18 Ekim 2020 Pazar

GENELDEKİ MUHALEFET: İZMİR SUİKASTI VE DAVALARI. BÖLÜM 3

GENELDEKİ MUHALEFET: İZMİR SUİKASTI VE DAVALARI.  BÖLÜM 3 




Kıyaslandığında, bu iki zeyilnamenin tıpatıp aynı olmadığı görülmektedir. 

Gerçekten de Kazım Karabekir'in mahkemede aldığı, daha uzun olan "resmi" kopyanın köşesinde bir not bulunmaktadır. Kazım Karabekir, belli bir paragrafı işaretleyerek "bu kısım, bize verilenden gayet farklı" diye not düşmüştür 51  

Öyle anlaşılıyor ki, paşaya verilen kopyada, TCF mensuplarına yöneltilen ithamlar atlanmıştı. Bu tutarsızlığın nedenini bilmiyoruz. 

Temmuz 1926'da,52 savcının ikinci zeyilnamesiyle zanlılar listesine muhalefetten başka isimler de eklendi. Liste artık Rauf, Adnan, Rahmi Beyler (hepsi firari) ile Bekir Sami, Feridun Fikri, Kamil. Zeki. Necati (Bursa), Besim, Necati (Erzurum), Selahattin, Ahmet Nafız, Kara Vasıf ve Hüseyin Avni Beyleri ve Cemal Paşa'yı (Mersin) da içeriyordu. Ayrıca, bu bölümün başında, iflah olmaz bir Mustafa Kemal karşıtı olarak adı geçen Hafız Mehmet ile Vahab ve Keleş Mehmet de hükümete karşı komplo kurmakla suçlanıyordu.53 Tümü, meclisin içindeki ve dışındaki siyasi muhalefete mensup olan ve şaşmaz biçimde ikinci grup (birinci BMM'deki muhalefet), TCF ve İTC saflarından gelen bu isimler,54 Mustafa Kemal'in fikrince, onun yeni Türkiye vizyonuna ve liderliğine daimi bir tehdit arz edecekti. 

Bu davaların en akılda kalıcı tarafı, belki de milli hareketin en önde gelen aktörleri olan paşaların mahkemeye düşmesiydi. Bunlar, bir zamanlar, milli davanın en üst düzey hizmetkarları ve Mustafa Kemal'in de en yakın dava arkadaşları idiler. Söz konusu paşalar arasında, hepsi de muhalif TCF üyesi Cemal (Mersinli), Rüştü, Kazım Karabekir, Ali Fuat, Cafer Tayyar ve Refet Paşalar da vardı ve bunlardan bazıları, asker arasında hala büyük bir itibar sahibi idiler. Sonunda, zan altındaki paşaların tamamı, idam edilen Rüştü Paşa hariç "suçsuz" bulundular. Hükümetin, paşaların infazı konusunda askeriyenin tepkisinden emin olamadığı ve buna bağlı olarak mahkemenin onlara karşı yumuşak davrandığına dair iddialar ortaya 
atılmıştır. Söz gelimi Kazım Karabekir'in damatlarından Faruk Özerengin, mahkeme üyeleri zanlı paşaların idam hükümlerini imzaladıkları takdirde, 
onları öldürerek bir ayaklanma başlatmak üzere silahlı birçok muvazzaf subayın mahkemede hazır bulunduğunu öne sürmüştür. Bu gibi korkuların 
etkisiyle paşaların canı bağışlandı.55 

Mustafa Kemal'in yol arkadaşlarından biri olan Fahrettin (Altay) Paşa, generallerin beraat kararının nedenlerini farklı hatırlar. Mustafa Kemal, Fahrettin Paşa ve İsmet Paşa ile yaptığı bir toplantıda, Fahrettin Paşa'ya hitaben, "Ali Bey [İstiklal Mahkemesinin reisi] bizim paşaları da asacakmış, siz ne diyorsunuz bu işe?" diye sorar. Fahrettin Paşa sessiz kalmayı seçerken, İsmet Paşa da tedirgin olduğunu belli eder. Bunun üzerine Mustafa Kemal, "İyi ama eğer asmazsak, geleceğimizden emin olabilir miyiz?" diye üsteler. Bu söyleşiye şahit olan Fahrettin Altay' göre, 
İsmet Paşa Mustafa Kemal'i böyle bir hamlenin yaratabileceği tehlikelere ikna etmiştir. Sonunda kani olan Mustafa Kemal "Pekala bakalım; Ali Bey [Mahkeme Reisi] ile bir daha görüşelim,"56 diyerek kalkar. Fahrettin Altay'ın hatırladıkları, "Biz hiç kimseden emir almadık" diyen Mahkeme azası Kılıç Ali Bey'in söylediklerinin aksine, Mustafa Kemal'in mahkeme üzerindeki otoritesine dair ipuçları veriyor.57 

İzmir'de görülen davalarda en az 36 kişi hakim önüne çıkarıldı.58 
Mahkemeden çıkan hüküm, 15 kişiyi ölüme mahkum ediyordu: 

1) Şükrü Bey (İzmit mebusu); 
2) İsmail Canbulat Bey (İstanbul mebusu); 
3) Arif Bey (Eskişehir mebusu); 
4) Abidin Bey (Saruhan mebusu); 
5) Halis Turgut Bey (Sivas mebusu); 
6) Rüştü Paşa (Erzurum mebusu); 
7) Ziya Hurşit (sabık Lazistan mebusu); 
8) Hafız Mehmet Bey (sabık Trabzon mebusu); 
9) Laz İsmail; 
10) Gürcü Yusuf; 
11) Çopur Hilmi; 
12) Sarı Edip Efe; 
13) Albay Rasim; 
14) Kara Kemal Bey (sabık İTC önde geleni) ve 
15) Abdülkadir Bey (sabık Ankara Valisi). 


Son ikisi hakkındaki hüküm gıyaplarında verildi, çünkü o sırada hala ele geçmemişlerdi. 27 Temmuz 1926'da, İstanbul'da polis tarafından etrafı 
sarılan Kara Kemal. kendini öldürdü.59 

Abdülkadir Bey, 19 Ağustos 1926'da Edirne sınırından Bulgaristan'a geçmek üzereyken yakalandı ve ı Eylül 1926'da asılarak idam edildi. 60 

   Hafız Mehmet'in yeğeni Vahap Bey, Konya'da ıo yıl sürgüne mahkum edildi. Aralarında Kazım Karabekir, Refet, Cafer Tayyar ve Ali Fuat paşaların da bulunduğu diğer zanlılar salıverildiler. Mahkemenin kararından önceden haberdar edilmiş olsalar gerek, çünkü bu paşalar karardan önceki celsede kendilerini savunmak için söz almadılar. Sadece Rüştü Paşa şefaat diledi, ama bahsedildiği gibi yine de ölüme mahkum edildi. Onun neden seçilip ötekilerden ayrıldığını bilmiyoruz. 61 Salıverilen paşalar, daha sonra yıllarca polisin göz hapsinde tutuldular.62 

İzmir duruşmalarından çıkan belki de en önemli karar, mahkemenin, tertipteki İTC parmağını aydınlatmak için, Ankara'da, üst düzey İTC mensuplarının mevcut rejimi devirmeye ve suikast tertibine karışmaktan yargılanacakları bir diğer mahkemenin daha kurulabileceğine hükmetmesidir. Dosyası İzmir'den Ankara'ya yeniden yargılanmak için sevk edilen yedi kişi şunlardı: 

1) Rauf Bey (İstanbul mebusu ve sabık başvekil); 
2) Adnan Bey (sabık İstanbul mebusu ve sabık sıhhiye vekili); 
3) Rahmi Bey (sabık İzmir valisi); 
4) Hilmi Bey (sabık Ardahan mebusu); 
5) ihsan Bey (Ergani mebusu); 
6) Cavit Bey (sabık maliye nazırı); 
7) Selahattin Bey (sabık Sivas mebusu).63 


Zaten Avrupa'da olan Rauf ve Adnan Beyler dönmeyi reddettiler; bu yüzden davaları gıyaplarında görüldü. Bütün bu isimler, ulusal ve uluslararası 
nüfuzlarıyla Ankara'daki liderliğin potansiyel rakipleri idiler. 

Bu yüzden, tamamen siyasi nitelikli olan Ankara davalarının, İzmir davalarından çok daha enteresan olacağı belli olmuştu. Bu davaların daha yakından incelenmesi, sadece hükümetin -yeni rejime sadakati kuşkulu olan-bu grubu sustur maktaki kararlılığını değil, bir zamanlar Ankara çevresinde önemli yeri olan bu insanların savunmasızlığını da ortaya koyar. 

ANKARA DAVALARI. 64 

İzmir davaları, suikasta doğrudan karışanlarla hesaplaşmanın açıkça ötesine geçerek, meclisteki meşru muhalefeti temsil eden talihsiz TCF'ye inen son darbe oldu. Ancak meclisin dışında, yaklaşan 1927 seçimlerinde hala meclise girme potansiyeli taşıyan bir siyasi muhalefet (yani eski kalburüstü İTC'liler) vardı. 
Bu yüzden Ankara İstiklal Mahkemesi, Ankara evresini İzmir evresinden ayırırken, iki hedef gözetmişe benzemektedir. 

Bunlardan ilki, hiç kuşkusuz hükümetin iradesine boyun eğmeyi reddeden ve bu haliyle potansiyel bir tehlike addolunan bu İTC ileri gelenlerini bertaraf etmekti. Böylece, aklından hükümetin otoritesine (rejime olması şart değil) meydan okumayı geçirebilecek diğer alt kademe İTC mensuplarını caydıracak bir nirengi olsun isteniyordu. İkincisi, talihin garip bir cilvesi olarak aralarında daha alt kademeden bazı eski İTC mensuplarının da bulunduğu mahkeme, İTC'nin iç işleyişi hakkında malumat almak, daha evvelki dönemlerde erişemediği gizli bilgilere erişmek istiyordu. Örneğin, Mustafa Kemal'in takımından Falih Rıfkı Atay, daha sonraları, Mahkeme Reisi Ali Bey'in eski Maliye Nazırı Cavit Bey'e karşı olan hasmane tutumunu, eski bir alt kademe ittihatçının kalburüstü bir ittihatçıya duyduğu kıskançlık ve düşmanlık olarak nitelemiştir.65 

Cavit Bey'in sorgulanması, esasen Osmanlının Cihan Harbine girişi ve İTC mensuplarının Avrupalı diplomatlarla yürüttükleri gizli müzakerelere daldığından, yabancı gözlemciler açısından büyük bir merak konusu oldu. 66 

Ankara davaları 2 Ağustos 1926'da başladı. Savcı Necip Ali, İzmir davalarının hükümeti devirmek isteyen gizli bir komitenin varlığını ve TCF'nin eski İTC'nin yeni yüzü olduğunu açıkça gösterdiğini iddia etti ve şöyle devam etti: her ne kadar, Cavit Bey'in evinde, kalburüstü ittihatçı eskileri tarafından kaleme alınan siyasi programdaki düşünceler fikir ve vicdan hürriyetinin koruması altındaysa da, reisicumhura suikastı içeren uygulama planları kesinlikle devlete karşı işlenmiş bir suçtu.67 Savcı bu doğrultuda 39 kişinin cezalandırılmasını istedi. Aşağıdaki r6 kişi, Ceza Kanununun 57. ve 58. Maddelerine (ölüm cezası ya da hayat boyu sürgün) istinaden yargılandı: 

1) Dr. Nazım (İTC merkez komite üyesi); 
2) Cavit Bey (sabık maliye nazırı ve İTC mensubu); 
3) Kör Ali ihsan Bey (İTC sorumlu sekreteri); 
4) Hilmi Bey (sabık Ardahan mebusu); 
5) Küçük Talat Bey (İTC merkez komite üyesi); 
6) Azmi Bey (sabık İstanbul emniyet müdürü); 
7) Kara Vasıf Bey (sabık Sivas mebusu, İTC ve ikinci grup üyesi); 
8) Hüseyin Avni Bey (sabık Erzurum mebusu ve ikinci grup üyesi); 
9) Selahattin Bey (sabık Mersin mebusu ve ikinci grup üyesi); 
10) Nail Bey (sabık Kütahya mebusu ve İTC üyesi); 
11) İhsan Bey (Ergani mebusu ve İTC üyesi); 
12) Mithat Şükrü Bey (İTC genel sekreteri); 
13) Hüseyin Cahit Bey (Tanin gazetesi başyazarı ve sabık İstanbul mebusu); 
14) Hüseyin Rauf Bey (İstanbul mebusu ve sabık başvekil); 
15) Dr. Adnan Bey (sabık İstanbul mebusu) ve 
16) Rahmi Bey (sabık İzmir valisi). 
Savcı, Ceza Kanununun 55 ve 58. Maddelerine 68 istinaden şu şahısların sürgün ve hapis cezalarına çarptırılmalarını istedi: 
1) Hüseyinzade Ali Bey (Tıbbiyede profesör); 
2) Hamdi Bey (İTC üyesi); 
3) Hilmi Bey (sabık posta ve telgraf müdürü); 
4) Vehbi Bey (İTC sorumlu sekreteri); 
5) İbrahim Ethem Bey (İTC Bakırköy şubesi sekreteri); 
6) Cemal Ferit Bey (hamallar kahyası); 
7) Eyüp Sabri (İTC merkez komite üyesi); 
8) Dr. Rusuhi (İTC merkez komite üyesi); 
9) Ahmet Nesimi Bey (sabık hariciye nazırı ve İTC üyesi); 
10) Salah Cimcoz Bey (sabık İstanbul mebusu ve İTC üyesi); 
11) Rıza Bey (emekli binbaşı); 
12) Hüsnü Bey (İTC sorumlu sekreteri); 
13) Naim Cevat Bey (emekli binbaşı ve Battım kongresi reisi); 
14) 67 Savcının iddianamesinin tam metni için, bkz. Kocahanoğlu, s. 481-85, özellikle s. 484 .. 
 68 867.ooıK3ı/12, bu maddeleri 45 ve 48. olarak yazmışbr; bu muhtemelen bir dizgi hatasıdır. Tırnakçı Salim (İTC üyesi); 
15) Said Bey (İTC'li Yakup Cemil'in kardeşi); 
16) Ali Osman Kahya (kayıkçılar kahyası); 
17) Salih Reis; 
18) Cavit Bey (komiser muavini); 
19) Nazım Bey (sabık Düyun-u Umumiye müfettişi); 
20) Çerkes Bey (emekli albay); 
21) İzzet Bey (Bakers Şirketi direktörü); 
22) Rıfat Bey (sabık Üsküdar komiseri); 
23) Hasip (Kara Kemal'in hizmetkarı); 
24) Ahmet Muhtar Bey (İTC sorumlu sekreteri, Bakırköy); 
25) Neşet Bey (Bakırköy binbaşısı); 
26) Gözlüklü Mithat Bey (Milli Mamulat Kumpanyası direktörü); 
27) Mehmet Ali Bey (İktisat Bankası direktörü); 
28) Rıza Bey (İktisat Bankası baş veznedarı); 
29) İhsan Bey (Milli Ticaret Kumpanyası temsilcisi, İzmit); 
30) Hasan Fehmi Bey (Milli Mamulat Kumpanyası temsilcisi).69 

Görüldüğü gibi zanlıların büyük çoğunluğu İTC'yle bağlantılı kimselerdi. İkinci grup üyesi küçük bir topluluk vardı. Mahkeme, İTC'yle 
doğrudan irtibatlı olmayan isimlerin İTC mensupları hakkında değerli bilgiler verebileceğini düşünmüştü. İzmir evresinde, TCF üyelerinin hemen 
hemen tamamı zaten susturulmuştu; davaların Ankara evresine sadece Rauf Bey ve Dr. Adnan Bey dahil edildi; bunun tek nedeni, onların o sırada 
yurtdışında bulunmaları ve hükümetin onlarla nasıl baş edeceğine henüz karar vermemiş olmasıydı. Erik Jan Zürcher The Unionist Factor adlı eserinde, 
haklı olarak, hedefte ittihatçıların olduğunu, çünkü Mustafa Kemal'in onları, kimileri komitacılıktan gelen, dikkate değer iktidar adayı rakipler 
olarak gördüğünü ifade eder.70
Ankara davaları esnasında mahkeme, suikast tertibinden çok şu hususların tetkikine zaman ayırdı: 

1) Sürgündeki İTC liderlerinin siyasi faaliyetleri; 
2) ülke içindeki ve dışındaki İTC liderleri arasındaki iletişimin mahiyeti; 
3) Birinci ve İkinci Meclisteki ittihatçıların çevirdikleri gizli siyasi manevraların niteliği; 
4) sabık İTC liderlerinin Cavit Bey'in evinde ve Kara Kemal Bey'in yazıhanesinde yaptıkları toplanhların vasfı; 
5) İkinci Meclis seçimlerindeki, kısmen başarılı olan İTC kışkırtmaları ve 
6) Mecliste TCF'nin teşkili üzerinden bir muhalefetin oluşturulmasında İTC mensuplarının rolü.71 

    Davanın yabancı gözlemcileri, sanıklara yöneltilen ithamların doğru dürüst belgelenemediği ve mahkemenin "zanlı kendisinin masum olduğunu 
ispat edene kadar suçludur" Napolyonik ilkesine72 yürekten bağlı olduğunda hemfikirdirler. Bir İngiliz raporu, Ankara davaların.ı maskaralık 
olarak niteler: "Suikast tertibinde suç ortaklığı yapmak konusundaki deliller sudandı. Mahkeme, İttihat ve Terakki Cemiyetinin en parlak beyni olan 
Cavit'i ve İttihat ve Terakl<i Cemiyetinin komplocu başı Nazım'ı ortadan kaldırarak, açıkça Gazi'nin konumunu emniyet altına almaya zaten karar 
vermişti. ... Ülke baştanbaşa sindirilmiş, muhalefet susturulmuş veya en azından, iyice yeraltına itilmişti."73 ABD'li bir gözlemci, mahkemenin, İTC 
mensuplarına yöneltilen siyasi ithamların, Lozan Antlaşmasının lafzını değilse de ruhunu ihlal etmesi ihtimalini takmadığına işaret ediyordu.74 
Sonunda, Ceza Kanununun 55. ve 57. maddeleri uyarınca, Cavit Bey (sabık maliye nazırı), Dr. Nazım Bey (İTC merkez komite üyesi), Hilmi 
Bey (sabık Ardahan mebusu) ve Nail Bey (İTC sorumlu sekreteri) ölüm cezasına çarptırıldı. Ceza Kanunu'nun 55. ve 57. maddeleri uyarınca, Vehbi 
Bey (İTC sorumlu sekreteri), Hüsnü Bey (İTC sorumlu sekreteri), İbrahim Ethem Bey (İTC sorumlu sekreteri), Hüseyin Rauf Bey (sabık başvekil ve 
İstanbul mebusu) ve Rahmi Bey (sabık İzmir valisi) onar yıl kalebentliğe mahkum edildi. Ceza Kanunu'nun 64. maddesine göre de, Ali Osman 
Kahya (kayıkçılar kahyası) ile Salih Reis (hamallar kahyası) kendi memleketlerinde onar yıl sürgünle cezalandırıldılar. Kalan 37 İTC üyesi ise beraat 
etti. Rauf Bey'in, adı her ne kadar "suikastın ardındaki beyin" diye geçse de, ölüm cezasına çarptırılmamış olması dikkate değerdir.75 Mahkemenin, 
milli hareketin önemli üyelerinden biri olan Rauf Bey'i mahkum etmekten belli bir tedirginlik duyduğu anlaşılır bir şeydir. 

    Mustafa Kemal'in hayatına kasteden İzmir suikastı tertibi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bugüne kadar en ihtilaflı konularından biri olarak 
kalmaya devam etmiştir. Bu noktada, komplonun etrafındaki şüpheleri daha yakından tetkik etmemiz gerekiyor. 

   TERTİBİN ETRAFINDAKİ SİS BULUTU

Daha önce de değinildiği gibi, İzmir tertibinin etrafında bir sürü komplo teorisi bulunmaktadır. Bunları, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay'ın76 da aralarında bulunduğu birçok muhalif ortaya atmıştır. 

Şunu da kaydetmek gerekir ki hükümetin komployla irtibatından şüphe etmek için yeterli neden vardır; ancak, Mustafa Kemal'in ya da hükümetin bunu bilerek tasarladığı ya da kışkırttığı yolunda somut ya da inandırıcı hiçbir delil yoktur. Hükümet, Şeyh Said İsyanı gibi bu komplodan da azami ölçüde siyasi çıkar elde etmek için faydalanmıştır. 

Önce olayın etrafındaki kuşkulu olgulardan bazılarına bakalım. 

Örneğin, insan pekala komployu ifşa eden mektubun tarihinden şüphelenebilir. 
Biliyoruz ki, komplonun iştirakçilerinden biri olması planlanan Giritli Şevki, İzmir polisine suikast ortaklarını ele vermek niyetiyle 14 Haziran 1926'da başvurdu. Ancak, Şevki'nin Mustafa Kemal'e yazdığı mektup 15 Haziran 1926 tarihini taşımaktadır. Şayet o, İzmir'deki yetkililere Haziran'ın 14'ünde teslim olmuş ise, bunun anlamı onun yanında Mustafa Kemal'e önceden yazılmış bir mektupla teslim olamayacağı ve mektubun ertesi gün yazılmış olduğudur. Duyulan ilk şüphe, onun karakolda böyle uydurma bir ithamda bulunması için talimat almış olabileceğidir.77 
   Ancak onun yetkililere belki de sözlü ifşaatta bulunmuş, daha sonra ifadesini bir mektupla belgelemesinin istenmiş olabileceği ihtimali düşünüldüğünde, bu iddia zayıflamaktadır. Bununla birlikte, bu da Giritli Şevki'nin paniğinin nedeninin Mustafa Kemal'in seyahatini ertelemesi olamayacağı, çünkü onun polisin Mustafa Kemal'i haberdar ederek ondan seyahatini ertelemesini istediğini zaten bildiği anlamına gelir.78 

Giritli Şevki'nin karar değişikliğinin sebebinin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Kimi kaynaklar Giritli Şevki'yi korkuya kaptıranın, muhtemelen Sarı Edip Efe'nin İzmir'den anlaşılmaz ayrılışı olduğunu ima ederler.79 

Komplo hakkındaki bir diğer spekülasyon, Sarı Edib Efe'nin suikastçıların faaliyetlerini yetkilere bildirmekle görevli bir hükümet ajanı olduğudur.80 
Dolayısıyla, bu görüşe göre, hükümet (veya Mustafa Kemal) bir komplonun kotarılmakta olduğunun gayet iyi farkındaydı. Kazım Karabekir, savunmasında 
büyük bir ısrarla, mecliste muhalefet adına ne kaldıysa onu da ezmek için, Şeyh Said İsyanı gibi bu komplo planlarının da ilerlemesine bilerek izin verildiğini ileri sürmüştür. Ne de olsa, Sarı Edib Efe'nin BMM Başkanı ve TCF mensubu Kazım (Özalp) Paşa ile olan yakınlığı, Ankara'daki herkesin malumuydu. Kazım Karabekir'e göre, TCF'yi tertipte parmağı olmakla suçlayan Sarı Efe Edib'in, hükümetle olan yakınlığı konusunda mahkemede sorguya çekilmesi gerekirdi.81 
Bu varsayımı güçlendiren husus, San Edib Efe'nin bu konu hakkında sorguya çekilmemiş ve mahkemede "Bu kararda benim yaptığım hizmet dikkate alınmamıştır,"82 diyerek konuşmaya yeltendiğinde, mahkeme başkanı tarafından çabucak susturulmuş olmasıdır. Bu hizmetlerin niteliği neydi, bilemiyoruz. Samuel W. Honaker şunu ifade ediyor: 


DİPNOTLAR;

51 Kılıç, s. 277-78. Kazım Karabekir'e verilen zeyilname aslının sureti, s. 278'de bulunabilir. Karabekir'in el yazısıyla yazılmış notlardan dolayı, bu belgenin bazı bölümlerini açıkça okumak zordur. 
52 Belgede belirtilen bir "gün· yoktur. 
53 Kılıç, IIO·II. 
54 Mahkeme, ITC'nin il. Abdülhamid istibdatını hafifleterek memlekete büyük bir hizmette bulunduğunu ve ITC'nin çok sayıda üyesinin de dönemin milliyetçi hükümetinde hizmet ettiğini tasdik etmiştir. Bundan ötürü, ITC genellikle üyelerinin suistimallerinden bütünüyle sorumlu tutulamıyordu. Bkz. 867.ooıK3ı/14, s. 30. Ancak, TCF'ye böylesi bir hoşgörü gösterilmedi. 
55 Kılıç, s. 23o'da da belirtildiği gibi, Faruk Ozerengin'in söyleşisi, ı987'de Teklifdergisinde (sayı 6) yayınlandı. Rıza Nur da bu söylentiden, Hayat ve Hatıralanm, isimli eserinin (lstanbul: Altındağ. 1968). dördüncü cildinde söz eder (s. 1388). Bir lngiliz kaynağı da "Ordunun homurdanmaya başladığını ve 
Mustafa Kemal'in, bu vaziyette generallerin bırakılmasına taraftar olduğunu" belirtir" E 633/633/44. Sir G. Clerk'ten Sir Austen Chamberlain'e, alınış tarihi 7 Şubat 1926, British Documents on Foreign Affairs, s. 415. 
56 Fahrettin Altay, ıo Yıl Savaş ve Sonrası: Görüp Geçirdiklerim (İstanbul: İnsel, 1970), 241. 
57 Hulusi Turgut, yay. Haz. Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anılan (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2005), 419 .. 
58 Kocahanoğlu, 8-9. 
59 "The Turkish Plot: End of Kara Kemal Bey" The Times, 29 Temmuz 1926, s. 12. 
60 Kocahanoğlu, 791. Gazeteler, onun tutuklanışını 23 Ağustos r926'da bildirdiler. 24 Ağustos 1926'da The Times'ın bildirdiğine göre, ilk tutuklandığında, isminin Abdülkadir olduğunu reddetmişti. Kendisini, ordudaki eski yüzbaşılardan "Nazif' olarak tanıtmışh. Bkz. Arrest of Turkish Noble," s. 10. Bu kişinin infazı için, bkz. Mumcu, s. ror; Kocahanoğlu, s. 821; "Another Turkish is Hanged," New 
York Times, 2 Eylül 1926, s. 7. 
61 Kocahanoğlu, 443-45. 
62 Mumcu, bu iddianın doğruluğunu kanıtlamak için Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Arşivlerinde bulunan önemli bir belgeye değinir (A-IV, 16-4, D. No 67). Belgede Kazım Karabekir, Refet, Cafer Tayyar. Ali Fuat, Albay Çolak Selahattin, Kara Vasıf, Bekir Sami, Feridun Fikri, Hüseyin Avni ve Cavit Bey'in kansı Aliye Hanım'ın yıllarca polis tarafından göz hapsine alındığı belirtilmektedir. Bkz. Mumcu, dipnot 76. 
63 Karar ve hükmün tam metni için bkz. Kocahanoğlu, 449-63. ABD kaynakları, listeye karar hükmü aslında bulunmayan iki isim daha ilave ederler: Kara Vasıf ve Hüseyin Avni Beyler; 867.ooıK3ı/9. 
64 Aksi belirtilmediği halde, bu bölümdeki bilgiler şu kaynaklardan gelmektedir: Sema Ilıkan, Faruk Ilıkan, yay. haz., Ankara İstiklal Mahkemesi: Ankara İstiklal Mahkemesi'nde Cereyan Eden Su-i kasd ve Taklib-i Hükumet Davası'na Ait Resmi Zabıtlar (İstanbul Simurg, 2005); ABD arşiv belgeleri 867.ooıK3ı/9 ve 12; Kocahanoğlu ve Mumcu. TİTE de ITC mensuplarının eylemleriyle ilgili bazı  belgelere sahiptir; bkz. K67Gı42B1, K63G96B1, K67Gı41B2. 
65 Falih Rıfkı Atay, Çankaya (İstanbul: Pozitif, 2004), 468-69. 
66 "Angora Trial Gives Historical Data," New York Times, 5 Eylül 1926, s. 16; 
67 Savcının iddianamesinin tam metni için, bkz. Kocahanoğlu, s. 481-85, özellikle s. 484 ..
68 867.ooıK3ı/12, bu maddeleri 45 ve 48. olarak yazmışbr; bu muhtemelen bir dizgi hatasıdır
69 867.ooıK3ı/ı2'nin sunduğu liste ile savcının iddianamesi arasında bir çelişki vardır. ikincisinde listeye birkaç isim daha eklenmiştir: Sadettin Bey, Kantarcı Firması ortaklarından Bekir Bey ve Silki  (Sıtkı?)Bey. The Times'ın belirttigine göre 49 kişi suçlanıyordu ve savcı, iddianamesini okurken,  bunların sadece yarısı hazır bulunmaktaydı. "The Angora Trial," 4 Ağustos 1926, s. ıı. 
70 Zürcher, 160-61. 
71 867.oorK3r/r2
72 Age.
73 British Documrnts on Foreign Affairs, 415.
74 867.001K31/r2; Maslahatgüzar Sheldon Leavitt Crosby'den, Dışişleri Bakanlığına, ı Eylül r926.
75 Zürcher, 156.
76 Kılıç, s. 7-18. Aynca bkz. Kocahanoğlu, s. 43-52.. 
77 Rauf ve Kazım Karabekir, San Edip Efe'nin suikasttaki pozisyonunu, Şeyh Sait lsyanı'nda İngiliz temsilcisi rolünde Seyyid Abdülkadir'in yanına yaklaşan hükümet ajanı sahte Mr. Templen'a benzetir; Kocahanoğlu, 47, 299. 
78 Diğerlerinin yanında, mesela Cemal Avcı da, Mustafa Kemal'in ziyaretini ertelemesinin, Giritli Şevki'nin tertibi ifşa etmesinde sebep olduğunu belirtiyor. lzmir Suikastı: Bir Suikastin Perde Arkası (İstanbul: I.Q Kültür Sanat, 2007). 72. 
79 Mumcu, 7-9; Mumcu'nun belirttiğine göre polis sorgusunun resmi kayıtlan, Cumhurbaşkanı Özel Kalemi Hayati Bey, birinci yaver Rasuhi ve İzmir Valisi Kazım Paşa tarafından muhafaza ediliyordu. 
Bu kayıtlar, Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Arşivlerindedir. Mumcu, s. ro -ıı ve dipnot 2, kayıtların özel dosya numarasını bildirir. Ben, bu arşivlerde çalışma olanağı bulamadığım için, bu konuda Mumcu'nun çalışmasına dayanıyorum. Kocahanoğlu, buna herhangi bir göndermede bulunmaksızın, Giritli Şevki'nin 
İzmir Polisi tarafından yapılan sorgusunda, tertibe katılan diğerlerinden duyduğu kadanyla tüm Halk Fırkası mensuplarının ve Meclis Reisi Kazım Paşa'nın (Özalp) da olayın içinde olduğunu öğrenip kortuğunu ve bundan ötürü, doğrudan doğruya Mustafa Kemal'e haber vermeyi tercih ettiğini söylediğini bildirir (s. 56 -57). Ancak bu durum, onun fikrini neden değiştirdiğini açıklamaz. Aynca, bu bilgilerin 
doğruluğu da şüphelidir; basitçe söylemek gerekirse, Kocahanoğ.lu. İzmir'deki polis sorgusuyla ilgili herhangi bir kaynak göstermez. Ayrıca bkz. Azmi, s. 97. 
80 Rauf ve Kazım Karabekir'in işaret ettiği gibi, Sarı Edip Efe, tıpkı Şeyh Sait İsyanı sonrasında, Seyyid Abdülkadir'i kafeslemek için İngiliz temsilcisi gibi davranan hükümet ajanı Mr. Templen gibi hareket etmiştir; Kocahanoğlu, s. 47, s. 299. 
81 Sümer Kılıç. n8-19. 
82 Mumcu, 15; Cebesoy, Siyasi Hatıralar, Cilt 2., 213




***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder