16 Ekim 2020 Cuma

ARAP BAHARI SONRASINDA TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL ROLÜ.,

 ARAP BAHARI SONRASINDA TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL ROLÜ., 



2010 yılının son aylarında başlayan Arap Baharı Tunus’ta Bin Ali, Mısır’da Mübarek ve Libya’da Kaddafi rejimlerinin devrilmesiyle sonuçlanmıştır. 

Güçlü otoriter rejimlerin sona ermesi Ortadoğu coğrafyasında demokratik dönüşüm açısından olumlu bir hava yaratmıştır. Bu dönüşümün büyük ölçüde iç dinamiklerden kaynaklanması ve tabandan yükselen bir hareket olması dikkat çeken bir diğer husustur.9 Türkiye, bu süreçte demokratikleşmeyi ve siyasal değişimi destekleyen en önemli aktörlerden biri olmuştur. Son yıllarda dış politika etkinliğini ve Ortadoğu bağlamında bölgesel gücünü artıran Türkiye için Arap Baharı önemli bir sınav haline gelmiştir. 

Arap Baharında Türkiye Ortadoğu halklarının taleplerine kulak vererek otoriter rejimler karşısında demokratik bir tavır almak ile bu rejimlerin yanında yer alarak halk gösterilerini görmezden gelmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalmıştır. Türkiye tercihini ilkinden yana kullanmıştır. Halk gösterilerine destek verilmesi ve otoriter rejimlerin karşısında durulması Türkiye’nin ekonomik ve siyasal ilişkilerini zedeleyebilecek bir tercihtir. Ancak Türkiye toplumsal taleplere sessiz kalmasının bölgesel liderlik misyonuna ve bölge halkları nezdinde itibarına zarar vereceğini düşünmüştür.10 

   Ayrıca otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş sürecinde oynanacak olumlu bir rolün Türkiye’nin merkez ülke vizyonunu güçlendireceği değerlendirilmiştir. 

Türkiye Ortadoğu halklarının demokratik dönüşüm taleplerini dikkate alan bir politika izlemiştir. Örneğin Mısır’daki Mübarek yönetimini görevini bırakmaya davet eden ilk ülkelerden biri Türkiye olmuştur. Mısır ve Tunus’ta rejim değişiklikleri sonrasında kurulan yeni yönetimlerle ilişkiler olumlu bir seyir izlemiştir. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyaretinde verdiği mesajlarda görüldüğü üzere siyasal değişim içerisindeki Ortadoğu ülkeleri daha fazla reform için teşvik edilmiştir.11 

Muhalif hareketlerin iktidar tarafından sert karşılandığı ve çatışmaların yaşandığı ülkelerde Türkiye daha büyük sorunlarla yüzleşmiştir. Özellikle Suriye’de geniş tabanlı bir toplumsal muhalefetin varlığına rağmen Esad rejiminin varlığını sürdürmesi, Libya’da Kaddafi sonrası dönemde siyasal sistemin yeniden yapılandırılamaması ve nihayet Mısır’daki siyasal değişimin askeri darbe ile kesintiye uğraması Arap Baharına dair olumlu havayı ortadan kaldırmıştır. 

   Türkiye muhalif gösterilerin çatışmalara dönüştüğü ülkelere uluslararası  toplumun müdahalesi fikrine bir süre karşı çıkmıştır. Libya’da gerçekleşen NATO operasyonuna başta itiraz eden Türkiye sonradan operasyona destek verecektir. Tüm ikna çabalarına rağmen Esad rejiminin uzlaşmaması üzerine Türkiye tavrını değiştirecektir. Suriye’de çatışmaların bir iç savaşa dönüşmesi ile birlikte muhaliflere destek verilmeye başlanmıştır. Bunun yanında Esad rejimine karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi ve Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir tampon bölgenin oluşturulması önerileri uluslararası platformlarda dile getirilmiştir. 

Türkiye bu önerilerine taraftar bulamasa da Suriye politikasında müttefiklerinin desteğini almayı başarmıştır. Bu destek Esad karşıtı muhaliflerin desteklenmesi şeklinde ve büyük ölçüde söylem düzeyinde kalan bir destektir. İç savaş ilerledikçe Türkiye bu desteği de yitirecek ve giderek yalnızlaşacaktır. Diğer yandan Mısır’daki askeri darbeye karşı çıkan Türkiye bu konuda da uluslararası toplumun desteğinden mahrum kalmıştır. Böylece Suriye İç Savaşı ve genel olarak Arap Baharı Türkiye’nin bölgesel güç imajı üzerinde son derece olumsuz bir etkide bulunmuştur. 

Bu olumsuz etkinin ilk boyutu komşuluk politikasında hissedilmiştir. 2011 yılına dek başarıyla yürütülen komşularla sıfır sorun politikası Türkiye’nin sadece yakın çevresindeki ilişkilerini iyileştirmekle kalmamış genel olarak dış politikasında hareket yeteneğini güçlendirmiştir. Ancak 2011 sonrasında komşularla yaşanan sorunların artması tam tersi bir etki yaratmış ve Türkiye’nin dış politikasındaki etkinliğini zayıflatmıştır.12 

Komşularla “Sıfır Sorun” şeklinde tanımlanan politikanın dışsal etkilere ne derece açık olduğu Arap Baharı sürecinde görülmüştür. Bu politikaların güvenilir muhataplarla yürütülmesi hayati bir öneme sahiptir. Dolayısıyla otoriter rejimleri ve ciddi güvenlik sorunlarını barındıran bir coğrafyada Türkiye’nin bölge barışına katkı sağlayacak yüksek hedeflere dayanan politikalar geliştirmesi ne kadar önemli ve gerekliyse bu politikaları gerçekçi temellere oturtmasının da o kadar zorunlu olduğu anlaşılmıştır. Bu zorunluluk Suriye İç Savaşı’nda daha da belirgin hale gelmiş ve Türkiye Suriye’den kaynaklanan kapsamlı güvenlik sorunları ile yüzleşmiştir. 

Türkiye’nin Suriye İç Savaşı nedeniyle karşılaştığı güvenlik sorunları sadece birtakım tehdit ve risklerden ibaret değildir. Suriye İç Savaşı Türkiye’nin Ortadoğu’da tüm aktörlerle diyalog kurabilen ve belirli bir nüfuza sahip bölgesel güç imajını olumsuz etkilemiştir. Esad rejiminin kısa sürede devrileceği beklentisi ne dayanan Suriye politikası Türkiye’yi belirli bir safta konumlandırmıştır.13 

  Türkiye, Ortadoğu halklarının reform taleplerini dikkate alan bir tavır benimsemiş olsa da bu yaklaşım bölgesel politikalarda bazı sorunlara yol açmıştır. Rusya ve İran’la farklı yaklaşımların benimsenmesinin yanı sıra ABD ve diğer Batılı müttefiklerle çıkar farklılıklarının artması Türkiye’nin dış politika manevra yeteneğini sınırlamıştır. 

DİPNOTLAR;

9 Rosemary Hollis, “No Friend of Democratization: Europe’s Role in the Genesis of the  ‘Arab Spring’”, International Affairs, Cilt: 88, Sayı: 1, s. 81-94. 

10 Ziya Öniş, “Turkey and the Arab Revolutions: Boundaries of Regional Power Influence in  a Turbulent Middle East”, Mediterranean Politics, Cilt: 19, Sayı: 2, 2014, s. 208. 

11 Ümit Çetin, “Laiklik her dine eşit mesafede”, Hürriyet, 15 Eylül 2011. 

12 Piotr Zalewski, “How Turkey went from ‘Zero Problems’ to Zero Friends”. Foreign Policy, 22 Ağustos 2013, 

 http://foreignpolicy.com/2013/08/22/how-turkey-went-from-zero-problems-to-zero-friends/, (Erişim Tarihi: 12 Ocak 2017). 

13 Birgül Demirtaş, “Turkish-Syrian Relations: From Friend ‘Esad’ to Enemy ‘Esed’”, Middle East Policy, Cilt: 20, Sayı: 1, 2013, s. 111-120. 


ARAP BAHARI SONRASINDA TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL ROLÜ., 

Suriye İç Savaşı ve Türkiye’nin Değişen Güvenlik Gündemi 

ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi

www.ankasam.org


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder