10 Haziran 2019 Pazartesi

OPERASYON BÖLÜM 32

OPERASYON BÖLÜM 32


Ek: 3 

Abdullah Öcalan’ın DGM savcıları tarafından İmralı Cezaevi’nde, alınan ilk ifadeleri 

Sanık ifade tutanağı ;

Sanık: Abdullah Öcalan, Ömer ve Üveyş oğlu, 1949 doğumlu, Halfeti ilçesi, Ömerli köyü nüfusuna kayıtlı olup, silahlı çete PKK’nın başı. 

Soruldu: Türkiye toprakları üzerinde müstakil bir Kürdistan devleti kurmak için silahlı eylemlerde bulunan PKK örgütünün eylemleri sonucunda 30 000 küsur güvenlik görevlisi ve sivil insanın öldüğü, bu ölümlere kurucusu olduğunuz 
örgüt militanlarına çeşitli kanallardan talimat vererek sebep olduğunuz anlaşılmıştır. 
Cevap: PKK örgütünün kurucusu olduğum doğrudur. Yine bu örgütün önderliğini yaptığım, benim önderliğimde Türkiye toprakları üzerinde silahlı bir mücadele başlattığım da doğrudur. Başlangıçta gerçekten Kürdistan devleti kurmak gibi bir kavramımız da vardı. Bu da doğrudur, ancak gelişen süre içerisinde müstakil bir Kürt devleti kurmak değil de, Kürtlerin de Cumhuriyet’in kuruluşunda rol almış bir halk olarak özgür olduğu bir ortam içerisinde birleştirilmesi sonucuna vardım. Bu temelde ekonomik, sosyal ve siyasal ve kültürel özgürlüğünü elde etmiş olarak bir arada yaşayabileceği sonucuna vardım. 
Yakma eylemleri ile ilgili olarak kendini yakanlara ben kızıyorum, öfke duyuyorum bunu terk etmelerini önemle vurguluyorum. 

Soruldu: ”Yakılacak bir şey varsa o kutsal canınız değil, yakılması gereken kişi ve kurumlardır demişsiniz”, bu konuşmayı MED televizyonunun 13 aralık 1998 günü yaptığı programda yapmışsınız. Bu konuşmanızın arkasından Van ilinde Hamdiye Kapan isimli PKK militanı Van Orduevi’nden geçmekte olan ve İl Jandarma Asayiş Komutanlığı personelini taşıyan askerî servis aracına intihar türü saldırı düzenlemiş, 14 asker ile 10 vatandaş yaralanmış 1 vatandaşımız da ölmüştür. 
Şimdi kendinizi yakmayın, sizi yakanları yakın demeniz özgürlük temelinde bir arada yaşama düşüncenize aykırı değil midir? 
Cevap: Benim MED televizyonunda kendinizi yakmayın sizi yakanları yakın dediğim doğrudur. Bu konuşma da bana aittir. Bu konuşmamın özgürlük temelinde bir arada yaşama düşüncesine de aykırı olduğunun farkındayım ama ağır bir ortam içerisindeydim ve konuşmamda kastettiğim de Türk güvenlik kuvvetlerine saldırı düzenlenmesi değildi. Nitekim bu eylemi düzenleyen mahallî sorumlular ile görüştüm. Bu kabil eylemlerin yapılmamasını istedim. 

Bu talimatımı yani Türk güvenlik birimlerine bir şekilde saldırı düzenlenmesi talimatını Hakkari ilinde olan kadın bölge sorumlumuz Pelçin koda verdim. 
Pelçin kodun açık kimliğini gerçekten bilmiyorum dedi. Ayrıca ben bu konuda intihar eylemlerine girişmeyin diye genel bir talimatta verdim. 

Soruldu: Hamdiye Kapan’ın Van Orduevi’nde yaptığı saldırıdan sonra örgütün bölge kadın sorumlusu Pelçin kodla konuştuğunuzu ve bir daha bu şekilde Türk Güvenlik Birimleri’ne saldırı yapılmaması talimatını verdiğinizi söylüyorsunuz 
ancak bu tarihten sonra 25 aralık 1998 günü yine MED televizyonunda yaptığınız bir başka konuşmada “ Bu işler böyle gelişir ve onlar Türkiye metropollerinde olacaktır, ben böyle sivil insanlara zarar gelmesin diye canını bağlayıp bir işgal sürüsü ortamında patlatana yarın onu duyarsız ve faşist hükûmetleri destekleyen Türklerin ortasında patlatacaklar bu böyledir ve yüzlerce de patlatılacaktır” dediğiniz ve bu konuşmanın arkasından 15 ocak 1999 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce Yücel Likbay sahte kimlikli Adem Likbay ve Zeki Bilici sahte kimlikli şahısların yakalandığı, şahısların yapılan sorgulamalarında yine bu tür intihar eylemlerini gerçekleştirmede kullanacakları 8 adet fabrikasyon yapımı TNT kalıbı, ayrıca 3 adet el yapımı TNT, 6 adet TG-7 antipersonel roket mermilerinde kullanılan patlayıcı bloku yakalandığı 
anlaşılmıştır. 

Cevap: 25 aralık 1998 günü MED televizyonu programında şimdi bana okuduğunuz konuşmayı yaptım. Bu doğrudur. 

İtalya’da yakalanmamdan sonra ortam bizi çok bunalttı, bizi çiğ çiğ yiyeceklerine dair haber aldım. Bu konuşmamı duygusallıkla yaptım, ama bu konuşmamdan sonra ayrıca böyle bir eylem yapın diye talimat vermedim. 
Soruldu: 18 haziran 1996 günü Panel programında “Önümüzdeki aylar sıcak geçebilir, öz savunmalarını evlerinde, mahallelerinde, köylerinde yapmalarını diliyorum. Bu ara korucuların çok dikkatli olmalarını söylüyorum. Onlara yönelik bir af çağrımız vardı. İlişkilerini geliştirirlerse bizimle onları olduğu gibi güneye de çekeriz ve gerilla savaşı saflarına da alırız. 
Hiç çekinmelerine de gerek yoktur. Ayrıca savaşta da üzerimize gelmezlerse onları hedeflemek gibi bir durumumuz olmayacaktır, en azından ateş etmezlerse biz de kendilerine yönelmeyeceğiz ama çok azılı olan, ısrarla üzerimize gelenlerin de bu halk içinde asla yerinin olmayacağını bilmeleri gerektiğini vurguluyorum”, dediğiniz bu konuşmanızdan sonra koruculara yönelik saldırıların arttığı, mesela 8 kasım 1996 günü Hakkari Çukurca’da militanlarınızın yaptığı saldırı sonucu 12 geçici köy korucusunun şehit olduğu, bunlarla birlikte 5 vatandaşımızın da hayatını kaybettiği, 9 geçici köy korucusunun yaralandığı anlaşılmıştır. 

Cevap: Korucular üzerimize en çok gelen bir gruptur. Bana okuduğunuz konuşmayı Panel programında yaptığım doğrudur. Konuşmamda da üzerimize gelmedikleri takdirde onlara saldırmayacağımızı belirtmiştim. Onlar bize saldırdıkları için korucular hedef alınmıştır. 

Soruldu: Saldırı olduğu takdirde koruculara saldırılacağını söylüyorsunuz ancak olayımızda korucuların size tevcih edilmiş bir saldırısı yoktur. 
Normal vatandaşlarla birlikte minibüse binmişler dir, muhtemelen köylerine gitmektedirler. 
Cevap: PKK’nın şiddet anlayışında şimdi bahsettiğimiz olay gibi sivil vatandaşlara yapılan saldırılarda çok olmuştur. 
Bilhassa 1987 yılından sonra bu yoğunlaşmıştır. Ben bu saldırıları tasvip etmiyorum, yarı çete anlayışıdır, önüne geçmek için büyük mücadele verdim ancak başarılı olamadım. 

Soruldu: 17 nisan 1998 günü Panel programında “Kasap et derdinde koyun kendi derdinde, şimdi bizim turist hedeftir, değildir demeyeceğim ama şüphesiz Türkiye’de bir savaş var, özel turist hedefleri diye bir hedef yok ama ekonomi de bir hedeftir eğer işler daha da sıkışırsa bu tür hedeflere insan demiyorum, turist demiyorum turizm ekonomisine elimizden geldiğince, turiste zarar vermemeyi amaç edinerek, bu günlerde bunun arayışı içindeyiz” dediğiniz ve militanlarınıza 
Türkiye’nin ekonomisini felce uğratacak hedefler gösterdiğiniz bu konuşmanızın hemen ardından 30 nisan 1998 günü bir grup PKK militanı tarafından Merkez Raman petrol sahasında bulunan petrol toplama istasyonuna roketatarlı saldırı 
yapıldığı, tesisin gasp edildiği 28 mayıs 1998 günü de Batman Beşiri Dayılar köyü Balta Kışla bölgesinde bulunan 25 numaralı yer üstü petrol kuyusuna yine militanlarca sabotaj yapıldığı ve kullanılamaz hale getirildiği anlaşılmıştır. 
Cevap: 17 nisan 1998 günü Panel programında şimdi bana okuduğunuz konuşmayı yaptım. Savaşı besleyen ekonomiyi felç etmek gibi bir düşüncem var, bu düşünceye her zaman sahip oldum. Konuşmamda belirttiğim gibi turistleri ayrı tutarak turistlere ve turist hedeflerine saldırı olacağını belirttim. 

Soruldu: Yine bir talimatınız da “Dün kendi cephenizin örgütlemenin kendi tavırlarınızla ve doğru bulduğunuz için de savaşmanın günüdür.... halkımızın büyük bir kısmı metropollerde dir. Antalya’da, İzmir ve İstanbul’dadır. Fakat gelsin parti büyük eylem yapsın diyorlar peki sizler orada yüz binler varsınız. 

Bir kibrit kıvılcımı çakıp orman yakmak zor mudur” dediğiniz bu talimatınızdan sonra Türkiye’nin hemen her bölgesinde İstanbul, İzmir ve Antalya’da orman yakmalarının çoğaldığı anlaşılmıştır. 

Cevap: Bu talimatımı inkâr etmiyorum. Bu talimatı verdiğim doğrudur ancak özel olarak orman yakma yönünde verilmiş talimatım yoktur. Bu talimatı ferdi olarak verdiğimden şu anda pişman olduğumu söyleyebilirim. 
Soruldu: PKK saldırılarından çoğunda Kürt asıllı vatandaşlar ölmüştür. Saldırıların büyük çoğunluğu Kürt asıllı vatandaşlara yönelmiştir. Hem Kürt asıllı vatandaşların öldürüldüğü için ortaya çıktığınızı söylüyorsunuz, hem de Kürt asıllı vatandaşları öldürüyorsunuz buna ne diyorsunuz. 

Cevap: Dedikleriniz doğrudur. Terör eylemlerinden daha doğrusu PKK saldırılarından en fazla zararı bölge halkı görmüştür. Başlangıçta bölgenin özgürlüğü için ortaya çıktığımız da doğrudur ancak daha sonra bize büyük katılımlar oldu, bölgede eskiden beri süregelen düşmanlıklarda vardı, Şemdin Sakık gibi Kör Cemal gibi Şahin Baliç gibi Cemil Işık gibi PKK’da yönetimi ele geçirenler, baskılarını ve eylemlerini daha duyarlı bölge halkı üzerinde yoğunlaştırdılar ben buna sonuna kadar karşı koydum. Hatta bu şekilde eylemleri gerçekleştirenlerden bazıları Kör Cemal kod, Halil Kaya kod, Cemal 
Işık Metin kod, Şahin Baliç gibilerini cezalandırdım. Şemdin Sakık’ı da cezalandıracak tım ancak tutuklu bulunduğu sırada elimizden kaçtı. 

Cezalandırmalar merkez komitesince suçu görülen şahıslar yargılanır. Yargılanma sonucunda benim özel onayımla cezaları infaz edilir. Benim özel onayım önemli kişiler için alınır, diğer kişilerde benim özel onayım aranmaz, kendi yetkililerince infaz edilir. Cezalandırmalar ARGK yönetmeliği çerçevesinde yapılır. Bu üç şahıs öldürmeyle cezalandırılmıştır. Ancak başka cezalar da vardır. 
Soruldu: 1998 yılında Viranşehir Belediye Başkanı İbrahim Keleş Abdioğlu’nu hedef gösterdiğiniz anlaşılmıştır. 

Bu belediye başkanını niçin hedef gösterdiniz? 

Cevap: 6 Mayıs 1996 senesinde fiam’daki evimin önünde bir tonluk bir bomba patladı, bombayı dolmuş içine yerleştirmişlerdi. Burada hedef benim öldürülmemdi. Bu olay üzerine örgüt olarak biz araştırma yaptık. Suriye Kürtlerinden Malasino ailesinden bir genci de yakaladık, onu sorguya çektik. Bu gencin ismini hatırlayamıyorum. Yalnız bana verilen bilgide evimin önünde patlayan aracı bu gencin kullanmış olduğudur. Biz de araştırma yaptık, yaptığımız araştırmalar sonucunda Siverek, Viranşehir ve Suriye’de Haseki şehri hattında Sedat Bucak, Viranşehir Belediye Başkanı Keleş Abdioğlu ve Malasino ailesinden o gencin bana suikast düzenlemek üzere hazırlık yaptıklarını ve anlaştıklarını tespit ettik. Hatta örtülü ödenekten de 50 milyon doların bu iş için ayrıldığını öğrendik. Aynı olay Susurluk raporunda da anlatılmıştır. Benim Abdi 
Keleş Abdioğlu’nu hedef göstermemin asıl sebebi budur. Yani bana yapılan suikast teşebbüsüdür. 
Soruldu: 6 mayıs 1996 tarihinde Suriye’de evinizin yakınına patlayıcı madde dolu bir kamyonun bırakılmasından ve patlamanın meydana gelmesinden evvel Yalçın Küçük’ün bu girişimi size haber verdiği iddiası var. Yalçın Küçük Ankara 
DGM’de bir yargılaması nedeniyle verdiği ifadesinde bir siyasî parti liderinin bu durumu kendisine haber verdiğini, kendisinin de kaçması için size haber verdiğini söylemiştir. 
Cevap: Yalçın Küçük’ün bana telefonla “Bugünlerde size karşı bir saldırı gerçekleştirilecek hazırlıklı olun” dediği doğrudur. Ancak herhangi bir siyasî parti mensubu veya lideri bunu haber verdi diye bir şey söylemedi. Ancak normal olarak muhalefetteki siyasî partilerin bu haberi vermesi normaldir. Çünkü bu saldırı gerçekleşseydi iktidardaki parti puan kazanacaktı. Ancak dediğim gibi isim vermemişlerdir. Ayrıca ben Yalçın Küçük’ün haber vermesi nedeniyle özel bir tedbir almadım zaten her zaman tedbirli idim. 

Soruldu: Zaman zaman ateşkes ilan etmektesiniz 1 eylül 1998 günü ateşkes ilan ettiniz ancak 4 ekim 1998 günü Mardin eyalet sorumlusu Felat kod Mehmet Azaydın ile yaptığınız telefon görüşmesinde “fiimdi bilemiyorum bu bölge herhalde önemli yalnız eyalet üzerinde biraz bu çizgiyi oturtma işinde şey etmemiz lazım, bir de beklenmedik bu operasyonlar oluyor zaten bundan sonra bu ateşkes hikâye yani bunların öyle aldırış ettiği bir şey yok her tür tedbir alınır, yani her tür eylem, her tür karşı koyma her tür ilerleme, her tür bilmem öngörülen velhasıl gelişme adına ne varsa yapılır” dediğiniz bu talimattan 
sonra 17 kasım 1998 günü bir kadın militanın Yüksekova ilçesinde Jandarma Komutanlığı önünden geçmekte olan askerî konvoya bombalı intihar saldırısında bulunduğu, saldırıda İrfan Türker isimli bir astsubayın şehit olduğu, 2 astsubay ve 2 vatandaşımızın yaralandığı, yine 1 aralık 1998 günü Lice ilçesinde Can Market adı altında faaliyet gösteren ve tüp satılan markete Binevş Amed kod Hüsniye Oruç’un el bombası pimini çekerek intihar türü saldırı eylemi gerçekleştirdiği, ikisi asker 10 kişinin yaralandığı anlaşılmıştır. Yani hem ateşkes sürecini başlatıyorsunuz ve ardından da bu tür eylemlere talimat veriyorsunuz. 

Cevap: Bu ateşkes konusunu biraz açmak istiyorum. Ateşkes önerisi bize Avrupa temsilcimiz Kani Yılmaz ve fiahin kod Ferhat Abdi fiahin isimli arkadaş tarafından getirildi. Abdi fiahin isimli arkadaşımıza da Selim Okçuoğlu isimli ve avukatlık 
yapan HADEP’te de faaliyet gösteren kişi getirmiş, bana getirilen ateşkes önerisi çok kapsamlıydı, Olağanüstü Hal’in kaldırılacağının, Geçici Köy Koruculuk sisteminin kaldırılacağının, Türkiye’nin üniter yapısına halel gelmemek kaydıyla 
birtakım düzeltmelere girişileceği belirtilmişti. Bu belge sanırım şimdi Avrupa arşivimizdedir, fırsat olursa ileride bu belgeyi getiririz. Aynı konuda cezaevleri temsilcimiz Sabri Ok’la bir görüşme yapılmış ben Sabri Ok’la telefonla konuştum. Sabri Ok kendisiyle görüşüldüğünü ve aynı önerilerin kendisine de yapıldığını söyledi. Ben bu konuda anlaşma yapmak istiyordum. 
Önerileri doğru olarak kabul etmek durumundaydım. 
Yine sanırım Genelkurmay’ın Toplumsal İlişkiler Başkanlığı’nda çalışan bir albay Brüksel’de ki temsilciliğimize kadar gelmiş ve aynı önerileri getirmiş. Ben önerilerin ciddiyetine inandım, 1993’te de Özal’ın bu çeşit düşünceleri vardı ancak o zaman ordu bu konuya hazır değildi. Bana getirilen önerilerde artık 
ordunun da bu konuya hazırlandığı belirtiliyordu. Bu sebeple ben ateşkesi tek taraflı olarak ilan ettim. Bana söylenen resmen yalan olmasa bile fiilen ateşkes şartlarına bağlı kalınacağı ve aşama aşama önerilerin gerçekleştirileceği idi. Ben Selim Okçuoğlu’yla 2 yıldır görüşmekteyim. Arabulucu durumundaydı. Kendisiyle telefonla da görüşmelerim oldu. 
Selim Okçuoğlu beni Avrupa’dan aradı Türkiye’den aramadı dedi. 
MED televizyonunda Selim Okçuoğlu’yla yaptığım konuşmanın ses bandı yayınlandı. Benim karşımda konuşan şahıs Selim Okçuoğlu’ydu. 
Demin bana okuduğunuz Yüksekova ilçesindeki askerî araca ve Lice ilçesindeki Can Market’e yapılan saldırı olayının benim verdiğim emirle ilgisi yoktur. Bu olay ben İtalya’da yakalandıktan sonra yapılan olaydır. Gerillanın tepkisidir. 
Kendiliğinden yapılan bir eylemdir. Benden müstakil olarak emir veren bölge sorumlusu, YAJWK sorumlusu Perçin koddur. 
Soruldu: Eylemlere dönük olarak verdiğiniz emir ve talimatlardan birkaçı seçilerek size okunmuştur. Dosyamızda mevcut bunun gibi verdiğiniz yüzlerce emir ve talimat ile bunların kasetleri mevcuttur. Ancak bu eylem talimatları sonunda 5 346 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 10 730 güvenlik görevlisinin yaralandığı ve birçoğunun sakat kaldığı, 4 471 vatandaşımızın hayatlarını kaybettikleri, 5 816 vatandaşımızın yaralandıkları ve bir kısmının sakat kaldığı ve ayrıca yine Türk vatandaşı olan 18 073 militanın öldürüldüğü, 50 146 kişinin de tutuklandıkları veya mahkûm oldukları anlaşılmıştır. 

Bütün bu olayların nedeni verdiğiniz emir ve talimatlardır. 

Cevap: Bilanço doğrudur. Belki ölü ve yaralı sayısı şimdi bana okuduğunuz rakamlardan da fazladır. Bu olayların benim eğilimlerime göre gerçekleşip gerçekleşmediği münakaşa edilir ancak bu olayların sorumlusu benim, doğrudur. fiunu da belirteyim ben silah kullanmadım, emri ben verdim, sorumluluk bana aittir. 
Soruldu: Doğu Perinçek ilişkisi soruldu. 
Cevap: Doğu Perinçek’in 1991 yılında kampımıza geldiği ve benimle görüşmeler yaptığı doğrudur. Ancak bizin örgütte gizli lider konumuna getirildiği doğru değildir. Doğu Perinçek bana siz bu şekilde muvaffak olamazsınız, benim siyasî yapılanmam içinde yer almanız daha doğru olur şeklinde telkinlerde bulunuyor du, 1993 yılında ateşkes devam ederken Bingöl ilinde 33 Askerin vurulması ateşkese indirilen büyük bir darbe olmuştur. Bu olayı Diyarbakır bölge temsilciliği yapmıştır, Diyarbakır sorumlusu fiemdin Sakık tarafından gerçekleştirilmiştir. fiemdin Sakık’ın eylem anlayışı çerçevesinde yapılmış bir olaydır. Bir silahlı çatışmada köye giden 16 gerillanın öldürülmesi üzerine bu eylemi misilleme olarak yaptıklarını yani otobüsten indirdikleri 16 sivil askeri öldürdüklerini söylediler. Biz muhalif çatışmalarda 14-15 askeri esir aldık. Bunlar silahlıydı. Buna rağmen iki sene yanımızda tuttuk. ARGK yönetmeliği ve benim talimatlarım çerçevesinde iki sene sonra hepsini teslim ettik. Hiçbir kötü muamele yapmadık. 

33. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder