27 Kasım 2019 Çarşamba

Doğu Akdenize Kıyısı Bulunan Devletlerin Deniz Yetki Alanı Sınırlandırmaları ile İlgili Tutumları BÖLÜM 3


Doğu Akdenize Kıyısı Bulunan Devletlerin Deniz Yetki  Alanı Sınırlandırmaları ile İlgili Tutumları BÖLÜM 3



Bu Gelişmeden bir gün sonra., 

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu BM Genel Sekreteri’ne sorunun çözümüne yönelik dört maddelik bir öneri paketi sunmuştur.71Türkiye, Eroğlu’nun 
önerilerini yapıcı bulduğunu ve desteklediğini belirtmiş ancak Rum Yönetimi aynı kanaatte olmadığını söz konusu önerileri redderek göstermiştir.72 
Bu gelişmeler üzerine 23 Eylül 2011 günü Piri Reis sismik araştırma gemisi ruhsat verilen alanlarda doğal gaz ve petrol aramak üzere Doğu Akdeniz’e açılmıştır. 

Diğer yandan Rum yönetimi de sondaj çalışmalarını sürdürmüştür. 28 Aralık 2011’de Noble Enerji, arama yaptığı 12. parselde önemli miktarda gaz yatakları 
tespit ettiğini dünya kamuoyu ile paylaşmıştır. Henüz ispatlanmamış olmasına rağmen 12. parselin “Afrodit” olarak adlandırılan sahasında 5-8 
trilyon ayak küp doğal gaz olduğu tahmin edilmektedir.73 

Bu keşiften de destek alan GKRY, 11 Şubat 2012 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanan bir duyuru ile Kıbrıs’ın güneyindeki on üç parselden on ikisi için ikinci tur ihaleye çıkmıştır. İhaleye çıkılan on iki parselden 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı parsellerin bir bölümü Türkiye’nin Akdeniz’de saklı tuttuğu kıta sahanlığı alanıyla doğrudan; 1, 2, 3, 8, 9 ve 13 numaralı parseller ise KKTC’nin TPAO’ya verdiği ruhsat alanları ile çakışmaktadır.74 

Türkiye ile KKTC arasında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasında benimsenen yönteme göre, geriye kalan parseller ise Kıbrıs Adası’nın deniz yetki 
alanlarında kaldığı için Kıbrıs Türk Toplumu’nun da hak sahibi olduğu alanlardır.75 

Türkiye, GKRY’nin Kıbrıs sorunu çözülmeden bölgedeki hidrokarbon arama çıkarma çalışmalarını ikinci bir ihaleyle genişletmesini protesto etmiştir. 
Dışişleri Bakanlığının 18 Mayıs 2012 tarihindeki açıklamasında da açıkça belirtildiği üzere, Türkiye kıta sahanlığı içerisinde yer alan bölgelerde önceden 
izin alınmadan yapılacak herhangi bir petrol ve doğal gaz arama çalışmasına Eylül 2011. izin vermeyeceğini açıklamıştır.76 

Rum Yönetimi’nin ikinci tur ihalesine Kıbrıs’taki Türk Toplumu da sessiz kalmamış ve KKTC’nin Ada’nın deniz yetki alanları içerisinde bulunan sahalarda 
“doğal kaynakların araştırılması, çıkarılması ve işletilmesinde de eşit ve ayrılmaz haklara” sahip olduğunu kayda geçirmiştir.77 

<  GKRY’nin ikinci tur ihalede sergilediği tutumdan yola çıkarak en azından şimdilik Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemediği söylenebilir. Zira Rum Yönetimi, teklif aldığı halde Türkiye’nin doğrudan hak iddia ettiği 5, 6 ve 7. parseller için ruhsat vermemiştir. Ayrıca Türkiye’nin yine doğrudan hak ettiği 1 ve 4. parseller için teklif veren şirket olmamıştır. >

GKRY’nin açtığı ikinci hidrokarbon ihalesi için teklif verme süresi 10 Mayıs 2012 tarihinde dolmuştur. İhale kapsamındaki parsellerden 2, 3, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı toplam dokuz parsel için on beş teklif verilmiştir. Tekliflerin beşi münferit şirketlerden, onu konsorsiyum şeklinde bir araya gelmiş şirketler tarafından yapılmıştır. Münferit teklif veren şirketler GKRY, Fransa, Kanada ve İsrail merkezlidir. Konsorsiyum halinde teklif veren şirketler ise Kanada, ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İsrail, Malezya, Güney Kore,  Endonezya,    Avustralya, Hollanda, Lübnan ve İtalya merkezli şirketlerdir. 

GKRY ikinci tur ihale sonuçlarını 31 Ekim 2012 tarihinde açıklamış ve 2, 3, 9 ve 11 numaralı parseller için teklif veren şirketlerle görüşmeye başlamıştır. 
Ruhsatlandırma için devam eden görüşmelere 2012 yılı sonunda 10. parsel de dâhil edilmiştir. İtalyan ENI ve Güney Kore’den KOGAS’ın oluşturduğu konsorsiyumla devam eden görüşmeler olumlu sonuçlanmış ve 24 Ocak 2013’te 2, 3 ve 9 numaralı parsellerde hidrokarbon yatağı aramak üzere bu konsorsiyuma ruhsat verilmiştir. Fransız TOTALşirketi ile devam eden görüşmeler de olumlu geçmiş ve TOTAL6 Şubat 2013’te 10 ve 11. parsellerde hidrokarbon araması yapmak üzere ruhsatlandırılmıştır.78 

GKRY’nin ikinci tur ihalede sergilediği tutumdan yola çıkarak en azından şimdilik Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemediği söylenebilir. 
Zira Rum Yönetimi, teklif aldığı halde Türkiye’nin doğrudan hak iddia ettiği 5, 6 ve 7. parseller için ruhsat vermemiştir. Ayrıca Türkiye’nin yine doğrudan 
hak ettiği 1 ve 4. parseller için teklif veren şirket olmamıştır. 



Tablo-1: GKRY’nin açtığı ikinci tur ihale sonuçları 

Kaynak: Emin Erol, “Doğu Akdeniz Bölgesinde Hidrokarbon Kaynaklar ve Bölgesel Barış,” içinde Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanlarında Hukuk ve 
Siyaset, yay. haz. Sertaç Hami Başeren, (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, 2013) ,203. 

<  Kıbrıs Adası’nın batısında kalan bölgede yapılacak bir sınırlandırmada asıl sorun siyasidir. Kıbrıs sorunu siyasi olarak çözülürse hukuki 
düzenlemeler ivedilikle yerine getirilebilir ve bundan Ada’daki her iki toplumda, özellikle ekonomik olarak istifade eder. >

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Kıta Sahanlığı ve MEB Sınırları 

Daha önce de ifade edildiği gibi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de üç ayrı bölgede kıta sahanlığı ve/veya MEB sınırlandırması yapması söz konusudur. Bu bölgeler batıdan doğuya doğru sıralandığında; en batıda Mısır, Yunanistan, Türkiye ve GKRY, ortada Türkiye ve KKTC ve doğuda Suriye, KKTC ve Türkiye kıyılarının bulunduğu bölgedir. Sınırlandırma anlaşmaları açısından en sorunlu bölge Adanın batısında kalan bölgedir. Burada yapılacak sınırlandırma ile ilgili hukuki sorunlar, Doğu Akdeniz havzasını siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından doğrudan etkileyecektir. Diğer iki bölgede yapılacak sınırlandırmaların nispeten daha az sorun doğuracağı ise bir gerçektir. 

21 Eylül 2011’de imzalanan kıta sahanlığı anlaşması Türkiye ve KKTC arasındaki kıta sahanlığı sınırını belirlemiştir. Bu bölgede yapılacak bir sınırlandırma 
KKTC/Türkiye ile GKRYarasında sorun oluşturmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkiye ile KKTC arasında imzalanan kıta sahanlığı anlaşması tamamıyla Rum Yönetimi’nin tek yanlı uygulamalarına karşı önleyici bir tedbir niteliğindedir. KKTC’nin bu anlaşmaya dayanarak TPAO’ya verdiği doğal gaz ve petrol arama ruhsatları da aynı şekilde Rum tarafının haksız davranışlarının önüne geçmek için atılmış adımlardır. KKTC ve Türkiye bahse konu anlaşmayı imzalarken aynen Rum Yönetimi gibi hareket etmiş ve Türk Toplumunun meşru eşit ve ayrılmaz haklarını tüm Ada sathında ele almıştır. 
KKTC TPAO’ya ruhsat verirken aynı tavrı sürdürerek, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde toplam 7 adet petrol ve doğal gaz arama sahası ilan etmiştir. Nitekim KKTC Bakanlar Kurulu’nun TPAO’ya adanın güneyindeki G bölgesinde petrol ve doğal gaz arama izni vermesi bu durumun en açık göstergesidir. 

Kıbrıs Adası’nın batısında kalan bölgede yapılacak bir sınırlandırmada asıl sorun siyasidir. Kıbrıs sorunu siyasi olarak çözülürse hukuki düzenlemeler ivedilikle yerine getirilebilir ve bundan Ada’daki her iki toplumda, özellikle ekonomik olarak istifade eder. Zira Kıbrıs etrafında var olduğu tahmin edilen hidrokarbon yataklarından elde edilecek doğal gaz ve petrolün tüketici pazarlara ulaştırılmasında takip edilebilecek en kısa ve maliyet olarak en ucuz yol, 
enerji kaynağının Türkiye üzerinden aktarılmasıdır. 

Suriye, Türkiye ve KKTC’nin bulunduğu bölgede bugüne kadar taraflar arasında herhangi bir deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasına gidilmemiştir. 
Suriye, 1964-2003 döneminde otuz beş deniz mili genişliğinde karasuları politikası uygulamıştır.79 
Şam Yönetimi, 19 Kasım 2003 tarihinde kabul et-tiği yasayla Doğu Akdeniz’de karasularının 12 mil, bitişik bölgesinin 24 mil ve 200 deniz milini aşmayacak şekilde MEB alanının olduğunu BM Genel Sekreterliği’ne bildirmiştir. 2001 yılından bu yana bazı basın yayın organlarında Suriye ile GKRY arasında bir kıta sahanlığı ve MEB anlaşmasının imzalanabileceğine dair haberler yer almaktadır. 
Ancak bu konuda henüz somut bir adımatılmamıştır. Kıyı şekilleri ve uzunlukları birbirine yakın olduğu için Türkiye ile Suriye arasında uluslararası hukukun 
öngördüğü coğrafi koşullar temelinde hakkaniyet ilkesine uygun bir karasuları sınırlandırması yapılabilir. 

Aynı ilke çerçevesinde bölgedeki doğal kaynak durumu araştırılıp elde edilecek bilgiler ışığında hakça bir anlaşma yoluyla iki ülke arasında MEB sınırlandırma 
anlaşması da imzalanabilir.80 

Fakat Suriye’de Mart 2011’den bu yana devam eden kriz dolayısıyla herhangi bir anlaşmanın yapılması mümkün görünmemektedir. 
Üstelik kriz sırasında iki ülkenin birbirlerine karşı tutumu da bütünüyle değişmiştir. Bu bölgede yapılacak sınırlandırma anlaşmalarını Suriye’nin gelecekteki durumu belirleyecektir. 

Belirtildiği üzere Doğu Akdeniz’de sınırlandırma hatlarının belirlenmesi açısından en sorunlu bölge Kıbrıs’ın batısında kalan bölgedir. Hami Başeren’inde 
ifade ettiği gibi bahse konu alanda en az üç sınırlandırma olacaktır. İlk sınırlandırma Türkiye ile Kıbrıs Adası’nın ilgili kıyıları arasında, ikincisi Türkiye 
ile Mısır arasında ve üçüncü sınırlandırma Yunanistan’ın ilgili kıyıları ile Türkiye arasında yapılacaktır.81 Bu bölgede Türkiye’nin sınırlandırma anlaşması 
yapması gereken tarafların üçü de (Yunanistan, Mısır ve GKRY) BMDHS’ni imzalamıştır. Türkiye ise BMDHS’ni olduğu gibi 1958 Cenevre sözleşmelerini 
de imzalamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu 1982 yılında kabul edilen 2674 sayılı Karasuları Kanununa uygun olarak Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mil, Ege Denizi’nde 6 mil karasuları ilan etmiştir.82 

Türkiye, Ege ve Akdeniz’de 21 Eylül 2011 tarihinde KKTC ile yapılan kıta sahanlığı anlaşması hariç, MEB ya da kıta sahanlığı anlaşması imzalamış değildir. 

GKRY’nin bu bölgede MEB sınırlandırması yapmak üzere attığı tek taraflı adımlar, 1982 BMDHS’nin sınırların belirlenmesi hakkındaki 74. maddeye; kıta sahanlığı sınırları hakkındaki 83. maddeye, yarı kapalı ve kapalı denizler hakkındaki 122 ve 123. maddelere ve BMDHS’nin uygulamasında hakların kötüye kullanılmasını düzenleyen 300 ve 311. maddelere aykırıdır.83 

Bahse konu alandaki sınırlandırmalar hem 1982 BMDHS’ne hem 1958 Cenevre sözleşmelerine hem de bu konuda yerleşik örf ve adet hukukunun öngördüğü 
gibi bölgedeki ilgili bütün unsurlar dikkate alınarak hakkaniyet ilkesine uygun bir şekilde yapılmalıdır. Doğu Akdeniz’de hakkaniyete uygun bir paylaşımın 
olmasını sağlayacak en uygun ilke olarak coğrafyanın üstünlüğü prensibi ön plana çıkmaktadır.84 Coğrafi prensipte belirleyici unsur ise taraf devletlerin 
kıyı uzunluklarıdır. Coğrafya prensibi gereğince kıyı şeridi kısa olan devletlere daha az kıta sahanlığı veya MEB verilmektedir. Bu durum bazı özel 
şartlarda geçerli olmasa bile uluslararası hukuk açısından önemli olan esas sınırlandırmada hakkaniyetin tahakkuk etmesidir.85 

< 1992 yılında Kanada ile Fransa arasındaki St. Pierre ve Miquelon adaları uyuşmazlığı hakkında verdiği karar ile UAD’nın Malta-Libya Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı Kararı, Türkiye ve GKRY arasındaki sınırlandırma için bir örnek teşkil edebilir.  >

Belirtilen nedenlerden dolayı Kıbrıs’ın batısında kalan alanda yapılacak deniz yetki alanı sınırlandırmaları da uluslararası hukukun hakkaniyet ilkesine 
uygun olmalıdır. Bu durumda sınırlandırmaya taraf olacak devletlerin kıyı uzunlukları ön plana çıkmaktadır. Türkiye, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya 
sahip devlettir. Sadece bahse konu alanda bile Türkiye’nin kıyı uzunluğu 656 mildir. Buna karşılık GKRY’nin ilgili alandaki kıyı uzunluğu yalnızca 32 mildir. 
O nedenle Anadolu Yarımadası ile Kıbrıs Adası arasında belirlenecek bir ortay hat, Ada’nın batısında hakkaniyete uygun bir kıta sahanlığı oluşturmayacaktır.
86 32 millik bir kıyıya yarı kapalı bir denizde stratejik açıdan önemli, geniş bir deniz yetki alanı tahsis ederken, en az on kat daha uzun bir kıyıya 
çok daha dar bir yetki alanı vermenin coğrafyanın üstünlüğü prensibi ile bağdaşması söz konusu değildir.87 

Burada sınırlandırmanın, uzun kıyının (Türkiye) açık denizlere azami erişimini engellemeden Kıbrıs Adası’nın batısındaki karasularının dış sınırını takip 
edecek şekilde doğuya doğru kaydırılarak belirlenmesi gerekir.88 Bu konuda bir hakem mahkemesinin 1992 yılında Kanada ile Fransa arasındaki St. Pierre ve Miquelon adaları uyuşmazlığı hakkında verdiği karar ile UAD’nın Malta-Libya Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı Kararı, Türkiye ve GKRY arasındaki sınırlandırma için bir örnek teşkil edebilir.89 

Kıbrıs Adası’nın batısında kalan alan ile ilgili tüm coğrafi koşullar değerlendirildiğinde, buradaki asıl sınırlandırmanın bölgeye hâkim iki uzun kıyı olan Türkiye ile Mısır kıyıları arasında yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. 

DİPNOTLAR;

71 “BM’ye 4 Maddelik Kriz Önleme Önerisi”, Hürriyet, 25 Eylül 2011, Erişim 25 Ekim 2013, 
     www.hurriyet.com.tr/planet/18821245.asp 
72 “KKTC’den Rumlara Kritik Uyarı”, Bugün, 17 Mayıs 2012, Erişim 25 Ekim 2013, 
     www.bugun.com.tr/kktcden-rumlara-kritik-uyari-haberi/292715 
73 Noble Enerji, “Recent Dicoveries.” Ayrıca, bu konu ile ilgili olarak Uluslararası Kriz Grubu (ICG), Aphrodite’s Gift: Can Cypriot Gas Power A Dialogue? Ve Oslo Barış 
     Enstitüsü’nün (PRIO) The Cyprus Hydrocarbons Issue: Context, Positions and Future Scenarios başlıklı raporlarına bakılabilir. 
74 Emin Erol, “Doğu Akdeniz Bölgesinde Hidrokarbon Kaynaklar ve Bölgesel Barış,” içinde Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanlarında Hukuk ve Siyaset, yay. haz. 
    Sertaç Hami Başeren, (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, 2013) ,199-201. 
75 “Doğu Akdeniz’de Yeni Düzen Arayışında Enerjinin Önemi”, Haber Kıbrıs, 27 Ekim 2012, Erişim 29 Ekim 2013, 
    http://haberkibris.com/mob_n.php?n=dogu-akdenizde-yeni-duzenarayisinda-enerjinin-onemi-2012-10-27 
76 Dışişleri Bakanlığının İlgili açıklaması için bakınız; 
     http://www.mfa.gov.tr/no_-140_-18mayis-2012_-gkry_nin-actigi-ikinci-uluslararasi-hidrokarbon-arama-ihalesi-hk_.tr.mfa 
77 Başeren, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları,” 297. 
78 Erol, “Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon Kaynaklar,” 200-203. 
79 Taşdemir, “Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri,” 29. 
80 A.g.e., 28. 
81 Topsoy, “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında”, 196-198. 
82 Taşdemir, 35. 
83 Taşdemir, “Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri,” 36. 
84 Yaycı, “Doğu Akdeniz,” 21. 
85 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ayrıntıları için bakınız. “United Nations Convention on the Law of the Sea” , içinde, Article 246. 
    Marine scientific research in the exclusive economic zone and on the continental shelf .(Geneva: 1982), 117. 
86 Taşdemir, “Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri,” 38. 
87 A.g.e., 287. 
88 A.g.e., 38. 
89 Türkiye-GKRY deniz yetki alanı sınırlandırmasında Libya’nın oynayabileceği roller için Bakınız; Cihat Yaycı, “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının 
     Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi,” Güvenlik Stratejileri Dergisi, 7 14 (2011). 


4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder