1 Ekim 2017 Pazar

Hür adam değil "sefil adam"





Hür adam değil "sefil adam"


İngiliz ajanı Said- Nursi
Hür adam değil "sefil adam"

Atatürk'e Fethullahçı saldırı




















Said-i Nursi'nin hayatını konu alan "Hür Adam" isimli film, Atatürk' bir karalama kampanyasının bir parçası olmasının yanı sıra, Cumhuriyet'ten öç almak için 
kurulan gerici komplonun da bir parçasıdır.Bugün, Atatürk cumhuriyetinde iktidarı ele geçiren Kürt-İslamcı güçler, seksen yıllık Cumhuriyet'in bütün dayanaklarını bir bir ortadan kaldırırken, Atatürk ve Cumhuriyet tarihiyle ilgili bütün gerçekleri de yok etme çabasındadırlar.


Said-i Nursi'nin hayatını konu alan "Hür Adam" isimli film, Atatürk'e karşı uzun süredir yürütülen alçakça bir karalama kampanyasının bir parçası olmasının yanı sıra, Cumhuriyet'ten öç almak için kurulan gerici komplonun da bir parçasıdır.
Bugün, Atatürk cumhuriyetinde iktidarı ele geçiren Kürt-İslamcı güçler, seksen yıllık Cumhuriyet'in bütün dayanaklarını bir bir ortadan kaldırırken, Atatürk ve Cumhuriyet tarihiyle ilgili bütün gerçekleri de yok etme çabasındadırlar.
Türk Ordusu'nun terörle mücadele eden komutanlarının uydurma tertiplerle hapislere yollandığı, bölücü örgüt yandaşlarının "özerklik" ve "iki dilli yaşam" talebiyle ayaklanma hazırlığı yaptığı, her türden etnik, bölücü ve gerici talebin açıkça dillendirildiği bir siyasal ortamda, Atatürk karalanmakta, Cumhuriyet tarihi çarpıtılmakta, Türkler aşağılanmaktadır.
"Hür Adam" isimli film işte böylesi bir Türk düşmanı cephenin desteği ile gösterime sokulmaktadır.
Arkasında Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı güçler ve onların işbirlikçileri vardır.
Filmin yapımcısı "pahalı bir bütçe ile çektik ama ben söylemeyi tercih etmiyorum" diyerek bir anlamda bu desteği gizlemeye çalışmıştır.
Kendisi de Fethullah cemaatine bağlı olan yapımcı, filmin çekimi esnasında Said-i Nursi'nin talebelerinin danışmanlık yaptığını söylemiştir.
Film tamamlandığında da Amerika'ya giderek filmi Fethullah'a izletmiş ve onun ikazlarıyla bazı değişiklikler yapmıştır.
Filmi de Fethullah'a ithaf etmiş ancak Fethullah'ın isteği üzerine son anda bundan vazgeçmiştir.
Filmin çekim sürecinde ve yayına girme aşamasında da cemaate ait gazete ve televizyonlarda müthiş bir propaganda kampanyası başlatılmıştır ve bu kampanya bütün hızıyla sürmektedir.
Dolayısıyla, filmin arkasındaki ihanet şebekesinin kimliği açıkça ortadadır.


Said-i Nursi kim, Atatürk'e "posta koymak" kim!













"Hür Adam" filminde Said-i Nursi'nin Atatürk'ün karşısında bacak bacak üstüne atarak oturduğu sahne. Halbuki Atatürk, bu hareketi sineye çekmek bir yana, Said-i Kürdi'yle görüşmeye bile tenezzül bile etmemiştir.




Filmin fragmanında ve gösterime girmesinden önce başlatılan tanıtım kampanyasında özellikle Said-i Nursi'nin Atatürk'e "posta koyması" sahnesi öne çıkarılmıştır.
Cumhuriyet'i yıkmak için uzun süredir pek çok tertip ve komplolara girişen cemaat, bu sahneyle adeta intikam çığlıkları atmakta ve zaferlerini ilan etmektedirler.
Ancak Türk milleti, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı bu Kürt-İslamcıların gerçek yüzlerini çok iyi bilmektedir.
Türk'ün atasına dil uzatma cüretinde bulunan Kürt-İslamcılar kendi soysuz atalarını aklamak için onu Atatürk'le karşı karşıya getirmekte ve uyduruk bir hikâye ile yüceltmeye çalışmaktadırlar.
Said-i Nursi'nin çocuklarının amacı bellidir, ama bu yalanlarla ancak kendilerini kandırabilirler.
Cumhuriyet tarihini okuyan herkes Atatürk ve Said-i Nursi arasında böyle bir karşılaşma olmadığını bilir.
Said-i Nursi, Milli Mücadele sırasında zararlı faaliyetleri tespit edildiği için Ankara'ya getirtilerek uyarılmıştır ama Atatürk'le görüşmesi söz konusu bile olmamıştır.
Çünkü o çapta bir "adam" değildir. O değil "hür adam" olmak, "sefil bir adam"dır, hatta adam bile değildir.
Nitekim kendisine birtakım uyarılarda bulunulmuş ve hemen arkasından da eline bir tren bileti tutuşturularak Van'a gönderilmiştir.
Said-i Nursi, nasıl kendisine "Bediüzzaman" ünvânını layık görerek kendisini yüceltmeye çalıştıysa, bu hikâyeyi uydurarak da müritlerinin gözünde yükselmeye çalışmıştır.
Nitekim döneme ait tarihsel belgelerde de böyle bir görüşme hiçbir şekilde yer almamaktadır.
Bu hikâyenin geçtiği tek yer Said-i Nursi'nin kendi hatıratıdır. Yani kendi uydurmalarıdır!

Türk düşmanı, İngiliz ajanı "Hür Adam"

Fethullahçı uydurmaları bir tarafa bırakıp tarihi gerçeklere gelirsek.
Filmde "Hür Adam" denilerek yüceltilmeye çalışılan Said-i Nursi gerçekte ipleri İngilizlerin elinde olan bir İngiliz ajanıdır.
Bütün hayatı da Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve Türklüğe ihanetle geçmiştir.
Said-i Nursi, Bitlis'in Nurs köyünde doğmuş bir Kürt ırkçısıdır.
Zaten uzun yıllar da Said-i Kürdi olarak anılmıştır.
Filmde neredeyse bir "Türk dostu" olarak gösterilmektedir ama gerçekte azılı bir Türk düşmanıdır.
Bütün yazılı eserlerinde "Kürt" ve "Kürdistan" kelimelerini kullanmış ve İngiliz emperyalizminin desteğiyle kurulması planlanan "Bağımsız Kürdistan" projesinin en büyük savunucularından birisi olmuştur.
Said-i Kürdi, "En büyük hayalim" dediği ve tıpkı bugün "iki dilli yaşam" talep eden Kürtçüler gibi, Arapça, Türkçe ve Kürtçe eğitim verecek bir medrese projesini sunduğu Sultan Abdülhamit'ten onay alamamış, akıl sağlığından kuşkuya kapılan Abdülhamit kendisini bir "tımarhane"ye kapattırmıştır.
Yani akıl sağlığı bile yerinde olmayan bir mürtecidir.
Üstelik, bu gerçeğin farkına varan da aynı gerici güruhun "Ulu Hakan" diyerek taptıkları Abdülhamit'tir!
Said-i Kürdi 31 Mart ayaklanmasında "biraderim" dediği ve aynı örgüte mensup olduğu Derviş Vahdeti ile birlikte, arkasına İngiliz emperyalizminin desteğini alarak isyan etmiş, Mustafa Kemal'in Kurmay Başkanı olduğu Hareket Ordusu tarafından yenilgiye uğratılınca da yargılanıp Isparta'ya sürgüne gönderilmiştir.
İşte bu olaydan sonra Said-i Kürdi azılı bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı olup çıkmıştır.
Kurtuluş Savaşımıza karşı faaliyet yürüten ve dış güçlerce beslenen Kürt Teali Cemiyeti'nin iki numaralı üyesi olan Said-i Kürdi, "Kürdistan" başta olmak üzere pek çok Kürtçü dergi ve gazetede, bir kısmı da tamamen Kürtçe olarak yazdığı yazılarında, "Ey Selahattin Eyyubi'nin torunları arslan Kürtler uyanın" diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırmıştır.
Yazılarında Kürtlerin ayrı bir millet olduğunun savunan Said-i Kürdi, "Kürtlerin milliyetini kaldırmak, dillerini unutturmak ve onları asimile etmek isteyen güçler bulunduğu"nu söyleyerek Kürtlük mücadelesinde hep en ön saflarda yer almıştır.
Said-i Kürdi, tıpkı fikirleri gibi, Kürtlüğünün bir simgesi olan Kürt giyim ve kuşamını da ömrünün sonuna kadar değiştirmemiştir.
Yaşadığı dönemdeki neredeyse bütün Kürt örgütlerinin en önemli isimlerinden birisi olan Said-i Kürdi, Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti, Kürdistan Teali Cemiyeti ve Kürt Neşr-i Maarif gibi pek çok Kürtçü örgütün de yöneticiliğini yapmıştır.

Said-i Kürdi'nin ihaneti

Said-i Kürdi sadece Türk düşmanı bir Kürtçü değil, Atatürk'e "deccal" diyecek kadar ileri giden bir gericidir aynı zamanda.
Türk milleti 1919'da işgalci güçlere karşı Milli Mücadele'ye girişirken, Said-i Kürdi "İkdam" isimli gazetede, İngilizlere karşı gelinmemesini istemekte, İngiliz emperyalizmine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Kuvayı Milliyecilere ise "eşkıya" ve "alçak" diyerek saldırmaktadır.
Said-i Kürdi, Cumhuriyet'in ilanından sonra da faaliyetlerini sürdürmüş ve 1925'te İngilizlerle Musul için görüşmeler yaptığımız bir dönemde, Şeyh Sait'le birlikte isyan etmiş ve Türk devleti, İngiliz destekli bu isyanla uğraşırken, Türk yurdu Musul'u masa başında İngilizlere bırakmak zorunda kalmıştır.
Said-i Kürdi'nin "Birader-i azamım" dediği Şeyh Sait ayaklanmasının lideri Molla Sait de, "Bir Türk'ü öldürmek yetmiş gavuru öldürmekten daha sevaptır" diyecek kadar azılı bir Türk düşmanıdır.
Şeyh Sait, ayaklanmanın bedelini asılarak ödemiş, "kardeşi" Said-i Kürdi ise ortalık duruluncaya kadar, mecburen "Kürdi"likten vazgeçip "Nursi" olarak yoluna devam etmiştir. Gericiliğin her zamanki taktiği olan "takiyye"yi uygulamıştır.
Ancak bütün yaşamı boyunca Cumhuriyet'e ve Türklüğe düşmanlık çizgisinden milim sapmamıştır.

Biz bu filmi görmüştük, izlemeyeceğiz!
























Aradan geçen süreçte işbirlikçi iktidarların ve Batılı güçlerin desteği ile palazlanan Said-i Kürdi'nin çocukları, şimdi Atatürk ve Cumhuriyet'ten rövanşı almak için çok büyük bir tertip içine girmişlerdir.
Said-i Kürdi'nin takipçisi cemaatin bugün hem AKP'yi hem de PKK'yı desteklemesi boşuna değildir.
Kürt-İslamcı güçler; Said-i Kürdi ve Şeyh Sait'in çocukları, bugün aynı ihanet cephesinin içinde Atatürkçülere ve Türk milletine savaş açmaktadırlar.
Türk milleti aradan geçen seksen yılın sonunda Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Kürt-İslamcı güçlerin yeni bir ayaklanması ile karşı karşıyadır.
1920'lerde Türk milletini yok etmek için Batılı emperyalistlerin desteği ile ayaklanan Said-i Kürdi'nin çocukları, iktidarı ele geçirmenin verdiği cüretle bir kez daha aynı kanlı ihanet senaryosunu hayata geçirmek niyetindedirler.
Ancak Said-i Kürdi'nin çocukları karşılarında Mustafa Kemal'in çocuklarının bulunduğunu da unutmamalıdırlar.
Biz bu filmi izlemiştik ve aynı senaryonun bir kez daha oynanmasına izin vermeyeceğiz!

http://www.turksolu.com.tr/307/sefiladam307.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder