19 Ekim 2017 Perşembe

60. Yılında NATO ve Türkiye İsimli bir Konferans Gerçekleştirildi.



60. Yılında NATO ve Türkiye   İsimli bir Konferans Gerçekleştirildi. 


60. Yılında NATO ve Türkiye 


Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ORSAM) 
“ 60. Yılında NATO ve Türkiye ” 


İsimli bir Konferans Gerçekleştirildi. 

Oturum başkanlığını ORSAM Başdanışmanı E. Tümgeneral Armağan Kuloğlu’nun yaptığı konferansa konuşmacı olarak Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu, Bursa Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Onur Öymen ve Emekli Korgeneral Haldun Solmaztürk katıldı.   “NATO’nun En Önemli Sorunu Terörizmin Tanımı” Kuloğlu, 4 Nisan 2009’da 60. kuruluş yıldönümünü kutlayan NATO’nun, Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra bir değişim geçirmek zorunda kaldığını ve son 20 yıllık dönemde örgütün varlık nedenleri ve yeni misyonuyla ilgili birçok tartışma yapıldığını hatırlattı. 

Son bir haftada gerçekleşen G-20 Zirvesi, NATO Zirvesi ve genel sekreter seçimi, Medeniyetler İttifakı Toplantısı ve Başkan Obama’nın Türkiye ziyaretinin önemli gelişmelerin habercisi olduğunu ifade eden Kuloğlu, tüm bu gelişmelerin anlamlı bir bütün içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.   NATO’nun tarihi arka planı ile Türkiye-NATO ilişkilerinin seyrini değerlendiren Doç. Dr. Kibaroğlu, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetlere karşı Avrupa’daki varlığını sürdürme ihtiyacı duyduğunu, gerekli ve meşru altyapıya kavuşmak için de NATO’nun kuruluşuna öncülük ettiğini anlattı. NATO’nun 1990’lardan sonra AB’nin doğuya genişlemesinde kalkan vazifesi gördüğünü kaydeden Kibaroğlu,  “Yeni üyeler önce NATO üyesi oldu sonra AB bünyesine alındı. Yani NATO Avrupa entegrasyonunun koruyucusu oldu” dedi. Türkiye’nin bu sürece yaptığı katkıların karşılığını tam olarak alamadığını anlatan Kibaroğlu, buna rağmen NATO’nun Türkiye’nin Batılı kimliğini temsil etmesi nedeniyle örgütün çalışmalarına sekte vuracak tutumlardan kaçındığını belirtti. Kibaroğlu, NATO’nun en önemli sorununun terörizmin tanımı olduğuna vurgu yaparak şöyle konuştu: “NATO bünyesinde özellikle terörle mücadele konusunda anlayış birlikteliği gerekiyor. Şu an için terörün hedefi olmayan bazı ülkeler terörizmin tanımlanmasına ve NATO’da ele alınmasına karşı çıkıyorlar. Terörle mücadele eden müttefiklerine yardım ederlerse terörün hedefi haline gelmekten korkuyorlar.

 Umarız, BM’de ‘saldırgan’ kavramının tanımlanmasında olduğu gibi NATO’da ‘terör’ kavramının tanımlanması da 30 yıl almaz.”   “NATO Emperyalist Değil” Onur Öymen, örgüte çok zor üye olan Türkiye’nin daima sadık bir NATO müttefiki olduğunu belirterek, Türkiye’nin NATO’dan çok şeyler kazandığını, bununla birlikte NATO’ya da çok şeyler kattığını ifade etti. NATO’nun emperyalist bir örgüt olduğu yargısını eleştiren Öymen, “NATO’nun emperyalist olduğu 
sözlerine itibar edilmemeli. Türkiye ne kadar emperyalistse NATO da o kadar emperyalisttir. Türk ordusunun modernleşmesinde NATO’nun büyük katkıları var” diye konuştu.  NATO tarihinde, müttefiklerin birbirleriyle dayanışma gösteremedikleri çeşitli dönemler olduğunu hatırlatan Öymen, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan Küba Krizi/Jüpiter Füzeleri olayı ile Johnson Mektubu hadisesini örnek verdi. NATO müttefikleriyle yaşanan en belirgin sorunlardan birinin de Türkiye’nin özellikle 1990’larda terörle mücadelede Almanya gibi bazı Avrupalı ülkelerden gerekli desteği alamaması olduğunu kaydeden Öymen, Türkiye’nin uzun yıllar NATO’nun gündemine terörizm konusunu sokmaya çalıştığını ancak diğer üye ülkelerin buna kararlılıkla direndiğinin altını çizdi. Öymen şöyle devam etti: 

“11 Eylül 2001 saldırılarına kadar tek bir NATO Konseyi toplantısında dahi terörizm gündeme alınmadı. Ama 11 Eylül’den sonra terör konusunun geçmediği bir toplantı dahi yok. Ayrıca NATO’nun 5. Maddesi de tarihinde ilk kez, terörle mücadele için uygulandı.” NATO içindeki pazarlık süreçlerine de değinen Öymen, geçmişte Fransa’nın dönemin Danimarka Dışişleri Bakanı’nın örgütün genel sekreterliğine seçilmesine engel olabildiğini hatırlattı ve Türkiye’nin gerek Fransa’nın NATO’ya dönüşü gerek Rasmussen’in seçilmesi konusunda, süreci gerektiği gibi değerlendiremediğini savundu.  “Türkiye NATO’nun Karakoyunu Oldu” Emekli Korgeneral Haldun Solmaztürk, konuşmasında Soğuş Savaş esnasında ve sonrasında yaşanan olaylardan anekdotlar aktararak üye devletlerin müşterek harekâtlarda ciddi güçlükler yaşadığını anlattı. 

Solmaztürk, bir askeri ittifak içinde olmanın mantığında tehditlere karşı caydırıcılık sağlamak, muharebe gücünü artırmak ve psikolojik, diplomatik, askeri altyapıyı güçlendirmek gibi faktörlerin yattığını belirterek, Türkiye’nin NATO ile ilişkilerinde bilinçli ve dikkatli politikalar izlemesinin son derece önemli olduğuna dikkat çekti. Solmaztürk, NATO’nun Türkiye’ye bakışını da değerlendirerek, “Türkiye NATO içerisinde hep kara koyun olarak görüldü” dedi.    “ Yeni Dünyada Yerimizi Alalım ” Murat Yetkin, 1929’da ABD’de başlayıp Avrupa’ya sıçrayan ekonomik bunalımın Almanya üzerindeki olumsuz sonuçlarının İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine ve “yeni bir dünya” kurulmasına neden olduğunu belirterek, bugün bir kez daha “yeni bir dünya” kurma çabasına şahit olunduğunu anlattı. Yetkin, “Kapitalizmin şımarık versiyonu terk ediliyor ve kapitalizm yeniden kurgulanıyor” dedi.   Sürecin güvenlik, siyaset ve ekonomi yönleriyle bir bütün olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Yetkin, “Yeni bir dünya kuruluyor. Sistem değişiyor. Bu yeni dünyada yerimizi alalım. Artık güvenlik meselelerini baktığımızda bunu askeri konularla sınırlı tutma lüksümüz yok. Meseleyi demokratik dünyanın ve serbest pazar ekonomilerinin bir parçası olarak, bir bütün şeklinde ele almamız gerekiyor”  dedi.     

Not: Toplantının kayıtlarının tam metni önümüzdeki haftalarda ORSAM internet sitesinde yayınlanacaktır. 

http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Event/10?s=su%7Cenglish



...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder