23 Ekim 2015 Cuma

WASHINGTON’UN HAZAR HAVZASI POLİTİKASI ve TÜRKİYE





WASHINGTON’UN HAZAR HAVZASI POLİTİKASI ve TÜRKİYE 


Dr. Ertan EFEGİL* 
* Doğu Akdeniz Üniversitesi, 
Uluslararası İlişkiler Bölümü 
AVRASYA DOSYASI




"….Türkiye’nin 21. yüzyılın biçimlendirilmesinde hayati bir rol oynayacağını, …….Siz hem Türkiye’yi AB’ye katılıma hazırlamak, hem de yeni bin yılın sınavlarını karşılamak için gerekli adımları atarken yanınızda olmayı sürdüreceğimizden emin olabilirsiniz.." 

Bill Clinton 
ABD Devlet Başkanı 


Amerikan Devlet Başkanı Bill Clinton, Avrupa BirIiği’nin Helsinki’deki kararının ardından, Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’e gönderdiği kutlama mesajında 
bu sözleri sarfetmişti. Clinton’ın bu sözlerinden yola çıkarak, şu sonuca varmamız mümkündür: "Hazar merkezli, soğuk savaş sonrası yeni dünya 
düzeninin oluşumunda, Türkiye hayati rol oynayacaktır". 

Peki ama Amerikan yetkililerinin kafasındaki yeni dünya düzeninin parametreleri nelerdir? Bu planlar çerçevesinde, Türkiye’den, nasıl bir rol oynaması istenmekte dir? Türkiye kendisinden istenen rolü oynayacakmıdır? Türkiye’nin çıkarları ile Amerikan çıkarlarında bir kesişme var mıdır? Türkiye, yeni rolü için hazırlıklar yapmakta mıdır? Bu gelişmeIer karşısında Rusya’nın planı ve girişimIeri nelerdir? 21. yüzyılda dünya nasıl bir şekil alabilir? 


1. Hazar Petrolleri’nin Dünya Devletleri Açısından Önemi  Bu sorulara cevap verebilmek amacıyla, öncelikle Hazar bölgesinde bulunan mevcut ve potansiyel doğal gaz ve petrol rezervlerini analiz  etmemiz gerekmektedir. 

Amerikan Enerji Enformasyon İdaresi’nin Aralık 1998 tarihli  raporunda, Hazar bölgesinin doğal gaz ve petrol rezerv miktarları şöyledir: 

İran ve Rusya’nın da Hazar Denizi’ne yakın bölgeleri de dahil olmak  üzere, Hazar bölgesinde 16 ila 32.5 milyar varil petrol rezervi bulunmaktadır. 
Bu rakamın 15.6 ila 32.1 milyar varillik kısmı, Azerbaycan,  Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan’a aittir. Bu rakamlarda bize Hazar bölgesinin ABD (22 milyar varil) ile Kuzey Denizi (17 milyar varil)  sahalarından daha fazla petrol rezervine sahip olduğunu göstermektedir. 


Muhtemel ek petrol rezervlerinin miktarına bakarsak, bu rakam  daha da yukarıya çıkmaktadır. Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın 145 milyar varil ek petrol rezervine sahip olduğu  görülmektedir. Rusya ve İran ise 1.7 milyar varil ek petrol rezervine sahiptir. Rakamları bir araya getirirsek, üç Orta Asya ve bir Kafkas  Cumhuriyeti’nin Hazar bölgesindeki petrol rezervi, 161 ila 178 milyar varil civarındadır.1 

Bu rezervleri bugünkü uluslararası piyasa değerine göre parasal  açıdan değerlendirirsek (1 varil = 20 dolar), bu devletlerin sahip olduğu petrol rezervi, 312 ila 642 milyar dolardır. Ek petrol rezervinin değeri ise 2 trilyon 900 milyar dolardır. Her iki rezervin toplam değeri de, 3 trilyon 212 milyar ila 3 trilyon 542 milyar dolar civarındadır. 

Doğal gaz rezervlerine bakarsak, bölge devletleri, dünya devletlerinin her geçen gün artan doğaI gaz ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli rezerve sahiptir. Yine Amerikan Enerji Enformasyon İdaresi’nin verilerine göre, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan, mevcut 236 ila 337 trilyon cubic feet doğal gaz rezervine sahiptir. Bu ülkelerin 317 trilyon cubic feet ek doğaI gaz rezervine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Böylece bu ülkeler toplam 553 ila 654 trilyon cubic feet doğal gaz rezervine sahiptir.2 

1 Amerikan Enerji Enformasyon İdaresi’nin hazırladığı Aralık 1998 tarihli ve "Caspian Sea Region" isimli raporu. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspian.html; Amerikan Enerji Enformasyon İdaresi’nin hazırladığı, Aralık 1998 tarihli ve "Caspian Tables, Maps" isimli Şeması. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspgrph.html 

2 Ibid. 


Bölgenin sahip olduğu yeraltı kaynaklarına dünya devletleri acilen ihtiyaç duymaktadır. Yapılan hesaplamalara göre, 2015 yılında dünya  genelinde ihtiyaç duyulan günlük petrol miktarı, 103 milyon varil civarındadır. Orta Asya bölgesine coğrafik açıdan oldukça yakın olan  Asya devletlerinin günlük ihtiyacının 25 ila 28 milyon varil; Avrupa devletlerinin ise 15 ila 18 milyon varil olması tahmin edilmektedir. Bu rakamı, OPEC ülkelerinin tek başına karşılaması ise mümkün görünmemektedir.3 

2015 yılından itibaren Asya devletlerinin günlük petrol ihtiyacları ile Hazar havzasının mevcut ve ek petrol rezervlerini matematiksel olarak karşılaştırırsak, karşımıza şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Hazar havzası, mevcut ve ek petrol rezervleriyle, Asya devletlerinin 2015 yılından itibaren günlük petrol ihtiyacını tek başına 18 iIa 20 yıl boyunca karşılayabilmektedir. Avrupa devletlerinin ise 30 ila 33 yıllık petrol ihtiyacına cevap verebilmektedir. 

Doğal gaz açısından da durum benzerlik göstermektedir. Çünkü sanayi sektöründe ve konutlarda doğal gaz kullanımına ağırlık veriIdiği için, doğal gaza duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Örneğin Türkiye’nin 2020 yılı itibarıyle doğal gaz ihtiyacı yıllık 78 ila 80 milyar metreküptür. 46 milyar metreküplük kısmı, imzalanan anIaşmalar ile bir nebze olsun garanti altına alınmıştır.4 Ancak geriye kalan 32 milyar metreküplük kısmın karşıIanması için yeni kaynakların acilen bulunması gerekmektedir. Avrupa Devletleri içinde durum aynıdır. 2020 yılında Avrupa Devletleri’nin yıllık doğal gaz ihtiyacı 456 milyar metreküp dolayındadır ve bu rakamın yüzde 55’lik kısmının ithal 
edilmesi gerekmektedir. Bu durumda Avrupa Devletleri, 2020 yılından itibaren artan oranlarda yıllık 251 milyar metreküp doğal gaz ihtiyacını dışarıdan karşılayacaktır.5 

Dünya devletlerinin petrol ve doğaI gaz ihtiyaçlarını yerinde tespit eden uluslararası petrol şirketleri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, hiç vakit kaybetmeden harekete geçerek hayati derecede öneme sahip petrol ve doğal gaz boru hatlarının inşası işlemine girişmişlerdir. Yine Amerikan Enerji Enformasyon İdaresinin verilerine göre, petrol boru hatları için bu şirketlerin gerçekleştirmeye çalıştığı projelerin toplam tutarı 20,112 ila 23,812 milyar dolar civarındadır. 

3 Plamen Tonchev, "Rising Asian Oil Demand and Caspian Reserves", Caspian Crossroads Magazine, Vol. 3, Issue No. 3, Winter 1998, pp.1 - 7 
4 Daha detaylı bilgi için bakınız Caspian Investor, fiubat 1999, Cilt 2, Sayı 5, sayfa 10 
5 Japon Milli Petrol fiirketi Başkan Yardımcısı Akira Handa’nın 4. Uluslararası Türkmenistan Petrol ve Gaz Konferası’nda sunduğu, "Nine Routes for Turkmenistan Gas – Assessment of the Export Pipelines" isimli bildirisi, 11-12 Mart 1999, Aşgabat, Türkmenistan. 


Doğal gaz boru hatları projelerinin değeri ise 16,890 ila 18,190 milyar 
doları bulmaktadır. Toplam değer ise 37 ila 42 milyar dolardır.6 

Bu rakamlar, Orta Asya ve Kafkas bölge kaynaklarının, dünya ekonomi ve enerji sektörleri açısından önemini ortaya koymaktadır. 

Ayrıca bölgenin diğer önemli noktaları da şunlardır: 

1-Bu kaynakları güvenli şekilde ve Rusya’nın kontrolü olmaksızın dünya piyasalarına sunabilen Batılı devletler, petrol ve doğal gaz konusunda hem Rus hem de Orta Doğu hakimiyetinden ve bağımlılığından kurtulacaktır. Ayrıca yeni arz nedeniyle petrol ve doğal gaz fiyatlarında belli bir düşüş yaşanabilir.7 

2-Mevcut kaynaklarını dünya piyasalarına sunarak belli bir zenginliğe ulaşan bölge devletleri, dünya devletleri için yeni Pazar anlamına gelmektedir. 

3-Eğer bölge devletleri ekonomik ve siyasi açıdan kendi egemenliklerini sağlamlaştırırsa, Rusya’nın bölge ve bölge kaynakları üzerindeki hakimiyeti tümüyle kırılacak ve Rusya’nın yeniden süper güç olması engellenebilecektir. Böylece bölge devletleri ile serbestçe ilişkiler kurulurken, yeniden soğuk savaş dönemine dönme ihtimali azalacaktır. 

2. 1997 Tarihli Amerikan Planı ve Hazar Merkezli Yeni Dünya Düzeni Bağımsızlığın  ilk yıllarından 1997 tarihine kadar Amerika, bölge devletleri ile temkinli ilişkiler kurmayı ve petrol şirketlerinin çıkarlarını koruyacak dış politika izlemeyi tercih etti. ABD, bu dönemde, bölge devletlerini, otoriter rejim ile yönetilmekle ve insan haklarını ihlal etmekle suçladı ve hatta Azerbaycan’a ekonomik ambargo uyguladı.8 
Ancak gerek bazı akademik çevrelerin baskıları ve gerekse uluslararası petrol şirketlerinin telkinleri neticesinde9 İkinci Bill Clinton yönetimi Orta Asya politikasını 1997 yılında radikal şekilde değiştirdi. 

6 Amerikan Enerji Enformasyon idaresi’nin hazırladığı, Aralık 1998 tarihli ve "Caspian Tables, Maps" isimli şeması. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspgrph.html 

7 Sç Rob Sobhani, "President Clinton’s Iran Option", Caspian Crossroads Magazine, Sayı 1, Kış 1995, pp. 1 -8 

8 Lowell Nazis,"Turkmenistan: Niyazov Talks of Democratization and Pipelines", Radio Free Europe / Radio Liberty, 22 Nisan 1998; Jim Nichol, "Central Asia’s New States Political Developments and Implications for U.S. Interests", CRS Issue Brief, 93108, 19 Aralık 1996 

9 Jeremy Bransten, "Caucasus / Central Asia: Presidents Seek Stronger Cooperation with U.S.", Radio Free Europe / Free Liberty, 22 Nisan 1999; Ariel Cohen, "The New "Great Game": Oil Politics in the Caucasus and 
Central Asia", Backgrounder, The Heritage Foundation, Sayı 1065, pp. 1-10; Julie Moffett, "Central Asia: East-West Pipeline Could Aid Independence", Radio Free Europe / Radio Liberty, 27 Ekim 1997; Washington 
Post, "Pipe Dreams: A British Coup-Special Report", 23 Kas›m 1998; James McDougall, "A New Stage ın U.S.-Caspian Sea Basin Relations", Central Asia and Caucasus, 1998 - 1999 



Böylece Amerikan Yönetimi’nin yeni dış politikası dört temel prensip üzerine oturtuldu: 

1. Bölge devletlerinin demokratikleşme ve Pazar ekonomisine geçme süreçleri hızlandırılacak ve sağlamlaştırılacak. 
2. Hazar enerji kaynaklarının güvenliği sağlanacak. Bunun içinde Hazar Denizi enerji kaynakları, Rus kontrolü olmaksızın farklı güzergahlardan 
dünya piyasalarına serbestçe sunulması garanti altına alınacak. 
3. Bölgesel çatışmalar, barışcı yollarla çözüme kavuşturulacak ve bölge devletlerinin önce kendi aralarında daha sonra da diğer devletler ile entegrasyonu sağlanacak. 
4. Amerikan ve diğer ülkelerin şirketlerinin bölgedeki ticari faaliyetleri desteklenecek.10 

Amerika’nın 1997 tarihli dış politika prensiplerini dikkatlice analiz ettiğimiz taktirde, aslında İkinci Clinton Yönetimi’nin Hazar merkezli yeni dünya düzeninin kurulmasını hedeflediğini görebiliriz. 

1997 tarihli Amerikan planının başarıya ulaşabilmesi için, öncelikle bölge kaynaklarının Rusya’nın kontrolü olmaksızın farklı güzergahlardan dünya piyasalarına ihraç edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Amerikan yönetimi ısrarla iki projenin gerçekleşmesi için elinden gelen gayreti göstermektedir: Bakü-Ceyhan petrol ve Trans-Hazar doğal gaz boru hatları projeleri. Doğu-Batı istikametlerinden petrol ve doğal gaz kaynaklarının dünya piyasalarına sunulması neticesinde elde ettikleri gelirlerle, bölge devletleri Rusya’nın kontrolünden çıkacaktır. Aynı zamanda bu devletler, kendi ülkelerinde sosyal barışı sağlama imkanı da bulacaklardır. Bu devletler bir yandan demokratikleşme yönünde önemli adımlar atarken, öte yandan mevcut bölgesel sorunları barışcı yollarla çözeceklerdir. Örnegin, Dağlık-Karabağ, Güney Osetya ve Abhazya meseleleri gibi. Mevcut bölgesel etnik sorunları aşabilen bölge devletleri, kendi aralarında, Rusya’dan veya diğer bir ifadeyle Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan farklı olarak bir ekonomik entegrasyon sürecine girecekler. Zaten boru hatları sayesinde bir nevi birbirine bağımlı hale gelen bu devletlerin, hem bölgesel çatışmaları barışcı yollarla çözmesi, hem de bölgesel ekonomik entegrasyona girmesi kolaylaşacaktır. Bu aşamayı da gerçekleştiren bölge devletleri, ekonomi, ticaret, enerji ve siyasi sahalarda diğer devletler ile ilişkilerini arttıracak ve "karşılıklı işbirliği" prensibi üzerine oturtulmuş yeni dünya düzeninin bir parçası olacaklardır. 


Hazar Havzası Enerji Diplomasisi konusunda Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Devlet Baflkanlığı Özel Danışmanı Büyükelçi Richard Morningstar’ın 23 Kasım 1998 tarihinde Kent State Üniversitesi’nde yaptığı konuşma. 

Bu nokta da Amerika, bölgede barışı daimi kılabilmek amacıyla, bölgesel çatışmalarda NATO ile birlikte ve/veya bölge devletleri ile ortaklaşa barışgücü operasyonlarına da dahil olmak istemektedir.11 

Böylece Soğuk Savaş sonrası dönemin ardından, işbirliği temellerine oturan ve tamamiyle ticari kuralların hakim olduğu yeni bir dünya düzeni oluşmuş olacaktır. 

Ayrıca, Amerikan yönetimi, Çin, Avrupa Birliği ve Rusya’yla da yakın ilişkiler içerisinde bulunarak, işbirliği çemberine, bu ülkeleri de dahil etmektedir. Zaten Amerikan yönetimi, Avrupa Birliği ile siyasi, ekonomi ve enerji alanlarında stratejik işbirliği anlaşmaları imzalarken, Çin ile de enerji sahasında işbirliği içine girmiştir.12 

Bu denklemde Amerika, Rusya’ya da bir rol biçmektedir. Amerikan yönetimine göre Rusya, demokratikleşme ve pazar ekonomisine geçme süreçlerini tamamlamalı; ve diğer devletler ile işbirliği içine girmelidir. Hazar petrolleri konusunda her iki devletinde ticari anlamda "kazanan" durumda (win-win game) olabileceğini ifade eden Amerikan yönetimi, Orta Asya ve Kafkaslar’ın Rusya’nın arka bahçesi olduğu fikrini şiddetle red etmektedir. Bu nedenle Amerikan yönetimi, dünya ile iyi ilişkiler kurmaya çalışan, demokrasiyi ve pazar ekonomisini benimsemiş ve Hazar kaynaklarının işletilmesi konusunda ticari düşünceye sahip bir Rusya istemektedir.13 

Bu noktada, Amerika’yı en çok tedirgin eden konuların başında, tüm dünyayı yıkıma sürükleyebilecek kapasiteye sahip Rus nükleer füzeleridir. Bu amaçla "karşılıklı güven ortamı" oluşturmak için, Amerikan yönetimi, Rusya’dan, ABM, START II, Kimyasal Silahları tehdit olmaktan çıkaran anlaşmaların bir an evvel imzalanmasını ve imzalanan anlaşmaların yürürlüğe konmasını istemektedir. Amerika’nın diğer endişesi ise bu silahların, Rusya’nın yeniden parçalanması halinde kontrol altına alınması mümkün olmayan devletlere yayılmasıdır. 

11 Amerikan Dışişleri Bakanlığı Yeni Bağımsız Devletler Özel Temsilcisi Stephen Sestanovıch’in 30 Nisan 1998 tarihinde Amerikan Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşma. 
12 "Transatlantic Partnership on Political Cooperation", Amerika-Avrupa Birliği Zirvesi, Birmingham, İngiltere, 18 Mayıs 1998; Enerji ve Çevre Üzerine Amerika-Çin İşbirliği hakkında Gore 10 / 29 Metni; "U.S.-E.U. Statement 
on Caspian Energy", Amerika-Avrupa Birli¤i Zirvesi, Birmingham, İngiltere, 18 Mayıs 1998. 
13 Amerikan Dışişleri Bakanlığı Yeni Bagımsız Devletler Özel Temsilcisi Stephen Sestanovich’in Avrupa Olayları hakkındaki Alt Komite’de yaptığı 20 Mayıs 1998 tarihli konuşması; Hazar Havzası Enerji Diplomasisi konusunda Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Devlet Başkanlığı Özel Danışmanı Richard Morningstar’ın 7 Aralık 1998 tarihinde Washington’da gerçeklefltirilen CERA Konferans› s›ras›nda yaptığı konuşma; Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott’un 19 Eylül 1997 günü Stanford Üniversite’sinde yaptığı ve "The End of Beginning: The Emergence of New Russia" adlı konuşması. 


Son olarak Amerika, Rusya’nın bu silahları ve nükleer teknolojiyi başka ülkelere transfer etmesine karşıdır.14 

3. 1997 Amerikan Planı Çerçevesinde Türkiye’nin Önemi Türkiye, Amerikan planının gerçekleşmesi ve dolayısıyla Hazar merkezli yeni dünya düzeninin hayata geçirilmesi için anahtar ülke konumundadır. 


Çünkü öncelikle bu planın başarıya ulaşması için doğu-batı istikametinden bölge kaynaklarını sevkedecek boru hatlarının güvenli bir ülke sınırları içerisinden geçmesi gerekmektedir. Bu ülkede bugünkü şartlarda Türkiye’dir. Ancak bu sayede Amerika, kendi planının başarıya ulaşması için rahat nefes alabilecektir. Bu nedenle, Türkiye’nin 21. yüzyılda, "enerji merkezi" olması normal bir gelişmedir. 

Ayrıca demokratik, laik, insan haklarına saygılı, serbest pazar ekonomisini uygulayan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dediği gibi İslamiyet ile diğer dinler arasında işbirliği ortamı kurmuş bir Türkiye,15 çok rahatlıkla bölge devletlerinin "model" olarak algılayabilecekleri bir devlet olabilir. Bu açıdan da Türkiye, Amerikan Stratejisi’nin birinci prensibi için de gereklidir. Çünkü Amerika bölgesel ve uluslararası çıkarları açısından, bölgede güçlenmesi muhtemel islami akımlardan endişe duymaktadır. Bu nedenle de bölge devletlerinin  demokratikleşme sini istemektedir. 

Türkiye, Avrupa Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Ekonomik Kalkınma Örgütü ve İslami Kalkınma Örgütü üyesi olarak, bölgesel devletlerle sıkı ekonomik işbirliği içinde bulunmaktadır ve bu örgütler aracılığıyla Türkiye bölge devletleri arasında "ekonomik entegrasyon’un" gerçekleşmesi için önemli adımlar atabilir ve attırabilir. 

Bölgesel çatışmaların barışcı yollarla çözümünde ve bu çözümlerin kalıcı hale gelmesinde Türkiye yine kilit ülke konumundadır. Çünkü Türkiye, gerek Balkanlar’da gerçekleştirilen güvenlik şemsiyesi benzeri oluşumların Kafkaslar’da ve Orta Asya’da gerçekleştirilmesi sürecine ve gerekse Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü ve NATO üyesi olarak oluşturulacak uluslararası operasyonlarda önemli görevler üstlenebilir. Ayrıca Türkiye, NATO güçlerine ve bölgeye yönelik uluslararası operasyonlara geo-stratejik konumundan ötürü hayati derecede önemli olan lojistik destek sağlayabilir. Son olarak, Türkiye, bölge devletleriyle kapsamlı askeri işbirliği içine girerek bu devletlerin kendi ordularını kurmada 
ve kendi subaylarını yetiştirmede de katkı sağlayabilir. 



14 Ibid. 
15 Zaman, 1 Ocak 2000 



Ticari açıdan Türkiye’nin stratejik konumuna bakarsak 1991 yılından bu yana Türk firmaları Orta Asya ve Kafkaslar’da önemli miktarlarda ticari faaliyetlerde bulunmaktadır. Örneğin Türkmenistan’da Ahmet Çalık hem Türkmen pamuğunu işleyecek tekstil fabrikaları kurmakta, hemde Tekstil Bakan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Koç Holding, Özbekistan’da ticari faaliyette bulunurken, Yimpaş Holding’te Türkmenistan’da dev alışveriş merkezi kurmuştur. Bu faaliyetlere benzer örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Kısacası dokuz yıl boyunca Orta Asya ve Kafkaslar’da önemli derecede ticari faaaliyette bulunan Türk firmaları yeterli tecrübeye sahiptir ve Batılı firmalar için ideal ortak konumdadırlar. Bu açıdan da Türk firmaları Batılı devletlerin sağlıklı şekilde bölge ekonomisine entegre olmasına yardımcı olabileceklerdir. 

Yukarıda saydığımız işbirliği sahalarından ötürü, Türkiye Amerika’nın planlarında önemli bir yer edinmektedir ve Amerikan yönetimi de Türkiye’nin bu imkanları kullanmasını istemektedir.16 

4. Türkiye’nin Amerikan Planı’na Bakışı ve Girişimleri Amerikan planının genel hatları ile Türkiye’nin şu anda yürüttüğü Orta Asya politikasında tam bir kesişme görünmektedir. Türkiye enerji konusunda bölge kaynaklarının kendi üzerinden güvenli şekilde Batı’ya ve kendi topraklarına akmasını isterken, içinde bulunduğu ekonomik dar boğazı aşabilmek için de bölge devletleri ile sıkı ekonomik işbirliği 
içine girmeyi arzulamaktadır. Tarihsel, kültürel, din ve dil açısından birlikteliğin bulunduğu bu devletler ile kapsamlı işbirliği içinde bulunmak isteyen Türkiye, Kafkaslar’da ve Orta Asya bölgesinde belli bir istikrarın yerleşmesini de arzulamaktadır.17 

Rusya konusunda ise Türkiye Batılı devletler ile aynı düşünceye sahiptir. Orta Asya ve Kafkaslar bölgesine Rusya’nın yeniden hakimiyet kurmasını istemeyen Türkiye, bu devletin parçalanmasına ve aynı zamanda yayılmacı emeller gütmesine de razı değildir. Yine de bu devletle ileride sıkı ekonomik ve ticari ilişkiler içinde bulunmayı arzulamaktadır.18 

16 Hasan Ünal, "Clinton’ın Türkiye Vizyonu", Zaman, 25 Kasım 1999; Faruk Mercan, "Milenyum Türkiyesi – II", Zaman, 16 Aralık 1998 17 Daha detaylı bilgi için Türk Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasında yeralan ve Türkiye’nin hedeflerini açıklayan resmi bilgiler. 
www.turkey.org/politics/pipeline.htm; www.mfa.gov.tr/grupa/ae/asian.htm; 
www.mfa.gov.tr/grupa/ae/caucasian.htm 
18 Daha detaylı bilgi için Türk Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasında yeralan ve Türk-Rus ilişkilerini açıklayan 
Adresi bilgiye bakabilirsiniz.
 www.mfa.gov.tr/grupa/ae/russian.htm 


Kısacası çakışan politikaları sebebiyle Türkiye, Amerikan Yönetimi’nin kendisine sunduğu rolü oynamaya hazırdır. 
Cumhurbaşkanı Süleymen Demirel, Başbakan Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in açıklamaları da bu tezimizi güçlendirmektedir.19 

Beyanatların ötesine geçen Türkiye, yeni rolüne uygun somut adımlar da atmaktadır. Örneğin; 

1-Bölge devletleri ile ticari ilişkilerini yeniden geliştirmek için, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı düzeyinde karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Bu amaçla Türkiye, Devlet Bakanlığı bünyesinde somut adımlar atmaya hazırlanmaktadır. 

2-Türkiye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde "Transit Petrol Boru Hatları Daire Başkanlığı" ile "Transit Petrol Boru Hatları Kurulu" oluşturmuştur ve Bakü-Ceyhan Boru hattı projesinin hayata geçirilmesi için siyasi ve diplomatik temaslarda bulunmaktadır. 

3-Harp Akademileri Komutanlığı’nın hazırladığı "Deniz Harekat Ortamına Yönelik Gelişmeler ve Deniz Kuvvetleri’nin Özellikleri" adlı rapora göre, Türkiye, 21. yüzyıldaki milli çıkarlarını Basra Körfezi’nden Atlas Okyanusu’na kadar genişletmelidir. Raporda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 21. yüzyılda, şu sorunlar ile meşgul olması istenmektedir: Bölgesel sorunlar, hukuk dışı davranan ülkeler ile mücadele, çevre, su, petrol, etnik hizipler ve anlaşmazlıklar, ve terörizm gibi. Raporda ayrıca belirsizlik ve istikrarsızlık sonucu bölgesel çatışmaların arttığı ifade edilerek, gelecek yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin alçak yoğunluklu çatışmalara yönelik askeri harekat kabiliyetinin arttırılması
gerektiği  belirtilmektedir. 20 Bu çerçevede Türkiye askeri harcamalarını arttırmakta ve 1000 tank alımı ihalesini gerçekleştirmektedir.21 

Erro-2 anti füze sistemleri ile 145 saldırı helikopteri alacaktır. Diğer bir ifadeyle Türkiye 2000 yılında 7.61 milyar dolar askeri harcamada bulunacak ve askeri kuvvetleri modernleştirme programı çerçevesinde önümüzdeki 30 yıl içerisinde 150 milyar dolar askeri harcama yapmayı planlamaktadır.22 

4 - Amerikan desteğinde hareket eden Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan ile siyasi istişareler bazında "Altılı bir Pakt" kurma girişiminde bulunmuştur.23 


19 Zaman, 16 ve 21 Kasım 1999; Yeni Şafak, 26 Aralık 1999 
20 Mutlu Çölgeçen,"Adriyatik’ten Çin Seddi’ne", Yeni Şafak, 11 Ocak 2000 
21 Yeni Şafak, 11 Ocak 2000 
22 Zaman, 30 Ocak 2000 
23 Hürriyet, 16 Ocak 2000; Radikal, 16 Ocak 2000; Cumhuriyet, 16 Ocak 2000 


AGİT bünyesinde kurulması teklif edilen Pakta, diğer devletlerde dahil olabilecektir. Yine de Türkiye bu teklifiyle bir yandan Rusya’ya durması gereken nokta konusunda imada bulunmuş, öte yandan da resmen Güney Kafkas devletlerinin güvenliğine kefil olduğunu deklere etmiştir.24 

5- Rusya’nın Amerikan Planı’na Bakışı ve Putin’in Hesapları 

1995 seçimlerinden sonra Rus siyasi hayatında etkili konuma gelen aşırı milliyetçi ve komünist gruplar, Amerika tarafından empoze edilmeye 
çalışılan ve kendilerini Orta Asya steplerinden uzaklaştıracak bu plana hiç bir zaman olumlu yaklaşmadılar. Bu yöneticilere göre, Rusya hala dünya siyasetinde belli bir etki gücüne sahip ülkedir ve aslında Batı , Rusya’yı "kendi etki sahasından uzaklaştırarak", zayıflatmak istemektedir. 

Bu nedenle, bu gruplara göre, Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu adı altında, Orta Asya ve Kafkas devletlerini, kendi hegemonyası altında yeniden biraraya getirmeli ve karşı-stratejik ittifaklar zinciri oluşturarak, ABD ve Batılı devletleri dizginlemelidir.25 

1991 yılında uygulamaya konan pazar ekonomisi anlayışından zarar gören ve fakirlik sınırının çok altında yaşamaya mahkum edilen Rus halkı da Avrasyacı olarak adlandırılan ve yayılmacı emeller güden bu grupların politikalarını desteklemektedir. 

Bu desteği arkasına alan Rus yöneticiler zaman içerisinde giderek sertleşme eğilimi göstermiş ve Batı’nın politikalarına ve NATO’nun genişlemesine karşı bölge devletleri ile askeri ve siyasi sahalarda işbirliği anlaşmaları imzalamaya çalışmış, Hindistan, İran ve Çin yönetimiyle karşı ittifak için stratejik işbirliği içine girmeye gayret göstermiştir.26 Hatta eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin , Batı’ya karşı nükleer silah tehdidini de savurmuştur.27 

Ailevi sebepler sonucu istifaya zorlanan Yeltsin’den sonra başa geçen ve ülke kaderinde önümüzdeki yıllarda Devlet Başkanı sıfatıyla resmen söz sahibi olmaya hazırlanan Vladimir Putin, diğer bir ifadeyle Tilki Putin, Yeltsin’den bir adım öteye geçerek, halkın istekleri paralelinde yeni bir dünya düzeni için kollarını sıvamıştır. Bizim görüşümüze göre, Tilki Putin Hasta Yeltsin’den daha tehlikelidir. Çünkü 

23 Hürriyet, 16 Ocak 2000; Radikal, 16 Ocak 2000; Cumhuriyet, 16 Ocak 2000 
24 Sami Kohen, "Kafkasya’da Türk Rolü", Milliyet, 13 Ocak 2000 
25 Irina Zviagelskaia, "The Russian Policy Debate on Central Asia", Royal Institute of International Affairs, London, 1995, pp. 1 - 38 
26 Itar-Tass, 4 Şubat 2000 
27 Türkiye, 10 Aralık 1999 



Putin genç olmanın verdiği dinanizmi kullanarak ve arkasına "Rus Oligarklarının" desteğini alarak, daha radikal ve kararlı adımlar atmaktadır. 
Yine de Putin uzun vadeli stratejisini oluştururken, aşağıda ifade edilen iki gerçeği daima gözönünde bulundurmaktadır. 

1-Rusya ekonomik açıdan zayıftır. Hatta ihracaat gelirlerinin yüzde 80’inini oluşturan petrol ve doğal gaz kaynaklarının işletilmesi için acilen 90 ila 130 milyar dolarlık yatırım gerekmektedir. Ülke genelinde ekonomik ve sosyal şartlar ağır ve halk fakirlik sınırının çok altında ezilmektedir.28 O nedenle Batılı devletlerin finansal desteğine ve yüksek teknolojisine Rusya muhtaçtır. Öte yandan halk tamamiyle serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı bir ekonomik sisteme de alışık değildir. Bu nedenle devletin kontrolünün hala devam ettiği bir ekonomik sistem içerisinde, Batı ile ticari ve ekonomik ilişkiler arttırılmalıdır. 

2-Halkın ve ağırlıklı olarak siyasetçilerin özlem duyduğu nokta "Rusya Federasyonu’nun eskiye dönüşüdür". Rusya Batılı’ların ve özellikle Amerikan yönetiminin empoze etmeye çalıştığı yeni rolü kabul edemez. Rusya güçlüdür ve kendi etki sahasıyla birlikte, Batı’yla eşit seviyeye gelmelidir. 

Bu iki noktanın çizdiği sınırlar içerisinde uzun vadeli stratejisini oluşturan Putin’in kafasındaki yeni dünya düzeni bizce şöyledir: 

Putin bir yandan Batılı devletler ve uluslararası finans kuruluşları ile ticari, finansal ve ekonomik sahalarda işbirliğini arttıracak ve devlet kontrolünün devam ettiği "liberal ekonomi anlayışını" kendi ülkesine yerleştirecektir. Bu amaçla Rusya Devlet Başkanı, Amerikan Devlet Başkanı’na işbirliğine hazır olduklarını ve Batı’yla ticari ilişkilerini sürdüreceklerini ifade etmiştir.29 Böylece Rusya mevcut ekonomik ve sosyal sıkıntılarını, Batı’nın desteğiyle aşacaktır. 

Diğer yandan ise Putin eski Sovyetler Birliğini canlandıracak ve ABD’yi dizginleyecek girişimlerine de ağırlık vermektedir. Bunu içinde Putin iki yol izlemektedir: İç ve Dış. 

İç yollar konusunda, Putin öncelikle Çeçenistan üzerine tam hakimiyetini kurmaya çalışmaktadır ve böylece ülkesinin karşı karşıya kaldığı yeniden dağılma tehlikesini ortadan kaldırmaya gayret etmektedir. Çünkü Çeçenler karşısında yenilgiye uğrayan ve bu nedenle bu devletin bağımsızlığını onaylayan Rusya, Çeçenistan ile aynı özelliklere sahip 19 Cumhuriyetinde harekete geçmesi halinde topraklarının 

28 Gerry Van Wyngen, "Russia at the Crossroads", Australian Financial Review, 8 Şubat 2000. 
29 Yeni Şafak, 28 Aralık 1999. 


%28’sini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.30 Bu durum Rusya’nın yeniden dağılması ve toprak açısından daha kuzeye çekilmesi anlamına gelmektedir. 

Daha kuzeye çekilmeye zorlanan Rusya, Hazar havzasından tümüyle uzaklaşmış olacaktı. Bu durumda Güney Kafkaslar’daki Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan, Rus baskısından kurtularak Batı’yla ilişkilerini arttırma imkanı bulacak ve aynı zamanda Batılı petrol şirketleri Hazar havzasında daha rahat hareket edebileceklerdir. 

Bu nedenle her ne pahasına olursa olsun, Çeçenistan da tam galibiyet alması gereken Rusya, insan haklarını açıkca ihlal ederek, Çeçenlere karşı kendi tezgahladığı savaşı başlattı. Bir yandan çeşitli bahanelerle Batı’yla yakınlaşma çabası içerisinde bulunan Gürcistan ve Azerbaycan üzerinde siyasi ve askeri baskı kurmaya çalıştı.31 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Gürcistan ziyaretinde ortaya attığı ve aslında AGİT’in İstanbul zirvesinde ilk kez dile getirilen "Altılı Kafkas Paktı" fikrini ortadan kaldırabilmek ve AGİT’in girişimlerini engellemek amacıyla, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Devlet Başkanlarını Moskova’ya davet ederek, "Mini Kafkasya Zirvesi’ni" gerçekleştirdi. Zirve sırasında Kafkaslar’da istikrar ve bölgesel işbirliği üzerinde duruldu. Rusya, Dağlık-Karabağ meselesinin çözümü konusunda temaslarda bulundu. Çeçen savaşının ardından Rusya, Kafkaslar da yerel ordular oluşturmayı ve bölgede istikrarı tek başına sağlamayı düşünmekte dir.32 Bu girişimlerine ilave olarak, Rusya, DağlıkKarabağ meselesini sürekli gündeme getirmekte ve doğrudan görüşmelere dahil olmaktadır. Böylece bölge istikrarının sağlanması ve Dağlık-Karabağ meselesinin çözümü konusunda ortaya atılan teklifleri engellemekte ve sadece kendisi ile bölge devletlerinin bulunacağı 
"bölgesel istikrar modeli" oluşturmaya gayret etmektedir. 

Askeri üsler konusunda Ermenistan ile stratejik işbirliğini arttıran Rusya, Gürcistan’daki askeri varlığını hukuki açılardan sağlamlaştırmaya çalışmaktadır.33 Rusya, Gürcistan ve Azerbaycan’ın da BDT Askeri İşbirliği çemberinin içine girmelerini istemektedir. 

30 Zaman, 2 January 2000. 
31 Zaman, 14 Ocak 2000; Yeni Şafak, 26 Kasım 1999. 
32 Miviam Lanskoy, "Anti-Terrorism as Pretext: Russia Taking Aim at the South Caucasus?", Central Asia- Caucasus Analyst, 2 fiubat 2000; Vladimir Isachenkov, "Leaders of former Soviet Republics Meet in 
Moscow", Associated Press Newswires, 24 Ocak 2000; BBC, "Russia tries to see that Karabagh problem is solved", 24 Ocak 2000. 
33 BBC, "Russian and Armenian Security Councils Sign a Cooperation Treaty", 3 Şubat 2000; Itar-Tass, 17 Şubat 2000. 


Putin’in izlediği ikinci iç yol ise Bağımsız Devletler Topluluğunu kendi hegemonyası altında yeniden bir araya getirme gayretleridir. Bu amaçla Putin BDT üyelerini Moskova’da biraraya getirmiş ve Rusya’nın Başkanlığında daha kurumsallaşmış bir BDT oluşturmaya çaba sarfetmiştir. 
Ancak Orta Asya ve Kafkas liderleri kendi özel meselelerini dile getirmeyi tercih ederek özellikle "Ortak Güvenlik Sözleşmesi" ve "Serbest Ticaret Bölgesi" kurulması yönündeki anlaşmaları imzalamamışlardır.34 

Yine de Rusya, bölge devletleri ile "terörizmle ve uyuşturucuyla mücadele" konularında işbirliği zemini oluşturmayı başarmıştır. Bölge devletlerinin, kendi başkanlığında, BDT mekanizmalarının içerisinde, sık sık bir araya gelmesini sağlamıştır.35 

Orta Asya devletlerini kendisine bağlamak için, Rusya, petrol ve doğal kaynaklarını, siyasi etki gücü olarak kullanmaya başlamıştır. 

Trans-Hazar projesinin yavaşlaması nedeniyle, Rusya, bir yandan Mavi Akım projesine ağırlık verdi, diğer yandan da Türkmenistan’a yıllık 50 milyar metreküp doğal gaz alımı için bir teklif sundu.36 Böylece Türkmenistan’ın yeniden Kuzey Hattı’na bağımlı hale gelmesini ve kendi fiili kontrolünün olmadığı farklı güzergahlar fikrinden vazgeçmesini arzulamaktadır. Aynı zamanda Rus petrol şirketlerinin faaliyetlerini diplomatik araçlarla kararlı şekilde desteklemeye başlayan37 Rusya, Çeçenistan’ı bypass eden, Baku-Novorossiyk boru 
hattı projesini kısa sürede yeniden tamir ve inşa ederek, faaliyete geçirdi.38 Böylece Azerbaycan’a da petrolünü ihraç edebileceği yeni bir güzergah 
sunmuş oldu. Diğer taraftan Rus yöneticilerinin de açık desteğiyle, "Hazar Boru Hattı Konsorsiyum’unun" inşasına hız verildi. Bu projeyle, Kazakistan devleti, petrolünü, Astrakhan üzerinden Kazadeniz’e ulaştırma imkanı buldu. Türkiye’ye de Gürcistan üzerinden yeni bir boru hattıyla doğal gaz sevk etmeyi teklif etti.39 

Sonuç olarak, Rusya, mevcut boru hatlarının kapasitesini arttırarak ve yeni güzergahlar inşa ederek, Kuzey Hattı’nı, Doğu-Batı enerji koridoru karşısında avantajlı konuma getirdi. 

34 Yeni Şafak, 17 Ocak 2000; Zaman, 15 Ocak 2000; BBC, "Russian: Statement Issued on Meeting of CIS Foreign Ministers", 24 Ocak 2000; BBC, "Putin Thanks CIS Leaders for his Election as Head of Presidents 
Council", 25 Ocak 2000; Nezavisimaya Gazeta, "Attempts at CIS Integration Give Way to Bilateral Cooperation", 25 Ocak 2000. 
35 Stratfor, "Central Asia Proving Easier Than the Caucasus for Russia to Swallow", 23 fiubat 2000. 
36 James M. Dorsey ve Bhushan Bahree, "Turkmenistan, Gazprom Near Deal for Natural Gas", The Asian Wall Street Journal, 24 fiubat 2000. 
37 Hart’s E&P Daily, "Lukoil Plans 500 New Wells", 3 Mart 2000; Michael Lelyveld, "Kremlin Determined to Stay in Race for Caspian Oil", Radio Free Europe / Radio Liberty, 11 fiubat 2000. 
38 Dow Jones International News, "Russia Builds 1/3 of Chechen Bypass Oil Pipelines", 7 fiubat 2000. 
39 Zaman, 13 Ocak 2000; Segodnya, "Russia Gas to Be Transported to Turkey via Georgia", 4 fiubat 2000. 


Bu sayede Rusya, Batılı petrol şirketlerinin bölge kaynakları üzerindeki ticari çalışmalarını atıl duruma düşürmek istemektedir. 

Rusya bununla da yetinmeyerek Avrupa Birliği’nin gerçekleştirmeye çalıştığı ve Rusya’yı bypass eden "Tarihi İpek Yolu" projesini, kendi üzerinden geçirmek için gayret göstermektedir. Bu amaçla, "BDT sınırları içerisinde yeni demiryolu güzergahlarının" inşası fikrini ortaya atmıştır.40 Böylece Türkiye üzerinden geçecek Tarihi İpek Yolu’nun güzergahını değiştirmek için Avrupa Devletleri’nin önüne farklı seçenek sunmuş olmaktadır. Ayrıca Orta Asya devletleri de diğer devletler ile ticari ilişkilerini Rus topraklarından geçen demiryolu güzergahı 
üzerinden devam ettirmek zorunda kalacaklardır. 

Dış yol olarak, Putin, İran, Hindistan ve Çin ile askeri ve nükleer teknoloji konusunda işbirliğini arttırmıştır. Çin ile ortak füze üretimine giren Rusya, Hindistan’a da nükleer santral kurma projesi sunmuştur. Rusya silah satışı konusunda Suriye’yle de işbirliği yapmaya hazırlanmaktadır.41 

Her iki yoldaki girişimlerini desteklemek amacıyla Putin, askeri ve savunma reformlarına da ağırlık vermeye başlamıştır. Sovyetler Birliği dönemindeki eski gücüne kavuşabilmesi için hassas silah teknolojisine odaklanan Rusya, sayıca az fakat ateş gücü açısından yüksek kapasiteli profesyonel bir ordu kurmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede Rusya, 2000 yılında askeri harcamalarını %50 oranında arttırmıştır.42 

Bu gelişmelere ilave olarak Rusya yeni askeri doktrinini açıklayarak kendisine yapılacak bir saldırı durumunda nükleer silahlarını kullanacağını ifade etmiştir. Daha önceleri kendi milli çıkarlarını zedeleyecek askeri girişimler karşısında nükleer silah kullanacağını açıklayan Rusya, yeni askeri doktrininde, nükleer silah kullanımı konusunun sahasını genişletmiştir.43 

Kısacası Rusya, eski Sovyetler Birliği dönemindeki gücüne geri dönerek, Çin, İran, Irak, Yugoslavya ve Hindistan gibi ülkeleri de yanına alarak Amerika’nın dikte ettirici politikasının karşısına çıkmayı ve daha yumuşak bir soğuk savaş düzenini yeniden kurmayı hedeflemektedir. 

40 Interfax, "Russia Considers TRACECA Participation", 21 Şubat 2000; ASSA-Irada, "CIS and Baltic States Sign Protocol on Railway", 15 Mart 2000. 
41 Zaman, 14 Ocak 2000; Yeni Şafak, 26 Kasım 1999. 
42 Zaman, 18 Aralık 1999. 
43 Türkiye, 16 Ocak 2000; Zaman, 15 Ocak 2000; BBC, "Russia Nuclear Power Station Construction Continues 
in Iran and China", 26 Ocak 2000; SFB, "Russia: New Military Doctrine / "Top Secret"Nukes", 29 Nisan 1999; 
Power in Russia, "New Russian Military Doctrine", Kasım 27, Say› 46. 


Çünkü artık kendi iç ekonomik ve finansal sıkıntılarını aşmak için Batı’yla işbirliği içinde olmayı kabul eden ve ABD ile eşit güce sahip bir Sovyetler Birliği olacaktır. 

6- Sonuç 

Burada sorulması gereken önemli soru bizce şudur: Rus ve Amerikan planlarından hangisinin hayata geçirilmesi mümkün görünmektedir. 


Bizce Amerikan Planı’nın ve dolayısıyla Türkiye’nin hesaplarının hayata geçirilmesi daha büyük olasılık dahilindedir. Çünkü öncelikle Orta Asya ve Kafkas devletleri, 1991 yılında kendilerini kendi kaderleriyle başbaşa bırakan Rusya Federasyonu’nun hegemonyası altında bir birlikteliğin içine girmek istememektedirler. Bu devletler doğu-batı ekseni olsun, kuzey-güney ekseni olsun her güzergahtan doğal kaynaklarını dünya piyasalarına aktararak belli bir zenginliğe ve ardından da ekonomik ve siyasi açılardan tam bağımsızlığa ulaşmak istemektedirler. 

Zaten son BDT toplantısında da ileriye dönük önemli kararların alınamaması da bu yüzdendir. Ancak mevcut boru hatları sayesinde belli bir zenginliğe ulaşamayan ve Batılı devletlerin tam siyasi, askeri ve finansal desteğini sağlayamayan bu devletler, bugünlerde mecburen Rusya Federasyonu ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmaktadırlar. 

Diğer taraftan Rusya Federasyonu’nun tek başına yeniden Hazar Havzasında hakimiyet kurma girişimlerini, Çin, Avrupa Birliği ve diğer bölgesel ve büyük devletler, şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Özellikle Çin yönetimi çok kutuplu dünya düzeninden bahsederken Rusya’nın planlarının aksine, Orta Asya ve Kafkas bölgesine "hiçbir devletin" veya "devlet grubunun" hakimiyet kurmaması gerektiğinin altını çizmeye çalışmaktadır.44 

Avrupa Birliği de, Amerikan çizgisinde hareket etmekte ve yeni enerji kaynaklarına ve yeni pazarlara serbestçe ulaşmak istemektedir. Bu amaçla Avrupa Birliği, bölge ülkelerinin pazar ekonomisine geçmesini ve demokratikleş me yönünde önemli adımlar atmasını sağlamak için, milyarlarca ECU’luk mali ve teknik yardımları kendi kurumları aracılığıyla bu bölgeye sevk etmektedir.45 

44 Çin Dışişleri Bakanlığı’nın "China’s Proposition on the Establishment of a New International Political and Economic Order", ve 
"China’s View on the Development of Multi-polarity" isimli web dökümanları

45  Avrupa Birliği Komisyonu, "EU Cooperation with the NIS & Mongolia", 
http://europa.eu.int/comm/dg1a/nis/intro 

Sonuçta, Çin ve Avrupa Birliği ne ABD’nin ne de Rusya’nın tek başına veya birlikte bölge üzerinde hegemonya kurmalarını istememektedir. 

İran yönetimi bile ileride Amerikan yönetimi ile barışabileceğini hesaplamakta ve Rusya ile kapsamlı işbirliği içine girmekten kaçınmaktadır. 

Çünkü İran yönetimi de Batılı finans kurumlarının finansal desteğine ve uluslararası petrol şirketlerinin yüksek teknolojisine ihtiyaç duymaktadır. Hatta Cumhurbaşkanı Hatemi Amerikalı’lara karşı yumuşak mesajlar göndermektedir.46 

Gelişmeleri Türkiye cephesinden analiz edersek, 21. yüzyılda Türkiye’nin, Avrupa Birliği bloğu içerisinde yer alarak, bölgesel güç olarak ortaya çıkması kaçınılmaz görünmektedir. Bu amaçla Türkiye bu rolü sağlıklı şekilde üstlenebilmek için iç siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarını uzun vadeli olarak sağlamlaştırmalıdır. Bölge devletleri ile sağlam işbirliği içine girebilmek için Türkiye bölge konusunda uzmanlaşmış araştırma enstitüleri kurarak projeler üretmeli ve üretilen projelerin hayata geçirilmesi için somut adımlar atmalıdır. Sadece bölge 
devletlerinden öğrenciler getirilerek ilişkiler sağlamlaştırılamaz. TİKA daha aktif hale getirilmeli; Dış Türklerden sorumlu Devlet Bakanlığı bu bölgede yaşayan Türk işadamlarını mali ve proje bazında desteklemeli; bölgeye gitmek isteyen işadamları için bilgi bankası kurulmalı; ve koordinasyon 
merkezi oluşturulmalıdır. 

Ayrıca kendi iç meselesinden sıyrılmış Türkiye, bölge devletlerine her yönüyle rehberlik edebilecek gerekli bürokratik ve askeri mekanizmalarını 
oluşturmalıdır. Bu devletler ile sürekli ilişki içerisinde bulunarak ortak istişare mekanizmaları kurulabilir ve bu mekanizmalar fiilen aktif hale getirilebilir. 

Kısacası Türkiye dünya için, Hazar petrolleri ve Hazar pazarları da Türkiye için önemlidir. Eğer bir rol oynamaya karar verdiyseniz o zaman gereklerini yerine getirmeniz gerekmektedir. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk zaten yapılması gerekenleri 75 yıl önce bizlere anlatmaya çalışmıştı. Biz ne yapılması gerektiğini uzaklarda değil, yanıbaşımızda aramalıyız. 

46 Chintamani Mahapatra, "Khatami Holds an Olive Branch: Beginning of a Change in US-İran ties", Strategic Analysis, Cilt XXI, 
Sayı 11, Şubat 1998, sayfa 1593-1602. 


..

TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BÖLÜM 18





TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

BÖLÜM 18


YAZARLAR HAKKINDA BİLĞİLENDİRME;


Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU
Bilkent Üniversitesi

Uluslararası Hukuk doktorasını Lozan Üniversitesi’nden almış olanm  Prof. Karaosmanoğlu, Stanford Üniversitesi Hoover Institution’da, NATO’da, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi’nde ve Princeton Üniversitesi’nde araştırma bursları kazanmış ve misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur.

Bilkent Üniversitesi’ne katılmadan önce Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de öğretim üyeliği yapan Prof. Karaosmanoğlu, Türk dış politikası, strateji ve güvenlik politikaları konularında çalışmalar yapmaktadır.

Yayınları arasında Les actions Militaires coercitives et non coercitives
des Nations Unies (Droz); İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler (Boğaziçi Üniversitesi); Middle East, Turkey and the Atlantic Alliance (Dış Politika Enstitüsü, editör); The Europeanization of Turkey’s Security Policy (Dış Politika Enstitüsü, editör) başlıklı kitapları ve Foreign Affairs, Politique Etrangère, International Defense Review, Europa Archiv, Security Dialogue ve Journal of International Affairs gibi dergilerde basılmış makaleleri bulunmaktadır.

Prof. Karaosmanoğlu, Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyesidir.

****

Dr. Atilla SANDIKLI
BİLGESAM Başkanı

Atilla Sandıklı 1957 yılında İzmir’de doğdu. 1976 yılında (İzmir) Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra Kara Harp Okuluna girdi.
Sırasıyla Kara Harp Okulu, Kara Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler akademisinde eğitimine devam etti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Uluslar arası İlişkiler Bölümü’nde ve Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü’nde doktora derslerine iştirak etti. İstanbul Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde doktora eğitimini tamamladı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde karargâh subayı ve komutan olarak görev yaptı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde müşavirlik, Harp Akademileri Komutanlığı’nda uluslararası ilişkiler öğretim üyesi ve uluslararası ilişkiler bölüm başkanlığı görevlerinde bulundu. Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kuruluşunda görev aldı ve bir süre bu enstitünün müdürlüğünü yaptı. Kur. Kd. Alb. rütbesinde kendi isteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli oldu.

Emekli olduktan sonra Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM’ın kuruluşunda genel müdür olarak görev aldı ve bu merkezi kurdu.
Bu görevi ve Stratejik Öngörü Dergisi’nin editörlüğünü 4 yıl sürdürdü. TASAM’dan ayrıldıktan sonra Türkiye’nin akil adamlarını bir platform içinde bir araya getirmek maksadıyla Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezini kurdu. Halen BİLGESAM başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Çok sayıda ulusal ve uluslararası sempozyum ve kongrenin düzenlenmesinde birinci derece görevler üstlendi. Çeşitli makaleleri ve 15 kitabı yayınlandı. Askeri ve sivil yaşantısında madalya dahil çok sayıda başarı ödülü aldı.

İngilizce ve Fransızca bilen Atilla SANDIKLI evli ve iki çocuk babasıdır.

****

E. Büyükelçi Özdem SANBERK
Dışişleri Bakanlığı Eski Müsteşarı

Galatasaray Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Özdem Sanberk, Dışişleri Bakanlığı memuru olarak Madrid, Amman, Bonn ve Paris Büyükelçiliklerin de ve OECD ve UNESCO Daimi Temsilciliklerinde çeşitli derecelerde görevde bulunduktan sonra, 1985- 1987 yılları arasında zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın dış politika danışmanlığını yapmıştır.

Sanberk 1987-1991 yılları arasında Avrupa Topluluğu nezdinde Büyükelçi Daimi Temsilci, 1991-1995 yıllarında arasında Dışişleri Müsteşarı ve 1995-2000 yılları arasında da Londra Büyükelçisi olarak görev yapmıştır.

2000 yılında emekliye ayrılan Sanberk, 2003 Eylül ayına kadar Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Direktörlüğü görevinde bulunmuştur.

Özdem Sanberk evli olup (Sumru Sanberk) Nazlı Sanberk’in babasıdır.

****

Prof. Dr. Ersin ONULDURAN
Ankara Üniversitesi

Prof. Dr. Ersin ONULDURAN 1945 yılında Bandırma’da doğdu. Lisans eğitimini Claremont Men’s College’de Siyaset Bilimi Dalında, Yüksek Lisans eğitimini California State University’de Uluslararası İlişkiler Bilim Dalında, Doktora eğitimini University of Southern California’da Siyaset Bilimi Dalında yaptı. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olarak göreve başladı. Aynı fakültede 1983’de Doçent, 1989’da Profesör oldu.

Halen Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı’dır. Aynı zamanda üniversitede Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Ayrıca 1986 yılından bu yana Türkiye-ABD Kültürel Mübadele Komisyonu (Fulbright Eğitim Komisyonu) Genel Sekreteri görevine devam etmektedir.

Prof. Dr. ONULDURAN evli ve bir çocuk babasıdır.

****


Prof. Dr. İlter TURAN
Bilgi Üniversitesi

1941 yılında İstanbul’da doğmuştur. Orta öğrenimini Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlamıştır. 1962 yılında Oberlin Koleji’nden (ABD) Siyasal Bilimler Lisansı, 1964 yılında Columbia Üniversitesi’nden Siyasal Bilimler Yüksek Lisansı almıştır. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset İlmi Kürsüsü’ne asistan olarak girmiştir. Aynı kürsüde 1966 yılında Doktor, 1970 yılında Doçent, 1976 yılında da Profesör olmuştur.

1984 yılında İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne intisab etmiş, 1991 yılında aynı fakültede yeni kurulan Uluslararası İlişkiler Kürsüsü Başkanlığı’nı üstlenmiştir.

1993 yılında, İstanbul Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılmış ve Koç Üniversitesi, İdari Bilimler ve İktisat Fakültesi’nde Siyasal Bilimler Profesörü olarak görev almıştır. Ekim 1998-2001 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Rektörlük görevini üstlenmiştir. Halihazırda aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi’dir.

Prof. Dr. İlter Turan’ın Mukayeseli Siyaset, Türk Siyasal Hayatı, Siyasal Davranış, Siyasal Kültür, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika konularında
yayınlanmış İngilizce ve Türkçe kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Akademik mesleğine ek olarak muhtelif şirket ve vakıf yönetim kurullarında görev yapmakta, Dünya Gazetesi’nde haftalık yazılar yazmaktadır

****

E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL

E. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı

8 Mart 1940 İzmir doğumlu. Saint Joseph Lisesi ve Ankara SBF mezunu.1963 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dairesinde Şube Müdürü, Burgaz’da Başkonsolos, Paris Büyükelçiliğinde Müsteşar, Siyaset Planlama Dairesi ve Orta-Doğu Afrika Dairelerinde Başkan görevlerinde bulundu.

1980 Ağustos’unda Avrupa Ekonomik Topluluğu nezdindeki Türkiye Daimi Temsilci yardımcılığına atandı.1983’de Çok Taraflı Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığını üstlendi.1986 yılında Bağdat Büyükelçiliği’ne atandı. 1990’da Avrupa Konseyi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği görevini üstlendi. Türkiye’nin dönem başkanlığına rastlayan 1992 Nisan-Eylül ayları arasında 6 ay süre ile Avrupa Konseyi Bakan Delegeleri Komitesi’ne başkanlık yaptı.

1992 Ekim ayında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı oldu. 1998 Şubat ayında Paris Büyükelçiliği’ne atandı. 1 Ağustos 2002 tarihi itibariyle kendi isteği üzerine emekli oldu.
2002-2006 Döneminde Işık Üniversitesinde öğretim görevlisi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı olarak görev üstlendi.

****

E.Kur.Alb. M. Sadi BİLGİÇ 

BİLGESAM Başkan Yardımcısı

E.Kur.Alb. M.Sadi BİLGİÇ, 1976 yılında Kara Harp Okulundan mezun oldu. Çeşitli birliklerde Takım ve Bölük Komutanlığı görevi yaptıktan sonra 1987 yılında Kara Harp Akademisinden kurmay subay olarak mezun oldu.

1987-90 yılları arasında Kara Harp Okulunda 3 yıl süreli olarak Öğretim Üyeliği (Taktik ve Strateji dersleri verdi) görevinde bulundu. 1990-94 yılları arasında Gnkur. Bşk.lığı karargâhında görev yaptı. Bu arada 1992 yılında Mısır Harp Akademisini, 1993 yılında Türk Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi.

1994-96 yılları arasında terörün en yoğun olduğu dönemde Bitlis ve Diyarbakır’ın ilçelerinde Komando Tabur Komutanı olarak terörle mücadeleye katıldı. Özellikle Bitlis bölgesinde uyguladığı farklı bir mücadele modeli ile bölgesinde halkı kazanırken terörü bitirme noktasına getirmedeki başarılı çalışmaları sonunda çok miktarda takdir ve “Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası” ile taltif edildi.

Daha sonra İzmir’deki NATO Karargâhında 4 yıl süreli olarak Şube Müdürlüğü ve 2 yıl süreli olarak NATO Komutanının(Org.) Askeri Danışmanlığı görevini yürüttü. 2000-2001 yılları arasında Nahcivan’da bulunarak Nahcivan Silahlı Kuvvetlerinin geliştirilmesi çalışmalarında görev aldı. 

2004 yılında Gnkur. Bşk.lığında Daire Bşk.lığı görevine atandı. 2006 yılında bu görevden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Halen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)’nde Başkan Yardımcısı ve Güvenlik Uzmanı olarak görev yapmaktadır.

Akademik olarak da Güvenlik Bilimlerinde doktora çalışmasına devam etmektedir. Güvenlik konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

****

Prof. Dr. E. Fuat KEYMAN 

Koç Üniversitesi

1983 yılında lisans ve lisansüstü eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladıktan sonra öğrenim hayatına Carleton Üniversitesi, Ottawa, Kanada’da devam etmiştir. 1991 yılında Carleton Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü’ndeki Uluslararası İlişkiler ve Karşılaştırmalı Siyaset konulu doktora çalışmalarını başarıyla bitirdikten sonra yine aynı okulda yarı zamanlı öğretim üyesi  olarak çalışmıştır, aynı zamanda da Wellesley Koleji’nde doktora sonrası araştırmalarını gerçekleştirmiştir.

Akademik kariyerine Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde devam eden Keyman, 2002 yılından itibaren Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyeliği yapmaktadır.

Demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, sivil toplum ve Türkiye’de devlet-toplum ilişkileri üzerine çalışmaktadır. Prof. Keyman’ın Türkiye’de ve yurtdışında yayımlanmış çok sayıda kitap ve makale çalışması bulunmaktadır Akademik pozisyonlarının yanı sıra Koç Üniversitesi  Küreselleşme ve Demokratikleşme Araştırma Merkezinin (GLODEM) direktörü ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) kurucu yönetim kurulu üyesidir. Düşünen Siyaset, Doğu-Batı gibi düşünce kuruluşları ile dergilerin Yönetim Kurulu üyeliğini de yapmakta olup, birçok kitap ve makalesi yayınlanmıştır.

****

Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi

1990 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1991 yılında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde Yüksek Lisansını; 2001 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde Ahıska Türkleri konusunda doktorasını tamamladı.
1992-1996 yılları arasında Uludağ Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1996 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümünde araştırma görevlisi
oldu ve halen aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doktora sırasında ve sonrasında Türkiye Bilimler Akademisi desteği ile Manchester ve California-Berkeley Üniversitelerinde çalışmalar yaptı. Ayrıca, İsrail devlet bursu ile Ben-Gurion Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmalar yaptı. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kırım ve Türkiye’de Ahıska Türkleri, Kırım Tatarları gibi çeşitli gruplar üzerine saha araştırmaları yapan Aydıngün, çeşitli ulusal ve uluslararası projelerde çalıştı. Çalışmaları ağırlıklı olarak etnisite, kimlik, etnik/milli kimlik oluşumu, etnik göç, milliyetçilik, post-sovyet milliyetçilikler konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Aydıngün iyi derecede İngilizce ve
Fransızca bilmektedir.

****

Prof. Dr. Hakan YILMAZ 

Boğaziçi Üniversitesi

Prof. Dr. Hakan Yılmaz, Galatasaray Lisesi’nden ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu. Master ve doktora derecelerini A.B.D.’de Columbia Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden aldı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir ve aynı üniversitenin Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin direktörlüğünü yapmaktadır.

Prof. Dr. Yılmaz, yakın dönem Türk siyasal hayatı; Türkiye’de siyasal ve popüler kültür; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ve Avrupa  bütünleşmesinin kültür ve kimlik boyutları; demokratikleşme sürecinin dış dinamikleri üzerinde çalışmakta dır.

Prof. Dr. Yılmaz’ın proje yürütücüsü olarak görev aldığı bazı araştırma projeleri şunlardır: 
“Türkiye’de Halkın Avrupa Birliği Karşısındaki Tutumları” (2002; Ali Çarkoğlu, Refik Erzan ve Kemal Kirişçi ile birlikte); 
“Türkiye’yi Avrupa Haritası’na Sokmak” (2002; Ali Akay, Duygu Köksal, Arzu Öztürkmen ve Aslı Özyar ile birlikte); 
“Türkiye’de Avrupa Şüpheciliği” (2004); 
“Türkiye’de Muhafazakarlık” (2006); 
“Türk ve Fransız Gençleri Arasında Münazaralı Diyalog Geliştirme” (2006; Semih Vaner, Emre Erdoğan, Güçlü Atılgan, Levent Ünsaldı, Arzu Öztürkmen
ve Marie-Hélène Sauner ile birlikte); 
“Türkiye’de Orta Sınıfın Profili” (2007); 
“Avrupa Birliği-Türkiye İlişkilerinde Kimliğin Rolü:Fransa ve Almanya Örnekleri” (2008).

Prof. Dr. Yılmaz’ın yakın zamanlardaki bazı yayınları şöyle sıralanabilir:

Placing Turkey on the Map of Europe (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2005); 
“Islam, Sovereignty, and Democracy: A Turkish View” (Middle East Journal, Vol. 61, No. 3, Summer 2007, pp. 477-493); 
“Turkish Conservatism and the Idea of Europe” (Between Europe and the Mediterranean: The Challenges and the Fears, ed. Paul Sant Cassia 
and Thierry Fabre, New York: Palgrave MacMillan, 2007, pp. 137-161 içinde), 
“Turkish Identity on the Road to the EU: Basic Elements of French and German Oppositional Discourses” (Journal of Southern Europe and the Balkans, Volume 9, Issue 3, 2007, pp.293-305); ve 
“Euroskepticism in Turkey: Parties, Elites and Public Opinion, 1995-2006” (South European Society and Politics içinde, 2008 sonbaharında yayımlanacak).

****

Onursal Yargıtay Başkanı 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 
Bilkent Üniversitesi 

1937 tarihinde Konya-Taşkent’te doğmuştur. 1955’te Konya Lisesini,
1959’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş; askerliğini Merzifon’da yedek subay olarak yapmıştır. Ankara yargıç adayı olarak mesleğe başlayan Selçuk, sırasıyla, Sütçüler, Akşehir, Yenice ve 1972’den sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulunmuştur.
21.09.1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Sami Selçuk, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca, 10.07.1990 tarihinde ilk kez, 13.07.1994 tarihinde ikinci kez, 13.07.1998 tarihinde üçüncü kez Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir.

Fransızca ve İtalyanca bilen Selçuk, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktora yapmış, 1986 yılında Doçent olmuştur. 

“Dolandırıcılık”,İstanbul, 1982; 
“Cinayet Mahkemesi Anıları”, (Andre Gide’den Çeviri), Ankara, 1983; 
“Dolandırıcılık Cürmünün Kimi Suçlardan Ayırımı”,Ankara, 1986; 
“Temsili ve Katılımcı Demokrasinin Kökeni”, İstanbul, 1987; 
“Toplumsal Savunma İlkeleri”, (Filippo Gramatica’dan çeviri),1988; 
“Çürütmeler”, İstanbul, 1990; 
“Önce Dil”, Ankara, 1993 
“Çek Suçları”, Ankara, 1993; 
“Laiklik”, İstanbul, 1994; 
“Kızlık Bozma Suçu”,
Ankara, 1996; 
“Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne”, Ankara, 1998; 
“Demokrasiye Doğru”, Ankara, 1999; 
“Konuşma”, Ankara, 1999;
“Özlenen Demokratik Türkiye”, Ankara, 2000; 
“Longing for Demokracy”, 2000 adlı yapıtları ve çevirileri; Varlık (İstanbul), 
Türk Dergisi, Revue penitentitiare et de droit penal (Paris),  Revue de droit penal et de criminologie (Bruxelles), Archivio penale (Milano), Cuadernos depolitıca criminal (Madrid) adlı yerli ve yabancı dergiler ile günlük basında yayımlanmış Türkçe ve yabancı dilde; hukuk, dil, laiklik ve Atatürkçülük ve çeşitli konularda makale ve denemeleri vardır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 07.07.1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilen Doç.Dr. Sami Selçuk bu görevden 15.06.2002
tarihinde yasal yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılmıştır. Emekliye ayrıldıktan sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyeleri kadrosuna dahil olmuştur ve Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığına seçilmiştir.. 
Fakültede Ceza Hukuku ve Ceza Usül Hukuku dersleri vermektedir.

****

Prof. Dr. Zühtü ARSLAN 
Polis Akademisi

Prof.Dr. Zühtü Arslan, 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını İngiltere’de Leicester Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yaptı. 2002 yılında doçentlik unvanını aldı. 2007 yılının Haziran ayında da Anayasa Hukuku profesörü olarak atandı. 2001 yılında bir süre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ’nde çalıştı. İnsan hakları alanında ulusal ve uluslararası projelerde uzman, danışman, eğitici ve yürütme kurulu üyesi gibi değişik görevlerde bulundu. Halen İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi üyesidir.

2000-2003 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde “Turkish Public Law” dersini verdi. Halen Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi’nde Anayasa Hukuku öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Ayrıca, Güvenlik Bilimleri Enstitüsünde “Anayasal Haklar ve Kolluk” ile “Devlet Kuramları” gibi yüksek lisans ve doktora dersleri vermektedir.
Profesör Arslan’ın, anayasa teorisi, siyaset bilimi ve insan hakları alanlarında Türkçe ve İngilizce yayınlanmış kitap ve makaleleri bulunmaktadır.

Yayınlanmış kitapları şunlardır: 

Anayasa Teorisi (2005)
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinde Din Özgürlüğü (2005)
Constitutional Law of Turkey (2004, ortak yazar)
ABD Yüksek Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü (2003, editör)

****

Prof. Dr. Yük. Müh. M. Oktay ALNIAK 
Bahçeşehir Üniversitesi

1962 yılında Kara Harp Okulu’ndan subay olarak mezun oldu.1971 yılında Ege Üniversitesi’nde Makina Mühendisliği Lisans, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde İşletmecilik İhtisası, 1981 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Yüksek Lisans (Master) eğitimini tamamladı.1986-1987 yıllarında Kanada’da National Research Council’de NATO bursuyla araştırma yaptı. 1990 yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde doktora derecesi aldı. 1994 yılında doçent, 2002 yılında profesör oldu.

Kara Harp Okulu’nda ve Savunma Bilimleri Enstitüsü’nde Teknik Bölüm Başkanlığı ve Öğretim Üyeliği, Gazi Üniversitesi’nde, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Öğretim Üyeliği, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevlerinde bulundu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü ve Bahçeşehir Teknopark’ı Kurucu Direktörlüğü görevinde bulundu. Mühendislik malzemelerinin ve toz metalürjisi süper alaşımlarının davranışları, tedarik ve proje yönetimi konularında yayımlanmış makaleleri ve Avrupa Birliği, İnsan Hakları, Savunma Sanayii, Tedarik ve Lojistik, Makine ve Malzeme Mühendisliği konularında kitapları mevcuttur.
TAEK Bilim Kurulu, TSE Bilim Kurulu, Mühendislik Dekanlar Konseyi, NATO SMP, NATO CALS Üyeliklerinde bulunmuştur. Mustafa Kemal Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Bilgesam İcra Kurulu ve Nükleer Enerji Platformu üyesidir. Hidrojen Enerjisi Kongreleri ve “ITC International Technology Cooperation Group” Başkanıdır. 1993 yılında TÜBİTAK Hüsamettin TUĞAÇ Vakfı Araştırma Birincilik Ödülüne, 1995 yılında İMED, “Bilim ve Teknolojiye Katkıda Üstün Başarı” Ödülüne,
1999 yılında İstanbul Üniversitesi ve Dünya Grubunca “Yılın İşletmecileri” Ödülüne layık görüldü.

Prof. Dr. ALNIAK eşi, iki evladı, Ülke Güvencesine ve kalkınmasına katkıda bulunan; subay, mühendis ve teknik öğretmen öğrencileri ile
onur duyar.

****


E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 

OBİV Yönetim Kurulu Başkanı ve Direktörü

E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 1935 yılında Çankırı’da doğdu. 1955’te St. Joseph Lisesi’nden 1959’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesinden mezun oldu. Mezuniyetini müteakip Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. 1963-1969 yılları arasında Paris ve Dakar Büyükelçiliklerinde görev yaptı. 1972-1982 yılları arasında Londra ve Moskova Büyükelçiliklerinde Müsteşarlık görevlerinde bulundu. 1986-1991 tarihleri arasında T.C. Kuveyt Büyükelçisi, 1995 -1999 tarihleri arasında Belçika Krallığı nezdinde T.C. Büyükelçisi ve BAB nezdinde Daimi Temsilci görevlerini başarıyla yürüttü.

1 OCAK 2001 tarihinde Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Direktörü olan E. Büyükelçi ÖZTEK halen bu göreve devam etmektedir. E. Büyükelçi ÖZTEK Fransızca ve İngilizce bilmektedir.

****

Prof. Dr. Hasret ÇOMAK 

Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı

1956 yılında Bartın’da doğmuştur. Deniz Kuvvetleri namına eğitim gördüğü Kara Harp Okulu’ndan 1976’da mezun olmuştur. 1982’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni ve 1988’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi’nde; 1984 yılında “Uluslararası İlişkiler” Yüksek Lisans eğitimini bitirmiş, 1987’de “İktisat Doktoru” ve 1990’da “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktoru” olmuştur. “Uluslararası İlişkiler” Anabilim Dalı’nda 1996’da “Doçent” unvanını almış ve 1997 yılında Albay rütbesine terfi etmiştir. Deniz Harp Okulu’ndaki görevinden 2000 yılında istekle emekli olmuştur. 2001 yılında Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Profesörlüğe yükseltilmiş ve atanmıştır. Müteakiben Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanlığı’na ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı’na getirilmiştir. 22 Temmuz 2003 - 23 Kasım 2005 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığı ve  24 Kasım 2005 - 4 Aralık 2006 tarihleri arasında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürütmüştür. 
5 Aralık 2006 tarihinde Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcılılığına atanmıştır.
18 Ulusal ve uluslararası bilimsel kuruluş, vakıf ve derneğin üyesidir. Eşi, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Öğretim Üyesidir.

****

Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 
Kocaeli Üniversitesi

1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Milli Savunma Bakanlığı’nın NATO şubesinde uzman yardımcısı olarak çalıştı. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans öğrenimine başladı. 1994 yılında “Yugoslavya’nın Parçalanması” konulu tezi hazırladı.. 1993-1994 yıllarında İzmir Ticaret Odasında Avrupa Toplulukları Uzmanı olarak çalıştı. Daha sonra Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler bölümünde akademik hayata başladı. Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimini 1996-2002 yılları arasında tamamladı. Doktora tezinde Avrupa Birliğinin ikinci sütununu inceledi. 2003 yılında Lozan Antlaşmasının 40. yıldönümü vesilesi ile Avrupa Vakfı tarafından tertiplenen “Lozan’dan Avrupa 
Birliğine Türkiye” yarışmasında üçüncülük ödülü, 2005 yılında Kadir Has üniversitesi tarafından tertiplenen “Türkiye’nin Tam Üyeliği Avrupa 
Birliğine Ne Katar?”konulu yarışmada ikincilik ödülü aldı. 2003 yılından beri Kocaeli Üniversitesinde öğretim üyesi (Doç. Dr.) olarak çalışan Ülger’in 4 tanesi Avrupa Birliği konusunda olmak üzere 7 kitabı yayınlanmıştır.

****

Dr. Fatih ÖZBAY 
BİLGESAM Araştırma Koordinatörü / Proje Yöneticisi

1994 yılında Hacettepe Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Doktorasını 2005 yılında “1990’lı yıllarda Türkiye - Rusya İlişkilerindeki Aktüel Problemler” konusunda N.İ. Lobachevsky Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı.

1996-2006 yılları arasında N.A. Dobrolyubov Nijniy Novgorod Devlet Dil Üniversitesi’nde Türk Dil Merkezi müdürü ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. Doktorasını tamamladıktan sonra 2005-2006 yılları arasında N.İ. Lobachevsky Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Bölgesel Araştırmalar Bölümü’nde de öğretim görevlisi olarak görev yaptı.

2005-2007 yılları arasında TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Rusya (Moskova) temsilciliği görevinde bulundu. 2008 yılından itibaren BİLGESAM (Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) Rusya masasında uzman olarak çalışmaktadır. Rusya-Türkiye ilişkileri üzerine hazırlanmış raporları, yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış makaleleri, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda bir kitabı bulunmaktadır.

****

Hasan ÖZTÜRK 

BİLGESAM Afrika Uzmanı.

1980 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini yine aynı şehirde tamamladı. 2003 yılında Tanzanya’da Dar es Selam Üniversitesi’nin
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Daha sonra bir yıl süreyle yine aynı ülkede Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgüt’ünde (ILO) görev aldı. 2004 - 2006 yılları arasında İstanbul’da Türkasya  Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (TASAM) Afrika Çalışma Grubu ve Afrika Enstitüsü’nde Afrika ile ilgili birçok çalışmaya imza attı.

Halen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (BİLGESAM) Afrika uzmanı olarak görev yapmakta olan Hasan Öztürk Amerika Birleşik Devletleri’nde doktora eğitimine devam etmektedir.


....