3 Aralık 2017 Pazar

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ ORSAM SÖYLEŞİLERİ BÖLÜM 6

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ ORSAM SÖYLEŞİLERİ BÖLÜM 6



ORSAM: Aydın Bey öncelikle hoş geldiniz. Irak 7 Mart’ta yeni bir süreç yaşadı. Siz seçimleri kendi açınızdan nasıl değerlendiriyorsunuz? 

              Aydın Maruf7*: 
7. Irak Türkmen Cephesi Erbil Milletvekili Adayı ve Suriye Temsilci Yardımcısı Aydın Maruf 22 Temmuz 2010

  Her zaman Erbil Türkmenleri ITC’ye karşı olarak düşünülüyordu. Ama bu böyle değildir. Irak’taki Kanada Büyükelçiliği, seçimlerden sonra Türkmenlerle 
ilgili bir çalışma yaptı ve ITC’ye Erbil’de birçok yerden daha fazla oy çıktığı tespit edildi. Yani Erbil Türkmenleri ITC’yi destekledirler. 

   Sizin tahmininize göre ne kadar oy çıktı? 7 Mart’ta dikkate değer bir oranda seçim ihlali yaşandı. Bizim 7 Mart günü Erbil’in çeşitli bölgelerindeki okullardaki 
gözlemcilerden aldığımız bilgilere göre, sadece 70 okulda 3450 oy çıkmıştır. Erbil’de toplam 480 okul var. Bu sonuçlar sadece Türkmenlerin olduğu mahallelerden de alınmamıştır. Buna dair kanıt sayılabilecek bazı olgular var. Mesela 8 Mart’ta bir yetkili Erbil’den bir Türkmen’i arayıp “Aydın Maruf bu kadar oyu nasıl almış?” diye soruyor. Türkmen arkadaşımız da “Biz Aydın’ı tanıyoruz. Fakir bir ailenin çocuğudur. İyi bir adaydı. Erbil’de Türkmenler onu destekledi” demiş. 

Yetkili “Aydın Maruf çok fazla oy almış. Hatta parlamentoda olacağı kesindir. ITC’nin oyları onun sayesinde böyle yüksek çıktı” demiş. Beni arayıp bunu söylediler. Hatta tebrik ettiler. Ben telefonu kapatıp hemen Neçirvan Mustafa’nın yardımcısını aradım. Beni tebrik etti; “İnşallah parlamentoda görüşeceğiz. 

Bizim gözlemcilerimizden aldığımız bilgilere göre sen parlamentoya giriyorsun. Aldığın oy 50 binden daha fazladır”, ifadesinde bulundu. Fakat Irak’ın kuzeyindeki hakim gruplar, oyları daha Bağdat’a gitmeden alıp kendi çıkarlarına göre değiştiriyor.Yani Erbil’deki Türkmen varlığı belli olmasın diye oylar siliniyor. 3000 civarında oy gönderiliyor. 2005’te de böyle yapıldı. 

Şimdi de aynısı yapılıyor. Bu ne zaman düzelir? Kürt gruplar demokrasiye inandığında. İkincisi ITC’nin gelecek seçimlerde 500 okul varsa 500 
okula da gözlemci göndermesi lazım. Sonuçlar açıklanmaya başladıkça kazandığımı söyleyen yetkiliyi arattım ki ciddi bir görevdedir, telefonuna 
cevap vermedi. Neden? Çünkü durum değişti. Sonra “Bu konuyu konuşmayalım, benim başımda belaya girer” demiş. Yine başka biri daha aradı. 
O da “Erbil’de Aydın’ın birçok oy aldığına biz şahidiz” dedi. Gorancılar da bunu kabul ettiler. “Bizim oylarımızda çalındı; ama gün gelecek Erbil’de Türkmenlerin varlığı kabul edilecek. Siz savaşmaktan vazgeçmeyi” dediler. Buradan hareketle Goran’ın Türkmenlere biraz daha yakın olduğunu söyleyebilir miyiz? 

Evet. Türkmenlere daha yakınlar. Seçim zamanında konuşmalarımda da söylüyordum. Gorancılar KDP’den, KYB’den daha gerçekçiler. 
Politikaları bize daha yakındır. Aslında bundan Talabani rahatsız oluyordu. Hatta son zamanlarda bazı gazeteciler “Goran’la ITC’nin arasında gizli anlaşmalar var” diye yazdılar. Bir ITC Kerkük Sorumlusu Erşad (Salihi) Bey’in bir de benim konuşmamı almışlar. Talabani’ye yakın 15 Kürt gazetesi bunu manşet olarak verdi. Bir seçim propagandası haline getirdiler. Konuşmalarımızın altına “ITC Kürdistan’a karşıdır. Bırakın Kerkük’ü, Erbil’i bile Türkmen şehri olarak görüyorlar” diye not düşüyorlar. Hiç Goran’la işbirliği yapmak gibi bir şey düşündünüz mü? 

Hiç düşünülmedi. Ama onlarla ilişki kurmak hiç olmazsa Kürtler ve Türkmenler arasındaki ilişkiyi güçlendirirdi. Bizim açımızdan özellikle Erbil bölgesinde olumlu olabilirdi. Goran diğerlerinden daha ılımlı. Demokrasi için çalışıyorlar. Irak demokratikleşirse Barzani’nin ve Talabani’nin biteceğini biliyorlar. 
Bundan sonra bölgede neler yapmayı planlıyorsunuz? En başta Kuzey Irak’ta muhalefet olan partilerle işbirliği kurmamız lazım. Kürt gruplar bir toplantı 
yapmışlar. “Barzani ve Talabani’nin kurduğu ittifak parlamentoda bağımsız davranacak” denmiş. Yani bu toplantıya katılan Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Cemaat parlamentoda bağımsız hareket etmek istiyor. Bu da demek 
oluyor ki Kürt gruplar eskisi gibi birlik içerisinde hareket edemiyor. 

Kürt İslamcıların samimiyetine inanıyor musunuz? 

Hayır. Ama şöyle bir şey var, özellikle tartışmalı bölgeleri bu gruplara karşı çok kullandılar. Kabul görmüyorlar. Hakim Kürt gruplar burada ne yapmak istiyorlar? Bir, iç politikalarında Kerkük meselesini tüm gruplarda dile getiriyorlar. Eğer 
kimse buna destek vermezse hain ilan ediyorlar. Ama bu, bu dönem için geçerli. Irak’ın kuzeyinde demokrasi gelişirse, Talabani ve Barzani silahlı 
gücüyle baskı yapamazsa, bunların görüşü Kerkük konusunda değişir.

Peki, Kerkük konusunda ne düşünüyorlar 
sizce? 

Talabani’nin bundan sonra Kerkük konusunda tutumu değişebilir. KYB’nin içerisinden çıkan Goran Hareketi’nin lideri Neçirvan Mustafa’nın da etkisi var burada. Goran’ın Kerkük’ten aldığı 37 bin oy önemli bir rakamdır. Ancak şimdi 
Kürt gruplar arasında yeni denge ortaya çıktı. Erbil’de KDP, Kerkük’te KYB ve Süleymaniye’de Goran. Bunlar bir gerçek. Şimdi baktığımız zaman 
Barzani’nin 29, Talabani’nin 13 sandalyesi var. Aradaki fark oldukça büyük. Bu Talabani’ye yakışmayan bir rakamdır. Kurulduklarından beri birbirlerine karşı mücadele veriyorlar. Bu duruma gelmelerine Goran sebep değil. Goran’ı 
da KYB ile birlikte hesap etseniz bile o rakama ulaşmıyor. Yine KDP önde geliyor. Goran burada bir avantaj kazandı. KYB-KDP itilafı şuana kadar Goran’ı kabul etmiyordu; ama artık ettiler. 

Özellikle Talabani Goran’ı bir rakip olarak hiç görmedi. Ama Goran şimdi rakip olduğunu kanıtlanmış oldu. Bunu da Barzani yaptı. KDPKYB arasında önceden stratejik bir anlaşma vardı. KYB için çok önemli iken KDP için hiçbir 
değeri yoktur. 

Bu 2004’te ki stratejik anlaşma mı? 

Evet. Bu anlaşmadan KYB büyük bir darbe gördü. Bu anlaşma Talabani ve Barzani arasında yapılmıştır. Alt kadronun haberi yoktur. Barzani için bunu bir önemi yoktur. Ama Talabani için bu önemlidir. Çünkü alt kadrosunda demokrasi 
daha ileridedir. KDP ile KYB arasındaki bu anlaşma ayrılmalara neden oldu. Mesela KYB’den bazı kişiler anlaşmayla ilgili tepkili. KYB içindeki muhalefetin bu anlaşmanın yüzünden olduğunu söylüyorlar. Bu anlaşmadan KDP fayda 
gördü. Hiç olmazsa KYB’yi böldü. 7 Mart’ta yapılan seçimlerde, KDP siyasi partiler içinde çok güçlü çıktı. Bu anlaşmayı olumsuz etkileyebilir. 

Peki, bu Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime 
nasıl yansır? 

Dr. Berham Salih, KYB’nin başbakan adayıydı. Bu döneme kadar siyasi, sosyal, ekonomik bir faaliyette bulunmadı, sadece idari, mali durumlarla uğraştı. 
Berham Salih, başbakan olmasına rağmen Irak’ın kuzeyindeki etkisi de oldukça sınırlı. Erbil ve Duhok da zaten Barzani’nin etkisinde olduğundan bir varlık gösteremiyor. 
Buradaki atamaları bile KDP yapıyor. Bu durumdan Berham da çok rahatsız. Özellikle Neçirvan Barzani’nin Berham Salih’in haberi olmadan Türkiye’yi ziyaret 
etmesi onu çok rahatsız etmiş. Erbil’e gittiğimizde tam olarak hükümet kurulma süreciydi. Bazı siyasetçiler ve halkla konuştuğumuzda, Neçirvan Barzani, 
“Berham Salih’in başarısız olması için elinden gelen her şeyi yapar” yorumunda bulunanlar oldu. Niye başarısız olmasını istesin? 
Berham Salihi akıllı bir kişi ve iyi bir diplomat. Ilımlı bir politika izliyor. Ancak Irak’ın kuzeyinde başbakanlık seviyesine yükselmiş birinin mutlaka maddi ve askeri desteği olması gerekir. 

Ancak Salih’e bakıldığında korumaları bile KDP’li. Bu nedenle çok sorun yaşandı. Barzani, “Berham Salihi için hükümet işleriyle uğraşmıyor. KYB’ye hizmet veriyor” diye eleştiride bulunuyor. 
Neçirvan Barzani döneminde günde 20- 22 saat elektrik vardır. Ama Berham başbakan olur olmaz 10 saate indi. Barzani bunu da seçim için kullandı. 
Diğer taraftan Irak’ın kuzeyinde son dönemde politikacı, askeri yetkililer ve gazetecilere yönelik saldırılar arttı. KDP’liler bu durumu da seçim için kullandılar. 
Burada “biz Irak’ın kuzeyinde yönetimde olmazsak, bunlar bir şey yapamaz” mesajı verilmek isteniyor. Berham Salih başbakan olduktan sonra Celal Talabani, eşini, yani Hero Talabani’yi Süleymaniye KYB sorumlusu olarak atadı. Hero Talabani, Süleymaniye’de Celal Talabani’nin talimatıyla iş yapıyor. Erbil ve Duhok’ta da Barzani’nin talimatıyla iş yapılıyor. Bu nedenle Berham Salih siyasi bir çalışma yapamıyor. Sadece açılış yapıyor. 

Atamalar bile parti başkanlarının talimatıyla yapılıyor. Neçirvan Barzani ayrı bir konudur. KDP ayrı bir konudur. Neçirvan Barzani’nin ilerisi için atılımları var. 
Seçimden sonra başarısızlıktan dolayı Kusret Resul suçlandı ve Erbil’i terk etti. Hastalık bahanesiyle Fransa’ya gitti, ardından da KYB Erbil Bölge Sorumlusu 
Adnan Müftü oldu. Yani KYB içerisinde dağınıklık başladı. 

Yani KYB dağılır mı? 

KYB, Goran, İslami Birliği, İslami Cemaat Kerkük konusunda 140. maddede KDP’yi dışlayabilirler. 140. madde konusunda politikaları değişebilir. 
Bundan sonra özellikle Talabani intikam peşindedir. Çünkü Barzani ona büyük bir darbe vurdu. Geçen seçim Süleymaniye’de vuruldu. Goran’dan bu zaten beklenirdi, bu defa Erbil’de KDP’liler onları vurdu. Hatta KYB tarafından yapılan bir açıklamada “biz Erbil’de ki seçimi tanımıyoruz, hata yapıldı” denildi. Kuzey Irak’taki Kürt politikasındaki bu ihtilaf ve tartışmalar Bağdat politikasını da etkiler. Kürtler kendilerini ne kadar birleşik gösterseler de, yavaş yavaş ayrışmalar kendini gösteriyor. Artık KDP’ye ne Talabani ne Gorancılar ne de İslami Birliği güvenmiyor. Tarihlerine baktığınız zaman hepsi KDP’den darbe yemiş. Diğer partilerin de KDP’ye de güveni yoktur. 

Peki, Türkmenler bunun neresinde olur? 

Türkmenleri ikiye ayırıp konuşmamız daha faydalı olur. Irak Türkmen Cephesi şu an Erbil’de kabul görmüyor. Hem Kürtler tarafından kabul olmuyor hem de diğer gruplar tarafından. KDP’nin de Irak Türkmen Cephesinin de yanlış politikaları olmuştur. 2003’ten sonra ITC’nin merkezinin Erbil’den Kerkük’e taşınması, Erbil’deki Türkmenlerde olumsuz etkiler bıraktı. Sonra ITC’ye 2005’te Erbil’de KDP ve KYB’nin desteği ile bazı gruplar tarafından İhtilal yapıldı. 2005’ten 2010’a kadar Erbil Türkmenleri, Kuzey Irak Yönetimi tarafından da Irak Türkmen Cephesi tarafından da kabul edilmediklerini, önem verilmediklerini ve ortada kaldıklarını düşünüyorlar. 
ITC’nin 17 bürosu kapandı. Erbil’i güçlendirmek istiyorsak, Türkmenler’i ayakta tutmak istiyorsak, gelecekte sandalye kazanmak istiyorsak Erbil için başka alternatif bir politika geliştirmek uygun olur. Ben ITC’liyim ama Erbil’de yeni bir oluşuma ihtiyaç var. Bu oluşum ne ITC gibi radikal ne de kukla partiler gibi olmalı. Tam tarafsız, bağımsız bir Türkmen oluşumu gerçekleştirmeli. Bu oluşumda Türkmenlerle iyi bağ kurmak, oradaki halklarla, Kürtlerle iyi ilişkiler kurmak kısaca o bölgeyi kabullenmek önemlidir. O bölgenin şu anki durumda 
kalmasının Talabani’ye çok faydası var ve bunu değiştirmek istemiyorlar. O bölgede Amerikalılar, Fransızlar, Türkler ve dünya ülkelerinin konsoloslukları 
vardır. Etkili bir Türkmen hareketi gördükleri anda orada siyaset değişir. 
Bu yeni oluşumla insanları güçlendirip, cesur insanları başa getirerek yapılabilir. 
Geçmiş politikalardan ders alarak yapılabilir. Yani Erbil, Duhok, Süleymaniye‘de Türkmenlere ait yeni bir yapılanma lazım diyorsunuz. 

Özellikle Erbil merkezli ılımlı bir politika benimseyen, Türkmenleri tanıyan, faaliyette bulunmalarına imkan veren, Kürtlerle iyi ilişkiler içerisinde olan, ama gerekirse Talabani’ye gerekirse Barzani’ye karşı çıkan, gerekirse Türkmen davası için işbirliği yapan, Türkiye ve Kerkük’le iyi ilişkileri olan Erbil’de iyi bir siyaset yapan bir oluşum bu günden elli yıl sonrasına kadar geçerlidir. Bu bölgedeki Türkmen çoğunluğunun istediği oluşum böyle bir yapılanmadır. Artık Türkmenler yeni siyasetçiler istiyor. Geçmişten bu yana Türkmen siyasetçilerin Türkmenler adına çok bir şey yaptıklarını söylemek mümkün değil. Görüyorsunuz Çelebiler, Sanan Ahmet Ağa gibi isimler artık Türkmen siyasetine çok fazla bir şey katamıyor. Siz Çelebiler, Sanan Ahmet Ağa gibi bazı isimlerden bahsettiniz; Erbil’in önemli Türkmen aileleri bunlar. Ancak Erbil’de Türkmen siyasetinde rastlaığımız durum biraz farklı. Yani her ailenin etrafında bir grup Türkmen’in toplandığı görülüyor. Hepsi birbiriyle görüşmesine rağmen ortak bir politika izleyemiyor. Bahsettiğiniz isimler çok değerli insanlardır. Türkmen Kardeşlik Ocağı, diğer kukla partiler, ITC bunların hepsi, 1995’ten 2010’a kadar hiçbir değişim getirmedi. Bir insan daha fazlalaşmadı, bir insan daha aydınlatılmadı, yeni biri siyasete girmedi. Bu yanlış. 

Peki, bunları dışlayarak bir siyaset yürütülebilir mi? 

Ben etkisiz kaldılar demiyorum, ama etkili de olamadılar, rolleri bitti. Bizim orada araştırma yapmamız, yeni oluşumda aktif politika izleyecek etkili insanlar 
bulmamız lazım. 15 yıldır hep aynı insanlar, aynı gruplar. Bu diğer Türkmen bölgelerinde de geçerlidir. Ortaya çıkmış yeni Türkmen siması yoktur. 
Ancak Erbil’deki Türkmen siyaseti göz önüne alındığında hemen hemen bütün Türkmen partilerinin ITC’de görev yapmış kişiler tarafında kurulduğu görülüyor. Buna rağmen ITC Erbil’de faaliyet gösteremiyor. Buna gerekçe olarak ITC’nin Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi tanımaması gerekçe gösteriliyor. 

Burada önemli olan bölge yönetimini tanıyıp tanımamak değil. Önemli olan bölgesel yönetimden izin alabilmek. İzin almak ve bölgede siyaset yapmak için bölgesel makamlarla ilişki kurmanız gerekiyor. İzinsiz bir yapılanma kurmanız 
mümkün değil. İzin almadan kurulacak bir yapı emniyet tarafından kapanır. Sonra da partiyi koruyamayan insanlarını nasıl korurlar diye düşünülür. İzin alındığı zaman Erbil’de bir teşkilatlanma kurabilirsiniz. İnsanları Türkmen davası noktasında aydınlatabilir, bu arada da Kerkük, Musul Türkmenleriyle iyi ilişkiler kurmayı gerçekleştirebilirsiniz. 

Kürtlerle iyi ilişkiler içinde olup, Türkmenler için çalışan bir siyasi hareket düşünülüyor. Bu Çelebilerin veya İhsan Doğramacı Erbil Vakfının yürüttüğü siyaset tarzına uyuyor mu?

Onlar sosyal konulara ve ticarete önem verdiler, eski grupla devam ettiler yani değişik bir şey olmadı. Bizim hedefimiz yeni insanları cepheye katmak, parlamentoya dahil etmek ve dünyaya tanıtmak. Bu insanlar var, ama bazı nedenlerden dolayı siyasete girmemişler. Çözüm için bu uygun olabilir. Şu ana kadar Türkmenler iki siyaset üzerine çalıştılar. ITC, bürosu ve izni olmadan 
çalışıp etkili olmadı, diğer kukla partiler de maaşını aldılar bir şey yapmadı. Ya ITC’nin siyasetini değiştirip, Kürtlerle iyi ilişkiler kurmalı ki, bu zordur. ITC yönetimi Erbil için kendini riske atmaz. Gerçi yeni oluşum için de kolay olmayacaktır. Ama Erbil’i böyle bırakmak yazık olur, düşünmek zorundayız. 

Ancak diğer taraftan bakıldığında oturmuş bir Türkmen siyasi kitlesi görülüyor. 
Bunları tanıyor olabilirler. Ama ne kadar sayar severler mühim olan budur. Bu seçimlerde niye ITC bayrakları astılar? ITC az da oy alsa seçtiler. Türkmen halkı “hiçbir Kürt grubunda olan Türkmen’e oy vermeyeceğiz”, dedi. Bunlar önemlidir. Klasik görüşlerle bir şey yapamıyoruz. Erbil’de 60 mahalle, 200 sokak var. Ama hiç Türkmen ismi yok. Eğer 4-5 mahallenin ismini Türkmence yaptığınız zaman diğer Türkmen bölgelerinden de size destek gelir. Yönetimden izin almadan bunu nasıl yapacaksınız? Ben yönetime diyorum, özellikle KDP bölgede Türkmenleri ihmal ediyor. ITC’ye önem vermiyor. 1997’den bu yana ihmal politikası izliyor, Türkmenleri parçalamaya çalışıyor. Kendilerine ait 5-6 siyasi parti kurmuş. Türkiye ve Avrupa’ya “ben demokrasi taraftarıyım” diyor. Ama Türkmenlere kota olarak 5 parlamento üyesi ve 1 de bakan bırakılmış. Bunların önemi yoktur. 

Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimde bakan olan ve ITC’nin eski Başkanı Sinan Çelebi’nin hiç etkisi olmadı mı bölgede ki Türkmenlere? 

Olmadı. Hatta tepki çekti. Aslında kendisinden çok şey bekleniyordu ama yapamadı. Belki de izin verilmedi. Bölgede siyaset yapamadılar. 1997’den 2010’a kadar Kuzey Irak’ta yönetiminde hiçbir Türkmen siyasi parti başkanı, Bakan olarak görev almamıştır. 

Ancak eski ITC başkanlarının hep bakan olduğunu gördük. 

Bu konuda farklı bir şey söylemek istiyor. Benim söylediğim aktif siyasetçilerdir. Mesela Cevdet Naccar, Türkmen Kültür Merkezi Başkanıydı. Bakan oldu. Vedat Arslan, Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanıyken, bakan oldu. Sinan Çelebi de 
dışarıdan bakan oldu. Yani görevleri siyasi değil, kültürel ve sosyal bunu söylemeye çalışıyorum. 
Burada hala KDP’nin siyasal olarak bizi kabul etmediği ortaya çıkıyor. Böyle bir tesadüf olamaz. Türkmenlere bir hak tanıyorsunuz, ama siyasetçine bakanlık görevi vermiyorsunuz ya da kültürel alanda bakanlık veriyorsun. Mesela 
tarafsız birine bakanlık verilebilir, ama istemiyorlar. Bunu sadece KDP yapıyor, diğer gruplar yapmıyor. Erbil’de biz ne kadar güçlenirsek, Kerkük için de o kadar iyi olur. Hiç olmazsa Kuzey Irak’ta Kürtleri rahatsız edersin. 

Bu Rahatsızlık Türkmenleri hedef haline getirmez mi? 

Bakın Türkçe’de çok güzel bir söz vardır; “hamama giren terler”, diye. İşte siyaset yapan da riske de girer, hedef haline de gelir. Sadece ben değil, 
başkası da olabilir. Yani cesaretli o bölgeyi bilen, Kürtlerle, Türkmenlerle iyi ilişki kuran, kimseye tabi olmadan bu siyaseti orada yürütmeli. 
Siz bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz? Ben bundan sonra Suriye’ye gideceğim. Suriye temsilciliği yardımcılığına bir süre davam edeceğim. 
6 ay sonra Erbil’e döneceğim. Erbil de siyaset mi yapacaksınız? 
O duruma bağlı belki avukatlık yaparım. 
Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.


ORSAM: Öncelikle kendinizi bize tanıtır mısınız? 

         Abdullah Bayraktar8*:
8*. Irak Türkmen Adalet Partisi Ankara Temsilcisi Abdullah Bayraktar 2 Ağustos 2010

 1983 yılında Ankara’ya yerleştim. Türk vatandaşıyım. Dört çocuğum var. Ticaretle uğraşıyorum. Gümüş ve yarı değerli taşlar üzerinde çalışmaktayım. 
Konu itibariyle de Adalet Partisi Ankara Temsilciliği’ni yapıyorum. Partimizin kuruluş yılı olan 2004’ten beri Ankara Temsilciliği görevini ben yerine getiriyorum. 
Ben Kerkük’te doğdum. Ortaokul mezunuyum. Birkaç yıl medreselerde sorumlu olarak çalıştım. Adalet Partisi hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? 

Irak’ta Şii var, Sünni var, Kürt var, Türkmen var. Muhafazakâr insanlarımız çatısı altında toplanabilecekleri bir parti istiyorlardı. Biz 2004 yılında Adalet Partisi’ni kurarak bu açığı kapatmaya çalıştık. Davamızı bu parti çatısının altında sürdürüyoruz.

Parti yönetimi kimlerden oluşuyor? 

Bizim genel merkezimiz Kerkük’tedir. Diyala’da, Musul’da, Tuzhurmatu’da şubemiz var. Ben parti şurasındayım. 35-40 kişilik bir şuramız var. 
Yönetim kurulunda, Enver Bayraktar başkanlık yapıyor. Hasan Turan, Cevdet Zulal, Kemal Beyatlı ve İsmail Ahmet yönetim kurulumuzu oluşturuyor. 

Ankara’daki temsilciliğin yönetiminde kimler var? 

Oğuz Türkmen, Fuat Terzi, İmat Nurettin var. Bir de merkezi İstanbul’da olan bir derneğimiz var. Adı Türkmen Adalet Derneği. Derneğin Başkanı Mithat İbrahim. Başkan Yardımcılığını da ben yapıyorum. Yönetimdeki kişilerin hemen hemen birçoğu vatandaşlık almış. Genelde Kerküklüler var. Saygın Bey Altunköprülü. Cengiz Türkmen Altunköprülü. Türkiye’de yaklaşık olarak 200 civarında bir üyemiz var. Bağdatlılar, Erbilliler, Kerküklüler var. Ama ağırlık olarak, %80 oranında, Kerküklü üyelerimiz var. 

Peki, faaliyetleriniz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? 

Kerkük’te birkaç tane kuruluşumuz var. Birisi Irak Türkleri Hayır Cemiyeti. Bu cemiyet gıda maddesi başta olmak üzere, elbise, ayakkabı, okul eşyaları dağıtıyor. 
Yaklaşık olarak 1000 civarında yetime yardımcı olmak isteyenlerden aylık 40-60 $ arası maaş alıp dağıtıyoruz. Aradaki irtibatı biz sağlıyoruz. O maaş direk yetime aktarılıyor. Ayrıca yetimlerimizin tüm ihtiyaçlarına vermeye çalışıyoruz. 

Peki, Türkiye’de ne gibi faaliyetler yaptınız? 

Buradan Kerkük’e erzak ve giysi gönderdik. Ayrıca kendi aramızda toplantılar düzenliyoruz. Bazı belediyelerden yardım alıp ihtiyacı olan Türkmen ailelere dağıtıyoruz. Bayramlarda, ramazan ayında yardımlar yapılıyor. Bazı hastalarımızı kendi imkanlarımız dahilinde Irak’tan getirip Türkiye’de tedavisini sağlıyoruz. Peki, bu faaliyetleri yapmak için desteği nereden alıyorsunuz? 

En büyük desteği Deniz Feneri sağlıyor. Can Suyu Derneği’nden de yardım alıyoruz. 

Türkiye’de işbirliğinde olduğunuz siyasi parti, sivil toplum kuruluşu var mı? Bizim siyasetle ilgili bir bağımız yok. O adım henüz atılmadı. Mesela ben temsilciyim, fakat makamım yok. Bizim en büyük sıkıntımız bu. Maddi imkânsızlıktan dolayı büromuz bile yok. 
Ankara siyasetin kalbi. Türkiye’de Türkmen lobisi çok zayıf. Birkaç kuruluş var. Her zaman onlar çıkıp bir şeyler söylüyor. Bunu hareketlendirmek lazım. Ama her şey maddiyata dayanıyor. Biz de yavaş yavaş bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. 

Var olan Türkmen kuruluşlar varken, neden ayrı bir parti kurmayı tercih ettiniz? 

Çok güzel bir soru. Konuşmamın başında da değindiğim gibi, biz “muhafazakâr Türkmenlere” cevap verdik. 
Peki, parti içinde mezhepsel bir ayrım var mı? Hayır, kesinlikle yok. Mesela Telafer’de yüzlerce Şii üyemiz var. Biz biraz yetim gibi kalmışız. Birçok 
faaliyetimiz var, fakat kimse bilmiyor. Televizyon bu faaliyetlerimizin onda birini ancak gösteriyordur. Bunu kınamak için söylemiyorum. 
Yanlış anlaşılmasın. Bunlar yapıcı eleştiri. Kerkük’te Fatih Torunları Derneğimiz var, gezici hastanemiz, kadın kollarımız var. Bunların her zaman ve her yerde faaliyetleri var. Fakat kimsenin haberi yok. Kimse duyurmuyor, anlatmıyor, göstermiyor. İnşallah bu sorunlar Türkmenlerin birliği için ileriki zamanlarda ortadan kalkar. Bu seçimin sonuçları kötü değildir. Fakat bu beş milletvekilini ona çıkarıp, bir grup kurabilirdik. 
Ama bu birinci adımdır. Devamı inşallah gelecektir. 
Cephenin kazanmasının altında yüzde yetmiş Hasan Turan’ın, Enver Bayraktar’ın payı vardır. Sırf birlik bozulmasın diye adaylıklarını Kerkük’ten oradan koymadılar. Bunu başka partiler yapmadı. Bizim partimiz yaptı. Her zamanda ITC’yi savunmuşlardır. ITC aleyhine bir toplantıya bile katılmamışlardır. 

İyi bir noktaya geldiniz. Hem Türkiye’de hem de Irak’ta diğer kurumlarla çalışmalarınız var mı? Bir araya geliyor musunuz? 

Diğer milletlerin dünya çapında lobileri var, Türkiye’de Türkmenlerin lobisi yok. Bizim birbirimizden haberimiz yok. Şuan da TBMM’nde bizim bir büromuzun olması lazım. O bile yok. Bunun için siz bir şey yapıyor musunuz? Bizim çalışmamızın amacı bu. Bu işe kendimizi adayıp, bir şeyler yaparsak Allah’ın izni ile birkaç sene sonra Türkmenler olarak çok daha iyi yerlere geleceğiz. Bizim içimiz yanmış. Bir dayımın oğlu şehit olmuş, teyzemin birine hapis vermişler, annemi İran sınırına atmışlar. Biz bunları yaşayan insanlar olarak mücadele veriyoruz. 

Buradan yola çıkarak şu soruyu soracağım; siz Türkiye’ye neden geldiniz? 1920’lerden bu yana gelen göçün nedenlerini söyleyebilir misiniz? 

Arap ülkeleri ile Irak ile Türkiye karşılaştırılamaz. Türkiye’de demokrasi var. Biz gözümüzü açtık, Saddam’ı gördük. “Kapımızın önünde çöp var” derdik, altı ay içeriatarlardı. Telsiz telefon bile yasaktı. Bizim sokağın başına “Saddam düşsün” diye yazı yazmışlardı. Ben camiden çıkarken bir emniyet görevlisi gelip bana; “Şu sokakta Türkiye’ye kaçan var mı?” diye soruyordu. 

Siz Türkiye’ye kaçak mı geldiniz? 

Evet. Ben bir sene İran’da kalıp daha sonra Türkiye’ye geldim. 

Bu dönemi biraz anlatır mısınız? 

Ben Askerdim. 2 dönem komando eğitimi aldım Irak’ta. Bizim kaçmamızın sebebi askeriye ve boşu boşuna yapılan bir savaştır. Bizim elimize silah verip Müslümanları, İranlıları öldürmemizi istediler. Bu sebeple birçok insan kaçtı. Benim iki halamın oğlu halen kayıp. Anne ve babama sordum; “Durum budur, ben gitmek, kaçmak istiyorum. Ne dersiniz” diye. Onlarda bunun haksız bir savaş olduğunu söylediler. Bende o zaman İran’a kaçtım. 

Peki, Türkiye’ye neden gelmediniz de İran’a geçtiniz.

Türkiye geçiş çok zordu. İran daha dağlıktı, daha serbestti. İran’a gidip, İran’dan Türkiye’ye gelmeyi planladık. Benim teyzemin oğlu buradaydı zaten. Onunla irtibata geçtim ve Türkiye’ye geldim. 

Türkiye’ye de mi kaçak yolla geldiniz. Evet, yine aynı yola geldik, dağlardan. Vatandaşlığınızı ne zaman aldınız? 1984 yılında Türkiye’ye geldim, 1987 yılında 
vatandaşlığımı aldım. Türk kökenli olduğumuz için çabuk alabildik. 2 sene kaldım burada, ilticam kabul oldu, daha sonra Türk vatandaşlığı verildi. 
Sizin çocuklarınız Türkiye’de doğup büyümüşler. 

Bölgeyi hiç gördüler mi? 

Evet, götürdüm ben. Önce Ben Erbil’e gittim. Daha sonrada çocukları ve eşimi götürdüm. Bir kez Saddam düşmeden önce Erbil’e, bir kez de Saddam düştükten sonra Kerkük’e götürdüm onları. Ben tabi çok gidip geldim. Konuştuğumuz birçok kişinin çocukları burada doğup büyümüş ve birçoğu bölgeyi hiç görmemiş. Sizin çocuklarınız soruduğu zaman, 

“Ben Iraklı Türkmenim” diyorlar mı? O bilince sahipler mi? 

Benim çocuğuma “Nerelisin” diye sorulduğunda; “Ben Iraklı Türkmenim” diyor. “Neresinden?” denilince de “Kerküklüyüm. Piryadi Mahallesindenim” diyor ve bunu daha Irak’ı görmeden de söylüyorlardı. Bunlar çok önemli. Türkiye’de yaşayan Türkmenler genellikle Türkiye’nin şartlarına o kadar ayak uydurmuşlar 
ki oradaki bilinci unutmuşlar. Bu neden kaynaklanıyor sizce? Bu çok önemli bir soru. Biz her zaman söyledik. Okuyan kesimin çocukları hep kayboluyor. 
Fakat diğer kesimin her zaman Kerkük için içi yanıyor. Bunu siz de bir mukayese edin. Ben kimseyi kınamak için söylemiyorum, ama çoğu Kerkük’ün yolunu bile bilmiyorlar. 

Peki, bu neden kaynaklanıyor? 

Ben yıllardır bunu soruyorum. Bizim bir toplayıcımız yok. Derneklere bile kimse gelmiyor. Ama bu suç kuruluşlarda. Kimse gelmiyorsa siz gideceksiniz. 
İnşallah Adalet Partisi olarak bir dernek açacağız burada. Açtıktan bir sene sonra gelin görün. Gelmezlerse ben onlara gideceğim. Dernek başkanı her zaman milletine hizmet etmelidir. Ben buradaki dernekte de bir sene başkan yardımlığı yaptım. Sonraki seçimlerde çekildim. Sistemimiz yanlış çünkü. 

Ailenizden ne kadar göç var buraya? 

Bizim sülalemizin yarısı burada yarısı Irak’ta. 

Türkmenlerin geleceğinden ve buna bağlı olarak Türkiye’den ne bekliyorsunuz? 

Türkiye bizim her zaman bir ağabeyimiz olmuştu. Türkiye olmazsa biz olmayız. İğneyi önce kendimize batırmamız lazım. Bizimkiler her zaman “Türkiye onu yapmadı, bunu yapmadı” diyorlar. Peki, siz ne yaptınız? Ya da Türkiye’yi bir şey yapmak için ne zaman zorladınız? Bu nedenle suç bizdedir. 
Türkiye her şeyini açmış bizim için. Daha ne yapsın. Cumhurbaşkanı liderlerimizi ramazanda yemeğe çağırıyor, başbakan, diğer kuruluşlar keza öyle. Daha ne yapsınlar? 
Suç bizdedir. İllet bizdedir, dert bizdedir. Türkiye sadece bize değil, tüm Ortadoğu’ya kucak açmış durumda. Bosna’da mesela. Kürtlere bile ne yardımlar yapılıyor. 
Kürtlerin bile gül göndermeleri lazım. Türkiye tüm Ortadoğu’nun ağabeyidir. Türkmenlerin Irak’taki gelecekleri hakkında neler söyleyeceksiniz? 
Dengeler yavaş yavaş oturacak. Önümüzdeki yıl daha iyi olacağız. Oradaki partiler bize karşı daha yumuşak davranacaklar. İnşallah gelecekte de 
Osmanlı İmparatorluğu’nu kuracağız. 
Bize zaman ayırıp, sorularımıza cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder