18 Ekim 2020 Pazar

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 9

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 9


Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN, FEVZİ GÖLOĞLLU, YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU, SEVR ANTLAŞMASI'NI İMZALAYAN DELEGELER.,


   10 Ağustos 1920'de imzalanan ve pratikte Osmanlı İmparatorluğu'nun ölüm fermanı demek olan Sevr Antlaşması, Orta Anadolu dışındaki Osmanlı toprakları nın İtilaf devletleri arasında pay edilmesine hükmediyordu. 
   Antlaşmanın dört imzacısı vardı: Rıza Tevfik, Sadrazam Damat Ferid Paşa, Hadi Paşa ve Reşat Halis. Ankara hükümeti antlaşmaya şiddetle itiraz ederek yürürlüğüne karşı savaş vereceğini ilan etti. 

Aslında Anadolu hareketi, (daha sonra Ankara hükümetinin belkemiğini teşkil edecek olan) Misak-ı Milli'nin 17 Şubat 192o'deki ilanıyla önceden 
başlamış bulunuyordu.128 

   Bu misak, en temelinde, Musul vilayeti hariç olmak üzere bugünkü Türkiye'nin sınırlarını çiziyordu. Sevr Antlaşması ve Misak-ı Milli, taahhüt ettikleri imparatorluk sınırları bakımından doğaları itibariyle birbiriyle tezat idiler. Bu arada Sevr Antlaşmasının, her ne kadar imzalandıysa da, Osmanlı Parlamentosunda hiçbir zaman onaylanmadığını, çünkü parlamentonun oylamadan önce kapandığını belirtmek gerekir. Ancak bu, sıradan vatandaşın gözünde milli harekete İstanbul hükümeti karşısında gerekli avantajı kazandırdı ve Kemalist hareket için önemli bir kaldıraç vazifesi gördü, çünkü imparatorluğun Müslüman nüfusu, İzmir'in 
15 Mayıs 1919'da (Smyrna) ve İstanbul'un da 15 Mart r92o'de (ikinci kez) işgaliyle kapıldığı haleti ruhiye sonucu, kendi mensuplarını koruyacağına 
olan inancını kaybetmişti. BMM'nin 23 Nisan r92o'deki kuruluşu, Anadolu hareketinin İstanbul hükümetine duyduğu hıncın açık belirtisidir. 

Sevr Antlaşmasının Ağustos'ta imzalanması, İstanbul'un Anadolu'daki milli hareket üzerindeki otoritesine nihai darbeyi indirirken, milliyetçilerin Ankara'da alternatif bir meclis kurma iradesini de pekiştirdi. Bunu, Ankara ve İstanbul çevreleri arasındaki iktidar mücadelesinin resmi açılışı olarak görmek mümkündür. 

Bu, Anadolu hareketinin, sultanla olması şart değilse de, İstanbul hükümetiyle yollarını ayırmıştır. Bu yüzden imzacıların 150'likler listesine dahil edilmesi sürpriz olmamalıdır. Tek istisna, 6 Ekim 1923'te zaten Fransa'ya geçmiş olan Damat Ferit Paşa idi. Diğer üç kişinin üçü de listedeydi. Emniyet Genel Müdürlüğü, her ne kadar onların listeye vatandaşlıktan çıkarılabilecekler arasında bulundukları için konduğunu ileri sürse de, Başbakan Ferit Bey, 16 Nisan 1924'teki, liste konulu kapalı bir BMM oturumda, bu şahısların kendi emniyetleri bakımından listede 
olmaları gerektiğini ifade etmişti. 129
 
(15) Sabık Maarif Nazırı Hadi 

1861'de Bağdat'ta doğan ve 1882'de Harbiye'den mezun olduktan sonra paşalığa kadar yükselerek tümen komutanı olan Hadi Paşa, 1911'de grup kurmay başkanı olduysa da 19r4'te İTC tarafından zorla emekli edildi. İTC rejiminden sonra ise birçok meslektaşı gibi geri çağrıldı ve 12 Ağustos 1919'da tekrar grup kurmay başkanlığına getirildi. Bir ay sonra Ayan Meclisine atandı. 2-12 Mayıs 1920 tarihleri arasında onu yine grup kurmay başkanı olarak görürüz. Aynı zamanda Sevr'i tartışıp kabul eden Şura-yı Saltanahn da bir üyesiydi.1ı0 Hadi Paşa Şura-yı Saltanat toplantısında antlaşmayı desteklemiş ve bu yüzden Ankara çevresinin kara listesine alınmıştı. 
Osmanlı hükümetinin dağılmasından sonra Arnavutluk'a gitmek üzere ülkeyi terk etti, fakat 1932'de Beyrut'ta öldü. 

16) Sabık Osmanlı Ayan Meclisi Başkanı Rıza Tevfik 

1868'de Osmanlı Edirne'sinde'31 doğan Rıza Tevfik (Bölükbaşı) 1899'da tıbbiyeden mezun oldu. 1907'de İTC'ye katılıp ertesi yıl meclise girdikten sonra, 1911'de despotça yöntemleri ve Balkanlar'ın kaybı nedeniyle İTC'yi suçlayarak muhalif Hürriyet ve İtilaf saflarına katıldı. Bir Hürriyet ve İtilaf uzmanı olan Ali Birinci, Rıza Tevfık'in partideki üyeliğinin altı aydan fazla sürmediği tahmininde bulunur/P Felsefeye büyük ilgi duyan ve Feylesof Rıza Tevfik diye de anılaa Rıza Tevfik, İbranice, İspanyolca, İngilizce, İtalyanca, Arnavutça, Ermenice ve Fransızca bildiği gibi,,33 aynı zamanda usta bir de şairdi. Bir Rönesans insanı ve İTC eleştireni olarak Sultan Vahdeddin'in dikkatini çekti ve kendisine Maarif Nezareti makamı sunuldu. 1918'de kabul ettiği bu makamın yanı sıra, 11 Kasım 1918'den 12 Ocak 1919'a kadar Posta Telgraf Nezaretini de vekaleten yürüttü. 

1. Dünya Savaşından sonraki Damat Ferit Paşa hükümetlerinde, ufuktaki Sevr Antlaşmasını tartışmak üzere kabine toplantılarına katıldı. 

Bu süre içinde atandığı Ayan Meclisine, biri 4 Mayıs 1919'dan 18 Haziran 1919'a, diğeri 31 Temmuz 1920'den 21 Ekim 1920'ye kadar olmak üzere iki kez başkanlık etti. 

Rıza Tevfik, hatıratında, Damat Ferit Paşa'ya Mustafa Kemal'i Harbiye Nazırlığına atamasını teklif ettiğini, ancak kabine üyelerinin Mustafa Kemal'i İTC önde gelenlerinden biri olarak itham edip bu teklife şiddetle karşı çıktığını öne sürer.'34 Ne var ki, daha sonra, 1919'da, Mustafa Kemal'in askeri müfettiş olarak Anadolu'ya gönderilmesine kendisi itiraz etmiştir. Onun İstanbul çevresinin önemli bir mensubu olduğu ve Ankara'ya karşı kuvvetli şüpheler beslediği açıktır. Hatta hatıratında, Ankara hareketinin Vahdeddin'i imparatorluğu terke zorlamakla, dolaylı olarak Büyük Britanya'nın çıkarlarına hizmet ettiği imasında bile bulunmuştur.135 

Rıza Tevfik, her şeyden önce Sevr Antlaşmasının ( 10 Ağustos 1920 ) altında imzası olduğu için 150'likler arasına alınmışhr. Kemalistlerin zaferinden sonra 15 Kasım 1922'de Mısır'a kaçarak Hicaz yolculuğunda Vahdeddin'e katılmış, daha sonra Ürdün kralının teklifini kabul ederek, 1925'te ulusal müze ve kütüphane müdürü olmuştur. Sürgünde Birleşik Devletler, Kıbrıs, Hicaz, Ürdün ve Lübnan'da yaşamış, 1938'deki aftan sonra Türkiye'ye hemen dönmeyip 1943'e kadar bekl..miş ve 30 Aralık 1949'ta İstanbul'da vefat etmiştir. Rıza Tevfik, gerek sürgündeyken, gerek sonrasında Ankara aleyhtarı herhangi bir faaliyete katılmamıştır. 

(17) Sabık Bern Sefiri Reşat Halis.,

4 Mart 1919'dan 18 Mayıs 1919'a kadar Maarif Nezaretinde müsteşarlık yaptı. 

Bu esnada Damat Ferit Paşa tarafından sefir olarak Bern'e atandı. 150'liklere dahil edilmesinin yegane nedeni, Ankara çevresine muhalifliği değil, Sevr Antlaşmasının altında imzasının bulunmasıdır. 
Paris'te sürgündeyken Osmanlı hanedanından Şaziye Sultan 136 ile evlendiği için aftan sonra Türkiye'ye dönemedi. 
Bu grubun üyeleri arasındaki tek ortaklık, Sevr Antlaşmasına imza koymalarıdır ve bu haliyle bu grup, en tarafsızca belirlenmiş grup gibi gözükmektedir. Kayıtlarda sadece, Rıza Tevfık'in Mustafa Kemal'in genel Müfettiş olarak Anadolu'ya atanmasını eleştirmesi vardır ki Rıza Tevfik de Ankara aleyhtarı olmaktan ziyade İstanbul taraftarı olarak tanımlanabilir. Bu grubun diğer üyeleri, siyaseten faal olmayan ve yeni rejime asla bir tehdit oluşturmayan bürokrat ve askerler idiler. 

HİLAFET ORDUSU MENSUPLARI..,,

(18) Hilafet Ordusu Kumandam Süleyman Şefik 137 

1866'da doğan ve Harbiyeden 16 Mayıs 1886'da üsteğmen rütbesiyle mezun olan'38 Süleyman Şefik (Söylemezoğlu), generalliğe kadar yükseldikten 
sonra İTC tarafından 1914'te zorla emekli edildi. 139 
Bu tarihten sonra ise birkaç defa yeniden işbaşına çağrıldı.140 
1. Dünya Savaşının ardından İTC hükümetinin yerini Hürriyet ve İtilaf hükümetinin alması üzerine, 13 Ağustos 1919'da Damat Ferit Paşa tarafından Harbiye Nazırlığına getirildi. 

Hilafet Ordusunun kurulmasından sonra, birinci kumandan oldu, ancak bu mevkide sadece 22 gün kalabildi (29 Nisan 1919-21 Mayıs 1919). Süleyman 
Şefik, Tarık Mümtaz Göztepe'ye gönderdiği bir mektupta, Hilafet Ordusu Kumandanlığının Damat Ferit Paşa'nın isteği ve sultanın onayıyla olduğunu 
açıklar. "Yaver-i ekrem'i bulunduğum Padişah'ın emrini bir asker sıfatiyle de reddetmek bence imkansızdı .r... Anadolu'daki Kuvayı Milliye kumandan ve mümessilleriyle temasa geçmeye ve icap edenler hakkında hiçbir yere danışmadan af kararları vermeye salahiyetim olacaktı."141 

Belli ki işler planlandığı gibi gitmemiş ve Süleyman Şefik, görevi kabul etmesinin üzerinden üç hafta kadar geçmişken, Kuvayı Seyyare'nin başına düşük 
rütbeli milis kumandanı Ahmet Anzavur'un getirilmesini onaylamayarak istifa etmiştir. 142 

Diğer birçok 150'lik gibi Süleyman Şefik'in de eski bir İTC mensubu olması ve ardından azılı İTC düşmanı Damat Ferit Paşa'nın safına geçmesi, okuru şaşırtmamalıdır.143 

Bir diğer 150'lik olan Tarık Mümtaz Göztepe, Süleyman Şefik, Damat Ferit Paşa Kabinesinde Harbiye Nezaretine atandığında, onun Hürriyet ve İtilaf çevrelerinde tanınmayan bir şahsiyet olduğunu iddia eder; O, meşum Enver Paşa'nın arkadaşıdır ve dolayısıyla bir İTC üyesi sayılmakta dır.144  
Süleyman Şefik, gerçekten de yemin etmiş bir İTC üyesiydi ve bu da kabinede bilinirdi. Dönemin görgü şahidi Ali Fuat Türkgeldi, Damat Ferit'in ona güvendiğini ve kabinede bir şans vermek istediğini yazar.145 

Süleyman Şefik'in Harbiye Nazırlığına atanmadan önce, Anadolu'daki milli kuvvetlerden hiç hazzetmediğini açıkça gösterdiğini biliyoruz.
 
İkaz gazetesine verdiği bir beyanatta, "Anadolu'daki mevcut durumun sorumlusu Mustafa Kemal Paşa'dır. Hükümete karşı açıkça isyan etti. Bu tür hareketler ülkeyi mahveder,"146 şeklinde bir ikazda bulundu. Süleyman Şefik'i 150'likler arasına sokan sadece beyanları değildir. Fiilleri de, onun Anadolu'daki hareketi ezmeye bir biçimde kararlı bir kişi olduğuna şahittir. 
Bilindiği gibi, Mustafa Kemal Paşa, 8 Temmuz 1919 tarihinde Dahiliye Nazın Ali Kemal tarafından genel müfettişlik görevinden alındı ve kendisi aynı gün Osmanlı ordusundan istifa etti. Bu, Mustafa Kemal'in öncülük ettiği milli hareketin, milliyetçilerin çapının ve kuvvetinin farkında olan İstanbul hükümetinin otoritesini tanımadığının açık göstergesiydi. 

Süleyman Şefik, milliyetçilerin birbiriyle temasa geçmesini önlemek için, 18 Ağustos 1919 tarihinde, harbiye nazırı sıfatıyla kolordu komutanlarına kendi aralarında şifreli mesajlar kullanmamalarını emreden bir talimat yayınladı. Bunun tek istisnası, kolordu komutanlarıyla nezaret arasındaki haberleşme olacaktı.147 Süleyman Şefik, milli hareketin Anadolu'yu seferber etmek için kolordular arasında şifreli telgraflara ihtiyacı olduğunun farkındaydı. 

Böylelikle, söz gelimi Batı Anadolu'daki 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ile Doğu Anadolu'daki 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa arasındaki işbirliği önlenecekti. Milliyetçiler de, buna karşılık, Sivas Kongresinden sonra, 12 Eylül 1919 tarihinde, İstanbul'la her türlü haberleşmenin kesilmesine karar verdiler. 148 
Süleyman Şefik'in Milliyetçilere karşı bir diğer eylemi de Elazığ Valisi Ali Galip'e 3 Eylül 1919'da gönderilmiş telgraftır. Süleyman Şefik ve Dahiliye Nazırı Adil imzalı bu telgraf, Elazığ valisine Sivas'taki milli toplantının her ne pahasına olursa olsun önlenmesi talimatını veriyordu. Bu telgrafın bir kopyasının Mustafa Kemal'de bulunduğunu ve onun Süleyman Şefik'in husumetinin gayet farkında olduğunu biliyoruz. 149 

Süleyman Şefik, bütün bu nedenlerle, milliyetçilerin zafer kazanmasının, kendi kişisel güvenliğine büyük bir tehlike arz edeceğini biliyordu. 

Bu yüzden İngiliz himayesine sığındı ve Mısır'a varmak üzere 1922'de ülkeyi terk etti. Sonrasında onu 2 Şubat 1926'da Mekke'de görürüz; burada, 1929'da emekli oluncaya kadar Kral İbni Suud'un bürokratı olarak görev yaptı. Sürgündeyken, Türk istihbarat kaynakları onun dışarıdaki faaliyetleri hakkında pek çok bilgi toplamışlardır. Raporlar, Süleyman Şefik'in sürgünde muhalif bir örgüt kurmaya çalıştığını gösterir. Bu örgütün adı Öç Cemiyeti olacak ve 1928'de milliyetçi rejimi tepetaklak edip saltanatı geri getirmek için çalışacaktı.150

Bir başka belgede, Süleyman Şefik'in, 1939'da, yetmiş üç yaşındayken, Osmanlı Cemiyeti adlı bir başka örgüt kurma planları yaptığını görürüz.151 Görünen o ki, bu belge onun Türkiye'deki faaliyetleriyle irtibatlıdır ve kendisinin hala Osmanlı hanedanını geri getirmeye çalıştığını gösterir. 

Osmanlı Cemiyetinin programı, anti-Kemalist tonlar taşıyan 16 maddeden oluşuyordu. Örneğin, polisin bir raporunda, onun şu beyanatı geçiyordu: 
Türkiye uçurumun kenarındadır. Mahvolacaktır. Türkiye'yi parçalayacaklar, Cumhur ricali de birer tarafa kaçacaklardır. 

Çantaları hazır ve paraları Avrupa bankalarında mevdudur [emanet edilmiştir]. Ağabeyleri İttihatçılar öyle yapmadılar mı? 152 

Ankara hükümetinin onu pek ciddiye almamış olması mümkündür; Nitekim hükümeti eleştirmeye devam etse de, aftan sonra Türkiye'de oturmasına izin vermiştir. 
Ancak 1940'ta bile yakından izleniyor ve her hareketi kaydediliyordu.153 

Polis arşivlerindeki bir belge (EGMA 12222/18), Süleyman Şefik'in 4 Mayıs 1940'ta, Adliye Vekili Fethi Okyar'ı ziyaret ettiğini gösterir. Aynı belge, Süleyman Şefik'in o sırada Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olan İsmet Paşa'ya bir mektup gönderdiğini de ortaya koyar. Mektubunun ve adliye vekiliyle yaptığı toplantının içeriğini bilemiyoruz. Ne var ki şiddetli bir cumhuriyet aleyhtarı olmasına rağmen, cumhuriyet hükümetinin en üst kademeleriyle temasa geçebiliyordu. Söylemini destekleyen herhangi bir eylemi olmadığı için ve muhtemelen ileri yaşı nedeniyle Süleyman Şefik kovuşturulmadı. 
Onun ülkeye tam geliş tarihi de bilinmemektedir. Ancak 194o'ta Türkiye'de olduğunu biliyoruz. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivlerindeki belgelerden biri, onun 1939'da Lübnan'da ikamet ettiğini gösterir.154 
Dolayısıyla, geri dönüşü bu dönemde olmuş olmalıdır. 16 Şubat 1946'da İstanbul'da vefat etti. 

(19) Süleyman Şefık'in Yaveri Bulgar Tahsin., 

    Harbiye'den mezun olup yüzbaşılığa kadar yükselen ve Süleyman Şefık'e yaver olarak hizmet eden Tahsin, Filibeli olduğundan Bulgar Tahsin diye bilinirdi. Milli kuwetler karşıtı Nigehban-ı Askeri Cemiyetinin bir üyesiydi.155 

(20) Kuvayı İnzibatiye Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay Ahmet Refik 

Harbiye kökenliydi, ancak generallikten hemen önce istifa edip İTC'ye katıldı. Daha sonra diğer birçokları gibi o da Hürriyet ve İtilaf saflarına geçti ve Hilafet Ordusu erkan-ı harbiye reisliğine getirildi. Damat Ferit Paşa'yı, Ankara'nın Milli Kuwetlerine karşı duyduğu düşmanlıkla etkiledi. 

Ahmet Refik, Ankara aleyhtarı subayları Hilafet Ordusuna toplamaya çalıştı. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması üzerine Bulgaristan'a kaçtı ve 1930'da orada öldü. Emin Karaca, onun erkek kardeşinin Türkiye'de kalarak Diyanet İşleri Başkanı olduğunu, oğlunun da cumhuriyet hükümeti emrinde üst düzey bir bürokrat olarak görev yaptığını belirtir. 156 

(21) Kuvayı İnzibatiye Mitralyöz Kumandanı ve Damat Ferit Paşa'nın Yaveri Tarık Mümtaz (Göztepe)., 

1893'te İstanbul'da doğdu. Asker kökenliydi ve Damat Ferit Paşa dahil birçok harbiye nazırına yaver olarak hizmet etti. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerine ilişkin değerli bilgiler içeren çeşitli kitapların yazarı olarak da tanınır.157

 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Ümit adlı bir dergi çıkardı. Osmanlı İmparatorluğu 'nun dağılması üzerine ülkeyi terk ederek San Remo'daki Vahdeddin'in yanına gitti ve onun sürgündeki yaşamına birinci elden şahitlik ederek, 1926'daki ölümüne kadar yanında kaldı. 

Tarık Mümtaz, 15o'likler listesinin Hilafet Ordusu kısmına dahil edildi, çünkü Ankara karşıtı bu askeri kuvvette mitralyöz birimi komutanı olarak sorumluluk almıştı. Yurtdışındayken, Bulgaristan'daki Türk okullarında ders verdi ve Suriye'de ise, örneğin Çerkesce Marc (1928-31) gibi gazeteler yayınladı. Aftan sonra Türkiye'ye dönerek Yeni Sabah ve Zafer gibi gazetelerde çalıştı. Birçok listedaşı gibi o da hükümete dair yorumlarda bulunmaktan kaçındı ve 24 Ocak 1977'de İstanbul'da öldü. 

(22) Sabık Kurmayı İnzibatiye ve İzmir (17.) Kolordu Kumandanı Ali Nadir  

Harbiye mezunu Ali Nadir Paşa, daha çok Balkan Savaşlarında (1912-13) "Selanik'i düşmana teslim eden kumandan" olarak bilinir.158 

Bu olaydan sonra istifaya zorlandıysa da, 16 Aralık 1918'de ilk Divan-ı Harb'e üye tayin edildi.159 17. Kolordu Kumandanı olarak 15 Mayıs 1919'da İzmir'i Yunanlılara teslim etmekten sorumlu tutuldu. Ali Nadir listeye öncelikle Hilafet Ordusuna komutan atandığı için dahil edildi. 
Ölüm yeri konusunda birbiriyle çelişen bilgiler varsa da, 1930'da muhtemelen Fransa'nın Nis Şehrinde sefalet içinde ölmüştür.160 

DİPNOTLAR;

128 Misak-ı Milli, Osmanlı Parlamentosundaki Anadolu hareketi vekillerinin gayretleriyle yapılan  kapalı bir oturumda, 28 Ocak 192o'de tartışılıp kabul edildi. 
129 TBMM Gizli Celse ... , 440. 
130 Osmanlı Parlamentosunun lstanbul'daki işgal kuvvetlerince kapatılmasından sonra, Sultan VI.  Mehmed Vahdeddin, Sevr Antlaşmasını tartışmak üzere, 22 Temmuz 192o'de bir şura kurdu. Bu şura  aslında bu tür ikinci şuraydı; ilki 16 Mayıs r919'da lzmir'in işgalini ele almıştı. İkinci Şura-yı Saltanat'ta  Padişah, Veliaht Abdülmecit, Sadrazam Damat Ferit ve Osmanlı devlet ricalinin üst düzey mensupları bulunuyordu. Oylama sonucunda, aleyhte bir oy (Ayan Meclisinden Topçu Feriki Rıza Paşa) farkla, antlaşmayı kabul etmekten başka çare olmadığına karar verildi. Sonuç olarak, Şura Sevr Antlaşmasının  kabulünü tavsiye etti. 
131 Doğmuş olduğu Mustafa Paşa kasabası. bugün Bulgaristan'dadır ve Svilengrad adını almıştır. 
132 Birinci. 242. 
133 Syed Tanvir Wasti. "FeylosafRıza."Midd!e Eastem Studies 38 (2002): 83-100. Onun hakkında, Refik Halit Karay'ın Minelbab İlelmihrab (İstanbul: lnkilap, 1992) ve Bir Ömür Boyunca ( İstanbul: İletişim, 1996) adlı kitaplarında da bilgi bulunur; Munise Başikoğlu "Babam Rıza Tevfik.· Tarih ve Toplum. 57-63  (1988-89): Ayrıca bkz. Rıza Tevfık'in hatıratı, Biraz da Ben Konuşayım (İstanbul: iletişim, 1993). 
134 Rıza Tevfik, 52-53. 
135 Ona göre Britanya, halifenin Hint Müslümanlarını Britanya İmparatorluğu aleyhine kışkırtacağı  korkusuyla sultanın/halifenin otoritesini kırmaya çalışıyordu. lngilizler bu tehdidi bertaraf etmek için, milliyetçilerin her an İstanbul'a girip sultana zarar verebileceği rivayetini yaydılar ki bu propaganda stratejisi tuttu ve daha sonra iş saltanat ve hilafetin kaldırılmasına kadar gitti, Bkz. Rıza Tevfik, 188-91. 
136  II. Abdülhamid'in kızlarından biri olmalıdır. 
137 Süleyman Şefik Paşa'nın hahratı, Hatıratım, Başıma Gelenler ve Gördüklerim: 31 Mart Vak'ası  (İstanbul: Arma, 2004) adı altında yayınlandı. 
138 EGMA 12222/18/1. Müdafaayı Milliye Vekaleti personel dairesince hazırlanan bu belge, tam  tarihleriyle onun resmi atamalarını verir. Süleyman Şefik hakkında Şerife Özkan'da verilen bazı  tarihler, bu listeye uymaz. 
139 Bu yıl, Şerife Özkan'ın Süleyman Şefik hakkındaki çalışmasında (1913) farklıdır, Bkz. "Yüzellilikler  ve Süleyman Şefik Kemali" 66. Ancak ben onun ilk emeklilik tarihini 16 Teşrin-i Evvel 1330 olarak  gösteren ve miladi takvimde ı Kasım 1914'e tekabül eden bir arşiv belgesi buldum, EGMA (12222/18/1). 
140 Bkz. EGMA, 12222/18/1. 
141 Göztepe, Osmanoğullannın Son Padişahı ... , 300. 
142 Süleyman Şefik, Anzavur'un emirlerini dinlemediğini ve başına buyruk hareket ettiğini ileri sürmüştür; Bkz. age. 300-301. 
143 Özkan, Yüzellilikler, 76, dipnot. 
144 Göztepe, 208. 
145 Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1987), 234-35. 
146 lkaz, II Ağustos 1919 Özkan'da zikredildiği gibi, 73
147 Özkan telgraf metninin tamamını çözer, s. 81, dipnot. 
148 Atatürk, Nutuk, cilt 1, 98. 
149 Age., 88-89. 
150 Belge açık lıir şekilde numaralanmamıştır; EGMA 2 Dı, 2 D2 ve ayrıca 2 C8. Böyle oldukları belirtilmese de, bu belgelerin dosya 12221'in uzantıları olması mümkündür. 
151 EGMA 12222/18. 
152 EGMA 12222/18. 
153 Age. 
154 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30.ıo.0.0/107.698.7. 
155 Daha fazla bilgi için Bkz.Tarık Zafer Tunaya, Türkiyede Siyasi Partiler, cilt 2 (İstanbul: iletişim, 1999), 34o-58. 
156 Karaca, 69. 
157 Bunlar arasında, örneğin, Osmanoğullannın Son Padişahı Vahdeddin Mütareke Gayyasında ve  Osmanoğullarının Son Padişahı Vahdeddin Gurbet Cehenneminde sayılabilir. Kafkasya asıllı olması nedeniyle, Kafkas tarihiyle de ilgileniyordu ve İmam Şamil: Kafkasya'nın Büyük Harp ve İhtilal Kahramanı  (İstanbul: inkilap, 1961) adlı eseri yayınlamıştı. 
158 Erdeha, 176. 
159 Bu mahkeme daha sonra, 1919'da, ITC mensuplarını ı. Dünya Savaşındaki suçları nedeniyle yargıladı. 
160 Karaca ve Erdeha onun Mısır'da öldüğüne işaret ederken, Bingöl EGMA 12222-22/A ı'e  göndermeyle Nis'te öldüğünü ileri sürer. Öteki yazarlar verdikleri bilgi için herhangi bir referans  göstermediklerinden, Bingöl'ün referansına dayandım. 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder