17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 15
4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu,
Başsavcılıkça bir kısım kabahatler hakkında idari yaptırım uygulandığı, bir kısım kabahatler hakkında herhangi bir karar verilmediği gerekçesiyle mahkemeye
itirazda bulunulduğu, ancak 5326 sayılı Yasanın 25. maddesinde idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemeleri nezdinde itirazda bulunulabileceğinin
belirtildiği, haklarında karar verilmeyenlerle ilgili olarak mahkemelerine bir itirazda bulunulamayacağı, bu yöndeki itirazın kararı veren Cumhuriyet
Başsavcılığı’na yapılması gerektiği gerekçesi ile söz konusu itiraz ile ilgili bir karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, yine Bakırköy 3.Sulh Ceza
Mahkemesi’nin 04.03.2014 tarih ve 2014/63 değişik iş sayısı ile Emin Hayyam vekili Av. Şeyda Yıldırım’ın 20.01.2014 tarihli idari para cezasına itirazının
reddedildiği, Bakırköy 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2014 tarihli 2014/105 değişik iş sayılı kararı ile Bakırköy 3.Sulh Ceza Mahkemesinin 04.03.2014
tarih ve 2014/63 değişik iş sayılı kararına Emin Hayyam vekili Av. Şeyda Yıldırım’ın itirazının reddine karar verildiği, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı
Kabahatler Bürosunun 02.05.2014 tarihinde idari para cezasına ilişkin kararın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkındaki Kanun Hükümlerine
göre tahsili için Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne gönderildiği, Bakırköy 10.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.04.2014 tarih ve 2014/49 değişik iş sayılı kararı ile Duru Döviz ve Kıymetli Madenler A.Ş vekili Av. Şeyda Yıldırım’ın itirazı üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Kabahatler
Bürosunun 2013/902 kabahat numaralı 2013/2199 karar sayılı 18.12.2013 tarihli idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verildiği, 08.05.2014 tarihinde Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak söz konusu idari para cezasının tahsilatının yapılmamasının istendiği,
Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Mutlu Pekman tarafından 09.05.2014 tarihinde Bakırköy 10.Sulh Ceza Mahkemesi’ne itiraz edildiği, bunun üzerine Emin
Hayyam vekilleri Av. Şeyda Yıldırım, Av. Ayten Hiçyılmaz tarafından kanun yararına bozma talebi ile evrakın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesinin istendiği, 09.06.2014 tarihinde Bakırköy 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/105 değişik iş sayılı kararla kanun yararına bozma istemiyle Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne ihbarda bulunulduğu, 09.07.2014 tarihinde Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürlüğü’nce dosya
kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran Bakırköy 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2014 tarih ve 2014/105 değişik iş sayılı
kararı aleyhinde kanun yararına bozma yoluna gidilmediğinin bildirildiği, bu kararın da 09.05.2014 tarihinde temyizi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği tespit edilmiştir.
2.3. Meclis Soruşturmasına Konu İddiaların İncelenmesi:
2.3.1. Ekonomi Eski Bakanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN hakkında:
A) İDDİA
Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında;
a) Bu şahsın İran'a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağladığı,
b) Gana'dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek, altının Dubai'ye çıkışını
sağlamaya çalıştığı, iddia edilmiştir.
Yukarıda sayılan ve Ekonomi eski Bakanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN tarafından işlendiği iddia edilen eylemler, 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu'na muhalefet, 5237 sayılı TCK’nın 204. (Resmî belgede sahtecilik) ve 252. (Rüşvet) maddelerine tekabül ettiğinden, bu iddiaların
gerçekliğinin araştırılması ve soruşturulması gereği ortaya çıkmıştır.
B) TOPLANAN DELİLLER
a. Tanıklar
1. Mehmet Şenol Çağlayan
2. Salih Kaan Çağlayan
3. Rıza SARRAF
4. Abdullah Happani
5. Ahmet Murat Öziş
6. Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh (Muhammed Sadık olarak bilinmektedir)
7. Yusuf Tutuş
8. Zeynep Körükcü
9. Emrah Sarıyüce
10. Ziya Altunyaldız 11. Onur Kaya
b. Belgeler
1. Bilirkişi raporu
2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 soruşturma sayılı evrakı
3. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/112787 soruşturma sayılı evrakı
C) SAVUNMA
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan'ın şifahi ve yazılı savunmasında özetle;
“Önergede şahsıma yükletilen suçlar tamamen gerçek dışıdır, tarafımdan da asla işlenmemiştir. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının koşul, usul ve esasları da; CYY’nın 135 ila 138. maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasanın 38/5. maddesinden alan CYY’nın 135. maddesinin 2. fıkrası; “Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması halinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir”. CYY’nın 138/2. maddesinin ise, yalnızca anılan Yasasının 135/6. maddesinde sayılan belirli ve sınırlı sayıdaki katalog suçlara ilişkin delile tesadüf edilmesi, ilgili fail ve fiil hakkında soruşturmanın başlatılması ile haklarında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kaydedilmesi kararının alınmasıyla sınırlı düzenlemeyi içerdiği, bunun dışında uygulama olanağının bulunmadığı, Tüm yasal düzenlemelere rağmen hakkımda toplanan tüm deliller hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olan delillerdir. Çünkü bir bakan hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca soruşturma açılmasına karar verilmedikçe soruşturmaya başlanamayacağı ve dolayısıyla da şüpheli sıfatını alamayacağından iletişiminin denetlenmesi tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izlenmesi mümkün değildir. Tarafımdan resmî belgede sahtecilik suçu işlenmemiştir. Her şeyden önce tarafıma yüklenilen bu fiil ve suçlarda hangi resmî belgeyi sahte düzenlediğim ya da içeriğini tahrip ettiğim veya değiştirdiğim ya da kullandığım hususlar fiil, zaman ve yer gösterilerek belirtilmediği için burada size somut bir savunmada bulunamıyorum.
Tüm bunlarla birlikte soruşturma önergesinde benim Gana uçağıyla ilgili adli ve idari soruşturmaları engellendiğim iddia edilmektedir.
Ancak konuyla ilgili belgeleri incelediğinizde göreceksiniz ki herhangi bir idari ve adli soruşturmaya engel olmam söz konusu olmamıştır.
Tarafımdan rüşvet suçu işlenmemiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 252’nci maddesine göre, rüşvet suçunun failinin görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya
yapmaması için kendisine veya bir başkasına menfaat sağlayan bir kamu görevlisi olması gerekmektedir. Suç teşkil ettiği iddia olunan işin Ekonomi
Bakanı olarak benim görev alanıma giren bir iş olmaması nedeniyle böyle bir fiili de işlemem mümkün değildir. Ayrıca, ortada konuyla ilgili olarak savcılığın talebiyle Halk Bank tarafından yapılan bir teftiş ve soruşturma bulunmaktadır. Halk Bank tarafından aracılık edilen İran’la ilintili dış ticaret işlemlerine ilişkin iddiaların 4 müfettiş tarafından incelendiği bilinmektedir. Halk Bank müfettişleri tarafından yapılan 22 Ocak 2014 tarih ve 11406 görev kodlu raporda sahte belge kullanıldığı komisyon oranlarının banka zararına olacak ve müşteriler lehine düşük tutulduğu, müşteriler arasında ayrımcılık yapılarak bazı müşterilerin iş ve işlemlerinin kasıtlı olarak engellendiği savlarının gerçek dışı olduğu ve yapılan işlemlerin bankacılık mevzuat ve teamüllerine uygun olduğu, bu hususlarda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanılmadığı belirtilmiştir. Tarafımdan Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet edilmemiştir. Ben böyle bir iddiayı da kesinlikle huzurlarınızda reddediyorum. Bu konuda altın ticareti hakkındaki mevzuat, teftiş raporu ve kovuşturmaya yer olmadığına dair Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı nın vermiş olduğu takipsizlik kararı muvacehesinde benim Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet oluşturan herhangi bir fiilim de yoktur. Bu bağlamda, soruşturma önergesinin dayanağını teşkil eden tüm bu iddialar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 ve 2014/42981 sayı üzerinden yürüttüğü iki ayrı soruşturmada ayrıntılı olarak değerlendirilerek sonucunda “kovuşturmaya yer olmadığına” kararları verilmiştir. Suça konu Saat tarafımdan sipariş edilmiştir. Daha evvel de bunu ifade etmiştim biliyorsunuz. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle saati, ismi bilinen, benim tanımadığım Murat Yılmaz getirmiş ancak bedeli, defalarca ifade ettiğim gibi, tarafımdan ödenmiştir. Getirilen saat, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığınca yolcu beraberinde getirilen, ticari amaç taşımayan zatî eşya kapsamında değerlendirilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi de tarafımdan
ödenmiştir. şirket hisselerini devrettiğim kardeşimin bana yapmış olduğu ödemeyle saatin ödemesini yaptım ve bu da mal bildirimimde çok net bir şekilde görülmektedir. bedelini ödediğim saat dışında, bedelini ödediğim piyano dışında hiçbir hediye almadım. Rıza SARRAF aleyhine haber yapılmaması için
Fatih Karaca ile bir görüşme yapmadım. Piyano konusu da konuşuldu. Bu piyano, tarafımdan satın alınmıştır, bunun bedeli de ödenmiştir ve yine muhatap, savcılık sorgusunda bunun bedelini benden tahsil ettiğini ifade etmiştir, bu mal bildirimimde de gösterilmiştir. Piyanoyu da, yine onu da söyleyeyim:
Hanımımın şahsi 47 bin eurosunun 40 bin eurosuyla ödedim.”
Malvarlığı araştırmasına karşı müdafiin 15.12.2014 tarihli yazılı savunmasında:
“Müvekkilim Mehmet Zafer Çağlayan Milletvekili seçilip Bakanlık görevini üstlendiği 2007 yılında, ortağı ve kurucusu olduğu şirketteki hisselerinin bir bölümünü kardeşi Şenol Çağlayan’a devretmiştir. Bunun tespiti şirket kayıtlarından ve müvekkilimin mal bildirimlerinden de izlenebilir. Bu nedenle Şenol Çağlayan, müvekkilimin devir işlemi nedeniyle doğan alacağına mahsuben 2.465.000TL’yi Mehmet Zafer Çağlayan'ın Albaraka Türk A.Ş Sincan şubesindeki hesabına havale etmiştir. Şenol Çağlayan’ın hem savcılığa verdiği 27.01.2014 tarihli ifadesinden hem de ekte sunduğumuz faturadan da görüleceği üzere
2.465.000 TL, Şenol Çağlayan’ın Simay Altın Ticaret LTD. ŞTİ.’ye bozdurduğu mücevheratın karşılığıdır. Açıklamalarımızdan ve dilekçemiz eklerinden de anlaşılacağı üzere; bahse konu para iddia edildiği şekilde gayrimeşru bir kaynaktan elde edilmemiştir. Takdir edersiniz ki, durum iddia edildiği şekilde olsaydı işlemlerin tümü banka üzerinden gerçekleştirilmezdi. Müvekkilim söz konusu saati satın almak üzere İsviçre’deki firmanın yetkilisi ile yaptığı bir telefon görüşmesinde bahse konu saati satın almak istediğini bildirmiştir. Firma yetkilisi de; saatin satış bedelinden %3 iskonto yapabileceklerini ayrıca yabancı olması nedeniyle %8 de vergi iadesi hakkı olduğunu ifade etmiştir. Bu suretle saati 300.000 CHF’ye verebileceklerini belirtmiş; Ancak bu %8 oranındaki vergi iadesinin alınabilmesi için de faturanın müvekkilim adına düzenlenmesi ve bu sebeple müvekkilimin bizzat Cenevre'ye gelerek teslim alması gerektiğini iletmiştir. Açıklanan durum üzerine müvekkilim, bir bakan olarak özel bir iş için makamından ayrılmayı uygun görmediğinden Cenevre'ye gidemeyeceğini ve saati şimdilik satın almaktan vazgeçtiğini, ilerleyen zaman içerisinde Cenevre'ye bir seyahati olduğu takdirde yeniden ilgilenebileceğini söylemiştir. İstanbul’da ihracatçılar ve işadamları ile yapılan bir toplantı sonrası sohbet esnasında, bir
vesileyle saat konusu gündeme gelmiş, orada bulunanlar arasında yer alan Rıza SARRAF'da bu saati bir elemanı vasıtasıyla getirtebileceğini bildirmiştir.
Bu konuşma üzerine faturası Murat Yılmaz, sertifikası ise müvekkilim adına düzenlenen saat 25.09.2013 tarihinde getirilmiştir.
Müvekkilim, Saatin bedeli 300.000 CHF'nin karşılığı 240.000 EURO’yu, 30.10.2013 tarihinde İstanbul’da Rıza SARRAF'ın kendisine nakden ödemiştir.
İşin ticari bir iş olmaması ve başkaca bir belge düzenleme imkânının bulunmaması karşısında da Rıza SARRAF'ın kendi el yazısı ile tanzim ettiği
30.10.2013 tarihli ödeme belgesini almıştır. Fatura muhatabı yukarıda belirtilen sebepler dolayısıyla Murat Yılmaz olsa da, satıcı firma tarafından faturayla eş zamanlı olarak tanzim edilen 24.09.2013 tarihli Certificate of Origin (Menşe sertifikası) müvekkilimin adına düzenlenmiştir. Dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz ilgili belgeler ve açıklamamızdan da anlaşılacağı üzere; söz konusu saat, müvekkilim tarafından sipariş edilmiş ancak yukarıda belirtilen zorunluluklar ve vergi iadesinin alınabilmesi amacıyla faturası saati getiren şahıs adına düzenlenmiştir. Bedeli de yukarıda belirtildiği gibi müvekkilim tarafından nakden ödenmiştir. Ayrıca saat, gümrük idaresince ilgili mevzuat sebebiyle; yolcu beraberinde getirilen zati eşya kapsamında değerlendirilmeyerek, getiren şahıs hakkında 284.400 TL idari para cezası uygulanmıştır. Söz konusu idari para cezası ise -süresinde peşin ödendiğinden mevzuat gereği %25 indirime tabi tutulmuştur. Bu para da müvekkilim tarafından 15.09.2014 tarihli Albaraka Sincan Şubesindeki hesabından Murat Yılmaz isimli şahsa havale edilmiştir. Murat Yılmaz isimli şahıs da bu parayı yasal süresinde gümrük idaresine ödemiştir. Müvekkilimin oğlu Salih Kaan Çağlayan 12.04.2013 tarihinde yaklaşık 4.500 kişinin katılımıyla yapılan bir düğünle evlenmiştir. Düğünden gelen altın, mücevherat, döviz ve TL şeklindeki takılarının bir kısmını bozdurmuştur. Bozdurulan söz konusu altın ve mücevherat karşılığında ekte sunulan 25.06.2013 tarih ve 13005 nolu gider pusulası Altınbaş A.Ş tarafından tanzim edilmiştir. Altınbaş A.Ş tarafından 2.537.000TL tutarındaki söz konusu para müvekkilimin oğlunun İş Bankası Organize Sanayi Şubesindeki hesabına havale edilmiştir. Ekteki makbuzlardan anlaşılacağı üzere bu para müvekkilimin oğlu tarafından bilahare Türkiye Finans Katılım Bankasındaki hesabına yatırılmıştır. Söz konusu transfer, 12.04.2013 tarihinde yapılan düğünün salon, ikram vs.
masraflarının karşılığı olarak Salih Kaan Çağlayan tarafından 15.04.2013 tarih ve 40579 nolu fatura karşılığı olarak TURSER A.Ş firmasına yapılmıştır.
Müvekkilimin oğlu Ahmet Çağan Çağlayan'a 28.10.2011 tarihinde yapılan ve yaklaşık 5000 kişinin katıldığı düğününden çeşitli altın, mücevherat,
döviz ve TL hediye gelmiştir. Ahmet Çağan Çağlayan 28.05.2012 tarihinde babasına kendi birikimlerinden 180.000 EURO ve 635.154 TL borç para vermiş;
sonrasında müvekkilim bu borcu oğluna geri ödemiştir. Söz konusu bu hesap hareketleri müvekkilimin mal bildiriminde de aynen yer almaktadır.
Ahmet Çağan Çağlayan’ın birikimleri hususuna açıklık getirmesi amacıyla eklememiz gerekirse; müvekkilimin oğlunun düğün tarihi olan 28.10.2011
tarihi öncesi Van depremi yaşanmış idi. Bu sebeple müvekkilim ve oğlu davetlilere düğüne çiçek göndermemelerini, çiçek göndermek isteyenlerin ise
çiçek paralarını Van depremzedelerinin yardım hesabına aktarılmasını istemişlerdir. Bu yönlendirme sonucu açılan hesapta depremzedeler için çiçek
parası karşılığı olarak 359.000 TL yardım toplanmıştır. Bu husus 28.10.2011 tarihli Hürriyet ve 05.11.2011 tarihli Taraf gazetelerinde yer almıştır.
Müvekkilimin oğlu Ahmet Çağan Çağlayan tarafından Önder Bülbüloğlu’na yapılan 1.055.000TL’lik EFT işlemi; 12.10.2012 tarihinde 1.055.000TL bedelle
Önder Bülbüloğlu’ndan satın aldığı Karataş,1617 parsel nolu başka bir taşınmazın alım bedeli olarak ödenmesine ilişkindir. Bu EFT’nin soruda yer alan
Beykoz’daki taşınmazla hiçbir ilgisi yoktur. Salih Kaan Çağlayan ile ilgili olarak listenizde yer alan gayrimenkullerin toplam alış değeri 874.300TL’dir.
Bunun 700.000 TL’lik kısmı MNM Avrasya Orman Sanayi LTD. ŞTİ.'ye 29.09.2013 tarihinde nakit olarak ödenmiştir. Bu ödeme söz konusu satıcı şirket
kayıtlarında da yer almaktadır. Bahadır Kandemir’den alınan 174.300TL'lik taşınmazın bedeli ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2012/120653 sayılı soruşturma kapsamında müvekkilimin oğlu Salih Kaan Çağlayan’ın hesaplarına tedbir konulması sebebiyle ödenememiştir. Bahadır Kandemir’e olan borç söz konusu tedbir dolayısıyla Salih Kaan Çağlayan’ın kardeşi Ahmet Çağan Çağlayan tarafından 02.10.2014 ve 08.10.2014 tarihlerinde yapılanbanka havaleleri yoluyla ödenmiştir. Ahmet Çağan Çağlayan’ın listede yer alan gayrimenkullerinin toplam değeri ise 1.265.399TL’dir.
Bu tutarın 1.000.000TL’lik kısmı Saf GYO A.Ş’ye banka havaleleri ile ödenmiştir. Yine Bahadır Kandemir’den alınan 275.300 TL’lik gayrimenkulün bedeli de 02.06.2014 tarihinde banka havalesiyle ödenmiştir. Müvekkilimin her iki oğlunun aldığı gayrimenkullerin finansmanına ilişkin bilgiler ise 3 ve 5 nolu sorulara verilen cevapların içinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Şenol Çağlayan’a ilişkin konu ise müvekkilim tarafından bilinmemekle birlikte, kendisi taşınmaz bedelini tapuda nakden ödediğini ifade etmiştir.” demiştir.
D) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Söz konusu iddiaların doğru olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, tanık sıfatıyla ifade vermeye çağrılanlardan Mehmet Şenol Çağlayan hakkında
soruşturma yürütülen Mehmet Zafer Çağlayan’ın kardeşi olduğunu, Salih Kaan Çağlayan ise babası olduğunu ileri sürerek CMK’nın 45. maddesine istinaden,
Rıza SARRAF, Abdullah Happani, Ahmet Murat Öziş ile Ekonomi Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Onur Kaya CMK’nın 48. maddesi uyarınca aynı olaydan şüpheli
sıfatıyla soruşturuldukları gerekçesiyle ‘tanıklıktan çekinme’ haklarını kullanarak beyanda bulunmamış, Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh
(Muhammed Sadık olarak bilinmektedir) ifadesinde özetle; “Rıza SARRAF’ın kendisinin patronu olduğunu, müşterilere para getirip götürme işini yaptığını, götürdüğü emanetleri bazen kendisinin aldığını, bazen içinde ne olduğunu gördüğünü, bazen de görmediğini, bilmediğini, bahsedilen adrese yanılmıyorsa Ramazan Bayramı münasebetiyle gittiğini, adresi şoförleri olan Yücel'e sormuş olabileceğini, Bayram olduğu için hatırladığı kadarıyla bayram çikolatası götürdüğünü, aynı adrese daha önce gittiğini hatırlamadığını, İstinye'deki adrese gittiği zamanki o adresi zor bulduğunu, şu an tekrar git deseler yine tam hatırlayamayacağını, siteye girdiği zaman güvenlik görevlileri ile karşılaştığını, şu numaraya gideceğim diye bir numara belirttiğini, hatta bir de kadın ismi olduğunu, onun ismini söylediğini, şu anda o ismi hatırlamadığını, güvenlik görevlilerinin o kadına haber verdiklerini, orada biraz beklediğini, daha sonra bahsedilen kadının çıkıp geldiğini, paketi ona verdiğini, verdiği paketin bir poşet olduğunu, ama naylon mu karton mu olduğunu şu anda hatırlamadığını, Bayram olduğu için çikolata olacağını tahmin ettiğini, içini açıp bakmadığını, paketi oraya götürmesini kimin söylediğini hatırlamadığını, ancak normalde ya Abdullah Beyin ya da Rıza Beyin talimat verdiğini, 30.08.2013 tarihinde Murat ÖZİŞ ile birlikte Ankara'ya sırt çantası ile 2 Milyon €, 2 Milyon $ ve 1,5 Milyon Türk Lirası götürerek Ankara Royal 10. katta bulunan Salih Kaan ÇAĞLAYAN'a verildiğine dair iddianın sorulması üzerine; Bahsedilen tarihlerde hatırladığı kadarıyla Ankara'ya bir para götürmelerinin söylendiğini, Murat ile beraber yola çıktıkları nı, havaalanında x-ray cihazından geçtikten sonra çantaları açtıklarını, zaten kendilerinin içinde para olduğunu ve paranın da miktarını söylediklerini, polislerin çantayı kapatıp kendilerine teslim ettiğini, uçağa binip Ankara'ya vardıklarını, ancak bu bahsettikleri parayı kime verdiklerini hatırlamadığını, esasında bakan veya bakan oğlu olarak bilinen birisine kendilerinin para götürmediklerini, kendilerine bu şekilde bir isme teslim edin diye bir talimat verilmediğini, bakanın oğlunu tanımadığı halde polislerin kendisine emniyetin koridorunda bir resim gösterdiklerini, bu resmi tanıyorum ve bu adama para götürdüm diyerek imza atmasını istediklerini, hatta bunun için zorladıklarını, ancak kendisinin imza atmadığını, 3 tane resim gösterdiklerini, 3 resmi de tanımadığını, dolayısıyla istedikleri imzayı atmadığını, zaten kendisinin Ankara'ya çok defa para götürdüğünü, hatta çok az olmakla birlikte oradan altın getirdiklerinin olduğunu, yabancı paraları yani dolar ve EUR yu çoğu zaman elden getirip götürdüklerini, bankaların istenildiği zaman yabancı parayı zamanında temin etmediklerini, para transferinin 5-6 gün sürdüğünü, o yüzden müşterilerin elden istediklerini, bu şekilde turistlere hatta öğrencilere de para verdiklerini, İran'a ambargo konulduğu için bankalar aracılığıyla İran'dan gelen turistlere ve öğrencilere para çıkarılamadığını, ya da çok az bir miktar çıkarabildiklerini, para transferinin de yasak olduğunu, onun için elden verdiklerini, bu paraları döviz bürolarından verdiklerini, bahsettiği gibi Ankara Royal diye bir yeri hatırlamadığını,”
16. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder