28 Kasım 2015 Cumartesi

Iran ve Suriye Meselesinde Milli Politika ve Stratejinin Gerçekleri




Iran ve Suriye Meselesinde Milli Politika ve Stratejinin Gerçekleri


Fehim Guler 
01 Mart 2012, ANKARA

Dogru gibi gorunen yanlis olan konular... Yanlis gorunen ama dogru konular hep olmustur.  Zira ekin dedigimiz yetisme kulturu herhes icin farklidir.  Kendi dusunce kaliplariniz icinde goremediginiz konulari da kabullenemez ve karsi yorum uretirsiniz.  Uzmanlik alanlarindaki insanlar ve bilim adamlari dahi uyusamazlar ve kosut mekleri ile sinerji yaratamazlar.

Turkiye, komsularini TEHDIT Degerlendirmesi adi altinda kategorize etmeyi savsaklayamaz.  IRAN, Islam rejimi ile Turkiye'ye rejim ihrac etmeye calisan bir ulkedir.  Karmasik demografik yapisi ile ayakta kalmasini Sii ummet devlet olmasina borcludur.  Simdilerde Turkiye'de benzer ilkelerin egemenligindeki yonetimle bagdasan yonleri oldugu catisan yonleri de olmaktadir.  Bu durumda Turkiye basitce dusunerek Batinin Iran'a ambargosu ve Israil ve/veya ABD'nin hava ve deniz harekati karakterli Savasina alkis tutmasi gerekmektedir. 

Suriye, Iran rejimi ile eksen olusturan ve Hamas ile birlikte Ortadoguda Sii Hilalinin en onemli ayagi ulke durumundadir.  PKK Teror Orgutune yataklik yaptigi ve devlet destekli terorun dunyadaki ender orneklerinden biri olan devlet modeli olmustur.  Bu durumda yine basitce dusunerek Turkiye'nin Suriye'ye karsi icra edilecek bir Savasa destek vermesinin isabetli olacagi gercegine ulasabilirsiniz.  

Dunya konjonkturu, NATO ve ABD'nin kuresel hegemonyalarini tesis etmek icin SANGHAY Orgutu ile catisma alanlari olan Ortadogu, Kuzey Afrika ve Alt Kita Bolgelerinin arayuzey olusturdugu istikrarsizlik ve krizlerle karsi karsiyadir.  Bu anlamda yukarida aciklanan TR MILLI POLITIKASI'nin dogrulari ile Uluslararasi Politik mucadele dogrularinin ne olcude benzestigi, ortustugu ve kosut ozellikler tasidiginin saglamasinin yapilmasi gerekmektedir.  

Gelinen gercek odur ki hicbir olgu ne Demokrasi getirmek ugrunadir ne de Insan Haklarinin Korunmasi ugrunadir.  Ugruna masraflar yapilan isler, savaslar ve Ayaklanmalar dengelerin hep Hegemon Guclerin lehine olmasi icindir.  Turkiye, Anglo-Sakson ustunlugunun ruzgarini arkasina alarak az enerji ve kaynak tuketerek cevresinde istikrarli ve refah seviyesi yukselen komsu ulkelrle mi, yoksa fakirlik ve safalet mengenlerinden kurtulamamis zayif despot ulkelerle mi daha guvenli bolgeler yaratilacaginin cevabini bulmalidir.  Iran'in Islam ve Seriata dayali duzeninin devrilmesi,  Suriye'nin anti demokratik baskici despot yonetiminin degismesi Turkiye'nin milli cikarlarina uygun oldugu kabul edilmeli dir.  Yoksa salt din, Islam, Kuran yapraklari ve Muaviye soylemleriyle arguman gelistirip Milli Politika ve Milli Stratejimizin yanlis olduguna kamuyu inandirma cabalari akim kalmaya mahkumdur.  

