30 Haziran 2019 Pazar

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 14

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 14


4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu, 


27. Şüpheliler hakkında 17 Eylül 2012 tarihinde verilen CMK 135'e kapsamında dinleme yapılmasına ilişkin ilk karar, ikinci kez bir ay olmak üzere 
14 Mart 2013 tarihinde uzatılmıştır. Bu uzatma kararının ilginç yanı, söz konusu kararın 17 Mart tarihinden itibaren 1 ay daha uzatılmasına şeklinde verilmiş 
olmasıdır. Yani karar verildiği tarih itibariyle henüz, ilk kararın süresi bitmiş değildir. 
Buna benzer uygulamalara bakıldığında pek çok kararın, telekomünikasyonun denetlenmesine ilişkin ilk kararın süresi bitmeden önce, ileri tarihli olarak alındığı görülecektir. Bu durum hukuken kabul edilebilir bir durum değildir, zira CMK 135'te ifade edilen koşulların her birinin, kararın uygulandığı tarih itibariyle denetlenmesi gerekmektedir. Hâkimlik, bir tarihten bir hafta sonrasına ilişkin kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu veya başka şekilde delil elde edilmesi imkânın yokluğunu denetlemek imkânına sahip değildir. 
Karara konu tedbir, uygulandığı tarih itibariyle koşullara sahip olmalıdır. 

28. Adem Gelgeç hakkında 26 Mart 2013 tarihinde teknik araçla takip kararı verilmiştir. Karar öncesi talep yine isimsiz ihbarlara dayalıdır. Talep aynı tarihte 
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararla kabul edilmiştir. 

29. Rıza SARRAF hakkında 5 Nisan 2013 tarihinde 4. Kez 1 haftalık teknik araçla takip kararı alınmıştır. Kararın gerekçesinde Rıza SARRAF’ın İran'da bulunan 
petrol şirketi sahipleri ile ortak banka alacağı, bu alışverişte Süleyman Aslan'ı aracı kıldığı ileri sürülmektedir. Talep kabul edilmiştir. Ancak bu bilginin, yani 
İran'da banka almak şeklindeki bilginin hangi delile dayalı olarak kullanıldığı anlaşılamamaktadır. Zira dosyada bulunan dinlemeler veya fezlekede bu tür 
bir görüşmeye rastlanmamıştır. Diğer yandan söz konusu takip kararı, yukarıda da ifade edildiği üzere, uzun bir aradan sonra yeniden uzatma adı altında 
teknik takip kararı verilmesi mahiyetindedir. 

30. Şüphelilerin elektronik posta adresleri hakkında 5 Nisan 2013 tarihinde telekomünikasyonun denetlenmesi talep edilmiş ve talep İstanbul 17. Sulh Ceza 
Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. 11 Nisan 2013 tarihinde soruşturmanın başlangıcından altı ay geçmiş olmasına rağmen, Süleyman Aslan hakkında 
ilk bir haftalık teknik takip uzatma kararına ilişkin talepte, hala ilk ihbarlara dayanılmaktadır. Bu durum, altı ay boyunca hiçbir yeni delil elde edilemediği 
halde teknik takibe devam edildiği, dolayısıyla hukuki gerekçe olmadan teknik takip kararı verildiği anlamına gelmektedir. Buna rağmen talep İstanbul 
25. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 11.04.2013 tarihinde kabul edilmiştir. 

31. İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen telekomünikasyonun denetlenmesi kararı ise, dosyada bulunan en önemli hukuka aykırılıklardan birini barındırmaktadır. Karar tarihi 9 Temmuz 2013'tür. Kararın içeriğine bakıldığında ise Ahmet Murat Oziş, Royal Denizcilik adına kayıtlı iki telefonun şüpheli adı belirtilmeksizin, Emin Hayyam, Emir Eroğlu, Kamelya isimli kişi, 
Bita Saran ve Ennaz isimli kişi ve üç mail adresinin 4 Temmuz 2013 tarihinden itibaren, Özkan Demir adlı kişinin telefonun ise 5 Temmuz 2013 tarihinden itibaren telekomünikasyon yoluyla iletişiminin denetlenmesine karar verilmiştir. 
Görüldüğü üzere söz konusu kararla geçmiş tarihli denetleme kararı dahi verilebilmiştir. 


32. Yine aynı kararla sadece isimleri bilinen, kim oldukları hususunda netlik bulunmayan “Kamelya” ve “Elnaz” isimli kişilerin dinlenmesine karar verilmektedir. 

Halbuki CMK’nın 135. Maddesi şüpheli kimliğinin belirlenmesi gerekliliğini açıkça ifade etmektedir. Kararla bir tüzel kişi adına kayıtlı telefonun, şüpheli 
zikredilmeksizin ve o tüzel kişi dinleniyor gibi dinlenmesine karar verilmiştir. Gerçek kişi şüpheli olmadığı durumlarda bu karar, söz konusu telefonu kullanan 
herkesin dinlenmesi anlamına gelecektir. Bir tüzel kişi hakkında bu biçimde karar verilmesi hukuken mümkün değildir. 


33. İstanbul 38. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen 19 Nisan 2013 tarihli kararla CMK’nın 135. maddesine göre işlem yapılmasına izin verilmiştir. 
Söz konusu karar iş bu soruşturma dosyasında yapılan hukuka aykırılıkların geldiği boyutu göstermesi bakımından önemlidir. Kararın kim hakkında ve hangi 
numara hakkında verildiği kararda yer almamaktadır. Hüküm bölümünde aşağıda belirtilen e posta adresi için denmektedir. Ancak kararın içeriğinde veya 
ekinde herhangi bir e posta adresi yer almamaktadır. 


34. Soruşturma dosyasında çok sayıda ileri tarihli veya tarihler bakımından sorunlu telekomünikasyonun denetlenmesi kararı bulunmaktadır. 
Bu tür bir uygulamanın nedeni de anlaşılabilir değildir. Ancak karar ve uygulamanın hukuka aykırı olduğu açıktır. Şöyle ki, örneğin istanbul 26. Sulh Ceza Mahkemesinin 10 Mayıs 2013 tarih ve 2013/178 sayılı kararı ile Süleyman Aslan hakkında 12 Haziran 2013 tarihinde kadar CMK’nın 135. maddesine göre 
denetim kararı verilmiştir. Aynı kararda Emir Eroğlu hakkında da 14 Haziran 2013 tarihine kadar karar verilmiştir. Karar tarihi 10 Mayıs 2013'tür. CMK’nın 135. maddesine göre örgüt kapsamında yürütülen soruşturmalarda denetleme kararları 1 aylık sürelerle uzatılabilir. Ancak buradaki süre 1 aydan fazladır. Daha önce verilmiş kararın henüz bitmediği ve ileride belirtilen tarihlerde biteceği ve o tarih üzerine 1 aylık bir karar verildiği izahı akla gelse de kabul edilebilir değildir. Zira söz konusu karar verildiği tarih itibariyle uygulanmaya başlanacaktır ve bu durumda 1 aydan fazla bir denetlemeye imkân vermekte dir. 

35. Soruşturma süresince, soruşturulacak kişileri belirleme yöntemi, CMK’nın 135. maddesine göre alınmış ilk dinlemede mevcut şüphelilerle konuşan 
kişilerin de şüpheli sıfatıyla dinlenmesi şeklindedir. İki yıllık zaman dilimi içerisinde, tanıklıktan çekinme hakkı olduğu için kaydedilmesi yasak olan 
kişilerle iletişimler de dahil, her türlü görüşme kaydedilmiş, ardından da bu kişilerin de şüpheli olduğu gerekçesi ile haklarında karar alınmıştır. 

Hakkında dinleme kararı alınanlardan sadece 32 tanesi şüpheli olarak zikredilmiş, ancak buna karşın 100'den fazla kişi hakkında 300'den fazla numara ve adres hakkında dinleme kararı alınmıştır. 
Bu kişilerden önemli bölümü ile ilgili ikinci kez karar alma ihtiyacı bile hissedilmemiş ve uzatılmamış tır. 

Teknik araçla takip koruma tedbiri kararları da benzer biçimdedir. 

36. Kolluk tarafından hazırlanan 15 Nisan 2013 tarihli raporda, Rıza SARRAF’ın her türlü müşterileri ile iletişiminin riza_sf@hotmail.com adresi üzerinden yaptığı, bilgi ve belgeleri bu mail üzerinden gönderildiği ifade edilerek, mail adresine şifre ile girmek suretiyle inceleme kararı alınmasında yarar olduğu ifade edilmiştir. 

Benzer biçimde 18 Nisan 2013 tarihli raporda rezazarrab@royalholding.com.tr adresine ilişkin aynı talepte bulunulması gerektiği ifade edilmiştir. 

Bu taleplere ilişkin olarak İstanbul 38. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen 19 Nisan 2013 tarih ve 2013/211 sayılı kararda mahkeme aşağıda belirtilen e posta adresine şifresi girilmek suretiyle inceleme yapılmasına karar vermiştir. Karar tek sayfadan ibarettir ve kararın altında bir e-mail adresi yer almamakta dır. Fezlekede ikinci bir mahkeme kararı olarak 17 Nisan 2013 tarihinde İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kararın verildiği belirtilmektedir. Kolluk birimleri tarafından hâkim kararı üzerine gerçekleştirilen işlem bir dijital ortamdaki verilerin uzaktan elde edilmesine yönelik olup bu veriler daha önce gerçekleştirilmiş bir iletişime ilişkindir. Bahsi geçen elektronik postalan hakkında daha önce CMK’nın 135. Maddesine göre verilmiş kararlar olmasına rağmen, bu şekilde bir delil elde edilmemiştir. Kaldı ki CMK’nın 135. Maddesi uyarınca yapılacak uygulamalar, şüpheli sanığın devam eden telekomünikasyon yoluyla iletişimine yönelik olabilir. Burada daha önce yapıldığı ileri sürülen bir elektronik posta trafiği araştırılmaktadır. 

37. Söz konusu durumda, elektronik posta adreslerine, ne şekilde ele geçirildiği belli olmayan şifre ile girmek suretiyle hesaplarda inceleme yapılması talep 
edilmektedir. Her ne kadar kararlarda, üstü örtülü biçimde, şifrenin CMK’nın 135. Maddesi uyarınca yapılan dinlemeler sırasında tespit edildiği ileri sürülse de dosyada bulunan dinleme tutanaklarında şifrenin zikredildiği bir konuşma 
bulunmamaktadır. Bu durum, kolluk görevlilerinin şifreyi kırmak diye tabir edilen, sistemi bozmak suretiyle mail adreslerine ulaştıkları şüphesini 
kuvvetlendirmektedir. Bu biçimde daha önce gönderilmiş bir elektronik posta içeriğinin olayda olduğu gibi hâkim kararıyla ve şifre girilmek suretiyle tespit 
edilmesi ve dosyaya delil olarak alınması mümkün değildir. Değil şifre ile konulan ve bir başka bilgisayarda muhafaza edilen verilere online olarak ulaşıp 
verileri incelemek, evde bulunan bilgisayarın içeriğinin dahi bu biçimde verilmiş bir kararla incelemeye konu edilmesi hukuken mümkün değildir. 

Buradaki durum, bir dijital ortam veya bilgisayarda tutulan verilerin incelenmesidir ve CMK’nın 134. maddesine göre yapılmak durumdadır. 
Söz konusu tedbir ise cihaza bizzat müdahale edilerek icra edilebilen bir tedbirdir. CMK’nın 134. maddesi atlanarak yapılan işlem ve delil elde etme yöntemi, kanunda düzenlenmemiş olup, olmayan bir yetkinin kullanılması anlamına gelir. Zira hukukumuzda bir dijital ortama uzaktan erişim yoluyla girmek suretiyle delil elde etme imkânı bulunmamaktadır. 

38. Bu biçimde bir delil elde etme işleminin hukuka aykırı olduğu ve bu şekilde elde edilmiş delillerin kullanılamayacağı açıktır. Zira bu tür bir uygulama açık birtakım sakıncaları da beraberinde getirmektedir: Şifre ile girilen elektronik posta adreslerinde bireylerin her türlü bilgi ve belgeleri yer alabilir. 
Suç somşturması gerekçesi ile mail adresine girilmesi, delil elde etmenin ötesinde kişinin özel hayatında öngörülemez ihlallere neden olabilecektir. 
Bu bağlamda soruşturma organının söz konusu e-mailde hangi bilgilere baktığı, hangilerinin kopyasının alındığı denetlenebilir değildir. 
Bu nedenle bu şekilde bir uyulama ölçüsüzdür. Bu yöntemle elde edilen deliller güvenilir değildir. (Bu durum Postada Elkoyma şeklinde de açıklanamaz. 
Zira CMK 129. maddesinde öngörülen gerekçelerle el konulan postada yer alan zarf veya paketler dahi açılmadan derhal kararı veren hâkime veya Cumhuriyet Savcısına teslim edilmek üzere posta görevlileri huzurunda mühür altına alınır.) Şüpheli ve diğer üçüncü bir kişinin denetimi, sonradan hâkim onayı gibi bir süreç de söz konusu olmadığından bu delillerin ne ölçüde güvenilir olduğu belli değildir. Benzer kaygılarla hareket eden kanun koyucu, bu tür imkânı vermemiş, olayda olduğu gibi bir bilgisayarda muhafaza edilen bilgilerin ancak CMK’nın 134. Maddesinde düzenlenen koşullarla elde edilebilmesine imkân vermiştir. Tüm bu hususlar ve Kanundaki açık düzenleme dikkate alındığında, şüpheli Rıza SARRAF’ın iki e-mailine şifre ile girilerek inceleme yapılması şeklindeki kararlar, her yönüyle hukuka aykırıdır.(e-mail adresi dahi yazılmamış olması nedeniyle karar şeklen de hukuka aykırıdır) 

Bu biçimde girilen elektronik posta adresinden elde edilen bilgilerin delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir. 

39. Soruşturma süresince, kolluk organlarının suç olarak nitelendirdiği pek çok durumla karşılaşılmış olmasına rağmen sürece müdahale edilmemiş olması 
ve suçun işlenmesinin önlenmemiş olması da dikkat çekicidir. 
Kolluk fezlekesindeki anlatımlara göre 2013 Nisan ayı itibariyle tüm şüpheliler tespit edilmiştir. 
Bu tarihten sonra örneğin 30 Ağustos 2013 tarihinde Zafer Çağlayan'a gönderildiği ileri sürülen ve rüşvet olarak nitelendirilen paraya hiç müdahale edilmediği gibi Atatürk Havalimanı sonrasında takip dahi yapılmamış olması, Ekim 2013'te Muammer Güler'e gönderildiği ileri sürülen ve rüşvet olarak nitelendirilen paraya müdahale edilmemiş olması dikkat çekicidir. 2013 Nisan ayında tüm şüpheliler tespit edilmişse, bu noktadan sonra halen teknik takip ve telefon dinleme faaliyetine devam etmenin görevin gereklerine uygun olduğunu söylemek imkânı bulunmamaktadır. Zira Cumhuriyet Savcısı CMK’nın 170/1. 
Maddesi uyarınca suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluştuğunda iddianame düzenlemek zorundadır. 
Soruşturmada zaten kuvvetli şüphe ile başlanmış ancak sebebi anlaşılmaz biçimde soruşturma tüm şüpheliler belirlenmiş ve fiiller nitelendirilmiş olmasına rağmen iki yıldan fazla sürdürülmüştür. 

40. Anayasamızın 38. maddesine göre kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kullanılması yasaktır. 

CMK’nın 206, 217 ve 289. maddelerinde de hukuka aykırı delillere dayalı olarak dava açılamayacağı ve böyle deliller kullanılarak suçun ispat edilemeyeceği 
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular üzerine verdiği kararlarda ise, soruşturma ve kovuşturma sürecinde adil yargılama haklarının 
ihlal edilmesi durumunda, kesinleşmiş yargı kararlarında dahi ihlal tespit ederek yargılamaların yeniden yapılmasına hükmettiği dikkate alındığında, iş bu soruşturmada kanuna açıkça aykırı uygulamaların göz ardı ederek dava açılması hukuka aykırı olacaktır.” şeklinde birçok hukuksuz işlem-yöntemlere dikkat çekilmiştir. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca yürütülen 2012/125043 numaralı soruşturma neticesinde, ‘Resmi Belgeyi 
Bozma, Yok Etme veya Gizleme, Rüşvet Almak ve Vermek, İmar Kirliliğine Neden Olmak, Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, Suç İşlemek Amacıyla Kurulan 
Örgüte Üye Olma ve Görevi Kötüye Kullanmak’ suçlarından şüpheliler Abdullah Uçar, Abdullah Oğuz Bayraktar, Ahmet Ayyıldız, Ahmet Emil, Ahmet Özyazıcı, 
Ahmet Nazif Zorlu, Ahmet Sedat Artukoğlu, Ali İbrahimağaoğlu, Ali Karaarslan, Ali Akyar, Ali Demirhan, Ali Fahri Gürsoy, Ali Osman Öztürk, Aliseydi Karaoğlu, 
Arif Yüksel, Aytaç Ölkebaş, Barış Kurt, Cavit Ayrıkaya, Davut Koçlu, Ekrem Eray Arda, Emrullah Turanlı, Ergül Çınar, Erhan Uludağ, Ertuğrul Karaaslan, 
Fatih Güner, Fuat Kuşcu, Hakan Gedikli, Hamza Dalkılıç, Hilmi Aydın, Hüseyin Avni Sipahi,İlhan Bellek, İsmail Kibici, İsmail Ünal, İsmayil Çakal, Kemal Sevgili, 
Mehmet Erdal, Mehmet Kıroğlu, Mehmet Ali Kahraman, Mehmet Ali Aydınlar, Mehmet Mustafa Tural, Mesut Pektaş, Murat Kıran, Murat Kurum, Münir Yazıcı, 
Necmettin Şentürk, Oğuzhan Usta, Okay Dikmen, Osman Ağca, Osman İyimaya, Ömer Derbazlar, Ömer Çamoğlu, Sadık Soylu, Salih Ogur, Savaş Çekin, 
Sema Uluışık, Şükrü Arslantürk, Tevhide Banu Sargın, Turgay Albayrak, Yaşar Sevgili ve Yavuz Çelik hakkında 30.04.2014 tarih ve 2014/31821 sayılı 
‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ verildiği ve süresinde itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararla sonuçlandırılan soruşturmaya ilişkin kararda da, bu soruşturmanın 
başlangıcında da bir örgütün varlığı peşinen kabul edilerek CMK.nun 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti kararı verilmesi sağlanmıştır.İddiaların tümünün iletişimin tespiti sırasında kaydedilen konuşmalardan çıkartılan yorumlara dayandırıldığı, oysa konuşmalarda para alış verişine, rüşvet anlaşmasına, menfaatin neyin karşılığında temin edileceğine dair hiçbir konuşmanın geçmediği,” şeklinde başlayan ve ve gelişen paragraflarla aynen 17 Aralık soruşturmasında da olduğu gibi birçok hukuksuz işlemyöntemlere dikkat çekilmiştir. 

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/112787 soruşturma sayılı dosyanın incelenmesinde; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın 
29.03.2013 tarih ve 44566287-663.07.052-5772 sayılı üst yazısı ile Gana’dan Dubai’ye 1,5 ton altın taşıyan kargo uçağının eksik evrak nedeniyle İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 01.01.2013-16.01.2013 tarihleri arasında bekletilmesine ilişkin olarak ulusal basında çıkan haberler üzerine yapılan inceleme ve soruşturma sonucu tanzim edilen Değerlendirme Komisyonu Raporu ve Gümrük ve Ticaret Müfettişliği’nin 052-6 sayılı soruşturma raporu ve ekinde yer alan belgelerin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ‘Özel Belgede Sahtecilik, Görevi Kötüye 
Kullanma ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununa Muhalefet’ suçlarından soruşturma başlatıldığı, ‘Özel Belgede Sahtecilik’ suçundan 
2013/112787 soruşturma numarası üzerinden yürütülen tahkikat sonucu, şüpheliler İbrahim Halil Çalışkan, Mehmet Hakan Bayramiç, Cebrail Karaarslan, 
İsmail Karaarslan, Döndü Irmak, Atakan Kum, Emin Hayyam, Babak Zanjanı, Soraya Asadı, Vahit Moradi Moghaddam ve Sima Khorramdel haklarında 
özel belgede sahtecilik fiiline rastlanmadığı gerekçesi ile 25.11.2013 tarih ve 2013/51549 karar no’lu takipsizlik kararı verildiği, ‘Görevi Kötüye Kullanma’ 
suçundan 2013/113240 soruşturma numarası üzerinden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosunca yürütülen tahkikat sırasında, şüpheliler 
Özgür Yılmaz (Gümrük Muhafaza Memuru), İsmail Tosun (Gümrük Muayene Memuru), İsrafil Albayrak (Gümrük Muhafaza Memuru), Selvet Kaplan 
(Ahl Kargo Gümrük Müdürü), Tevfik Usta (İstanbul (Eski) Gümrük Ve Ticaret Bölge Müdürü) , Haldun Yılmaz (Ahl Kargo Gümrük Müdür Yardımcısı), 
Dara Ceylan (Gümrük Muayene Memuru), Cemil Canyürek (İstanbul Gümrük Ticaret Bölge Müdür Yardımcısı), Cemil Aydın (Gümrük Memuru), Teoman Coşkun Dudak (Ahl Kargo Gümrük Müdür Yardımcısı), Alper Kaçmaz (Gümrük Muayene Memuru), Abbas Şahin (Gümrük Muhafaza Kısım Amiri), Tamer Düz (Gümrük Muayene Memuru), Volkan Çınar (Gümrüh Muhafaza Memuru), Fahri Paslı (İstanbul Gümrük Ve Ticaret Bölge Müdür Yard. V.), Erhan Paycı (Atatürk Hava Limanı Kargo Gümrük Şefi), Ceylan Er (İstanbul Gümrük Muh. Kaçak Ve İstihbarat Şube Müd.) Ve Ramazan Acet (Ahl Kargo Müd. Görevli Memuru) hakkında 4483 sayılı Yasa hükümleri uyarınca İstanbul Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü’nden soruşturma izni istendiği, İstanbul Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü’nce 12.03.2014 tarih ve 2014/35 sayılı kararla ilgili şahıslar hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verildiği ve 28.05.2014 tarihli yazı ile itiraz edilmediğinden söz konusu kararın kesinleştiğinin bildirilmesi üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 18.06.2014 tarih ve 2014/30716 sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ‘1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununa Muhalefet’ suçundan 2013/902 kabahat numarası üzerinden yürütülen soruşturma sonucu; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca görevlendirilen bilirkişi Öner Yıldız (E.Gümrük Başmüfettişi)’dan alınan 07.11.2013 tarihli bilirkişi raporunda söz konusu altınların gerçek alıcısının-sahibinin İran uyruklu Vahit Moradi Moghaddam adlı kişi, alıcısının ise Dubai’de kurulu ve yine bu şahsa ait Swift Inverstment & Development Co. ltd. firması olarak gösterildiği ve bedelinin de bu kişi tarafından ödenmiş bulunduğu, İran’ın bazı şirketlerine yönelik ambargo kararı nedeniyle ve herhangi bir el konulma olasılığına karşılık Türkiye’deki Duru Döviz firmasının da bu amaçla devreye sokulmuş olduğu, böyle bir durumda söz konusu altınların İran asıllı kişi ve firmalara ait olmadığı, Türk firmasına gönderildiğinin tevsikine yönelik olarak fatura ve konşimento düzenlenmiş olduğu, düzenlenmiş olan belgelerin sahte özel belge olmaktan ziyade muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu, gerek Gümrük İdaresi ve gerekse Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi tarafından yapılan 
inceleme ve soruşturma sonucunda da söz konusu külçe altınların Türkiye’ye ilk girişinde beyan edilmiş olması nedeniyle 5607 sayılı Kanun hükmüne aykırılık teşkil etmediği, ancak söz konusu altınlara ilişkin Airwaybill taşıma senedi gibi belgelerin uçağın hareketi sırasında uçağa verilmemiş bulunması, yük indikten birkaç gün sonra bu belgelerin tanzim edilmesi, söz konusu külçe altınların Türkiye’de Gümrük İdaresine bir bildirimde bulunulmadan sokulmaya teşebbüs edilmiş olduğu, ancak Gümrük İdaresinin ve HAVAŞ görevlilerinin müdahalesi ile bu eylemden vazgeçildiği ve eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı, bu suretle Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunun 3/2. maddesindeki hükmün ihlal edilmiş bulunduğu mütalaası üzerine, 18.12.2013 tarih ve 2013/902 kabahat-2013/2199 karar sayılı idari yaptırım kararı ile 1567 sayılı Yasanın 3/2 maddesi uyarınca Emin Hayyam ile Duru Döviz ve Kıymetli Madenler Anonim Şirketi’nin ayrı ayrı 57.789.210.00 TL idari para cezası ödemesine karar verildiği, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına İstanbul Muhakemat Müdürlüğü’nün itirazı üzerine Bakırköy 20.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 14.02.2014 tarih ve 2014/95 değişik iş sayılı kararı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulunca hazırlanan raporda bahsi geçen ve haklarında suç duyurusunda bulunulan Kont Group ve Master Sara şirketleri ve bu şirketlerin yönetim kurulu üyeleri hakkında bir karar verilmediği ileri sürülerek kararın kaldırılması talep edilmiş ise de; 

15. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder