9 Haziran 2019 Pazar

OPERASYON BÖLÜM 13

OPERASYON BÖLÜM 13


Öcalan’ın Korkusu 


“12 şubat 1999 cuma gecesi bize, metropolitliğe taşınma emri verildi. Bu, Öcalan tarafından kabul edilmedi. Öte yandan, metropolitlikte, sivil giyimli şüpheli şahıslar dolaştığı için, bu emrin gerçekleştirilmesi mümkün görülmedi. 
Aynı gece, Öcalan’ın bir turistik tesise yerleştirilmesi gündeme geldi. Oradan da Seyşel’e gizlice gönderilmesi amaçlanıyordu. Bu konuyla ilgili olarak da, Kenya’da faaliyet gösteren bir işadamıyla görüşüldü. 

Öcalan, konuttan çıkarıldıktan sonra büyükelçilik araçlarıyla Tanzanya’ya götürülecek, oradan gizlice Şeyseller’e gönderilecekti. Her iki plan da, eski tutumundan geri adım atan Öcalan tarafından kabul edildi. Ama, Seyşeller’den 
gelecek pasaportu yine ön şart olarak ileri sürüyordu. 

Seyşeller’de bulunan Aristidou’yla görüştüm. Kendisi bana durumun kritik olduğunu söyledi. Ondan, tüm imkânlarını kullanmasını istedim. Kendisi bana, ümitli olduğunu, pasaportu alması halinde cumartesi sabahı uygun bir şahısla Nairobi’ye göndereceğini ifade etti. Ama pasaportlar hiçbir zaman gelmedi, böylelikle her iki proje de suya düştü. 

13 şubat 1999 cumartesi günü Nairobi’ye (Kenya’nın başkenti) Avukat F.Kranidiotis (Apo’nun Yunanlı avukatı) gelip, büyükelçilikten (Yunanistan Büyükelçiliği) müvekkiliyle görüşme talebinde bulundu. Müvekkiline götürülen 
avukat, kendisiyle belirli bir süre görüştü. Daha sonra Kranidiotis bize, müvekkiline yapılan baskılardan söz edip, büyükelçiliği terketmesi halinde tehlikelerle karşılaşacağını söyledi. En kısa süre içinde kendisinin oradan ayrılıp, 
konuyu dışişleri bakanıyla görüşeceğini ifade etti.” 

Öcalan’ı Kovun baskısı 

“Bu arada, cumartesi günü Öcalan’ın uzaklaştırılması amacıyla Atina’dan yapılan baskılar dayanılmaz hâle geldi. 

EİP başkanı tarafından, Öcalan’ı desteklemek, kendisine akıl vermek, normalde orada bulunmamam gerektiği halde, bulunmakla suçlandım. 13 şubat saat 23.30’da Avukat Kranidioitis’in ayrılacağı uçakta, Nairobi’den ayrılmak amacıyla 
yer ayarladım. EİP başkanı, büyükelçilik ikâmetgâhının Öcalan ve grubundan temizlenmesi amacıyla dört kişi gönderdiklerini söyledi. Bu olayla ilgili olarak Öcalan’ın avukatı ve refakatindeki üyeler (Apo’nun PKK’lı korumaları) bilgi sahibi oldular. Ben kendilerine, gelenlerin Öcalan’ın talep ettiği korumalar olduğunu bildirdim. 

Doğal olarak ortaya çıkmış bulunan durum sonucunda, İkametgâh’ı terk etmek için gördükleri inanılmaz baskılar sebebiyle benim söylediklerim onlara inandırıcı gelmedi. Bu arada Papaioannou (Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Büro müdürü), cumartesi günü, Öcalan’ın Büyükelçilik İkâmetgâhı’ndan zorla çıkarılması için Nairobi’den paralı yerel ‘fedai’ler bulunmasını istedi. Tam olarak ‘fedai’ sözünü duyup duymadığımı hatırlamıyorum, ancak konu bu idi. 

Büyükelçi (Yunanistan’ın Kenya Büyükelçisi Kostorlas), Papaioannou’ya bu isteğinin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını belirtti. Aynı günün akşam saatlerinde eşyalarımızla birlikte İkâmetgâh’a gidip, Öcalan’la vedalaştık. 

Bizimle birlikte Kranidiotis, Dilan ve Nurcan (Öcalan’ın kadın korumalarından Şemse Dilan Kılıç ve Nurcan Derya) bulunuyordu. Dilan ile, Nurcan işlerini halletmek için şehre gittiler. Krandiotis ve büyükelçiyle birlikte önce büyük elçiliğe gidip, saat 22.00’de havaalanına hareket ettik. Dilan ve Nurcan işlerini bitirdikten sonra büyükelçiliğe geldiler. Oradan EIP Başkanı’na telefon edip, biraz sonra Yunanistan’a hareket edeceğimi bildirdim. Telefonda, gergin bir ortam içerisinde benim, Öcalan’ı desteklediğimi söyledi. On dakika içerisinde gidip, onu büyükelçilikten dışarı çıkarmamı istedi.

Bu konuşma sırasında başkana söz konusu talimatı pratik olarak uygulamanın imkânsız bulunduğunu, çünkü Öcalan’ın, benden 40 kilo daha ağır olduğunu, bu arada kendisine dört kişinin refakat ettiğini bildirdim. EİP başkanı telefonu kapattı, biraz sonra Polis Müdürü Tzovaras (Atina emniyet müdürü) telefon etti. Bana, üç bakanın yanında bulunduğunu, Öcalan ile grubuna karşı ahlâksızca ifadeler kullanıp, küfür ederek, onları dışarı atmamı istediklerini belirtti. Yunanistan’a döndüğüm anda beni görevden atmakla tehdit etti. Bu aşamada, aramızda bir söz düellosu başladı. 

Sesler üzerine, koridorda bulunan Avukat Kranidiotis, kapıyı açarak içeri girdi ve konuşulanlara tanık oldu.” 

Öcalan’ın Kadın koruması intihar edecek., 

“Daha sonra Atina’ya döneceğimi bildirdim. Büyükelçinin, Papaioannou’yla yaptığı görüşmedeki baskı ve gelişmelerin farkına varan Dilan, çantasından bir tabanca çıkararak, çenesinin altına koydu ve intihar etme tehdidinde bulundu. Bu olay üzerine Atina’dan 14 şubat günü gelecek olan dört meslektaşın varışına kadar her türlü görüşmenin durdurulması talimatı geldi. 

Kranidiotis’le birlikte oradan ayrıldık. Ancak Bay Papaioannou bana, büyükelçilik ikâmetgâhında kalıp, duruma hâkim olmam gerektiği görüşünü ifade etti. Biraz sonra da başkandan telefon geldi. Dışişleri Bakanlığı’nın talebi üzerine, orada kalmam gerektiğini söyledi. Ertesi gün servisten (Yunan gizli servisi) dört kişi gelip, otele yerleşti. Bay Papaioannou, bu arada Diakofotakis’e (Yunanistan’ın Kenya Büyükelçilik başkâtibi) telefon etti. Büyükelçinin, Atina’dan gelen EİP memurlarına şu talimatı iletmesini söyledi: eğer iyi hatırlıyorsam, ‘Öcalan ve refakatçıları çarşaf veya battaniye ile büyükelçilik binasından, daha önce odaların ayırtılmış olduğu otele nakledilsinler. Onlara biraz para verilsin, kendileriyle her türlü temas kesilsin.’ 

Bu talimat, grup başkanına nakledildi. Kendisi daha sonra EİP başkanıyla temas etti. Grup başkanı (Öcalan’ı sefaretten atmak için Atina’dan gelen gizli servis elemanı Bobos İoannis), operasyonu gerçekleştirmenin mümkün olmadığını söyledi. Bobos, Niovis Caddesi fiyaskosunu hatırlattı. (Yunanlı polislerin, Niovis Caddesi’nde bir Romen uyuşturucu müptelasını yakalamada gösterdikleri başarısızlık.) Daha sonra polisler, 15 şubat pazartesi günü Atina’ya harekete kararlı olarak otele gittiler.” 

Kenyalı Görevli Öcalan’la tanıştı 

“Pazartesi sabahı Bay Kathourima (Kenya Dışişleri Bakanlığı genel sekreteri), büyükelçiyi makamına davet etti. 

Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığımız, büyükelçiye hastalık bahane edip, gitmemesini; gittiği takdirde hiçbir durumda Öcalan’la ilişkiyi kabul etmemesini söyledi. Bu gelişme üzerine Kenya Dışişleri Bakanlığı, büyükelçinin gelmemesi 
halinde kendisini almak üzere birisinin gönderileceğini bildirdi. Ardından da büyükelçiliğe, Dışişleri Bakanlığı (Kenya) protokol müdürü gelip, büyükelçiyi alarak götürdü. 

Büyükelçi saat 16.00 civarında büyükelçiliğe döndü. Büyükelçinin verdiği bilgiye göre Kenyalılar daha ilk günden itibaren her şeyi bildiklerini söylemişler. 
Bu sorundan kendilerinin de kurtulması için, Öcalan’ın başka bir ülkeye 
gönderilmesini bekliyorlarmış. Bu konu hakkında hiçbir yabancı servise bilgi aktarmadıkları teminatını da vermişler. 

Kenyalılar, hiçbir tartışmaya girmeden ikâmetgâhın saat 17.00’de boşaltılmasını büyükelçiden istediler. Yani ültimatom verdiler. Hatta, uçak getirtilmemesini, zira uçağı Kenya hükûmetinin tahsis edeceğini açıkladılar. Saat 16.20’de 
ikametgâha gittik. Öcalan uyuyordu. Kendisini uyandırdık. Kısaca durumu izah ettik. Kendisi kararsız göründü. Biraz sonra büyükelçiliğe bir kişi girdi. Büyükelçiye göre bu kişi, Kenya Dışişleri Bakanlığı’nın memuruydu. 

Saat takriben 17.20’de Kenyalı görevli, Abdullah Öcalan’la tanışıp, kendisine hayranlığını ifade etti. Öcalan, bir ara Seyşeller’den garanti gelmediği için, büyükelçilik ikametgâhından ayrılmayı kabul etmediğini bildirdi. Kendisine 
anlaşmayı, daha doğrusu öneriyi kabul etmek zorunda olmadığı söylendi. Daha sonra, Kenya Dışişleri Bakanlığı memurunun baskı ve örtülü tehditlerini hissederek, teklifi kabul ettiğini, çünkü dostlarına başkaca sorunlar yaratmak 
istemediğini ifade etti. Yani, bunun üzerine Seyşeller’e gitme teklifini kabul etti. Bavulları büyükelçilik otomobiline yüklediğimiz sırada Öcalan, uçağın Seyşeller yerine bir Avrupa ülkesine yönelip yönelemeyeceğini sordu. Bu arada Finlandiya, Hollanda ve hatta Almanya’dan söz etti. 

Kenya Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin bize söylediğine göre, yakıt ikmali için uçağımız Mısır’a inecekmiş; daha sonra da Avrupa ülkesine yönelecekmiş. 
Bu durumu, Öcalan’a da bildirdik. Ayrıca, koşullarda meydana gelen değişiklik hemen Atina’ya da arz edildi.” 

Hollanda Senaryosu oluşuyor 

“Benim anladığıma göre Atina, tavsiye mahiyetinde Seyşeller yerine bir Avrupa ülkesini önermiş ve sonuçta da Hollanda üzerinde karar kılınmış. Ancak, bana verilen talimat, Öcalan’a, Seyşeller’e gidişinde eşlik etmek şeklindeydi. 
Fakat, Hollanda’ya gitmek için karar değişikliği yapıldığından, benim bu Avrupa ülkesine gitmemem bildirildi. 
Ülkemizin bu olaya bulaşmak istememesi, söz konusu karara neden oldu. Öcalan’ın ikâmetgâhta bize bildirdiğine göre, kendisi önce Hollanda’ya gidecek, bu ülkeye girmeyi başaramama durumunda, Seyşeller’e dönecekti. 
Biz, hareketten önce büyükelçinin arabasına girmeye çalıştık. Eğer yanlış hatırlamıyorsam; bu otomobile iki kişi binmişti. Bu arada, Kenyalı Dışişleri memuru, Yunanistan büyükelçisine, otomobilini kullanmaması için uyarıda 
bulundu. Herkesin, Kenya konvoyuna binmesi talep edildi. Bu arada büyükelçinin, Kenyalı yetkiliyle tartıştığını gördüm. Hatta Kenyalının, büyükelçiye tehditte bulunduğunu fark ettim. O sırada araçlara gün ışığında binmemiz 
uyarısı yapılıyordu. Büyükelçilik ikâmetgâhının dış kapısını açtığımızda, dışarıda Kenyalılara ait beş otomobilin beklemekte olduğunu gördük. 

Durumu kontrol ettiğimde, her araçta iki veya üç zencinin bulunduğunu, aralarında hiçbir beyazın olmadığını gördüm. Öcalan ikâmetgâhtan çıktı, bu anda Kenyalılar ortada duran otomobilin kapısını açtılar. Büyükelçi, Öcalan’ın yanına oturmaya çalıştı. Kenyalılar, güvenliği bahane edip, büyükelçinin o araca binmesini engellediler. 

Bu defa ben, Öcalan’ın yanına oturmaya çalıştım. Kenyalılar bana, güvenlik nedeniyle Öcalan’ın otomobilde tek başına gideceğini söylediler. Bunun ardından Nuzyan (Nurcan) ve Dilan, Öcalan’ın yanına oturmaya gittiler. Dilan, otomobile binmek için herkesten fazla ısrar etti. 

Sonuçta, Öcalan’ın işaretiyle konvoy hareket etti. 

Öcalan Sona doğru yol alırken 

“Büyükelçiyle birlikte bulunduğumuz otomobil, Öcalan’ı taşıyan otomobille teması kaybetti. Havaalanına Öcalan ile Nurcan ve Dilan’ı taşıyan otomobillerden bir dakika sonra vardık. Kızlar, endişeli olarak bize, başkanın (Öcalan) 
bindiği otomobilin havaalanına ‘Police Station’ yazan bir kapıdan girdiğini söylediler. Kızlar, ondan sonra Öcalan’ın arabasıyla teması kaybetmişler. 

Havaalanına kadar bize eşlik eden Kenyalı şahıslar da yanımızdan yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Büyükelçi ve Öcalan’a refakat eden dört kişiyle birlikte ortada kalmıştık. Büyükelçi, havaalanında bir yetkiliyle temasa çalıştı, fakat sonuç alamadı. Saat takriben 19.40’tı. 

Büyükelçi, bu arada büyükelçilik binasında bulunan Diakofotakis’i arayıp, kendisine bilgi verdi ve Kathourima’yla temas etmesini istedi. Diakofotakis, genel sekreteri bulamamış. Kenya Dışişleri Bakanlığı’nın bir başka yetkilisiyle konuşmuş, ancak o kişi konuyla ilgili teması reddetmiş. Diakofotakis, olaylardan Papaioannou’yu da bilgilendirmiş. Papaioannou, kendisine şu talimatı vermiş: 
‘Havaalanındaki arkadaşlarımıza söyle, Öcalan’ın refakatçilerini orada terk edip, hızla bölgeden uzaklaşsınlar.’ 

Bu talimat bize geldiği sırada, Öcalan’ın refakatçileri, büyükelçinin etrafını sarmışlardı. Büyükelçi, oradan Papaioannou’yu arayıp, mevcut koşullar altında talimatı uygulamasının mümkün olmadığını açıkça belirtti. Papaioannou’ya, hep birlikte büyükelçiliğe gideceğimizi bildirdi. 
Daha sonra, havaalanında alıkonulan dört polisi aramaya başladık. Sonuçta, onların havaalanında alıkonulduklarını bir gün sonra saat 02.00’de (16 şubat 1999) resmî ağızlardan öğrendik. Sabah tahminen saat 10.30’da dört polis, 
büyükelçiliğe geldi. Bu sırada Yunanistan, benim, dört polisle birlikte ülkeye dönmem için talimat verdi. Ancak, servis başkanına bunun riskli olduğunu, zira Kenyalılar tarafından tutuklanma ihtimalim bulunduğu gibi, hayatımın da 
tehlikede olduğunu belirttim. 

Servis bana, diplomatik pasaport sağlamak için gerekeni yaptı. Ancak bunun hiçbir değeri yoktu. Çünkü, diplomatik hüviyet ve diplomatik dokunulmazlık, bu ülkede sadece akredite olan kişiler için geçerliydi. Pasaportu bana, bir posta 
seyahat şirketiyle gönderdiklerini söylediler. Gerçekten pasaportu 22 şubat 1999 pazartesi günü aldım. 

20 şubat cumartesi, yahutta 21 şubat pazar günü EİP Başkan Yardımcısı Loukopoulos, sayın büyükelçi ve benimle yaptığı telefon konuşmasında, büyükelçiliğimizden bir kişinin havaalanına gidişim sırasında bana refakat etmesini istedi. 

Ancak bu sırada herkesin bildiği gibi, büyükelçi, Kenya’nın talebi üzerine zaten geri çekilmişti. Bu nedenle büyükelçiliğin, Kenya devletiyle teması sorunluydu. 

Sayın büyükelçiye, Öcalan operasyonu nedeniyle burada kalan bütün şahısların tayini için harekete geçmesi gereğini vurguladım. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, o zaman Atina’ya, ilk kripto bu konuda yazıldı. Telgrafta, büyükelçilikte mahsur kalmış olan kişilere değinildi. Bu arada, Dışişleri Bakan Yardımcısı Bay Kranidiotis’in, Kenya’dan ayrılışımızla ilgili çalıştığını öğrendim.” 

14. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder