9 Kasım 2020 Pazartesi

28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 34

28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 34


Cumhuriyet Tarihi, Demokrasi, Darbe, Post Modern Darbe, Eğitim, 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi,İsmail GÜLMEZ, Yrd. Doç. Dr. Yavuz ÖZDEMİR,
Aczimendi, Fadime Şahin, Fadıl Akgündüz , Hüsamettin Cindoruk, Mesut Yılmaz, Tevhid-i Tedrisat Kanunu,



5.1.3.13. Eğitim kampüsleri ve okul ile ailenin işbirliği 

Madde 16 – Aynı alan içinde birden fazla örgün ve/veya yaygın eğitim kurumunun bir arada bulunması halinde eğitim kampüsü kurulabilir ve bunların ortak 
ihtiyaçlarını karşılamak üzere eğitim kampüsü yönetimi oluşturulabilir. 
Eğitim kampüsü bünyesindeki ortak açık alan, kantin, salon ve benzeri 
yerlerin işlettirilmesi veya işletilmesi kampüs yönetimince yerine getirilir. 
Bu şekilde elde edilen gelirler, kampüsün ortak giderlerinde kullanılır. 
Eğitim kampüslerinin kuruluşu, yönetiminin oluşumu, gelirlerinin 
harcanması ve denetlenmesi ile bu fıkrada belirtilen diğer hususlar Maliye 
Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle 
düzenlenir. 
Eğitim kurumlarının amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için 
okul ile aile arasında işbirliği sağlanır. Bu amaçla okullarda okul-aile birlikleri 
kurulur. Okul-aile birlikleri, okulların eğitim ve öğretim hizmetlerine etkinlik ve 
verimlilik kazandırmak, okulların ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere; aynî ve nakdî bağışları kabul edebilir, maddi katkı sağlamak amacıyla sosyal ve kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenleyebilir, okulların bünyesinde bulunan açık alan, kantin, salon ve benzeri yerleri işlettirebilir veya işletebilirler. Öğrenci velileri hiçbir surette bağış yapmaya zorlanamaz. 
Okul-aile birliklerinin kuruluş ve işleyişi, birlik organlarının oluşturulması ve seçim şekilleri, sosyal ve kültürel etkinliklerden sağlanan maddi katkılar, bağışların kabulü, harcanması ve denetlenmesi ile açık alan, kantin, salon ve benzeri yerlerin işlettirilmesi veya işletilmesinden sağlanan gelirlerin dağıtım yerleri ve oranları, harcanması ve denetlenmesine dair usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir. 
   Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, gerekli 
görülen hallerde il milli eğitim müdürlükleri; il sınırları içerisinde bulunan bir veya 
birden fazla eğitim kampüsü yönetiminin veya okul-aile birliğinin işlettirebileceği veya işletebileceği yerlere ilişkin ihaleleri bunlar adına yapmaya yetkilidir. 
 Eğitim kampüsleri ve okul-aile birliklerinin gelirleri, genel bütçe gelirleri ile 
ilişkilendirilmeksizin eğitim kampüsü yönetimi ve okul-aile birliği adına bankalarda açılan özel hesaplarda tutulur. 
 Eğitim kampüsü yönetimleri ve okul-aile birlikleri, bu madde kapsamında 
yapacakları işlemler ve düzenlenen kâğıtlar yönünden damga vergisi ve harçlardan muaf; bunlara ve bunlar tarafından yapılan bağış ve yardımlar ise veraset ve intikal vergisinden müstesnadır. 

5.1.3.14. Her yerde Eğitim 

Madde 17- Millî Eğitimin amaçları yalnız resmî ve özel eğitim kurumlarında değil, aynı zamanda evde, çevrede, iş yerlerinde, her yerde ve her fırsatta gerçekleştirilmeye çalışılır. 3 
Resmî, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Millî Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Millî Eğitim Bakanlığının denetimine tâbidir 4. 


5.1.3.15. Türk Eğitim Sisteminin dayandığı temel ilkeler 

. T.C. Anayasası, 
. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar, 
. Hükümet Programları, 
. Kalkınma Plânları, 
. Millî Eğitim Şuraları, 
. Ulusal Program esas alınarak düzenlenmektedir. 
Bu Esaslara göre eğitimin ilkeleri; 
. Eğitim millî ve cumhuriyetçi olacaktır, 
. Eğitim lâiklik esasına ve bilimsel temellere dayalı olacaktır, 
. Eğitimde genellik ve eşitlik olacaktır, 
. Eğitim fonksiyonel ve çağdaş olacaktır. 5 


3 http//www.meb.gov.tr/kanunlar/25.12.2013 
4 Kanun No: 1739 Kabul Tarihi: 14/06/1973 Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi:       24/06/1973 Sayısı: 14574 
5 http://www.meb.gov.tr/25.12.2013 Türk Eğitim Sisteminin Dayandığı Temel İlkeleri yukarıdaki şekilde ifade edilmiştir. 

5.1.4. 28 Şubat ve Eğitim Alanında Yapılan Çalışmalar 

5.1.4.1. Anayasaya göre bireylerin eğitim hakkı 

Eğitim kavramı, Türkiye modernleşmesinin en önemli ve en özgün yanlarından 
birisini oluşturmaktadır. Eğitim, toplumsal anlamda yeniden üretimin sağlandığı, 
bireylerin çeşitli rolleri ve becerileri kazandığı, toplumsal eşitsizliklerin kuşaklar 
arasında aktarıldığı/pekiştirildiği bir alan olması açısından oldukça önemlidir. 
Eğitim bir devletin ideal vatandaşlarını yetiştirmede kullandığı en önemli 
araçlardan birisidir. İstenilen vatandaş tipine eğitim ile ulaşılabilir. Bireylere 
kazandırılması amaçlanan davranışlar ve verilmek istenilen ideolojiler okullardaki 
eğitim-öğretim faaliyetleri sayesinde gerçekleştirilir (Aktaş, 2011, s.203). 
1739 sayılı 14.06.1973 tarihinde kabul edilen “Milli Eğitim Temel Kanunu’na” 
baktığımızda bireylerin anayasaya göre “Eğitim Hakkı” aşağıdaki gibi ifade edilmiştir; 
“Madde 7- İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim 
kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.” 
Türkiye’de eğitim sisteminin yasal dayanağı anayasanın 42. Maddesi ile 
belirlenmiştir: “Eğitim ve Öğretim, Atatürk ve İnkılâpları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır... Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir...” Görüldüğü gibi Anayasa eğitim sistemini hem çağdaş bilginin hem de devlet ideolojisinin (Atatürkçülük) aktarılmasının bir yolu olarak görmekte ve devlete eğitim hizmetini gözetleme ve denetleme görevini vermektedir. Bu görev, en üst düzeyde Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tarafından yerine getirilmektedir (Çokgezen, Terzi, 2008, s.7). Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında “Eğitim ve Öğretim”Anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber eğitim, Atatürk ilke ve İnkılapları çerçevesinde, daha çağdaş, bilimsel, laik, demokratik ve milli eğitim temel esaslarına göre devletin denetim ve gözetimi altına alınmıştır. Anayasaya göre, eğitim hakkı güvence altına alınmış olmakla beraber, eğitim ve öğretim bireylerin hem hak hem de ödevi olarak ifade edilmiştir. Anayasada eğitim hakkı; “İlköğretim görmek her Türk vatandaşının temel hakkı olmakla beraber, daha sonraki süreçlerde ise bireylerin ilgi, istek, istidat ve kabiliyetlerine göre bir üst eğitim kurumlarından yararlanırlar” şeklinde ifade edilmiş ve 1982 Anayasası’nın 42. Maddesi “Eğitim Hakkı ve Ödevi” başlıklı olup, “Kimsenin eğitim ve öğretimden yoksun bırakılamayacağını” ifade etmiştir. 

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. 
“Eğitim ve Öğretim” anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber eğitim, 
Atatürk ilke ve İnkılapları çerçevesinde, daha çağdaş, bilimsel, laik, demokratik ve milli eğitim temel esaslarına göre devletin gözetimi ve denetim altına alınmıştır Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. 
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. 
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. 
Özel, ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile 
erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. 
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini 
sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. 
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme 
ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. 
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına 
ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında 
okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi 
olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.” 
ifadeleri ile açıklamaktadır (Aktaş, 2011, 230-231). 1973 tarihli ve 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu” ile beraber yukarıda ifade edilen kararlarla beraber ilköğretimin zorunlu kılındığı anlaşılmaktadır. Eğitim ve öğretim Anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber, bireyler tarafından birer hak, devlet tarafından ise en temel ödev olarak ifade edilmiştir. Anayasa ile güvence altına alınmış olan eğitim ve öğretim hakkı ve ödevleri ise bizzat devletin görevleri arasında sayılmıştır. 

Anlaşılacağı üzere bireylerin, eğitim ve öğretim hak ve ödevleri belirli esaslar 
üzerine bina edilmiş olmakla beraber devletin denetimi ile anayasal güvence altına alınmıştır. Devletin bu hak ve ödevler üzerindeki etkin konumundan dolayı dönem dönem geçmişten gelen bir aşinalık ile devletin eğitim ve öğretim faaliyetlerine müdahale ettiğini görmekteyiz. Bu nedenle eğitim politikaları dönemin hükümetleri tarafından şekillendirilmiş ve eğitime yön verilmiştir. 

Bu müdahaleler ve hükümetlerin eğitime yön veren politikaları neticesinde, başta eğitim programları ve müfredatları olmak üzere amaçlar, işleniş yöntemleri ve ders kitapları (Aktaş, 2011, s.231) gibi temel 
eğitim unsurlarında değişikliğe gidilmiştir. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi, 12 Mart 1971 
muhtırası, 12 Eylül 1980 Askeri darbesi ve 28 Şubat 1997 Askeri müdahaleleri 
sonrasında eğitim ve öğretim hayatında yeni düzenlemeler gerçekleşmiş olmakla 
beraber askeri kanat ya da sivil hükümetlerin eğitime müdahaleleri olmuştur. 
Eğitim, bütün bireylerin toplumsal ve sosyal olarak birlikte yaşamaya başlaması 
ile beraber her ortamda, her alanda insanlar için vazgeçilmez en önemli unsurların başında gelmiş olmakla beraber bütün bireyler arasında sosyal ve kültürel mirasın yaşatılması, yeni nesillerin yetiştirilmesi için daima önemli bir unsur olarak görülmüştür. Bununla beraber eğitim ve öğretim faaliyetleri hemen hemen her toplumda devletin en önemli görevleri arasında sayılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile beraber eğitim ve öğretim faaliyetleri devlet tarafından daima desteklenmiş ve koruma altına alınmıştır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri devlet denetiminde ve devlet tarafından uygulanma görevini üstlenmiştir. 

“Eğitim tarihimizde hemen her zaman kâğıt üzerinde parlak ilkeler, amaçlar, 
programlar, yasal metinler hazırlandığı, şekle ve gösterişe önem verildiği, fakat 
uygulamada aynı çaba, ciddiyet ve istikrar gösterilmediği dikkate çarpan bir konudur” 
(Akyüz, 1997, s.377-382). Bu ilkeli ve parlak kararların alınmış olduğu “Eğitim 
Şûraları”, Türk Eğitim Tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Millî Eğitim 
Bakanlığı’nın ve Türk Millî Eğitim Sistemi’nin en yüksek danışma organı olan 
Şûralara; Millî Eğitimle ilgili politikaların çizilmesinde, yol gösterici rolü verilmiştir. 
Türkiye’de yıllardır eğitim sorunlarının ağırlığından, eğitimin çıkmazda olduğundan söz edilmektedir. Eğitimle doğrudan ilişkili olanlar da, dolaylı ilişkide olanlar da, yani, toplumun bütün kesimleri eğitim sorunlarının çözülmesini, Türkiye’de çağdaş bir eğitim sistemi kurulmasını ve geliştirilmesini arzularlar. 
Bu yolda çaba harcarlar. Sonunda; sorunlar yumağının artarak sürmekte olduğunu görürler. Millî Eğitim Şûraları da Türkiye’nin eğitim sorunlarını çözebilecek, Türk eğitim sistemini geliştirecek ve iyileştirecek kararlar almıştır. Ancak, uygulamaya aktarma konusunda gerekli adımlar atılmadığı/atılamadığı için, eğitim sorunları çözülememiştir. Şûra kararlarının önemli bölümü, ya hiç uygulanmamış, ya alınan kararın uygulamaya aktarılması 20-30 yıl gibi gecikmeli olmuş, ya da bir iki yıllık uygulamadan sonra uygulama terkedilmiş, bazen de alınan kararın tersi yönde uygulamalar olmuştur (Deniz, 2001, s. 2-8). 

Çalışmamızda; konumuz ile ilgili olarak XV. Milli Eğitim Şûrası “Amaç, Gündem, Alınan Kararlar, Sonuç ve Uygulamalar” ele alınacak ve konu ile sınırlı kalınacaktır. 

35. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder