18 Ekim 2017 Çarşamba

Nasıl Bir Profesyonel Ordu TSK Hakkında Yeni Bir Tartışma



Milli Ordudan Profesyonel Orduya 


Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ*
* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı 
Ağustos ’10 • Sayı: 20 21. YÜZYIL [9] 


Prof. Dr. Ümit Özdağ



1 Bu konuda kapsamlı bilgi için bkz. Ümit Özdağ, Türk Ordusunun PKK Operasyonları, Pegasus Yayınları 2006; Ümit Özdağ, 

Türk Ordusunun Kuzey Irak Operasyonları, Pegasus Yayınları İstanbul 2008; Ümit Özdağ, 
Türk Ordusu PKK’yı Nasıl Yendi, 
Türkiye PKK’ya Nasıl Teslim Oluyor?, 
Kripto Yayınları, Ankara 2010. 

   Son günlerde zorunlu askerlik sisteminin kaldırılarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin profesyonel orduya dönüştürülmesi tartışmalarının yaşandığını görüyoruz. 
Ancak TSK ve Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bünyesinde yapılan çalışmalar zorunlu askerliğin kaldırılmasını öngörmeyen ve tam profesyonelleşmeyi hedeflemeyen projelerdir. Her konuda olduğu gibi Türkiye’de TSK’nın profesyonelleşmesi tartışmaları da uzmanlık ve bilimsellik konusu olmaktan çıkarılarak, ideolojik/politik tartışma konusu yapılarak dejenere edilmektedir. 
Oysa, TSK’nın yapısı ile ilgili tartışmalar her şeyden önce ülkemizin güvenliği, yurttaşlarımızın (senin, benim, anne ve babalarımızın, çocuklarımızın, ailelerimizin) can ve mal güvenliği yanında haysiyetinin, gururunun savunulması ile ilgilidir. Böyle hayati öneme sahip bir konunun günlük tartışmalara heba edilmemesi lazımdır. 

Profesyonel ordu tartışmalarının başlatılmasında temel etmen PKK terörü ile sürdürülen mücadelede TSK’nın yetersiz kaldığı iddiasıdır. Bu iddianın aslında çürük bir iddia olduğu ve TSK’nın 1999’da PKK’yı nasıl askeri olarak yendiği ortadadır.1 Ancak konu ile ilgili/bilgili olmayan iyi niyetli veya kötü niyetli çevreler için PKK ile mücadele edecek bir profesyonel TSK fikri akla yakın gelmektedir. Oysa, profesyonel ordu projesi çok boyutlu, basite alınmayacak, çok farklı sonuçlar doğurabilecek bir projedir. 

Bugün bazı çevreler tarafından sunulduğu ve hedeflendiği şekli ile profesyonel ordu projesi bir güvenlik projesi değil, devletin niteliği ile ilgili bir siyasi projedir. 
Bugün Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın gündeminde olan tam profesyonel ordu projesi olmamasına rağmen, tartışmalara ışık tutmak amacı ile tam profesyonel ordu projesinin faydaları ve mahzurları kapsamlı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu kısa çalışmada TSK’nın profesyonelleşmesi konusuna sadece bir giriş yapılacak, bundan sonraki tartışmalar için çerçeve oluşturulmaya çalışılacaktır. 

Milli devletlerin kurulması sürecinde zorunlu askerliğe dayalı milli orduların kurulduğu görülmektedir. 

Milli ordular, sadece monarşa bağlı ve ücretli orduların yerine milletin çıkarlarını, bütün grup ve sınıfların çıkarlarının üzerinde tutmak ve savunmak iddiası ile 
kurulmuştur. 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl boyunca zorunlu askerliğe dayalı milli ordu modeli hakim ordu modeli olmuştur. Batı dünyasında zorunlu askerlik modeline 
geçildikten sonra dahi uzun süre subaylık sınıfı aristokratların denetiminde kalmıştır. Ancak 20. yüzyılın son döneminde gerek silah teknolo- jilerinde kaydedilen ilerlemenin ordudaki profesyonel asker sayısının artmasını zorlaması gerek ise toplumların değişik siyasal, tarihsel ve kültürel gelenekleri bazı ülkelerin ordularını tam profesyonellerden oluşturmalarına yol açmıştır. Ancak tam profesyonel ordu uygulaması sanıldığı kadar yaygın değildir. 

Tam profesyonel ordu uygulamasına dünyada ancak 28 ülke geçmiştir. Bunlar arasında ABD, Pakistan, İngiltere, Fransa, Kanada, Polonya, Çin, Hollanda, İspanya ve İtalya göze çarpmaktadır. 

Ayrıca, Arjantin, Barbados, Bosna Hersek, Bulgaristan, Şili, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Lüksemburg, Makedonya, Karadağ, Nepal, Romanya, Slovakya, Slovenya, Sri Lanka, İsveç, Uruguay da diğer profesyonel ordu sahibi ülkelerdir. 



Bu ülkelerin profesyonel ordu tercihini yapmış olmalarının değişik nedenleri vardır. Örneğin ABD, Vietnam Savaşı sırasında gerçekleşen protestolar ve gençlerin orduya katılmamak için direnmesi üzerine profesyonel orduya geçmiştir. Kanada gibi milli güvenlik endişelerinin nerede ise yok olduğu bir ülkede profesyonel ordu iyi bir tercihtir. Diğer ülkelerin de kendi tarih ve güvenlik sorunlarından kaynaklanan profesyonel ordu gerekçeleri vardır. Ancak dünyanın dördüncü büyük ekonomisini oluşturan Almanya’da, ekonomik olarak kaldırılabilecek bir yük oluşturmasına rağmen, profesyonel ordu kurulmamıştır. Rusya da zorunlu askerlikte direnmektedir. 

Özetle, tam profesyonel ordu 21. yüzyılda da bir zorunluluk değil, değişik ve her ülkenin kendi özgün nedenlerine dayanan bir siyasal tercihtir. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin profesyonelleştirilmesi tartışmalarının başladığı bir ortamda bu tartışmaların sağlıklı bir zeminde gerçekleşmesini sağlamak için 
Türk Ordusu’nu ve işlevini değişik açılardan tanımlamak gerekmektedir. 

Ordu-Millet=Türk Silahlı Kuvvetleri 

Türk Silahlı Kuvvetleri tarihin Çin Ordusu ile birlikte bilinen ve varlığını kesintisiz sürdüren iki ordusundan birisidir. TSK’nın belkemiğini oluşturan Kara Kuvvetlerinin kurucusu Hun İmparatoru Mete’dir ve kuruluş tarihi M.Ö. 212’dir. Tarih boyunca Dünya Adası veya Eski Dünya diye de anılan 85 milyon kilometrekarelik Afro-Avrasya kıtasının 55 milyon kilometrekaresi üzerinde gücünü yansıtan bu ordu değişik imparatorluk ordularını oluşturduktan sonra 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile Türk Silahlı Kuvvetleri adını almıştır. 

Tarihsel olarak kökenleri 2200 sene öncesine giden bir ordu, “ordu-millet” diye de anılır. Çünkü, bu ordunun Afro-Avrasya üzerinde 2200 sene süren hareketi örneğin Büyük İskender’in ordusunun, Cengiz Han’ın veya Napoleon’un ordusunun hareketi gibi çıplak bir ordu hareketi olmamıştır. Türk Ordusu bu coğrafya üzerinde bir ordu düzeni ile hareket eden millet ile birlikte hareket etmiştir. Ordu ilerlerken millet ilerlemiş, ordu gerilerken, millet de geri çekilmiştir. Atilla’yı ve Alparslan’ı milyonlar izlemiştir. Atilla’nın mirası Macaristan, Alparslan’ın mirası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Özetle, ordu millet söylemi tesadüfen bulunmuş hamasi bir nakarat değil, tarihin sonucudur. 

Tabii ki milletin ordu ile iç içe geçmesi ve milletin ordulaşması bazen Büyük Selçuklu Sultanı Sultan Sencer’in kendi tebaası olan Türkmenlerle çatışarak esir alınması sonucunu doğurmuş, benzer bir akıbete uğramak istemeyen Osmanlı Hanedanı, milletten kopuk bir güç olarak Yeniçeri Ocağı’nı oluşturmuştur. Ancak Yeniçeri Ocağı’nın varlığı da Türk tarihinde ordunun milli niteliğini ortadan kaldırmamıştır. 19. yüzyılda zorunlu askerliğin uygulanmaya başlaması ile ordu-millet düşüncesi tekrar canlanmıştır ve 21. yüzyıla taşınmıştır. 

Bir Halk Ordusu Olarak TSK 

TSK, bir sınıfın veya herhangi bir zümrenin ordusu değildir. TSK, bir halk ordusudur ve Türk Ordusu’nun sadakati bir partiye, sınıfa, zümreye değil, 
Türk miletinedir. Türk Ordusu, milli ve üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ordusudur. Zorunlu askerlik çerçevesinde TSK’yı oluşturan bütün kadrolar Türk halkının bütün sosyal grup ve coğrafyalarından sadece yetenekleri göz önüne alınarak seçilirler. Sadece askerlik görevini yapmak üzere kısa bir süre için silah altına alınan Türk yurttaşları değil, askerliği bir meslek olarak seçen, uzman erbaş, astsubay ve subaylar da Türk halkının bütün sosyal grup ve coğrafyalarından sadece yetenekleri göz önüne alınarak seçilirler. Bu anlamda TSK, Türk halkının bir yansımasıdır. 

TSK’nın bütün üstünlükleri mensup olduğu milletin ve tarihin üstünlükleridir. Halk neyse ordu da odur. Türk Ordusuna mensup olduğu milletin sahip olmadığı 
özellikleri atfetmek veya beklemek ne kadar yanlış ise bu milletin sahip olmadığı özellikleri beklemek veya atfetmek de haksızlıktır. Ancak TSK, Türk milletinin sahip olduğu üstünlükleri sistemli bir çalışma ile geliştirmeyi hedefler. TSK’nın bütün zaafları mensup olduğu milletin ve tarihin zaaflarıdır. TSK, bu zaafları 
sistemli şekilde azaltmayı hedefler. Özetle, TSK, gökten inmeyen bu milletin tarihinin, coğrafyasının, kültürünün ürünü olan bir halk ordusudur. 

Bir Milli Bütünleşme Aracı Olarak TSK 

TSK’nın hala ülkemizdeki en önemli milli bütünleşme araçlarından birisi olduğu unutulmamalıdır. Türkiye’nin dört bir yanından gelen gençler TSK’nın çatısı altında sadece silah kullanmayı değil, millet olma ve bağımsızlığı korumanın somut örneğini görmekte, hissetmekte ve yaşamaktadır. TSK çatısı altında gençler birbirlerini tanımakta, ilk kez Kayserili, Edirneli, Samsunlu, Hakkarili veya Alevi/Sünni, Zaza, Kürt, Laz, Çepni, Kuman, Türkmen olmanın ötesinde Türk askeri olmanın bilincini yaşamaktadırlar. Manaları ortak olan insan gruplarının millet olduğu düşünülür ise TSK bu anlamda çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Sonuç olarak zorunlu askerliğin kaldırılması TSK’nın tam profesyonel bir ordu olması Atatürk Cumhuriyeti’nin tasfiye edilmesi, milletleşme sürecinin durması ve 2. Cumhuriyetin kurulmasıdır. 



Profesyonel ordu uygulaması sanıldığı kadar yaygın değildir.

Sosyal Bütünleşme Aracı Olarak TSK 

Türkiye’de hala şehrinden, kasabasından bazı durumlarda köyünden çıkmamış insanlar vardır. Bu insanların erkek olanları ilk kez askere giderken doğum yerini terk etmekte, ülkesini görmekte ve tanımaktadır. Gençler askerlik sürecinde, hayatlarının daha başında değişik illerden gelen kendi yaşından insanlarla tanışmakta, dostluklar kurmaktadır. 
Askerlik bütün gençleri, yatakhanede, yemekhanede, eğitimde ve bazen de çatışmada bir araya getirmek, onların birbirlerini tanımasını, ön yargılarını 
kısmen de olsa aşmasını, uzun süren dostluklar kurmasının temelini atmaktadır. Zorunlu askerlik kurumu bu şekilde bir başka kurumda atılamayacak ölçüde geniş bir sosyal bütünleşme sürecinin zemini olmaktadır. 

Yurttaşlık Bilincinin Geliştirilmesinin Aracı Olarak TSK 

TSK bünyesinde zorunlu askerlik görevini yerine getiren askerler vatani hizmetlerini yerine getirirken sadece silah eğitimi değil aynı zamanda yurttaşlık bilincini geliştirici bir eğitim de alırlar. Çoğu genç erkek için askerlik ilk kez aileden ayrılma, tek başına kalma, bağımsız karar verme ve hayata hazırlık için önemli bir dönemdir. 

Zorunlu askerlik uygulaması Türk kültürünün de bir parçasıdır. Türk gençleri için askere gitmek büyük bir şeref ve sevinç kaynağıdır. Gençler toplumsal boyut kazanan şenliklerle askere yollanırlar. Askere gitmek “vatan hizmeti” diye anılmaktadır. Ordu, “peygamber ocağı”dır. 

Bu kültürel özellik bir başka millette yoktur. 

Özetle, TSK’da uygulanan zorunlu askerlik görevinin yerine getirilmesi Türkiye’nin güvenliğini sağlamanın yanında yukarıda sayılan faydaları da sağlamaktadır. 
Bu noktada TSK’da tam profesyonel ordu uygulamasına geçilmesinin oluşturacağı olası mahzurlar üzerinde durulacaktır. 

Profesyonel Ordu Uygulamasının Sakıncaları TSK’nın zorunlu askerliğin kaldırılarak tam profesyonel bir ordu haline getirilmesi, Türk tarihinin 
akışına, Türk siyasi kültürüne, Türk kültürüne, Türkiye’nin güvenliğine aykırıdır. Tamamen profesyonel bir ordu özü itibarı ile bir lejyoner ordusudur. 
İlk bakışta profesyonel ordu mantıklı ve cazip görünse de son analizde profesyonel ordunun oluşturduğu birçok sakınca vardır. 

Profesyonel ordu, paralı ordudur. 

Profesyonel bir TSK, Türk halkına yabancılaşacaktır. Oysa halk ordusu olan TSK’da her aileden bir fert bulunmaktadır. Bu durum ordu ile millet arasında bir 
duygudaşlık ve dayanışma yaratmaktadır. Tamamen profesyonel bir ordu olan Amerikan Ordusu ile Amerikan halkı arasındaki duygusal bağ her ne kadar Hollywood filmleri ile ayakta tutulmaya çalışılsa da eskisi gibi güçlü değildir. Aynı şeyin Türk Ordusu’nun başına gelmesine izin verilmemelidir. 

Profesyonel ordu orta ve uzun vadede partiler, gruplar ve cemaatler tarafından hedef alınabilir. 
Hemşehricilikler ön plana çıkabilir. TSK’nın bir partinin, grubun veya cemaatin etkisi altına girmesi, millet ordusu olmaktan çıkıp parti ordusu haline gelmesi 
sonucunu doğuracaktır. 
Öte yandan profesyonel asker olan subay ve astsubayın görevi “şiddet yönetimidir”. Askerin görevi ise “şiddetin uygulanması”dır. Subay ve astsubay şiddet yönetimine hazırlanırken uzun bir mesleki eğitimden geçer ve sorumluluk üstlenir. Bu eğitim sadece askeri eğitim değil, aynı zamanda tarih, coğrafya, hukuk, sosyoloji, ekonomi, politika eğitimidir. Özetle şiddeti yönetecek mesleğe mensup olacak kişilere entelektüel bir altyapı kazandırmak, şiddetin yönetiminin öz denetimi açısından çok önemlidir. Oysa profesyonel orduda erler, subay ve astsubayların aldığı entelektüel eğitimi almadan şiddet uygulamasının ötesinde şiddet yönetimini de az çok öğreneceklerdir. 

Aynı eğitim, mesleki bilinç, mesleğin şeref kodlarının kazandırılması gerçekleşmeden şiddet yönetimini yaygınlaştırmak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 
Nasıl Bir Profesyonelleşme? Bütün bu sakıncalarının yanında 21. Yüzyıl’da silah teknolojilerinde gerçekleşen gelişmeler bütün ordularda olduğu gibi TSK da profesyonel personel sayısının ve sınıfının artması gerektiğini ortaya koymaktadır.  Nitekim eskiden subay ve astsubaylardan oluşan profesyonel 
kadrolarına son yıllarda sayıları gittikçe artan uzman erbaş eklenmesi ve komando tugayları gibi profesyonel sınıfların oluşturulması bu sürecin göstergesidir. 

Türkiye’de yapılan profesyonelleşme tartışmalarında bir tek PKK terörü ile mücadele konusu ön plana çıkarılmakta ve tartışmanın mihenk taşı yapılmaktadır. 
Oysa, PKK terörü Türkiye ve TSK için mevcut tehditlerden sadece birisidir. Bir ordunun tamamen yeniden yapılanması tartışmalarını sadece terör tehdidi 
üzerinden yapmak doğru değildir. Üstelik PKK terörü ile mücadele görevi resmen TSK’nın değil, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel 
Müdürlüğü’ne aittir. 
TSK’nın profesyonelleştirilmesi, zorunlu askerlik müessesinden vazgeçilmeden sürdürülmelidir. Teknik uzmanlık isteyen branşlarda uzman erbaş istihdamı sürdürülmelidir. 

Örneğin sıhhiye sınıfı, zırhlı birliklerde bazı birimler, muhabere sınıfı gibi sınıflar profesyonelleştirilebilir. Komando sınıfında başlayan profesyonelleşme sürdürülebilir. 
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne destek vermek amacı ile anti-terör timlerinin sayıları kaliteden taviz vermeden artırılarak tamamen profesyonelleşme sağlanabilir. 

Terörle mücadele amacı ile esas profesyonelleşme merkezi Jandarma Genel Komutanlığı olmalıdır. Ayrıca, Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı Jandarma Asayiş Kolordusu terörle mücadeleden birinci derecede sorumlu kolordu olarak büyük ölçüde profesyonelleştirilmelidir. Jandarma Kolordusu’nda görev yapan subay ve astsubay sayısı oran olarak artırılarak, eğitim/komuta kalitesi artırılmalıdır. 
Jandarma Genel Komutanlığına kısa dönem askeri personel alınmamalıdır. Jandarma Asayiş Kolordusu’nda askerlik yapan askerler, sadece komando sınıfına alınabilecek fiziki yeteneklere sahip askerler arasından seçilmelidir. Bu askerler, terörle mücadeleye odaklanan özel tasarlanmış bir komando eğitiminden geçirilmelidir. Jandarma Asayiş Kolordusu’nda uzman erbaş oranı sürekli yükseltilmelidir. Terörle mücadelede uzmanlaşmış Jandarma Özel Harekat timlerinin sayısı artırılmalıdır. 

< TSK çatısı altında gençler birbirlerini tanımakta, ilk kez Kayserili, Edirneli, Samsunlu, Hakkarili veya Alevi/Sünni, Zaza, Kürt, Laz, Çepni, Kuman, Türkmen olmanın ötesinde Türk askeri olmanın bilincini yaşamaktadırlar.>

Terörle mücadelede profesyonel birliklerle ilgili olarak yapılacak son tespit, 5-10 sene sonra yaş haddinden bu görevlerinden ayrılacak personelin daha sonra ne 
yapacaklarıdır. Bazı önerilere göre bu personel sivil devlet kadroları içine alınmalıdır. Bazı tekliflere göre ise devlet kadrosuna alınmadan iş kurmaları için verilecek 60 bin TL gibi bir toplu para ile TSK’dan ayrılmalıdırlar. 
İki teklif de olağanüstü sakıncalar içermektedir. Dağda yaşamını her gün bıçak sırtında yaşayan ve öldürmek için yetişmiş bir kişinin masa başı memur olması veya çaycı yapılması akıldan dahi geçirilmemelidir. Keza bu kişiler ellerine verilecek 60 bin TL ile kapının önüne konulurlar ise kısa zamanda bu parayı tüketecek ve yaşamlarını gayri meşru yollardan kazanmaya itileceklerdir. Bir zaman şerefli bir görev yapan bu insanlar kısa süre sonra mafyaya insan kaynağı oluşturacaktır. 

Yapılması gereken bu kadroların TSK içinde değişik birliklere eklemlenmesidir. 

Sonuç 

Profesyonel ordu tartışmalarının sürdürülmesi şekli ve kullanılan bazı gerekçeler ışığında Türk Ordusu’na karşı sinsi, planlı, sistemli bir savaşın parçası olarak 
görülmektedir. Amaç PKK terörü ile başarılı bir mücadele için TSK’nın ve emniyet güçlerinin gereken unsurlarının anti-terör mücadelede profesyonelleşerek 
yetkinleşmesi iken konu dejenere edilmektedir. Bu savaşın parçası olanlar Türk Ordusu’nun peygamber ocağı olmadığını, esasen Hz. Muhammed’in ordusunun 
da olmadığını ileri sürecek kadar saçmalamaktadırlar. Amaç, Türkiye’nin savunulmasını daha güçlü hale getirmek değil, aksine TSK’nın yıpratılmasıdır. 

21. YÜZYIL

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder