KÜRTLER, PKK ve ABDULLAH ÖCALAN., BÖLÜM 15
KONGRE GENEL SEKRETER MERKEZ YÜRÜTME KOMİTESİ.,
MERKEZ KOMİTE,
EYALET KOMİTELERİ,
BÖLGE KOMİTELERİ,
YEREL KOMİTELER,
HÜCRE olarak sıralanır.
PKK ilk kurulduğundan bu yana belirttiğimiz teşkilat yapısının varlığından söz edilir. Ancak bu yapının tümü formalitedir. Varlığı ve yokluğu belli değildir.
Bu yapının içinde gerçekten işlevi olan ünite Genel Sekreterliktir.
Genel Sekreterin kendisi de Abdullah ÖCALAN'dır.
Diğerlerinin tümü izafi kuruluşlar halindedir. Kurulurlar, dağılırlar tekrar kurulurlar ve gene dağılırlar. Bu kurumların içinde yer alan hiçbir şahsın yetkisi yoktur.Tek yetkileri eylem karan almak ve yaptırmaktır.
Bunun dışındaki haklarının tümü, APO tarafından gasp edilmiştir.Merkez Yürütme yada Merkez Komitenin bileşimi şöyledir, gücü ve etkisi şu kadardır demek çok zordur.
Çünkü bugün o konuda bir fikir beyan edersiniz, yarın bakarsınız ki, o teşkilatın boyutları farklı bir biçime getirilmiştir.
Yani, Abdullah ÖCALAN eşittir bütün PKK teşkilat yapısı demek daha doğru olur.
Sınıf, tabaka ve gruplardan meydana gelen değişik kesimlerin farklı farklı olan amaçlarına kavuşmak için asgari müştereklerde birleşmiş oldukları siyasi organizasyona, cephe adı verilir.Cephe, bu değişik kesimlerin temsilcilerinden oluşur ve bu temsilcilerce idare edilir. Normalde APO'nun "Kürdistan"ında bulunan ve ulusal kurtuluş mücadelesi isteyen işçi, köylü, esnaf vesanatkar, memurlar diğer çeşitli orta kesimler ile aydınların, kişisel veya kuruluşlar vasıtasıyla bir cephe meydana getirecek bu cepheyi sevk ve idare etmeleri gerekiyordu. Bunlara Kürt işçi sınıfının partisi olan PKK(!) da iştirak edecekti. Doğal olarak da diğer katmanlarla demokratik bir rekabet ortamında, cephe içinde gücü oranında etkin olmaya çalışacaktı. Çünkü; Cephe bir çeşit Parlemento'dur, temsil ve yönetim gücüdür.165
Ama, öyle olmadı. 1985 yılı 21 Martında Abdullah ÖCALAN; "Ben Cepheyi (ERNK) kurdum!" diyerek bir kuruluş bildirgesi yayınladı.Daha sonra da belli bir teşkilat şemasına lüzum görmeden doğrudan kendisine bağlı PKK üyelerini kitle faaliyetinin olduğu Avrupa'ya, Yunanistan'a, Kıbrıs Rum kesimine göndererek,
cephe faaliyetleri olarak; miting, basın toplantıları, açlık grevi vb. organize etmeye başladı. İyi çalışmayanları cezalandırdı yerlerine yenilerini atadı.
Kısaca; Cephe (ERNK) de tıpkı PKK gibi eşittir Abdullah ÖCALAN' dır.APO, 1990 baharında CİZRE- NUSAYBİN- SİLOPİ gibi yerlerde başlayan tüm olayları ERNK' nın faaliyeti olarak lanse etmeye çalıştı.Çeşitli yerlerde PKK üyeleri; APO dan aldıkları talimatlar gereği ERNK temsilciliği, İmamlar Birliği gibi isimlerle bildiriler dağıtarak sanki ayrı bir örgütmüş gibi ERNK"yı tanıtmaya, meşrulaştırma ya çalıştılar. İşte, APO'nun Cephe dediği olay çok kısa olarak budur. Sağda solda, Avrupa'da, Yunanistan'da, Kıbrıs Rum Kesiminde, Türkiye'de Cephe adına bildiri yazıp dağıtanlar APO'nun kendi adamlarıdır lar. PKK üyesi veya en basilinden sempatizanıdır lar. Gelelim ordu (ARGK)'nun bugünkü durumuna: ARGK (Ordu) 3. Kongre kararıyla 1987 yılında kurulmuştu. APO, Türkiye'deki PKK üyesi olan en seçme adamlarından bir Askeri Konsey oluşturarak ordu çalışmasını başlatmıştır. Dahailk etapta APO saflarına aldığı adamların eline bir silah tutuşturmuştur. APO faaliyetleri, PKK faaliyetleri eşittir silahlı eylem demektir. Zaten APO, ayırttığı her insanı bir asker olarak görmüş,her elemanını silahlı eylem için donatmıştır. APO için propagandacı, ajitatör, teorisyen veya benzeri bir şahıs hep eylemcileri tamamlayıcı unsur olarak vardır. Eğer bir kişi gözü kapalı olarak eylemlere dalamıyorsa,
yakıp yıkamıyor sa ne değeri olabilir? Abdullah ÖCALAN'ın, "ARGK yi kurduk bunu organize edeceğiz. Bu ayrı bir kuruluştur." diyerek ARGK konseyi, ARGK tümeni veya tugaylarından bahsetmesi, elemanlarını birtakım askeri birlikler adıyla 166 anması; harekete isim kazındırmak, iç ve dış kamuoyunun gözünü boyamak için başvurduğu bir propagandadır. Şu an Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin çeşitli yerlerinde grup, takım, bölük, ana hareketli birlik adıyla bir takım militanlar vardır.
Bunların belli bir ilişkileri ve ast-üst düzeni mevcuttur ama ARGK de, ERNK de, PKK de hep aynı kişilerdir. Bunlar da eşittir APO'dur. Yani şematik yapıları ne olursa olsun, PKK-ERNK ve ARGK'nin üçü de birdir.Farklı mekanlarda, farklı isimler altında, farklı faaliyetler yürütseler de her üç kuruluş bir tek şeye; "Silahlı Propaganda"ya hizmet etmektedirler.Bir ulusal kurtuluş savaşında ordu, partinin emrinde değil, cephenin emrinde faaliyet yürütür.Ancak ARGK'nin bütün faaliyetlerini tepeden tırnağa PKK yani, APO kontrol etmektedir. Bu gün hiç bir Allahın kulu kalkıp da "Ben ARGK nin milisi veya savaşçısıyım ama APO' nun şu düşüncesine karşıyım " diyemez. Öte yandan gene hiç kimse "Ben PKK düşüncesine karşıyım ama ERNK içinde faaliyet gösteriyorum " diyemez. İşin gerçeği bu teşkilatlardan herkes ilk önce eğer zorla kaçırılmadıysa PKK üyesi yada sempatizanıdır. Daha sonra ARGK savaşçısı olur veya
ERNK üyesidir."Bundan ne çıkar?" diyenler olabilir, bundan çok şey çıkar. Zaten işin önemi de burada gizlidir.Güneydoğu Anadolu'da baştan beri değindiğimiz gibi kendiliğinden, iç dinamikleriyle bir Kürtçülük hadisesi gelişmemektedir. Her şeyi PKK, Abdullah OCALAN ve yurt içindeki yandaşları zorlayarak, yapay olarak
geliştirmeye çalışıyor. Normalde çeşitli kesimlerin bir cepheleşme hareketi gelişebilirdi. Bunlar giderek bir silahlı mücadele ve ordulaşma faaliyetine girebilirlerdi. PKK da Marxist-Leninist bir örgüt olarak, işçive emekçilerin bir örgütü olarak Cephenin ve Ordunun içinde belli ilkeler çerçevesinde, belli kurallar dahilinde yer alabilirdi.167 Kısaca; PKK APO'ya rağmen değil, APO'nun elinde bir oyuncak olarak vardır. ERNK veARGK yapaydır. Bunlar PKK'nın çalışma kolları ve tarzlarını ifade ederler.İncelediğimiz PKK örgütlerinin bugünkü yapısı, PKK 4. Kongresine verilen çalışma raporunda eleştirilmiş, işlevsiz kaldıkları belirtilmiştir. Geçmişteki sorumlularının cezalandırılacağı vurgulanmış ve bir "Hazırlık Komitesi"nin oluşturulması kararlaştırılmıştır. Hazırlık Komitesi APO'nun onayıyla önce bir parti merkez komitesi oluşturulmasını, ARGK askeri konseyinin tayin edilmesini ve daha sonra kendisini feshetmesini karara bağlamıştır.
GERİ CEPHE VE DIŞ DESTEĞİN BU GÜNKÜ DURUMU.,
Abdullah ÖCALAN, zihinsel olarak daha bir grup faaliyetini organize etmeye karar vermedenönce dıştan yönlendiriyordu. Bu durumunu uzun süre herkesten gizledi. Ancak yurt dışınaçıktıktan ve tüm gücünü Suriye üzerinden Suriye denetimindeki Güney Lübnan ve BekaaVadisine çektikten sonra kimlerden ve nasıl dış destek aldığını artık fazla gizleyemedi. Fakat,yine de önemli bağlantıları ve ayrıntıları kendi elemanlarından gizliyordu. Bu durumu kıyısındanköşesinden öğrenenleri de MİT-AJAN-KOMPLO senaryolarıyla katlediyordu.Herşeye rağmen gizleyemediği şeyler vardı. Örneğin; Ermeni ASALA ile olan ilişkiler...Bunlar hala devam ediyor. Bu ilişkinin boyutu bir hayli geniştir. Suriye-Beyrut-Atina-Marsilya-Newyork ve benzeri yerlerdeki Ermeni cemaat, grup, lobi ve zengin şahıslar düzeyinde devametmektedir.İlişkilerini çok gizli tutan bu çevreler, APO'ya silah ve para yardımının yanısıra batılı ülkelerinkamuoyu oluşturan kurum ve kuruluşları nezdinde doğrudan ve dolaylı ilişkiler yaratmakladır.EKİM 1990 tarihinde Almanya'da yapılan PKK'nın kuruluş yıldönümü tören ve şölenine Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komite Üyeleri de katılmıştır.168
Suriye ile ilişkiler, 12 Eylül sonrasında APO'ya adeta PKK'yı yeniden yaratma gibi hayati önem ve derecede imkanlar sunmuştur.
Bu ilişki ve olanakların derecesine daha önce değinmiştik.Suriye bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmiştir. Hemen hemen tarihi misyonunu tamamlamak üzeredir diyebiliriz. Bundan sonra Suriye'nin devreden çıkması fazla önemli olmayacaktır.
Bu gün Orta doğu'daki son siyasal gelişmeler Suriye'nin konumunu kısmendeğiştirmişse de PKK ile ilişkileri halen devam etmektedir.Yunanistan ve
Kıbrıs Rum Kesimi giderek PKK ve Abdullah ÖCALAN'a daha çok önem ve imkan vermektedirler. PKK'nın yaşatılması için para ve silah yardımının yanı sıra batılı ülkelerin-lobilerine PKK olayını resmi ve gayrı resmi şekilde taşırmanın gayreti içindedirler.Libya lideri KADDAFİ, çeşitli ülkelerin illegal ve özellikle terörist olan gruplarına her türlümaddi imkan ve serbestiyi verdiği gibi bunları PKK ya da vermekte dir. Avrupa'nın çeşitli ülkeleri başta Fransa, Almanya, İsveç, Belçika ve İngiltere olmak üzere Kürtlerin insan haklarıyla ilgilenmiş gibi görünseler de, aslında kendi devlet politikalarının örtülü bir şekilde propagandasını yapan kuruluş ve derneklerini PKK politikasının emrine vermişlerdir.Bu tür kuruluşlar, resmi olmadıkları için hükümetlerini zor durumda bırakmadan kendi devletlerinin birer baskı aracı gibi hareket ederler. İşte bunlar PKK ile ilişki halinde olarak Kürt sorununu, Avrupa kamuoyu ve uluslararası kuruluşların gündemine sokma gayreti içindedirler. İran, resmi düzeyde değil ama tıpkı Suriye gibi; İstihbarat Örgütleri vasıtasıyla PKK ile iyiilişkiler içersinde dir. Bu iyi ilişkiler özellikle 1990 yılından sonra doruk noktasına çıkmıştır.169 Irak ise; 1988 yılında BARZANİ ve TALABANİ Peşmergelerini kimyasal silahlar ile saf dışı bıraktıktan sonra Kuzey Irakta çok büyük bir alanı PKK'ya tahsis etmiştir. Irak hükümeti; Körfez Savaşı sırasında diğer terörist örgütlere yaptığı gibi PKK'ya da büyük imkanlar vaad etmiştir.
Geçmişte Sosyalist ülkeler adına ve daha çok Suriye'yi devreye sokarak PKK'yı yaşatmak için büyük gayret sarf eden Bulgaristan işe son dönemlerde oluşmasında büyük emeği geçen PKK üzerindeki inisiyatifini batılı ülkelere kaptırmış durumdadır. Kısaca, PKK'ya dış destek bu kabaca sıraladığımız ilişkilerden gelmektedir. Türkiye'ye komşu olan veya olmayan bu odaklar aynı zamanda bir çok bakımdan Geri Cephe rolü de oynamaktadırlar. Geri Cepheden kastımız; İkmal, iaşe, güç takviyesi, eğitim, manevra, geri çekilmelerin yapıldığı alanlardır.
1984 yılına kadar Suriye ve Lübnan sahası PKK'ya muazzam bir geri cephe rolü oynadı. Bualan PKK ve APO'yu örgütsel yok oluştan kurtardı. APO'nun örgütü sevk ve idare merkezi oldu.Kongre ve konferansların güven içinde yapıldığı, her türlü eğitim ve takviyenin mümkün olduğu, örgüt içinde temizlenmesi gerekenlerin, rehin alınanların rahatlıkla kurşuna dizildiği bir alandı. Bu alan rolünü oynamaya devam ediyor. Suriye kendi topraklarındaki Kürtleri APO'ya her bakımdan kullandırarak ve PKK'ya satarak Kürt sıkıntısına karşı kendisini emniyete aldı. PKK'nın bunların içinden yüzlerce eleman ve milyarlarca
lira para almasını sağladı. PKK'yı kullanarak kendi Kürtlerini düşmanına, Türkiye'ye hem de Arap çıkarları için savaştırdı.Kuzey Irak ve İran sahası, 1982 yılından başlayarak PKK'nın adeta cirit attığı bir alan durumuna geldi. PKK'nın ülke içinde gerçekleştirdiği bunca katliam hep Suriye, Irak ve İran da planlandı.
Gruplar buralarda oluşturuldu. Silahlar buralarda ele alındı. Eğitimler buralarda tertiplendi. Türkiye'de sıkışan gruplar buralara geri çekilerek kendilerini
garantiye aldılar. Kışlarıbu ülkelerde geçirdiler ve geçirmeye devam ediyorlar.170 Adı geçen ülkelerden Türkiye'ye binlerce rejim muhalifi gelip sığındı. Hatta İran'dan gelenlerin sayısı yüzbinler le ifade ediliyordu. Onlar, Türkiye'yi bir çiftlik gibi kullandılar. Onların hiç biri Türkiye tarafından kendi ülkelerine karşı kışkırtılmadı veya rehin alınmadı. Fakat Türkiye'den oülkelere giden herkesin başına bir istihbaratçı çöküyor, onlara; "Ya Türkiye'ye karşı tekrar silahlanıp dövüşeceksin, ki dövüşeceksen biz sana her türlü kolaylığı sağlayacağız, ya daburadan gitmelisin" denilebiliyor.Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, Türkiye'den gidenlerin PKK militanlarının kucağınadüşmesi için her türlü tedbiri almış durumdadır. Yunanistan, PKK'nın her türlü eğitim,propaganda ve Türkiye'ye sızma faaliyetleri için bütün olanaklarım seferber etmiştir. Avrupa, PKK'nın yayıncılık faaliyetlerinde baş rolü oynamaktadır.
PKK'YA KİTLEDESTEĞİNİN DURUMU (1991-1992)
APO ve PKK'nın her dönemde gerçek anlamda güçlü dış destekçileri olmuştur ancak yurtiçinde kitle desteği hep izafidir. Çünkü, PKK kitle desteğini daima
korkutarak sağlamıştır. Bununiçin de bu destek göreceli ve yanıltıcı olagelmiştir.Bu izafi destek seyircileri korkutmamalıdır. Baskı ve sindirmeye dayalıdır.
PKK, önce zayıf ve savunmasız a yanaşmış ve "Davamızda haklıyız değil mi?" diye sormuştur. Karşısındakinden mecburen ve korkudan doğan bir "EVET" cevabı alınca, "İşte gerçek bir yurtsever". diyerek kitle desteğinden bahsetmeye başlamıştır. Ondan sonra o "EVET"in sahibini adeta rehin alarak oraya
engerek gibi çöreklenmiş, daha geniş bir çevreye saldırmıştır. Bu çevre içinden devletin koruma-sızlığına rağmen canını ortaya koyarak, "HAYIR" diyen biri çıktığında, MİT- AJAN- HAİN damgasını vurup katletmiştir. Bunun üzerine, beladan kurtulmak için çok kişi kerhen "EVET"çi olmuş ve bu durum 171 kısa sürede paniğe dönüşerek "EVET"çileri çoğaltmıştır.Böylesi bir ortamda bir sürü işsiz güçsüz takımı, bir baltaya sap olamadıkları için hazırdaki"EVET"çilere baş olmak maksadıyla piyasaya çıkmış ve APO'ya militan olmuşlardır.Bir kısım profesyonel, bu ortamı bezirgan mantığıyla kullanmak ve siyasi, sosyal, ekonomik gelecek sağlamak için bu "EVET"çileri bir sağa bir sola koşturmuş tur."EVET"çi olanlar birer oyuncak durumuna düşürüldüklerini farket-mişlerdir ama bir kere"EVET"çi olduktan sonra "HAYIR"cı olmanın öldürülme dahil yaratacağı problemleri göğüsleme cesareti gösteremediklerinden hep bir kurtarıcı için dua etmişlerdir. 12 Eylül öncesi ve sonrası yaşanan hadiseler, bu durumu teyid eden olaylar ile doludur. PKK niçin BOTAN dediği bölgenin dışında dikiş tutturamıyor? Neden hala Hilvan, Siverek,Nizip, Suruç ve Batman il merkezinde istediği gibi at oynatamıyor? Nedeni çok açıktır; Buraların ağzı 12 Eylülden önce yanmıştır. Ama BOTAN denilen bölgede Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak gibi bölgelerde 12 Eylül'den önce bir tek PKK'lı faaliyet yürütmemişti. Belki "Buralar dağlıktır,buralar sınırlara yakındır..." denilebilir, evet onun da etkisi vardır. Fakat asıl mesele bu değildir.Buralar kolay kolay, zorla tecavüz dışında, ikinci kere kendilerini iğfal ettirmek istemiyorlar.
PKK, BOTAN denilen bölgede yavaş yavaş dersini almaya başlamıştır. Daha bir kaç ay öncesine kadar APO, BOTAN daki militanlarına gönderdiği talimatlarda
"Otoritemizi kabul etmeyenlerin evdeki faresine kadar başını ezin, göçertin. O topraklarda tarafsız kimse olmaz, yabizdendir yada düşman" diyebiliyorken bugünlerde militanlarına; "Bu insanları niye kaçırttınız?İnsansız dağlan ne yapalım? İnsansız devrim olmaz!" demekte hatta işi daha pişkinliğe-vurarak "Bazı adamlarımız TC'ye değil de insanlarına savaş açmıştır!" diyerek halkı yeniden kazanmayaçalışmaktadır. APO bölge halkına yeniden yamanabilir mi? Onu zaman gösterecektir.
O zavallı insanları yeniden, bir kere 172 daha APO ve canilerine yem ederlerse binlerce defa yazıklar olsun!Issız dağ başlarındaki, kuytu vadilerdeki, kimsesiz
ve savunmasız insanlarımız, bugün APO'nuni zafi olarak kitle desteğini teşkil etmektedirler. Yine bazı şehir ve kasabalarda sığıntı gibi yaşayan, hiç bir işi ve
gücü olmayan bir kısım insanlar ekonomik, kültürel ve sosyal
problemlerinden dolayı gene izafi olarak APO'nun yandaşı ve kitle desteğidirler. Bu kalabalıktan etkilenen ve çeşitli endişelerle bunlarla birlikte hareket eden
bir takım kişilerde APO'nun destekçisi konumuna düşmüşlerdir.Öte yandan bazı Mercedes arabalı, entel bar müdavimi soysuz, insan simsarları da bu insanları istismar ederek ve bu gariplerin kanlarını pazarlayarak siyasi, ekonomik ve sosyal avantajlar elde etmektedirler. Üstelik bu çakal sürüsü, Türkiye'de kamuoyu oluşturabilmekte ve bir takım hareketlere yön verebilmektedir. APO'nun kitle desteği yalnız bunlar değildir. Türkiye metropollerin de ki sorunlu üniversite öğrencileri, yine buralarda işsiz güçsüz insanlar, Avrupa'ya iltica talebinde bulunmuş ve hayalleri yıkılmışlar, Avrupa'da işçi iken PKK militanlarınca rehin alınmışlar da PKK'nın kitle desteğidir.
Peki, denilebilir ki; bu topraklarda APO'nun hiç mi gönülden destekleyicisi yok? Evet var! Var ama kaç kişi, niçin, ne amaçla? 9 AĞUSTOS 1991 günü
Abdullah ÖCALAN bakınız ne diyor:" PKK lılaşmayı Türkiye'de de biraz yürütüyoruz. PKK'nın etkilerini bizzat PKK çalışma tarzıyla Türkiye'de ilerletiyoruz.
Belki de devrime biraz da uzun süre biz önderlik edeceğiz.Türkiye'de devrimci değerleri biz ayağa kaldıracağız. Eskiden onlar bize öğretiyordu, şimdi biz öğreteceğiz;
onlar bize bir şeyler veriyorlardı, biz şimdi bir şeyler vereceğiz, veriyoruz da. Türkiye halkını dost etme, Türkiye devrimcilerini güçlendirme ve en önemlisi de oradaki Kürdistanlı potansiyeli örgütleme; hem Türkiye'nin mücadelesinde çok aktif bir dinamik öge haline getirme devrimci bir öge, önemli devrimci bir öge haline getirme,
hem de Kürdistan'a taşırma yani boşaltılan Kürdistanı tekrar bir karşı boşaltma 173 ile örgütleyip Kürdistan'a yollama, devrime orada katma ve daha çok Kürdistan'a yollayıp katma gibi çok belirgin bazı eğilimlerle hareket ediyoruz. Çukurova'nın yarısı Kürtleşmiş durumdadır.Çukurova aslında yan yarıya Kurttur. Kısmen Fellahtır, kısmen de Türktür ama, bence Kürtler giderek çoğunluğu da alacak. Bir nevi yarı Kürdistan eyaletidir, Çukurova...Istanbul'da 2-3 milyon Kürt var. Yani 5-6 vilayet değerinde bir çalışma alanıdır. İzmir'de 2 Vilayet değerinde, Konya'da l vilayet değerinde kürt var. İç Anadolu'da l milyon; tam bir eyalet,Ege 'de en az l eyalet; giderek Antalya, Burdur, Isparta'da işçiler turizm sektörü dolayısıylakayıyor, orası da öyle Neredeyse Kürdistan'ın 8 Eyaleti de Türkiye'dedir. 8 Eyalet bu tarafta, 8 Eyalet orada. Dolayısıyla böyle bir ağırlığı vardır. Türkiye çalışmalarının...
"Evet bu sözler kelimesi kelimesine APO'nun belirttiğimiz tarihte "Görevlere önderlik tarzında yaklaşmanın esasları üzerine" isimli konuşmasından alınmıştır.
Bu sözleri ne olur ne olmaz, ama hiç olmazsa "Sağır Sultan" duysun diye yazıyoruz. Gelecekte Türkiye'de neler olabileceğini ilgililer sonradan, "Biz Duymamış tık!" demesinler.
PKK'NIN PROPAGANDA İMKANLARI (1991-1992)
Başından beri Abdullah ÖCALAN ve PKK, propaganda vasıtası olarak silahlı eylemi kabul etmiştir.
Silahlı propagandaya "Devrimci Şiddet" adını koyan da kendisidir. Büyük ve sansasyonel bir eylemin yüzlerce hatibin konuşmalarından, binlerce sayfa yazılı kitap ve dergiden daha etkili neticeler verdiği bilinmektedir.Türkiye gibi bir toplumda beyinlere hitap etmektense göze ve kulağa hitap etmek dahaavantajlı dır. Ayrıca yapılan bir eylem neticesinde tüm basının olayı manşetten vermesi gibi imkan başka hiç bir ülkede kolay bulunacak imkan değildir. Olayı duyan tüm insanlar gönüllü hatiplik yaparak olayla ilgili bilinçsiz değerlendirmeler nasıl olsa yapacaklardır.174 O halde, APO neden zor olanı seçsin?
APO niçin zor olan yolu; yetişmiş insan, mantıklı insan,teknik ve organizasyon gerektiren yolu tercih etsin? Eylem sırasında eylemi yapanların ölme, sakatlan ma, yaralanma, yakalanıp ağır cezalara çarptırılma gibi durumları olabilir. Olsun! APO için fedai mi yok?Böylesi bir toplumda herkes istediği şartları oluşturduktan sonra, istediği kadar adamı istediği biçimde kullanabilir. Yeter ki bütün insanlık değerlerini APO gibi yitirmiş olsun.Toplumumuzda bir silah patladığı zaman panik başlar.
Yine bu toplum silah patlatanı kahraman ilan eder. Ona insan üstü vasıflar yakıştırır. Tek tek şahısları kastetmiyoruz, genel olarak bu böyledir.
Dağın başında, mezrada yaşayan insanımızla, İstanbul'un göbeğinde oturan da aynıdır. Dağdaki çobandan tutun, en sorumlu kademelerdekilerde bile bu
eğilim mevcuttur. İşte Abdullah ÖCALAN'ın propaganda gücünün temel esprisi buradadır. Bugün, bu gücü en şiddetli biçimde sürdürmektedir.
1991 yılı Aralık ayında basınımızdan bir manşet;"APO ile görüştük! 1992 yılı baharına kadar eylem yok! "Manşet bu ama gerçek öyle mi?Kırsal kesimde PKK'nın geçici üs olarak kullandığı bölgeler bellidir. Bu mücadele 8 yıldır devam ediyor. Görevliler değişti, PKK militanları değişti ama coğrafya değişmedi.
Yüksek yerlere kar düştü. Örgüt gruplarının manevra imkanları çok azaldı. Adam her sene olduğu gibi gene kazık çaktığı alanlarda oturup eğitim, konferans,
seminer vb. gibi çalışmalar yaptı. Dar alanda eylem yapıp başını neden belaya soksun?Fırsatını bulup bir iki devriye veya keşif kolunu pusuya düşürdü,
küçük bir iki karakol ile Köy korucularına saldırdı ve 1991 kışında da gene kan döktü. Demek ki basın yanılmış. Görüldüğü üzere basit bir örnekle PKK'nın propaganda imkanlarına göz atmaya başladık. 175 en iyi Basının, bilinçsiz örgüt propagandasına yardım kampanyasına ek olarak; PKK, imkanlarının son derece gelişmesine paralel düzeyde başta Almanya olmak üzere broşür ve gazeteleri bastırıp,her türlü yol ve yöntemi kullanarak dağıtımını, okunmasını sağlamakta dır. Diğer yandan afiş, poster, pul, bildiri gibi yaygın malzemeleri de propaganda ve ajitasyon amaçlı olarak kullanmaktadır.
Bu alanda kullandığı bir diğer malzeme de video ve teyp kasetleridir.
Özellikle video kasetleriyle yurt içinde ve yurt dışındaki kitlelerde yaygın propaganda, çarpıtma ve ajitasyon çalışmaları sürdürmektedir. Lübnan kampların da Askeri eğitim sonrası yapmış olduğu tatbikatları görüntüleyerek, bunlara Kuzey Irak'ın yeşil vadilerindeki grupların yürüyüşlerini, istirahatlarını, halay çekişlerini, zaferlerle sonuçlanan hayali çatışmalarını da ekleyerek halka sıcak odalarında seyrettirmek te, eleman temini ve kitle desteği yolları araştırmaktadır.
Bu filmleri seyreden insanlar, PKK gerillalarının son derece idealize edilmiş görüntülerini seyrediyorlar ve elbette cazibesine kapılıyorlar.Özellikle, işsiz-güç süz takımı ve bilinçsiz genç kesim o görüntülerdeki fantastik ortama kavuşmak, o ortamda yer almak kişilerden biri olmak, düşmanı(!) alt eden çatışmalardan
zaferle çıkmak, köy halkı tarafından coşkuyla karşılanmak, o zümrüt vadilerde piknik yapıp Göreve de katılmak için elbette can atıyorlar. Ayrıca doğrudan yüz yüze yapılan propaganda ve ajitasyon çalışmaları yürütmektedir. Avrupa'da geceler tertip edilerek yüzde doksanı yalan çarpıtılmış haber ve yorumlardan oluşmuş konuşmalar ile kitle tahrik edilmekte; "Kurtarılmış bölgelerimiz, ordularımız, tugaylarımız alaylarımız vardır, düşmanın şu kadar uçağını, şu kadar helikopterini düşürdük, şu kadar tank ve zırhlı aracını imha ettik, çok yakında devlet kuruyoruz, devlet ve ordu kademeleri içindeki yerinizi bir an önce alın; Öncü olun, baş olun, geride kalmayın vb." denmekte, dinleyiciler adeta iğfal edilerek ardından video, slayt gösterileriyle temsil, folklor ve marşlarla insanlar gaflete düşürülerek para, mal ve benzeri şeylerin yani 176
ALINTIDIR;
http://tr.scribd.com/doc/49597985/Cem-Ersever-Kurtler-PKK-ve-A-Ocalan
***