Turkiye, Turkiye icin ve Turk Milleti icin ulusal cikarlarina uygun milli stratejisini gelistirme ve politik kararlarini da bunlari destekleyecek sekilde vermelidir.  Ancak bu milli strateji yabanci basinda yeraldigi sekliyle, Birlesmis Milletler himayesinde NATO 'nun sevk ve idaresinde yapilacak Barisi Tesis Etme Harekati adiyla Turkiye'yi one ittiren stratejilere sebep de olmamlidir.  Yapacaksa Suriye'ye Komsu Olmayan Suriye 'nin Dostlari Koalisyonu ile bu isler yapilsin.  Turkiye, boyle bir savasin aktif aktoru olma yerine bunu kolaylastirici, lojistik ve insani yardim harekati yonleriyle destekleyici ve zorunlu olarak  hava ve deniz harekati icin hava sahasini ve karasularini tahsisten ote icinde olmamalidir.  

Kuresel guclerle ortak hedefler mi yoksa karsi kuresel guc eksenleriyle isbirligi mi?  Hangisinde daha cok zarara ugrayacaginizin sorusunu sorarak Sinasi'nin Zoraki Evlilik Tiyatrosunda aktor olmaya soyunacak, rolunuzu de iyi oynayacaksiniz.  Rolunu oynayamayan aktorun yerine baska aktorler arandigi ve bulundugu zaman da bagirip tepinmeyeceksiniz.  Sizin sabriniz oldugu kadar is ortaklarinizin da bir sabri vardir.  

Saygilarimla...
Fehim GULER



.

27 Kasım 2015 Cuma

Suriye Türkmenleri Meselesi: Sap-Saman Birbirine Karıştı




Suriye Türkmenleri Meselesi: Sap-Saman Birbirine Karıştı




Resim


















Türkiye’de Irak Türkleri, İran Türkleri, Yunanistan Türkleri ve dünyada var olan Türk devletleri yıllarca konuşuldu, Yazıldı, çizildi ama Suriye Türkleri ile ilgili bir bilgilendirmesi yapılmadı. Yapıldıysa da halka mal olmadı.

2014 yılında Yalova’da Türk Dünyası Yazarlar Buluşmasında tanıştığım “Suriye Oğuz Boyları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” Kurucu ve Onursal Başkanı Av. Ali Öztürkmen ezberimizi bozdu. Öztürkmen Ortadoğu’da ilk kurulan Türk Devletinin Abbasi Hilafet zamanında Ahmet Bin Tolun tarafından Mısır’da kurulduğunu, bu devletin hâkimiyetinin Suriye, Antakya ve Mersin’e kadar ulaşıp, 38 yıl hüküm sürdüğünü anlattı. Konuyu incelemek isteyenler verdiğim linkten okuyabilir.

http://www.gazetesivilinisiyatif.com/ka ... #/6/zoomed


Ali Öztürkmen Suriye nüfusunun %14’ünün Türk olduğunu, Türklerin Suriye’de en cahil bırakılan kesim olduğu; yaşadıkları sıkıntılar, sürgünler, rejim ve Arap milliyetçiliğinin Türk düşmanlığı, hapisler, el konulan mal varlıkları gibi yüzlerce konuyu gündeme getirdi. Golan tepelerinde bile Türk köyleri olduğunu Ali Bey’den öğrendik. 

Bu ön bilgiden sonra gelelim asıl konuya;

Ortalıkta kıyamet kopuyor. Bayır Bucak Türkmenleri katlediliyor diye ülkücüler yürüyüş yapıyor. Ülkücü kökenli yazarlar “Suriye Türkmenleri katlediliyor” diye yazıyor. Burada bir tuhaflık var. Şöyle ki;

Türkmen katliamı diye ayağa kalkanlar, Suriye’de savaş öncesi 3.500.000 Türkmen yaşadığını, Erdoğan’ın Türkmenleri hedef haline getirip Esad’a “bizim orada soydaşlarımız var” dedikten sonra Humus’ta 4-5 köyde katliam yapıldığını, Bephumur’da 50 bine yakın Türkmen öldürüldüğünü, narenciye alanlarının yakıldığını biliyorlar mı acaba? Bugün yürüyenler, yazanlar o gün neredeydi? Sınırımızdan Ermeniler, Kürtler, Araplar içeri alındı. Türkmenler alınmadı. Kış günü sınırda bekletilen ve içeri alınmayan 50 Türkmen çocuğu donarak öldü. Bu yürüyenler o gün neredeydi? Gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları devre dışı mıydı? Sizlere 11 Ağustos 2014 yılında yazdığım “Katil” başlıklı yazımdan bir bölümünü yeniden yazayım:

“Şimdi sözü Türkmen gençlerimize bırakalım

-Türkiye Türkmen yerlerini IŞİD’e verdi. Suriye’de IŞİD’in başında Türkiye’den gelen Türkler var. IŞİD Türkmen köylerini boşalttı. Sadece yaşlılar kaldı. Gençler öldürüldü, boğazlandı. Eşi ölen kadına el koydular. Humus Türkmen’i 150 aile Kargamış karşı, Celal Bus’da katliama uğradı. Kızlar muta nikahı ile el değiştiriyor. Türkiye Arapları, Ermenileri, Kürtleri içeri aldı, Türkmenleri almadı. Türkmenler dokuz ay sınırda bekledi. 50 çocuk karda soğuktan öldü. Erdoğan bizi hedef yapmasaydı biz de başımızın çaresine bakardık.

Türkiye’de YTB(Yurt Dışı Akraba Türk Toplulukları)’ye Türk asıllı öğrenciler burslu okumak için müracaat etti. YTB Türk dışında her ülkeden öğrenci getiriyor. Suriye PKK’sı, Somali ve diğerleri... Suriye Türkmen Heyeti şimdi başbakanlık Müşaviri olan dönemin YTB Başkanı Kemal Yurtnaç’a Suriye Türkmen öğrencilere kontenjan ayrılması için müracaat ettiğinde Yurtnaç Suriye Türkmen Heyetine; ‘gidip Araplaşın’ diye cevap verdi.

Antep Üniversitesinde 250 Türkmen öğrenci var dediler. Araştırdığımızda üç Türkmen öğrenci çıktı. Gaziantep Üniversitesinde 700 Arap öğrenci okuyor. 100 Türkmen öğrenci Antep’te işsiz geziyor. Eğitim’e müracaat eden Türkmen öğrenci kabul edilmiyor. Para vererek Arap öğrenci giriyor. Arada üniversite simsarları var.

Türkmenler içeri alınmıyor, en fazla misafir kağıdı veriliyor. Ermenilere, Araplara vatandaşlık veriliyor. ÖSO militanları Kilis’te Türk bayrağını indirdi. Suriye bayrağı dikmeye kalktı. IŞİD militanlarından bazılarının Antep içinde silahları ile gezdiğini gördük. Kendilerine muhalif olup Türkiye’ye kaçmış olanları Türkiye’de bulup infaz ediyorlar.

TİKA 2008-2009 yıllarında Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptı. Suriyeli Türkmen gençleri bir ay bedava çalıştırdı. Arap ve Ermenileri işe aldı.”


Ahmet Takan Yeniçağ Gazetesinde ki “Sınırımıza helikopterle asker indirdiler”..başlıklı köşe yazısında konuyu Mehmet Şandır’a sorduğunu, Şandır’ın Bayır Bucak Türkmenlerine yapılan katliamı doğruladığını yazıyor. Şandır adını okuduğumda acıyla gülümsedim. Çünkü Mehmet Şandır 2002 yılına kadar Suriye Türkmenleri için Türkiye Üniversitelerinde açılan kontenjanlara yerleştirilecek öğrencileri seçen kişidir. Şandır Türkmenlere verilen kontenjan hakkının bir kısmını Arap ve diğer etnik gruplara kullandıran, Suriye Türkmenlerinin sevmediği bir isimdir. Şandır Suriye Türkmen platformu kurulduğunda platforma kendi adamlarını yerleştirmiş, yerleştirdiği adamlar AKP politikalarına hizmet etmiştir.

Bu bilgiler doğrultusunda bir değerlendirme yaparsak; bugüne kadar Türkmen katliamını görmeyen gözler, sızlamayan vicdanlar birden insafa mı geldi(!)? Yoksa AKP’nin Türk kanı üzerinden sürdürdüğü BOP projesine su mu taşınıyor?

Bu şüphelerimin cevabını bulmak için Av. Ali Öztürkmen’i aradım. Durumu sordum. Bayır Bucak bölgesine El Nusra’nın hakim olduğunu, orada bir Türkmen varlığının pek kalmadığını söyledi. “Suriye’de beş yıldır Türkmen katliamı yapılıyor. İŞİD Türkmen katliamı yaparken, ÖSO Türkmen katliamı yaparken, Esad’ın ordusu Türkmen katliamı yaparken şimdi yürüyenler nerede idi? Türkmenleri düşünen yok. Olmadı da. Türkmen cephesi diye bir cephe yok zaten. Uydurma. Türkmenler maalesef kirli bir savaşa malzeme yapılıyor.”Diyerek de haklı bir sitemde bulundu. 

G20 Zirvesinden sonra ABD Dışişleri Bakanı John Kerry; “Türkiye ile birlikte operasyona giriyoruz” açıklaması yaptı. AKP ve BOP Eşbaşkanı Suriye ile sıcak savaşa girmek için sadece muhalefeti değil, kendi tabanını da yıllardır razı edemedi. Anlaşılan o ki AKP seçim başarısı(!)na yapılan katkılarının bedelini ABD’ye ödeme sözü verdi. Esad’ı düşürmek için Suriye ile savaşmaya ikna edilemeyen Türk Halkı, Türkmenler üzerinden Suriye’ye girmek için ikna edilmeye çalışılıyor olabilir mi?. OLABİLİR!!.

Türkiye Irak Türkmenlerini Barzani’nin zulmüne terk etti. Irak Türkmen bölgesi Türkiye için kırmızıçizgiydi. Kırmızıçizgiler silindi. Irak Türkmenlerine Türkiye AKP siyasetiyle ihanet etti. Türkmen lider ve öncülerinin Barzani’nin hapishanelerine tıkılmasına göz yumuldu. AKP’lilere ne oldu da Türkiye’ye sokmayıp, dokuz ay sınırda beklettikleri Türkmenlere sahip çıkar oldular(!)? Ya ülkücü camia… Telafer’de Türkmen katliamı yaşanırken susan ülkücüler, 50 Türkmen çocuk sınırda kar üzerinde bekletilip soğuktan donarak öldüğünde nerelerdeydi?

ABD 57 hükümet döneminde Irak’a girmek için Türkiye ile pazarlığa girdiğinde rahmetli Ecevit hastalığına rağmen ikna edilemedi. Ecevit’in ABD’lilere; “Biz Irak’a sizlerle değil kendi başımıza girer, Türkmen bölgesini korumaya alırız” dediği basında yazıldı. 57. Hükümet Derviş vasıtasıyla operasyona uğradı. Gayri milli medya operasyona yardım etti. Ulusalcıların bir kısmının pek sevdiği Çölaşan Ecevit’in yıkanamadığını bile yazdı. Bahçeli koalisyonu bitirme kararı aldı. AKP’nin yoluna asfalt döşendi.

Şimdi de Bahçeli ülkücüler üzerinden AKP’nin ABD ile bir operasyona girmesine yardım mı ediyor?

Türkiye Irak Türkmenlerine de, Suriye Türkmenlerine de sahip çıkmalıydı. Çıkmalıdır. Bunun yolu ABD ile operasyon yapmak değildir. Ecevit’in dediği gibi, kendi başına ülke çıkarlarını ve Türk varlığını koruma kararlılığıdır. AKP gayri millidir. Türk adını anayasadan ve vekil yemininden bile çıkarmaya kalkan bir parti Türkmenler için kılını bile kıpırdatmaz. 13 yıldır yaptıkları gayri milli uygulamalar, bundan sonra yapacaklarının da cevabıdır. AKP 13 yıldır Ortadoğu’da İsrail ve ABD çıkarlarını korumak için politikalar geliştirmiştir. İzledikleri politikalar Türkiye ve Türk dünyasının aleyhine olmuştur. 

Eğer AKP’liler ve görevli trolleri “Türkmen katliamı” diye bağırıyorsa konuyu 100 soru işaretiyle düşünmek lazım. İşin içine AKP’ye yedek lastik olan Bahçeli ve Mehmet Şandır gibi isimler de giriyorsa, bir yerlerden düğmeye basılmış demektir.

NOT: Bir de Esad’a karşı savaşan Suriye Türkmenlerini suçlayan ulusalcı ve milliyetçilere bir sözümüz var.

Bir Kızılderili atasözü der ki; “beni yargılamadan önce benim makosenlerimle üç gün yürü.”

Biz Irak’a olduğu gibi Suriye’ye de dış müdahalenin yapılmasına karşı çıktık. Bu karşı çıkışın anlamı Saddam çok iyi, Esad çok iyi demek değildir. Her ülke problemlerini kendisi çözmelidir. En kötü yönetim bile işgalden çok daha iyidir. Irak işgalinden sonra bu durum çok açık bir şekilde görüldü. Suriye parçalanırsa Suriye halkı da Esad’ı mumla arar. Çünkü Suriye Afganistanlaştırılırken Türkiye Pakistanlaştırılıyor. Biz tablonun bütünü üzerinden görüş belirttik. Esad’ın ülkesine karşı yapılan saldırıya karşı ülkesini savunma savaşına destek verdik. Haklı olan Esad idi. Haklının yanında yer aldık. Suriye Türkmenlerine gelince, onların bizim penceremizden bakmasını kimse beklemesin. Baba Esad ve oğul Esad yönetiminde Türkmenlere yapılan baskıları, işkenceleri biliyor musunuz? Osmanlının parçalanmasından sonra ortaya çıkan ülkelerin hepsinde Türk düşmanlığı vardır. Türkiye ile sınır olan ülkeler içlerindeki Türk nüfusu daima potansiyel bir tehlike olarak algılar. Türk varlığını Türkiye’nin kendi ülkeleri içinde ileri bir karakolu, askeri olarak görür. Ve bu varlığı sürekli ezer. Suriye hapishanelerine girip çıkamayan, mal varlıklarına el konan Türklerin sayısını biliyor musunuz? Onca yıl ezilen, itelenen, hor görülen, yakınları Esad ailesinin zindanlarında kaybolan insanların olaylara sizlerin gözüyle bakmasını beklemeniz insafsızlıktır. Türkmenlerin Suriye’yi vatan olarak görebilmesi için yönetimin de onlara vatandaş muamelesi yapması gerekir değil mi? Türkmenler bu kirli savaşta neler olduğunu artık anlıyor ama onlar için herşey çok daha zor.

Zahide UÇAR, 22 Kasım 2015



http://www.guncelmeydan.com/pano/suriye-turkmenleri-meselesi-sap-saman-birbirine-karisti-zahide-ucar-t40736.html


..

İHANET KOALİSYONU ÇATIRDARKEN YENİ İŞBİRLİKÇİLİKLER FİLİZLENİYOR,



İHANET KOALİSYONU ÇATIRDARKEN YENİ İŞBİRLİKÇİLİKLER FİLİZLENİYOR,



İHANET KOALİSYONU ÇATIRDARKEN YENİ İŞBİRLİKÇİLİKLER FİLİZLENİYOR
10 Kasım 1938’de büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün zehirlenerek öldürülmesinden sonra iktidarı “İngiliz hayranı” Bitlis kökenli İsmet İnönü, Arnavut, Yahudi, Yezidi kökenli, sol-demokrat ama İngiliz-Amerikan yanlısı bir hükumet kurdu. TBMM üyelerini etrafını askerle çevirdiği meclise kapatıp kendini cumbaba ilan ettirdi.
İsmet ve yandaşlarından hoşlanmayan ama onun gibi işbirlikçi olan kendilerini Rum sayan Süryaniler, onlarla hareket eden Yezidi Kürtler ile Süryani Ermeni ve Rumlar, Semitik iddiasında olduklarından İngiliz İslamı olan Vehhabiliği benimseyen, İngiliz-Vehhabi Rum Araplarının destekleriyle Ruslara karşı açtıkları savaşta yenilip anavatanları Dağıstandan kovulan, Abdülaziz ve II. Abdülhamit tarafından Osmanlı topraklarında yurt ve mevki sahibi edilen, devleti İngiliz sömürgesi yapma çabasına ömür harcayan Çerkezler İsmet paşanın yapılanmasında pek yer bulamamışlardı.
1943 Kahire görüşmesinde Truman, İnönü, Çörçil II.Dünya Savaş sonrası Türkiye’yi görüşüyorlar
Onlar ikinci dünya savaşı sonrasında Amerika’nın NATO ve Marşal planlarını dayattığı dönemin ürünü olan Demokrat Parti ile iktidara taşındılar. Malum bu dönemde İsmet paşa ve Alevileri (Kripto Ermeniler, demokrat Rumlar, Yezidiler, Arnavutlar… 1943 Kahire görüşmesinde Truman ile Çörçil’in önerisi ile muhalefete çekileceklerdi. 1946’da Pembe Köşk’te Celal Bayar ile bu “şikeyi-muvazayı” imzalamışlardı.
14 Mayıs 1950’den beri İslam’ı, tarihi diledikleri gibi değiştiren bu işbirlikçi yapılanma 12 Eylül 1980 darbesi ile yeniden iktidara geldiler ve darbecilerin açtığı “antikomünist kültürel yapılanma” ilkesince AKP ile iktidara gelebilecek şartları olgunlaştırdılar.
Şimdi İsmet paşanın yapılanması bu gün yanına Süryani Ermenileri yani Gülen tayfasını da alarak 63 yıl sonra iktidara oynamaya karar vermiş görünmektedir.
İşte F.GÜLEN’in gerçek işbirlikçileri
F.GÜLEN cemaati ile Dersim Ermeni yapılanmasına terk edilmiş CHP’nin koalisyonunun tek açıklaması budur.
Dikkat ettiyseniz bu güne kadar AKP-Cemaat koalisyonu eleştirilerinde Gülen’in Ermeniliği daima öne çıkartılmıştır. Osmanlı’da Dersim eyaleti bu günkü Tunceli, Elazığ, Erzincan ve Sivas illerini içerir. Malatya, Maraş, Adıyaman üzerinden doğu Anadolu’ya ve aşağılara uzanır tabi bu bölgeler karışıktır.
Ancak özünde günümüz Tuncelilileri her ne kadar Zaza Kürtleri olduklarını söyleseler de çoğunun İran Mecusisi olarak bu topraklara gelmiş Türkler olsa da Osmanlı’nın mezhep dayatması yüzünden inançları Hıristiyandan çok Mecusiliğe daha yakın olan bölge Ermenileri Sünni saldırısından kaçan Türkleri bağırlarına basmışlardır.
Bu yüzden bu bölgede birisi Türk’üm diyebiliyorsa bu gün bu söyleniyorsa kimse karşı çıkmasın.
Buna rağmen Osmanlı’yı 1774-1861 arasında yaklaşık 90 yıl sokmayan isyanları bunlar çıkartmışlardır.
Bunlar daha çok Rusya, Almanya ile iyi geçinmişlerse de İngilizler ve Vatikan ile ilişkileri de ayarında tutmuşlardır.
Ancak kökenlerini Rumlara /Yunanlılara dayayan Süryan-Yezidi-Vehhabi-Selefi koalisyonu ise daima Vatikan-İngiliz yanlısı olmuşlardır ve Anadolu’nun Kafkasya kapısı olan Gürcistan ile ortak çalışmışlardır. Bu kesim elan AKP olarak anlaşılmalıdır.
İskender, Roma, Bizans dönemlerinde de Ermenilerin soykırımlarını hazırlamışlardır.
Bu yüzden Ermeni Süryaniler ve öteki köktendincileri ile AKP kerhen koalisyon yapmıştı.
Bilmediğimiz, saklanmış, itiraf edilen koalisyonlar
AKP’nin Alevi açılımlarına kör, Rum açılımlarına iştahla sarılması bunları ürküttü mü nedir iki üç yıl önce cemaat basınında “eleştiri” ile başlayan zıtlaşmalar bu günkü kavgalara kadar büyüdü.
Bir de buna Çerkezlerin partileşerek ayrılması eklendi. Arnavutlar ise CHP içinde elan “ulusalcı” siyaseti savunmakta ve geçmişteki yanlışlarından uzak durmaktadırlar, doğru yapmaktadırlar.
3300 yıllık dinin mensupları olan Yahudiler ise kendi aralarında çok sayıda mezheplere bölünmüşlerdir. AKP içinde olanları Sabiliğe daha yakın olan Kürt Yahudileri ve Hıristiyanları olan Şemsileri Yakubiler ile Barzanileri görüyoruz. Bunların Süryaniler ile ortak kıyafetleri erkeklerde sarık, çarık, cübbe, kadınlarda ise çarşaf-peçedir.
İsrail’den Kanada’ya sürülmüş Beyt ül Şems (Güneş Evi) Yahudileri








Bunları ehlileştiren Sabetay Sevi Yahudiliği ise hepsini birleştirmeye yetmediğinden bu gün İsrail’de bile bu “çarşaf-peçe” giyen Şemsi Yahudiler putperest, kadınlarına da Tevrat Yahuda-Tamara bölümünde de geçtiği gibi “Tapınak Fahişesi” denilmektedir. Türkiyemizde ise bunları “Müslüman” sayıyorlar. Din bilmeden dindar olan insanımızın hali pürmelali de budur işte.








Bu din ve soy kökenli işbirlikçi ayrışmasının bize görünen şekli “tamamen insanımızı aşağılanmasına, sömürülmesine, kategorilere ayrılmasına” sebep olan ve aslında sadece devlet idaresini ele geçiren azınlıkların kendi soydaş-dindaşlarını seçerek el altından “devletin idarecilerini seçtiği eğitim kurumlarına yerleştirmeye yarayan” sınav sisteminin yarattığı “seçme-seçilmeye tepkinin sonucu dersaneler olması sadece Gülen cematinin 19. yüzyıldan beri faaliyet gösteren Amerika’lı  mason köktendinci yardımlaşma kurumu olan örgütünü taklit etmesinden kaynaklanmaktadır. Onlar da Deniz Feneri tarzı bir yapılanmanın en eski uygulayıcılarıdırlar.



Bu yapılanma da bu örgütün ırkçı koludur



Bu nedenle iki mason, işbirlikçi yapılanma sadece “soy-din” esaslı köken uyuşmazlıkları yüzünden yani ayrı şeytanların soyundan geldikleri için elde ettikleri gücün de verdiği hava ile “İktidar Savaşı” içine girmişlerdir.
Buraya kadar her şey doğal görünmektedir. Zaten Osmanlı zamanında da devlet erki bu dönme-devşirmelerin elindeydi. Halkımız bunların idarelerine zaten alışık olmasına alışıktır.
Bu yüzden bence CHP-Gülen koalisyonu AKP-Nur Cemaati koalisyonundan “demokratik olma açısından tercih edilebilirse de Gülen’in demokratlığından bahsedilemeyeceğinden gerçekten bu koalisyonun CHP’yi tasfiye etmesi şaşırtıcı olmaz.
Bu koalisyon için muhtelif tespitler vardır. Resimdeki Yezidi Ermeni koalisyonudur.









Gülen-CHP koalisyonu oyların toptan AKP’ye kaymasına veya koalisyon dönemlerine geri dönüşü getirebilecek bir harekettir.
B.O.P projesi gereğince, Irak’ta kurulan Kürt ve Süryani kukla devletlerinin ülkemize uzantılarının oluşturulması da seçim arifesinde “çözüm süreci” adıyla yürütülmektedir.
Bu sürecin daha hızlandırılması için halkın birbirine düşürülmesi de gerekmektedir. Aynen yıllardır Irak, Libya, Mısır, Yemen, Sudan, Suriye’de olduğu gibi sokakları savaş alanına dönüştürülmesi için ön hazırlıklar yapılmaktadır.
İşte Gezi olayları ile başlayan AKP ve işbirlikçilerine karşı direniş bu birleşmenin getireceği kutuplaşma ile ülke halklarını birbirlerine düşürecek bu karmaşa ortamının çekirdek yapılanması olabilir.
Herkes böyle bir karışıklığa seçimlerin ardından hazırlıklı olmalıdır. İşbirlikçiler işlerini bu güne kadar gayet iyi yaptılar ve bu gün de yapmaktadırlar.
Ben, CHP-GÜLEN koalisyonunun bölgenin barışı, halkların huzuru için gerekli refah ortamını yaratacak bir birliktelik olmasını dilerim ve umarım yukarıdaki paragrafta yazdıklarım sadece benim “hüsn-ü kuruntum” olarak kalır.
Herkese aklı-selimden ayrılmayan akıl bütünlüğü dilerim.
Umarım bu işbirlikçi koalisyondaki çatırdama Kemal Kılıçdaroğlu ve partisine yıllardır destek veren Halk Tv ve öteki yayın organlarının da ortak dilekleri olan bölge barışı için yararlı bir birleşme olur.
Yoksa vay halimize!
Şu an Halk Tv’de yayınlanan “Zamanın Ruhu” programında da Kürt İslâm’ının kurucusu Bitlis Süryani’si Said-i Kürdi ve F.Gülen tartışılmaktadır. Katılımcılar okuryazar bile olmayan Deliüzzaman’a “ulema”, saçmalıkları olan risale (büroşür), lema adını verdiği saçmalıklarının yazıldığı kağıt demetlerine “eser” demektedir ve bunlar “solculuğu, demokratlığı kimseye kaptırmayan şampiyonlardır. F.Gülen gibi ortaokul diplomasını bile parayla alan Ermeni devşirmesi birine de benzer yakıştırmalar ve övgüler sürdürülmektedir.
Halk Tv’nin hiç yapmadığı bu işi şimdi yapması üstüne de cemaat-AKP kavgasının neden şimdi olduğunun sorgulanması da programa alaysı bir hava vermektedir.
Ülkesinde tehdit ve baskı ile hakimiyetini sürdüren, komşu devletlerin hiç birisine gidemeyen, bölgesinde ve AB coğrafyasında pili bitmiş AKP’nin yarım bıraktığı “B.O.P projesine CHP talip olmuştur.
Umarım, bu gelişme ülkeyi seçim zamanı veya sonrasında gelecek öteki seçimler aralıklarında iç savaşa sokmaz.
2013 Aralık ABD gezisinde Kılıçdaroğlu kendisini iktidara şimdiden hazırlamış gibi.

CHP yıllar önce yazılarımda CHP’ye yaptığım öneri üzerine başladığı “egemen güçlere dayalı demokratik özgürlüklerin korunduğu, köktendinci-gericiliğin terk edildiği bir rejim için” işbirliği yapıyordur ve böyle sonuçlanır.
Çünkü bu günün sorunu ya AKP ile İran tarzı, gerici bir kripto Yahudi-Süryani kültürüne dayalı Mason İslam rejimine razı olmak veya CHP’nin küresel güçlerin izni ile mevcut rejimi korumak arasında seçim yapmaktır.
Asla ne sosyalist ne de ırkçı bir devrim yapma zamanı değildir. Atatürk rejimini kazandırdıklarına sahip olabilmek bile ülke halkımız ve coğrafyamız için büyük kazanç olacaktır.
Aksini isteyen AKP’nin getirdiği korku ortamını tercih ediyor demektir. Çünkü bütün “tam bağımsızlıkçı siyasi oluşumlar” kendi aralarında bölük pörçük haldedirler. Bu halleriyle kendilerince bütün haklılıklarına rağmen coğrafyaya önderlik edebilecek halleri yoktur.
Belki gelecekte olur mu olur ama şimdi yapılması gereken Atatürk’ün kazandırdıklarını korumaktır.
Bu çok yerinde bir tespittir. Yukarıda paylaştım.








İktidar, muhalefet ve devlet yapılanması çatırdarken durum tespiti yapma görevini herkes yerine getirmelidir, bundan kaçınmamalıdır.
Başarısız işbirlikçileri tasfiye etmek için kökleri eskilere uzanan yeni işbirlikçilikler filizlenirken kaybeden halkımız ve coğrafya ülkelerinin halkları olacaktır. Her yeni işbirlikçi pazarlık, küresel güçlere verilmiş ayrıcalıkların biraz daha arttırılmış halidir.
Buna rağmen insanlar buna razı oluyorsa eski işbirlikçilerin küresel güçler ve ezilenler dahil insanları ne kadar bıktırdığını düşününüz.
Coğrafyamızda dini ve etnik kripto oluşmlara dayalı iktidarlar tasfiye edilmelidir ve bunu bölge, ülke insanları yapmalıdır. Aksi halde askeri, ekonomik, teknoloji alanında açılan aralık, ezilenlerin köleleşmelerinin pekişmesini sağlayacaktır.
Emperyalizm ve işbirlikçileri kahrolsun!
Barış bu topraklarda egemen olsun!...

..