15 Kasım 2019 Cuma

27 MAYIS YÖN HAREKETİNİN SINIFSAL ELEŞTİRİSİ, BÖLÜM 6

27 MAYIS YÖN HAREKETİNİN SINIFSAL ELEŞTİRİSİ,   BÖLÜM 6



İKİ TİP: DEVLET VE KAZANÇ 

Dünyanın her yerinde kazanç yükselme ve alçalması, Toplumuna ve Devletine göre olur.

Önce Toplumuna bakalım. Devletin kazançlarla uğraşması için ilkin var olması, bulunması gerekir. Tarihöncesinde Devlet yoktur. Kimse de kazancını Devletçilikten bekleyemez. Kazanç, zenginlik, sınıf ayırtları olamaz. Yüksek Sosyalizm konağında da, sosyal sınıflar gibi Devlet de olamaz. Dolayısı ile, bulunmayan Devletçilik ne çalışmayı, ne çalışmamayı etkileyemez. Ve insanlar, şu veya bu nedenle "çalıştıkları ölçüde kazanç" denilen Bezirgan hukukunu unuturlar. Yönizm, çalışmaya kazanç sağlayan bir Devletçilik düşündüğü için, sınıflı toplumun düşünürüdür. Sosyal sınıfların erimediği bir Toplumda yeryüzü iki tip "Devletçilik" biliyor: 
1- Kapitalist Devlet: Finans - Kapitalist hegemonyasında, Tefeci Bezirganlarla hacıağa, eşraf ve benzerlerinin kazançlarını yükseltir. 
2- Sosyalist Devlet: İşçi Sınıfı hegemonyasında, köylü, esnaf, aydın küçük burjuvaların kazançlarını yükseltir. Bu iki tip dışında bir Devlet ve Devletçilik, kızgın çöl yağmuru kadar bile ömürlü olamıyor. Yönizm, Devletin karakteristiğini "kazanç yükseltici" saymakla, daha ömürlü bir "yeni" Devletçiliği, kuruntu evinden (hayalhanesinden) başka nerede "Bilim ve Tarih ışığina kavuşturabilir? Hakkını büsbütün yemeyelim. Yön'ün daha sonraki sözlerini unutmuyoruz. 
Ne güzel tekerliyor. Yönizm'in "İstismarı" kaldıracak "Yeni Devletçiliği" başlıca üç lekeden veya illetten uzak duracaktır. 

Nedir onlar? 

GÜCÜ, SATANI "EZMEME" MEZESİ 

1- "Kol ve kafa gücünü satarak geçinenlerin ezilmesine seyirci kalan" Bir Devletçilik olmayacak. "Kol ve kafa gücü satımı" devam edecek. Yalnız "ezilmesine seyirci" kalınmayacak. Allah için, bugün Demirel Devletçiliği "seyirci" mi kalıyor? 
Örgütsüz ve sessiz biçare esnafçıkların, köylücüklerin, aydıncıkların yaralarına geceli gündüzlü en ağrı kesici afyonlu macunları sıvanıyor. 
Başı bağlanmış işçilerin ise, kimi grevlerini "iptal" ediyor, kimi sendika gangsterleri ile patronlar arasında kırışma yaptıran Bakan ve benzerlerini ulaştırıyor. 
Hem "Ezilmek" nedir? Bir şiir ve roman bezirganlığına meme. "Kol ve kafa gücünü satın" alanlar düzeni, yani Kapitalizm, ne zaman emekçileri ezmiş, ne zaman "ezmemiş" sayılacak? Bir insan, başka birçok insanı "ezmeden" nasıl işletip, onun yarattığı artı - değeri elinden alabilir? "Ezmesiz" lokanta dükkanı olabilir, ama "ezmesiz" "sömürü düzeni", Yönizm'in meze dükkancığından başka nerede "alınıp satılır?" "Bir hiç için, birçok gürültü" (Şekspir) .

SPEKÜLASYONA GÖZ YUMMAMA SALÇASI 2/a- 

"Arsa spekülatörlerinin ve ticaret alanında istismarcı mutavassıtların haksız kazançlarına göz yuman" bir Devletçilik olmayacak. Kimdir o "arsa spekülatörleri"? Yüzeyden içe inelim. 

a) En yüzeyde, her büyük şehrin her köşe başında yuvalanmış "Emlakçı" örümcekceğizleri dizilirler. Bu zavallıların çoğu, "asker sivil bürokrat"ıktan emekliye atılınca aç kalmamak üzere, son tasarrufunu da "emlakçılıkta" eritmeyi deneyen yarı kapıkulu, yarı Devletçilik işsizleridir. 
Arsa spekülasyonundan başka birşey yapmıyorlar. Devletçiliğimiz onlara mı göz yummayacak? 

b) Emlakçıların arkasında, şehrin şu veya bu semtinde, yahut dışarılarında, babasından, dedesinden bir arsacığı veya tarlacığı kalmış kimseler. 
Kapitalizm geliştikçe, köyden şehire işsizler akın etti. Yollar asfaltlandı. O yeri, atası 100 pankonota almışken, çocuğuna 100 bin lira veriyorlar. 
Çocuk 1 milyon istiyor. Bu, apaçık arsa spekülasyonudur. Çünkü, arsa sahibinin en ufak emeği, en basit zekası bir katkı yapmamışken, çoğu kör tesadüfle 
milyonerolması önündeyiz. Ülkede kapitalizm sürüp giderken, en ülkücü geçinen Yönizm ideologu veya keskin komünist, bunamadıkça, milyonluk arsasını 
100 kağıt liraya başkasına sunar mı? De-lirmedikçe, "arsa spekülatörü" durumunda kalacaktır. Devletçiliğimiz onlara mı göz yummayacak? 

c) En geride, hiçbirisi "Arsa spekülatörü" sıfatını üstüne kondurmayan asıl Finans - Kapitalistleri (Banka, Şirket ve Toprak Ağa ve Bey Efendileri) izleyelim. 
Şehrin en büyük arsalarını yok pahasına kapatırlar. "Halka hizmet", "Evsizleri mesken sahibi etmek" için, Devlete bir göz kırpar. Hazineler, kasalar ona kredi olur. 
Belediyeler ve Devlet onun yerlerini asfaltlar, elektrikler, telefonlar. Milyonların dansı göz karartır. Devletçiliğimiz onlara mı göz yummayacak? "Hadi canım sen de" Onlar hangi Yabancı Sermaye'nin, neremizi bayındıracağını ve hangi "Devlet teşebbüsü"nün ne gibi planlar kotardığını, ahbapları Bakanın masası üstünde "tesadüf okumuşturlar. Ve Yönizm'in öylesine özlediği "İstihsal Seviyesini" yükseltmekten başka amaç gütmemiştirler ki! Tek tek kişiler şöyle dursunlar. 
Beş altı yüzünü Yassıada Yüksek Olağanüstü İhtilal Mahkemelerine verdik. Menderes'in cımbız parasından başka "Kanuna aykırı" bir yer veya para spekülasyonunu bulabildik mi?  Bulamazdık. 

SÖMÜRÜSÜZ TİCARET MASALI 

2/b- Çünkü, biz (yani Yönizm): "Ticaret alanında istismarcı mutavassıt" ile "Haksız kazançları" mikroskop veya teleskopla arayacaktır. "Ticaret" yerinde duracak. Biz onun "Haklı mı, haksız mı olduğunu yoklayacağız. Ona göre "İstismarı Sömürü" var, yok diyeceğiz. 

Bunu teker teker yapmak için, şimdiki yarım ila bir milyon Devlet kapıkulunu kaç on milyona çıkaracağız? Her kapitalistin işyerine beş on tane, evinin kapısına, 
otomobiline, mutfağına, telefonlarının başına, salonuna, poker masasına, yatak odasına, karyolanın altına kaçar tane "zehir hafiye" sokmalıyız ki anlayalım: "istismar" yaptı mı, yapmadı mı? Yaptıysa ne demek? Hem kapitalist olacak, hem "istismar" yapmayacak?... Bir işgücünü veya malı alırken satıcısını, satarken alıcısını kazıklamadan nasıl "Ticaret" edecek? Evet, Yönizm "Ticarette istismarcı olmayan haklı kazancı" tarif etmediği için, Timurlenk'ten daha korkunç bir sosyal işkenceli keyfi idare olacaktır. Kapitalistler öyle bir "Sosyal Adalet"tense, bin kez Komünizme kucak açacaklardır. Komünistler ise, Kapitalizmi en hinoğluhince sürdürdüğü için onu affetmeyeceklerdir. Yönizm, o "istismarsız mutavassıt" veya "haklı kazanç" prensiplerini hangi Toplumda bulmuş? Hiç söylemiyor. 
Biz arayacağız. İnsanlık tarihinde öyle şey olmuş mudur? 
Olmuştur. 
Ne zaman? 
İlk Sümer Uygarlığının Ur Kentinde, henüz "Bezirgan sınıfı" doğmadan, öyle alışverişler olmuş sayılabilir. Her küçük üretmen, kendi ürününü birkaç bin nüfuslu Kent (Site) pazarına çıkarmıştır, denir. Öyle tek tek saf üretmenler pek gerçek değilse de, kimi ekonomi ilişkilerini aydınlatmak için ipotez olağan sayılmıştır. 
Karşılıklı iki üretmen, kendi ürünlerini değiş - tokuş ederlerken, haksız kazanç düşünmemiş sayılırlar. Bunlar üretmenlerin kendileri. Ya "mutavassıflar Tapınak 
adına Kent'in buğdayını alıp uzak illerdeki madenlerle değiş eden bir aracı vardır. Ona Sümerce "Tamkara" deniyor. Aracı Tamkara namuslu kaldığı sürece, güttüğü Kervanlı alışverişte "İstismarsız mutavassıt" olmuştur, denilebilir. 

Çünkü Kamu adına aracıdır. Ama bugün Ur çağından 7 bin yıl uzaktayız. Tamkara'lar, ta o zamanlar haksız kazançla sömüren, aracı Bezirganlar haline gelmişlerdir. 

O gün bu gün türü yitmiş Antika alışverişi Yönizm nereden çıkarıyor? Kendi küçük burjuva eğiliminden. Emperyalizm çağında, "Sefaletin Felsefesi"ni yazan esnaf kafalı Proudhon gibi, bizim kapıkulu kafalı Yönizm'imiz de "Kalkınmanın Felsefesi" diye tutturuyor. Karl Marks'ın çoktan öldüğüne güvenerek, Türkiye'nin küçük burjuva yığınlarına, yıllanmış "Hayalci Sosyalizm"i bir "Yeni Devletçilik" diye yutturacağını umuyor! Bunu kendisi de ağzından kaçırıyor. 

ZİLLER KAPIKULLARI İÇİN ÇALIYOR 3- 

Yönizm 3. olarak diyor ki: "Bu gibilerin (arsa spekülatörleriyle sömüren aracıların) bir yüksek Devlet memurundan, fikir ve bilim adamından fazla kazanmasına ses çıkarmayan bir sistemin 20. yüzyılda daha fazla sürüp gitmesine imkan yoktur." (Bildiri, 4/d) Gerçi burada bir örnek veriliyor. Ama, onu seçmek bile bir içgüdüyü gösteriyor. Yüksek memur da, fikir adamı da burjuvalaşmadığı ölçüde, bir küçük burjuvadır. Yönizm o kümeleri, tahrik ediyor. Onların bile "Alçak memur" kesimini değil, "Yüksek"lerini öneriyor. Vurguncu, neden "Yüksek Devlet memurundan" fazla kazansın? Demirel de bunu anladı, CIA da. 27 Mayıs'tan sonra verilen primler, yapılan zamlar, vurguncularla aydın Kapıkulları arasındaki uçurumu kaldırma uğrunda birbirini kovalıyor. Ne yaparsın ki, tüm dünya çapul edilmedikçe, Amerika'nın "Ak yakalıları" gibi, vurguncununkiyle yarışan bir "Yüksek memur veya Bilim adamı" kazancı Türkiye'de kolay sağlanamaz. Beride Yönizm, dünyayı (Türkiye dünyasını) o "Yüksek" kapıkullarından başkası ile Cennete çeviremeyeceğine inanmış. Pek parlak "Bildiri"nin en son Ayeti şerif'i şudur: "Bugün içinde bulunduğumuz buhranlardan kurtulmanın BİRİNCİ ŞARTI'nı, Türk toplumunun çeşitli kesimlerinde GÖ- REV almış olanların ve MİLLET KADERİNE HAKİM 
olabilecek mevkilere gelmiş bulunanların, düşüncelerini açıkça ortaya koyarak, bir temel KALKINMA FELSEFESİ etrafında birleşmelerinde görüyoruz."

Anlaşıldı mı? "Kalkınmayı hızlandırmak", "Milli gelirdeki artışların önemli bir kısmını tasarrufa yöneltmek", "Vergi Adaletini Sağlamak", "Sendikaların kuvvetlendirilmesi, "İstihsal kooperatiflerinin geliştirilmesi", "Küçük sanatlarda kooperatifçiliğin yaygın hale getirilmesi", ve ilh., ve ilh... 100 yıldır sağda solda ortaya atılmış işçi sınıfı dışında- bütün burjuva reform önerilerini kimler becerecek? "Millet kaderine hakim olabilecek mevkilere gelmiş", "Görevli" Kapıkulları! FELSEFE: "YEM BORUSU" Kapıkulları isteseler "Yeni Devletçilikle "istismarı" kaldırabilirler mi? Bir gelenekleri var: 500 yıllık Osmanlılığı "Devlet Sınıfları" olarak "İdare" etmişler. 500 Finans -Kapitalist ile 5000 Tefeci - Bezirgan Hacıağanın sömürebildiği yığını neden 500 bin Kapıkulu güdemesin? Zati, görünüşte "güden" kim? Ancak, o görünüş: 

"Olsa ile bulsa, bir araya gelse" felsefesidir. Bırakalım, Osmanlı İmparatorluğunu nereye dek "güttüklerini". Cumhuriyette, Komprador burjuvaziyi kaldırıp, yerine 
Finans - Kapitali oturtan kim? 27 Mayıs'ta, Finans - Kapitali birkaç gün "hop oturtup, hop kaldırttıktan" sonra, yalnız "yüreğini kaldırmak"la bırakıp, Milleti haraca kesen "Tasarruf Bonosu" yolundan "Hızla kalkındıran" kim? Eğri oturup doğru söyleyelim: "Yüksek memur ve Fikir adamı" dediğimiz "Yüksek Kapıkulları"d\r. Kimseyi suçlamak aklımızdan geçmesin.. Olaylar, olaylardır. "Alçak memur ve Fikir adamı" da, kuzu gibi, o "Yüksekler"e uyuvermiştir. Ne yapsın biçare? O da, eski "İltimas - Maden i has - Delkitemas" üçüzünün yaratığıdır. Ve Ispartalı usulü: Yakalanmamak şartıyla ne denli çalarsa o denli "becerili - sorumlu - şerefli" sayılıp "yükselmeye" eğitilmiştir. "Gizli işsizlik" gibi, Toplumu kasıp kavuran, "Gizli Kayırma (iltimas) - Rüşvet - İrtikap - Suyuiistimal - Suyu Arama", Sömürüde büyük hırsızlarla "suç ortaklığı" kompleksine düşmenin ezeli, sınanmış yolu değil midir? Bununla, "Kapıkulundan hayır yok!", onu, "Potansiyelini, çöplüğe atmalı demek istemiyoruz. Onun, "Devlet demek ben demekim" kuruntusu uyarılmalıdır. O kapıkuludur. Devlet egemen sınıfındır. Modern toplumda Modern Sosyal Sınıf iki kamptır: 

Burjuvalar - Ağalar kampı; Proletarya kampı. Bu sosyal temel açık konmadıkça her "Devletçilik" adam kandırma oyununa döner.

Onun için, 1961 yılı "Sürüp gitmesine imkan yoktur" sanılan sömürü sistemi "sürüp gitmiş"tir. Çünkü, toy "İktisat Uzmanı": "Özel teşebbüs kâra dayanır" sanmıştır. 
"Kâr" kapıkullarının cebine girerse "Devletçilik" güneş olur, sanmıştır. Hayır: Özel teşebbüs bir Sosyal Sınıfa dayanır. Kapıkulu modern bir "Sosyal Sınıf değildir. 
Hangi sınıf maaşını ve konforunu sağlarsa, ona "Kul" olur. Realite bu! En "Hasbi Devletçi" Yönizm dahi, "Kalkınmayı hızlandırmak" istedi mi, o "maaş - Konfor" 
güvencesi "Vergi"ye şöyle göz kırpıyor: "Belli başlı tasarruf kaynaklarından biri olan VERGİLERDE VERİMİN ARTTIRILMASI, Devletçilikle mümkündür." (Bildiri, 4/a) buyuruyor. Ve "Yüksek gelirlerden alınan vergilere karşı bugün yöneltilen en önemli itiraz, bunların yatırımları azalmasıdır." diyor. Ve ütopisine "Yüksek gelir"lileri inandırmaya (kandırmaya!) çabalıyor. Böylece, hiçbir şey yapamayanların,her şeyi söylemek logoresine tutuluyor. "Kalkınma Felsefesi" dediği şey, Kapıkuluna "Avunma Felsefesi" = Yem borusu oluyor. ÖĞRENCİ OLMADAN BİLGİNLİK Bütün o "Yüksek" kuruntular nereden geliyor? Kuşku yok, "Aydın" dediğimiz modern küçük burjuvanım Antika örneği gibi hem "iki cami arasında biynamaz" kalması, hem de bu vurguncular ülkesinde, bir gece ansızın milyoner olunduğu gibi, keskin iki üç çıkışla, önüne ardına bakmaksızın, kestirmeden "Yüksek... Fikir ve Bilim" tepesi olma aşkıdır. Fikir ve Bilim ise, Marks'ın dediği gibi, şahikadır. 
Oraya asfalt yol yoktur. Bir ömür boyu uçurumlu patikaları aşmak vardır. İktisat Bilimi, "Das KAPİTAL" şahikasından sonra, burjuva vulger ekonomi bataklığında 
açmış çiçeklerle kavranamaz. Marksist ekonomi dışında ciddi ekonomi bilimi kalmamıştır. Marksist ekonominin alfabesi olsun iyi kavranmadıkça, hiçbir temelli Toplum konusu anlaşılamaz. Yönizm'in sosyal eğnimi bir yana bırakılırsa, yanılmalarının teknik nedeni, Marksizm'in alfabesini "tenezzül" saymasında toplanıyor.
 Her genç Yön'cü, azıcık hava satış yaptırır yaptırmaz: "Artık alim olduk" kompleksine uğruyor. Bu yol Marksizm'in alfabesi aydınlanmadan, "Cebr'i ala" sı üzerine dokt fetvalar ortalığı çınlatıyor.

Marksizm'in Alfabesi, insanı kolay sapıtmalardan koruyacak en sağlam pusuladır. O pusulanın ibresi, Emek -İşçidir. Emek kavramını bütünüyle incelemeden hiçbir 
ekonomi problemi nasıl çözülemezse, İşçi Sınıfı bütünü ile araştırılmadıkça hiçbir sosyal ve politik problem de çözülemez. Örneğin, DEĞER sözcüğünü mü ağzımıza alıyoruz? Toplumda emekten başka değer kaynağı yoktur. Bunu hatırlamak ve hatırlatmak kimsenin gücüne gitmemelidir. Antika eserlerin, Toprağın değeri yok, arz ve taleple beliren fiyatı vardır. Devletçilik de öyle. Bezirgan Devletçiliği ise, Emeğin değere dönmesini savunur. Ama, emeğin değerini (yani bir malın içinde buharlaşan emek miktarını) dünyada hiçbir Devlet ne yükseltebilir, ne alçaltabilir. Bezirgan Toplumun ulaştığı üretim tekniğine ve metoduna göre bir malın elde edilmesi için gereken ortalama toplumcu emek miktarı, yahut değer, daha yüksek veya alçak olur. Üretim münasebetlerinin (sınıf ilişkilerinin) ürünü olan Devletin ne haddine, emeği yüksek yahut alçak değerli yapmak! Görüyoruz. Kimi sözler harcanırken, bilim anlamlarını tanımak gerekir. Hele bu sözler Sosyalizm karşısında söyleniyorsa, daha tetik davranmalıdır. D. Avcıoğlu'nun, S. Divitçioğlu'nu sıkıştırırken söylediği gibi, insan: "Marksizmin elifbası üzerinde tartışmak zorunda kaldığı 
için mahcup ve üzgün" düşer. (Yön, 8 Temmuz 1966, s. 11) 

III. PLANI İNDİRMEK DÜNYANIN YENİDEN YARATILIŞI 

27 Mayıs'tan önce ve sonra, Menderes'ten Bölükbaşı'ya, İnönü Paşa'dan Demirel Beye dek bütün politika "üstad" larının seçim kampanyalarında saçtıkları slogan... 
Dikkati çeken aynı Fikir - hap: "Hızla kalkınma" için "Plan" oturtmasıdır. Bu hap politika üstadlarımızın ağızlarında nasıl yaldızlanır? 

Biliyoruz. Mesele hapın yaldızında değil, içindeki cevherdedir. 

Yönün ağzında "Plan" hap hangi cevheri (özü) taşıyor? Az ayrıntısıyla inceleyelim. Türkiye'de Plan sözü kimden çıktı? Emperyalizmden. Uluslararası Finans - Kapital Türkiye'yi torbada keklik edince, sömürüsünü bir Plan'a bağlamak istedi. Ve politikacılarımızın ağzına Plan sakızını verdi. Emperyalizmin "Plan" dediği şey Tekel'dir. 
O oluştan "Tekelci" anlamına gelen "Devletçi"dir de. Yalnız bu iki adı kullanmaz.

Yön Devletçi - Plancıdır. Ve Devlet Planlama Teşkilatını beğenmez. Der ki: "Türkiye'nin kalkınmasını belli bir siyasi amaca yöneltmek, siyasi iktidarın emrinde teknik bir organ olan Devlet Planlama Teşkilatının yetkisini aşan bir iştir." (Bildiri, 2/c) "Plan, iktisadi hayatı istenen amaçlara zamanında ve bütünüyle yöneltmeye imkan verecek yetkilerle araçları da beraberinde getirmelidir... Bunu sağlayacak belli başlı şartlardan biri, iktisadi hayatın çeşitli kesimlerine hakim olan kilit sanayilerin Devlet elinde bulundurulmasıdır. Devletçiliği, ciddi bir planlamanın vazgeçilmez unsuru sayıyoruz." (Bildiri, 4/b) Yani: Devletçilik her şeye, Plancılık ise Devletçiliğe "hakim" olacak; Dünya tersine dönecek! Biliyoruz, plansızlık: Kapitalist üretimin karakteristiğidir. 19. yüzyılın klasik buhranları, o plansızlığın ürünü idi. 

Bilimcil sosyalizm "iktisadi hayatı bütünüyle" planlamaktır. Böyle bir "ekonomik plan" ne ister? Onu uygulayacak Sosyal Sınıf ve Sosyalist Partisi. Yön ne yapıyor? 
"Sınıf" mı? Allah göstermesin! Teşkilat mı? Üç bin lira maaş veren Sendikadan başkasına girilemez. Yalnız şöyle yazılır: "Fakat, ağırlık merkezi özel teşebbüs olan bir iktisadi sistemin bugünkü yapısıyla Türkiye'nin hızla ve sosyal adalet içinde çağdaş uygarlık seviyesine erişebileceğini sanmıyoruz." (Bildiri, 3/a) 
Nedenleri? 
Yön, 30 yıl önceki "Kadroculuk" gibi Yahudi yalvaç pozunda, Talmut talkını veriyor. Kendisinden önce yapılmış izahları (doğru - yanlış) yok sayıyor. Sosyalizmi ise 
ağzına almıyor. Yeryüzünde her şey Yeni - Yönizm'le başlayacak! "YENİ" Mİ, "KRİPTOCULUK" MU? Nasıl bir düzen gerek? Yön açıkça "sosyalist" demez. Demesin. 
Söylediği bütünleme plan sosyalizmden başka yerde olamaz. Öyle ise Yön "ürkek sosyalisftir, yahut "hür basınin deyimiyle "Kripto - sosyalist" (Saklı sosyalist)... 
Saklanmaya 27 Mayıs'tan sonra o denli hacet var mı? Bu bir. Diyelim ki adamlar tedbirli. Yalnız ikincisi var. Yön bir (hep gene Yahudi yalvaç edasıyla) kehanette 
bulunuyor: "Türkiye'nin iktisadi hayatında özel teşebbüsü ve Devlet teşebbüsünü birlikte yaşayan karma bir sistem kalacaktır." (Bildiri, 3/a) diyor. Oysa bu kanı 
geleceğe ait bir ihtimal değildir. Koalisyon hükümetlerinin (Demirel-İnönü-Bölükbaşı-Alican vb. lerinin) her günkü Ürkek Kapitalizmleridir. Onlar, halkın önünde, bir avuç Bezirganı Devlet eliyle zengin edeceklerini söylemekten ürkmekte haklıdırlar. Yön "Karma sistem kalacaktır" garantisini veriyor. 27 Mayıs'tan sonra bunu ona soran var mı? Kalmış, gidiyor karma karış! Görüyoruz: "Özel teşebbüse inanmıyorum" demek de,"karma ekonomi kalacaktır" buyurmak da "Yeni" bir şey değil. Yeni olan şey, söz kalabalığı arasına karışan bindiği dalı kesme saçmalığıdır. Yön bir yandan, Devlet Planlama Teşkilatı'm yetersiz buluyor. Öte yanda, Karma Ekonomi kalacak derken, kendi sözünü baltalıyor. Toplum ölçüsünde plan ancak sosyalist bir toplumda olur. 
Özel teşebbüs demek, birbirinden bağımsız, plandan "hür", yani anarşik üretim demektir. 

Amerika'nın her tröstü, birkaç Yakındoğu devletinin bütçesini satın alacak büyüklüktedir. Onun için, Amerika, krizleri "amortize" edecek, yahut alacaklarını tekelden garantiye bağlayacak "planlar" yapmaksızın Emperyalizmini ayakta tutamıyor. Bu durum Amerikan kapitalizminin Planlı Ekonomi'ye dayandığını gösterir mi? 
Asla. Yön: "Biz kilit sanayii Devlet eline" veren "ciddi bir planlama" istiyoruz diyecek. Amerika'da bütün ekonomi 200 ailenin, bu 200 aile de 8 merkezin tekelci kontrolünde. Yalnız General Motors firmasının 1962 net kârı 14.5 milyar lira: Türk Devletinin bir yıllık haydan gelip huya giden bütçesi! Yalnız Rockefeller firması 70 milyar dolarlık (700 milyar resmi kurla Türk lirası) Amerikan sermayesine hükmeder. Senin "cari fiyatlarla" 1962 istihsal sektörleri bakımından milli gelirin 54 milyar Türk lirası. (Rockefeller'in: 13'de 1'i). Yalnız General Motors'un 1962 sermayesi 146 milyar. Senin "gayrı safi sermaye teşekkülü" 8 milyar. 
(Bir Amerikan firmasının: 8 de 1'i). Onun için Amerika nice "Bağımsız Devlet" dediklerinle, kedi fareyle oynarca oynayabiliyor. Bu Amerikan özel sermayesi, 
"Kilit sanayii" senin Devletinden daha geniş ölçüde tekelinde tutuyor. Amerika ekonomisini it sürüsü kadar kalabalık "menecerler" aracılığı ile kontrol edip "planlıyor". 
Yön, Amerikan ekonomisinin "ciddi bir planlamaya" girdiğini öne sürebilir mi? Bilmiyoruz, ama zannetmiyoruz. Amerika'da iktidar (yani Devlet): 
Özel teşebbüsün emrindedir. Özel teşebbüsün tekelciliği, Toplum bütününe plan yapmaz, kâr için rasyonalizasyon yapar ve ancak plansızlık sayesinde yaşar. 
Amerikan tekellerinin sağ kalması: 

1) Kendi ülkesinde geniş bir tekel dışı bırakılmış "vahşi" özel sektörün plansızlığına bağlıdır; 
2) Dünyada, dağınık özel teşebbüs topluluklarının anarşik ve bilinçsiz sömürge olarak kalmalarına bağlıdır. Amerikan tekelciliği ve Devleti, Amerika'da ve 
dünyada plansızlığın kendisine sömürge ettiği "ufak"larla "vahfli"ler zararına ayakta durabilir. 

7.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder