13 Aralık 2017 Çarşamba

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 2


ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 2



Lâiklik sanki din düşmanlığıymış gibi son yıllarda suçlama da, savunma da "lâiklik din düşmanlığı değildir" sözleriyle sürdürülmekledir. 
Laiklik elbet din düşmanlığı değildir. Atatürk de din düşmanı değildi. Konya, Ankara, İzmir ve Balıkesir konuşmalarıyla tüm yaşamı bunun kanıtıdır. 
Düşmanların yakıp yıktıklarını ve yenilerini yaptırarak ezan okunacak minare, namaz kılınacak cami olanağını veren, Anadolu'nun kuzeyinden ve batısından göçleri sağlayarak "çoğunluğumuz müslüman" dedirten Atatürk'tür. Lâiklik, siyasada, hukukta, ekonomide, öğrenimde, toplumsal yaşamda, dinde, sanatta geçerliği olan bir ilkedir. Devleün dininin olmaması, dinler karşısında yansızlığı, bu insim ve hukuk kuruntunun din kurallarıyla değil, hukuk kurallarıyla yönetilmesi, devlete bir din ya da mezhebin egemen olmaması, her yurttaşın inanmasına ya da inanmamasına karışılmaması, bu nedenle kınanmaması, dinin vicdan tahtında oturması, Allah'la inananı arasına başkasının sokulmamasıdır. Akla ve bilime öncelik vermektir. Hoşgörü, anlayış, b;uış, aydınlanma, uygarlık, insanlık, insancıllık demektir. Hak ve özgürlükleriyle kişilikli bireyin istencini belirtip yöneticilerini seçmesiyle egemenliğin, dinsel ayranları dışında bırakıp 
ikilikleri kaldırmak bağımsızlığın, insana dayanarak demokrasinin kaynağı, tüm hak ve özgürlüklerle öncelikle din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir.

Lâiklik, bu ilkeye karşı olanlar içinde savunulmaktadır, onların da güvencesidir. Karalayıp kötülemenin anlamı yoktur. Siyasal, hukuksal ve ulusal birliği sağlayan, koruyup güçlendiren bu ilkeyi bir dine, onun kutsal kitabına, peygamberine, dinsel gereklere, ödevlere ve ibadet yerlerine karşı göstermek 
çok sakıncalıdır. Bu konuda azınlıklar yakınmazken islâmiyete hizmet ettiğini sanan kimilerinin söz ve yazılarındaki aykırılıklar üzücüdür. 

Laikliği müslümanlıkla bağdaşmaz göstermek de bir yanılgıdır. 

Tarihsel örnekler, ülke gerçekleri, Islâm dininin değişmez kurallarıyla zamana göre yorumlanıp uygulanacak gerekleri ve hukuk devleti olgusu gözardı edilemez. 

Laiklik, şeriat devletinin, dinsel yönetimin engelidir. .

Şeriatla demokrasi olmayacağı için laiklik bu alanda ülkemize özgü ve gerekli uygulama biçimiyle yaşamda kalacaktır. 

Lâiklik, çağdaşlaşmanın savsaklanmaz koşulu olarak dogmalara ve varsayımlara zorunlu bağlılığın engelidir. Dinin inanç ve ibadeti, hukukun ise dünya işlerini yönetmesini öngörür. Lâiklik, her din ve mezhebe eşit yaklaşımı gerektirir. Devlet ve din işlerini ayırmakla kalmaz, inanç ve ibadet özgüllüğünü 
de korur. Kadını saygın kılar.

Anayasa Mahkemesi, bayanlarımızın özel yaşamlarındaki başörtülerine karışmamış, önüne gelen bü yasayla ilgili olarak yükseköğretim kuramlarında 
başörtüsü kullaııılamıyacağmı insan haklarını gözeterek verdiği kararındaki gerekçelerle ve Anayasa'ya dayanarak açıklamıştır. Hukuk devletinde öğlenim, 
onun kurallarına uyulacağı kabul edilerek girilmiş kuramlarda aranan biçimde yapılır. Yurttaşlar devlet kuramlarında işlerini istedikleri giysiyle izleyebilirler ama devlet görevlileri dinsel giysilerle çalışamazlar. Dine saygı, politika ile dini birbirine karıştırmamakla gerçek olur. Siyasal nedenlerle verilecek ödünler dine saygıyla bağdaşmaz. Aııayasa'nm 153/soıı maddesinin öngördüğü kesin ve bağlayıcı karara karşı uygulama istemek. Anayasaya uymamaya özendirmek ve bu konuda destek vermek, devlet ve demokrasi anlayışıyla uyuşmaz. 

YÖK yetkililerinden kimilerinin, kimi rektör ve dekanların, kimi milletvekillerinin Anayasa kurallarını hiçe sayan bu yöndeki çabalarını doğru bulmuyorum. 
Hukuk devletinde, yalnız devletten değil, herkesten örnek davranış beklenir. Anayasa değişmedikçe, bağlayıcı olan karar ortadan kalkmadıkça, hiçbir organ ve kişi tersine işlem yapamaz, yaptıramaz. Bu konuda YÖK'iin, üniversitelerin, Milli Eğitini Bakanlığı'ıım ve Diyanet İşleri Başkanlığının özen göstermeleri gerekir. 

Tanrının yetkilerine ortak çıkmak ya da onun adına davranmak dinle bağdaşmaz. Ahlaka, hukuka, bilime uygun olan şeylere dinsel karşıtlık anlamsızdır. 
Din, kişinin özel yaştunım yönlendirip aydınlatır. Zorlama ve aracılık, hele öldürme, tümüyle din dışıdır. 

Tehlikeye açıkça ve içtenlikle değiniyorum, 

Ülkemiz din ve vicdan özgürlüğünün en geniş biçimde yaşandığı bir ülkedir, bunu da lâiklik sağlamakladır. İslâm ülkeleri gıpta ile izlemektedirler. 
Halkımızın temiz duygularını sömürüp onları aldatmak devlete, demokrasiye ve Türkiye'yi Türkiye yapan ilkelere düşman kalmayı hiçbir inanç bağışlamaz. 
Eşitlik, kadın-erkek eşitliği de lâikliğin insanlık anlayışının anlamlı uygulamalarından biridir. 
Lâiklik, ayırıcı değil, birleştirici, güçlendiricidir. 
Hiçbir dinsel gereksinime engel yoktur. 
Lâik devletle biı göt evlinin dinine, inancına da bakılmaz. 
Lâikliğe saldırı olmasaydı tartışması gündeme gelmeyecekti. 

Lâiklik Fırtınasını koparanlar, Lâiklik ve din düşmanıdır. Gerçekte inançlara saygılı olan Laikliğin din düşmanlığı olduğunu söyleyenler! Dinin, Laikliğin ve insanlığın ne olduğunu yeterince bilmeyenlerdir

Asıl Üzücü olan, yazar-sözcü  bilinen kimselerin güldüren yinelemeleri değil, ciddi zeminlerde gündeme getirilmesinin tepkisiz kalınası, gerekli yanıtı 
almamasıdır. Lâiklikle devlete kul olmak, kapı kulluğu da kalkmıştır. 

Kişilikli Birey, Laiklikle nitelikli insan, Devlete kul değil sahip olmuştur. Lâik cumhuriyet, Atatürk ilkeleriyle özdeşleşmiştir.

Gerçekleri yadsıyarak, doğrudan kaçarak sözde ilericilik, Demokratiklik ve yenilikçilik adıyla, üstelik bilimsellik taslayarak devletin tekliğine, ülkenin 
TÜMlüğüne ve ulusun birliğine yönelik, Atatürk ve lâikliğe saldırıyla sürdürülen kayınlıklar hoşgörülemez.

DİNİ " Tabu" durumuna getirerek inananları bölmek dine en büyük zarardır. 
Dinsel Eğitimle, Dinle Eğitim yanlışlığını da birbirinden ayırmak gerekir. 
Din Düşmanlığı yapılmadığı gibi dinle de Düşmanlık yapılmamalıdır.

Lâikliğin, inanca, inançlara engel olmamasını söylemek de fazladır. 
Hepimiz birbirimiz için varız. Ne din devletin, ne de devlet dinin emrindedir. 
Bağlı ve sorumlu olduğumuz kaynak ulusal istence dayanan Anayasa'dır. Düşünceye sınır koymak ulusu yadsımaktır.

Lâiklik bir baskı ve engelleme aracıymış, bu tür bağnazca eylemler lâikliği benimseyenlerden geliyormuş gibi yurttaşların dini ve vicdani yükümlülüklerini 
yerine getirmelerinde rahat bırakılmaları uyarısında bulunmak, somutlaşan tersine durumların gözardı edilip lâikliğe ve lâikliği benimseyenlere 
saldırıların hoşgönilüp saldırganların yüreklendirilmesi, onların bu nedenle ulusu bölmelerinde desteklenmesi anlamındadır.

Ulusal And'ın değersiz, Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla başta Cumhuriyet olmak üzere Türk Devriminin gereksiz ve geçersizliği savlarına dayanan aymazlığı; 
ülkenin mülk, ulusun ümmet, kişilikli bireyin yönetime de kul olmasını önleyen bir insanlık kurumu olan lâikliği, şeriat devletini ve bu yolla çağ dışı düşmeyi, us dışı saplantıları engellediği için, din düşmanlığı olarak tanıtıp halkımızı kandırma yoluyla Anayasa'dan çıkarmaya çalışan, yüzyıllardır müslümanlıkla bağdaşmasına karşın gerçek dışı suçlamalarla aynı dinden ve mezhepten olanları birbirinden ayıran, aynı inançtan olanları karşıt duruma getiren anlayışın araçta ve amaçta birleşmesi yurtseverleri uyarmalıdır.

4. TERÖRÜ en kötü nitelemelerle kınıyorum. Hastalık durumundaki bu sapkınlık için gerekli önlemlerin hukuksailığı, Anayasa Mahkemesi'nin ilgili KHK'ler konusundaki kararlarıyla sağlanmıştır.

Kimi yurttaşları aldatıp korkutarak, dışaıda da örgütlenip liirkiye düşmanlarını sevindirerek terörii sürdürenlerin, silahla bile elde edemettiklerini iç 
ve dış destekli siyasal oyunlarla sağlamaya yönelmelerini yetkililer değerlendirecektir. 

Ulusu ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olan devlete yönelik saldırılarla binlerce kişiyi öldürenlerin durumlarını, yasama organının Anayasa çerçevesinde 
en uygun çözüme bağlayacağına inanıyoruz. Devletle ve adalette pazarlık olamaz. Sanıklara ödün sayılacak ayrıcalık, toplumun demokrasiye ve 
hukuka inanı ve güvenini sarsacak sınırsız hoşgörü devletten beklenemez. Ceza uygulaması ve sonrası için çağdaş yöntemleri herkes istemektedir.

5. En ağır insanlık suçlarından biri olan İŞKENCE'yi devlete yüklemenin haklılığı olamaz. Devlet işkence yapmaz ve yaptırmaz. Bu suçu devlet adına ya da onun görevlisi olmak işlediklerini sananları suç kanıtlarıyla devlete bildirmeli, devletin önlemlerini artırmasını sağlamalı, devletin omu unu karalayacak biçimde devleti suçlamaktan, görevlilerin çalışma gücıınn kılmaktan vazgeçilmelidir. Güvenlik güçlerinin çalışmalarında aykırılık, sakınca ve hukuk dişilik varsa yasal yollar açıktır. Ölenler kim olursa olsun öldütme olaylarına karşı çıkmalı, devletten suçluların bir an önce saptanıp yakalanması istenmelidir. Demokrasi karanlıkta yaşamaz. Hukukun ve gerçeğin en kıiçıık ışığı, en koyu karanlığı delip yıkmaya yeler. İşkence ve her tür adaletsizlik, yolsuzluk ve partizanlık, hukukla yok edilecektir.

6. Kimi gün, Anayasa Mahkeuıesi'nin yasama organının üstünde ve karşısında olduğu suçlmnaları duyulmaktadır. Mahkememiz, yasakoyucunım 
üstünde ya da karşısında değil, yanındadır. Onun tamamlayıcısı gibi görev yapmakta, iptal ve ıed kararlarıyla siyasal iktidarı Anayasa sınırlarında tutarak 
onun geçerliğini, muhalefetin de güvencesini sağlamaktadır. Yasama organına ve oııuıı üyelerine karşı kurumsal ya da kişisel bir karşıtlık asla söz konusu 
olmayıp gerektiğinde düzeltici yanıt vermekle yetinilmektedir. Demokraside zıtlaşma, hukukla inatlaşma olmaz. Mahkeme kararlarına saygı, yasıuna organının kendi saygınlığını artırır. Yasama organının demokrasi için zorunlu varlığını vurgulayıp kişisel ve kurumsal saygımızı belirtmemize karşıtı 
gerçek dışı yakıştırmalarla saldırılarda bulunulması üzücüdür.

7. Anayasa Mahkeuıesi'nin işlevi, genelde siyasal konuları kapsamaktaysa da siyasal akım, oluşum ve durumlarla hiçbir ilgisi, ilişkisi ve ilintisi yoktur. Dosya dışında hiçbir şeyden etkilenmez. Çalışanları da böyledir. İçtüzük sınırlan içinde, üniversite ve meslek kuruluşlarının bilimsel toplantılarında yansız biçimde ulusal ve hukuksal konulara, temel ilkelere, yargı bağımsızlığına, lâikliğe değinmek, gerçeği söylemek, önermek, uyarmak, savunup yanıt vermek dışında bir davranış asla söz konusu değildir. Yakıştırmalar haksızdır. Demokrasinin saydamlığı fildişi kulelere olur vermez.

8 Sayın Genelkurmay Başkanı'nın 20 Ocak 1993 deki ziyaretinde " Demokrasinin Güvencesi, hukuk devletinin simgesi olan Anayasa Mahkemesi..." diyerek Atatürkçülükten ve lâiklikten sözetmesindeıı gocunan, herkesi daha rahat ettirmesi gereken bu pırıl pırıl sözlerin açıklığına karşın, ahlak ve akıl 
dışı yorumlarla karışıklık yaratmak isleyenleri kınamakla yetiniyor. Devletin iki yüksek organına bu nedenle yöneltilen gerçek dışı eleştirileri yanıta gerekli 
düzeyde bulmuyorum.

Genelkurmay ve Anayasa Mahkemesi en sağlıklı güvence kanunlarıdır. Kurumlaşmayan güvenceler sağlıklı değildir. 7 Eylül 1992 de söylediğün gibi 
"yargısı ve ordusuyla övünemeyeıı ulus ölmeye mahkumdur." Onurlu Türk yargısı ve şanlı Tiirk Silahlı Kuvvetleri, yetkili ve ilgili öbür organlarla birlikte, 
Türkiye Cuınhuriyeti'nin, rejimin bekçileridir. Yargıyı, güvenlik güçlerini, yasamayı yıpratmakla devleti yıkmanın bir olduğu bilinmeli, görev bilinciyle 
davranan herkese destek verilmelidir.

9. Sav, savunma, karar üçlüsünden oluşan Türk Yargısını her yönden güçlendirecek düzenlemelere öncelik ve ulusumuzun yakınmalarını giderecek 
önlemlere ivedilik verilmesini bekliyoruz. Özellikle, önce de değindiğim gibi, Adalet Bakanlarıyla müsteşarların kişilikleri nedeniyle değil, bağımsızlığın kurumlaşması için hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuınlu'ııun durumu düzeltilmeli, yargının bağımsızlığı gerçekleştirilmeli, protokoldeki yerlerinden başlayarak yargıç ve savcıların özlük hakları tüm öğeleriyle adaletin onuruna uygun duruma getirilmelidir. Yargının çekiciliği etkinliği ve saygınlığının artırılması zorunludur. Yargıya hor bakanlar, hukuku engel sayanlar iyi düşünmelidir. Yargı, ulusun en çağdaş güvencesidir. Özveriyle çalışan yargıç ve savcıların, asıl istemleri parasal değildir. Adalette adaletsizlik olamaz, adaletçi sağlanmadan adalet sağlanamaz. Baroları tam bağımsız olmayan ülkelerde yargıda tam bağımsız sayılamaz. Yargıç ve avukat olma koşulları değiştirilmelidir.

10. Herşey insan içindir. İnsanı yetiştirip koruyan da insandır. Bu da eğitimle olduğundan herşeyin başı eğitimdir. Bilgi ve insan haklan çağında, 
bilimsel özerklik sağlamadan, üniversitelerimiz evrensel konumuna uygun yapı ve yönetime kavuşturulmadan sorunlar aşılamaz. Mahkememiz bu konuda 
yapıcı kararlar vermiştir.

11. SOYKIRIMI düzeyine ulaşan ve şimdilerde katlanılmaz ahlak ve insanlık dışı saldırılarla boyutu değişen Karabağ ve Bosna Hersek vahşetini, 
yabancı yüksek yargı organları ile uluslararası yargı kuruluşlarına yazıyla duyurduk. Kıbrıs sorununda da gözlenen ikili ve çelişkili tutumları, batılı ülkelerle uluslararası kuruluşların yüzkarasıdır. İnsan hakları ve hukukla bağdaşmayan bu davranışı ve dost sandığımız ülkelerin Türkiye düşmanlarını 
besleyip desteklemelerini kınıyoruz.

Bağnaz milliyetçilik, dinsel, yapay ve soyut nedenlerle çıkan kanlı çatışmalar, hastalık ve açlıklara aldırmayan toprak kazanma tutkukuı utaııdıııcı, dünya bıuışı ve insanlığın geleeeği için umut kırıcıdır.

Kıbrıs konusunda, kimi gün güneydoğu için de açılan kanpanya gibi " Ver Kurtul " anlayışının sakatlığı açıktır. " Yurtta Barış, dünyada barış ilkesini benimseyen   ulusun kimsenin toprağında gözü olmaması, kendi toptanını da vermesi gibi, haksızlığa kalkınıp boyun eğmesi de beklenemez. Ne teröre Anayasal ödünler verilebilir ne de kimseye toprak ikram edilebilir.  Türkiye, Altın bir tarih köprüsü ve uygarlıklar beşiğidir. Onurla yaşanır, Onurla Ölünür.

DEMOKRASİ - HUKUK

Demokrasi, yalnız hak ve özgürlüklerin değil, kalkınmanın, gelişmişliğin de iklimidir. Kahraııııuılar yetiştirmez. Hukuk cenneti de değildir. 
Doyurucu olmayan, ters gelen yanları da olabilir. Anıa bir disiplindir ve ıe.jimleıin en iyisidir. Yaşam biçimi, bir öz, siyasal ve hukuksal kurumlaşma yöntemi 
olmakla birlikte başıboşluk ve kargaşa ortamı değildir. Herkes istediğini söyler ama istediği gibi davranamaz. Demokrasiyi bir özlem ve diış olmaktan çıkarıp 
doyumsuz bir gerçek kılmak için onu korumak zorundayız. Demokıasi, kendine kıyılmasına olur vermez. Demokrasiyi, demokrasiyle yok etme olanağı us dışıdır. 
Nasıl, feodal devlet anlayışının ve kurumlanılın yerine çağdaş bir örgütlenmeyle uygar bir toplum düzeni yaratma yönündeki devi imci girişimler, 
ulusal birliğin ve dayanışmanın desteğiyle başarı kazanmışsa, kııınııı- sal doğruların kurumlaşması olan yasalar da demokratik içerikleriyle toplum 
kültürünün değerler sisteminde yerini alır. Yasaların yaptırım gücü, sistemin dayandığı ve hukuk felsefesinin geçerliği ile güvenliğini sağlayacak güçlerin 
yeterliğine bağlı olduğundan, hukıık-yargı kurumlanma etkinliği artın ilamlıdır. Yasakoyucuaun, yasaların genelliği, yansızlığı ve gerçekçiliği gibi adalet 
ilkelerini gerekliği ölçüde gözetmemesinin neden olacağı uyumsuzluklar ve yaratacağı kötü sonuçlar her zaman düşünülmelidir. Anayasa sistemimizin yakın 
tarihte geçirdiği sınav dönemleri unutulmamalıdır. Herşeyin zaman içinde eskiyip nitelik değişikliğine uğraması ve işlevini yitirmesi hukuk yasaları için 
de geçerli bir doğa yasasıdır. Bu nedenle hukukun yeninin yatımda yer alınası, yaşamın getirdiği bir zorunluluktur. Dinsel geleneklere karşıtı, hukukun ve 
yargının kurallarım geçerli ve egemen kılan, kişinin özgür istencine dayımım demokratik anlayış, bilimin ve usun gücünü yansıtan oluşumlar kucagıdıı.

Uygarlık, her tiir karanlıktan kurtulmak demektir. Demokrasinin Erdemi bilinmelidir.

İnsani boy utkudan yoksun yaşam, ölümden de beterdir. Kötü hukuk, hukuksuzluktan da kötüdür. Aydınlanmayı engelleyen yanılgılarla yararsız geleneklerin ve dogmaların birbirinden farkı yoktur. Bunlar bilimin ve demokrasinin can düşmanıdır. Eleştirel düşünce, gerçeği bulmaya yönelik araştırına bilimin kaynağı ve dayanağıdır. Özgürlüksüz Aydınlanma, aydınlanması / özgürlük olmaz. Bir ülkenin öz varlığı, gerçek değeri, aydınlardır. Usa ve Bilime karşı çıkarak, hukuku, insan haklarını, bağımsızlığı annıayıp "hak" sözcüğünü yalnız dinsel anlamda kullanıp sürekli ve sinsi biçimde duygu sömürüsü yapanlarla destekçilerinin makamları ve san lan ne olursa olsun aydınlıkla ve demokratlıkla ilgileri yoktur. Komünizmin yıkılmasıyla amaçları 
kursaklarında kalanlardan insan haklarına dayanarak, demokratlık taslayarak oyunlarını yeni alanlarda sürdürenler de böyledir. Demokrasi konusunda öğrenmesi gereken çok şey olan kimileri, tarih, toplum, hukuk bilgilerinin yetersizliğine bakmadan, "ülkemizdeki aydınların çoğunun Atatürkçü olduğu" sözünü dünyadaki her aydının Aatürkçii olması zorunluluğu gibi algılayıp sömürdüler. Atatürk'e saldırılar, aydın olmadıklarının kanıtıdır. Kemalizıııi doğuş 
zamanını ve bugünlere ulaştırdığını göremeyip demokrasiyle uyuşmadığı savlarıyla karşı devrimcilere güç vermeye çalışanlar, ulusal değerlere savaş 
açmışlardır. Bunlara sessiz kalınmamalıdır. Soylu savunma, siyasal ugıaş sayılamaz. 

Hukuk, huzurun da kaynağı olduğundan bu konulara şimdilik böylece dokunup geçmeyi yararlı buluyorum. Bu da ulusal bir görevdir ve kimse görevini yaptığı için suçlanamaz. Devlet kavramı ve yapısı ile ulusal egemenliğin içeriği ve anlamı da değişmişken zamanı, ortamı, koşulları düşünmeden 1993'de Iö23'ü acımasız eleştirmek. Cumhuriyeti daha gerçek ve daha geçerli kılmaya çağırmak yerine, karalayarak güçlenmesini sağlayan zorunlu önlemleri kötülemek, Osmanlı'yı överek dinsel sentezlerle yenileşmeyi ve gelişmeyi engellemek, yeni cumhuriyetleri kişisel egemenlik özlemiyle önermek ağır yanılgılardır. 
Temel ilkeleri, ulusal değerleri, soyumuzu, adımızı ve kaynağımızı tartışmaya açmak, bağımsız ve özerk kuruluşları yasal çizgilerinden uzaklaştırıp 
ele geçirmek gibi düşünceler asla uygun değildir. Siyasal gösterilerle ne gerçekler örtülür, 11e somular çözülür, ne de bir yere varılır. Kimi yeni siyasal 
oluşumlarda, kimi seçim ve atama işlerinde, yer değiştirme ve görevlendirme lerde mezhep ya da tarikat ağırlığı ve kadrolaşma söylentilerine neden  olunmaktadır. Yaşam Pahalılığı, Yolsuzluk suçlamaları, İşsizlik ve anti Demokratik kurallar üzerinde önemle durulacağına toplumsal barışın sağlanacağını umuyorum.

Sevr'i övüp, Atatürk'ü yerenlerin yasama organına kadar girdikleri günümüzde sövgülerin, yargıya ve güvenlik güçlerine saldırılarının gülümsemeyle 
karşılanması ilginçtir. 
Demokratik görünüm için ödün yanlıştır. Ahlak olmadıkça Hukuk da, Demokrasi de Ekonomi de Sanat da olmaz. Yozlaşma Yoğunlaşır.


Ulusal And'ı, Lozan'ı, Türkiye Cuınlnıriyeti'ni, lâikliği tek yatılı tartışmalara açmak oyununa gelinıneuıelidir. Türkiye Cumhuriyetine yönelik iç ve dış Kaynaklı, Kalemli, Sözlü, Silahlı saldırılarla hır insandan beklenen en küçük değerbilirlik gösterilmeden yürütülen kampanya, yurtseverlikle, tardı bilinciyle 
bağdaşmayan bir tür Hayinliktir.  Atatürk gerçekte Türkiye düşmanlığında birleşen Şeriat Devleti özlemcileri, Bölücü ve Irkçılar, baskı sömürü  ve 
acıyla karanlığı yoğunlaştıranlar ! Bağımsızlığın ve Özgürlüğün yıkıcılarıdır. 
Basın özgürlüğünün kötüye kullanılması demokrasi ve insanlık adına üzücüdür. 
Özellikle hukuk dışı kimi TV yayınlarıyla çekinmeden kişiliklere saldırmak, Sahipleri ve Yakınları için taşınması güç bir durumdur. Ayrıca dindar gülünüp 
bir günde değişik içerikli iki baskıyla çirkin saldırıyı seçip gerçek dışı anlatımlarla oyunlarını sürdürenlerin ahlak ve insanlık anlayışına şaşmamak olanaksızdır. 
Devlet televizyonunda şeriatçılık övülmemeli, Kimi Özel yayılardaki Tekke-Zaviye görünümleri herkesi düşündürmelidir. Yas yayınları da büyledir.

YİNELİYORUM

Anayasa Mahkemesi, Tüm yetkili organların insan haklarına dayanan hukuk devleti kimi çağdaş nitelikleriyle gerçekleştirme çabalarına katkılarını 
özenle sürdürecektir.

Anayasa Mahkemesi, ulusal değer ve varlıklarla yaşamsal ilkeleri duyarlılıkla ve ödünsüz biçimde koruyacaktır.

Anayasa Mahkemesi, hukukun siyasallaşmasını önleyip. 
Siyasayı  Hukusuzlaştırmaya artan bir güçle ağırlık verecek, Türk hukukuna daha üstün düzey, daha Engin ufuk sağlayacaktır.

Anayasa Mahkemesi, İnsan haklarına dayanan hukuk türeterek yasa üretimine ışık tutacak, destek verecektir. " Ekonomi Anayasası "nın tartışıldığı 
bir ortamda Anayasa sorunu geçiştirilemez.!

Gerçekten Anayasa yargısı çağdaş hukuk devletinin güvencesi, mahkemesi de simgesidir. Değişik duygu ve düşüncelere kapılanlar ne derlerse desinler 
yabancı kuruluşlar da övgüyle söz etmekledirler.

Atatürk'ün 5 Kasım 1925 konuşması ile Gençliğe Seslenişini hiçbir zaman unutmuyoruz.

Anayasa Mahkemesi üyeleri kurumsal işlevin, kişisel görevlerinin bilincinden, içtikleri and'ın onur ve namus bilinen anlamındım asla ayrılmadan 
var güçleriyle ve özveriyle çalışmaktadırlar. 
Üye adayı belirleyen ve seçen - atayan organlara büyük sorumluluk düşmekte ve ulusumuz bu konuda çok haklı olarak örnek bir özen ve duyarlık beklemektedir. 
Anayasa Mahkemesi'ni Anayasal doğrultusundan kimsenin ayıramayacağı kanımı yineliyorum.

Sonsuza değin bağımsız yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan, varlık nedenimiz ve ulusal amacımız saydığım Atatürk ilkelerini 
yıpratmaya ve yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. 
Bu ilkeler resmi ideoloji değil, ulusal yaşam felsefemiz ve insanlık ışığımızdır. 
Gerçek bir hukukçunun da adaletten başka ideolojisi olamaz. 

Bu çizgilerde birleştiğimiz inancıyla hepinize esenlik dileklerimle teşekkürlerimi ve saygılarımı  sunarken,  Anayasa yargısı konulu bilimsel toplantıya katılacaklarla, bu konuda başarılı hizmet veren değerli üyemiz sayın Dr. Mustafa GÖNÜL’e çalışanlarımıza, törenimize destek veren Kültür Bakanlığı ile seçkin şef ve sanatçılarına ayrıca teşekkür ediyorum.

Yekta Güngör Özden Değişmez Maddeler Hakkında;
ANAYASA MAHKEMESİ TÖRENİ., AÇIŞ KONUŞMASI METNİDİR..

http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/konusmalar/arsiv/31.pdf

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder