MADIMAK KATLİAMI ÖRNEK OLAYI., ÖNCESİ VE SONRASI., BÖLÜM 10
24_ Gerçekten de katliamın ertesi büyük ulusal gazeteler katliamın sorumlusunu bulmuş gibidir. Daha önce örnek olarak verilen Hürriyet gazetesi dışındaki manşetler şöyledir: Sabah: Alevi-Sünni çatışması yok; Aziz Nesin’in bir gün önce yaptığı konuşmada ‘Kur’an’ın devri bitmiştir’ demesi tahriklerin gerekçesi oldu.” Milliyet:
“Olay konuşma; Aziz Nesin olaylara yol açan bir önceki konuşmasında Türk milletinin yüzde altmışının aptal, tamamının da korkak olduğunu söylemişti.”
Türkiye: “Sivas’ta fitne: 35 ölü.” Fitneyi çıkaran olarak elbette Aziz Nesin gösteriliyordu. Meydan: “Aziz Nesin’in konuşması halkı galeyana getirdi.” 4
Temmuz’da da gazeteler benzer başlıkları kullanmayı sürdürdüler. Örneğin Sabah gazetesi “ Tahrik…İhmal…İşte Sivas gerçeği” demeyi tercih ediyordu. Türkiye ise başbakan Çiller’in ağzından suçluyu ilan ediyordu: “ Tahrik var.” Tercüman gazetesinin başyazısı ise göstericilerin ağzıyla doğrudan Aziz Nesin’i hedef almıştı:
“ Şeytan aziz.” İki gazeteyi özellikle sona ayırdım. Bunlardan ilki, Cumhuriyet için Sivas olayları ‘irticai bir başkaldırıydı ve hedef de laik cumhuriyetti.’ En açık
ifadeyi ise Özgür Gündem gazetesi seçmişti: “Devlet gözetiminde katliam.” Hiçbir tartışmaya meydan vermeyen tek başlık da bu başlıktı zaten.
(Bu derleme için, bkz. Bianet-b, 2011.) Bianet’in yaptığı bu derlemeden hareketle, Yıldırım Türker’in “Madımak helalleşmesi” başlıklı bir yazı yazması,
(Türker, 2011) ve burada Cengiz Çandar’ın 1993’te kaleme aldığı “Sivas faciası: Provokasyon ve Gaflet” başlıklı yazısını hatırlatması, ilginç bir olayı da birlikte getirdi.
Cengiz Çandar bu yazısında alışkın olunduğu üzere Aziz Nesin’i suçluyor ve ağır ifadeler kullanıyordu: “Türk milletinin yüzde altmışından fazlasının aptal olduğu
kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz Nesin’in bu saptamasında doğru bir husus var: Eğer seksenine dayanmış Aziz Nesin bunak değilse, Türk milletinin aptal bir ferdi.
” Katliam için Nesin’i biricik hedef gösteren Çandar, bu yazının hatırlatılması üzerine, olaydan 18 yıl sonra “ Özür dilemek ” zorunda kaldı.
O yazının kendisini zaten hep rahatsız ettiğini söyleyen Çandar, nedense 17 yıldır, ilgili yazı yeniden hatırlatılıncaya değin, bu rahatsızlığından ötürü özür
dileme gereği duymamıştı. Ayrıca özür dilerken de yine Aziz Nesin’i suçlu ilan etmekten çekinmiyordu. O yazıda İslamcıları hiç eleştirmediğini de “katliamın
kitlesel çatışma potansiyelini taşıdığının farkında olarak” politik doğruculuk adına savunuyordu. (Çandar, 2011) hatta bu yüzden İslamcılardan takdir topladığını
belirtmekten de geri durmuyordu. Çandar’ın bu “ Özür ” yazısına, kendisinin eski siyasal arkadaşlarından biri, Gün Zileli sert bir yanıt verdi. Bkz. (Zileli, 2011)
Ancak Aziz Nesin’in zayıf bir günah keçisi olduğu, katliamı yeterince güçlü bir biçimde uzun süre taşıyamayacağı açıktır. Açıktır çünkü katliam, Aziz Nesin daha Sivas’a gelmeden cihat çağrılarıyla örgütlenmeye başlanmıştır. Aziz Nesin’in Sivas’a gelip gelmeyeceği bile belli değildir ama katliama hazırlık yapıldığı gün gibi ortadadır. Dağıtılan bildirilerin dışında, dönemin Sivas Emniyet Amiri Doğukan Öner’in ifadeleri de bunu açıkça göstermektedir.
Akrabası Rıza Zelyut’un anlatımıyla Doğukan Öner, Zelyut’u aramış ve gelmemesinin isabetli olacağını belirtmiştir. “Toplumsal gerilim yüksek, şartlar
uygun değil” diyen Öner, akrabası Zelyut’u davetli olduğu Sivas’a gelmekten vazgeçirmiştir. (Doğan, 2011) Bu teknik bilgi bir yana, Aziz Nesin orta-uzun vadede her ne olursa olsun katliamın yükünü taşıyamayacaktır çünkü en nihayetinde Aziz Nesin’in dinsizliği ve Şeytan Ayetlerini çevirip yayınlamaya başlaması düşünce özgürlüğü içindedir. Dolayısıyla dinsizlik suçlamasıyla birini yakmaya kalkışmak orta-uzun vadede Sünni bilincin Alevi nefretini meşrulaştırmaya yetmeyecektir.
Eninde sonunda modern bir dinsize karşı, yakmaya yönelecek kadar duyulan bir nefret, modern Sünniliğin açıklamakta ve üstlenmekte zorlanacağı bir özellik
göstermektedir. Bunun üzerine gitmek ve katliamı tümüyle ona fatura etmek demek, ister istemez Aziz Nesin’in bütün sorumluluğu baki kalsa bile, ‘peki hırsızın hiç mi suçu yok’ sorusunu Sünnilerin önüne koyacaktır. Bu nedenle bu kez devreye PKK sürülmek istenmiş ve olay ona fatura edilmeye çalışılmıştır. Ancak bu da yeterince işlenememiştir. Çünkü sözüm ona katliamla PKK arasında bağ kurmaya çalışırken referans yapılan isimlerin ikisinin de hali hazırda ölü olduğu anlaşıldığı gibi, ilgili tarihte PKK’yla ilişkileri de kuşkuludur ve aynı ölçü de alandaki varlıkları, ki varlıkları nedense on sekiz yıl sonra birden bire ortaya çıkan kamera görüntülerinden ve ilgililer alandan ayrılırken saptanmıştır, ile katliam arasında herhangi bir ilişkinin olup olmadığı kesinlikle bilinmemektedir. PKK açıklamasının yetersizliği karşısında bu kez devreye Ergenekon soruşturmaları alınmış ve bu rüzgar arkaya alınarak katliam derin devlete, ordu içinde yapılandığı savunulan gizli ve karanlık güçlere havale edilmiştir. Böylece iki hedef birden vurulmaktadır. Bir yandan Madımak katliamının Sünniliğin Alevi nefretini çırılçıplak bırakan karakteri, Ergenekon vesilesiyle sürekli atıf yapılan bir başka sürekliliği ifade eden farklı bir kalıp yargıya havale edilmekte, derin devletin herhangi bir icraatından bir icraat, kaldı ki Başbağlar anımsatması da bunu göstermektedir zaten, haline getirilmektedir. Başbağlar üzerinden kurulan bu karanlık süreklilik girişimine Aleviler kendi alternatif raporlarında son derece anlamlı sorularla bir yanıt geliştirmektedirler: “Madımak Katliamı ile Başbağlar Katliamı arasında nasıl bir ilişki vardır ki Madımak gündeme gelince o da gündeme gelmektedir? Başbağlar Katliamı’nı Aleviler mi yapmıştır?
Başbağlar Katliamı Alevi yığınlarca mı yapılmıştır? Başbağlar Katliamı, günler öncesinden, Alevi medyası var da orada hazırlanıp tezgahlanarak karıştırıla pişirile mi hazırlanmıştır? Başbağlar Katliamı, devletin idari ve siyasi iradesi dahilinde mi olmuştur?
Bu katliamı izleyen iradenin Alevi bir irade olduğu mu söylenmektedir?
Başbağlar Katliamı’nı binlerce kişilik bir Alevi topluluğu mu yapmıştır? (…) Başbağlar Katiamı’nın sanıklarının avukatlığına Aleviler mi soyunmuştur? Madımak Katliamı sanıklarını cezaevinde ziyarete giden hangi ideolojik, dinsel, zihinsel dünyanın ve en önemlisi siyasal geleneğin parçasıydı? Madımak katil zanlılarını savunan avukatlar kimlerdi? Bu avukatlardan biri mevcut hükümet içinde olabilir mi? Soruları çoğaltalım mı?” (AABO, 2011)
25_ İlgili habere göre, ordu komutanı Teoman Koman, Ezincan Poligon Birliği’nden birbirimi Sivas’a gönderiyor. 13 kişilik birim, ikişerli gruplar halinde Sivas’ta halkınarasına karışıyor. Halkı Madımak Oteli çevresine topluyorlar ve burada bir el ateşedilerek halk kışkırtılıyor; ardından molotof kokteyl atılarak halka ne yapacağı“işaret ediliyor.” Hatta bu timlerden biri yakalanıp askeri mahkemeye sevk ediliyorama ne hikmetse, Erzincan 2. Ordu Komutanlığı’nda iki gün sonra yangın çıkıyor veilgili dosya da yanıyor. İtirafçı üsteğmen Madımak katliamında asıl hedefin Aziz Nesin ve adlarını vermediği iki yazar daha olduğunu iddia ediyor. İtirafçıya göre,“Aziz Nesin askeriye hakkında çok yazılar yazmıştı. O aydınlar askeriye hakkında çok bilgi sahibiydi ve ellerinde bulunan bazı belgeler olduğu söylendi. Bu istihbaratbize JİTEM’den geldi. Bize belgelerin imha edilmesi söylendi. Aydınların içinde üç yazar özel hedefti, başlarında da Aziz Nesin vardı.” İtirafçı üsteğmenin bu iddialarınakarşı saptayabildiğim kadarıyla ilgili resmi birimlerden herhangi bir yanıt gelmedi.
26_ Bu damganın Alevi hareketi tarafından nasıl okunduğu, kendi alternatif raporlarından, biraz uzunca olacak olmasına karşın, özetle izlenebilir: “Raporun
sözde sosyolojinin soğuk diliyle “Madımak Olayı” başlığı altında değerlendirdiği Madımak Katliamı, aynı zamanda çalıştay sürecinin başlangıcıyla sonu arasındaki
mesafeyi ölçmek için de iyi bir örnek oluşturmaktadır. Madımak Katliamı’na ilişkin yapılan değerlendirmeler, açıkça yukardan bir bakışla, Alevileri hizaya çağıran birdilin ortaya konulmasından başka bir şey değildir. Bu kibirli dile Aleviler son derece aşinadır. Buna göre, “Otel kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce ateşe verilmiş, ortayaçıkan arbede de çoğu Alevi olmak üzere 37 kişi karbon monoksit gazından boğularak hayatını kaybetmiştir.” (…) Bütün bu acı verici ayrıntıların varlığına karşın raportörşunu yazabilmektedir: “Olay, Alevi kamuoyu tarafından tartışmasız bir şekilde katliam olarak görülmüştür.” Anlaşılan ve raporda hiç telaffuz edilmediğine görekesinlikle, ileri sürülen odur ki rapor tarafından bu olay bir katliam olarak görülmemektedir. (…) Bir “provokasyon, kriminal bir olay, trajik bir olay, sırlıboyutları olan bir olay, vahim bir olay” ama katliam değil.
Raportöre göre, Madımak ve Başbağlar Katliamları ile görünür hale gelen en önemli şey “Alevi ve Sünnilerin bu provokasyona alet olmalarını sağlayacak
potansiyellerinin varlığı ve kullanışlılığının açığa çıkmasıdır. Hem Alevilerin hem de Sünnilerin onarılması oldukça zaman alacak bu kumpasın uygun birer parçası olmapotansiyelleri kaygı vericidir.” Mesele bundan daha ağır bir biçimde nasıl militanca bir dille çarptırılabilir ve Alevilik tarihi ve şimdisiyle ortadan dururken, bu kadar ağırbir suçlamayla karşı karşıya bırakılır? Açık bir saldırı mantığı dışında! Rapor yazarı bu iddialarını, Aleviler ve Alevilik bakımından toplumsal, tarihsel ve siyasal olarak ispatla yükümlüdür! Somut olaylar bir yana, Aleviliğin ne zaman dinen biriciklik iddiası olmuş ki bu iddiayı siyasal olarak örgütlenmiş bir basınçla öteki kıldığına dayatmıştır? Ancak amaç bellidir. Tüm bu kabul edilemez, gayri ciddi tablo, Alevilerin Madımak Oteli’ni müze yapma talebini, katliama Alevileri de ortak ederek maniple ve nihayet reddetme girişiminden başka bir şey değildir. Öyle ki müze talebini reddeden rapor zihniyeti, otelin nasıl düzenleneceği hususunu bir yana koyup şöyle bir metni otele asmayı önerebilmektedir: “Ortak Acı hatırası. Sağduyu ve sevgi yoksunluğunun [örgütlü Sünniliğin değil, devletin ürettiği Sünniliğin provokatif niteliğinin değil, karanlık yapılanmaların değil, dinsel biriciklik iddiasının değil, derin devletin değil, ve ilh. değil!] çok acı verici olaylarından birisi (…) burada (….) yaşanmıştır. [Eh, madem sağduyu ve sevgi yoksunluğunun ürünüdür bu olay, o halde soruşturmaya, karanlık elleri ortaya çıkarmaya da gerek yoktur! Peki, devletin karanlık yüzüyle hesaplaşmamak adına, iktidarla bütünleşmek adına neden bütün Sünnilik adına, Başbağlar üzerinden bir denkserlik kurulmakta ve Sünnilik ve Sünni topluluklar zan altında bırakılmaktadır? Alevilerden geçtik, Sünni toplulukların üstünde katliamın ağırlığını bırakmaya kimin hakkı olabilir! Bu ağırlık nasıl ortadan
kaldırılacaktır?] Bu acı olayın kurbanlarının adlarını diğer bütün sevgisizlik kurbanlarıyla birlikte (….) anıyoruz” Rapor yazarına hatırlatmak gerekiyor:
Madımak’ta ölenler sevgisizlik yüzünden ölmedi; otel ateşe verildiği için öldü! Binlerce kişi tarafından kuşatılmış, ateşe verilmiş bir yerde yaşayabilecek bir sevgi varsa, biz de oraya gidelim; yoksa, rapor yazarı bir gün kalkıp Madımak Oteli’nin önüne gelsin! Yukarıda Alevilerin müze talebi karşısına anı yazısı diye konulması önerilen yazıyı Sivas’ta kaybettiğimiz tüm canlar için açıkça saygısızlık saydığımızı cümle alem bilmelidir. Sevgisizlikten öldükleri iddia edilen bir tabelada adları duracağına olmasın! Onların adları Alevilerin belleğinde en müstesna yerdedir!
Yerleri orada oldukça müze talebi de Aleviliğin başlıca taleplerinden biri olmaya inatla devam edecektir! Kim nasıl, bunun bir kan davası olduğunu iddia etmeye
kalkarsa kalksın. Kim sürekli bir güvenlik konsepti içinde, Alevilerin ölülerini anmasını bile “her vesileyle kanatılmaya çalışılan yara” olarak nitelerse nitelesin!
Tam tersine Alevilerin talepleri ortadadır ve değil kan davasıyla, insanlık borcu dışında herhangi bir davayla ilgisi yoktur. (…) Hiçbir Alevi topluluğun şimdiye
değin, Sivas halkına ya da genel olarak Sünni halka karşı bırakalım en ufak bir girişimi ya da tepkisini, kötü niyeti bile olmamıştır. Belki de tam da raportör ve
arkasındaki zihniyetin sürekli bir suçlama olarak yönelttiği “mağduriyet ve mazlumiyet söylemi” yüzündendir, kim bilir! Ama nedense, raporu yazanlar tam bu söylemi hatırlayacakları yerde unutuvermekte ve Alevileri, Aleviliği saldırgan bir iktidar şebekesinin parçasıymış gibi sunmayı marifet bilmektedirler.” (AABO, 2011)
27_ Burada bu benzerlik ve hatta aynılık üzerinde özel olarak durmayacağım. Durmayacağım çünkü daha önce andığım bir çalışmamda buna ilişkin oldukça
ayrıntılı bir tartışma yürüttüm. Bkz. (Yalçınkaya, 2009).
28_ Örnekleri daha fazla çoğaltmak gereksiz olacağı için başka bileşenlerden de söz etme gereği duyulmamıştır. Ama burada belirtmek gerekirse, Madımak k
atliamını yine Alevilik ve Alevilerle ilişkisiz bir biçimde kavrayan ve tümüyle faşist bir saldırı olarak okuyan ve buradaki faşist saldırı nitelemesini doğrudan ırkçı bir saldırı olarak değerlendiren, Madımak önündeki diğer vurucu sloganlar bir yana, özel olarak “askere uzanan eller kırılacak” türü sloganları öne çıkaran bir yaklaşım için bkz.(Avcı, 2011).
29_ Bkz. (Seyman, (2011). Seyman, bu yazısında, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyen, açık bir iddia öne sürüyor: “Saz çalıp türkü söyleyen, semah dönen Alevileri sevenler; alanlara çıkıp sorunlarını dillendiren, haklarını isteyen Alevileri sevmiyorlar. Aleviler hep gizemli kalmalı, inançları önündeki engellerin
kaldırılmaması için mücadele etmemeli. (…) Ne yazık ki kendi kutsalına inananlar Alevilerin kutsalını bile kutsal saymıyorlar. Alevileri sevmiyorlar. (…) Bugün
Alevileri sevmeyenler, “dincilik yapıyorlar” diyenler gün gelecek Alevileri de görmeye, algılamaya inançları önündeki engellerin kaldırılması için mücadelelerine sözcü olmaya başlayacaklar. (…) Kuşkusuz sevmek zorunda değiller, Alevi inancı önündeki engellerin kaldırılmasını savunabilirler. Bu bile şimdilik zor görünüyor.”
30_ Bu düzleştirme daha çok ve özel olarak “geçmişle yüzleşme ya da tarihle hesaplaşma” çağrısı biçiminde tezahür etmektedir ve hemen birçok ek örnek
sıralanabilir. Örneğin, bkz. (Yetkin, 2011), (Mumcu, 2011).
31_ Örnek için Bkz. Diyanet İşleri Müfettişi A. Sezgin’den aktaran (Varlık, 1993).
32_ Sünni yaklaşımı, kendi iç çelişkileri ve trajik haliyle son derece iyi yansıtan bir örnek için Bkz. (İbn Haldun, 1990:519).
33_ Bu konuda, ayrıca bkz. (Yalçınkaya, 2005).
34_ Bu ve başka boyutlarıyla da ilginç bir örnek hatırlatılabilir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde çatışmalarda yitirilen bir Alevi askerin cenazesi, “şehit olduğu” ve dolayısıyla buna ilişkin protokol uygulanacağı için cemevinden askeri protokol tarafından alınarak, camiye götürülmüş ve camiden defnedilmiştir. Bunun devletin Sünni karakterini ifşa eden özelliği bir yana, şehidin şehitlik nitelemesini yapan küme tarafından ele geçirildiğine ilginç bir örnektir bu. Bkz. (AHA-e, 2009).
35_ Dedeliğin bu özelliğine ilişkin bkz. (Yalçınkaya, 2007).
36_ Burada, bu sancılı tartışma hakkında bir fikir vermesi bakımından tartışmalardan küçük bir örnek vermekle yetineceğim: “Halkından, üyelerinden, şube yönetim kurullarından, Pir Sultan ve ölümsüzlerine sahip çıkanların tümünden; kültür, direnç, inanç anlamında çok çok altta olanların bizi yönetiyor olmasına ben artık katlanamıyorum. (…)18 yıl sonra bile, dostlarımızın çığlıklarını Madımağın korundan kurtaramamışken, katılmadıkları sahip çıkmadıkları Sivas davası devam ederken, gözümüzdeki yaş, bilincimizdeki öfke dinmemişken bu vicdan ve ahlak yoksunları bizim acılarımızı kendilerine rant kapısı yaparak, kendilerini pazarlama yoluna girdiler. Pir Sultan’ın ve mirasının temsilcileri değil, "teslimiyetçileridir." ABF ve PSAKD örgütünden istifa edip gittikten sonra nerede, ne yapıyor olursanız olun sizi bağlar. Ama şimdi sadece bizleri kandırıyor, yaralıyorsunuz. (…) Şehit ailelerini tepeleyerek, protokol oluşturmaya çalışan bunlar. (…) Hangi vicdan, ahlak, doğrulukla adaysınız .(…) Bize küfür edip, ettirdiğiniz için mi sizi seçelim? Hak etmediğiniz, işgal ettiğiniz görevlerinizden İSTİFA edin ve adaylıklarınızı açıklayın.
Acılarımıza ve gözyaşlarımıza basarak değil. (…) Siyaset yapma hakkın elbette vardır. Gereğini yapar, istediğin yerden aday olursun. (…) Bizleri, Pir Sultan
Şehitlerini, Pir Sultanın adını da bu ahlaksızlıklarına ortak ediyorsun. Genel Merkezden kaç kişi aday olmuştur ve neden istifa etmemektedirler açıklamazsanız aday olduğunuz parti listelerini alıp ifşa edeceğim. Kurulduğu günden beri Pir Sultan Örgütlülüğü üyesiyim. Tuvaletini temizledim, semahını döndüm, tiyatrosunu yaptım,19 yaşındaki kardeşimi, en yakın dostlarımı, hocalarımı şehit verdim, şehitlerimizin şubesi olan Ankara Şube’de başkanlık yaptım. Bütün bunların hürmetine, hakkına sığınarak istifa edip gitmenizi bekliyorum.” (Doğan, 2011-a).
37_ “ Murteza DEMİR’in Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı için aday olması; her dernek üyesi gibi doğal hakkıdır. (…) Yaklaşık on yıl önce kaybettiği bir seçim sonrası kurucusu olduğu örgüte küsen, kurduğu vakıfla bu örgütlülüğü bölen, şehit ailelerini vakıf sevdasıyla üzüp hakaret eden eski genel başkan yeniden aday olduğunu, eğer ahde vefa diye bir gerçeklik varsa kendisi için uygulaması gerektiğini, geçmişteki tecrübeleriyle örgütü yeniden yönetmeye en iyi aday olduğunu söylemiştir. Sayın Murteza DEMİR katılır mı bilmeyiz,ama tecrübe denilen şey; insanın hatalarının toplamıdır. Şayet ders çıkartılmış, öz eleştiri verilmiş, özür dilenmiş ise belki geçmiş hataları insanın peşini bırakır. Ama biz aşağıda isimleri olan Sivas Şehitlerinin aileleri 15 yıldır ne bir özür, ne de bir öz eleştiri duyduk. Birileri için bugün yeniden adaylık sürecinin başlatılmasını yitirdiklerimize ve bizlere yapılmış yeni bir küfür sayacağız. Evet Murteza DEMİR kurucu genel başkanımızdır ama unutmasın ki, onmaz acılarımızın da başkanıdır… Sayın Murteza DEMİR unutmuş olabilir; 15 yıldır öz eleştiri vermediğini, - 4.Pir Sultan Abdal Etkinlikleri öncesi, olaylar anında ve sonrasında neler yapmadığını, -Katliamdan yeni çıkan bir örgütün acılarını kullanarak milletvekilliği pazarlığı yaptığını, Kendisine koltuk değneği yaptığı güya sol ve ulusalcı bir partiyle Sivas davasını kamuoyu gündeminden uzaklaştırdığını, -Dernek şube ve yönetimlerini bu parti militanlarına teslim ettiğini, - Kaybettiği seçim sonrası, kurduğu vakıfla kurucu başkanı olduğu derneğini böldüğünü, -Bu taşeron vakıfla uğruna çocuklarımızı, kardeşlerimizi şehit ettiğimiz Banaz Pir Sultan anmalarına derneğimizi sokmamasını, UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ... Şehit Aileleri olarak; acılarımız,
inançlarımız ve de şehitlerimiz için Pir Sultan örgütlülüğündeki onurlu yerimizi almaya devam edeceğiz. Murteza DEMİR hakkı olduğunu düşündüğü genel
başkanlık adaylığından vazgeçmeli ve aklıyla hareket etmelidir. (Doğan, 2011-b) ama bu reddiyenin temellendirilmesi için gerekli olan şehit aileliği ve şehitlik
üstüne bir düşünce geliştirme gereği de duymamaktadır. (Eser ve d., t.y)
38_ N.Berdayef’in çok bilindik yaklaşımı:“Ütopyalar şimdi eskiden sanıldığından daha çok gerçekleşebilir gözüküyor. Bizse bugün kişiyi bambaşka kaygılara düşüren bir sorun karşısında bulunuyoruz: Bu ütopyaların kesin olarak gerçekleşmesini nasıl önleyebiliriz? Ütopyalar gerçekleşebilir şeylerdir. Belki de yeni bir çağın başındayız; öyle bir çağ ki, [bu çağın] aydınları ve olgun kişileri ütopyaların nasıl önlenmesi gerektiğini ve ütopik olmayan daha az ‘mükemmel’, ama daha çok özgür bir topluma nasıl dönülebileceğini düşünmeye başlayacaklardır.” Bu söz Türkçe’de, (Huxley, 1989)’un hemen başında yer almaktadır.
39_ İbrahim Al Dede repertuarı, C. Eken özel arşivi
Kaynakça
AABO, (2011), Aleviler Artık Burada Oturmuyor, Alevi Çalıştayları Nihai Raporu Üstüne Bir Değerlendirme, (Ankara: HBVAKV Yayınları).
ABF, (2007), Basın bildirisi, “Basına ve Kamuoyuna, Alevi Açılımının Yolu Madımak Oteli’nin Önünden Geçer; Bu İse Siyasi Cesaret İster”, (Ankara, 20.12.2007).
AÇNR (2010-2011), T.C. Devlet Bakanlığı, Alevi Çalıştayları Nihai Rapor, Ankara. (Bu rapor üstündeki ibareye göre, 2010 yılı yazında tamamlanmış ama kamuoyuna sunumu için, seçimin hemen öncesi beklenmiştir. Dolayısıyla her iki tarih birden verilmiştir.)
AHA- a, (2011), http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11787 &Itemid=1 temmuz 2011;
http://www.alevihaberajansi.com/index.phpoption=com_content&task=view&id=11786&Itemid=9, 14.07.2011;
http://www.alevihaberajansi.com/index.phpoption=com_content&task=view&id=11785&Itemid=9, 14.07.2011.
AHA-b, (2011), “Bir kez daha yaktılar”, http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11771&Itemid=9, 09.07.2011.
AHA-c (2011), “Madımak’ın bir numaralı sanığı öldü”, http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11832&Itemid=9, 14.09.2011.
AHA-ç (2011), “Erçakmak’ın mezarı açılsın” http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11837&Itemid=51, 14.07.2011.
AHA-d (2011), “Cafer Erçakmak’ı devlet sakladı”, http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11842&Itemid=9,14.07.2011.
AHA-e, (2009), “Alevi gence Sünni tören Meclis’e taşındı”, http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=8218, 14.07.2011.
Akman, Nuriye (2010), “Necdet Subaşı ile Söyleşi”, Zaman, 21.02.2010.
Aksoy, Murat (2010), “Önce Madımak’ın Yarası Sarılacak”, Faruk Çelik’le Söyleşi, Yeni Şafak, 15.02.2010.
Aktay Yasin (2007), “2 Temmuz’la yüzleşmenin yolu”, Yeni Şafak, 07.07.2007.
Avcı, Bekir (2011), “Utançlar ülkesi ve Utanç müzesi,” http://www.bianet.org/bianet/print/131208utanclar-ulkesi-ve-utanc-müzesi, 14.07.2011.
Aydıntaşbaş, Aslı (2011), “Neden Şam’a başka, Sivas’a başka?”, Milliyet, 04.07.2011.
Beşikçi, İsmail (2009), “Dersim’de Bilincin Uyanışı”, http://www.zazaki.net/haber/dersimde-bilincinuyanisi-288.htm, 14. 07. 2011.
Bianet-a (2011), “Saldırılan ve Öldürülen aynı yerde”, http://www.bianet.org/print/131188-saldırılanve-oldurulen-aynı-yerde, 09.07.2011.
Bianet-b, (2011), “18 yıl önce gazetelerde Madımak”, http://bianet.org/biamag/diger/131199-18-yilonce-gazetelerde-madimak, 14.07.2011.
Birgün-a (2011), “Madımak katliamı failleri ne zaman mağdur oldu?”, BirGün, 04.07.2011,
Birgün-b (2011), “Utanç soruşturması”, BirGün, 07.07.2011.
Caymaz, Onur (2011), “Sivas 18 yaşında; İhbar, ihtar, ifşa! Sivas’ın kanı hala yerde”, BirGün, 01.07.2011.
Cumhuriyet, (2011), “Madımak yokmuş”, Cumhuriyet, 9.6.2011.
Çandar, Cengiz (2011), “Madımak’ı unutmamak”, Radikal, 05.07.2011.
Çaralan, İhsan (2011), “Aleviler ve Blok”, Evrensel, 05.07.2011.
Demir, Murtaza, (2008) Alevi-Bektaşi kamuoyuna, 10.04.2008. (Adaylıktan çekilme açıklaması; bu metni sağlayan mevcut PSAKD ilgililerine teşekkür ediyorum)
Demirtaş Selahattin, (2011),
http://www.haberform.com/haber/demirtas-dersim-ihanetiniunutmayacagiz-demirtas-kerbela-bdp-ferhat-tunc-demirta-80158.htm, 14.07.2011.
Doğan, Serdar (2011), “Devlet TRT Eliyle Madımak’ı 18 yıl sonra yeniden yaktı”,
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=38247, 09.07.2011.
Doğan, Serdar (2011-b), http://www.aleviweb.com/forum/showthread.php?t=25182, 14.07.2011.
Doğan, Serdar (2011-a), http://www.gencaleviler.com/forum/fevzi_gumuse_istifa_cagrisit21090.html?s=5c22dfa48bf3d316412781d9e9fa01ec& 14.07.2011.
Eser, Turan (2011), “Yüzleşme, Müze ve Toplumsal Direnç Oluşturmak”,
http://www.birgun.net/wall_index.php?news_code=1310563133&year=2011&month=07&day=13, 14.07.2011.
Eser, Turan ve d., (t.y.) Kamuoyuna açıklama, (Seçim kampanyasından çekilme açıklaması; bu metni sağlayan mevcut PSAKD ilgililerine teşekkür ediyorum.)
Eşit Yurttaşlık, (t.y), Eşit Yurttaşlık Hakkı için Taleplerimiz ve Çözüm Önerilerimiz, (Ankara: Alevi Bektaşi Federasyonu, Yayın no 4).
Evrensel-a, (2011), “Asla unutmayacağız, Asla affetmeyeceğiz”, 24.06.2011
Evrensel-b (2011), “Sivas anmasına gaz bombalı saldırı”,
http://www.evrensel.net/news.php?id=9060, 09.07.2011.
Foucault Michel, Cinselliğin Tarihi, (Çev. H.U. Tanrıöver), (İstanbul: Ayrıntı Yayınları).
Geçmez, Ercan (2011), “Binlerce Alevi Madımak’ı ziyaret edeceğiz”, HBVAKV Genel Başkanlığı,
http://www.pirhaberajansi.com/2011/07/04/binlerce-alevi-madimaki-ziyaret-edecegiz/,01.07.2011.
Gırgır (2011), “Asıl biz unutturmayacaz”, (Kapak karikatürü) (2001/28).
Gül, Baki (2011), “Özel Harp Dairesi üyesi Üsteğmen H.Ç: Madımak’ı biz yaktık”, Özgür Gündem, 02.07.2011.
Hakan, Ahmet (2011), “Basit, yalın ama acıtıcı bir Madımak sorusu”, Hürriyet, 04.07.2011.
Halkın Devrimci Yolu (2011), “Dışlama-dışarda tutma siyasetinin gölgesinde; Aleviler kimi seçecek”, (Haziran-Ağustos 2011, s.26-33.)
Hbvakv-Akd (2009), Alevi Çalıştayı Birinci Etap Alevi Örgütleri ve Temsilcileri Toplantısı, Değerlendirme İstem ve Öneri Raporu (Ankara: HBVAKV Yayını).
Hobbes Thomas, (1992), Leviathan veya Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti, (Çev. Semih Lim), (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları).
Huxley A, (1989), Cesur Yeni Dünya, (Çev. G. Ender), (İstanbul: Güneş Yayınları).
Hürriyet, (1993),“Sivas’ta ‘Aziz Nesin’ İsyanı”, 03.07.1993.
İbn Haldun, (1990), Mukaddime, (Çev. Z. Kadiri Ugan), (İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 3 cilt).
Karabudak, Cemal Ali (2011), “Yasakçı Sivas valisi AKP’li çıktı”, BirGün, 01.07.2011.
Kemaloğlu, Nihal (2011), “Madımak’ı anmayı yasaklamak”, Akşam, 02.07.2011.
Kurban, Dilek (2011), “Sivas nasıl anılmaz”, Radikal, 07.07.2011.
La Boetie, Etienne de (1995),Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, (Çev. M.A. Ağaoğulları), (Ankara: İmge Yayınları).
Machiavelli (1998), Hükümdar (İl Principe), (Çev. H. Kemal Karabulut), (İstanbul: Sosyal Yayınları).
Milliyet (2008), “Muharrem iftarı”na Alevilerden ilgi yok”,
http://www.milliyet.com.tr/2008/01/12/siyaset/asiy.html, 14.07.2011.
Montesquieu (1998), Kanunların Ruhu Üzerine, (Çev. Fehmi Baldaş), (İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 2 Cilt).
Mumcu, Özgür (2011), “Yak yak bitmedi Madımak”, Radikal, 04.07.2011.
NTVMSNBC-a (2011), “33 aydınla 2 saldırgan aynı panoda”,
http://www.ntvmsnbc.com/id/25228215/ 30.06.2011.
NTVMSNBC-b (2011), “Aleviler: TRT ‘Faili Meçhul’ü kaldırsın”, 1 Temmuz 2011,
http://www.ntvmsnbc.com/id/25228531/, 14.07.2011.
NTVMSNBC-c, (2011), “Başbağlar’da katledilenler anıldı”, 05.07.2011.
Öraç (2010), T.C. Devlet Bakanlığı , Ön Rapor Alevi Çalıştayları, Ankara.
Özdemir, Cüneyt (2011), “Yaksın bu dünya”, Radikal, 03.07.2011.
Pir Sultan, (2011), “ 2 Temmuz 1993 Madımak Katliamı”,
http://www.pirsultan.net/kategori.asp?KID=6&ID=56, 14.07.2011.
Radikal (2007), “Madımak’ın yası nasıl tutulacak?”, Radikal, 11.12.2007.
Radikal-a (2011), “Peki devlet 18 yıl önce neredeydi?”, Radikal, 03.07.2011.
Radikal-b (2011), “Cop yiyene soruşturma”, Radikal, 07.07.2011.
Rousseau (1982), Toplum Sözleşmesi, (Çev. Vedat Günyol), (İstanbul: Adam Yayıncılık).
Sarıhan, Şenal (2011), Sivas Katliamı, Madımak Yangını, (Ankara: Ankara Barosu Yayınları, 2 cilt, 3. Baskı.)
Sazak, Derya (2007), “Müze olsun”, Milliyet, 11.12.2007.
Seyman, Yaşar (2011), “Alevileri sevmiyorlar,” BirGün, 05.07.2011
Sol Haber Merkezi (2011), “Aleviler Madımak’ın Utanç Müzesi olmasında ısrarlı”,
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/aleviler-madimakin-utanc-muzesi-olmasindaisrarli-haberi-441391, 14.07.2011.
Şanlıkan, Bülent (2011), “Asıl ucube Madımak’tır”, Akşam, 05.07.2011
T24 Haber (2011) “Eren Aysan: Göstericiler oteli yakanlarla hareket ediyorlar”,
http://www.t24.com.tr/eren-aysan-gostericiler-oteli-yakanlarla-hareketediyorlar/haber/155043.aspx, 06.07.2011.
Taşçı, İlhan (2011), ‘Amaç aklamak”, Cumhuriyet, 02.07.2011.
TKP-a, (2011), “TKP’den Alevilere mektup”,
http://haber.sol.org.tr/soldakiler/tkpden-alevileremektup-haberi-42930, 14.07.2011.
TKP-b, (2011), “Madımak Utanç Müzesi olmalıdır”,
http://haber.sol.org.tr/soldakiler/tkpdenaciklama-madimak-utanc-muzesi-olmalidir-haberi-43231, 14.07.2011.
Türker, Yıldırım (2011), “Madımak helalleşmesi”, Radikal, 04.07.2011.Türker, Yıldırım, (2008),
“Acıyı bal eyledik ya….”, Radikal, 14.01. 2008.
Varlık, A. A. (1993), “Kerbela Olayı Unutulmaz”, Cem, 3/25:44.
Yalçınkaya H.-Ceylan G. (2011), “Madımak’ta anma yasaklandı, öldürenler ölümsüzleşti”, Radikal, 30.06.2011.
Yalçınkaya, Ayhan (1996), Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve İktidar, (Ankara: Mülkiyeliler Birliği Yayınları)
Yalçınkaya, Ayhan (2005), Pas, Foucault’dan Agamben’e Sıvılaşmışİktidar ve Gelenek, (Ankara: Phoenix Yayınları).
Yalçınkaya, Ayhan (2007), “Eşitlikçi Dışlama: Dedelik, Soy ve Siyaset”, Kırkbudak, 3/9:77-97.
Yalçınkaya, Ayhan (2009), “Alevilik Hendeğinde AKP’nin Devesi: “Alevi Açılımı Neyi Açıyor?”, AKP Kitabı Bir Dönüşümün Bilançosu, içinde, s. 316-357,
(Ed. İ. Uzgel- B. Duru), (Ankara: Phoenix Yayınları).
Yetkin, Murat (2011), “Sivas…Sivas…”, Radikal, 03.07.2011.
Yıldırım, Erdal (2011), “Helalleşme değil, ancak hesaplaşma olur”,
http://www.alevihaberajansi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11805&Itemid=42, 14.07.2011.
Zileli, Gün (2011), “Özrünü kabul etmiyoruz Cengiz Çandar”,
http://jiyan.org/2011/07/ozrunu-kabuletmiyoruz-cengiz-candar-gun-zileli/, 14.07.2011
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder