ATATÜRK DÖNEMİNDE YÜKSEK ÖĞRETİMİN YENİDEN DÜZENLENMESİ, BÖLÜM 3
Özerklik
Mühendis Mektebi doğrudan Nafıa Vekâleti’nin idaresine verilmiş olmakla beraber, Yüksek Mühendis Mektebi, menkul ve gayrı menkul mallar tasarrufuna, bağışları kabule, daire ve mahkemelerde huzur ve murafaaya, ödünç alma ve her türlü bağışlar yapmaya ve harcamalarda bulunmaya izinlidir ve hükmî şahsiyeti vardır.29.
Üniversite yönetimindeki rektör de hükûmet tarafından tayin edilmesine rağmen üniversite hükmî şahsiyete haiz değildi. Üniversite daha sıkı kayıtlar altına alınırken Yüksek Mühendis Mektebi’nde Üniversite’ye göre daha serbest bir anlayışın hâkim olduğunu görüyoruz
Müdür ve İdare Kurulu
Müdür, mühendis olmak şartıyla Bayındırlık Vekâleti tarafından seçilir ve Cumhurbaşkanı tasdikiyle tayin olunurdu. Müdür, Mekteb’de ders ve
hariçte başka bir vazife alamazdı. Müdür, mektebin en büyük amiri olup, mektebin genel idaresiyle bütün muamelelerin baş mesulü idi.
Müdür, Bayındırlık Vekâleti’nce verilen emirlerin tedris ve idare kurullarınca alınan kararların icrasını temin edecektir. Müdüre tedris ve idarî işlerde yardım edecek iki yardımcı da yine Bayındırlık Vekâleti’nce tayin edilecekti.30.
Müdür, iki muavin, muhasib, pansiyon âmiri ve mekteb doktorunun katılımıyla oluşan bir idare kurulu bulunacaktı.31.
Üniversite yönetimindeki bütün yetkiler hükûmetçe tayin edilen Rektörde olduğu gibi, Yüksek Mühendis Mektebi’nde de bütün yetkiler aynı şekilde merkezden tayin edilen müdürün elinde idi.
Müdürün tayin edilmesine, bunun da özerklikle pek bağdaşmamasına rağmen Yüksek Mühendis Mektebi müessese olarak hükmî şahsiyeti haiz bir şekilde hukukî varlığını sürdürüyordu. Ancak, bütün yüksek öğretim kurumlarını merkezden yönetmek fikrini kabul eden hükûmetin teklifi ile 26 Mayıs 1936’da kabul edilen kanunla32 daha önce fiili olarak işlemez hale getirilen Yüksek Mühendis Mektebi’nin hükmî şahsiyetine de son verilmiştir. Böylece üniversitede olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde de Ankara’nın yeni yönetim anlayışına uygun olarak özerk yönetimi tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Tedris Kurulu
Tedris Kurulu, bütün müderrislerle mühendis muallimlerinden meydana gelecekti. Öğretim işleriyle meşgul olacak, şube başkanlarıyla müderris, muallim ve yardımcılarının seçme ve terfilerini kararlaştıracaktı. Talebelerin disiplin işlerine bakacak ve Danışma Kurulu’na atanacak üyeleri seçecekti.33.
Tedris Kurulu, Darülfünûn döneminde idari ve akademik işlevi daha geniş olan fakülte meclislerinin aynı adla üniversiteye aktarılan ve öğretimle sorumlu olan fakülte meclislerinin bir kopyasıdır. İdarî işlerden mümkün olduğu kadar uzaklaştırılmış bir organdır. Yalnız Yüksek Mühendis Mektebi Tedris Kurulu’nun, Danışma Kurulu’nun üyelerini seçmesi üniversite fakülte meclislerine göre
Tedris Kurulu’na tanınan bir farklılık ve üstünlüktür.
Danışma Kurulu
Başkanla beraber on altı kişiden oluşacaktır. Bunların beşi hariçten ve onu müderris ve muallimlerle bakanlık ileri gelenlerinden olmak üzere, Yüksek Mühendis Mektebi Tedris Kurulu’nca bir kat fazlası ile seçilen şahıslar arasından bakanlıkça tesbit edilecektir.
Danışma Kurulu, mektebin proğramlarını tetkik ederek mütaleasını beyan ile, ilim ve fennin o günkü telakkilere göre mektep proğramına konulmasını sağlayacak, lüzûm göreceği hususlar hakkında da tavsiyelerde bulunacaktır. Mektebin, memleketin ihtiyaçlarıyla uygun olarak ilerlemesi hususunda yapılabileceklerini tesbit edecektir.
Ancak, müdürün başkanlığında Bayındırlık Danışma Kurulu’nun bütün kararları “danışsaldır”.34.
Danışma kurulu, üniversitedeki İstişare Komitesi’ini karşılığı olan bir müesesedir. Yalnız, Danışma Kurulu’nda Bayındırlık Vekâleti’nden yetkililerin bulunması ve hariçten üyelerin atanması bakımından üniversitedeki istişari komitelerinden ayrılmaktadır.
Bu özelliği dolayısıyla Danışma Kurulu, istişarî de olsa bir yüksek öğretim kurumu üzerinde bakanlık dışında ilk organ olarak kabul edilebilir.
Hocaların Tayin ve Azli
Öğretim üyeleri Tedris Heyeti’nce seçilecek ve Bayındırlık Bakanlığı’nca tayin edilecektir.
Öğretim üyeleri başarısızlığı veya kötü hareketlerde bulunmaları durumunda Tedris Kurulu kararı ile istifaya davet edilecekti.
İlgili şahıs istifa etmediği takdirde son karar Bayındırlık Bakanlığı’nca verilecek ve yerine getirilecekti.35.
Öğretim üyesinin görevden alınmasında son söz üniversitede olduğu gibi, Bakanlığa aittir. Ancak Yüksek Mühendis Mektebi Tedris Heyeti’nin hocayı görevden alması hususundaki yetkisi, üniversite fakülte meclislerinden daha geniştir. Öğretim üyelerinin görevden alınması kunusunda Tedris Heyeti’inin fonksiyonu, gerektiğinde son kararın bakanlığa ait olması dışında, Darülfünun fakülte meclislerinin çalışması usulüne daha yakındır.
C-MEKTEB-İ MÜLKİYE’DEN SİYASAL BİLGİLER OKULU’NA
1859’da temelleri atılan bu okul II. Meşrutiyet döneminde Mekteb-i Mülkiye adını almıştı. 10 Haziran 1935 tarihinde Siyasal Bilgiler Okulu adını almıştı. 1936’da Ankara’ya taşınmıştı. 23 Mart 1950 tarihinde 5627 sayılı yasa ile bu okul Ankara Üniversitesi’ne bağlanmış ve bir fakülte haline getirilmiştir.
D- SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ’NDEN GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ’NE
1882’de Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane adıyla yüksek okul seviyesinde açılan bu okul 1917 tarihinde Sanayi-i Nefise Mektebi adını almıştı. 1923 yılında yapılan yönetmelik değişikliği sırasında Tezyinî Sanatlar Bölümü kurulmuştu. 1927 yılında Güzel Sanatlar Akademisi adını almıştı. 1936 yılında Türk Tezyini Sanatlar Şubesi kurulmuş ve Şark Tezyinat okulunun kaldırılması ile onun yerini almıştı.
E-TİCARET MEKTEB-İ ALİSİ’İNDAN YÜKSEK İKTİSAD VE TİCARET OKULU
1883’te kurulan Hamidiye Ticaret Mekteb-i Alisi’nin adı 1908’de Ticaret Mekteb-i Alisi olarak değiştirilmişti. 1923’te İstanbul Ulum-ı Aliye-i Ticariye Mektebi olarak adlandırılmış ve Müderrislik (Prof), Mualimlik (Doç) ve Müderris Muavinliği (Yrd Doç) gibi akademik kavramlar yerleştirilmişti. 1932’de yeni düzenleme yapılarak okulun adı Yüksek İktisad ve Ticaret Mektebi’ne dönüşmüştü. 9.7.1938’de Yüksek İktisad ve Ticaret Okulu adını almış ve İktisat Vekaleti’nden ayrılarak Maarif Vekaleti’ne bağlanmıştı.
F-MİLLİ TİCARET-İ BAHRİYE KAPTAN VE ÇARKÇI MEKTEB-İ ALİSİ’NDEN YÜKSEK DENİZ TİCARET MEKTEBİ’NE
1887’de Heybeliada’daki Bahriye Mektebi içinde yatılı olarak açılan Kaptan Mektebi, 1909’da Millî Ticaret-i Bahriye Kaptan ve Çarkçı Mekteb-i alisi adını almış ve 1913 yılında Maarif Nezaretinebağlanmıştı. 1927 yılında Yüssek Deniz Ticaret Mektebi adını almış ve bugünkü Ortaköy’deki Feriye sarayı (anadolu Denizcilik Meslek Lisesi binası)’na taşınmıştı. 1928 yılında İktisat Vekaleti’ne
bağlanmış ve adı Ali Deniz Ticaret Mektebi şekline dönmüştü. 1934 yılında Yüksek Deniz Ticaret Mektebi adını almış ve öğretim süresi üç yıla çıkarılmıştı.
G-DARÜLMUALLİMİN-İ ALİYE’DEN YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU’NA
1891 tarihinde orta eğitim yapan okulların öğretmen ihtiyacını karşılamak için kurulan Darülmuallimîn-i Aliye Cumhuriyet döneminde 7 Haziran 1925 yılında çıkarılan bir talimatname ile yeniden düzenlenmişti. Yüksek Muallim Mektebi adını alan bu okulun eğitim süresi dört yıl olacak, üç yılllık eğitimi brınşlırına göre Darülfünun ve Sanayi-i Nefise Mektebinde göreceklerdi. Bir yıl ise uygulama ve staj dönemi olacaktı.
II- ANKARA’DA YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARININ AÇILMASI VE YAPILAN DÜZENLER
A- ANKARA HUKUK MEKTEBİ
1921’de Abdülkadir Kemali Bey, bir Hukuk Mektebi’nin Ankara’da kurulmasını teklif etmiş ancak gerçekleşmemişti. 1922’de Mustafa Kemal Paşa Hukuk Fakültesi’nin açılması gerektiğini belirtmişti. 5 Kasım 1925’de kurulan Hukuk Fakültesi başta Ankara olmak üzere ülkenin diğer kısımlarında yüksek okul açılmasının ilk başlangıcı olmuştur. Ankara Hukuk Mektebi, İstanbul Darülfünûnu Hukuk Fakültesi’ne denk bir müessese olarak kurulmuştur.36. Yönetim olarak da, Darülfünûn Hukuk Fakültesi’nin büyük ölçüde örnek
alındığını söylemek mümkündür.
- Profesörler Meclisi Hukuk Mektebi’ndeki bütün profesörlerin katılmasıyla oluşurdu.
Ayda bir mutad ve davet halinde fevkalâde olarak toplanırdı.
Meclisin Vazifeleri:
-Profesör muavinleri imtihanlarını icra eylemek,
-Ders ihdas ve lağvına dair mütalea beyan etmek,
-İmtihan ve derslere mübaşeret zamanlarını tayin eylemek,
-Müfredat proğramlarını tetkik ve tesbit etmek,
-Kayıt ve kabul olunan öğrencilerin vaziyetlerinin uygun olup olmadığını tetkik eylemektir. Bütün bu kararlar Adliye Vekâleti’nin tasdikiyle kesinlik kazanırdı37.
- Reis ve Reis Vekili Profesörler Meclisi, her öğretim yılında içlerinden bir profesörü reis ve bir diğerini de reis vekili seçerdi. Reis olmadığı zamanlarda
meclise reis vekili başkanlık ederdi.
-Müdür Mektebin idaresi bir müdür tarafından gerçekleştirilirdi. Ayrıca müdüre yardımcı olmak üzere bir de müdir-i sânî bulunurdu.
Profesörlerden birinin müdür olarak tayini mümkündü.
Müdür, meclisin kararlarını ihtiyaç olanları Adliye Vekâleti’nden izin aldıktan sonra, diğerlerini ise re’sen uygulardı38.
Profesörler Meclisi, Darülfünûn döneminde de fakültelerdeki Müderrisler Meclisi (Meclis-i Müderrisîn) veya diğer adıyla fakülte meclislerinin hem ismen hem de işlev olarak bir kopyasıydı. Ancak Darülfünûn fakültelerinin de özerkliğe sahip olması dolayısıyla idarî yetkileri de olan ve bakanlık tarafından fazla kontrol edilmeyen bir müessese idi.
Akademik işlerin seçilen fakülte reisi, idarî işlerin ise tayin edilen bir müdür tarafından yürütülmesi II. Meşrutiyet dönemi Darülfünûn’undaki fakültelerde uygulanan bir yapı idi. Ankara Hukuk Mektebi’nde de bu yönetim tarzı benimsenmişti.
-Ankara Hukuk Fakültesi’nin Maarif Vekâleti’ne Bağlanması İstanbul Darülfünun’u Hukuk Fakültesi’nin benzeri şeklinde
1925 yılında kurulan Ankara Hukuk Mektebi, 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi örnek alınarak öğretim süresinin dört
yıla çıkarılması ve Ankara Hukuk Fakültesi’nin Maarif Vekâleti’ne bağlanması kararlaştırılmıştı39. 30 Mayıs 1940’da TBMM tarafından
kabul edilen kanun ile Ankara Hukuk Fakültesi gibi İstanbul Üniversitesi gibi Maarif Vekâleti’ne bağlanmıştı40.
B- GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ
Konya’da 1926 yılında kurulan Muallim Mektebi 1927’de Ankara’ya taşınmıştı. 1927 yında okula bir de pedegoji bölümü eklenmişti.
Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü olarak anılmaya başlayın okulun adı 1928 yılı bütçesiyle resmiyet kazanmıştı.
Okula lise mezunları öğretmen okulunu çok başarılı şekilde bitirmiş ve iki yıl ilkokul öğretmenilği yapanların alınması kararlaştırılmıştı.
Okul iki yıl hazırlık üç yarıyıl da mesleki kısımlara ayrılmıştı. Öğretmen okulları mezunları hazırlık sınıflarına alınırken lise mezunları ise mesleki kısıma gireceklerdi. Okul; Eğitim, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen bölümlerinne ayrılmıştı. 1931 yılında okulun adı Gazi Orta Muallim ve Terbiye Entitüsü adını almış ve ortaokul öğretimeni ile ilköğretim müfettişi yetiştiren yüksek dereceli bir yatılı okul haline gelmişti. 1932 yılında hazırlık sınıfları ile birlikte öğretim süresi dört yıla çıkarılmıştı. 1934’de hazırlık sınıfları kaldırılarak lise mezunları ile altı yıllık öğretemen okulu mezunları seçme sınıvları ile doğrudan mesleki kısıma alınmaya başlanmıştı. Böylece okul lise üzeri iki yıllık bir kurum haline gelmişti.
C- ANKARA YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ
Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü 10.6.1933 tarihinde 2291 sayılı kanun41 ile kurulmuştur. Y. Ziraat Enstitüsü Ziraat, Tabii İlimler,
Baytar ve Ziraat Sanatlar adlı dört fakülteden meydana geliyordu42. Böylece daha önce kapatılmış olan Halkalı Ziraat Âli Mektebi ile
Baytar Âli Mektebleri Yüksek Ziraat Enstitüsü içerisinde birer fakülteye dönüşmüştü43. 1857’de İstanbul’da kurulan Orman Mektebi,
1926 yılında Ankara’ya taşınmıştı. 18. 6. 1934 tarihinde kabul edilen 2524 sayılı kanun ile, Yüksek Orman Mektebi bir fakülte olarak
Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne bağlanmış ve fakülte sayısı beşe çıkmıştı44.
1- Amacı
Tabiî İlimler, Ziraat, Baytar (Veterinerlik), Ziraat Sanatları ve Orman alanlarında ders okutmak, ilmî ve fennî araştırmalar yapmak, rey ile fikirler vermek ve neşriyatta bulunmaktır 45.
2- Özerklik.,
Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü (AYZE) “hükmî şahsiyet”i haizdir. Enstitü, bağışları ve vasiyetleri kabule selahiyetlidir. Enstitü, mülhak bütçe46 ile idare olunan bir amme müessesesidir. Enstitünün devlet malları ile, tedris ve idari mevzularda devlet memurları hukukuna maliktir.
AYZE, Ziraat Vekâleti’nin mürâkabesi altındadır.47.
Ancak 26 Mayıs 1936 tarihinde kabul edilen 2984 sayılı kanun ile Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün hükmî şahsiyeti kaldırılmıştır.48.
3- AYZE Yönetimi
a- Rektör
Rektör, bütün Enstitü’nün idarecisidir. İki yıl Ordinaryüs Profösörlük yapan öğretim üyeleri arasından seçilmesi şarttır.49.
Seçim ve Tayini
Rektör, Ordinaryüs Profesör, Profesör ve Doçentlerle beraber, şube şefleriyle asistanların kendi aralarından seçecekleri üçer temsiciden
oluşan Enstitü İntihab Heyeti’nce seçileceklerdi 50.
İki yıllığına seçilen Rektör’ün tayini, Enstitü Divanı tarafından Ziraat Vekâleti’ne bildirilerek hazırlanan kararnâmeyi Cumhurbaşkanı’nın da tasdiki üzerine gerçekleşecektir. Yeni Rektörün kabul ve tasdik edilmemesi üzerine Rektör seçimi aynı surette yenilenecektir.51.
Rektörün seçiminde, Darülfünûn’da olduğu gibi iki aday değil, tek aday seçilerek Ziraat Vekâleti’ne gönderilmektedir.
Bu durum, Vekâletin seçimi yenileme dışında, seçilen Rektörü kabul etmeme şansını ortadan kaldırmaktadır. Böylece Enstitü Rektörülüğü’ne başka bir baskı olmadıktan sonra, mutlaka öğretim üyelerinden en çok oy alan şahsın tayinini zaruri hale getirmektedir.
Şube şefleri ile asistanların kendi aralarından seçecekleri üçer temsilciyle rektör seçimine katılmaları Türkiye’de ilk defa Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde uygulanmış tır. Doçentlerin topyekün rektörlük seçimlerine katılması da ilk defa gerçekleştirilmiştir.
Rektörün Vazifeleri
-Rektör, Enstitü’yü temsil ve onu idâre eder,
-Bütçeyi hazırlar,
-Fakülte meclislerinden başka bütün meclislere ve Divan’a başkanlık eder.
-Enstitü’nün en yüksek karar organı olan Divan’ın aldığı kararları tatbike koyar.52.
Divan adına yazılan evrakları imzalar.53.
-Ayrıca, Enstitü’nün en yüksek karar mercii olan Divan.54,
Rektör’ün Divan’a sormaksızın yapabileceği işleri de kararlaştırır.55.
Rektör’ün, Divan’ın bir temsilcisi olması, Rektör’ün Divan’a sormadan yapabileceği işleri Divan’ın tesbit etmesi dolayısıyla, Rektör Divan’ın emrindedir. Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörü, Darülfünûn eminine göre daha sınırlı yetkiye sahiptir.
Divan’ın temsicisi olarak Rektör, Enstitü’deki bütün meclislere başkanlık etmesine karşılık fakülte meclisleri bunun dışında tutulmuştu.
Darülfünûn döneminde, fakülte meclislerine başkanlık ederek, istediği kararları aldıran ve tartışmalara yol açan Darülfünûn emininin bu hareketleri AYZE Rektörü için kanunen mümkün değildir. Seçilmiş de olsa, Rektör’e böyle bir sınırlamanın getirilmiş olmasını, rektörlerin otoritesini sınırlayan ve kötüye kullanabilmeği frenleyen bir tedbir olarak değerlendirmek yerinde olur.
b- Divan
Enstitü’nün en yüksek karar mercii Divan’dır56. Divan Rektör, Profesör, Fakülte dekanları ile her fakülteden seçilen birer üyeden oluşmaktadır.57
Divan, Rektör’ün veya en az dört üyenin isteğiyle toplanacaktır. Kararlar en az yedi üyenin bulunması halinde ve ekseriyetle alınabilecektir.
Divan, çalışma talimatnamesini kendisi yapmakta ve Rektör’ün Divan’a sormaksızın yapabileceği işleri kararlaştıracaktır. 58.
Divan, Enstitü ile Ziraat Vekâleti arasındaki irtibatı sağlayacak, ancak Divan adına yazılan evrakı Rektör imzalayacaktır.59.
Enstitü Divanı’nda seçilmiş ve tasdik edilmiş bir rektör ve beş dekan üyelerdir. Beş de sadece seçilmiş üye vardır. Enstitü Divanı’nda seçilmelerine rağmen tasdik edilen üyelerin sayısı devamlı olarak fazladır. Oysa Darülfünûn Divanı’nda devamlı olarak seçilmiş üyeler, seçilmiş-tayin edilmiş üyelere göre fazladır. Çünkü Darülfünûn’da her fakülteden iki kişi Divan’a üye seçilirken YZE Divanı’nda her fakülteden birer kişi seçilmektedir. YZE Enstitüsü’nün yüksek organı olan Divan’da tayin edilmişlerin ağırlığı dolayısıyla hükûmetin etkisinin daha fazla hissedilmesine yol açacağı söylenebilir.
YZE Divan’ının kendi çalışma talimatnamesini kendisinin yapması, Rektör’ün Divan’a sormaksızın yapabileceği işleri yine Divan’ın tesbit etmesi, Rektör’ü Divan’a tam bağımlı hale getirmekte, Rektör’e tamamen Divan’ın temsilcisi statüsünü vermektedir. Bu durum, Darülfünûn emininin vaziyetine göre, Rektör’ün daha sınırlandırılmış olduğunu göstermektedir. Çünkü Darülfünûn Emini her ne kadar Darülfünûn kararlarına bağlı ise de, onun talimatname ile belirlenmiş ve Divan’a danışmadan faaliyet yapabileceği bir alanı
vardı. AYZE’ünde Rektör’ün yetkilerinin daha da sınırlandırıldığını görüyoruz.
Divan’ın Vazifeleri
-Ziraat Vekâleti’nin istişârî yardımcısı olan Divan, gerek cevaben ve gerekse kendiliğinden mütalaasını bildirecek.60.
-Enstitü bütçesini tesbit edecek.
-Ordinaryüs Profesör ve Profesörler ile Doçentleri seçecek.
-İmtihan, tedris usulleri ve ders cedvelleri hakkında fakültelerin yaptıkları teklifleri inceleyecek.
-Demirbaşları idare, icar ve isticar edecek.
-Vekâletin tasvibiyle gayr-i menkul malların temlik ve temellükünü sağlayacak.
-Bütçeye göre sarfı gerçekleştirecek.
-Memur ve müstahdemlerin tayinini vekâletin tasdikiyle gerçekleştirecek ve gerekenlerin cezalarını verecek.
-Kuruluş hükümlerini yerine getirecek61.
-Fakültelerin iç teşkilatı, çalışma tarzı, fakültelerde ders verme hakkının kararlaştırılması, Doktor ünvanının verilmesine ait işleri
düzenleyen talimatnameyi hazırlayacaktır. Ancak bu talimatnamenin, Ziraat Vekâleti tarafından tamamlanarak tasdiki şarttır.62.
4- Tedris Heyeti (Öğretim Kurulu)
Tedris Heyeti’ne Enstitü’deki Ordinaryüs Profesör, Profesör ve Doçentler tabii üyedir.
Rektör ve Divan, Enstitüye ait akademik işler için Tedris Heyeti’ne teklifte bulunabilirdi. Özellikle Rektör, Divan’ın bir kararını yapmakta tereddüt ederse bu konuyu Tedris Heyeti’ne götürürdü. Onbir üyenin yazılı isteği üzerine Rektör, Tedris Heyeti’ni toplantıya çağırmağa mecburdu.
Divan ile Tedris Heyeti arasında anlaşmazlık olursa, Divan, Tedris Heyeti’nin kararını kendi görüşüyle birlikte Ziraat Vekâleti’ne bildirecek vekâlet de anlaşmazlıkta hakem olarak problemi çözecekti.63.
Akademik konularda, Enstitüdeki en son sözü söyleyebilen kuruluş Tedris Heyeti’dir. İdarî olarak en güçlü organ olan Divan’ı ve onun emrinde olan Rektör’ü, akademik konularda yönlendirmek ve sınırlandırmak Tedris Heyeti tarafından gerçekleştirilirdi. En önemlisi de akademik konularda Tedris Heyeti’nin vereceği bir kararın aksini Divan tatbike koyamazdı. Ancak Ziraat Vekâleti’nin kararı Divan’ın görüşü doğrultusunda tecelli ederse, Divan’ın istediği yürürlüğe girebilirdi.
Divan’ı ve rektörünü akademik olarak sınırlayan bir organ, gerek Osmanlı ve gerekse Cumhuriyet dönemi üniversite tarihinde ilk defa ortaya çıkmıştır.
Bu durum, idarecilerin akademik hayata tahakkümlerini engelleyici bir yapı olması bakımından son derece önemlidir.
Bütün hocaların katılımını sağlayan böyle bir organın, sadece akademik mevzularda da olsa Enstitü içinde nihaî kararı vermesi, Tedris Heyeti’ni fiilî olarak Enstitü’nün en nüfûzlu müessesesi konumuna getirmektedir. Çünkü, Tedris Heyeti sadece Rektör’ün isteğiyle Divan’ın aldığı kararları istişare için kullandığı bir müessese değil, onbir öğretim üyesinin isteğiyle mecburî olarak toplanan bir kurumdur. Ayrıca Rektör’ün bütün öğretim üyelerinin katılımı ile seçildiği Divan’daki her fakülte için bir üyenin fakülte öğretim üyelerince
belirlendiği dikkate alınırsa Tedris Heyeti’nin yeri daha iyi anlaşılır. Tedris Heyeti, Enstitü idaresini yönlendiren ve en azından kendisi aleyhine -vekâletin isteği hariç- bir karar vermesini sınırlayan bir genel meclis niteliğindedir.
5- Enstitü Büyük Meclisi
Bu meclis, Ordinaryüs Profesörlerden, Profesörlerden, Doçentlerden, Şube Şeflerinden, Asistanlardan, Muallimlerin yanında memurlar ile her fakülte talebesinin kendi aralarından seçeceği üçer temsilciden meydana gelecektir.
Büyük Meclis, Rektör ve Divan tarafından toplantıya çağrılacaği gibi, profesör, doçent, şube şefleri ve asistanlardan toplam yirmibeş kişinin yazılı isteği üzerine de toplantıya çağrılırdı.64.
Enstitü Büyük Meclisi’ne, kanunla hiç bir yaptırım gücünün verilmemesi dolayısıyla bu meclisin bir istişarî organ olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak istişarî de olsa yardımcı öğretim elemanı sayılan muallim, şube şefleri ve asistanların üye olarak kabul edilmesi; memur ve öğrencilerden temsilcilerin de bulunması bakımından, bu organ Türkiye üniversite tarihinde ilk defa yerini
almaktadır.
Özellikle öğrencilerin her fakülteden seçtikleri üçer temsilcilerin, Büyük Meclis’te yer almaları öğrenci ile yönetim arasında diyalogun kurulması bakımından önemlidir. Türkiye’de öğrencilerin ilk defa yönetim biriminde yer almaları Enstitü Büyük Meclisi’ne üye kabul edilmeleri ile gerçekleşmiştir.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder