvekillerinin daveti olduğunu söylediler. Esasen bu milletvekillerinden Mandovani yanında bir arkadaşıyla Suriye’ye gelerek daha evvel benimle görüşmüştü. Bunu üzerine 
yanımda Roma temsilcim Ahmet Yaman olduğu halde bir Rus yolcu uçağıyla Roma’ya geldim. İtalya’da siyasî iltica talebim kabul edilmesini beklerken tutuklama olayı gündeme geldi, hastane adı altında bir tecrit yerine konuldum. Daha sonra Adalet Bakanlığı benim serbest kaldığımı belirtti ancak ben Roma yakınında Cehennem Vadisi denilen bir evde kalmaya başladım. Burada kalmamı söylediler. İltica talebim konusunda belirsizlik devam etti. Bazen kabul edecek gibi bir davranış gösterdiler daha sonra iltica talebimin kabulünü beklemeye aldılar halen de bu talebim askıdadır. Daha önce gerek İtalya gerekse Avrupa devletleri her gün yüzlerce Kürt’ün siyasî bile olmayan iltica taleplerini kabul ederken, benim siyasî olan iltica talebimi kabul etmediler. Giderek üzerimdeki baskı arttı. Kaç kurtul şeklinde bana karşı olan bir tutum göstermeye başladılar. Bu baskılar karşısında İtalya’dan ayrılmam ve tekrar Moskova’ya gitmem gündeme geldi. fiunu da belirtmek istiyorum. Yunanistan’dan Rusya’ya küçük bir uçakla gittim. Bu Yunan istihbarat servisinin özel bir uçağıydı. İtalya’da toplam 66 gün kaldıktan sonra 16 Ocak 1999 günü İtalya’dan ayrıldım. İtalya’da kaldığım süre zarfında Tayfun Talipoğlu isimli bir gazeteci geldi kendisiyle röportaj yaptım. 
Daha sonra Milliyet gazetesinden Nilgün Cerrahoğlu geldi, bununla da fazla kapsamlı olmayan bir röportaj yaptık, bilahare Haluk Gerger isimli doçent gelerek benimle görüştü, bunun dışında Avrupa’da bulunan Kürtler, Avrupa milletvekilleri, heyetler, gazeteciler geldiler görüşmeler yaptık. İtalya’dan çıkmadan evvel Rozalin vasıtasıyla Güney Kıbrıs’tan kırmızı pasaport temin ettim ve kendi fotoğrafımı yapıştırdım. İtalya’dan kendimiz bir uçak tuttuk. Bu uçağı onların yardımıyla bulduk. Masrafını biz ödedik, yanımda Roma temsilcimiz Ahmet Yaman olduğu halde Moskova’nın 4,5 km. kuzeyinde Rovinrant Havaalanı’na geldik. Bu işi benim Rusya temsilcim olan Mahir kod Numan Uçar organize etmiş, ancak Rusya daha önce en az bir ay hatta 6 ay kalabilir diye vaatte bulundukları halde yine çok ters bir tutum içine girdiler. Büyük zorluklar çıkardılar, bana “Seni Suriye’ye göndereceğim” dediler. 
Kendilerine “Suriye zaten kabul etmiyor. Ya savaş çıkar ya da seni Türkiye’ye teslim ederiz diyorlar, buna rağmen beni nasıl Suriye’ye gönderirsiniz” dedim. Zorluk çıkarmak şeklindeki tutumları devam etti. Halbuki isteseler güvendikleri bir ülkeye gönderebilirlerdi. Rusya’nın bu tutumu üzerine tekrar Rozalin’le irtibat kurdum Rozalin Yunanistan’a gelebileceğimi söyledi ve kendisi Rusya’ya geldi. Birlikte 29 ocak 1999 tarihinde Rusya’dan ayrıldık. Rozalin Rusya’ya yani benim yanıma yine küçük bir uçakla geldi. Yanında Badouvas ve Nagazakis isimli iki Yunanlı vardı. Bu uçakta zannederim Yunan Gizli Servisi’ne aitti. 
Bana Badouvas ve Nagazakis büyük güvence verdiler. Yunanistan’a kabul edileceğimi söylediler. Yunanistan’a geldik dost görünen bu insanlarla bir gün dolaştık, ancak yetkili ve sorumlu durumunda olan Dimitris beni görünce yeniden hırçınlaştı, derhal gönderileceğimi söyledi ve benim Minsk üzerinden Hollanda’ya gönderileceğim söylendi, kendi uçaklarıyla beni Minsk Havaalanı’na getirip bıraktılar. 

Bu havaalanında dondurucu soğukta 4 saat bekledim. Bu durumu Avrupa ülkeleri karar almış, beni Hollanda’ya götüreceklerini söyledikleri uçak bir türlü gelmedi. Böylece beni ortada bıraktılar. Bu bekleme sırasında beni ısrarla uçaktan indirmek istediler. Beni uçaktan indirerek bu havaalanında bırakmak ve büyük bir tehlike karşısında kalmamı zorla sağlamamı istediler. Bende ısrarla uçaktan inmek istemedim. Bu olay 31 ocağı 1 şubata bağlayan gece cereyan etti. Bu sırada bütün Avrupa havaalanlarının uyarıldığını duydum. 

Belçika benzer bir küçük uçağa karşı bir tane F-16 kaldırmış. Belçika’nın bu davranışı daha sonra skandal olarak değerlendirildi. 

Primakov aynı gün bütün bağlı ülkelere kabul edilmeyeceğimi bildirmiş. Sonuçta mecburen tekrar Yunanistan’a dönme gereği doğdu. 
Yunanistan’da Dimitris tarafından çok daha kötü bir şekilde karşılandım. Seni hemen Kenya’ya gönderelim dedi. Böylece bir Kenya modelinin hazırlandığını gördüm. Bu arada beni Korfu Adası’na götürüp getirdiler. Burada dikkat çeken husus Kenya’nın tesadüfen seçilmediği planlı olarak seçildiğidir. Avrupa’daki olmazlar ve Yunan hükûmetinin bu tutumu karşısında Kenya’ya gitmek zorunda kaldım. 

35. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder