17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 8
4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu,
Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir.
(6) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
(7) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak
uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. (Ek: 21/2/2014 – 6526/12 md.) Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149),
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Parada sahtecilik (madde 197),
9. (Mülga: 21/2/2014 – 6526/12 md.),
10. (Ek: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Fuhuş (madde 227),
11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
12. Rüşvet (madde 252),
13. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
14. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
15. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları,
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) (Ek: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(8) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre sözkonusu maddenin;
Birinci fıkrasında, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması için kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının
bulunmaması şartları aranmıştır.
Üçüncü fıkrasında, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması işlemine son verilmesi ve iletişim içeriğine ilişkin kayıtların yok edilmesi hususunda
tevili kabil olmayan düzenlemeye yer verilmiştir.
Yedinci fıkrada, dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine konu edilen eylemin bu fıkrada sayılan suçlardan birisine matuf olması
gerektiği belirtilerek yasa koyucu katalog olarak saydığı suçlar dışında soruşturulan suçlarda bu yola başvurulmasını yasaklamıştır.
Sekizinci fıkrasında ise, maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimsenin, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemeyeceği
ve kayda alamayacağı hususlarında tevili kabil olmayan düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna göre sözkonusu maddede, sayılan suçları işlediğine dair hakkında kuvvetli şüphe bulunan ve başka surette delil elde edilemeyen kişinin,
telekomünikasyon yoluyla iletişimine müdahale edilmesine imkân verecek esas ve usuller düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Tesadüfen elde edilen deliller’ başlıklı 138. maddesinde;
“(1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer
bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci
Maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum
Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Teknik araçlarla izleme’ başlıklı 140. maddesinde;
“(1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın
kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
4. Parada sahtecilik (Madde 197),
5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
6. (Ek alt bend: 25/05/2005-5353 S.K./19.mad) *1* Fuhuş (Madde 227, fıkra 3),
7. İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),
8. Rüşvet (Madde 252),
9. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),
10. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),
11. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337), Suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.
(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından
verilen kararlar yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.
(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
(Ek cümle: 25/05/2005-
5353 S.K./19.mad) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere
sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.
(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı
taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
(5) Bu Madde hükümleri, kişinin konutunda uygulanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre sözkonusu maddede, sayılan suçları işlediğine dair hakkında kuvvetli şüphe bulunan ve başka surette delil elde edilemeyen kişinin, teknik
araçlarla izlenmesine imkân verecek esas ve usuller düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Delillerin ortaya konulması ve reddi’ başlıklı 206. maddesinin 2. fıkrasının a. bendinde;
“(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur: a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Delilleri takdir yetkisi’ başlıklı 217. maddesinin 2. fıkrasında;
“(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Temyiz nedeni’ başlıklı 288. maddesinde;
“(1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. (2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. .”
Hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Hukuka kesin aykırılık hâlleri’ başlıklı 289. maddesinde 1 fıkrasının i bendinde;
“(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır: i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle
elde edilen delile dayanması.” hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Delilleri takdir yetkisi’ başlıklı 289. maddesinin i. fıkrasında;
“i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu maddelerde, delil, iz, eser ve emarelerin saptanması bakımından adlî mercilerce yetkilerin ne suretle kullanılacağı, insan haklarına saygı ve
adil yargılama esasları çerçevesinde gösterilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın gerekçesine bakıldığında;
“… Türkiye, Birleşmiş Milletler düzeyinde insan hak ve hürriyetlerine ilişkin sözleşmeleri ve İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeyi
(kısaca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini) kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanımıştır.
Bu sözleşmelerde, adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silâhların eşitliği ilkeleri ve savunma hakları gibi hükümler yer almaktadır. Bu hükümler, bugün artık Türk iç hukukunun uyulması zorunlu kısımları hâline gelmişlerdir. Söz konusu sözleşme hükümleri,
Yargıtay ve mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmakta, Anayasa Mahkemesince de destek norm olarak kullanılmaktadır.
Hâl böyle iken, Türkiye'nin hızla artan nüfusu, Dünyanın küreselleşmesi, milyonlarca Türk vatandaşının Avrupa ülkelerinde çalışmaları ve hatta yerleşmeleri, Ülkemizde işlenen suçları hem miktar ve hem de nitelik itibarıyla değiştirmiş, ceza adalet sistemi büyük bir baskı altına girmiş, davaların sonuçlandırılması makul süreleri aşmıştır. Davaların uzamasının önlenmesi için millî ve uluslararası çalışmalar yapılmaktadır.
Bu durum karşısında, ceza usul mevzuatında davalara hız kazandırmak düşüncesi, kamu hak ve özgürlüklerine göre daha fazla etkili olmuş ve yapılan kanun değişiklikleri bazen ilkelerden özveride bulunulmasını sonuçlamış, bu hâl Kanunun sistematiğini de bir ölçüde etkilemiştir. Ancak, 1992 yılında, çağdaş ceza usulünde temel ilkeyi oluşturan ve savunmayı sağlayan “silâhların eşitliği” çerçevesinde Kanunda değişiklikler yapılarak savunma hakkı, hatta Batı
ülkelerinden de ileri gidilerek, güçlendirilmiştir.
Ceza muhakemesi hukukunun ve bunun ifadesini oluşturan ana kanunun temel amacı “gerçeğe ulaşmaktır”; ancak bu hedef, insan hak ve özgürlüklerini
vurgulayan adil yargılanma hakkına uygun biçimde gerçekleştirilmelidir.
Özetle açıklanması gerekirse, 1412 sayılı Kanunun noksanlarının çok sayıda olduğu belirtilmelidir: Söz gelimi, koruma tedbirleri çağdaş gelişmeleri
izleyememiş; telekomünikasyona müdahalede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince saptanan koşullara uyulması sağlanamamış; tanık dinlenmesi ve
güvencesine, bilirkişiliğe, kamu davasının açılmasında maksada uygunluk sistemine bir ölçüde yer verilmesini zorunlu kılan hâller karşılanamamış; beden
muayenesi ve moleküler genetik inceleme hususundaki hükümlere, tanığın ve hatta hâkimin korunmasına ilişkin esaslara ve her şeyden önemlisi davanın
bir duruşmada bitirilmesini sağlayacak hüküm ve tedbirlere, kaçakların yargılanmasına ilişkin yeni hükümlere, uzlaşma usulünün uygulanmasına, bazı suçlar hakkında özel tedbirlere ve diğerlerine yer verilmemiştir. Yabancı ülkelerde, özellikle Almanya, Fransa, Belçika, İtalya ve İspanya'da 1960’lı yıllardan beri adil yargılanma hakkını daha güçlü hâle getirmek amacıyla kanunlarında gerçekleştirilen yoğun değişikliklere 1412 sayılı Kanun uydurulmamış; yukarıda açıklandığı üzere daha ziyade davaların hızlandırılmasını sağlamak amacıyla ve bazen silâhların eşitliği ilkesiyle bağdaşması zor, Kanunun sistematiğini de bozucu nitelikte bir kısım değişikliklere yer verilmesiyle yetinilmiştir.
Kanun yolları arasında istinaf kanun yolunun tesis edilmemiş olması ise, artık adil yargılama esası ile bağdaşmamaktadır. İçine dahil bulunduğumuz romano-cermanik hukuk sistemine dahil ülkeler yukarıda belirlenen ilkeleri güçlendiren
kanun değişikliklerini sürekli olarak yapmaktadırlar. 15/6/2000 tarihinde Fransa, Ceza Usul Kanunu’nun 140 küsur maddesini değiştirmiştir.
Ancak, ceza muhakemeleri usulünün amacı sadece sanık haklarını korumaktan ibaret değildir:
Gerçekten, çağdaş hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukuna egemen olan temel strateji, sosyal düzenin korunması ile bireyin temel hak ve
özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil yargılama ilkesine uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır.
Söz konusu stratejinin asıl ulaşmak istediği hedef, gerçeği meydana çıkarmaktır; ancak, gerçeğin adil yargılanma hakkına uyularak meydana çıkarılması temel
koşuldur. Ceza adalet sistemi, bu denge üzerine kurulmalıdır. Dengeyi sağlayacak esas güvenceler bugün artık anayasalarda ve uluslararası hukuk metinlerinde yer almaktadır.
9. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder