TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2019 Pazartesi

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI., BÖLÜM 1

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI.,  BÖLÜM 1





YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN.,

25/04/1994


Hukuk devletini tüm çağdaş nitelikleriyle gerçekleştirmek konusunda Anayasa'da öngörülen yükümlülüklerini özenle ve özveriyle yerine getirmek çabasını bağımsız yapısı ve yansız tutumuyla sürdüren Anayasa Mahkemesi, 32. Kuruluş Yıldönümünü sizlerle birlikte kutlamanın engin mutluluğunu duymaktadır. Demokrasiyi tüm öğeleriyle özetleyen "hukuk devleti" ilkesinde içtenlikle birleşen her yurttaşı, Devletimizin bu saygın kurumuna sahip olmamız nedeniyle kutluyor, hepinize "Hoşgeldiniz!" diyor, törenimize katılarak gösterdiğiniz değerli ilgi için teşekkürlerimi sunuyorum.


Bağımsız yargının güvencesi altında olmadıkça asla geçerli ve gerçek sayılmayacak hukuk devleti, ulusal yaşamımızın kıvanç veren bir olgusudur. 
Erklerin, ilgili organ, kurul ve kuruluşlarla bireylerin, oluşumuna katkıda bulundukları bu yüce yapıyı sonsuza değin bağımsız, egemen yaşatmak, hak ve özgürlükleri onur ve erdem bilen her yurtseverin ödevidir. 

Bu bağlamdaki birliktelik en soylu ve en sağlıklı dayanağımızdır.

KURUMSAL SORUNLARIMIZ SÜRÜYOR

Yaşamın her evresinin, demokratikleşmenin her aşamasının olanaklarla birlikte yeni sorunlar getirmesi kaçınılmazdır. Yoksunluklar, güçlükler, aykırılıklar, çelişkiler, umulmadık olumsuzluklarla karşılaşmak doğaldır. Hepsi hukuk içinde, yöntemince verilecek uğraşlarla giderilip aşılacaktır. Bu nedenle önceki törenlerde ve değişik zamanlarda açıkladığım, asla kişisel olmayan, Anayasa Mahkemesinin daha başarılı ve güçlü olmasına yönelik kurumsal istek, öneri ve dileklerimi, layık olduğumuzu sandığım ilginin gösterileceğini umarak yinelemiyor ve yenilerini de gündeme getirmiyorum. Temel sorunlarla ekonomik durumun ivedilik taşıdığı bir ortamda bu tür konularla zamanlarınızı almayacağım. Bağımsız yargının, devletin bağımsızlığının en gerçek simgesi olduğunu bir kez daha belirtmekle yetineceğim. Karşılaşılan anlayış ve yaklaşımlar nasıl olursa olsun, işlevimizi hiç bir duygusallığa kapılmadan, en iyi biçimde başarmaya çalışacağımızdan en küçük kuşku duyulmamalıdır.

İLKELERDEN ÖDÜN VERİLMEZ

Siyasal ve dinsel nedenlerle hukuk sistemine karşıtlıkların, anlamlı- anlamsız kimi önerilerle, kimi uluorta sözler ve yazılarla açıklandığı günümüzde 
bin kez söylenmişçesine algılanmasını isteyerek şu tümceyi bir kez daha yineliyorum: En büyük Türk Devrimi olan Türkiye Cumhuriyeti ni demokratik, 
lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak, giderek güçlendireceğimiz üstün nitelikleriyle canımızı adayarak koruyacak, iç ve dış hiç bir hukuk dışı güce 
eğilmeyecek, bölücü ve yıkıcılarla sömürücülerin, çıkarları için amaçlı kötüledikleri, Türkiye'yi Türkiye yapan, Ulusal Kurtuluş Savaşı temeline dayanan 
ilkelerden asla ödün vermeyeceğiz. 

   Etnik ve dinsel köken ayırımı gözetmeden, bu özelliklerini özgürce açıklama olanağı tanıyarak her yurttaşı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kurumunda    tam eşitlikle kucaklayıp birleştiren, herkesi yurdun her yerinin sahibi kılan ulus ve Atatürk Milliyetçiliği anlayışından ayrılmayacağız. Kimi koşullanmış, önyargılı ve değişik bağlantılı kimseler karşı çıkıp coşkulu anlatı-yazı diye eleştirse de anayasal, yasal ve hukuksal gerçeği vurgulayan Devlet TEK, Ülke TÜM, Ulus BİR” deyişinin tam gerekleri içeren, gereksizleri dışlayan yapıcı anlamı üzerinde, herkesi düşünmeye çağırıyorum. Onurların coşkuyla açıklanması, onurluların, onur duyanların en doğal hakkıdır.

Lâiklik, Asla din düşmanlığı olmayıp inançların güvencesidir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Barış, eşitlik ve özgürlük kaynağıdır insani Kurumudur. 
Gerçek dışı anlatım ve nitelemelerle, haksız eleştiri ve us dışı değerlendirmelerle ulusal birliğin harcı olan bu ilkeyi kötüleyerek ayrımlar yapılmamalı, ayrılıklar yaratılmamalıdır. Kardeşliğin aydınlığın ve bilimin bu güzel iklimini karalamanın, ülkeyi karanlığa gömmek isteyenleri sevindirdiği unutulmamalıdır. 
Çağdaş Türkiye'mizi geriye götürmeye, yapay sorunlar olmadık nedenlerle, denenmiş düzenleri ve karanlığı getirmeye, yaşamsal ilkeleri yıkmaya kimse 
kalkışmamalıdır. 

Etnik ve dinsel terörü, her tür terörü, ayrım yapmadan kınıyor, hepsine karşı oldugumuzu yineliyorum. Yanlış bir insan hakları ve demokrasi anlayışı yozlaşmaya neden olmaktadır. Yurttaşlık ve ulus bilinci, varlığımızın temelidir. Ümmet yapısına dönülemez. "Herkese kendi hukuku”, kapitilasyona çağrı ve anarşidir. 
   Demokrasi, anarşi kazanı değildir. Din karşıtlığı varmış gibi lâikliğe saldırıp şeriat düzeni çağrılarıyla ulusu bölmenin en az %80 ni lâik ve müslüman 
halkımızı aldatmaya ve kışkırtmaya çalışmanın anlamı yoktur. Ayrı dinden olanların : kardeşçe yaşadıgı Ülkemizde aynı dinden olanları birbirine düşman 
kılacak biribirinden ayıracak söz ve eylemlerden, asla olur verilmeyecek giririşimlerden kacınılmalıdır.  Kimse müslümanlığa ve ölçülü dinsel öğretime 
karşı çıkmamalıdır. Özel yaşamın özgürlüğüyle hukukla sınırlı devlet gerekleri ayrıdır. Dinsel bölücülük ve dinsel terör de İnsanlıga aykırıdır. 

  Selçuklu, Osmanlı va da İran örneklerini dayatma oyunları ibretle izlenmekte dir., Demokratik, hukuksal, çağdaş ve atatürkçü düzeni değiştirmeye ulus yerine ümmeti geçirmeye hiç bir kişi ve kuruluşun gücü yetmeyecektir. Uluslararası kuruluşların kimi dost ve komşu ülkelerin Sevr düşleri boşa çıkacaktır., İkilemleri ve insanlık suçlarını önleyemeyecekleri kendilerini güç duruma düşürecekken toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı bozarak, Sivas olayları gibi, ilerde pişman olup utandıracak eylemlerden uzak kalınmalıdır. Lâik cuhmuriyetten asla dönülemez. Allah’a inananların  lâik olamayacağı, lâiklerin de Allah'a inanmayacakları görüşü yanlıştır.

Cumhuriyetin nitelikleri, özellikle lâiklik konusunda, eğitimde, yönetimde ve yargıda yapılması zorunlu çalışmalara başlamak zamanı geçmektedir. 

Lâiklik giderse abartısız Cumhuriyetde gider. İçte ve dışta kötü niyetliler belli. En azından Cumhuriyet biçimsel olur, sözde kalır, özü boşalır. Öğrenim Birliği Yasasının savsaklanması yetmiyormuş gibi siyasal nedenlerle gereksiz Üniversite ve Fakülte açarak oy sağlamaya ağırlık verilmesi, lâikliğe bağlılık sözlerine inanmayı güçleştirmektedir. Devlet olanaklarıyla devlet karşıtı yetiştirme ve devlet düşmanlığına destek verme anlamındaki uygulamalardan, sakıncası giderek ortaya çıkan oluşumlara gözyummaktan vazgeçip etkin düzenlemelere girişilmelidir. 

   Kendisine ve partisine devletten daha çok önem verme anlayışının neden olduğu durumların zararı ulusa çektirilemez. 

   Kadrolaşma yakınmalarıyla ilgilenilmesi ve doyurucu yanıtlar verilmesi gerekir. Şeriat düzenine hoşgörü, demokrasiye hor görüdür. 
    Karşılıklı sevgi, saygı, güven, hoşgörü ve anlayışla uygarlık koşumuzu hızlandırmalı, aydınlığı azaltmamalıyız. İçeride güçlü olmayan, dışarıda güçlü olamaz. Sorunları, hukukun üstünlüğü ilkesini benimseyerek çözmek, usu ve bilimi en gerçek yol gösterici bilerek çalışmak, en uygun tutumdur. 

Güçlü dayanakları içeren, yasama organının bile değiştirmesi olanaksız Anayasa Mahkemesi kararının, YÖK'ün isteğiyle olduğu söylenerek kimi üniversite ve fakültelerin anayasa suçu niteliğindeki uygulamalarıyla geçersiz kılınması ve bu duruma el konulmaması ilgililerin sorumluluğundadır. 

Hukuk Devletinin hiçbir biriminde., Siyasal Simge gibi kullanılan Başörtüsü, Peçe ve çarşafla ayrım ve gösteri yapılamaz. 

Yargı kararlarını da Kimse gözardı edemez. 

Yargı kararlarına Uymak, Demokrasinin ilk koşuludur.

ADALET-ANAYASA YARGISI

Sorunları kotarmak için hukuk sisteminin yeterli ve etkin olması gerekir. Tersine durumda, adalet gerçekleşemez. Gelişen dünyada değişen umut ve gereksinimlere doyurucu yanıtlar verilmezse kamu düzeni sarsılır. Yasalar, bir yandan toplumun kararlılık etkenlerini yansıtıp doğrulayarak bunların yokluğunun düzensizlik ve adaletsizlik getireceğinin kanıtı, öbür yandan düzenin ve adaletin erdemini ortaya koyarak toplumsal değişimlerin uzlaştırıcı ve güçlü bir aracıdır. Süreçleriyle birlikte insan yaşamını, tüm toplumsal ilişkileri ve yönetim yapılarını kapsayan hukuk, çağın gerisinde kalamaz. Hiç bir güç denetimsiz olamaz. Yargı organları yalnız anayasayı yapmazlar, kararlarıyla onu yenilerler. Anayasa Yargısı, bu konuda yetkili tek organ olarak bağlayıcı ve kesin yorumlarıyla duraksamayı önleyerek, hukuksallığı sağlayarak yasama organına en yararlı katkıda bulunur. Yönetime inancın sarsılması da bu yolla önlenir. Mahkememizin, "Anayasal Demokrasinin özgün kurumu olarak yargı birlikteliğine çok önem verdiğini belirtiyor, başta Yüce Divan, siyasal partilerin akçalı denetimi olmak üzere üye seçimleri konusunda olumsuz yazı, 
konuşma ve tutumların sakıncalar getireceğine değinmekle yetiniyorum. 

30 yılda 7 kez başarılı Yüce Divan çalışmasının birikimi, güç edinilir deneyimi, bu görevin verilme gerekçesi, önceki oluşumları ile Anayasa Mahkemesi'nin siyasal parti sorunlarına bakma olgusunu gözaıdı eden konuşmaların ciddiyetle ilgisi yoktur. Adaleti hıza kıydırmadan, işleri en kısa zamanda bitimıe çabamızın beklenen dosyalar nedeniyle sonuç vermemesi bizi de üzmektedir. Yolsuzluk olaylarına el konulup gerekli işlemlerin her katta kısa zamanda yapılması ve yargılamaların hızlandırılması tüm ilgilileri rahatlatacak, devlet erklerine inan ve güveni artıracaktır. Türk yargısında dayanışmayı gölgeleyecek davranışlardan tüm ilgililerin kaçacağına inanarak yanlı ve yanlış girişimlere yanıt vermiyorum. 
Yargıtay’ımızın ve Danıştay'ımızın özellikle Mahkememize yakınlıkları bilinen yeni Başkanları döneminde daha yapıcı yaklaşımlar içinde olunacağına, dayanışmanın artacağına inanıyoruz. Kişilikli, saygın ve onurlu hukukçulara herkes güvenmelidir. Yargılamada yeniliklerle hızlı, doyurucu ve ucuz adalet gerçekleştirilerek hak arama yolları genişletilmeli, hukuk dışı yöntemler engellenmeli, adalet kolluğu kurulmalıdır. 

   Yargıdan yakınılmamak, Yargıyla övünülmelidir. Başarıyla çalışan Askerî yargının görev alanı, Kuruluş amacına, hukuksal konumuna ve yapısına uygun biçimde yeniden çizilerek gereksiz yükten kurtarılmalıdır. Yargının bir öğesi niteliğindeki Noterliğin sorunları da ivedi çözüme kavuşturulmalıdır. 

    Barolar tam bağımsız olmalıdır. Yargı kuruluşlarına, yargıç, savcı ve avukatlara yönelik eylemler, hukuka yöneliktir. Kaba gücü yansıtan bu ilkellikleri, Silâhlı Kuvvetlerimize ve kolluk güçlerimize saldırıları kınıyor, önlenmeleri için etkin yaptırımların getirileceğini, sağduyunun egemen olacağını umuyorum.

Seçimler, hem demokrasi sınavıdır, hem demokrasinin namusudur. Yönetim ve denetiminin, hiç kimseye kuşku vermeyecek biçimde yerine getirileceği mutlaktır. Seçilmiş yargıçlar bu görevi, şimdiye kadar olduğu gibi, başarıyla yaparak yargıyı daha yüceltecekler dir. Bilinmektedir ki hukuk devleti niteliği, insan hak ve özgürlüklerine saygısıyla Cumhuriyet'in gerçek göstergesidir. İçte güven, dışta inandırıcılıkta eşdeğerdir. 

     Siyaseti her şeyin önüne geçirip yargıyla, bilimle, ahlâkla, ulusal değerlerle alay edercesine yalnız "oy"u ölçü alıp oy için ödün vermek, gereksiz hoşgörüyle kurumlan yıpratmak giderilmesi güç boşluklar yaratır. Anayasal ve hukuksal kurum ve ilkeleri toplum yeterli ölçüde benimseyip desteklemezse, bu yöndeki savunmalar gereken sonucu sağlamaya yetmez. Anayasa ve hukuk saygısının devlet katında tam olarak sağlanamadığı ya da yitirildiği bir toplumda ilgili kurumların kendi kendini savunması çok güçtür. Anayasaların kaynağı, ruhu ve dayanağı özgürlüktür. 

Anayasalar, Ulusun bağımsız ve özgür yaşama istencinin hukuksal belgesidir, toplu yaşama andıdır. Anayasa düzeni, gerçekte özgürlükler düzenidir. 

Özgürlükleri güvenceye bağlamayan anayasanın içi boştur. Böyle bir anayasa kendine anlam kazandıran, değerli ve saygın kılan içerikten yoksundur. 
Anayasaların asıl bekçisi toplumsal bilinçtir. Yargı kararları toplumun malıdır. Yazılı kurallara gücünü ulusun inanı, güveni, bağlılık ve özeni sağlar. Bu özellikler gözetilerek, her tür savsaklama eğilimlerine karşı çıkılmalıdır. 

Hangi nedenlerle olursa olsun, yargı kararlarının yönetsel işlemlerle geçersiz ve etkisiz kılınmasının hukuk dışına düşmek olduğu bilinmezse, yakınanlar değişse de yakınmalar kesilmez. Devlet adına davranmanın hukuksal ölçüleri çiğnenmemelidir.

Anayasa Mahkemesi, yıl içinde çok önemli bir dönemeci geçmiştir. 

Kimi çevrelerin eleştirdiği, "yürürlüğü durdurma" konusunu bir kararla öngörmesi, başlı başına bir aşamadır, iptalleri olasılıkları bulunduğunda, 
bir yasa, KHK ya da TBMM İç tüzüğünün iptali istemi karara bağlanıp yayımlanıncaya kadar, Anayasa Mahkemesi, Anayasanın özüne ve amacına 
uygun olarak hukukun üstünlüğünü sağlamak, kararlarının etkinliğini korumak, uygulamadan doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız durumları ve zararları önlemek için bu metinlerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilebileceğini iki kez kabul etmiştir. Bu önemli aşama, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı yasama organının yasa çıkarmasını, yürütmenin KHK düzenlemesini ve işlem yapmasını engelleyerek hukuk devleti konusunda daha sağlıklı bir ortam yaratacaktır.

Ayrıntıya ilişkin açıklıkları ilgili kararlarda yazılı, özetle belirttiğim koşulların varlığına bağlı bu kurum, Anayasa Mahkemesi'nce alınan iptal kararlarının sonuçsuz kalmasının sakıncalarını da karşılamış olmaktadır. 

Kaldıki yürürlüğün durdurulması kararına karşın red kararı da verilebilir. Sonuç red ya da iptal olsa da yürürlüğü durdurma kararı verilmesinin bir zararı değil, tersine yararı vardır. Sonuçtaki red durumu, Anayasaya uygun bir yasaya göre geçerli işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamış olacaktır. 

   Yürürlüğün durdurulması kararı bir engelleme, geciktirme, güçlük çıkarma, bir önleme değil, bir önlemdir. Hukuksal sağduyu özeni dir. Yasa koyucu gibi davranarak yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde karar vermekten, yasama organının siyasal takdirine karışmaktan özenle kaçınan Mahkememiz, bu kurumu Türk anayasa hukukuna kazandırmıştır. Kararın, uygulamada ve öğretide doğrulanıp övgüyle karşılanan gerekçesi örnek düzeyde doyurucudur. Anayasaya uygunluk denetimi, etkin bir araca kavuşmuştur.

KİMİ ANAYASAL DURUMLAR

Siyasal partilerin kapatılması davalarında Anayasanın ilgili maddeleri ile geçici 15. Maddesi gereğince, Anayasaya aykırılıkları savında bulunulamayan 
ve bu nedenle ihmal de edilemeyen yasa kurallarının uygulanması zorunluluğu kimi eleştirilere neden olmuşsa da belirtilen bu dayanaklar karşısında hiç birinin haklı yönü yoktur. Siyasal partilerin hiç bir durumda kapatılamayacağı görüşü, hiç kimseye ceza verilemeyeceği görüşü gibi gerçeklere aykırıdır. Anayasa Mahkemesi partilerin kapatılmasından mutluluk duyacak bir organ değildir. Bugüne değin verilen kapatma kararları, dosyaların içeriğine, ilgili Anayasa ve yasa kurallarına uygundur. Mahkemenin, görevini yapmaktan ötede bir amacı bulunmamaktadır. Yeni Anayasa hazırlıklarında kimi durumlar ve yöntemsel nedenlerle kapatma yerine caydırıcı yaptırımlar getirilebilir. 

   Kapatma, devletin varlığı gibi çok önemli konularla sınırlanırsa hukuksallık daha güçlü olur. Bu arada Anayasa ile Siyasi Partiler Yasası'nın uyumu ele alınmalı, Anayasa'ya göre dar ya da geniş olan yasa kuralları değiştirilerek çelişkiler giderilmelidir.

  Siyasal Partilerin akçalı denetimleri önemli durumlara bağlanmalı, güçler ayrılığı ilkesi gözetilerek yaptırımı, Anayasa Mahkemesi belirlemek 
üzere denetiminin ön işlemleri TBMM ve Maliye Bakanlığı dışında bağımsız kurullara verilmelidir.

Bu bağlamda, yasama dokunulmazlığı ve üyeliğin düşmesi konulan, tartışmaları gereksiz kılacak bir açıklıkla yeniden düzenlenmelidir. Anayasanın 84. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasındaki "düşme" ve sona erme nin ayrı durumlara bağlı olduğu unutulmadan maddenin özellikle birinci ve ikinci fıkraları gerçekçi ve hukuka uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir. Milletvekili andına aykırı tutumların sorumluluk kapsamına alınmasına açıklık verilebilir.

   Uluslararası kurumlara üye olmanın doğal gereği, bir anımsatma beklenmeden yerine getirilmelidir. 
  Yargının bu konuda uygulama yapabilmesinde duraksamaları kaldırmak için Anayasa değişikliği gerçekleştirilerek açık kurallar yürürlüğe konulmalıdır. 
Bu durumda, ulusal egemenlikten ödün verilmiş olunmaz. 
   Ulusal üstü kuralların uygulanması, uluslararası yetkili kurulların kararlarına uyulması, kimi yakınma ve güçlükleri önleyecek, demokratikleşme hızlanacaktır. 

Anayasanın 15. Maddesininde gerektirdiği bu değişiklik yine Anayasanın 13. ve 14. maddelerindeki birliktelik gözetilerek yapılmalıdır.

   Bu arada siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi olan siyasal partilerimizin özenli davranışlarının toplumsal barışa büyük katkısı olacağını vurgulamayı 
yararlı buluyorum. 

   Ulusal değerlere, yaşamsal ilkelere bağlılıktan ayrılmamak yükümlülüğü tartışılamaz. İşlerine geldikçe demokrasiden yararlanan kendilerince yeterli düzey ve durum sağlanınca demokrasiyle asla bağdaşmayan baskıcı düzenleri gerçekleştireceklerini söyleyenler, demokrasinin sahipsiz oldugunu sanmamalıdırlar.  Olumlu olumsuz herşeyi konuşanların İnsan haklarından hukuk devletinden, hukukun üstünlüğü ilkesinden hukuka baglılık ve saygı özeninden söz etmemeleri, Anayasa Mahkemesinin karara bağladıgı bir konuda Anayasanın ve yasaların ilğili kuralları değiştirilmedentersine uygulamanın  olanaksızlıgını eylemli biçimde kaldırmaya katkı sözü vermeleri füş kırıcıdır.,

    Ekonomik sorunların önemini yadsımak olanaksızdır. Bireylerin birbirine karşı da sorumlu oldukları demokraside toplumun çıkarları üstün tutulur. Ancak ekonomi tek sorun, tek dayanak, tek etken değildir. Bu konudaki çabalann ve özenlerin olumlu sonuç vermesini diliyor ve herkesi özveriye çağırıyoruz. Adaletli, etkin ve gerçekçi vergi yasaları ertelenmemelidir. Sosyal adalet ilkesine bağlılığı yansıtacak uygulama yöntemleriyle, ekonomik alandaki son kararlarla ücretlilerin artan yükü hafifletilmelidir. Ülke sorunlarının çözümünde yüklerin dengeli ve adaletli dağılımı, özveriyi doğallaştırır ve gerçekleştirir. Geniş kesimleri güç duruma sokacak ölçüsüzlüklerden, haksızlıklardan ve siyasal amaçlı uygulamalardan kaçınılırsa başarı sağlanmaması için neden kalmaz. Ulusumuz, ülkesi için elinden geleni yapmayı, yoksunluk ve güçlüklere katlanıp dayanmayı, tarihsel örneklerle kanıtlamıştır. 

   Devletin de tutumlu olmasını, gereği yönünden, ekonomiye verilen önem kadar, Cumhuriyetin niteliklerine, adalete, eğitime, sağlığa, insanımıza sahip çıkılmasını bekliyoruz. 

Ekonomik güçlükler aşılır, terör bitirilir ama ilkeler yıkılırsa herkes altında kalır. 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

13 Aralık 2017 Çarşamba

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 2


ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 2



Lâiklik sanki din düşmanlığıymış gibi son yıllarda suçlama da, savunma da "lâiklik din düşmanlığı değildir" sözleriyle sürdürülmekledir. 
Laiklik elbet din düşmanlığı değildir. Atatürk de din düşmanı değildi. Konya, Ankara, İzmir ve Balıkesir konuşmalarıyla tüm yaşamı bunun kanıtıdır. 
Düşmanların yakıp yıktıklarını ve yenilerini yaptırarak ezan okunacak minare, namaz kılınacak cami olanağını veren, Anadolu'nun kuzeyinden ve batısından göçleri sağlayarak "çoğunluğumuz müslüman" dedirten Atatürk'tür. Lâiklik, siyasada, hukukta, ekonomide, öğrenimde, toplumsal yaşamda, dinde, sanatta geçerliği olan bir ilkedir. Devleün dininin olmaması, dinler karşısında yansızlığı, bu insim ve hukuk kuruntunun din kurallarıyla değil, hukuk kurallarıyla yönetilmesi, devlete bir din ya da mezhebin egemen olmaması, her yurttaşın inanmasına ya da inanmamasına karışılmaması, bu nedenle kınanmaması, dinin vicdan tahtında oturması, Allah'la inananı arasına başkasının sokulmamasıdır. Akla ve bilime öncelik vermektir. Hoşgörü, anlayış, b;uış, aydınlanma, uygarlık, insanlık, insancıllık demektir. Hak ve özgürlükleriyle kişilikli bireyin istencini belirtip yöneticilerini seçmesiyle egemenliğin, dinsel ayranları dışında bırakıp 
ikilikleri kaldırmak bağımsızlığın, insana dayanarak demokrasinin kaynağı, tüm hak ve özgürlüklerle öncelikle din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir.

Lâiklik, bu ilkeye karşı olanlar içinde savunulmaktadır, onların da güvencesidir. Karalayıp kötülemenin anlamı yoktur. Siyasal, hukuksal ve ulusal birliği sağlayan, koruyup güçlendiren bu ilkeyi bir dine, onun kutsal kitabına, peygamberine, dinsel gereklere, ödevlere ve ibadet yerlerine karşı göstermek 
çok sakıncalıdır. Bu konuda azınlıklar yakınmazken islâmiyete hizmet ettiğini sanan kimilerinin söz ve yazılarındaki aykırılıklar üzücüdür. 

Laikliği müslümanlıkla bağdaşmaz göstermek de bir yanılgıdır. 

Tarihsel örnekler, ülke gerçekleri, Islâm dininin değişmez kurallarıyla zamana göre yorumlanıp uygulanacak gerekleri ve hukuk devleti olgusu gözardı edilemez. 

Laiklik, şeriat devletinin, dinsel yönetimin engelidir. .

Şeriatla demokrasi olmayacağı için laiklik bu alanda ülkemize özgü ve gerekli uygulama biçimiyle yaşamda kalacaktır. 

Lâiklik, çağdaşlaşmanın savsaklanmaz koşulu olarak dogmalara ve varsayımlara zorunlu bağlılığın engelidir. Dinin inanç ve ibadeti, hukukun ise dünya işlerini yönetmesini öngörür. Lâiklik, her din ve mezhebe eşit yaklaşımı gerektirir. Devlet ve din işlerini ayırmakla kalmaz, inanç ve ibadet özgüllüğünü 
de korur. Kadını saygın kılar.

Anayasa Mahkemesi, bayanlarımızın özel yaşamlarındaki başörtülerine karışmamış, önüne gelen bü yasayla ilgili olarak yükseköğretim kuramlarında 
başörtüsü kullaııılamıyacağmı insan haklarını gözeterek verdiği kararındaki gerekçelerle ve Anayasa'ya dayanarak açıklamıştır. Hukuk devletinde öğlenim, 
onun kurallarına uyulacağı kabul edilerek girilmiş kuramlarda aranan biçimde yapılır. Yurttaşlar devlet kuramlarında işlerini istedikleri giysiyle izleyebilirler ama devlet görevlileri dinsel giysilerle çalışamazlar. Dine saygı, politika ile dini birbirine karıştırmamakla gerçek olur. Siyasal nedenlerle verilecek ödünler dine saygıyla bağdaşmaz. Aııayasa'nm 153/soıı maddesinin öngördüğü kesin ve bağlayıcı karara karşı uygulama istemek. Anayasaya uymamaya özendirmek ve bu konuda destek vermek, devlet ve demokrasi anlayışıyla uyuşmaz. 

YÖK yetkililerinden kimilerinin, kimi rektör ve dekanların, kimi milletvekillerinin Anayasa kurallarını hiçe sayan bu yöndeki çabalarını doğru bulmuyorum. 
Hukuk devletinde, yalnız devletten değil, herkesten örnek davranış beklenir. Anayasa değişmedikçe, bağlayıcı olan karar ortadan kalkmadıkça, hiçbir organ ve kişi tersine işlem yapamaz, yaptıramaz. Bu konuda YÖK'iin, üniversitelerin, Milli Eğitini Bakanlığı'ıım ve Diyanet İşleri Başkanlığının özen göstermeleri gerekir. 

Tanrının yetkilerine ortak çıkmak ya da onun adına davranmak dinle bağdaşmaz. Ahlaka, hukuka, bilime uygun olan şeylere dinsel karşıtlık anlamsızdır. 
Din, kişinin özel yaştunım yönlendirip aydınlatır. Zorlama ve aracılık, hele öldürme, tümüyle din dışıdır. 

Tehlikeye açıkça ve içtenlikle değiniyorum, 

Ülkemiz din ve vicdan özgürlüğünün en geniş biçimde yaşandığı bir ülkedir, bunu da lâiklik sağlamakladır. İslâm ülkeleri gıpta ile izlemektedirler. 
Halkımızın temiz duygularını sömürüp onları aldatmak devlete, demokrasiye ve Türkiye'yi Türkiye yapan ilkelere düşman kalmayı hiçbir inanç bağışlamaz. 
Eşitlik, kadın-erkek eşitliği de lâikliğin insanlık anlayışının anlamlı uygulamalarından biridir. 
Lâiklik, ayırıcı değil, birleştirici, güçlendiricidir. 
Hiçbir dinsel gereksinime engel yoktur. 
Lâik devletle biı göt evlinin dinine, inancına da bakılmaz. 
Lâikliğe saldırı olmasaydı tartışması gündeme gelmeyecekti. 

Lâiklik Fırtınasını koparanlar, Lâiklik ve din düşmanıdır. Gerçekte inançlara saygılı olan Laikliğin din düşmanlığı olduğunu söyleyenler! Dinin, Laikliğin ve insanlığın ne olduğunu yeterince bilmeyenlerdir

Asıl Üzücü olan, yazar-sözcü  bilinen kimselerin güldüren yinelemeleri değil, ciddi zeminlerde gündeme getirilmesinin tepkisiz kalınası, gerekli yanıtı 
almamasıdır. Lâiklikle devlete kul olmak, kapı kulluğu da kalkmıştır. 

Kişilikli Birey, Laiklikle nitelikli insan, Devlete kul değil sahip olmuştur. Lâik cumhuriyet, Atatürk ilkeleriyle özdeşleşmiştir.

Gerçekleri yadsıyarak, doğrudan kaçarak sözde ilericilik, Demokratiklik ve yenilikçilik adıyla, üstelik bilimsellik taslayarak devletin tekliğine, ülkenin 
TÜMlüğüne ve ulusun birliğine yönelik, Atatürk ve lâikliğe saldırıyla sürdürülen kayınlıklar hoşgörülemez.

DİNİ " Tabu" durumuna getirerek inananları bölmek dine en büyük zarardır. 
Dinsel Eğitimle, Dinle Eğitim yanlışlığını da birbirinden ayırmak gerekir. 
Din Düşmanlığı yapılmadığı gibi dinle de Düşmanlık yapılmamalıdır.

Lâikliğin, inanca, inançlara engel olmamasını söylemek de fazladır. 
Hepimiz birbirimiz için varız. Ne din devletin, ne de devlet dinin emrindedir. 
Bağlı ve sorumlu olduğumuz kaynak ulusal istence dayanan Anayasa'dır. Düşünceye sınır koymak ulusu yadsımaktır.

Lâiklik bir baskı ve engelleme aracıymış, bu tür bağnazca eylemler lâikliği benimseyenlerden geliyormuş gibi yurttaşların dini ve vicdani yükümlülüklerini 
yerine getirmelerinde rahat bırakılmaları uyarısında bulunmak, somutlaşan tersine durumların gözardı edilip lâikliğe ve lâikliği benimseyenlere 
saldırıların hoşgönilüp saldırganların yüreklendirilmesi, onların bu nedenle ulusu bölmelerinde desteklenmesi anlamındadır.

Ulusal And'ın değersiz, Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla başta Cumhuriyet olmak üzere Türk Devriminin gereksiz ve geçersizliği savlarına dayanan aymazlığı; 
ülkenin mülk, ulusun ümmet, kişilikli bireyin yönetime de kul olmasını önleyen bir insanlık kurumu olan lâikliği, şeriat devletini ve bu yolla çağ dışı düşmeyi, us dışı saplantıları engellediği için, din düşmanlığı olarak tanıtıp halkımızı kandırma yoluyla Anayasa'dan çıkarmaya çalışan, yüzyıllardır müslümanlıkla bağdaşmasına karşın gerçek dışı suçlamalarla aynı dinden ve mezhepten olanları birbirinden ayıran, aynı inançtan olanları karşıt duruma getiren anlayışın araçta ve amaçta birleşmesi yurtseverleri uyarmalıdır.

4. TERÖRÜ en kötü nitelemelerle kınıyorum. Hastalık durumundaki bu sapkınlık için gerekli önlemlerin hukuksailığı, Anayasa Mahkemesi'nin ilgili KHK'ler konusundaki kararlarıyla sağlanmıştır.

Kimi yurttaşları aldatıp korkutarak, dışaıda da örgütlenip liirkiye düşmanlarını sevindirerek terörii sürdürenlerin, silahla bile elde edemettiklerini iç 
ve dış destekli siyasal oyunlarla sağlamaya yönelmelerini yetkililer değerlendirecektir. 

Ulusu ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olan devlete yönelik saldırılarla binlerce kişiyi öldürenlerin durumlarını, yasama organının Anayasa çerçevesinde 
en uygun çözüme bağlayacağına inanıyoruz. Devletle ve adalette pazarlık olamaz. Sanıklara ödün sayılacak ayrıcalık, toplumun demokrasiye ve 
hukuka inanı ve güvenini sarsacak sınırsız hoşgörü devletten beklenemez. Ceza uygulaması ve sonrası için çağdaş yöntemleri herkes istemektedir.

5. En ağır insanlık suçlarından biri olan İŞKENCE'yi devlete yüklemenin haklılığı olamaz. Devlet işkence yapmaz ve yaptırmaz. Bu suçu devlet adına ya da onun görevlisi olmak işlediklerini sananları suç kanıtlarıyla devlete bildirmeli, devletin önlemlerini artırmasını sağlamalı, devletin omu unu karalayacak biçimde devleti suçlamaktan, görevlilerin çalışma gücıınn kılmaktan vazgeçilmelidir. Güvenlik güçlerinin çalışmalarında aykırılık, sakınca ve hukuk dişilik varsa yasal yollar açıktır. Ölenler kim olursa olsun öldütme olaylarına karşı çıkmalı, devletten suçluların bir an önce saptanıp yakalanması istenmelidir. Demokrasi karanlıkta yaşamaz. Hukukun ve gerçeğin en kıiçıık ışığı, en koyu karanlığı delip yıkmaya yeler. İşkence ve her tür adaletsizlik, yolsuzluk ve partizanlık, hukukla yok edilecektir.

6. Kimi gün, Anayasa Mahkeuıesi'nin yasama organının üstünde ve karşısında olduğu suçlmnaları duyulmaktadır. Mahkememiz, yasakoyucunım 
üstünde ya da karşısında değil, yanındadır. Onun tamamlayıcısı gibi görev yapmakta, iptal ve ıed kararlarıyla siyasal iktidarı Anayasa sınırlarında tutarak 
onun geçerliğini, muhalefetin de güvencesini sağlamaktadır. Yasama organına ve oııuıı üyelerine karşı kurumsal ya da kişisel bir karşıtlık asla söz konusu 
olmayıp gerektiğinde düzeltici yanıt vermekle yetinilmektedir. Demokraside zıtlaşma, hukukla inatlaşma olmaz. Mahkeme kararlarına saygı, yasıuna organının kendi saygınlığını artırır. Yasama organının demokrasi için zorunlu varlığını vurgulayıp kişisel ve kurumsal saygımızı belirtmemize karşıtı 
gerçek dışı yakıştırmalarla saldırılarda bulunulması üzücüdür.

7. Anayasa Mahkeuıesi'nin işlevi, genelde siyasal konuları kapsamaktaysa da siyasal akım, oluşum ve durumlarla hiçbir ilgisi, ilişkisi ve ilintisi yoktur. Dosya dışında hiçbir şeyden etkilenmez. Çalışanları da böyledir. İçtüzük sınırlan içinde, üniversite ve meslek kuruluşlarının bilimsel toplantılarında yansız biçimde ulusal ve hukuksal konulara, temel ilkelere, yargı bağımsızlığına, lâikliğe değinmek, gerçeği söylemek, önermek, uyarmak, savunup yanıt vermek dışında bir davranış asla söz konusu değildir. Yakıştırmalar haksızdır. Demokrasinin saydamlığı fildişi kulelere olur vermez.

8 Sayın Genelkurmay Başkanı'nın 20 Ocak 1993 deki ziyaretinde " Demokrasinin Güvencesi, hukuk devletinin simgesi olan Anayasa Mahkemesi..." diyerek Atatürkçülükten ve lâiklikten sözetmesindeıı gocunan, herkesi daha rahat ettirmesi gereken bu pırıl pırıl sözlerin açıklığına karşın, ahlak ve akıl 
dışı yorumlarla karışıklık yaratmak isleyenleri kınamakla yetiniyor. Devletin iki yüksek organına bu nedenle yöneltilen gerçek dışı eleştirileri yanıta gerekli 
düzeyde bulmuyorum.

Genelkurmay ve Anayasa Mahkemesi en sağlıklı güvence kanunlarıdır. Kurumlaşmayan güvenceler sağlıklı değildir. 7 Eylül 1992 de söylediğün gibi 
"yargısı ve ordusuyla övünemeyeıı ulus ölmeye mahkumdur." Onurlu Türk yargısı ve şanlı Tiirk Silahlı Kuvvetleri, yetkili ve ilgili öbür organlarla birlikte, 
Türkiye Cuınhuriyeti'nin, rejimin bekçileridir. Yargıyı, güvenlik güçlerini, yasamayı yıpratmakla devleti yıkmanın bir olduğu bilinmeli, görev bilinciyle 
davranan herkese destek verilmelidir.

9. Sav, savunma, karar üçlüsünden oluşan Türk Yargısını her yönden güçlendirecek düzenlemelere öncelik ve ulusumuzun yakınmalarını giderecek 
önlemlere ivedilik verilmesini bekliyoruz. Özellikle, önce de değindiğim gibi, Adalet Bakanlarıyla müsteşarların kişilikleri nedeniyle değil, bağımsızlığın kurumlaşması için hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuınlu'ııun durumu düzeltilmeli, yargının bağımsızlığı gerçekleştirilmeli, protokoldeki yerlerinden başlayarak yargıç ve savcıların özlük hakları tüm öğeleriyle adaletin onuruna uygun duruma getirilmelidir. Yargının çekiciliği etkinliği ve saygınlığının artırılması zorunludur. Yargıya hor bakanlar, hukuku engel sayanlar iyi düşünmelidir. Yargı, ulusun en çağdaş güvencesidir. Özveriyle çalışan yargıç ve savcıların, asıl istemleri parasal değildir. Adalette adaletsizlik olamaz, adaletçi sağlanmadan adalet sağlanamaz. Baroları tam bağımsız olmayan ülkelerde yargıda tam bağımsız sayılamaz. Yargıç ve avukat olma koşulları değiştirilmelidir.

10. Herşey insan içindir. İnsanı yetiştirip koruyan da insandır. Bu da eğitimle olduğundan herşeyin başı eğitimdir. Bilgi ve insan haklan çağında, 
bilimsel özerklik sağlamadan, üniversitelerimiz evrensel konumuna uygun yapı ve yönetime kavuşturulmadan sorunlar aşılamaz. Mahkememiz bu konuda 
yapıcı kararlar vermiştir.

11. SOYKIRIMI düzeyine ulaşan ve şimdilerde katlanılmaz ahlak ve insanlık dışı saldırılarla boyutu değişen Karabağ ve Bosna Hersek vahşetini, 
yabancı yüksek yargı organları ile uluslararası yargı kuruluşlarına yazıyla duyurduk. Kıbrıs sorununda da gözlenen ikili ve çelişkili tutumları, batılı ülkelerle uluslararası kuruluşların yüzkarasıdır. İnsan hakları ve hukukla bağdaşmayan bu davranışı ve dost sandığımız ülkelerin Türkiye düşmanlarını 
besleyip desteklemelerini kınıyoruz.

Bağnaz milliyetçilik, dinsel, yapay ve soyut nedenlerle çıkan kanlı çatışmalar, hastalık ve açlıklara aldırmayan toprak kazanma tutkukuı utaııdıııcı, dünya bıuışı ve insanlığın geleeeği için umut kırıcıdır.

Kıbrıs konusunda, kimi gün güneydoğu için de açılan kanpanya gibi " Ver Kurtul " anlayışının sakatlığı açıktır. " Yurtta Barış, dünyada barış ilkesini benimseyen   ulusun kimsenin toprağında gözü olmaması, kendi toptanını da vermesi gibi, haksızlığa kalkınıp boyun eğmesi de beklenemez. Ne teröre Anayasal ödünler verilebilir ne de kimseye toprak ikram edilebilir.  Türkiye, Altın bir tarih köprüsü ve uygarlıklar beşiğidir. Onurla yaşanır, Onurla Ölünür.

DEMOKRASİ - HUKUK

Demokrasi, yalnız hak ve özgürlüklerin değil, kalkınmanın, gelişmişliğin de iklimidir. Kahraııııuılar yetiştirmez. Hukuk cenneti de değildir. 
Doyurucu olmayan, ters gelen yanları da olabilir. Anıa bir disiplindir ve ıe.jimleıin en iyisidir. Yaşam biçimi, bir öz, siyasal ve hukuksal kurumlaşma yöntemi 
olmakla birlikte başıboşluk ve kargaşa ortamı değildir. Herkes istediğini söyler ama istediği gibi davranamaz. Demokrasiyi bir özlem ve diış olmaktan çıkarıp 
doyumsuz bir gerçek kılmak için onu korumak zorundayız. Demokıasi, kendine kıyılmasına olur vermez. Demokrasiyi, demokrasiyle yok etme olanağı us dışıdır. 
Nasıl, feodal devlet anlayışının ve kurumlanılın yerine çağdaş bir örgütlenmeyle uygar bir toplum düzeni yaratma yönündeki devi imci girişimler, 
ulusal birliğin ve dayanışmanın desteğiyle başarı kazanmışsa, kııınııı- sal doğruların kurumlaşması olan yasalar da demokratik içerikleriyle toplum 
kültürünün değerler sisteminde yerini alır. Yasaların yaptırım gücü, sistemin dayandığı ve hukuk felsefesinin geçerliği ile güvenliğini sağlayacak güçlerin 
yeterliğine bağlı olduğundan, hukıık-yargı kurumlanma etkinliği artın ilamlıdır. Yasakoyucuaun, yasaların genelliği, yansızlığı ve gerçekçiliği gibi adalet 
ilkelerini gerekliği ölçüde gözetmemesinin neden olacağı uyumsuzluklar ve yaratacağı kötü sonuçlar her zaman düşünülmelidir. Anayasa sistemimizin yakın 
tarihte geçirdiği sınav dönemleri unutulmamalıdır. Herşeyin zaman içinde eskiyip nitelik değişikliğine uğraması ve işlevini yitirmesi hukuk yasaları için 
de geçerli bir doğa yasasıdır. Bu nedenle hukukun yeninin yatımda yer alınası, yaşamın getirdiği bir zorunluluktur. Dinsel geleneklere karşıtı, hukukun ve 
yargının kurallarım geçerli ve egemen kılan, kişinin özgür istencine dayımım demokratik anlayış, bilimin ve usun gücünü yansıtan oluşumlar kucagıdıı.

Uygarlık, her tiir karanlıktan kurtulmak demektir. Demokrasinin Erdemi bilinmelidir.

İnsani boy utkudan yoksun yaşam, ölümden de beterdir. Kötü hukuk, hukuksuzluktan da kötüdür. Aydınlanmayı engelleyen yanılgılarla yararsız geleneklerin ve dogmaların birbirinden farkı yoktur. Bunlar bilimin ve demokrasinin can düşmanıdır. Eleştirel düşünce, gerçeği bulmaya yönelik araştırına bilimin kaynağı ve dayanağıdır. Özgürlüksüz Aydınlanma, aydınlanması / özgürlük olmaz. Bir ülkenin öz varlığı, gerçek değeri, aydınlardır. Usa ve Bilime karşı çıkarak, hukuku, insan haklarını, bağımsızlığı annıayıp "hak" sözcüğünü yalnız dinsel anlamda kullanıp sürekli ve sinsi biçimde duygu sömürüsü yapanlarla destekçilerinin makamları ve san lan ne olursa olsun aydınlıkla ve demokratlıkla ilgileri yoktur. Komünizmin yıkılmasıyla amaçları 
kursaklarında kalanlardan insan haklarına dayanarak, demokratlık taslayarak oyunlarını yeni alanlarda sürdürenler de böyledir. Demokrasi konusunda öğrenmesi gereken çok şey olan kimileri, tarih, toplum, hukuk bilgilerinin yetersizliğine bakmadan, "ülkemizdeki aydınların çoğunun Atatürkçü olduğu" sözünü dünyadaki her aydının Aatürkçii olması zorunluluğu gibi algılayıp sömürdüler. Atatürk'e saldırılar, aydın olmadıklarının kanıtıdır. Kemalizıııi doğuş 
zamanını ve bugünlere ulaştırdığını göremeyip demokrasiyle uyuşmadığı savlarıyla karşı devrimcilere güç vermeye çalışanlar, ulusal değerlere savaş 
açmışlardır. Bunlara sessiz kalınmamalıdır. Soylu savunma, siyasal ugıaş sayılamaz. 

Hukuk, huzurun da kaynağı olduğundan bu konulara şimdilik böylece dokunup geçmeyi yararlı buluyorum. Bu da ulusal bir görevdir ve kimse görevini yaptığı için suçlanamaz. Devlet kavramı ve yapısı ile ulusal egemenliğin içeriği ve anlamı da değişmişken zamanı, ortamı, koşulları düşünmeden 1993'de Iö23'ü acımasız eleştirmek. Cumhuriyeti daha gerçek ve daha geçerli kılmaya çağırmak yerine, karalayarak güçlenmesini sağlayan zorunlu önlemleri kötülemek, Osmanlı'yı överek dinsel sentezlerle yenileşmeyi ve gelişmeyi engellemek, yeni cumhuriyetleri kişisel egemenlik özlemiyle önermek ağır yanılgılardır. 
Temel ilkeleri, ulusal değerleri, soyumuzu, adımızı ve kaynağımızı tartışmaya açmak, bağımsız ve özerk kuruluşları yasal çizgilerinden uzaklaştırıp 
ele geçirmek gibi düşünceler asla uygun değildir. Siyasal gösterilerle ne gerçekler örtülür, 11e somular çözülür, ne de bir yere varılır. Kimi yeni siyasal 
oluşumlarda, kimi seçim ve atama işlerinde, yer değiştirme ve görevlendirme lerde mezhep ya da tarikat ağırlığı ve kadrolaşma söylentilerine neden  olunmaktadır. Yaşam Pahalılığı, Yolsuzluk suçlamaları, İşsizlik ve anti Demokratik kurallar üzerinde önemle durulacağına toplumsal barışın sağlanacağını umuyorum.

Sevr'i övüp, Atatürk'ü yerenlerin yasama organına kadar girdikleri günümüzde sövgülerin, yargıya ve güvenlik güçlerine saldırılarının gülümsemeyle 
karşılanması ilginçtir. 
Demokratik görünüm için ödün yanlıştır. Ahlak olmadıkça Hukuk da, Demokrasi de Ekonomi de Sanat da olmaz. Yozlaşma Yoğunlaşır.


Ulusal And'ı, Lozan'ı, Türkiye Cuınlnıriyeti'ni, lâikliği tek yatılı tartışmalara açmak oyununa gelinıneuıelidir. Türkiye Cumhuriyetine yönelik iç ve dış Kaynaklı, Kalemli, Sözlü, Silahlı saldırılarla hır insandan beklenen en küçük değerbilirlik gösterilmeden yürütülen kampanya, yurtseverlikle, tardı bilinciyle 
bağdaşmayan bir tür Hayinliktir.  Atatürk gerçekte Türkiye düşmanlığında birleşen Şeriat Devleti özlemcileri, Bölücü ve Irkçılar, baskı sömürü  ve 
acıyla karanlığı yoğunlaştıranlar ! Bağımsızlığın ve Özgürlüğün yıkıcılarıdır. 
Basın özgürlüğünün kötüye kullanılması demokrasi ve insanlık adına üzücüdür. 
Özellikle hukuk dışı kimi TV yayınlarıyla çekinmeden kişiliklere saldırmak, Sahipleri ve Yakınları için taşınması güç bir durumdur. Ayrıca dindar gülünüp 
bir günde değişik içerikli iki baskıyla çirkin saldırıyı seçip gerçek dışı anlatımlarla oyunlarını sürdürenlerin ahlak ve insanlık anlayışına şaşmamak olanaksızdır. 
Devlet televizyonunda şeriatçılık övülmemeli, Kimi Özel yayılardaki Tekke-Zaviye görünümleri herkesi düşündürmelidir. Yas yayınları da büyledir.

YİNELİYORUM

Anayasa Mahkemesi, Tüm yetkili organların insan haklarına dayanan hukuk devleti kimi çağdaş nitelikleriyle gerçekleştirme çabalarına katkılarını 
özenle sürdürecektir.

Anayasa Mahkemesi, ulusal değer ve varlıklarla yaşamsal ilkeleri duyarlılıkla ve ödünsüz biçimde koruyacaktır.

Anayasa Mahkemesi, hukukun siyasallaşmasını önleyip. 
Siyasayı  Hukusuzlaştırmaya artan bir güçle ağırlık verecek, Türk hukukuna daha üstün düzey, daha Engin ufuk sağlayacaktır.

Anayasa Mahkemesi, İnsan haklarına dayanan hukuk türeterek yasa üretimine ışık tutacak, destek verecektir. " Ekonomi Anayasası "nın tartışıldığı 
bir ortamda Anayasa sorunu geçiştirilemez.!

Gerçekten Anayasa yargısı çağdaş hukuk devletinin güvencesi, mahkemesi de simgesidir. Değişik duygu ve düşüncelere kapılanlar ne derlerse desinler 
yabancı kuruluşlar da övgüyle söz etmekledirler.

Atatürk'ün 5 Kasım 1925 konuşması ile Gençliğe Seslenişini hiçbir zaman unutmuyoruz.

Anayasa Mahkemesi üyeleri kurumsal işlevin, kişisel görevlerinin bilincinden, içtikleri and'ın onur ve namus bilinen anlamındım asla ayrılmadan 
var güçleriyle ve özveriyle çalışmaktadırlar. 
Üye adayı belirleyen ve seçen - atayan organlara büyük sorumluluk düşmekte ve ulusumuz bu konuda çok haklı olarak örnek bir özen ve duyarlık beklemektedir. 
Anayasa Mahkemesi'ni Anayasal doğrultusundan kimsenin ayıramayacağı kanımı yineliyorum.

Sonsuza değin bağımsız yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan, varlık nedenimiz ve ulusal amacımız saydığım Atatürk ilkelerini 
yıpratmaya ve yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. 
Bu ilkeler resmi ideoloji değil, ulusal yaşam felsefemiz ve insanlık ışığımızdır. 
Gerçek bir hukukçunun da adaletten başka ideolojisi olamaz. 

Bu çizgilerde birleştiğimiz inancıyla hepinize esenlik dileklerimle teşekkürlerimi ve saygılarımı  sunarken,  Anayasa yargısı konulu bilimsel toplantıya katılacaklarla, bu konuda başarılı hizmet veren değerli üyemiz sayın Dr. Mustafa GÖNÜL’e çalışanlarımıza, törenimize destek veren Kültür Bakanlığı ile seçkin şef ve sanatçılarına ayrıca teşekkür ediyorum.

Yekta Güngör Özden Değişmez Maddeler Hakkında;
ANAYASA MAHKEMESİ TÖRENİ., AÇIŞ KONUŞMASI METNİDİR..

http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/konusmalar/arsiv/31.pdf

***

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 1


ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 1


Yekta Güngör Özden Değişmez Maddeler Hakkında 



Sayın Cumhurbaşkanı Vekili,

Sayın Başbakan,

Sayın Genelkurmay Başkanı,

Sayın Anamulıaletel Partisi Başkanı,

Sayın Yüksek Mahkemeler Başkanları,

Sayın Bakanlar,

Sayın Kuvvet Komutanları,

Görevde ve çalışan saygı değer hukukçu meslektaşlarım, Rektörler ve Hakim Sayın konuklar;

Kuruluş Yasamız gereğince düzenlenen bu geleneksel törenden önceki haftayı üzüntüyle kapattık. Son 24 saatin 1 Saatten tuzlasını yem üyemizin 
andiçme törenine katıldıktan sonra kimi ulusal, uluslararası ve yargı sorunları üzerinde söyleşerek bizimle geçiren 8. Cumhurbaşkanım beklenmedik biçimde 
ve zamansız yitirdik. Genelde duygusal, konuşkan, hızlı, değişik, olayına gore direngen ve uzlaşmacı, Rahat ve de atak birisiydi. Ölümüyle bile sürpriz yaptı. 

Yorgun ama mutlu döndüğünü söylediği dış geziden olaylar ve anılar iletmişti. 

Kimi hukuksal konularda ve ilkelerde görüş ve düşünce ayrılıklarımıza karşın, ilişkilerimiz, konumlarımızın gerektirdiği düzeyde uygar biçimde yürümüş, 
kimi işlemlerden kaynaklanan kimi görevsel karşıtlıklarımız bu durumu asla etkilememiştir. Devlete, kumullara saygımız her zaman vurgulanmıştır. 

Siyasal yaşamımızın bu renkli kişisinden yaptıklarıyla her zaman söz edilecek ve gerçek yargıyı tarih verecektir. Yitirdiğimiz saat içinde sayın eşlerine ula
laşarak duygularımı sundum. Kendisini saygıyla anıyor, Tanrımın Engin minnet ve sevecenliğini, Ulusumuza ve acılı ailesine başsaglıgıyla biılikte diliyoıuın.

Büyük ulusumuz, büyük evlatlar yetiştirmiş, büyük devrimler gerçekleştirip büyük devletler kurmuştur. TBMM'niıı, devletin bası sil atıyla Türkiye 
Cumlmriyeti'ni ve Türk Ulusu' nun birliğini temsil ederek Anayasanın Uygulanmasını, Devlet organanlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetecek, Andına uygun çabalarıyla tüm özlemleri doyuracak bir Cumhurbaşkanı seçeceğine; ulusal egemenliği, ulusal istençle yansıtıp yaşama geçiren Demokrasi, kişilere değil, kural ve kurululara dayanan bir düzen olduğu için ilkelerde birleşeceğine, karanlığın gelmeyeceğine anıtı aydınlığın artacağına inanıyorum. Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunkumırza yeni bir sorun eklenmemesi, başta Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere ilgili konularla ülke sorunlarında hepimizi yüceltecek sonuçların alınması en içtenlikli dileğimdir.

Bağsız - koşulsuz Yüce Türk Ulusu'ııuıı olan egemenliği, yargılama alanında ulus adına kullanma yetkisini taşıyan yüksek mahkemelerden birisi bulunan, insan 
haklarına dayanan demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletinin tüm çağdaş nitelikleriyle gerçekleşmesi için özveriyle sürdürdüğü anayasa yargısı çalışmalısıyla hukuk devletinin simgesi ve güvencesi sayılan Anayasa Mahkemesi, 31. kuruluş yıldönümünü sizlerin katılmasıyla kutlamaktan büyük mutluluk duymakladır.

Anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini güvenceye bağlayıp hukuksal tanımıyla ulusu ve ülkeyi kapsayan devletin yapılanmasının ve işlemesinin 
siyasal ve ahlaka uygunluğunu amaçlayan temel belgeler olduğundan yaşamsal önemleri açıktır. Anayasalar ulusal dayanışmanın ve toplumsal barışın 
dayanağı, mutluluk ve erincin kaynağı, hukuk devletinin çağdaş aşaması "anayasal demokrasilim ocağı, ulusal onurun somutlaşmasıdır. Bu temel değerde, özellikle ilkeler bağlanımda birleşmek, devleti oluşturan güçlerin varlık nedenleri bilinmelidir. Ulusal Kurtuluş .Savaşının zillerle sonuçlanması, demokrasinin özü sayılan Cumhuriyet'le başlayan Türk Devriıni'niıı giiç koşullara, yoksunluklara, kayınlıklara karşın başarıyla sürdürülerek, kimi üzücü durumlar 
geçse de genelde kıvanç duyduğumuz düzeyin sağlanması, gücümüzün ürünü, yaşamımızın en anlamlı ödülüdür.

Bağımsızlık, özgürlük ve egemenlik olgularının yüceliği, demokrasinin erdemi, ulusal bilincimizin mayasıdır. Ülkemizi, kimi iç ve dış destekli girişimlerle 
karanlığa çekmek, bataklığa sürüklemek oyunları, hukukun etkinliği karşısında amacına ulaşamayacaktır. Anayasa, hukukun en saygın hiçimde yansıtan, ulusal and biçiminde yaşama geçiren, devlete ilişkin gereksinimlerle özlemleri doyuran içeriğiyle üstün kurallar anıtıdır. 

Günümüzde değerini, anayasa yargısı anlayışı ortaya koymaktadır. Anayasa kavramı, anayasa bilinci ve anayasa düzeyi, anayasa yargısıyla anlam kazanmakta, anayasa yargısı tüm anayasanın göstergesi olarak algılanmaktadır. "Anayasa böyle anlaşılır, böyle uygulanır" diyerek bir yasa kuralını anayasaya aykırı bulma ya da bulmama yargısını teknik bakımdan anlatan "yorum yetkisi"ııiıı Yalnız Anayasa Malikemesi'ııe verilmesi, çağdaş demokrasinin bu Mahkemenin kar;ularıyla biçimlenmesi nedeniyle "anayasal demokrasi" dönemini açmıştır. Mahkemenin tutumu, Türkiye Cumlnıriyeti'nde anayasa bilincinin ne ölçüde gelişip kökleştiğinin kanıtıdır. Sorumluluğunu hiç unutmadan, bağımsız yapısını güçlendirecek özenli, duyarlı ve yansız çalışmalarıyla hukuksal aydınlığımızı artırmakta, ilerici katkılarıyla çizgisini yükseltmektedir. 
Siyasayı hukuksallaştırmak çabasının kurumlaşması anayasa ile geçerlilik kazanır. Anayasa Malıkemesi'nin siyasayla doğal ve salt hukuksal ilişkisi, devletin varlığı ve siyasanın işleviyle, anayasa siyasasını öncelikle gündemde tutacak, böylece en gerçekçi, en doyurucu en sağlıklı anayasa gerçekleşecek, hukukla siyasanın bağlantısı, en yapıcı ve en uygar düzeye gelecektir. Hukukla adaletin çatışması, hukukun siyasayı engellemesi gibi olumsuzluklar, bu yöndeki kuruntu ve kuşkular da kalkacak, siyasanın devingenliği hukukun öncülük ve yol göstericiliğinde daha yararlı sonuçlar verecektir. Anayasa yargısı, hukukla siyasayı bağdaştıran, bu iki toplumsal ögenin sınırını çizen bilimsel bir olgu, kamuoyuna hukuksal çağrılarıyla demokrasinin gerçek güvencesidir. Anayasayı koruma görevi, temel hak ve özgürlükleri korumakla birdir ve bunun yasa koyucuya karşı olması da işlerin doğası gereği çok doğaldır. Anayasa yargısının sağlayacağı dinginlik, getireceği ölçüler, devleti devlet yapan özelliklerdir. Halkların kutsallığı, insan değerinin hukukla dokunmasına bağlıdır, insanı ve hakkını gözardı eden hiçbir düzenleme, sınırsız ve denetimsiz yasama işlevi hukukla bağdaşamaz. Bu tür durumların ulusal istence ve bu yolla ulusal egemenliğe dayandırılması da inandırıcı olamaz. Anayasal ölçütler, demokrasinin varlık koşuludur.

Devlet yönetiminde bir hizmet yarışı, görev anlayışı vc çalışma yöntemi sayılan siyasanın, çatışına nedeni yapılmadan, hukuk bir baskı ya da istemleri 
engelleme aracı kılınmadan, katılımcılığın ve çoğulculuğun tüm gerekleriyle yürütülmesinde yargıya önemli görevler düşmektedir. Haksızlıkları ve
adaletsizlikleri önleyerek devlete inan ve güveni anırmak görevi, her ilgiliyi gönendirir. Değinilecek nice sorunları bulunmasına karşın hukuk ve ytırgı konularında yineleme sayılacak görüşlerden ve ayrıntıdan kaçınıyoıııııı.

ÇALIŞMALARIMIZ

Anayasa Mahkemesi 1962 ilen 1993 Mart ayı sonuna değin 464 iptal davasından 212 sini iptalle, 249 ıııııı rcdlc sonuçlandırmış olup 3 dava İncelenmekledir. 
Du süre içinde 1178 itiraz davasından 117 si iptalle. 1036 sı redle sonuçlanmış olup 5 davanın incelenmesi sürmekledir.

6.10.1983 den 31.3.1993 e değin siyasal partiler için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 29 ihtar başvurusundan 20 si uygun bulunmuş, 
9 u yerinde görülmemiştir.

6.3.1979 dan 31.3.1993 e değin yine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca siyasal partilerin kapatılması istemiyle açılan 17 davadan 5 i kapatmayla 
8 i redle sonuçlanmış olup 4 davanın incelenmesi tamamlanmak üzeredir.

1962 den 31.3.1993 e değin TBMM üyeliğinin düşmesi ve dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin kararlara karşı 20 itiraz başvurusundan 14 iı 
iptalle sonuçlanmış, 6 sı reddedilmiştir.

1962 den bu yana 470 kişisel başvuru reddedilmiş, son oııbir yılda da değişik işler türünden 119 başvurunun 118 i karara bağlanmış olup, 1 i eldedir.

1978 den bugüne değin siyasal partilerin 140 mali denetim dosyasından 95 i sonuçlandırılmış olup 45 inin incelenmesi (anlamlanma aşamasındadır.

YENİ ANAYASA

Ulusumuza her yönden layık olduğu yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarını, çok olumlu bir girişim ve başardıklarında sahiplerini Unutulmaz kılacak 
övgüye değer çaba olarak karşılıyorum. 

Yasalar konusunda önceden görüş, kanı, oy açıklama yasağına özenle uymaktayız ama, Özü yönünden denetimimize kapalı olan Anayasa için bilgi ve 
deneyimlerimizi ulusumuzun yararına sunmaya hazırız. Uygulamanın ve öğretinin görüşlerinden yararlanmamak, kimi yanlışlıklara, buda ilerde üzüntü ve pişmanlıklara neden olur. 
Anayasa hepimizindir. Geçen yılki öneri ve eleştirilerimi yineliyorum, onlara ilgi gösterileceğini umuyorum.

Anayasa'nm Geçici 15. maddesinin son fıkrası öncelikle kaldırılabilir.

Yargının bağımsızlığını ve yargıç güvencesini bağımsız devlet olma koşulu saydığımdan, Cumhuriyetle birlikte Atatürk ilkelerini temel edinen 
devletimize parlamenter rejimin gereklerine uygun bir çağdaş Anayasa kazandırırken devletin tüm işlem ve eylemleri yargı denetimine açık tutulmalıdır. 

Güçler ayrılığı, uyumlu çalışma, ilke edinilerek belirgin çizgilerle uygulanmalıdır. Devletimizin kuruluş felsefesi, günümüzün ortamı ve koşullarıyla ülkemizin 
özelliği ve önerenlerin tutumlarıyla açıklanan görüşleri karşısında, ayrıntıya girmeden, Başkanlık sistemini yararlı bulmadığımı açıklıkla 
belirtiyorum. Yasama organına sunulan değiştirilecek Anayasa maddeleri arasında yargı bağımsızlığına ilişkin olana öncelik verilmemesi, bu maddenin ele 
alınmayıp özel radyo TV'ler gibi tüm oldu bitlilere geçerlik kazandırma ivediliği düşündürücüdür.

Yasama dokunulmazlığı da sorumsuzluk kuramıma dönüştürülmemelidir.

Anayasa yargısın... giderek önemini artırması, etki alanın, genişletmesi, dünyada bu işlerle yükümlü mahkemelerin kurulmasının hızlanması. Avrupa 
Anayasa Mahkemeleri Konferansının kurucu üyelerinden olduğumuz ve görevin özelliği gözetilerek, Anayasa Mahkemesi'niıı konumu, uye seçiminden kuruluşuna değin yapısı, yetkileri yeniden düzenlenmelidir. Mahkemenin tam bağımsızlığı için bütçesinden, üyelerinin özlük haklarına değin dünya örnekleri 
gözetilmeli, üyelerini belirlenecek koşullara göıe lıeı oıgan dogıudaıı seç ineli ve yasıuna organına da bu hak tanınmalıdır. Aylıklarda Başkan-uye ayırımı 
ve anayasal düzeni KHK'yle tersine çeviren uygulama kalkmalı, şikayet, yürütmenin durdurulması yolları açılmalı, kararları etkisiz kılacak yeni yasa 
ve anayasa değişikliklerine gidilmemelidir.

Siyasal Partilerin denetimi daha yapıcı duruma getirilmeli, gereksiz sınırlamalarla kurulma ve çalışma serbestisine aykırı kurallaı kaldırılmalı, Anayasa 
Mahkemesi'ne akçalı yönden yalnızca yaptırımı belirleme yetkisi bırakılmalıdır.

Adalet Ekmek gibidir. Hattâ Ekmekten de önemlidir. Ekmeksiz kalınabilir, Adaletsiz kalınamaz. Muhalefetleyken adaletten söz edip iktidarda unutmak 
çelişkisi hiçbir zaman yaşanmamalıdır. 
Herkese her zammı gerekli olacak adalete saygı, kişinin kendine, loplumutıa saygısının başlangıcıdır. Yaşam hakkı, hak arama özgürlüğü, kişiliğin onur ve 
erdem sayılan haklarıyla ve özgürlükleriyle tüuıleştiği gerçeği herkesi uyarmalı ve düşündürmelidir. 
Hukukçular geçer, hukuk kalır; Anayasa ve Yasalar geçer, Kurumlar ve düzen kalır. 

Ulusu da bunların varlığı ve aydınlığı yaşatır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devletinin sözde değil, özde varlığının kanıtıdır.

AÇIKLAMA VE GÖRÜŞLER

Erkler arasındaki uyuma, yargıda işlev özelliğine, ilişkilerdeki uygar anlayışa, birlikteliğe, temsilcilerinden tüm çalışanlarına değin dayanışmaya, karşılıklı saygıya önem verdiğimden başka kuruluşların içlerine karışmadığımızı, bu konularda konuşmayı kişisel meslek terbiyeme aykırı bulduğumu bir kez dalla vurguluyorum. Mahkememizin konumu, işlevi, ilgilileri ve Yüce Divan sıfatıyla çalışması hakkında zaman zaman yapılan, yanıtlan çok kolay, yanlış, hukuksallıktan uzak amaçlı, yanıltıcı konuşmalara katılmadığımı, seçim ya da başka nedenle olsun yargının gücünü kırıcı, saygınlığını gölgeleyici bu tür davranışlardan kaçınılacağını umduğumu söylemeyi bugün için yeterli buluyorum. Kişisel ya da kurumsal ayrıcalıklarla olanaklar sağlamak için konuşup görüş açıklamayı, isteyip beklemeyi kusur sayıyorum. Yargı yanaşmaz, yaranmaz, yalvarıp yakarmaz. Yargıç gerçek dışına asla çıkamaz. Kanıta dayanmadan kanı sahibi olamaz. Kaynağı, amacı gözetilmeyen, suçlanandan sorulmayan söylentiler, resmi ve özel yaşam için de tehlikeli ve zararlıdır. 
Anayasa Mahkeınesi'nin yorumlu red kararı da bağlayıcıdır. Tersine görüşle karara gidilmesi Anayasa'ya aykırı davranmaktır.

Bu arada güncelliği süren ilgili kimi konularda görüşlerimi sunmayı yararlı buluyorum :

1. Anayasa Mahkemesi, Siyasal Parti kapatmaya çalışmamakla, Kapatmalardan mutluluk Duymamakta, Ancak Anayasa'ya uygun biçimde görevini 
yapmaktadır. Kişi ve kuruluşların hiçbir zaman yapamayacakları eylemleri parti kurarak yapmak olanağını getirecek bir anlayışı da paylaşmak olanaksızdır. 
Ne yaparsa yapsın bir parti kapatılamazsa aykırılıklar ve sakıncalar önlenemez. Siyasal partiler, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi olduklarını, 
ne için kurulduklannı bildikçe sorun kalmaz. 

  Mahkememiz, salt bir görüş ve düşünce nedeniyle değil, Anayasa'nın yasakladığı durumlara yol açan ve açacak nedenlerle, kanıtlara dayanarak, uluslararası kuralları da gözeterek karar vermiştir. Baskıyla ya da hatır için karar vermemiştir, Partilerde devlet içindir.  Öğeleriyle birlikte devlete karşı, devleti yıkacak parti anlayışına katılmak güçtür. O zaman sakıncalı eylemler için parti kurulur.

2. Anayasa Mahkemesi, Devletin TEK'liği ülkenin Bütünlüğü, TÜMlüğünü,  Ulusun BİR'liği konusunda ödünsüz tutumunu özenle sürdürmektedir. Hangi dinsel ya 
da etnik kökenden olunursa olunsun, toplumsal kimi özelliklerin ayrılık nedeni sayılmasına, ulus kavramı içinde " Türk Vatandaşlığı " kurumunda birleşen 
yurttaşların kimliklerinin yadsınmasına, çoğunluklan çıkarılıp azınlığa düşürülmesine karşıdır. Her tür ırkçılığa kapalı olan Anayasamız, her yurttaşı dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasal düşüncesi, felseli inancı, dini, mesleki ve öbür kişisel durumları ne olursa olsun yasa önünde eşit tutarak, ayrıcalıkları önlemiştir. 

Bu soruna geçen yılki konuşmamda ayrıntılarıyla değinmiştim.

     Parlamenter demokrasimizi, tüm evre ve aşamalarıyla devletin kuruluş sürecini, ilkelerini gözardı edip, toplumu siyasal ya da dinsel belli bir anlayışın 
kölesi gibi göstererek resmi ideolojiyle suçlamak yanlıştır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı zafere ulaştıran, saltanatı kaldırıp demokrasiyi amaçlayarak 
Cumhuriyeti kuran, Türklük bilincini güçlendirip bizi hak ve özgürlükleriyle kişilikli yurttaşlar durumuna getirerek ümmetten ulus düzeyine ve hayranlık 
yaratan Türk Devrimi'yle aydınlığa çıkaran, uygarlığın kapılarım açan, ulusal bilincimizde layık olduğu saygın ve özgün yeri alarak bugünkü soyut ve somut 
tüm değerlerimizin özeti ve simgesi olan Atatürk'ün çağdaş milliyetçiliği, Türkiye'deki her yurttaşı Türkiye'nin sahibi sayar. Kendilerini bu onurdan yoksun kılmak isteyenler Atürkçü olmak zorunda değillerdir ama ona saldıramazlar. Kimseden esirgenen bir hak, kimseye verilmeyen bir özgürlük yoktur. 

Devlet yaşamının ve toplumsal uyumun zorunlu gereği, ulusal ortak kimliğin resmen taşınması, özel kimliğin yadsınması değildir. Kimseye etnik ya da 
dinsel ayrılığı nedeniyle ayrı işlem yapılmamaktadır. Ülkenin heryeri hepimizindir. Varlığı belirgin etnik grupların hiç birisi hukuk yönünden azınlık sayılamaz. 

Cumhuriyeti oluşturan Türk Ulusu, yepyeni bir varlıktır. Çağdaş milliyetçilik, ırkçılığı dışlayarak herkesi yurttaşlık kurumuııda, kardeşlik bilinciyle kucaklar. 

Evrensel kültür, ulusal kültürü dışlamadığı gibi ulusal kültür de emik özellikleri ve folklor renkliliğini dışlamaz. İrkçılığı benimsemediğiıniz için, yurttaşı okluğumuz devletin adıyla tanınıp yaşamak, kökenin ıerkli olmadığı gibi Cumhuriyetle kökleşen ulus bilinci, herkesi kapsayan biı ve eşit tutan bir olgudur, uluslaşmanın ve ulusallığın kaynağıdır.

Ülkemizde bir etnik grup sorunu yoktur. Doğu, güneydoğu, yaşam pahalılığı, nüfus, sağlık, çevre, işsizlik, konut, kentleşme, orman, tarım, hayvancılık, 
gençlik, eğitim, üniversite, sosyal güvenlik, yargı, enerji, basın. Anayasa sorunu ve başka sorunlar olabilir. Bu sorunların içinde yalnız bir topluluk değil, 
herkes vardır. Yapay sorunlar yaratılmasına, "sorun çözmek önerisiyle ulusal yapının bozulmasına yol açılamaz.

Kurallar ve kurumlar düzeni olan, demokrasinin yaygınlaşıp kökleşmesine kimse karşı çıkamaz, ancak " Demokratik Çözüm " atlı altında dış destekli dayatmalar ve siyasal pazarlıklarla Türkiye Cumhuriyeti'in Yapısı Bozulamaz. Kanla çizilmiş Ulusal And sınırları değiştirilemez.

Ülke ve ulus aynını tanımayan uygarlık, herkesi insanlık niteliğinde birleştirmektedir.

3. LAİKLİK, değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez Anayasa kurallarında bir öz olarak yer almışken, kuşku yaratacak kimi girişimler ve gereksiz 
sözler, uygulamanın olumsuz örnekleriyle birleştirilince, bu konuya biı kez daha değinmek zorunluluğu doğmaktadır.

Özellikle, teokratik monarşiden Cumhuriyete ve demokrasiye geçmiş bir ülkede yeni devletin kuruluşunu gerektiren olaylar ve sonraki durumlar 
unutularak, Türk Ceza Yasasının 163. Maddesinin kaldırılmasından yararlanıp sistemli biçimde laikliğe saldırılması, aldatmaca, sözcük oyunları, çirkin suçlamalardan insanlık ve terbiye dışı baskı ve tehditlere değin sakıncalı tutumların izlenmesi, kuşkulu öldürme olayları devletin bu konuda yapması gereken çok şey olduğunu anımsatmaktadır. Anayasa'nın Başlangıç'ı, 1., 2„ 4., 5„ İLK.,  24/son., 42., 68/4., 81., 103., 130/1., 136.. 153/son. ve 174. maddeleri gözetilerek lâiklik ilkesine gereken değer verilmelidir. Hilâfetin niçin kaldırıldığı. Öğrenim Birliği Yasası'mn niçin çıkarıldığı unutulmamalıdır.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR




***