10 Haziran 2019 Pazartesi

OPERASYON BÖLÜM 31

OPERASYON BÖLÜM 31


Talipoğlu: Getirilen öneriler. 
Öcalan: Tabiî uygundu. Kesinlikle. 
Talipoğlu: Bunlar yazılı mı getirildi size. 
Öcalan: Tabiî. Yazılıydı. Var, dökümanları var. İstenilirse sanırım verilebilir de. Bizim Kani, arkadaşlar bunları bilir. 5-6 sayfa ve her birisi de tekrarlayan önerilerdir. Yani oyun da olabilir. İyi niyetin gereği de olabilir. fiimdi o ciddi bir girişimdi ve onu demek istiyorum. İşte bu içine girdiğimiz süreci önleyebilirdi bu. Eğer o öneriler dikkate alınsaydı. 
Talipoğlu: Peki şimdi o önleyemedi? 
Öcalan: Önleyemedi. 
Talipoğlu: fiimdi ne yapacağız, barış için ne yapacağız? 
Öcalan: Hamle yapanlar yaptı, kılıcını çekenler çekti. fiimdi belki biraz gerildim ama herhangi bir yerimi ısırmadı. Hatta diyebilirim ki yani en büyük operasyon olmasına rağmen, fazla hasar vermek şurda kalsın, çok önemli gelişmelerin 
başlangıcı olma gibi bir şey çıkıyor karşımıza. Oldukça yeni, çok yönlü gelişmeler çıkıyor karşımıza. 
Talipoğlu: Peki hazırlıklı mıydınız bu sürece? 
Öcalan: Değildik tabiî. Dedim ya bizim PKK tarzında hep bir dayatma olacak, biz de ona göre hazırlanacağız. 
Talipoğlu: Peki biraz önce kayıtta değilken, ben Türkiye’ye dönsem dediniz, bir söz söylediniz. 
Öcalan: Evet, bir hafta içinde bu kitle psikolojisini tersine çevirebilirim dedim. (Kahkaha atıyor.) 
Talipoğlu: Ama çok aleyhte de propaganda var. fiehit aileleri şunlar, bunlar. 
Öcalan: fiehit aileleri meselesi çok zalimce tersyüz ediliyor.Çok yabancılaştırılmış bir mesele. Dev gibi bir ordu. Her türlü teknik ellerinde. Bu bir avuç gerilla. Peki o dağda ne arıyorsun? Biraz onu düşünmek zorundalar. Bunlar Kürt kimlikli 
insanlar.Biraz dağda özgür kalmak istiyorlarsa senin askerinde bu kadar vicdan varsa gitmesin üzerine. Bizim öyle uzun silahlarımız yok. Kellesini keseceğim, asacağım dersen, şehit ailesi düşünmeli bu ne çılgınlıktır demeli. Bu dağda ne işiniz var diyebilmeli. Saldırmasalar bir tanesi ölür mü? Biz halen bir saldırıyla tek bir asker öldürmüş değiliz. Hepsi savunmada hepsi ölmemek için öldürdü. 
Talipoğlu: Peki diyelim ki asker gitmedi, dağda öyle dolaşacaklar mı? Yani amaç ne olacak o zaman? 
Öcalan: Dedim ya, siyaset devreye girmek zorunda. Çok açık, şunu Türkiye’nin kabul etmesi gerekiyor. Demirel daha geçende de Avusturya’da Kürt sorunu yoktur dedi. fiimdi bunu ben söylemiyorum. Bu dünya Kürt varlığını kabul 
etti.Fiiliyatta Türkiye’de görüyor. İşte bu kanı bu şehit analarının hesap sorması gereken bu zihniyettir.Var olan bir şeyi, tüm dünyanın kabul ettiği bir şeyi, sen gidiyorsun ta Avrupa’nın merkezinde yok diyorsun. Ve bir terör vardır onu da yok edeceğiz. E peki bütün PKK’nın sebebi bu anlayışın ta kendisi değil mi? Dünya kadar örneklerini verebilirim. ETA dedi ben ateşkes sağlıyorum. İspanya başbakanı bir gezisini yarıda kesti geldi konuyu değerlendirdi ve şimdi de çözüme doğru gidiyor. 
İRA ateş kesiyorum dedi, olağanüstü sosyal süreç başladı. Ve yürüyor. Filistin’de de keza böyle. 2 000 yıllık düşmanlıkları vardı İsrailoğulları ile Filistinli Araplar arasında. fiimdi hem bin yıllık kardeş ki öyledir, Türkler Anadolu’daki varlığı 
kesinlikle Kürtlerin omuzunda veya Kürtlerin kendileriyle bilinen ilişki biçimlerinden kaynaklanmıştır. Bu çok açıktır. Alpaslan ordusundan tutalım, Yavuz’un bilmem imparatorluk hamlesine kadar. Mustafa Kemal neden İzmir’den başlamadı da geldi kendisi Kürt şeyhlerine ve aşiret reislerine, beylerine el öper. Bunlarla başladı. Yani şunu demek istiyorum, Kürtlerin varlığı tartışmasızdır. fiimdi neden bunu bu kadar inkâr edeceksin. Diyeceksin ki kaba gücüm fazla. Şimdi kaba güç teorisi faşist bir teoridir. Ve buna katılanların da sonunu korkunç kötü getirmiştir. Bu çok önemlidir bence. Kamu kesinlikle bu noktada aklını başına almalıdır. fiehit anaları en başta olmak üzere aklını başına almalıdır. Sen 4 000 yıldır bu topraklarda olan bir halkın kökünü kazımak istiyorsun. Yoktur diyorsun. Yani hiç mi vicdan yok bu insanlarda. 1 000 yıldır size itaat etmiştir bu halk. Halen de ırgattır, işçidir halk, memurdur hepsi itaat ediyor. Sen bunlara bir ad çok görüyorsun. Dünyada küçük azınlıklar için bile bir şey varken artık modadır, kimlikler verebiliyorken, sen silecem diyorsan, işte şehit anaları veya 
askerlerin kanının altında bu anlayış yatar. Ne kadar üzüldüğünüz ve ne kadar zorda kaldığınız ortada. fiimdi hayret etteğim nokta; Türkiye’nin o kadar profesörleri, o kadar aydınları ve o kadar politikacıları var bu basit gerçeği neden bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Diyecek, sonuç yok etmektir. İşte bu tehlikelidir. Açıkça söyleyeyim. Benim de gücümün temelinde bu var. Yani bir görüşün ısrarla savunucusu olduğum için bu durumdayım. Avrupa’da da yarın şimdi beni kabul edecekler. İşler oraya doğru gidiyor. Neden? Sorunun sahibiyim ve sorunun tarafıyım ve gerçekçi yaklaşıyorum. Barışçıl da yaklaşıyorum. 
Avrupa’nın ölçülerine göre de yaklaşıyorum. 

Bir güç kazanacağım çok açık. 

Talipoğlu: Peki bu gücü kazandığınızda, toprak talebiniz mi olacak, ne yapacaksınız? Türkiye’den ne istiyeceksiniz siyasî süreç olursa? 
Öcalan: İşler oraya gidiyor. Fakat burada benim bir parçalama planımdan ziyade ki Avrupa’da son derece bu noktada doğruya doğru geliyor. Bu da kültürlere geniş özgürlük, parçalanmadan farklılıklara özgürlük, Avrupa’da kesinlikle bu 
konuda sanırım bir politik çerçevede anlaşmaya gidebilir. Türkiye’nin de geleceği nokta budur. Ben sanmıyorum fazla direneceklerini. 
Talipoğlu: Yani bu bir federasyon şeklinde falan değil öyle mi? 
Öcalan: Aslında kısmen bu Mustafa Kemal’in de düşüncesini de işgal eden bir konuydu. Muhtariyet mi olsun, şu mu olsun fakat karar veremedi. 
O Cumhuriyet’in başlangıcında, sonra da milliyetçilik fazlaca gelişir ve unutulur gider. 
Cumhuriyet’in kuruluşunda da bu sorun vardı. fiimdi işler tekrar o noktaya geliyor. Aslında eğer siyasallaşma ve diyalog süreci başlasaydı, gerçekten üretken projeler çok kapsamlı ortaya konulabilirdi. Yani hiç öyle korkmalarına gerek yok. Ben o anlayışta da, son vatan parçası bölünüyorda da, Türklük yine büyük bir adım. Anadolu Türklüğü diyelim belki bir gerçeğe göre azalmıyor da gerçek rakamına ulaşıyor. Ama diğer yandan tam 250 milyona yakın dünya Türklüğü var. Kaldı ki sayı 500 milyon olmuşken el neder yani. Çinlilerin nüfusu 1 milyar 300 milyondur. Ve baş belası olmuş. Baha bile boynuz azaltmasına girdi. (Kahkaha atıyor.) fiimdi senin bir oğlun olsa güzel büyütmek istemez miydin? 10 tane bizim Kürt ailelerinde olduğu gibi. Yoksa onlar ağır sorunlarından ötürü mahvolsa mı iyiydi? Bana göre zaten bu dünya fazla nüfus 
kaldırmıyor. Çok açık ağır bir nüfus sorunu var. Aileler zaten çok yoksul. Nüfus kaldıramıyor. Zaten Türkiye fazla büyümüş. Nüfus kaldıramıyor. Yani Kürtler gitsin kendini homojen etsin demek İstanbul’un kurtulması demektir. 

Gecekondularında o çapraşık kültürel ve yaşam farklılıklarından kurtulması demektir. Bu çok açık. fiu an en ağır sorunlardan birisidir bu. 
Talipoğlu: Türkler çekilirse İstanbul kalmaz o zaman. 
Öcalan: Hayır İstanbul paylaşılsın demiyorum. Gönüllü asimilasyonlar her zaman iyidir. Ben buna karşı filan değilim. Ama anormaldir. İstanbul’da, Adana’da bu metropollerde aşırı gecekondulaşma şehir yaşamını zehir etmiştir. Çünkü altyapısı yok. Çünkü onu besleyecek bir sağlık imkânları, eğitim imkânları yok. Bu dar milliyetçi anlayışlı yani Kürdü alır orada eritiriz yok ederiz. 
Talipoğlu: Peki Türkiye’de şu anda televizyonlarda öğretmen ölümlerinden bahsediliyor. 
Öcalan: Onların hepsi demagoji. Öğretmen öldürsek, sivil öldürsek millet der ki bin rakamını da yakalayabiliriz. Bu öğretmen, sivil mantığını ben size izah ettim. fiimdi niye bir tane öldürülmüyor. Son özellikle fiemdin’den sonra veya benim 
son aldığım tedbirlere göre son 2 yıldır bir öğretmenin öldürülüşünü duydun mu? Hatta bir sivilin... Dün bir ara baktım, sanmıyorum bizimkiler olsun. İslamcılardır. Bunlar polis için çalışıyor. Yani bir-iki provakatör. Veya ne idüğü belirsiz kişiler. Yapabilirler ama benim eylemimde bu yoktur. Çünkü din bunu görmüyor ki. Kaldı ki dünyada her gün sivillerin imha edildiği İrlanda’da bile nasıl öldürüldüğü ortada. Biz yapmadık bunları. Bu böyle bilindiği halde bir iftira. Apar topar dosya buraya yollayarak devredecekler. 30 kişinin öldürülmesi sen kendin diyorsun. Ben 20 000’i öldüremem. Bunlar çok abartmalı ve devlet adamlarına yakışmayan şeyler ve kendilerini küçülttüler. İşin ciddiyetini kendileri allak bullak ediyor. 
Türkiye gerçekten hem mevcut dünyayla özellikle AB sistemiyle hatta ABD dahil o ilişkilerini anlamlı kılmak istiyorsa bu son çılgınlıktan vazgeçmelidir. Israrla sorduğunuz soruya tekrar geleyim. Buradaki duruşumun biraz bu süreçle de bağlantısı var. Sanırım Avrupalıların benimle ilişkilerini ayarlaması da bu süreçte bir rol oynayacaksa sanırım statü gelişir... 
Talipoğlu: Yeni bir Arafat statüsüne gelir mi? 
Öcalan: fiimdi onun yoğun tartışmaları, görüşmeleri var. Arafat demeyelim de yani bu Kürt sorununun kendine göre orijinaliteleri var. Eğer Türkiye fazla zorlamazsa bana göre bu bir fırsat. 
Talipoğlu: Çok mu zorluyor Türkiye? 
Öcalan: Türkiye’nin Avrupayı nasıl rahatsız ettiği ortada. Hem abartmalı hem çok mantık sınırlarını zorluyor. 
Talipoğlu: Nasıl? 
Öcalan: Ortada. Son 15 gündür Türkiye’de olup bitenlere bakın. Çılgınlık derecesinde, histeri derecesinde saldırganlıklar oluşuyor. 
Talipoğlu: Yani peşinize düşmesin mi Türkiye? 
Öcalan: fiimdi tek o olsa ne diyeyim? General Trikopis yenildi. Mustafa Kemal serbest bıraktı. Meşhurdur Alparslan Romen Diyojen’i yendi. En ufacık bir şey yapmadı, bir gün gözaltına almadı. Serbest bıraktı. Her gün diyorlar ki askerî 
olarak yenilmiştir. Askerî olarak yenilmişsem, Avrupalara da artık yol almışsam. Yenilmiş bir insanın peşinden böyle koşulur mu? Mustafa Kemal Çerkes Ethem yenildiğinde peşine düştü mü? Burada da bir çılgınlık var. Madem yenilmişim, ki 
kendileri bunu söylüyor. Hadi beni Ortadoğu’da yaşatmadı bırak Avrupa’da şey edeyim. Neden bu kadar korkuluyor ve neden bu korkunç takip. Bu doğru değildir. Bu takip şimdiden beni güçlendirmiştir. Sonu yoktur ve insanca da değildir. 
Hiçbir savaş mantığı içinde de yeri yoktur. Bunu böyle ele alacaklarına sizin gibi veya şey gelse diyelim. Benimle şimdi Avrupalılar görüşme sürecine gireceğine Türkiye devleti bir-iki adamını devreye soksa herhalde en iyisi olur. Ha burada 
kimin dış kökenli olduğu, kimin Türkiye için kötü düşündüğü ortaya çıkar. Ben demiyorum anlaşma imzalamasın, ama ciddi bir sorunla Türkiye karşı karşıya. Ortada bu çılgınlık yüzündendir. 30 000 kişinin olduğu yerde savaş vardır. 30 000 kişi terörle izah edilemez. Bir savaş bilançosu Kurtuluş Savaşı’nın kayıpları biliyorsun 5 000 civarındadır, onun 6 katıdır bu. 
Talipoğlu: İtalyanlara yük olduğunuzu düşünüyor musunuz? 

Öcalan: fiimdi bu ekonomik boyuttan ziyade bir insanî boyut. fiimdi insanî boyut öne çıkıyor. Yarın Avrupa’da da öne çıkacak. Türkiye bunları da şimdi görmek zorunda. Çünkü bu ağır sorun Avrupa’ya da ihraç ediliyor. O açıdan insanî boyut, siyasî çözüm giderek yaratılacaktır. Tabiî buna girmeden önce buna hükûmet edenler şu anda devleti yönetenlerin altyapısını izah etmem gerekiyor. O açıdan fazla insan umutlu olamıyor. Sırf bir koltuk için neler neler yapıldığı, kaset hikâyelerinde çarşaf çarşaf ortaya dökülmüştür. Bunlardan bir şey ummam çok zor. Zaten onun için anlattım. 1993 öncesi yapılan tasfiyeler var. Barış süreçlerinin dinamitlenmesi filan var. Ve suçların örtbas edilmesi için saldırmak zorunda. Çünkü şunu çok iyi biliyorlar. Ben bunu ileride çok iyi açıklayacağım. Biliyorlar bu deşilirse halk bunları yaşatmaz. Bunlar duydukları korku 
yüzünden üzerime bu kadar geliyorlar. Yani suçlu, suçunu örtbas etmek için. Çok korkunçtur, tarihten örnekleri çoktur. Mecburî bir histeriktir bu. Zalim,zulüm, sömüren şimdi kendini gizlemek için işte yeni dinin sahibi en büyük tehlikedir. Aslanlara yedirelim. Roma’dayken o arenalar meselesi vardı. Gidin dedim arenalara. Aslanlar nasıl insan yemişlerdir. Anılarınızı tazeleyin, şimdi öyle bir yaklaşım. 

Talipoğlu: İtalyan yemeklerine alıştınız mı? 
Öcalan: İtalya’yla benim fazla bir şeyim yok. Şu anda Roma’yı düşünecek durumda değilim. İtalyanlar için söyleyebileceğim yediklerim içtiklerim için teşekkür ettim. Saygılı olmak zorundayım. Yasalarına da yine saygılı olmak 
zorundayım. Çok kötü bir tavır alacaklarını da sanmıyorum. Bekliyorum onların tavırlarını. 
Talipoğlu: Ama Avrupa’nın sizi Türkiye’ye göndereceğini düşünmüyorsunuz herhalde hiç? 
Öcalan: fiimdi sorunu böyle ele almak yerine, acaba gönderilmeyi ben nasıl karşılarım orası çok önemli. 
Talipoğlu: Nasıl karşılarsınız? 
Öcalan: Bu bana kalsın yani. Görünen gerçekten önemli sonuçlara götüreceği açık. Ben hâlâ şeyi örgütlemedim dikkat edilirse. Örgütleyebilirdim de. Zor herhalde, 45’i aşkın kişi kendini yaktı. Bazıları intihar eylemleri sistemini geliştirmek istediler. Ben hemen başlamadım. Bu kitlenin içine, ben çok özel olarak herhalde bazı intihar ki çoğu dolu bizde burada gönderebilirdim. Haydi onlar böyle saldırıyorsa her gün sizde gidin içlerinde bomba patlatın ve durdururdum. O kitle selini ama yine de yanmadım. Yani bizi çiğ çiğ yemek isteyenlere bile bizim başımız amaçlarımız ortadadır. 
Talipoğlu: Teşekkür ederim.” 

32. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder