İlham Beyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlham Beyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2017 Pazartesi

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 6

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 6



             Suphi Saatçi*10
*10. Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi Saatçi 30 Nisan 2010


ORSAM: Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Ne zaman Türkiye’ye geldiniz? Ne zaman vatandaşlık aldınız? Burada neler yaptınız? 
Hangi kurumlarda görev aldınız? Kısa bir özgeçmişinizi anlatabilir misiniz? 


Suphi Saatçi: Ben 1946 Kerkük doğumluyum. Liseyi Irak’ta tamamladıktan sonra Türkiye’ye geldim. 1967- 68 yılında Güzel Sanatlar Akademisi mimarlık bölümüne girdim. 
1974’de mezun oldum. Daha sonra doktoramı burada yaptım. Tabii mezun olduktan sonra dönmek istiyordum ama ailem dedi ki biraz oyalan burada baskılar gittikçe artıyor gelirsen burada bir şey yapamazsın. Bende doktora ile meşgul oldum. Bitirdikten sonra yine konuştum nasıl oralar dedim, daha da kötü dediler. 
Sonra doçentliğimi aldım, aynı üniversitede öğretim üyesi oldum ve profesörlüğümü aldım. 
Burada bulunduğum süre içerisinde Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde görev aldım. 
Hatta birkaç dönem genel başkanlık yaptım İstanbul’da. 1997’de Kerkük Vakfı’nın kuruluş çalışmalarını başlattım ve 1998’de kurulmuş oldu resmen. Biraz engellendik falan ama sonra halloldu. Kerkük Vakfı olarak en büyük amacımızda yayın hayatında etkili olmak, zengin bir arşiv oluşturmak.Irak Türkmen’leri hakkında bu güne kadar yayımlanmış yazılı basından zengin bir arşiv oluşturduk. Hatta görsel malzeme olarakta fotoğraf olsun. Bu konuda bizim rakibimiz yoktur diyebilirim. Çünkü bu işin çekirdeğini değerli ağabeyimiz, büyüğümüz İzzeddin 
Kerkük bey kurmuş, bizim derneğinde kurucusu odur. Hayatta kalan tek kurucusudur. Benimde biriktirdiğim arşivi birleştirdik dolayısı ile Kerkük Vakfı önemli bir arşiv merkezi olarak kuruldu. 

Bu arada mevsimlik bir dergide çıkarıyoruz Kardaşlık. Üç dilde çıkıyor, Türkçe, Arapça, İngilizce. 

Ne zamandır çıkıyor Kardaşlık Dergisi? 

11. yılını doldurdu son sayıyla. 1999’da başladı hiç kesintiye uğramadan devam ediyor. Hiç taviz vermedik muntazam bir şekilde çıkıyor. 
Kendi yağımızla kavrulduk. Başta herkese bedava verdik alışsınlar diye. Sonra, iki sene önce abone sistemine geçtik. Yavaş yavaş çünkü vakfımızın ticari 
amacı yoktu faturada kesemiyorduk vergiye tabi değildik. İktisadi işletme kurunca biraz iş canlandı ve derginin yanı sıra süresiz yayınlarımızda 
var kitaplarımız o konuda da rakip tanımıyoruz en iyi yayınlar bizdedir. Bundan sonrada etkili yayınlarımız olacak. Özgün çalışmalar yayınlıyoruz. 
İmkan dahilinde iyi ve kaliteli baskılar yapmaya gayret ediyoruz. Fakat bizim satışlarımızın yapılması ve tekerimizin dönmesi için sadece bir alanda yayınlarımızın yapılmasıyla mümkün görülmüyor idare etmiyor. Dolayısıyla kendi branşımla, mimari sanatla ilgili bazı yayınlarda sokmaya çalıştım. Sponsor bulduğumuz zaman kaliteli baskılarda yapacağız. Kültür sanat ağırlıklı, geleneksel mimari, mimarlık tarihi, şiir monografileri bu konuda zaten birkaç basıma hazır çalışmamızda var. Onlarında bir kısmı Kırklareli, Urfa, Kayseri v.s. o bölgenin insanları, zenginleri sponsor olabiliyor. Üzülerek ifade edebilirim ki, Türkmen toplumu maddi yönden çok yoksul, ben maddi durumu iyi olan birkaç isim biliyorum sadece onlarda kendi işleri ile meşguller. Bu işlere hiç bütçe ayırmıyorlar yada ayırmışlardır fakat ben bilmiyorum. Biz yayın alanında iddiamızı sürdürüyor ve sürdürmeye devam edeceğiz. 
Temennimiz genç kuşaklara devretmek, hatta ben çok yoruldum bu dergi işinde ama kimse almak istemiyor herkes kaçıyor çünkü çok sabır isteyen bir iş. 

ORSAM: Kaç yıldır görevdesiniz başkan olarak? 

Ben başkan değilim. Genel sekreterim başkanımız İzzeddin Bey. Zaten İzzeddin Bey adına kurduk bu vakfı İzzeddin Kerkük Kültür ve Araştırma Vakfı. Biz kısaca Kerkük Vakfı diyoruz. 
Kerkük bölge olarak söyleseydik belki hiç izin vermezlerdi. Çünkü bir siyasi yönü olur korkusuyla ama bir şahsın soyadıdır diye Sabancı gibi, Koç gibi onun için 
kabul ettiler. Fakat oradan yanıldılar yani. Bizim Bayrağımız, simgemiz Kerkük oldu. Vakfımız bir kişi değil de Irak Türkmenlerinin vakfı olduğu ortaya çıktı. 

Üyeniz var mı? 

Hiç üyemiz yok çünkü üye almak konusu tüzüğümüzde yoktur. Fakat yeni yasaya göre tüzüğümüzü düzeltip üye alabiliriz. Bunun için dava açıp mahkeme kararı gerekiyor. 
O işleri hallettikten sonra vakfımıza üye alıp daha da zenginleştireceğiz. Belki daha da kötü olacak onu da bilmiyorum. Kalabalık iyi midir, kötü müdür 
bilmiyoruz bakacağız artık. 

Genel sekreter olarak kaç yıldır görevdesiniz? Kurulduğundan beri ama nasıl kurtulacağımı da bilmiyorum. 

Kaç yılında vatandaşlık aldınız siz? 

1983- 84 yıllarında. O tarihe kadar da hiç bir şey yayınlamadım. 

Nasıl aldınız vatandaşlığı? Uzun süre kaldığınız için mi verdiler? 

Uzun süre buradaydım ama rahmetli Necdet Koçak’ın idamından sonra bizim onun ekibinden olduğumuzu bildikleri için buradaki ağabeylerimiz 
kabul etme sekte zorla vatandaş yaptırdılar. 

Oraya dönme şansınız yok Saddam’ında ne zaman gideceği belli değil gibisinden. Yine de bir kaybımız olmadı çok şükür çifte vatandaşlık şeyi ile bizim Irak 
vatandaşlık kimliğimizde devam ediyor. 

Vakfın yönetim kurulunda kimler var? 

Dört kişiden oluşuyor. Başkan İzzeddin Kerkük, genel sekreter Suphi Saatçi iki üyemiz var biri Erşad Hürmüzlü diğeri de Suphi Salt. Suphi Salt 
iyi bir hemşerimiz oda yurt işinde görev yapıyor. 
Birde denetim kurulumuz var bizim Prof. Dr. Mahir Nakip. 

Yaptığınız faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak istiyorum, mesela kaç kitap çıkardınız? Şimdi 40. kitabımız çıktı. Daha sırada 8 kitabımız var inşallah onlarda çıkacak. Aslında bunları cilt haline getirmeyi arzu ediyorum. Fakat maddi sıkıntımız var. 

Maddi destek alıyor musunuz bir yerden? 
Kendiniz nasıl idare ediyorsunuz? 

Hayır destek almıyoruz. Kitap satışlarını zorlayarak götürüyoruz. Sağ olsun Erşad Bey çok kahrımızı çekiyor. Suphi Salt Bey sağ olsun 
oda destek verdi. 

Ne iş ile uğraşıyor? 

Avukat’tır. Maddi durumu iyidir. Davayı düşünen iyi bir arkadaştır Suphi Salt. İlk defa adını duyuyoruz. Bu insanlara gereken değerin verilmesi lazım onlara değerli olduklarını hissettirmemiz lazım. Bunu yaparsak davaya daha fazla sahip çıkarlar. Dergimizin 200’e yakın abonesi var. Bunları 120’si falan ödeme yapıyor. 
Bunların hepsi Türkmen mi? Hayır Türkiyeli de var. Fakat birçok Türkiyeliye kendimiz bedava gönderiyoruz tanıtım açısından. Türkmeneli Vakfı son iki yıldır 500 abonelik aldı destek verdiler bize sağ olsunlar. Bunların 100’ü kendilerine 400’ü Kerkük’e göndermek kaydıyla onu da biz gerçekleştiriyoruz. Onlarla birlikte 700- 800 civarına ulaştı aboneliğimiz. Diğer Türkmen kuruluşlarıyla ilişkiniz nasıl ortak çalışmalar yapıyor musunuz?

Dernek zaten bizim, başkanlığını yaptık. Üç no’lu üyeyim orda, İzzeddin ağabey bir nolu. 

Yani onların her türlü işlerini ben yaparım ve destek veririm. Gönül birliği içinde. Çünkü bizim en kadim, en eski, en köklü, en saygın kuruluşumuz Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’dir. 

Diğer derneklerle ilişkileriniz nasıl? Birlikte çalışmalar yaptınız mı? 

Öyle bir şey olmadı; ama bir kaç defa bağış topladım, onlara verdim bölgeye ulaştırdılar. Bize karşı büyük sevgi ve saygıları var bizimde onlara. 

Şimdilik ortak bir şeyimiz olmadı; ama olursa katılırız. Mesela bir gece, bir sempozyum olabilir. Biz iki tane de uluslararası sempozyum yaptık, onlar da önemliydi. 

Sempozyum, kültür etkinlikleri, Türkmen geceleri gibi Türkmenleri tanıtan sosyal etkinlikler yapıyoruz. Aslında benim kafamda sağlık ocağı projesi vardı. Çünkü 
burada yüze yakın doktor var. Akşam 16:00’dan sonra gelse branşına göre hasta Türkmenleri muayene etse hem kendini tanıtır hem de Türkmenler 
ücretsiz muayene olurlar. Hatta dışarıya da açık olacağı için kendi döner sermayesi ile çok etkin bir rol oynayabilir. 

Türkiye’de sivil toplum örgütleri ile siyasi partiler ile ilişkileriniz nasıl, onlarla görüşüyor musunuz ortak çalışma yapıyor musunuz? 
Ortak çalışma bir ara Azerbaycan’la yaptık. Orada sempozyum yaptık. Onları da buraya davet ettik ve burada da sempozyum yaptık. Kültürel bir ilişki, köprü kurduk. 

Türkiye’de yakın ilişkide olduğunuz bir kurum var mı? 

Dış Türk Derneklerinin hepsiyle yakın ilişkilerimiz var. Zaten onları derneğimiz yapıyor bizde onların altında bulunuyoruz. 
Sizin Türkiye’deki sivil toplum örgütleriyle ilişkileriniz var mı? 
Türk Dünyası Hizmet Vakfı, Türk Edebiyatı Vakfı var. Bunlar ilişkide olduğumuz, yayınlarımızı gönderdiğimiz vakıflardır. Kırım Derneği var

Türkiye’deki Türkmen ilgisi ölçmek adına soruyoruz. Siyasi partilerle ilişkileriniz var mı? Destek verdiler mi? Görüşmeleriniz oldu mu? 

Milliyetçi kuruluşlar çoğu zaman çağırıyor bizi ama şimdi doğrusu siyasi örgütlerle biz pek ilgilenmiyoruz. Çünkü onlarla iletişim kurmak oldukça sakıncalı bir tarafı tutma zorunluluğu var. Onlar hata yapsa da örtbas etmek veya savunmak zorundasınız. Saygın ve ölçülü bir kuruluş için oldukça sıkıntı yaratır. Dolayısı ile böyle bir sarmalın içine girmek istemiyoruz. 

Ben şahsen siyaseti de fazla sevmiyorum zaten. Bana oldukça inanılmaz, güvenilmez geliyor. 

Irak’la ilişkileriniz ne durumda? Gidip geliyor musunuz? 

Gidip geliyoruz, sakıncalı bir durumumuz yok. 

Ne sıklıkla gidiyorsunuz? 

Tabii çok sık gidemiyoruz. Ama dönem dönem hasretimizi gidermek için ziyaretlerde bulunuyoruz. Bunu zaten yazdım. Hasretim adı Kerkük 
belki görmüşsünüzdür. Gezi notları var. Nostaljik duyguları yaşamak için kağıda döktüm. Kendim zaten iyi bir gözlemciyim ve bölgemi de çok seviyorum. Mesela Irak’a gittiğim zaman Telafer’e mutlaka uğrarım, çok severim Telafer’i. Telafer’in kültürünü, folklorunu de kimse bilmiyor. 

Herkes bombadan felaketten bahsediyor neden oldu? Niçin oldu? 

Bence coğrafya bilmeyen insanın tarih bilgisi de yoktur. 

Çünkü coğrafyayı bilmeyen tarihi oturtamaz. 

Bölgeye yönelik çalışma yaptınız mı hiç? Bölgede faaliyet gösterme adına vakıfla bir faaliyet yaptınız mı? 

Hayır olmadı.

 Buradan hareketle Türkmenlerin göç dönemleri, göç sebepleri, yerleşim durumları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? 

Kendi bildiklerinizi yani Türkmenler hangi dönemlerde buraya daha çok göç etmişler? 

Irak Türkmenlerinin göçü uluslararası bir göç sayılmaz. Ama Saddam döneminde büyük göçler oldu tabii. Fakat bu göçü bizim veya Kürtlerin sayısına göre karşılaştırdığımız zaman onların göç yapma pratiği yüz kat daha fazladır. Islık çalsan anında yarım milyon insan dağın öbür tarafına geçebilir. Onlar kırsal alanda yaşayan insanlardır. Bu nedenle pratiktirler ve çabuk göç ederler. Dolayısı ile yarım milyon insan dağıldığı zaman bunların içinde on yedi bin Türkmen vardı. Sonra on iki bini geri döndü. 

Bu konuda çok büyük uçurumlar var. Siz diyorsunuz ki gelenler arasında 17 bin Türkmen vardı. Bunu 70-80 binlere çıkarıyorlar. 
Bu rakam o dönemin olağanüstü hal bölge valisine ait. Bu söylenenlerin hiç birisi bilimsel değil zaten, bir hesaba dayanmıyor. Ben soru sordum ne kadar Türkmen vardı dedim? O da 17.000 olduğunu söyledi. 12.000’i daha sonra geri döndü. Ama daha öncesinde bireysel olarak Türkmenlerin buraya gelişleri oldu. 

Evet, oldu. Büyük göçten öncede yine göçler oluyordu. Türkiye dışına da göç oluyor. Mesela şu anda Danimarka’da 2000 civarında Türkmen var.Türkmen göçü 1982- 83’den sonra yavaş yavaş başladı. İran Irak savaşı dönemlerinde. 1950’lerden sonra hızlandı. Hatta geç kalınmış, erken başlansaydı daha iyi sonuç verirdi. Çünkü İngilizler 1925’lerde Kürtleri götürüp orda okutmaya başladılar, her yıl 300- 400 kişi götürüp okutuyorlardı. Hukuk, uluslar arası ilişkiler v.s. Biz maalesef çok geç kalmışız. 

Buraya gelen Türkmenler kimliklerini koruyabiliyorlar mı? Gözlemlerimize göre buradaki insanlar özellikle gençler Türkiyelileşiyor. 

Üçüncü kuşakta daha da fazla görülüyor, bölgeye geri dönmek istemiyorlar. Acaba buradaki şartlara uyum mu gösteriyorlar? 

Şartlara entegre oluyorlar. Şimdi Nijeryalılar da, Tatarlar da herkes Türkiye’de yaşamak istiyor. Güzel ülke, istediğin her şey yanına kâr kalıyor. 

Duygusal bir milletiz biz. 

Neden Türkiye? 

Türkmenler biraz farklı olmalılar. Şimdi bu son neslin biraz sığlığından kaynaklanıyor. Muhakkak ailelerinden kaynaklanıyor. 
Hiçbir şey anlatmıyorlar çocuklara. Onlar da arada kaynayıp gidiyorlar. Zaten yaptığımız toplantılarda ortaya çıktı bu. Ağabey davamızı bilmiyoruz biz, kimiz, neyiz bilmiyoruz diyorlar. Kimse bize bir şey söylemiyor. 

O zaman önce bir haritaya bakmak lazım, memleketiniz neresi, baktın mı haritaya? 
Memleketin tarihi nedir? 
Kim gelmiş, kim gitmiş? 
Ne olmuş? 
Ben bunun neresindeyim? 

Önce bunları bulmaya çalışılmalı. Ben bunlar hakkında birkaç seminer verdim 
gençlere. Herkes “bu önemli bir şey bunların yapılması lazım” diyorlar. Ama biz değil başkaları yapsın diye bekliyorlar. 
Peki sen kimsin? 
Neden sen yapmıyorsun? 
Benim davamı neden başkaları yapsın? 
İşte bu bizim toplumumuz. Biz buyuz. 

Türkiye’ye göç edenler arasında eskiden mezhep ayrımı oluyor muydu? 
Şii veya Sünni sayısı verebilir misiniz? Eskiden Türkmenler arasında böyle ayrım oluyor muydu? 

Hiç bunun farkında değildik. Tuzhurmatulu, Telaferli, Kerküklü, Erbilli. Bugüne kadar mezhep olayı yoktu bizde, sonradan çıktı bu tür şeyler. 

Türkmen davasına ilişkin beklentiniz nedir? 
Umutlu musunuz? 

Şimdi tabi umutsuzluk iyi bir şey değil, umutsuzluk Kerküklülere mahsustur derler. Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim, kaybetmekte istemiyorum. 
Çünkü umut olmazsa insanoğlu gerçekten biter. Çıkış yolu mutlaka bulunacaktır, böyle gitmez. Yanlış bir sistem yine kurulabilir ama bir şartla adil olunursa. 
Zalim olunabilir, acımasız olunabilir ama kendi içinde adil olursa devam edilir. Fakat mükemmel bir sistemde olsa kendi içinde adil değilse rejim ayakta 
kalamaz. Bize 35- 40 sene Saddam yapmadığını bırakmadı. Çok zayıf düşürdü bizi, zenginlerimizin kolunu kanadını kırdı, fakir bir toplum haline getirdi bizi. 
İstikbalimizi kararttı, gençlerin önünü kesti, her türlü imkanı elimizden aldı, her şeyden dışladı ama yine de çok şükür kimliğimizle ortaya çıktık. Şimdi başkaları 
bunu denemeye çalışıyor. Bunlarda aynı akıbete maruz kalacaklar diye düşünüyorum. Bu bakımdan biz toplum olarak da temiz, nezih, kimseye zarar 
vermeyen, seçkin bir tabaka olarak bu sonuca layık değildik diye düşünüyorum. Hiç hak etmemiştik böyle bir şeyi, bunların da geçeceğini umuyorum. Bizim siyasetçilerimiz yeni ve acemi oldukları için çok büyük hatalara düştüler. 

Daha doğru bir strateji geliştiremediler, taktik yürütemediler, hayata küskün kaldılar. Bazı arkadaşlarda onlar gibi düşünüyor, kararmış içleri. Fakat siyaset bilgimiz arttığı zaman çözümler ortaya çıkacak. Siyaset bilimiyle yoğrulmayan insanlar böyle bir arenada hayal kırıklığına uğrarlar. Şimdi elimizde bir tablo var. Burada Şii, Sünni, Araplar, Kürtler ve Türkmenler var. Bunlar Türkmen partisi olarak ne zaman iktidara gelirler Irak’ta. Yani bunlar bütün oyu da alsa bu parlamentoya hakim olamazlar. Dolayısı ile şu anda Irak’ta yürütülen anayasa zaten çağ dışı bir anayasa, çağdaş demokrasilerde yeri olmayan bir sistem yani siyasal örgütleri etnik ve mezhep ayrımı üzerine oturtmuş. Eğer bu çağdaş bir 
demokrasi ise Amerika’da, İngiltere’de uygulasınlar. 

İngiltere’de Galler, İskoçlar ve İngilizler var. Protestan ve Katolikler var. Parçalasınlar; ama hayır orada uygulamazlar. Orada çağdaş ve demokratik yapılanmalarda siyasal örgütler ideolojik söylemler üzerine kurulur. Mesela adalet partisi, halk partisi, sosyalist parti, komünist partisi bile ideolojik söylem üzerine kurulur. Fakat etnik ve mezhep ayrım üzerine yaptığın zaman işte üç tane parti birbirlerini ezmeye çalışırlar. 
Bu anayasa bunu ortaya koyuyor. Bir gün Irak düzelecek; ama anayasa değiştiği zaman. Yani Kürt, Türk, Arap, Sünni, Şii partileri diye ayırırsanız sonuç bu hale gelir. Bir örnek verim, iktidarda olan partinin içindeki en büyük Kürt kütlesi büyük işler yapabildi. Marjinal olan aşağıdaki Kürtler yapamadılar. Dolayısı ile bunları düşünerek geliştirdiğimiz bir strateji ile bir şeyler yapabiliriz. İdeolojik bir söylem bulmamız lazım, o zaman başarılı olabiliriz. Bunları yapabilirsek eğer o zaman siyaseti, stratejiyi biliyoruz demektir. Çıkış yolunu da o zaman bulabiliriz. 
Ama bu sistem durduğu ve yürürlükte olduğu sürece bir yere varamayız. Bütün Türkmenler sandığa gidip oy kullansalar alacakları oy zaten belli. Biz % 10’uz diyoruz. Parlamentoda % 10 30 milletvekili eder. Azınlık statüsünü kabul etseydik ki teklif etmişler, 30 milletvekili olacaktı. 
Fakat bizimkiler azınlık statüsünü kabul etmediler, gururlarına yediremediler. Ama burada konuşanlar var, biz niye yeni listeyle giriyoruz seçime, yeni listeyle geçen seçim yapıldı zaten. 

Unutmuşlar mı onu, hatırlamıyorlar mı? Bir milletvekili çıkardığımızı bilmiyorlar mı? Bunları bilen adam nasıl böyle bir şey söyler. Bunun bir stratejisi olmalı bunun. 
Hatta geçen seçimde parçalanmadık biz, partiler de girmediler seçime, neden? Çünkü Irak Türkmen Cephesi zarar görmesin diye. O zaman nedir sorun? O zaman niye biz Cepheyi suçluyoruz. Ama hayır herkes kendi aklına güveniyor. Bende kendi aklıma güveniyorum. 

Öbür seçimden önce Zaman Gazetesine verdiğim bir röportajda seçimlere girmememiz gerektiğini söyledim. Çünkü bir, bu seçime meşruiyet kazandırırız iki, potansiyelimiz açığa çıkar kötü oluruz. Bunu yazdım yani. Hayır dediler girmeliyiz. Türkiye’de girmemizi istiyor. Neden istiyor? Çünkü Amerika girmezlerse sivrilirler demiş. Sünni Araplar girmedi seçime ama sivrilmediler yani. Ama yalvardılar, seçim yapılmış hala gelin size bu kadar sandalye diyorlardı. 
Nasıl sistemse bu yani. Seçilmiş adamları atacak onları mı alacaklarsa bilmiyorum. Yani böyle komedilere alet olmamamız lazımdı, ama olduk. 
Onun için bizim ağabeyliğimizi yapanlarda yetkili insanlarda hatalarını kabul etmiyorlar. Duymak bile istemiyorlar. Bu bakımdan bazen bizimle karşılaşmak istemiyorlar. 
Bu normal bir sonuç diye düşünüyorum. Şimdi size spesifik bir soru sormak istiyorum. 

Türkmen davası deyince aklınıza gelen ilk on isim kimdir? 

Valla çok isim var, herkes birbirinin tepesine biniyor. Herkes en büyük benim diyor. Şu anda Irak’ta siyaseti bilen ciddi insanlar var mesela Abbas Beyatlı. 
Onun siyasetini beğeniyorum. Fevzi Ekrem var. Abbas Beyatlı, İyi siyasetçidir. Musul yöresinden var izzeddin Devle çok iyi performans gösterdi. 
Faruk Abdullah Abdurrahman başarısız oldu, fakat şimdi biraz daha iyi durumda. Ali Mehdi var mesela aklı başında. Sonra Hasan Turan var bunlar dinamik siyaset yürütüyorlar. Mesela Tuzhurmatulu Ali Haşim’de çok iyi, başarılı. Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler. 

Ben teşekkür ederim.

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 5

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 5




           Kürşat Çavuşoğlu*: 
*8. Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Antalya Şubesi Başkanı Kürşat Çavuşoğlu 28 Nisan 2010

ORSAM: Derneğiniz hangi amaçlarla kuruldu? 

Kürşat Çavuşoğlu: 

Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Antalya’da Türkmen aile sayısının artmasıyla ve bu ailelerin bir çatı altında toplanması gerekliliği doğmuştur. 
Bu nedenle 2002 yılında birkaç arkadaşla derneğimizi kurduk. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezunuyum, mesleğimi Antalya’da özel muayenehanemde sürdürüyorum. Yurt dışında 9 yıl hem eğitimimi sürdürüp hem de çalıştım. 5 yabancı dilim var. Türkiye’ye 1978 yılında geldim. 

Kuruluşunuz da kimler aktif olarak faaliyet gösteriyor? 

Derneğimizin yönetim kurulu üyeleri şu isimlerden oluşmaktadır: 

1- Kürşat Çavuşoğlu – Başkan- D.Yeri: Kerkük- Geldiği Yıl:1978 – Türk Vatandaşı - Üniversite Mezunu – Mesleği Diş Hekimliği 
2- Ümit Agâh – Başkan Yrd. D.Yeri – Kerkük- G.Yıl:1980 – Türk Vatandaşı – Üniversite Mezunu – Mesleği: Turizmci 
3- Yunus Bayatlı – Sekreter – D.Yeri: Kerkük – G.Yıl: 1979 – Türk Vatandaşı – Üniversite Mezunu – Mesleği: Telekom Müdürü 
4- Gülçin Ercan – Muhasip- D.Yeri: Kerkük – Ge.Yıl:1964 - Türk Vatandaşı – Üniversite Mezunu - Mesleği – Emekli Ziraat Mühendisi 
5- Necmettin Yücetürk – Aktif Üye – D.yeri: Kerkük – G.Yıl: 1971 Üniversite Mezunu- Mesleği: Emekli Öğretmen 

Derneğimiz Yönetim Kurulu tarafından demokratik bir ortam içerisinde yönetilmektedir. Derneğin yönetim kurulu iki yılda bir yapılan seçimle göreve gelmektedir. 
Derneğimiz hiç bir yerden maddi destek almamakta, dernek üyelerinin aidatlarıyla kendini idame ettirmektedir. 
Kuruluşunuzda görev alan insan ve üye profili nasıldır? Dernek üyelerinin neredeyse tamamı Kerküklüdür. Antalya’da 30’a yakın aile bulunmaktadır. 
Antalya’da yaşayan Türkmenlerin hepsi eski dönemlerde Türkiye’ye gelen ve vatandaşlık almış kişilerdir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkmen sayısı Antalya için yüzde 90’ı bulmaktadır. 

Diğerlerinin de oturma ve çalışma izni vardır. Yerleşik bir iş sahibidir. Özellikle doktor, mühendis, öğretmen, turizm ve ticaret sektöründe çok sayıda Türkmen yer almaktadır. Ayrıca devlet kurumlarında çalışan Türkmenler de bulunmaktadır. 
Ancak Türkmenlerin yaklaşık yüzde 80’i turizmle uğraşmaktadır. Antalya’ya son dönemde gelen Türkmen sayısı oldukça azdır. Türkiye’ye yeni gelen Türkmenler in ve hatta başka ülke vatandaşlarının oturma izni alması zor. Antalya kıyı şeridinde olduğu için özel bir bölge gibi görünüyor ve oturma izni verilmiyor. 

Yaptığınız faaliyetler hakkında detaylı bilgi verebilir misiniz? 

• 14 Ocak 2009 tarihinde yönetim kurulumuz Akdeniz Üniversitesi Rektörünü ziyaret. 
• 10 Şubat 2009 tarihinde Antalya Valisini ziyaret. 
• 13- 20 Mart 2009 tarihleri arasında Antalya Türk Ocakları Derneğiyle Ortaklaşa Çanakkale Şehitlerini anma sergisi düzenleyip sergide Türkmenlere yapılan insan hakları ihlalleri resimlerle sergilenmiştir. 
• İstanbul’ da 10 -12 Nisan tarihleri arasında Türkmen basın konseyine katılım. 
• 3 Mayıs 2009 tarihinde üyelerimize Lara Beach’de piknik düzenlenmiştir. 
• 8 Mayıs 2009 tarihinde Akdeniz Üniversitesi 12. Uluslar arası gençlik şenliğinde Akdeniz Üniversitesi Türk ocakları Antalya Şubesi ile ortaklaşa Kerkük Gecesi düzenlenmiştir. Kerkük’lü sanatçı Abdurrahman Kızılay, Mehmet Özbek ve devlet Türk halk müziği korosu bu geceye renk katmıştır. 
• 12 Temmuz 2009 tarihinde Toros Türkmenleri Derneği ile Tanrı dağında Kerkük katliamının 50. Yıldönümünde bir anma töreni. 
• 20 Temmuz 2009 tarihinde Kıbrıs Türkleri Kültür Derneği Antalya şubesinin düzenlediği Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Barış harekâtının 35. yıl dönümü nedeniyle 
yapılan törenlere derneğimiz katılmıştır. 
• 14 Kasım 2009 tarihinde Ankara’da 
ORSAM’ın düzenlediği Türkmen Aydınları “Türkiye’deki derneklerimizin Türkmen davasındaki rolü ve güncel sorunları” toplantısına katılmış ve bu toplantıda derneğimiz Türkiye’de tüm Türkmen derneklerinin bir federasyon çatısı altında toplanması talebinde bulunmuş ve bu talebi destek görmüştür. 
• 17 - 27 Ekim 2009 tarihleri arasında derneğimizin başkanı Kürşat Çavuşoğlu, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Ankara Şubesi Başkanı Mahmut Kasapoğlu ve Türkmen Aydınlar Derneği Başkanı Fuat Tigin ile Irak Türkmen Bölgeleri, bölgede bulunan tüm kurum ve kuruluşlarımız ziyaret edildi. 
• 11- 13 Aralık 2009 tarihleri arasında Bursa ‘da Ahıska Türk Dernekleri federasyonunun düzenlediği “Yakın Tarihimizde Türk ve Müslüman soydaş larımızın maruz kaldığı insan hakları ihlalleri” sempozyumuna derneğimiz adına başkanımız Kürşat Çavuşoğlu katılmış ve Irak Türklerine yapılan insan 
hakları ihlallerini 20 dakikalık bir sunum ile dile getirmiştir. 
• 31 Aralık 2009 tarihinde Irak Türkmen Cephesi Başkanı Saadettin Ergeç 7 Mart 2010 da yapılacak Irak genel seçimleri öncesi Türkmenlerle ilgili son durumları 
görüşmek üzere Antalya’ya gelmiş. Derneğimizin organize ettiği bir toplantıda Türkmenlerle görüşen Cephe başkanı, herkesin sandık başında oy kullanmasını 
istemiştir. 

Kuruluşunuz ile Türkmen halkı arasındaki iletişim nasıl sağlanmakta ve hangi düzeydedir? 

Kültürel ve sosyal faaliyetler, milli günler, şehitlerimizi anma, bayramlarda bayramlaşma, piknik ve gezi düzenleyerek iletişim sağlıyoruz. 
Antalya, Irak, Türkiye ve yurtdışında yaşayan Türkmenlerle iletişimimiz iyi düzeydedir. Özellikle Antalya’da yaşayan Türkmenlerin fazla olmaması 
iletişimimizi kolaylaştırıyor. Antalya’da yaşayan bütün Türkmenler birbirlerini bilir ve tanır. 
Kuruluşunuzun Türkiye’deki Türkmen kuruluşları arasındaki ilişki ne durumdadır? İşbirliği alanları ve ortak çalışmalar hangi seviyededir? 

Derneğimizin adında da anlaşıldığı gibi misyonumuz ve amacımız Türkmen birliğidir, tüzüğümüzde bunu emreder. Türkiye’deki kuruluşlarımız ile iyi ilişki ve işbirliği içindeyiz. 

Kuruluşlarımızın düzenledikleri panel, konferans, kurultay ve toplantılara katılıyoruz. Ayrıca derneğimiz ve Türkiye’deki diğer Türkmen dernekleri ile bir federasyon kurma çalışmaları da devam ediyor. Ekim18-27 tarihleri arasında üç dernek başkanı olarak Irak’a gidildi. Türkmeneli TV, Telafer, Musul, Kerkük, Tazehurmatu, Dakuk, Tuzhurmatu, Çardaklı ve Bastamlı’da Türkmen kurum ve kuruluşları ziyaret edildi. 

Yurt dışındaki Türkmen kuruluşları ile ilişkileri var mıdır? İletişim nasıl sağlanmakta ve ilişkiler nasıl ve hangi düzeydedir? 

Almanya, Hollanda, İsveç, Danimarka, Belçika, ABD, İngiltere, Kanada da bulunan kuruluşlarımızla iyi ilişkiler içindeyiz. Birbirimizi tanımamız, aynı davaya 
inandığımız ve hizmet ettiğimiz için iletişimiz de kolaylaşıyor. Türkmenlerle ilgi toplantı, konferans, kurultay ve sempozyumlarda bir araya geliyoruz. Ancak 
ortak çalışma konusunda bir mekanizma geliştirmiş değiliz. 

Irakla ilişkiler ne durumdadır? Bölgeyle bağlantınız hangi düzeydedir? 

Irak’ta yaşayan kardeşlerimizle iyi ilişkiler içindeyiz ve bölgeyi yılda bir-iki kez ziyaret ediyoruz. Bölgeden masatenisi spor takımlarını 2005 ve 2008 de Antalya’ya davet ettik amaç ise kardeşlerimize moral ve kendilerini sporda geliştirmekti. 31Aralık 2009 tarihinde Irak Türkmen Cephesi Başkanı Sadettin Ergeç Antalya’daki Türkmenleri ziyaret edip 7 Mart 2010 tarihinde Irak’ta yapılacak genel seçim hakkında geniş bilgi aktarmıştır. 

Türkiye’deki karar alıcı mekanizmalar ve sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ile ilişkiler nasıldır? 

Sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler ile iyi ilişkiler içindeyiz ama eşit mesafedeyiz çünkü bizler dava sahibiyiz. Davamızı da herkese anlatmak 
ve duyurmalıyız. Ancak organik bir bağımız hiçbir sivil örgüt veya partiyle bulunmamaktadır. 

Türkiye’den beklentileriniz nelerdir? 

Türkiye bugün bölgeye yönelik dış politikalarını yeniden gözden geçirmelidir ve bu noktada Türkmenlerle olan ilişkisini geliştirip onları desteklemelidir, tüm Türkmen gruplarıyla eşit mesafede olmalıdır. Türkmenlerin hakkını savunmak, uluslararası alana taşımak. Türkmenler bölgenin yerlileridir, vatanlarına bağlı olan insanlardır. Ayrılıkçılık hiçbir zaman yapmamıştır ve devletine silah çekmemiştir. Bizim Türkiye ile çok bağlarımız var. Tarih, dil, kültür, kan, vatan bağımız var. Çanakkale’de Türkmen şehitlerimiz var. Doğruyu söylemek gerekirse Türkiye’nin Türkmenlere karşı tarihi sorumlulukları vardır.

***

TÜRKMENELİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ BAŞKANI.


             Nefi Demirci*
*9. Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı; Nefi Demirci 29 Nisan 2010


ORSAM: Öncelikle Türkiye’ye ne zaman geldiniz? Ne zaman vatandaşlık aldınız? Hangi derneklerde bulundunuz? 

Nefi Demirci: 1934’te Kerkük’ün Çay mahallesinde dünyaya geldim. 
1953 yılında liseyi Kerkük’te bitirdikten sonra tahsil için İstanbul’a geldim. Geldiğimiz o dönemlerde yanılmıyorsam 4 veya 5 kişiydik. Sonradan 
1954- 55 yıllarında 6-7 kişi olduk. Geldiğimiz zamanlarda maalesef o dönemlerde Kerkük’ü kimse tanımıyordu. Yani o bölgede Türk var mıydı, yok muydu, kimse bilmiyordu. Türkiye’deki bütün insanlar o Türklerden bihaberdi. Hiç unutmadığım hadiseler oldu. Yurtta kalıyorduk. 

O günlerde yanımda olan arkadaşlar Erzurumlu, Antepli veya İstanbullu bize hep şu soruyu sorardı: “Siz Türkçeyi nerden öğrendiniz?” 
Bu sorularla karşılaşınca ilk Irak Türkleri Birliği’ni kurmuş bizden önceki ağabeylerimiz. Amaçları da Türkiye’de Kerkük Türklerini tanıtmak. 
Geldiğimiz zaman bizler o birliğe katıldık. Gerçekten Kerkük Türkleri arasında, benim öğrencilik dönemimde fevkalade bir yakınlık, sevgi, dayanışma vardı. 
Öyle bir dayanışmaydı ki birimiz hastalandığımız zaman hepimiz gider ona bakardık. Biri geldiği zaman hepimiz gidip onu alırdık. Onu yurda yerleştirirdik veya pansiyona yerleştirirdik, okul işlerini yapardık böyle güzel bir dayanışma vardı. Amacımız Kerkük Türklerini Türkiye’de tanıtmak. Bu 1957 sonlarına kadar devam etti. Yavaş yavaş 15 kişi olduk, 20 kişi olduk böyle. Allah rahmet eylesin o dönemde Kerkük Türkleriyle ilgili olan ve Kerküklü Enver Yakupoğlu ile derneği kurduk. Bütün Türkmenlerin Enver Yakupoğlu’nu kutsal bir kişi olarak tanıması lazım. Ama ne yazık ki Enver ağabeyi birçok Kerküklü tanımaz. 

Enver Yakupoğlu’nun mesleği neydi? 
Avukat’tır. 

Türkiye’de miydi o daha önceden? Evet. 1926 ‘da gelmiş bizlerden önce. Kerkük’lüdür. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Derneğin asıl kurucuları öğrencilerdir. Dernek 1958’de kuruldu. Hatırlarsınız 1959’dada Kerkük katliamı oldu. Şimdi ilk olarak Türkiye’de bir basın toplantısı yapılacak 1959’da başta da dernek başkanımız Enver Yakupoğlu’ydu. Bizler öğrenci olduğumuz için üye değildik veya fahri üyeydik. Derneğin kurucuları arasında biz kendi davetlerimiz den ben ve benim gibi arkadaşlar ki bunların içerisinde şimdi hayatta olan Mehmet Gedik de Kerkük’ün hiç unutmaması gereken bir kişidir. 1959‘da Kerkük’ün basın toplantısı yapılacak ihtilalden önce. Toplandık elimizde olan katliam hakkındaki metniki tamda bilgi gelmemişti. O dönemde iletişim koşulların zayıf olduğunda tek tek basın kuruluşlarına gittik. Tam toplantıyı yapacakken polisler bastı ve yapmadık. Bu Irak Türklerinin tarihinde bir dönüm notasıdır. 
Beni ve Abdulkadir Beyatlı isimli arkadaşımızı, iki polis emniyet müdürlüğüne götürdüler. Komiser geldi; “sizi Adnan Menderes’e götüreceğiz” dedi. 
Gittik, Adnan Menderes kalktı, Rüştü Zorluya gideceksiniz dedi, içeri girdik içeride uzun boylu badem bıyıklı çok sert bir adam, bağırdı çağırdı yapamazsınız edemezsiniz, dedi çıktık. Basın toplantısı da yapılmadı.1960 yılına kadar Kerkük’le ilgili haber Türkiye’de çıkmadı. 

Çünkü yasaktı. 1962’lerden sonra serbest bırakıldı. Şimdi dernek bu şekilde devam etti. 1960’dan 1967 yılına kadar yine her Türkmen’in her Kerküklünün anması ve saygı göstermesi gereken Remzi Doğu ağabeyimizi de maalesef kimse bilmiyor. 1967 yılına kadar derneğin yeri yurdu yoktu. Remzi ağabey çantası içerisinde iki tane defteri ile yönetim kurulu yok o şekilde idare etti. Ama öğrencilerin kayıtlarını yapar, bursunu takip eder elinden geldiği kadar yoksula yardım ederdi. 

1967’de Derneğin başkanlığını bana verdiler. Remzi ağabey elindeki çantayı bana verdi ve “bundan sonra bu işleri sen yapacaksın”, dedi. 1978’e kadar dernek başkanlığını ben yürüttüm. O dönemlerde yaptığımız girişimler sonucunda Atik Ali Medresesinde bir oda verdiler bize ve hemen hemen on sene orada idare ettik. Dernek gele gele bu günlere geldi. Anne tarafım Konyalı olduğu için, 1966 ‘da Türkiye Nüfus Müdürlüğüne dilekçe yazdım. 3-4 gün içinde nüfus cüzdanım geldi. Ben vatandaşlığa çok rahat bir şekilde geçtim. Doktorum. Devlet Hastanesinde çalıştım. Orada üç yıla yakın baş asistanlık yaptım. İmtihana girdim, şef yardımcısı, ondan sonra şef oldum. 1970 yılından 1996 
yılına kadar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde eğitim görevlisi olarak çalıştım. 1996’da kendi isteğimle emekli oldum ve muayenehanemi de hizmete açtım. Bu şekilde bu günlere geldik. İnsan Hakları Derneğini ne zaman kurdunuz? 2003 yılında kurduk. Amacımız da şuydu: Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, dernekler yasasına göre sadece kültürel hizmetlerde bulunabiliyordu. Kendi aramızda bunun müzakeresini yaptık ve dedik ki hiç olmazsa az da olsa çok da olsa politikayla uğraşan bir dernek olması gerekli. İşte bu dernek o düşünce içerisinde kuruldu. Çok büyük faaliyetleriniz var mı derseniz bütün dernekler içerisinde en çok faaliyeti olan bizim dernektir. 

Neler yapıldı? 

Raporlar hazırlandı, konferanslar yapıldı, Türk dünyası çocuk şenliklerine katıldık, Türk dünyasıyla ilgili olan bütün toplantılara katıldık, televizyon konuşmalarımız oluyor, yazılarımız oluyor, kitaplarımız oluyor yani bu şekilde hizmeti götürmeye gayret ediyoruz. Bunun yanı sıra bütün derneklerle uyum içerisindeyiz. Zaten ben Irak Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin manevi kurucularındanım. O dernekteki arkadaşlarla hala görüşürüz ve elimizden geldiği kadarıyla da yardım etmeye gayret ediyoruz ama büyük bir hizmetimiz oluyor mu diyeceksiniz bence pek olmuyor. İkamet sorununu çözemedik, eğitim sorununu çözemedik, iş-aş sorununu çözemedik. En önemli sorunlar ikamet, sağlık, eğitim sorunlarıdır. Bunlar maalesef çözülmedi. Yaptığımız bütün girişimlerde siyasi iktidardan, özellikle bu dönemdeki, bu 
konuda hiçbir yardım almadık. Yani yardım sadece maddi yardım değil. Mesela ikametin yapılması. Şimdi bir Türkmen gelmiş on senedir burada. Çocuğu 12-13 yaşına gelmiş hala ikametiyok, Türk vatandaşlığına geçmek istiyor hala işi çözülmedi. Kesin bir çözüm yok. Biraz önce biri telefon etti. Onun oturma izni olmadığı için devamlı polisler içeri alıyorlar, biz araya giriyoruz bırakıyorlar, iki gün sonra tekrar içeri alıyorlar bu işi bir türlü çözemedik. 

Derneğin yönetim kurulunda kimler var ve kaç kişi var? 

Hepsi üst düzey olan insanlardır. Birisi benim başkan olarak. Bugüne kadar yayımlanmış altı kitabım var. Birisi Savaş Avcıdır. Türkiye bürokraside 
üst noktalara gelmiş bir arkadaşımdır. Mesleği nedir Savaş Beyin? Makine mühendisidir. 1970’lerde Türkiye’ye tahsil için gelmiş ve burada kalmış. Aslen Kerküklüdür. Sonra Cüneyt Mengü, 1991-92 lerden beri Irak Türkmen Cephesi içerisinde değişik görevler almış, doktorasını yapmış saygın biridir. Turistik bir yeri var ticaretle uğraşan bir insandır. 1980’lerde Türkiye’ye gelmiş ve Kerküklüdür. Tahsilini Bağdat’ta tamamlamıştır. 

Ondan sonra Kerim Bayraktar bulunuyor. O da makine mühendisidir. Saygın biri işyeri var. 1980’li yıllarda geldi ve Kerküklü dür. Yönetim kurulunda Mehtap Neftçi var. İnşaat mühendisidir. Onlar aile olarak 1980’den önce geldiler. Yönetim kurulunda bu arkadaşlar var. Aşağı yukarı 15 günde veya ayda bir yönetim kurulu toplantısı yapıyoruz. Tabiî ki dernek olarak sıkıntılarımız var. 

Derneğin kaç üyesi var? 

Derneğe fazla üye yapma yoluna gitmedik. Herkesi almayı düşünmedik. 53 üyesi var hepside tanınmış kişilerdir. Yalnız hepsi Türk vatandaşı. 

Peki üyeleriniz arasında Türkmeneli’nin hangi bölgesi ağırlıklı?

Biz genellikle fikir birliği içerisinde çalışan dernekleriz. 

Bu 53 kişi içinde ağırlığı olan bir bölge yok mu? 

Yani Türkiye’de Kerkük’lü ağırlığı çok bu bir gerçek. 

Üyelerimiz içinde 2 kişi Telafer’lidir, 3-4 kişi Altunköprü’lüdür, diğerleri de Kerkük’lüdür genellikle. Kurumlarla olan ilişkilerinizi söylediniz. 

Türk Dünyasıyla meşgul olan bütün kurumlarla bire bir temastayız. Mesela Aydınlar Ocağıyla. Ben onların istişare kurulu başkanıyım seçimle gelmişim. Aydınlar Ocağının İstanbul’da 420 üyesi var. Kongrelerde yönetim kurulu başkanı ve bir istişare kurulu başkanı seçiliyor. Bunun dışında Türk Dünyası Araştırmalar Vakfında aksakallılardan bir tanesiyim. Birde Kerkük’te siyasi bir partimiz var onunda. fahri başkanıyım. 

Türkmen Milliyetçi Hareket Partisi. Maddi destek alıyor musunuz? 

Hayır. Hayır. Hiçbir yerden maddi destek talebinde bulunmadık. 
İstemiyoruz. 

Nedeni şu. 

Bir yerden bize maddi destek verirlerse emir altına gireceğiz gibi hissedeceğiz kendimizi. Biz de bunu kabul etmiyoruz. Üyelerimizin de katkısıyla mütevazi bir şekilde hizmete devam ediyoruz. 

Irak ile ilişkileriniz ne durumda? 

Elimden geldiği kadar haberleri takip ediyorum. 

Kerkük’ten bana her gün olmasa da gün aşırı telefon ediyorlar, bize bilgi veriyorlar. Genellikle partideki arkadaşlar arıyor. Gelen gidenler oluyor. 
Bu hafta içinde 4 kişi geldi mesela, onların söylediklerini not alıyoruz, uygun olduğu zaman yazı yazmaya gayret ediyorum. Tabii gelen haberler üzücü haberlerdir. Yani o seçim konusu başka partilerden seçime katılan Türkmenler bu seçimden sonra bir yerde mecliste Türkmen adını temsil etmeden o mecliste isimleri falan kalmayacak. Bu bir gerçek. Haberleri o şekilde alıyoruz. Şimdi ben çok uzun süre gitmedim belki 50 seneye yakın, daha sonra 2003 yılında gittim. Tabii gittiğim zaman benim terk ettiğim Kerkük yok. Kendi evlerimiz dededen babadan kalan evler harabe haline dönüşmüş. Mesela ben Musalla Mahallesinde ki okulda okumuştum, şimdi o okul yok ortada. Caddeden geçtiğim zaman ya Arapça ya Kürtçe konuşuluyor. Evler değişmiş, sular pislik içinde, satışlar değişik, halk değişik, Kerkük’ten ayrıldığım sene ile gittiğim sene arasında başka bir şehir oluşmuş. 

Türkmen davasının geleceği ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? 

Gördüğünüz gibi 6 - 7 listeden Kerkük’ten 50’den fazla kişi aday gösterilmiş. Fakat bir yerde Türkiye’nin de etkisi olmuştur. Bence Türkmenlerin 
geleceği çok parlak gözükmüyor. Bir de bu mezhep kavgası. Samimi söylüyorum Türkmen arasında bu mezhep kavgası yoktu. Benim lise çağlarımda bir Türkmene sen nesin dediğin zaman sana verdiği cevap “men özüm Türk’em” olurdu. Ama bugün ne olmuş; Şii - Sünni kavgası. Bunların hepsini üst üste koyduğun zaman yaptırımcı bir siyasi parti de olmayınca sonuç pek parlak değil. Ama ümit ederim Türkiye mili menfaatlerimizi Türk milletinin çıkarlarını ön planda tutmak kaydıyla oradaki Türkmenleri destekler ve takviye eder. Çünkü oradaki Türkmenler bir yerde Türkiye’nin güvenlik sınırıdır. Tabii siz Türkmen davası içerisinde çok eskiden beri yer alıyorsunuz, o yüzden bu soruyu 
özellikle sormak istiyorum. Türkmen davası içerisinde ilk on kişi kimdir? Şimdi dönem dönem değişti. Dönem önemli değil. Bu dava ya kimler hizmet etti? Aklınıza gelen ilk on kişi. Ayırmak pek kolay değil ve doğru değil. Enver 
Yakupoğlu, Remzi Develi bunlar abide isimlerdendir. Daha önceden Ata Hayrullah, İhsan Hayrullah var Abdullah Abdurrahman ağabey de mesela bu unutulmaması gereken isimlerden biridir. Rıza Demirci gençler teşkilatını Bağdat’ta ilk kuran onları eğiten ilk kişidir, Necdet Koçak çok büyük hizmetleri var. Adil Şerif bütün maddi destekleri canıyla varıyla veren kişidir. Ama pek ayırmak doğru değil. Bize zaman ayırıp sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz. 

Ben teşekkür ederim.

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 4

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 4




















7. Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Konya Şubesi Başkan Yardımcısı İlham Beyatı 
26 Nisan 2010 

ORSAM: Kuruluşunuz ne zaman ve nasıl kurulmuştur? Kuruluşunuz ve kendiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

İlham Beyatlı: Ben 03.07.1959 Kerkük doğumluyum. 1978 yılında Türkiye’ye geldim. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1986 yılında mezun olduktan sonra 1991 yılında aynı üniversitenin Radyoloji bölümünde ihtisasımı aldım. 1992 yılından itibaren de Konya Numune Hastanesi Radyoloji Bölümünde Radyolog Doktor olarak görev yapmaktayım. Evliyim ve 1 kızım var. 

Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin Konya şubesini 1995 yılında Dr. Aydın Beyatlı bir grup Iraklı Türkmen ile kurmuştur. O tarihlerde Derneğin 5 kişilik yönetim kadrosu eşliğinde 196 üyesi bulunmakta idi. Dr.Aydın Beyatlı 6 odadan ibaret olan muayenehanesinin 2 odasını Derneğe tahsis ederek, 14 yıl bilfiil Dernek faaliyetlerini buradan yürütmüştür. Bu yıllarda Dernek Başkan yardımcılığı görevi ile yönetim kadrosunda yer almama rağmen faal 
olarak çalışmamaktaydım. Ancak 2008 yılında Başkanlığı devir aldıktan sonra faal çalışmalarım başlamıştır. 

Derneğimizin yönetimde görev alanlar şöyledir: 

1) Başkan: Dr. ilham Beyatlı - Radyolog Doktor 
2) Başkan Yardımcısı: Dr. Aydın Beyatlı - Göz Doktoru 
3) Sekreter Dr. Nihal Demir Köprülü - Kadın Doğum Doktoru 
4) Muhasebeci: Dr. Ahmet Demir Köprülü - Diş Doktoru 
5) Üye: Velit Terzi - Esnaf Derneğimizin üyelerinin çoğu Kerkük ve Erbillidir. 

Üyelerimizin gençleri genellikle ağılıkta olup 20 genç öğrencimiz vardır ve bunlar arasında kadın ve erkek hemen hemen eşit konumdadır. 
% 50’si eğitimli ve üniversite mezunudur. 

Kuruluşunuzun yapısı nasıldır? Nasıl yönetilmektedir? Nereden destek almaktadır? 

Derneğimiz Tüzel yapıda olup 5’i yönetimde olmak üzere toplam 50 üyeden oluşmaktadır. 20 üye öğrencidir. Ve halen Selçuk Üniversitesinin farklı bölümlerinde öğrenimlerine devam etmektedirler. 2008 yılında Dr Aydın Beyatlı’nın muayenehanesinin kapanması sebebiyle son bir yıldır çalışmalarımı evden yürütmekteyim. Dernek faaliyetlerinde yönetim kurulundan ve üyelerden destek ve fikir alamamaktayız. Bugüne kadar yapılan faaliyetler önceki yıllarda Dr Aydın Beyatlı’nın, son bir yıldır da benim çabalarım sonucu gerçekleştirilmiştir. 

Derneğimizde sadece dernek tüzüğünü uygulamak amacı ile cüz’i miktarda birkaç ay gibi kısa bir süre aidat toplanmasına çalışılmış ancak üyeler bu durum karşında isyan çıkarmış ve dolayısıyla aidat toplanmasından vazgeçilmiştir. 
Bu nedenle derneğimizde ne aidat geliri ne de herhangi bir bağış geliri yoktur. Derneğimizde üyelerin bir araya gelmeleriyle, adaylar belirlenerek 2 yılda bir seçim yapılır. Yönetimdeki Türkmenlerin tamamı genellikle 1980-90 arası Türkiye’ye gelmişlerdir. 

Kuruluşunuzda görev alan insan ve üye profili nasıldır? Üyelik nasıl olmakta ve üyelerden ne beklenmektedir? 

Irak’tan göç edip Konya’da ikamet eden Iraklı Türkmenler, Türkiye’ye öğrenim için gelen Türkmen öğrenciler ve Türkmen davasına yakın ilgi duyan, manevi destekte de bulunan üye profillerinden oluşmaktadır. Dernek üyeliği için dilekçe ile başvurmak yeterlidir. Yönetim kurulu uygun gördüğü takdirde üyelik kabul edilmektedir. Türkmen davasının farkında, bilinçli ve milliyetçi bir ruhla vatanına hizmet ruhu taşıyan, faaliyetlere içtenlikle katılımı olan, destek veren üyeler istemekteyiz. 

Yaptığınız faaliyetler hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Dr. Aydın Beyatlı’nın şahsi gayretleri sonucu yaklaşık 14 yıl Türkmeneli ve Konya’daki Türkmenlere faydalı olabilmek için ciddi faaliyetler yapıldı. Bu faaliyetler kısaca şöyle özetlenebilir: 

1)- Periyodik olarak her yıl üyeler ve Konya’da Türkmen davasına sıcak bakanlar eşliğinde, geleneksel yemeklerimizi tanıtmak, bir arada toplanıp sohbet etmek amaçlı kır gezileri düzenledik. 
2)- Önemli ve anlamlı günlerde mevlitler düzenlendi. 
3)- Selçuk Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerimize destek amaçlı hocaları ile görüştük. Onların genel durumları hakkında bilgi edindik ve sorunlarının giderilmesi için gerekenler yapıldı. 
4)- Türkmeneli bölgesinde yaşanan haksızlık ve sıkıntıları sergilemek için değişik dönemlerde resim sergileri yapıldı. 
5)- Farklı dönemlerde Konya Büyükşehir Belediye Başkanının desteği ile Kerkük’e geziler düzenlendi. 
6)- Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü ve Konya Ticaret odası ile birlikte konferanslar ve paneller düzenlendi. 
7)- 2007’de Ankara’da yapılan Kerkük mitingine katılmak için Türkmenelinde yaşanan kaos ve olayları protesto etmek amacıyla Irak Türkmen 
Cephesi ile birlikte Konya’dan 9 otobüs dolusu insan Ankara’ya gönderildi. Ayrıca dernek başkanımız Aydın Beyatlı ile birlikte 4 Türkmen 
öğrenci Konya-Ankara arasında 3 gün süren yürüyüş eylemi yaptı. 
8)- 1998 yılında Büyükşehir Belediye Başkanımızın desteği ile ITC Başkanı ve yöneticileri, Türkmen partilerinin başkanları ve 40 kişilik 
heyet Irak’tan Konya’ya getirilerek 5 gün süresince ağırlandı. 
9)- Türkmen ve Konyalı doktorlardan oluşan 5 kişilik sağlık heyeti Konya’dan Erbil’e 9 kez gidip sağlık hizmeti verdi. 
10)- Konya Valiliği ve Sağlık Müdürlüğü ile birlikte 4 kez ilaç kampanyaları başlatıldı, kamyonlarca ilaçlar toplanıp Konya’dan Türkmeneli’ ye gönderildi. 
11)- Konya Büyükşehir Belediye Başkanı desteği ile 3 kez 9 kişilik Molla Heyeti Konya’da 1 hafta ağırlandı. Ve mevlit okuma kültürümüz sunuldu.
12)- Sivil toplum örgütlerinden (Kadın Kolları ve Öğretmenler) sosyal faaliyetlerde bulunmak üzere Türkmeneli Bölgesinden Konya’ya davet edildi ve ağırlandı. 
13)- Kurban bayramlarında Türkmeneli Kültür ve İşbirliği Vakfı’nın yardımı ile Konya halkından toplanan kurban ücretleri Türkmeneline gönderildi. 
14)- Konya’daki bürokratlar, sivil toplum örgütleri ve parti il başkanları ile birlikte işbirliği yapıldı, Ankara’daki parti genel başkanları ve TBMM ziyaret edildi, toplantılar yapılarak davamız anlatıldı. 
15)- Üyelerimizin doğum, ölüm ve sünnet gibi özel günlerinde dernek olarak yanlarında olmaya gayret gösterdik. 
16)- Konya Devlet Tiyatrosunun düzenlediği ‘’ Türkçe Konuşan Devletler - Bir Ses Bir Nefes - Festivaline’’ Türkmeneli’den 5 kişilik tiyatro heyeti getirilerek katılımı sağlandı. 
17)- Dernek yönetimi olarak zaman zaman davamızı anlatmak için yerel ve ulusal TV’lerde yayınlara katıldık. 
18)- 1998 yılında Kıbrıs’ta hem Kıbrıs Radyo ve TV’de hem de Kıbrıs Başbakanı Derviş Eroğlu ile görüşüp davamızı anlattık. 
19)-Konya Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak Konya’nın en büyük caddesine ‘’ Kerkük Caddesi’’ ve en önemli mahallesine ‘’ Telafer’’ 
isminin verilmesini sağladık. 
20)- Dernek kuruluşundan bu yana gönüllü olarak Türkmenelinden yüzlerce hastayı Konya’ya getirterek çeşitli hastanelerde tedavilerini sağladık. 
21)- Son 1 yılda ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs ve yemek kartları temin ettik. 
22)- 2008–2009 yıllarında Türkmeneli’ye Dönüş adlı bir bülten ve bir dergi çıkardık. 
23)- Zaman zaman üyelerimize bilgisayar ve dil kursları açtık. Ancak yeterli katılım olmadığından sürekliliği sağlanamadı. 
24)- Doktora yapan öğrencilerimize uzmanlık tezlerinin yazılımını ve basımını üstlendik. 
25)- Derneğimizin tanıtımını sağlamak amaçlı internet sitesi kurduk. 
26)- Tüm öğrencilerimizin sosyal ve psikolojik durumlarındaki sıkıntılar sebebiyle Selçuk Üniversitesindeki hocalarla görüştük. Üniversite bünyesinde PDR seanslarına katılmalarını önerdik ve öğrencilerimizin PDR (Psikolojik Danışmanlık Rehberlik) ile görüşmelerini sağladık. Öğrencilerimizin bu seanslara katılmaları 
kendi uyum ve başarıları açısından şart olmasına rağmen bu görüşmelerde devamlılık sağlanamamıştır. 

Kuruluşunuz ile Türkmen halkı arasındaki iletişim nasıl sağlanmakta ve hangi düzeydedir? Türkmen halkı sizi tanıyor mu? Türkmen halkı beni tanıması mümkün değil. 
Çünkü ben yıllarca ancak arka mahfilde eşimin yazılarını, projelerini yazarak Türkmenlere hizmet ettim. 2008 de dernek başkanlığına seçilince 
beni ancak bir yıldır görmekteler ve onlar halen sadece Dr. Aydın Beyatlı’yı tanıyıp yapmak istediğim her faaliyet ve karalar için onun direktifinde çalıştığımı sanıyorlar, hâlbuki ben eşimden tamamen farklı olup değişik hayat görüşlerine sahibiz. Ama bunları önemseyen biriyim. 
Amacım Türkmenlerin kurtulması ve özgürlüğüne kavuşmasıdır. Beni hiç tanımasalar da olur. Dernek olarak daha önceleri Dr. Aydın Beyatlı başkanlığında diğer Türkmen kuruluşlarıyla çalışmaktaydı, ancak benim başkanlığımda hiçbir Türkmen kuruluşuyla henüz çalıştığımı söyleyemeyeceğim. 

Kuruluşumuz Konya’da yaşayan Türkmen halkı ve üyelerle birlik beraberlik sağlayabilmek, davamız ve vatanımız için yapılabilecekleri paylaşabilmek 
amaçlı toplantılar, kahvaltılar, yemekler düzenlemiş, bununla da kalmayıp tüm iletişim yollarını kullanılarak (Mesaj, e-mail, telefon vs..) onlara ulaşılmaya çalışılmış; ancak Türkmen halkının dernek ve davamıza sahip çıkmadıkları ve çıkamayacakları üzülerek görülmüştür. Konya’da yaşayan Türkmenler ve derneğimize kayıtlı üyeler, öğrenciler birbirlerinden ve dernekten kopuk yaşamayı tercih edip içe dönük bir yaşam sürmektedirler. Bu nedenle derneğe bağlılıkları ve faal çalışmaları mümkün olmamaktadır. 

Türkiye’deki Türkmen kuruluşları arasındaki ilişki ne durumdadır? İşbirliği alanları ve ortak çalışmalar hangi seviyededir? 

Kuruluşumuz yeni nesile önem vermektedir. Öğrencilerimizin ve derneğimizin sorunlarını paylaşmak, çözüm yolları oluşturmak amaçlı Ankara Kültür Merkezindeki Heyeti Konya’ya davet ettik. Öğrencilerin de katılımını sağlayarak bir oturum düzenledik. İçeriğinde derneğimizin ve özellikle öğrencilerin problemlerini kapsayan 20 maddelik bir listeyi açıkça paylaştık ve problemlerin çözümü konusunda heyetten onay aldık. Ancak akabinde bu görüşmeler gereği atılması gereken adımlar atılmadı ve tekrar irtibat sağlanamadı. Bu nedenledir ki derneğimizin diğer Türkmen Kuruluşları ile herhangi bir işbirliği veya irtibatı ne yazık ki yoktur. Diğer Türkmen kuruluşlarından da derneğimize herhangi 
bir adım atılmamıştır. Bir avuç topluluk olmamıza rağmen birlik içerisinde adım atamıyor olmamız üzülünecek bir durumdur. 

Yurt dışındaki Türkmen kuruluşları ile ilişkileri var mıdır? İletişim nasıl sağlanmakta ve ilişkiler nasıl ve hangi düzeydedir? 

Yurt dışındaki Türkmen kuruluşları ile iletişim kurulamamıştır. 

Yönetim olarak hangi sıklıkla bölgeye gidiyorsunuz? Bölgeye yönelik neler yapıldı? Bölgede neler yapıldı? Gelecek için yapmayı planladığınız faaliyetler nelerdir? 

Ben yaklaşık 30 yıldır, Türkmenliye gitmedim, ancak eşim ancak her ay gitmektedir. Bölgeyle ilgili ciddi çalışmalar yapmaktadır. Derneğimizde 
aktif üyemiz olan geçmişte de derneğimizin başkanlık görevini başarıyla üstlenmiş ve yürütmüş olan Sayın Dr. Aydın Beyatlı hemen hemen 
her ay periyodik olarak Türkmeneli’ye gidip Türkmen halkı ile görüşmeler yapmaktadır. Ve oradaki maddi ve manevi sorunlarla şahsi olarak 
ilgilenmektedir. Bölgeye yönelik yapılanlar yukarıda anlatılmıştır. 

Türkiye’deki karar alıcı mekanizmalar ve sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ile ilişkiler nasıldır? 

Derneğimize Konya’daki sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler sıcak bakmaktadırlar. Ancak Konya’da yaşayan Türkmen halkının içe dönük 
yaşamı tercih etmesi nedeniyle bir araya gelinememekte, grup faaliyetleri yapılamamaktadır. 

Türkiye’den beklentileriniz nelerdir? 

‘’Bir Millet kendi geleceğini şekillendiremezse başkaları onu geleceğini şekillendirir.’’ Milletimiz geleceğini şekillendirmek şöyle dursun içinde bulunduğu ruh hali ile şu anki yaşamını bile şekillendirilememektedir. Özellikle 1980 sonrasında yaşananlardan ciddi boyutlarda etkilenmiş olan milletimiz, yıllarca süren savaşın, kaosun, korkunun, şiddetin, katliamların etkilerini ağır ödemektedir. Psikolojik ve sosyolojik açıdan ciddi boyutlarda hasar görmüş, çöküntü içerisinde, kendiyle barışık olmayan,hedefsiz, isyankar, kültürünü bilmeyen, derneği değil hiçbir Türkmen kuruluşunu saymayan,disiplinsiz ve kural tanımayan, çevresine uyum sağlayamayan, depresif, çekingen bir gençlikle dejenere bir toplumla karşı karşıya kalmaktayız. Toplum ve gençlik böyle bir ruh haline sahip iken doğal olarak derneklerde birlik sağlanamamaktadır. 
Dernek olarak gördüğümüz yegane sorun budur. Daha sağlıklı, çalışkan, dünya siyasetini takip edebilen, davasına sahip çıkan bireyler yetiştirebilmemiz için bu konunun mutlaka ve mutlaka çözüme ulaştırılması şarttır. 

Türkiye’den beklentilerimiz şunlardır: 

1-Türkiye Irak Türkleri politikasını netleştirmelidir. 
2-Irak Türklerinin davasını uluslar arası mahfillerde tanıtmak amacıyla yurt dışındaki elçiliklerini devreye sokmalı ve yurt dışında Türkmen lobi ve diyaspora oluşturulmasına destek olmalıdır. 
3-Irak Türklerinden uluslar arası siyaset bilimi, hukuk ve basın yayın konusunda uzman Türkmen ekiplerinin yetiştirilmesi için yurt içinde ve dışında bu çalışmalara ağırlık vermelidir. 
4-Irak Türkmen siyasi, sivil kurum ve kuruluşlarına yapılan maddi yardımlar yeniden gözden geçirilip etüd edilmeli, bu destekler Türkmen kuruluşları nın halkla pekiştirilmesini sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Bağdat merkezli çalışma stratejilerinin üzerinde durulmalıdır. 
5-Türkiye Bağdat ve Erbil politikalarında, Türkmen siyasi kurum ve kuruluşları nın siyasi mutfağa dahil edilmesi konusunda, bu kuruşlara yardımcı olmalıdır. 
6-Irak istatistik kurumlarının verileri göstermektedir ki Irak’ın en kültürlü toplumu Türkmenlerdir. Türkmenlerde özellikle öğretmen ve doktor sayısı çoktur. Bu nedenle Türkmenlerin Irak’taki sağlık ve eğitim alanındaki çalışmalarına yardımcı olunmalıdır. 
7-Tüm yurt dışındaki ve Türkiye’deki dernekler tek çatı altında birleştirilip, tek ses tek nefes olabilmelidirler, Bu bir Türkmen vatandaşlık görevimizdir 
(denekler federasyonu ve konfederasyonu). Tüm faaliyet ve programlar merkez tarafından yürütülmelidir. Bu çatı altında gençlik birliği, insan hakları, eğitim, spor, kültür, sağlık v.s bölümlerinin hepsi toplanmalı ve bu sayede dünya mahfiline tek güç olduğumuzu göstermeliyiz. 
8-Tüm Türkmen kuruluşlarında ve derneklerimizde gençlere söz hakkı verilip öne çıkarılmalı ve dernek faaliyetlerinde çalışmaları mecbur kılınmalıdır. 
9-Türkiye’ye getirilen tüm Türkmen öğrencilerimiz öncelikle Türkçe dil kurslarına devam etmeli, iyi derecede Türkçe öğrenirken aynı zamanda PDR kurslarına katılımları zorunlu olmalıdır. Psiko-sosyolojik konumları düzelmeyen öğrenciler için geri dönüş mutlak olmalıdır. 
Aksi takdirde hem parasal hem sosyal kayıp kaçınılmaz olmaktadır. 
10-Dünyayı takip edebilmemiz için tüm dernek ve Türkmen kuruluşları Avrupa standartlarına uydurulmalıdır. 
11-Tüm dernekler tek Web sitesine sahip olmalı ve tüm direktif bu siteden alınmalıdır. 
12-Dünyanın farklı bölgelerinde kurulmuş olan Türkmen dernekleri ile bağlantılar merkez tarafından sağlanmalı ve belli zamanlarda Türkmen toplumunu ilgilendiren ulusal konferanslar yapılmalıdır. 
13-Türkmeneli Tv kanallarında tüm Irak ve Türkmen halkı için yaşam koçluğu ve PDR konusunda programlara ağırlık verilmelidir. 
14-Tarih ve Kültürümüzün kaybolmaması ve farklı alanlarda kendini geliştirmiş bir topluma sahip olabilmek için gençlerimiz tıp ve mühendislik 
dışındaki diğer bölümlerde ( özellikle hukuk, ekonomi, muhasebe, spor, iletişim, tiyatro, sinema, müzik, iktisat vs…) eğitim almaları konusunda teşvik edilmelidirler. 
15-Öğrencilerimizin sosyolojik açıdan kendilerini geliştirmeleri ve yaşadığı çevreye uyum sağlamalarını kolaylaştırmak açısından yarı zamanlı 
iş fırsatları verilmelidir. Boş zamanlarını değerlendirebilecekleri hobilere yönlendirilmelidirler. 16-Savaş ve kaos nedeniyle halkımızın eksik kaldığı en büyük kültürlerden biri olan turizmi halkımıza tanıtmak ve yeniden hatırlatmak için kültür merkezi ve Türkmen kuruluşları tarafından kültür turları düzenlenmeli, öğrencilerin katılımı mecburi kılınmalıdır. 
17-Türkiye’deki güçlü ve güncel televizyon kanallarında Türkmenlerin kültürünü, tarihini ve acı dramını yansıtan diziler, filmler, belgeseller yapılmalı, açık oturumlar düzenlenmelidir. Bu oturumlara Türkmen gençliğinin katılımı da sağlanmalıdır. Eğitim alan gençlerimizin dizilerde, sinema ve tiyatroda rol almaları sağlanmalıdır. 
18-Türkmen davasını tüm dünyaya anlatmak ve sesimizi duyurmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinde farklı partilerden Türkmen milletvekillerimiz olmalıdır. 
19-Tüm bu maddeler uygulanabilirse eğer Türkmenler ciddi boyutlarda Dünya mahfilinde ve Türkiye’de güçlü bir yere gelebilir. Ancak kronik olan bu dava gelişme kaydedemediğinde ‘’Özgür insanın güçlü insan olduğu’’ hatırlanmalıdır. Ve yıllardır özgür yaşayamamış olan Türkmenlere, Türkiye çift vatandaşlık hakkı vermeli böylelikle özgür olan Türkmen istediği bölgede yaşayabilmelidir. Sorularımıza içtenlikle yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***