11 Aralık 2017 Pazartesi

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 6

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 6



             Suphi Saatçi*10
*10. Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi Saatçi 30 Nisan 2010


ORSAM: Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Ne zaman Türkiye’ye geldiniz? Ne zaman vatandaşlık aldınız? Burada neler yaptınız? 
Hangi kurumlarda görev aldınız? Kısa bir özgeçmişinizi anlatabilir misiniz? 


Suphi Saatçi: Ben 1946 Kerkük doğumluyum. Liseyi Irak’ta tamamladıktan sonra Türkiye’ye geldim. 1967- 68 yılında Güzel Sanatlar Akademisi mimarlık bölümüne girdim. 
1974’de mezun oldum. Daha sonra doktoramı burada yaptım. Tabii mezun olduktan sonra dönmek istiyordum ama ailem dedi ki biraz oyalan burada baskılar gittikçe artıyor gelirsen burada bir şey yapamazsın. Bende doktora ile meşgul oldum. Bitirdikten sonra yine konuştum nasıl oralar dedim, daha da kötü dediler. 
Sonra doçentliğimi aldım, aynı üniversitede öğretim üyesi oldum ve profesörlüğümü aldım. 
Burada bulunduğum süre içerisinde Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde görev aldım. 
Hatta birkaç dönem genel başkanlık yaptım İstanbul’da. 1997’de Kerkük Vakfı’nın kuruluş çalışmalarını başlattım ve 1998’de kurulmuş oldu resmen. Biraz engellendik falan ama sonra halloldu. Kerkük Vakfı olarak en büyük amacımızda yayın hayatında etkili olmak, zengin bir arşiv oluşturmak.Irak Türkmen’leri hakkında bu güne kadar yayımlanmış yazılı basından zengin bir arşiv oluşturduk. Hatta görsel malzeme olarakta fotoğraf olsun. Bu konuda bizim rakibimiz yoktur diyebilirim. Çünkü bu işin çekirdeğini değerli ağabeyimiz, büyüğümüz İzzeddin 
Kerkük bey kurmuş, bizim derneğinde kurucusu odur. Hayatta kalan tek kurucusudur. Benimde biriktirdiğim arşivi birleştirdik dolayısı ile Kerkük Vakfı önemli bir arşiv merkezi olarak kuruldu. 

Bu arada mevsimlik bir dergide çıkarıyoruz Kardaşlık. Üç dilde çıkıyor, Türkçe, Arapça, İngilizce. 

Ne zamandır çıkıyor Kardaşlık Dergisi? 

11. yılını doldurdu son sayıyla. 1999’da başladı hiç kesintiye uğramadan devam ediyor. Hiç taviz vermedik muntazam bir şekilde çıkıyor. 
Kendi yağımızla kavrulduk. Başta herkese bedava verdik alışsınlar diye. Sonra, iki sene önce abone sistemine geçtik. Yavaş yavaş çünkü vakfımızın ticari 
amacı yoktu faturada kesemiyorduk vergiye tabi değildik. İktisadi işletme kurunca biraz iş canlandı ve derginin yanı sıra süresiz yayınlarımızda 
var kitaplarımız o konuda da rakip tanımıyoruz en iyi yayınlar bizdedir. Bundan sonrada etkili yayınlarımız olacak. Özgün çalışmalar yayınlıyoruz. 
İmkan dahilinde iyi ve kaliteli baskılar yapmaya gayret ediyoruz. Fakat bizim satışlarımızın yapılması ve tekerimizin dönmesi için sadece bir alanda yayınlarımızın yapılmasıyla mümkün görülmüyor idare etmiyor. Dolayısıyla kendi branşımla, mimari sanatla ilgili bazı yayınlarda sokmaya çalıştım. Sponsor bulduğumuz zaman kaliteli baskılarda yapacağız. Kültür sanat ağırlıklı, geleneksel mimari, mimarlık tarihi, şiir monografileri bu konuda zaten birkaç basıma hazır çalışmamızda var. Onlarında bir kısmı Kırklareli, Urfa, Kayseri v.s. o bölgenin insanları, zenginleri sponsor olabiliyor. Üzülerek ifade edebilirim ki, Türkmen toplumu maddi yönden çok yoksul, ben maddi durumu iyi olan birkaç isim biliyorum sadece onlarda kendi işleri ile meşguller. Bu işlere hiç bütçe ayırmıyorlar yada ayırmışlardır fakat ben bilmiyorum. Biz yayın alanında iddiamızı sürdürüyor ve sürdürmeye devam edeceğiz. 
Temennimiz genç kuşaklara devretmek, hatta ben çok yoruldum bu dergi işinde ama kimse almak istemiyor herkes kaçıyor çünkü çok sabır isteyen bir iş. 

ORSAM: Kaç yıldır görevdesiniz başkan olarak? 

Ben başkan değilim. Genel sekreterim başkanımız İzzeddin Bey. Zaten İzzeddin Bey adına kurduk bu vakfı İzzeddin Kerkük Kültür ve Araştırma Vakfı. Biz kısaca Kerkük Vakfı diyoruz. 
Kerkük bölge olarak söyleseydik belki hiç izin vermezlerdi. Çünkü bir siyasi yönü olur korkusuyla ama bir şahsın soyadıdır diye Sabancı gibi, Koç gibi onun için 
kabul ettiler. Fakat oradan yanıldılar yani. Bizim Bayrağımız, simgemiz Kerkük oldu. Vakfımız bir kişi değil de Irak Türkmenlerinin vakfı olduğu ortaya çıktı. 

Üyeniz var mı? 

Hiç üyemiz yok çünkü üye almak konusu tüzüğümüzde yoktur. Fakat yeni yasaya göre tüzüğümüzü düzeltip üye alabiliriz. Bunun için dava açıp mahkeme kararı gerekiyor. 
O işleri hallettikten sonra vakfımıza üye alıp daha da zenginleştireceğiz. Belki daha da kötü olacak onu da bilmiyorum. Kalabalık iyi midir, kötü müdür 
bilmiyoruz bakacağız artık. 

Genel sekreter olarak kaç yıldır görevdesiniz? Kurulduğundan beri ama nasıl kurtulacağımı da bilmiyorum. 

Kaç yılında vatandaşlık aldınız siz? 

1983- 84 yıllarında. O tarihe kadar da hiç bir şey yayınlamadım. 

Nasıl aldınız vatandaşlığı? Uzun süre kaldığınız için mi verdiler? 

Uzun süre buradaydım ama rahmetli Necdet Koçak’ın idamından sonra bizim onun ekibinden olduğumuzu bildikleri için buradaki ağabeylerimiz 
kabul etme sekte zorla vatandaş yaptırdılar. 

Oraya dönme şansınız yok Saddam’ında ne zaman gideceği belli değil gibisinden. Yine de bir kaybımız olmadı çok şükür çifte vatandaşlık şeyi ile bizim Irak 
vatandaşlık kimliğimizde devam ediyor. 

Vakfın yönetim kurulunda kimler var? 

Dört kişiden oluşuyor. Başkan İzzeddin Kerkük, genel sekreter Suphi Saatçi iki üyemiz var biri Erşad Hürmüzlü diğeri de Suphi Salt. Suphi Salt 
iyi bir hemşerimiz oda yurt işinde görev yapıyor. 
Birde denetim kurulumuz var bizim Prof. Dr. Mahir Nakip. 

Yaptığınız faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak istiyorum, mesela kaç kitap çıkardınız? Şimdi 40. kitabımız çıktı. Daha sırada 8 kitabımız var inşallah onlarda çıkacak. Aslında bunları cilt haline getirmeyi arzu ediyorum. Fakat maddi sıkıntımız var. 

Maddi destek alıyor musunuz bir yerden? 
Kendiniz nasıl idare ediyorsunuz? 

Hayır destek almıyoruz. Kitap satışlarını zorlayarak götürüyoruz. Sağ olsun Erşad Bey çok kahrımızı çekiyor. Suphi Salt Bey sağ olsun 
oda destek verdi. 

Ne iş ile uğraşıyor? 

Avukat’tır. Maddi durumu iyidir. Davayı düşünen iyi bir arkadaştır Suphi Salt. İlk defa adını duyuyoruz. Bu insanlara gereken değerin verilmesi lazım onlara değerli olduklarını hissettirmemiz lazım. Bunu yaparsak davaya daha fazla sahip çıkarlar. Dergimizin 200’e yakın abonesi var. Bunları 120’si falan ödeme yapıyor. 
Bunların hepsi Türkmen mi? Hayır Türkiyeli de var. Fakat birçok Türkiyeliye kendimiz bedava gönderiyoruz tanıtım açısından. Türkmeneli Vakfı son iki yıldır 500 abonelik aldı destek verdiler bize sağ olsunlar. Bunların 100’ü kendilerine 400’ü Kerkük’e göndermek kaydıyla onu da biz gerçekleştiriyoruz. Onlarla birlikte 700- 800 civarına ulaştı aboneliğimiz. Diğer Türkmen kuruluşlarıyla ilişkiniz nasıl ortak çalışmalar yapıyor musunuz?

Dernek zaten bizim, başkanlığını yaptık. Üç no’lu üyeyim orda, İzzeddin ağabey bir nolu. 

Yani onların her türlü işlerini ben yaparım ve destek veririm. Gönül birliği içinde. Çünkü bizim en kadim, en eski, en köklü, en saygın kuruluşumuz Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’dir. 

Diğer derneklerle ilişkileriniz nasıl? Birlikte çalışmalar yaptınız mı? 

Öyle bir şey olmadı; ama bir kaç defa bağış topladım, onlara verdim bölgeye ulaştırdılar. Bize karşı büyük sevgi ve saygıları var bizimde onlara. 

Şimdilik ortak bir şeyimiz olmadı; ama olursa katılırız. Mesela bir gece, bir sempozyum olabilir. Biz iki tane de uluslararası sempozyum yaptık, onlar da önemliydi. 

Sempozyum, kültür etkinlikleri, Türkmen geceleri gibi Türkmenleri tanıtan sosyal etkinlikler yapıyoruz. Aslında benim kafamda sağlık ocağı projesi vardı. Çünkü 
burada yüze yakın doktor var. Akşam 16:00’dan sonra gelse branşına göre hasta Türkmenleri muayene etse hem kendini tanıtır hem de Türkmenler 
ücretsiz muayene olurlar. Hatta dışarıya da açık olacağı için kendi döner sermayesi ile çok etkin bir rol oynayabilir. 

Türkiye’de sivil toplum örgütleri ile siyasi partiler ile ilişkileriniz nasıl, onlarla görüşüyor musunuz ortak çalışma yapıyor musunuz? 
Ortak çalışma bir ara Azerbaycan’la yaptık. Orada sempozyum yaptık. Onları da buraya davet ettik ve burada da sempozyum yaptık. Kültürel bir ilişki, köprü kurduk. 

Türkiye’de yakın ilişkide olduğunuz bir kurum var mı? 

Dış Türk Derneklerinin hepsiyle yakın ilişkilerimiz var. Zaten onları derneğimiz yapıyor bizde onların altında bulunuyoruz. 
Sizin Türkiye’deki sivil toplum örgütleriyle ilişkileriniz var mı? 
Türk Dünyası Hizmet Vakfı, Türk Edebiyatı Vakfı var. Bunlar ilişkide olduğumuz, yayınlarımızı gönderdiğimiz vakıflardır. Kırım Derneği var

Türkiye’deki Türkmen ilgisi ölçmek adına soruyoruz. Siyasi partilerle ilişkileriniz var mı? Destek verdiler mi? Görüşmeleriniz oldu mu? 

Milliyetçi kuruluşlar çoğu zaman çağırıyor bizi ama şimdi doğrusu siyasi örgütlerle biz pek ilgilenmiyoruz. Çünkü onlarla iletişim kurmak oldukça sakıncalı bir tarafı tutma zorunluluğu var. Onlar hata yapsa da örtbas etmek veya savunmak zorundasınız. Saygın ve ölçülü bir kuruluş için oldukça sıkıntı yaratır. Dolayısı ile böyle bir sarmalın içine girmek istemiyoruz. 

Ben şahsen siyaseti de fazla sevmiyorum zaten. Bana oldukça inanılmaz, güvenilmez geliyor. 

Irak’la ilişkileriniz ne durumda? Gidip geliyor musunuz? 

Gidip geliyoruz, sakıncalı bir durumumuz yok. 

Ne sıklıkla gidiyorsunuz? 

Tabii çok sık gidemiyoruz. Ama dönem dönem hasretimizi gidermek için ziyaretlerde bulunuyoruz. Bunu zaten yazdım. Hasretim adı Kerkük 
belki görmüşsünüzdür. Gezi notları var. Nostaljik duyguları yaşamak için kağıda döktüm. Kendim zaten iyi bir gözlemciyim ve bölgemi de çok seviyorum. Mesela Irak’a gittiğim zaman Telafer’e mutlaka uğrarım, çok severim Telafer’i. Telafer’in kültürünü, folklorunu de kimse bilmiyor. 

Herkes bombadan felaketten bahsediyor neden oldu? Niçin oldu? 

Bence coğrafya bilmeyen insanın tarih bilgisi de yoktur. 

Çünkü coğrafyayı bilmeyen tarihi oturtamaz. 

Bölgeye yönelik çalışma yaptınız mı hiç? Bölgede faaliyet gösterme adına vakıfla bir faaliyet yaptınız mı? 

Hayır olmadı.

 Buradan hareketle Türkmenlerin göç dönemleri, göç sebepleri, yerleşim durumları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? 

Kendi bildiklerinizi yani Türkmenler hangi dönemlerde buraya daha çok göç etmişler? 

Irak Türkmenlerinin göçü uluslararası bir göç sayılmaz. Ama Saddam döneminde büyük göçler oldu tabii. Fakat bu göçü bizim veya Kürtlerin sayısına göre karşılaştırdığımız zaman onların göç yapma pratiği yüz kat daha fazladır. Islık çalsan anında yarım milyon insan dağın öbür tarafına geçebilir. Onlar kırsal alanda yaşayan insanlardır. Bu nedenle pratiktirler ve çabuk göç ederler. Dolayısı ile yarım milyon insan dağıldığı zaman bunların içinde on yedi bin Türkmen vardı. Sonra on iki bini geri döndü. 

Bu konuda çok büyük uçurumlar var. Siz diyorsunuz ki gelenler arasında 17 bin Türkmen vardı. Bunu 70-80 binlere çıkarıyorlar. 
Bu rakam o dönemin olağanüstü hal bölge valisine ait. Bu söylenenlerin hiç birisi bilimsel değil zaten, bir hesaba dayanmıyor. Ben soru sordum ne kadar Türkmen vardı dedim? O da 17.000 olduğunu söyledi. 12.000’i daha sonra geri döndü. Ama daha öncesinde bireysel olarak Türkmenlerin buraya gelişleri oldu. 

Evet, oldu. Büyük göçten öncede yine göçler oluyordu. Türkiye dışına da göç oluyor. Mesela şu anda Danimarka’da 2000 civarında Türkmen var.Türkmen göçü 1982- 83’den sonra yavaş yavaş başladı. İran Irak savaşı dönemlerinde. 1950’lerden sonra hızlandı. Hatta geç kalınmış, erken başlansaydı daha iyi sonuç verirdi. Çünkü İngilizler 1925’lerde Kürtleri götürüp orda okutmaya başladılar, her yıl 300- 400 kişi götürüp okutuyorlardı. Hukuk, uluslar arası ilişkiler v.s. Biz maalesef çok geç kalmışız. 

Buraya gelen Türkmenler kimliklerini koruyabiliyorlar mı? Gözlemlerimize göre buradaki insanlar özellikle gençler Türkiyelileşiyor. 

Üçüncü kuşakta daha da fazla görülüyor, bölgeye geri dönmek istemiyorlar. Acaba buradaki şartlara uyum mu gösteriyorlar? 

Şartlara entegre oluyorlar. Şimdi Nijeryalılar da, Tatarlar da herkes Türkiye’de yaşamak istiyor. Güzel ülke, istediğin her şey yanına kâr kalıyor. 

Duygusal bir milletiz biz. 

Neden Türkiye? 

Türkmenler biraz farklı olmalılar. Şimdi bu son neslin biraz sığlığından kaynaklanıyor. Muhakkak ailelerinden kaynaklanıyor. 
Hiçbir şey anlatmıyorlar çocuklara. Onlar da arada kaynayıp gidiyorlar. Zaten yaptığımız toplantılarda ortaya çıktı bu. Ağabey davamızı bilmiyoruz biz, kimiz, neyiz bilmiyoruz diyorlar. Kimse bize bir şey söylemiyor. 

O zaman önce bir haritaya bakmak lazım, memleketiniz neresi, baktın mı haritaya? 
Memleketin tarihi nedir? 
Kim gelmiş, kim gitmiş? 
Ne olmuş? 
Ben bunun neresindeyim? 

Önce bunları bulmaya çalışılmalı. Ben bunlar hakkında birkaç seminer verdim 
gençlere. Herkes “bu önemli bir şey bunların yapılması lazım” diyorlar. Ama biz değil başkaları yapsın diye bekliyorlar. 
Peki sen kimsin? 
Neden sen yapmıyorsun? 
Benim davamı neden başkaları yapsın? 
İşte bu bizim toplumumuz. Biz buyuz. 

Türkiye’ye göç edenler arasında eskiden mezhep ayrımı oluyor muydu? 
Şii veya Sünni sayısı verebilir misiniz? Eskiden Türkmenler arasında böyle ayrım oluyor muydu? 

Hiç bunun farkında değildik. Tuzhurmatulu, Telaferli, Kerküklü, Erbilli. Bugüne kadar mezhep olayı yoktu bizde, sonradan çıktı bu tür şeyler. 

Türkmen davasına ilişkin beklentiniz nedir? 
Umutlu musunuz? 

Şimdi tabi umutsuzluk iyi bir şey değil, umutsuzluk Kerküklülere mahsustur derler. Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim, kaybetmekte istemiyorum. 
Çünkü umut olmazsa insanoğlu gerçekten biter. Çıkış yolu mutlaka bulunacaktır, böyle gitmez. Yanlış bir sistem yine kurulabilir ama bir şartla adil olunursa. 
Zalim olunabilir, acımasız olunabilir ama kendi içinde adil olursa devam edilir. Fakat mükemmel bir sistemde olsa kendi içinde adil değilse rejim ayakta 
kalamaz. Bize 35- 40 sene Saddam yapmadığını bırakmadı. Çok zayıf düşürdü bizi, zenginlerimizin kolunu kanadını kırdı, fakir bir toplum haline getirdi bizi. 
İstikbalimizi kararttı, gençlerin önünü kesti, her türlü imkanı elimizden aldı, her şeyden dışladı ama yine de çok şükür kimliğimizle ortaya çıktık. Şimdi başkaları 
bunu denemeye çalışıyor. Bunlarda aynı akıbete maruz kalacaklar diye düşünüyorum. Bu bakımdan biz toplum olarak da temiz, nezih, kimseye zarar 
vermeyen, seçkin bir tabaka olarak bu sonuca layık değildik diye düşünüyorum. Hiç hak etmemiştik böyle bir şeyi, bunların da geçeceğini umuyorum. Bizim siyasetçilerimiz yeni ve acemi oldukları için çok büyük hatalara düştüler. 

Daha doğru bir strateji geliştiremediler, taktik yürütemediler, hayata küskün kaldılar. Bazı arkadaşlarda onlar gibi düşünüyor, kararmış içleri. Fakat siyaset bilgimiz arttığı zaman çözümler ortaya çıkacak. Siyaset bilimiyle yoğrulmayan insanlar böyle bir arenada hayal kırıklığına uğrarlar. Şimdi elimizde bir tablo var. Burada Şii, Sünni, Araplar, Kürtler ve Türkmenler var. Bunlar Türkmen partisi olarak ne zaman iktidara gelirler Irak’ta. Yani bunlar bütün oyu da alsa bu parlamentoya hakim olamazlar. Dolayısı ile şu anda Irak’ta yürütülen anayasa zaten çağ dışı bir anayasa, çağdaş demokrasilerde yeri olmayan bir sistem yani siyasal örgütleri etnik ve mezhep ayrımı üzerine oturtmuş. Eğer bu çağdaş bir 
demokrasi ise Amerika’da, İngiltere’de uygulasınlar. 

İngiltere’de Galler, İskoçlar ve İngilizler var. Protestan ve Katolikler var. Parçalasınlar; ama hayır orada uygulamazlar. Orada çağdaş ve demokratik yapılanmalarda siyasal örgütler ideolojik söylemler üzerine kurulur. Mesela adalet partisi, halk partisi, sosyalist parti, komünist partisi bile ideolojik söylem üzerine kurulur. Fakat etnik ve mezhep ayrım üzerine yaptığın zaman işte üç tane parti birbirlerini ezmeye çalışırlar. 
Bu anayasa bunu ortaya koyuyor. Bir gün Irak düzelecek; ama anayasa değiştiği zaman. Yani Kürt, Türk, Arap, Sünni, Şii partileri diye ayırırsanız sonuç bu hale gelir. Bir örnek verim, iktidarda olan partinin içindeki en büyük Kürt kütlesi büyük işler yapabildi. Marjinal olan aşağıdaki Kürtler yapamadılar. Dolayısı ile bunları düşünerek geliştirdiğimiz bir strateji ile bir şeyler yapabiliriz. İdeolojik bir söylem bulmamız lazım, o zaman başarılı olabiliriz. Bunları yapabilirsek eğer o zaman siyaseti, stratejiyi biliyoruz demektir. Çıkış yolunu da o zaman bulabiliriz. 
Ama bu sistem durduğu ve yürürlükte olduğu sürece bir yere varamayız. Bütün Türkmenler sandığa gidip oy kullansalar alacakları oy zaten belli. Biz % 10’uz diyoruz. Parlamentoda % 10 30 milletvekili eder. Azınlık statüsünü kabul etseydik ki teklif etmişler, 30 milletvekili olacaktı. 
Fakat bizimkiler azınlık statüsünü kabul etmediler, gururlarına yediremediler. Ama burada konuşanlar var, biz niye yeni listeyle giriyoruz seçime, yeni listeyle geçen seçim yapıldı zaten. 

Unutmuşlar mı onu, hatırlamıyorlar mı? Bir milletvekili çıkardığımızı bilmiyorlar mı? Bunları bilen adam nasıl böyle bir şey söyler. Bunun bir stratejisi olmalı bunun. 
Hatta geçen seçimde parçalanmadık biz, partiler de girmediler seçime, neden? Çünkü Irak Türkmen Cephesi zarar görmesin diye. O zaman nedir sorun? O zaman niye biz Cepheyi suçluyoruz. Ama hayır herkes kendi aklına güveniyor. Bende kendi aklıma güveniyorum. 

Öbür seçimden önce Zaman Gazetesine verdiğim bir röportajda seçimlere girmememiz gerektiğini söyledim. Çünkü bir, bu seçime meşruiyet kazandırırız iki, potansiyelimiz açığa çıkar kötü oluruz. Bunu yazdım yani. Hayır dediler girmeliyiz. Türkiye’de girmemizi istiyor. Neden istiyor? Çünkü Amerika girmezlerse sivrilirler demiş. Sünni Araplar girmedi seçime ama sivrilmediler yani. Ama yalvardılar, seçim yapılmış hala gelin size bu kadar sandalye diyorlardı. 
Nasıl sistemse bu yani. Seçilmiş adamları atacak onları mı alacaklarsa bilmiyorum. Yani böyle komedilere alet olmamamız lazımdı, ama olduk. 
Onun için bizim ağabeyliğimizi yapanlarda yetkili insanlarda hatalarını kabul etmiyorlar. Duymak bile istemiyorlar. Bu bakımdan bazen bizimle karşılaşmak istemiyorlar. 
Bu normal bir sonuç diye düşünüyorum. Şimdi size spesifik bir soru sormak istiyorum. 

Türkmen davası deyince aklınıza gelen ilk on isim kimdir? 

Valla çok isim var, herkes birbirinin tepesine biniyor. Herkes en büyük benim diyor. Şu anda Irak’ta siyaseti bilen ciddi insanlar var mesela Abbas Beyatlı. 
Onun siyasetini beğeniyorum. Fevzi Ekrem var. Abbas Beyatlı, İyi siyasetçidir. Musul yöresinden var izzeddin Devle çok iyi performans gösterdi. 
Faruk Abdullah Abdurrahman başarısız oldu, fakat şimdi biraz daha iyi durumda. Ali Mehdi var mesela aklı başında. Sonra Hasan Turan var bunlar dinamik siyaset yürütüyorlar. Mesela Tuzhurmatulu Ali Haşim’de çok iyi, başarılı. Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler. 

Ben teşekkür ederim.

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder