29 Kasım 2019 Cuma

KÜRTLER, PKK ve ABDULLAH ÖCALAN.., BÖLÜM 1

KÜRTLER, PKK ve ABDULLAH ÖCALAN.., BÖLÜM 1




AHMET CEM ERSEVER 
Kürtler, PKK ve A.ÖCALAN


     15-26 TEMMUZ 1981 tarihleri arasında yapılan ve "Sağır Sultan'ın da dinlediği PKK 1.Konferansında: 

     "Özellikle coğrafi koşulların,siyasi temelin,askeri araç ve gereçlerin, örgütlenmenin uygun olduğu alanlarda Gerilla Mücadelesi gündeme gelecek ve bu mücadele Kürdistan 'da önemli roller oynayacak...", "...Partinin şiddete dayanan ve dayanmayan mücadele yöntemleriyle sağlayacağı siyasi gelişme ve bu siyasi gelişmeyi daha da hızlandıracak Gerilla Savaşı bir halk ayaklanmasına yol açacaktır......", "....Gerilla Savaşı geliştirilmeden Kürdistan koşullarında siyasi sonuçlar alınabileceğini, siyasi amaçlara ulaşılabileceğini sanmak gülünç olur., ."gibi pasajlar sık sık tekrarlanmıştır."Sağır Sultan" bütün bunları dinlemiş ve duymuştur ama görülüyor ki, ilgililer bu konuda bilgisiz oldukları için ilgilenmemişler ve yerinde bir tanımla " Kürt Milli Demokratik Devrimi "içinde bulunduğumuz aşamaya gelivermiştir. 

Nasıl geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Yavaş yavaş ve adım adım gelmiştir. Tedbirler alınmıştır veya alınmamıştır. Kürt sorunu ve PKK adıhala beraber anılıyorsa, asker-sivil, günahlı günahsız hala insanlar öldürülüyorsa tedbirler üzerinde biraz düşünmenin zamanı geldi de geçiyor demektir. Güneydoğu'da bir telefon ile esnaf  dükkânları nı kapatıyor veya açıyorsa, bir sloganın etrafında on binlerce insan toplanıp yürüyüş yapabiliyor ve "KAHROLSUN TÜRKİYE", "YAŞASIN BAŞKAN APO" diye, bağırabiliyor sa,ilçeler içerisinde saatler ve hatta günler süren silahlı çatışmalar çıkabiliyorsa ve bütün bunlara"İNSAN HAKLARI" adına ses çıkarılamıyor sa değişmesi gereken bir şeyler var demektir.Ruh hastası olduğu tüm davranışlarından açıkça belli olan Abdullah ÖCALAN'a rağmen bir türlü bitirilemeyen şu olayın adını koyalım. Evet, APO'YA RAĞMEN! diyorum. PKK'nın Türk ve Kürt insanının üzerine bir kâbus gibi, drakula gibi çökerek kanımızı nasılemdiğini anlatma çabasındayız.İnsanlarımızın Türklüğüne, Kürtlüğüne karışmadan onları APO'nun gerçek yüzü iletanıştırmak istiyoruz.  

"ORTA DOĞU'NUN KONT DRAKULASI APOtanındığında PKK denen örgütün ne olupolmadığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Güneydoğu Anadolu'da ne vardır, neler yoktur? Bazıları hemen cevabı yapıştıracaklardır.! 

Baskı vardır, sömürü vardır, insan hakları ihlali vardır vb. Doğrudur; Güneydoğu'da insanlara PKK militanları tarafından baskı yapılmaktadır! 
İnsanlarınelindeki ve avucundaki üç-beş kuruşları "Partiye yardım " veya "Cezalandırma" adı altında buçapulcular tarafından silah zoru ile alınmakta, vermeyenler öldürülmekte, emeklerisömürülmektedir.İnsan hakları ihlâli olduğu da doğrudur. Bu kapsamda: yaşama hakkı elinden alınmıştır. 

1984 yılından günümüze kadar PKK bölgede 2000'e yakın insan öldürmüştür. Aynı tarihlerde 1800kadar kişi yaralanmıştır.

     İnsanların her türlü özgürlüğü PKK tarafından vesayet altına alınmıştır. PKK, insanlarınmülkiyet hakkına tecavüz etmekte, köyleri yakmakta, hayvanları 
boğazlamaktadır. O haldegerçekten insan hakları ihlali vardır. Bu insan haklarına, PKK yatakçıları ve işbirlikçileri gözaltına alındığında bir takım kişiler sahip çıkmakta; 

PKK denilen melanet örgütü, arkadaşları ile ava giden polis memurunu yakalayıpsorgu sırasında teker teker kollarını ve ayaklarını kestiği zaman sahip çıkmamaktadırlar. İzinde ndönen erler elleri arkadan bağlanarak, kafa derileri yüzülmek suretiyle öldürülmekte, Subaylar şehirler arası yollarda otobüslerden kadın ve çocuklarının yanından alınarak kurşuna dizilmekte gene insan haklarından bahseden olmamaktadır. Güneydoğu, batıda üretileni tüketmekten başka bir şey yapamaz hale getirilmiştir. 

Kara yollarının kenarları arıcılık, hayvancılık adı altında devletten alınan milyarlarca liranın heba edildiği içi boş biri ket bina döküntüleriyle doludur. 
Örnekleri fazla uzatmayalım, Türkiye Cumhuriyeti' nin batısındaki yasalar Güneydoğu'ya uğramamıştır. Yanlışlıkla yolu düşenler ise metruk hale getirilmiştir. 
Bu düzensizlik giderek ayrı bir kültür ortamı yaratmıştır. Bu bölgede Türkiye Cumhuriyeti' nin örgütlenme sorunu vardır. Mevcut ekonomik, kültürel, hukuksal, sosyal,eğitsel ve idari kurumlarıyla ayrılıkçı Kürtçülük olayına çözüm getirmeye çalışmak, hüsrana uğramak; kısaca ve açıkça bölgede çok yakın zamanda Türkiye Cumhuriyeti varlığının son bulması demektir.Hiç kimse teröre karşı olduğunu söylemekle bu olayları önleyemeyecektir. Bölgede PKK örgütüne ihanetin cezası ölüm, devlete ihanetin cezası DİYARBAKIR l nolu Tutuk evinde " AKADEMİK PKK KARİYERİ" yapmaktır. Böyle bir ortamda TC varlığının giderek son bulacağını söylemek için falcı olmaya hiç gerek yoktur. İşin gerçeği bu olayın kökleri içeride,dalları dışarıdadır. Üstelik bu olay Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi isyanlarına da hiç  benzememektedir. Mevcut çapraşık durumda, halkın da devlete verecek desteği kalmamıştır. Halk, Devletin tüm örgütlerince desteklenir ve korunursa, mukabil destek ve yandaşlık söz konusu olabilir. Yukarda vermiş olduğumuz çarpıcı fakat çirkin örneklerde rol alan Güney doğu insanı bu rolü bilerek ve isteyerek üstlenmiş değildir. 

Bazı Amatör yöneticiler, hantal ve çıkarcı kadrolarla bölge insanınabu rolü vermişlerdir.. Bölgedeki mevcut suni ve çarpık şehirleşme sonucunda, oluşan yoğun işsiz-güçsüzler ordusu PKK'nın " SINIFSAL KİN " ve " ULUSAL KİN " temalarına açık olarak çiğ gibi büyümektedir. Suni şehirleşme sürecinde kırsaldan şehirlere göçlerle birlikle muazzam bir başkaldırma potansiyeli mevcuttur. Örgütlenme sorunu, TC görevlerinin en önde gelen ve diğer sorunlarla görevlerin başarılmasında temel teşkil eden sorundur.Böyle bir örgütsüzlük söz konusu olduğunda " DEVLETİN YANINDA VATANDAŞ " deyimine anlama gelir? 
Anlamı şudur: 
Bölge insanının Devletin her kademesiyle ilişkisi ve yakınlığı, menfaati ölçüsünde dir.   Bölgede Aşiret çekişmelerinin, kan davalarının, arazi anlaşmazlıklarının ve mahalli particiliğin yarattığı gruplar veya ayrılıklar vatandaşı devlet mekanizması na değişik açıdan yaklaşmaya mecbur bırakmıştır. Şu anda Devletin- yanındayım diye geçinenlerin büyük bir kısmı ekonomik, sosyal ve siyasal ayrıcalıklara sahip kimselerdir. Sıradan yoksul vatandaşlar arasında " DEVLET YANLISI " bulmak yüzyılın hadisesi haline gelmiştir. Çünkü Devlet Güneydoğuda kendi sosyal kurum ve kuruluşlarını örgütlediği dönemde sırtını bölgenin ileri gelenine, şeyhler ve toprak ağalarına bilinçsiz görevlileriyle dayamış, yoksul köylü 
vatandaşlarla gerekli irtibatı kuramamış, sosyal temelde üst kurum olan aşiret reisleriyle varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Kısaca, bilinçli seçimin dışındakileri 
kapsayan "DEVLET YANLILARI" devletle girişeceği ilişkiler neticesinde ekonomik, sosyal, siyasal olarak çeşitli ayrıcalıklara sahip olduğunu veya olacağını düşünen, devletin imkânları nı kendi çıkarları için kullanmayı ilke edinmiş kişilerdir. Korunan ve kollanan "DEVLET YANLISI" kesim bu olduğuna göre halktan da bu şartlar altında destek beklenmemelidir.Sağlam bir yapının oluşturulması için Devletin sıradan vatandaşlarla ilişkisini geliştirmesi vebu temelde örgütlenmesi gerekir.Bölge halkı Kurttur veya değildir. Kökeni üzerinde durmaya da hiç gerek yoktur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından beri bölgeden esirgenen çağdaş insanlık kültürünün sevgi ve saygı temelinde dayatılmasının zamanı henüz geçmemiştir.Belirttiğimiz gibi köylerden şehirlere göç bütün dengeleri bozmuş durumdadır. Topraksızlık had safhada iken GAP'ında yöreye faydası düşündürücüdür. Geniş kapsamlı bir toprak reformuna ihtiyaç vardır. Mevcut toprak ağalarının birkaç kat daha zenginleşmesi köylüyü değil, batıdaki bar, pavyon, kumarhane ve randevu evlerinin kalkınmasına yarayacak tır. Bugüne kadar böyle olmuştur, mevcut yoz anlayış devam ettikçe de böyle 
olmaya devam edecektir.Hazine arazileri, kadın kavgası, kan davası, canı sıkılanın keçisini alıp köyden gitmesi sonucu ikişer-üçer evlik yerleşim merkezi haline gelmiştir. Toprak işgalinin, vurgunculuğun hesabını soran yoktur. Hazine ile vatandaş arasındaki toprak anlaşmazlığı dava dosyalarının bulunduğu mahkeme arşivleri arkeoloji müzesi gibidir. Milyarlarca Türk lirası kentlerin kaçakçı pasajlarında parfüm, makyaj malzemesi, bebek, radyo, müzik seti, çakmak, çengelli iğne, hacı yağı gibi ıvır-zıvır şeylerle bloke edilmiş durumdadır. Kaçakçılık sırt çılıktan çıkmış bilimsel boyutlarda icra edilmektedir.Sosyal bir gelişme olarak aşiretler konusuna açıklık getirilmemiştir. Aşiret reisleri Geçici Köy Koruyucuları kaynağı ile para akışının devamlılığını sağlamakta ve reislik kisveleri nin devamı için mevcut kargaşa ortamını bilerek sürdürmektedirler. Bu Ortaçağ kalıntılarının, anlaşılması çok zor yapılanmaları mevcuttur. Aşiret insanının ilişkilerini, çelişkilerini ve aralarındaki çıkar çatışmalarını bilmeden kararlara varmak bu konuda oldukça bilgili ve tecrübeli "VAMPİR APO"ya yardımcı olmaktır. TC. kurulduğu yıllardan itibaren geçmiş ayaklanmaları da göz önünde bulundurarak bölgedeki bu tür reis ve feodallerin egemenliklerini zaman zaman bilinçsizce ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. 

Örgütsüzlük, kadrosuzluk ve amatörlük nedenleriyle bir sonuç alamamıştır. İsyan yıllarında Feodaller kendi egemenlik çıkarları için aşiretler üzerindeki yönetim tecrübelerine dayalı olarak ayaklanmalar başlatmışlar, sonuçta feodal toplum yapısı ve ağa baskısı dışa kapalı olarak bütün şiddeti ile aşiretler içersin de devam etmiştir. PKK'ya 10 katılımların temelinde yoksulluk, işsizlik, topraksızlık, Che GUEVARA, GIAP özentileri ve cahil cesareti nasıl önemli motiflerse; aşiretler içindeki baskılar, ahlaksızlıklar, vergilendirme,talancılık ve vurguncu düzen de önemli faktörler dir. PKK bölgedeki hadiseleri " KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN ÇÖZÜM YOLU " isimli kitabında" MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM " olarak izah etmektedir. O halde TC düşmanının hareketine verdiği isme göre bir strateji geliştirmek ve uygulamak zorundadır. Milli ve Demokratik devrim aşamaları hedeflerin ve dost güçlerin aralarındaki ittifakları nedeniyle diyalektik bir birlik, uzun süreli tek bir stratejik aşama oluştururlar. Uzun bir süre içinde farklı dönemlerde devrimin milli veya demokratik yanı ortaya çıkar, diğeri ikinci planda kalır. Günümüzde PKK' nın iddia ettiği gibi sınıfsal planda bir mücadele mevcut değildir. Çok renkli siyasi yelpazemizin bir kanadı buyönde büyük çabalar harcamaktadır. "İşçi Botan el ele, demokrasi kare me"  sloganının altında yatan devrimin demokratik yanının atak çabalarıdır. APO aslında sınıfsal çizgide bir mücadelenin aptallık olduğunu bilmekte, sosyal demokrasi 
maskesi altına sığınmaya çalışmaktadır. PKK, milli olma özelliğinden sonra demokratikleşme çabalarında hareketli nin iç cephesine bağlı olarak, Türkiye'de kendilerini "Devrimci Demokrat" olarak tanıtan kesimle ölçülü bir şekilde flört etmektedir. Türkiye şartlarında ortak hedefe yönelik olarak, Türk ile Kürt örgütleri arasında yapılacak ittifaklar Türk Devletine karşı savaşta büyük önem taşımaktadır. PKK'ya göre böyle bir ittifak için geçmişte ortaya çıkmış olan sert tavırlar engel teşkil etmemektedir. 

12 EYLÜL 1980 öncesi PKK militanlarını "Tavuk Hırsızı" diye teşhir edenlerle 1988 yılında başlayan uzlaşma ve günümüzdeki işbirliği böyle bir anlayıştan 
kaynaklanmaktadır. Türkiye halen PKK'nın dayattığı özel savaş biçimine karşı geçmişte meydana gelen ve mahiyetleri feodal çıkar koruma olan ayaklanmalar 
anlayışı içinde palyatif önlemlerle vakit geçirmektedir.11 Türkiye, 1988 yılında PKK'nın dolaysız dış müttefık liği olan Kürdistan Demokrat Partisini mülteci olarak almakla örgütün dolaylı yararlanabileceği Irak Devleti ile uzlaşmasını sağlamıştır.Artık, Türkiye Cumhuriyeti ile Irak devleti arasında hem KDP ve hem de PKK açısından bir çelişki mevcuttur.Bu çelişkinin Türkiye üzerindeki etkisi PKK tarafından beklenirken, Körfez Savasında Türkiye'nin SADDAM yönetimine açıkça tavır koyması PKK'nın ekmeğine yağ sürüvermiştir.Zaten, Türk siyasi yelpazesindeki çeşitli kesimlerin kendi aralarındaki çelişkileri ayrımcı  

     Kürtçülük ile mücadeleyi çıkmaza sokmuşken bu durum işin tuzu-biberi oluvermiştir. Irak Kürdistan Demokrat Partisi (I-KDP) çok uzun bir süre Irakta Kürdistan mücadelesine sağlıklı bir biçimde eğer Türkiye'nin müdahalesi olmazsa giremeyecektir.

Kuzey Irak'taki Kürdistan mücadelesinde Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB-YNK)'nin esamesi bile okunmazken Türkiye'nin Celal TALABANİ' yi "İÇ GÜVEYİ" olarak tercih etmesi Kürdistan mücadelesinde PKK'nın önderlik sorunu platformunda bir adım daha öne geçmesini kolaylaştırmıştır. 

PKK güdümlü PARTİYA  AZADİYA  KÜRDİSTAN (PAK) her iki örgütün de tabanını elinden alarak çığ gibi Kuzey Irakta büyümektedir. 
Bu ve benzeri olaylar Türkiye'de başlangıçtan beri teorik yetmezlik ve kadrosuzluktan doğmaktadır. İçinde bulunan durum ilgili kurumların ve yetkililerinin Doğu ve Güneydoğu somutunda PKK hareketinin gelişim süreci diğer Kürt örgütleri ile alınması gereken önlemler üzerine sağlam ve seviyeli bir anlayışa ulaşmalarını gerektirmektedir.Bütün kurumlar teorik eksikliklerini gidermeden ve sürekli kendilerini yenilemeden ayrımcıKürt Milliyetçiliğine ve APO Vampiri ne karşı mücadele geliştirebileceklerini sanmamalıdırlar.Pratikte görülen; bölge koşullarının zorluğundan, yaşanılan ağır amatörlük ve ilkellikten ötürü bir kadro hareketinin gerekliliğidir.
Yurdun batısı Güneydoğu göçmenleriyle dolup taşmaktadır. PKK bunca insanın göçü sonucu ülkenin batısındaki çeşitli tabakaların daha12 geniş bir siyasal tablo çizmesi nedeniyle ittifaklar sorununa kolayca çözüm getirmiş durumdadır.Bu olgu aynı zamanda PKK'ya demokratikleşmeyi de sağlamaktadır. Olaylardan kaçarak batıya göç eden vatandaşlar, sadece PKK Ulusal Kurtuluş Mücadelesi Stratejisinin MEKAN faktörünün genişlemesine yardımcı olurlar. Halkın büyük bir kısmının PKK' nın yanında olmadığı iddiası Devletin yanında olduğunun göstergesi olarak kabul edilemez. Özetle; PKK hareketinde demokratiklikten önce milli olma vasfının gelişmesi temelinde klasik Kürtçülüğe verilen tavizler yatmaktadır.Ulusal Kültür konusu, Türkiye'nin Milli sınırlarına hükmedecek bir ortak görüştür. 

Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk' tür. Milli kültürün yöreden esirgenmiş olması Klasik Kürtçülüğü doğurmuştur. 

Cumhuriyetten bu yana Türkiye'de milli birlik konusunda çok seslilik mevcuttur. Milli birlik, milli kültür ile sağlanır. Bu çok seslilik içerisinde Anadolu'daki kültür 
mozayiğin den bahsedilmekte, icad etlikleri mozayiğini taşlarının bugün olduğu gibi koparıldığını mozayiği icat edenler umursamamaktadır. Milli kültür dolayısı ile milli birlik, birkaç kendini bilmezin hemen birkaç günde ürettiği olgu değildir. Kültür olayı mevcut ekonomik yapının yansımasıdır. Ekonominin gelişimiyle sosyal, moral ve geleneksel değerlerden milli kültür oluşur. Doğu ve Güney-doğu insanında da biz kabul etmesek de buyönde bir kültür oluşmuştur. 
Bu bölgesel kültür ile insanlar yeni bir kimlik arayışı içine girmişlerdir.

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder