18 Ekim 2017 Çarşamba

Suriye'ye Silah Sevkiyatı MİT’in Görevi mi ?

Suriye'ye Silah Sevkiyatı MİT’in Görevi mi.?


Yazar: Erhan Canikoğlu
05 OCAK 2014 PAZAR

Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ihbar üzerine 1 Ocak’ta durdurulan TIR’da, Suriye  muhalefetine gönderilmek üzere gıda malzemeleri arasına gizlenmiş mühimmat ve silah bulundu. TIR’da sürücünün yanında biri Suriye uyruklu iki kişi daha seyahat ediyordu.[1]

TIR’ı takip eden polise üst makamlarca Jandarma bölgesi olduğu için “arama yapılmaması” talimatı verildi.

İki Savcı durumu Adana’da Özel Yetkili Savcı’ya iletti. Özel Yetkili Savcı, TIR’ın bekletildiği yere giderken silah ve mühimmat yüklü TIR, üst makamların emri üzerine  serbest bırakıldı. Ancak Özel Yetkili Savcı TIR’ın yeniden durdurulmasını istedi. Savcı TIR’ın aranması konusunda kararlıydı.

Hatay Valisi,  Kırıkhan İl Jandarma Komutanlığı’na yazılı talimat göndererek,  yakalanan TIR’ın MİT’e ait olduğu ve 2937 sayılı kanun çerçevesinde personelin alıkonulmasının cezai sonuç doğuracağı gerekçesiyle MİT personelinin kimliklerinin tespit edilip serbest bırakılmalarını istedi.

Yine verilen emir çerçevesinde Polis ve Jandarma geri çekildi. Özel Yetkili Savcı MİT personeli ile karşı karşıya kaldı.  Savcı’nın ısrarlarına karşın MİT mensupları TIR’ın aranmasını engelledi. Bunun üzerine Savcı  “TIR’ın içindeki malzemelerin devlet sırrı niteliğinden ötürü arama yapılamadı” şeklinde tutanak tutarak aracı salıverdi.

MİT’in araç envanterinde TIR bulunmadığı fikrinden hareketle aracın MİT tarafından kiralandığı, Suriye’ye sevk edilecek silah ve mühimmatın gıdalarla kamufle edildiği, MİT mensubu bir şoför ve koruma görevlisi nezaretinde teslim noktasına gönderildiği,  TIR’daki Suriyeli şahsın ise ya TIR’ı Suriye içine götürecek kişi olduğu ya da teslim alacaklarla kontak kuracak kişi olduğu anlaşılmaktadır. Ya anlaşılamayanlar?


1) Özel Kuvvetler Komutanlığı karargahı uyduruk soruşturmalarla talan edilirken[2] idare tarafından unutulan  “devlet sırrı” kavramı  sıra Suriye’ye yasadışı silah taşıyan TIR’ın aranmasına geldiğinde mi hatırlanmaktadır?

2) 2937 sayılı kanun MİT’e yabancı bir ülkedeki rejim muhaliflerine silah sevkiyatı görevi vermekte midir?

3) MİT’in kendisine yasalarla verilmiş böyle bir görevi yoksa silah ve mühimmat sevkiyatı suç değil midir?

4) MİT personelinin kovuşturulmasında Başbakanlık’tan izin alınması görevle ilgili konuları kapsadığına göre yasadışı silah sevkiyatından dolayı suçüstü yakalanan personelin yargıya sevk edilmesi gerekmez mi?

5) ”Amirlerin verdikleri yasadışı emirleri uygulayan astların da bu sorumluluktan kurtulamayacağı, bu durumda yazılı emir istemeleri ve yazılı dahi olsa suç oluşturacak  emirlerin uygulanmaması gerektiği, aksi halde emri yerine getiren astın da cezai takibata maruz kalacağı” mealindeki hususlar mevzuatta yer aldığına göre Adana-Hatay-Ankara eksenindeki olaylar nasıl ele alınmalıdır?

6) İçişleri Bakanı’nın konuyla ilgili olarak "Çelişkili açıklama? Yapılacak bir şey yok. Orada Türkmenler var. Onlara götürülen yardım. Herkes işini bilecek" şeklinde bir açıklama yaptığı basında yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı ya da Başbakanı yabancı bir ülkeye yasadışı yollardan yapılan silah sevkiyatına kefil olabilir mi? Sorumluların, ileride Türkiye’de ya da Suriye’nin şikayeti halinde uluslararası mahkemeler nezdinde hesap vermek zorunda kalacaklarını hesap etmeleri gerekmez mi?

7) Silah sevkiyatının MİT aracılığıyla yaptırılması dahi bunun yasadışı bir işlem olduğunu göstermektedir. Zira ancak yasal olmayan ya da ortaya çıktığında siyasi ve/veya uluslararası skandala yolaçacak bir sevkiyat gizlice yapılmaya çalışılır. Gizlilik ihtiyacı işlemin MİT vasıtasıyla yapılmasına yol açmıştır. Ancak görüldüğü kadarıyla MİT, PKK mensuplarıyla yapılan görüşmelerden, Öcalan-Kandil-Avrupa arasında kuryelikten sonra Suriye’ye silah sevkiyatı konusunda da gizliliği koruyamamaktadır.

8) MİT kanununa 2011 yılı ve sonrasında eklenmeye çalışılan personeli korumaya yönelik düzenlemelerle İmralı, Kandil görüşmeleri, Suriye’ye yasadışı silah sevkiyatı, uluslararası terör unsurlarıyla temaslar, Yasin El-Kadı gibi hakkında uluslararası yaptırım uygulanan kişilerle görüşmeler ve sair faaliyetlerin ilgisi bulunmakta mıdır?

9) Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal beraberindeki polislerle 4 Aralık 2009’da Erzincan MİT Bölge Müdürlüğü’nü basıp Bölge Müdürü ve iki personelini gözaltına alırken[3], Müsteşar Emre Taner’in haykırışlarına sessiz kalan Başbakan,  İçişleri Bakanı ve Başbakanlık Müsteşarı bugün neden farklı davranmaktadır?

Türk dış politikasında son derece kritik kararlar Başbakan, Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı tarafından alınmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti devletinin  deneyimlisivil-asker bürokrasisini dışlayan bu dar kadrolu karar mekanizması ülkemizi giderek tehlikeli yollara sokmaktadır.

Yetkililer dışarıda demokrasi havarisi kesilirken düzenledikleri toplantılarda yapıcı dahi olsa eleştirel görüşlere tepki gösteriyorlar. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun,2012 yılında Suriye ile ilgili bir toplantıda, Ortadoğu ve Türk Dış Politikası konularında uzman olan bir akademisyenin Suriye politikasına ilişkin uyarılarına tepki gösterdiği toplantıya katılan kimi uzman ve akademisyenlerce müşahede edilmiştir. İktidara yakın akademisyenlerin oluşturduğu bir üniversite olarak bilen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslar arası Araştırmalar ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Gözen’in yapıcı ikazlarının ardından belirli bir süre ekranlarda görülmemesi ilgili çevrelerce Bakanlığın ambargosu olarak yorumlanmıştı.

Prof. Dr. Ramazan Gözen,  Esad rejiminin bekası ile AKP hükümetinin siyasi ömrü arasında ters orantılı bir ilişki bulunduğunu da ileri sürmüştü. Bugün yaşadığımız gelişmelere baktığımızda Ramazan Gözen’in öngörülerin ne derece isabetli olduğunu daha somut şekilde görmekteyiz.

Son derece kritik bir coğrafyada bulunan Türkiye’nin 2002 yılına kadar başının belaya girmemesi Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi ve Türkiye’nin mümkün olduğunca Ortadoğu’nun karanlık sularından uzak durması sayesinde gerçekleşmişti.

Hükümetin en iddialı olduğu dış politika ve istihbarat alanlarında yaptığı böylesine ciddi hataların doğuracağı sonuçlar ne “Yolsuzluk Soruşturması” ne de “Paralel Devlet Yapılanması” gerginliklerine benzer. Öylesine fırtına yaratır ki sadece sorumlularına değil vatanımıza, milletimize ve devletimize de çok ağırzararlar verebilir. Dolayısıyla yetkililerin bir an önce maceracı politikalara son vererek ihtiyatlı davranmalarında  fayda görülmektedir.


[1] “TIR’ın yükü devlet sırrı”, http://www.taraf.com.tr/haber/tir-in-yuku-devlet-sirri.htm

[2] “Özel Kuvvetler’de 3’üncü Arama”, 28.12.2009, http://www.odatv.com/n.php?n=ozel-kuvvetlerde-3uncu-arama-2812091200

[3] “Erzincan’da MİT Müdürü ve iki görevli gözaltına alındı”, 05.12.2009, http://www.radikal.com.tr/turkiye/erzincanda_mit_muduru_ve_iki_gorevli_gozaltina_alindi-967649


http://www.21yyte.org/tr/arastirma/suriye/2014/01/05/7363/suriyeye-silah-sevkiyati-mitin-gorevi-mi

****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder