18 Ekim 2020 Pazar

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 13

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 13


Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN, FEVZİ GÖLOĞLLU, YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU,

(101) Bandırma Adalet Gazetesi Sahibi Bahriyeli Ali Sami., 

     Asker kökenli olup mirliva rütbesine kadar yükselmişti. II. Abdülhamid'in saltanatında (1876-1909), Bahriye Nezareti fotoğrafçısı oldu. 

31 Mart Yakasından (1909) sonra Mısır'a kaçıp İTC'nin düşüşüne kadar orada kaldı. Bazı yazarlar Ali Sami'nin Abdülhamid'in gizli polisinden olduğunu 
ileri sürerler.250 Geri dönünce Bandırma'ya yerleşip Adalet gazetesini çıkarmaya ve orada Mustafa Kemal'i itham ve tahkir eden cüretkar yazılar yayınlamaya başladı. Söz gelimi "Anadolu İslamlarına Hitap" adlı bir yazısında "İslama zarar vermekten başka şey düşünmeyen Mustafa Kemal'in Müslüman kanı içmeye devam ettiğini" söylüyordu.251 Tabiatıyla, 150'likler listesine konuldu. Sürgün yeri olarak Yunanistan'ı seçti ve 1937'de hala sağdı. Adı, 1938'de Türkiye'ye dönenler arasında değildi. Kamil Erdeha, Ali Sami'nin Mustafa Kemal'e suikast hazırladığını ama başaramadığını öne sürer.252 Emin Karaca ise onun ailece Rum Ortodoksluğuna geçtiğini iddia eder.253 24 Şubat 1943'te Atina'da ölmüştür. 

(102) Edirne Temim ve Selanik Hakikat Gazetesi Sahibi Neyyir Mustafa., 

1883'te Edime'de doğdu; 1907'de mülkiyeden mezun oldu.Adapazarı da dahil çeşitli yerlerde kaymakamlık yaptı. 1919'da Edirne İstatistik Müdürlüğüne atandı ve aynı yıl Hürriyet ve İtilafa katıldı. Böylece, yılmaz bir Kuvayı Milliye karşıtı olarak, gazetesi Temim'de Ankara aleyhtarı yorumlar yapmaya başladı. Trakya'nın 25 Temmuz ı92o'de Yunanlılarca işgali üzerine, Edirne temsilcisi olarak Yunan Parlamentosuna girdi.254 
1941'e kadar Yunanistan'da kalarak Hakikat gazetesini çıkardı. Yunanistan'da bulunduğu sırada, Bah Trakya Türklerinin örgütlenmesiyle ilgili faaliyetlere katılan Neyyir Mustafa, oğlu Muammer'in Yunan iç savaşında Yunanlı milisler tarafından öldürülmesi üzerine 1941'de Türkiye'ye döndü. Burada, Demokrat Partinin kendisinin peşine düşerek, 1946'daki çok partili sisteme geçişte önerdiği milletvekilliği teklifini reddetti. 
1948'deki ölümüne kadar siyasetten uzak durdu. 

(103) Köylü Gazetesi Sabık Başyazarı Ferit., 

Giritli olan Ferit, Köylü gazetesinin editörüydü. İstiklal Savaşından sonra Türkiye'yi terk ederek Yunanistan'a gitti. Onun 1937'de Atina'da olduğunu ve karısıyla birlikte Ortodoksluğa geçerek, kendisi ve karısı için sırasıyla Mihail Mihalisko ve Marya isimlerini aldığını biliyoruz. 1945'te Yunanistan'da öldü. 

(104) Alemdar Gazetesi Sahibi Refıi Cevat., 

1890 doğumlu olan Refıi Cevat, üst düzey bir Osmanlı devlet görevlisi olan Ali Muhittin Paşa'nın oğluydu. Refıi Cevat (Ulunay) Mekteb-i Sultaniyi (Galatasaray Lisesi) bitirdikten sonra gazeteciliğe başladı. Siyasetle de ilgilenerek Hürriyet ve İtilafa girdi. Bu dönemde Alemdar gazetesini yayınladı. 
İTC'nin yükselişi ve Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından, başka bazı Hürriyet ve İtilaf mensuplarıyla birlikte önce Sinop'a, oradan Çorum'a sürüldü. 
İTC rejimi yıkılıp da liderleri 1918'de imparatorluğu terk edince, Refıi Cevat da İstanbul'a dönerek Ankara hareketine muhalefete başladı. 
İstiklal Savaşının ardından Fransa'ya gitti. Sürgün yıllarını sefalet içinde geçirdi ve aftan sonra derhal Türkiye'ye döndü. Döndükten sonra siyasetten elini eteğini çekip gazetelere apolitik yazılar yazmaya başladı. 4 Kasım 1968'de İstanbul'da öldü. 

(105) Alemdar Gazetesinden Pehlivan Kadri.,
 
Resmi bir eğitimi olmamakla birlikte çeşitli gazetelerde muhabir olarak çalışh. Daha sonra siyasete atılarak Hürriyet ve İtilafa üye oldu. 

1912'de İstanbul çevresine verdiği destekle bilinen Alemdar gazetesinin başına geçti. Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra, 1913'te, çeşitli Hürriyet ve İtilaf mensuplarıyla birlikte, İTC tarafından sürgüne yollandı.2ss 1918'deki Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul'a dönüp Alemdar'da çalışmaya devam etti. 1933'ten önce öldü. 

(106) Ferda Gazetesi Sahibi Fanizade Ali İlmi., 

     1878 doğumlu Ali İlmi, Fanizade ailesinin 15o'likler listesindeki üç oğlundan biriydi.256 Edebiyat eğitimi aldı. 1918-1922 döneminde, Adana'da, Ankara karşıh, Fransa yanlısı Ferda gazetesini yayınladı.257 

     1922'de Adana'dan ayrılıp, o sırada Fransız denetimindeki Antakya'ya gitti. 1938'deki aftan sonra tekrar Adana'ya dönen Ali İlmi, 1964'te İstanbul'da öldü. 

(107) Balıkesir İrşat Gazetesi Sahiplerinden Trabzonlu Ömer Fevzi.,
 
Ömer Fevzi (Eyüboğlu), 1884'te Trabzon'un Sürmene kasabasında doğdu ve hukuk okudu. Osmanlı İmparatorluğu 'nun İtilaf kuvvetlerince işgaline başkaldıran ilk örgütlerden biri olan Trabzon Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti üyesiydi. Daha sonra, Ankara hareketinin biçimlenmesinde katkısı olan Erzurum Kongresine (23 Temmuz 1919) katıldı. Ne var ki Kamil Erdeha onun kendi hırs ve arzuları uğruna, Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresindeki liderliğine karşı çıktığını iddia eder.258 

Ömer Fevzi, 15 Nisan 1925'te Büyük Millet Medisi'ne gönderdiği bir mekrupta, kendisinin Kuvayı Milliyeye bakışını açıkladı. Fevzi, mektupta listeye iki nedenle konulduğunu ileri sürüyordu. ilki, Erzurum Kongresinde alman kararlardan bazılarına katılmamıştı. Ancak bu anlaşmazlıklar, sadece İtilafçıların işgaline ve İstanbul hükümetine karşı güçlü bir direnişin nasıl oluşturulacağı yönünde basit bazı goruş ayrılıklarıydı. İkincisi, düzenli ordu kurulmadan önce İrşad'da, milli harekete katılan bazı çetelerin kanlı icraatlarını mahkum eden iki veya üç makale yayınlamıştı. Ömer Fevzi, bu birkaç makalenin kendisinin vatan haini olduğunu kanıtlamaktan çok uzak olduğun da ısrarlıydı. 259 

Ömer Fevzi'nin ı919'da Trabzon'dan İstanbul'a doğru yola çıktığını biliyoruz. 
Bu tarihten sonra Balıkesir'de yaşadı. Türkiye'yi ne zaman terk edip de Fransa'ya gittiğini bilmiyoruz. Yukarıda sözü edilen mektubu 1925'te Marsilya'dan yazmıştır. Sürgündeki yıllarının çoğunu Paris'te geçirdi ve Rehber-i İnkilab'ı yayınladı. 1938'deki aftan sonra Türkiye'ye döndü ve 1951'de burada öldü. 

(108) Halep Doğru Yol Gazetesi Sahibi Hasan Sadık.,
 
   Hasan Sadık, her ne kadar gazeteciler başlığı altında yer alıyorsa da, listeye Fransız işgalindeki Gaziantep'te polis müdürlüğü ve savcılık yapmasından 
dolayı dahil edilmişti. Halep'teki sürgünü sırasında Ankara'yı eleştiren Doğrn Yol gazetesini çıkardı. 1949'da İstanbul'da öldü. 

(109) Köylü Gazetesi Sahibi ve Yöneticisi İzmirli Refet., 

   Ankara aleyhindeki yayınları nedeniyle listeye alınan son kişiydi. 

Sürgündeki zamanının çoğunu Yunanistan'da geçirdi ve Ankara'dan defalarca af talebinde bulundu. 1938' deki afla birlikte geri döndü. 

150'LİKLER LİSTESİNDEKİ DİĞER ŞAHISLAR..,

Başka bir kategoriye sokulamayan birçok kişi, bu grupta yer almaktadır. 
Bunların çoğu, BMM'deki tartışmalarda başka önemli bir ismin önerilmesi halinde, hükümetin bu gruptan birini liste dışı bırakmayı planlaması 
anlamında ikame edilebilir sayılan isimlerdi. 
Bu, onlardan yönelen tehdidin diğerleri kadar büyük addedilmediği nin bir göstergesidir. 

(110) Tarsuslu Karni/paşazade Selami., 
(111) Tarsuslu Kômilpaşazade Kemal 
(112) Süleymaniyeli Kürt Hakkı 
(113) Mustafa Sabri Hoca oğlu İbrahim Sabri 
(114) Fabrikatör Bursalı Cemil 
(115) İngiliz Casusu Çerkes Ragıp 
(116) Fransız Zabiti olarak görev yapan Haçinli Kazak Hasan 
(117) Çete Reisi Süngülü Çerkes Davut 
(118) Miralay Çerkes Bekir 
(119) Fabrikatör Bursalı Cemil'in Kayınbiraderi Necip., 
(120) Sabık İzmir Umur-u İslamiye Müfettişi Ahmet Hulusi., 
(121) Uşaklı Madanoğlu Mustafa., 

     Bu İsim Listeye, bazı mebusların ısrarıyla ilave edildi. Uşaklı toprak sahibi bir aileden gelen Madanoğlu Mustafa, Yunan işgal kuvvetleri tarafından Eşme kaymakamlığına getirildi. İstiklal Savaşından sonra Ankara hükümetince tutuklanarak hapse atıldı. Daha sonra, 150'likler listesine dahil edildiği için 1924'te sürgüne gönderildi. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinde rol oynayan General Cemal Madanoğlu'nun babasıdır. 

(122) Gönen'in Tuzakçı Köyü'nden Yusuf oğlu Remzi 
(123) Gönen'in Bayramiç Köyü'nden Hacı Kasım Oğlu Zühtü 
(124) Gönen'in Balcı Köyü'nden Kocagözün Osman oğlu Şakir 
(125) Gönen'in Muratlar Köyü'nden Koç Mehmet oğlu Koç Ali 
(126) Gönen'in Ayvacık Köyü'nden Mehmet oğlu Aziz 
(127) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Balcılı Ahmet oğlu Osman 
(128) Susurluk Yıldız Köyü'nden Molla Süleyman oğlu İzzet 
(129) Gönen'in Muratlar Köyü'nden Hüseyin oğlu Kazım 
(130) Gönen'in Balcı Köyü'nden Bekir oğlu Arap Mahmut 
(131) Gönen'in Rüstem Köyü'nden Gardiyan Yusuf 
(132) Gönen'in Balcı Köyü'nden Ömer oğlu Eyüp 
(133) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Ta/ustan oğlu İbrahim Çavuş 
(134) Gönen'in Balcı Köyü'nden Topallı Şerif oğlu İbrahim 
(135) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Topal Ömer oğlu İdris 
(136) Manyas'ın Bolcaağaç Köyü'nden Kurhoğlu İsmail 
(137) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Muhtar Hacıbey oğlu Canpolat 
(138) Marmara'nın Kayapınar Köyü'nden Yusuf oğlu İshak 
(139) Manyas'ın Kızlık Köyü'nden Ali Bey oğlu Sabit 
(140) Gönen'in Balcı Köyü'nden Deli Hasan oğlu Selim 
(141) Gönen'in Çerkes Mahallesi'nden Makineci Mehmet oğlu Osman 
(142) Manyas'ın Değirmenboğazı Köyü'nden Kadir oğlu Kamil 
(143) Gönen'in Keçidere Köyü'nden Hüseyin oğlu Galip 
(144) Manyas'ın Hacıyakup Köyü'nden Çerkes Sait oğlu Salih 
(145) Manyas'ın Hacıyakup Köyü'nden Maktul Şevket'in biraderi İsmail 
(146) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Abdullah oğlu Deli Kasım 
(147) Gönen'in Çerkes Mahallesi'nden Hasan Onbaşı oğlu Kemal 
(148) Manyas'ın Değirmenboğazı Köyü'nden Kadir oğlu Kamil'in biraderi Kazım Efe., 
(149) Gönen'in Kızlık Köyü'nden Yallaçoğlu Kemal., 
(150) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Tuğoğlu Mehmet., 


Bu İsimlerin birçoğu, Hilafet Ordusunun faal olduğu ve Çerkeslerin de bol bulunduğu yöredendi. Madanoğlu Mustafa da bu gruba dahil edilmişti ama öteki kaymakamların yer aldığı kısımda da sayılabilirdi (İkinci Bölüm, II.e.). Bu kısım, hakkında hemen hemen hiç bilgi bulunmayan, en kıyıda köşede kalmış isimleri kapsıyor gibi gözükmektedir. 

SONUÇ 

"Ankara'ya muhalefeti" yansıtan bu bölüm, erken cumhuriyet tarihindeki tek bir olay, 150'likler vakası üzerine odaklanır ve kendi halklarına ihanet etmekle damgalanan bu insanların kim olduklarını inceler. Olay, yüzlerce yıllık hilafet merkezi Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp, yerine yeni laik bir devletin kurulduğu I. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki ilk iktidar mücadelesinin mahiyetini ortaya koyması bakımından önemlidir. 

Bu bölümde ulaşılan sonuçlar, ana hatlarıyla şöyle özetlenebilir: 

Bu çalışmada varılan sonuç, her şeyden önce, her ne kadar bazıları gerçekten Ankara hareketine muhalif olsalar da, listedekilerin hiçbirinin milliyetçilerin otoritesine meydan okuyacak derecede anlamlı bir siyasi veya askeri güce sahip olmadığıdır. Hatta kimileri Ankara ile temas kurup sürgünde Ankara namına casusluk bile yapmıştır. Bu önemli bir bulgudur, çünkü grup üyelerinin seçimindeki temel zihniyet, onların yeni rejime potansiyel bir tehdit yöneltmeleriydi. Sürgün yıllarındaki Türk istihbarat raporları, 150'liliklerden birçoğunun sürgünde iki yakasını bir araya getirmekte zorlandığını ve milli hükümeti devirecek anlamlı herhangi bir potansiyele sahip olmadığını açıkça ortaya koyar. 

Daha da önemlisi, Ankara'nın, onlardan bazılarının herhangi bir tehdit yöneltebilecek kapasitede olmadığının farkında olmasıdır. O halde, bu insanlar niye seçildi? 
Ankara hükümetinin böyle bir liste yapmadaki en önemli amacının, emsal olması ve kötü niyet sahiplerini yeni rejim aleyhine muhalif faaliyetlerde bulunmaktan vazgeçirmesi olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Listede kimin olacağı hususu, böyle bir listenin hakikaten var olduğu gerçeğinin yanında ancak ikincil önemde kalıyordu. 

Bu da bizi ikinci hususa getirir: yani, listedekilerin nasıl seçildiğine. Çalışmada, listenin keyfi olduğu ve 150 sayısının tesadüfen seçildiği sonucuna varılmışhr. Şüphe yok ki, Ankara hareketinin muhalifleri 150 kişiden çok daha kalabalıktı. 
Bu sayı, İtilaf müzakerecilerinden Ankara'ya protestolar yükselmesine engel olurken, yeni rejimin muhaliflerinin dikkatini çekmeye yetecek bir miktar gibi gelmiş olsa gerek. Ankara için Lozan Antlaşmasının yan ürünlerinden biri de, Ankara'nın İstanbul üzerindeki otoritesinin İtilaf kuvvetlerince tanınması ve onanmasıydı. 150 kişinin seçilmesi, bu bağlamda sembolik olarak, İtilaf kuvvetlerinin Ankara karşısında İstanbul çevresini himaye edemediğini gösterdi. 
150 İsim On altı  Alt kısım halinde tasnif edildi. Ne var ki, listenin tek tutarlı ve tarafsız kısmı, Sevr Antlaşmasını imzalayan delegelerin bulunduğu kısımdı.260 

   Diğer kategorilerdeki birçok isim alelacele seçildi. Kuşkusuz listedeki pek çok ismin, antlaşmalar arası dönemde (1918-1923) Ankara'ya dostane duygular beslemediği de muhakkaktı. Ancak, Kemalist rejime karşı olan ve onu alt etmek isteyen başka birçok kişi için de bir gerekçe bulunabilirdi. 

Söz gelimi, Kamuran ve Celadet Bedirhan ile Seyyid Abdülkadir gibi bazı Kürt milliyetçisi liderler listede yoktu. 261 

   Oysa kimi kıyıda köşede kalmış Çerkes Milliyetçileri listedeydi. Bu Ankara'nın Çerkeş milliyetçiliğini Kürt milliyetçiliğinden daha büyük bir potansiyel tehdit olarak değerlendirdiği anlamına mı gelir? 

Tam olarak bilmiyoruz; ancak etnisite listenin hazırlanmasında büyük bir rol oynamamış gibi görünüyor. Bir kere, Kürtler sayıca daha fazla ve yeni rejimin milliyetçi tabiatı için potansiyel olarak daha tehlikeli idiler. Listede büyük bir Çerkeş grubunun bulunmasının nedeni, Çerkeş lerin geleneksel olarak Osmanlı Sarayına daha yakın olmaları ve Ankara çevresinin onların yabancı güçlerle ittifak yapma potansiyelinden daha tedirgin olması olabilir. 

Bir diğer önemli sonuç, bu insanların yaftalanması ila ilgiliydi. Listedekileri, kelimenin anlamı gereği, vatan haini olarak damgalamak pek doğru değil, çünkü ihanet edecekleri rejimin o zamana kadar bir parçası değillerdi. Onlar daha basmakalıp bir reçeteye, yani 1.Dünya Savaşının kaybedildiği kesinleştikten sonra, galiplerle işbirliği yaparak imparatorluğu koruma reçetesine sarıldılar. 
Bu insanların milli harekete muhaliflikleri, İtilaf Kuvvetlerinin işgaline taraftar olmaları demek değildir. Aslında onların gözünde Milliyetçiler Osmanlı İmparatorluğu'na ihanet edenlerdi. Bu yüzden, tarafsız bir gözle bakılınca bu insanlara "vatan haini" yerine, doğmakta olan "rejimin muhalifleri" demek daha doğru bir terminoloji olabilir. 

Bu gruptaki birçok insan, milliyetçilerin büyük devletleri yenilgiye uğratma olasılığını büyük bir şüpheyle karşılıyordu. Refik Halit (Karay) gibi kimileri, 
milliyetçi başarının bir ütopya olmadığını anladığı anda saf değiştirdi. 

150'liklerin nasıl bir arka plana sahip oldukları incelendiğinde, onların seçiminde ve kovuşturulmasında, daha önceden var olan siyasi ve bir dereceye kadar şahsi rekabetin de rol oynadığı fark edilir. Modern Türkiye'nin ortaya çıkışı konusuna aşina olan okurlar, yeni rejimin başarısında İTC'nin oynadığı rolü rahatlıkla kabul ederler. 
    Mustafa Kemal ve diğer önde gelen liderler de dahil Ankara çevresindeki birçok kişinin, İTC'yle geçmişte yakınlığı vardı. 

Bu nedenle, birçok 150'liğin, İTC'nin Osmanlı siyaset sahnesindeki baş rakibi olan Hürriyet ve İtilaf siyasi platformuna mensup olması şaşırtıcı değildir. Örneğin, listedeki birçok paşanın 1.Dünya Savaşından önce İTC hükümeti tarafından istifa ettirilerek bir köşeye çekilmeleri sağlanmıştı. Dolayısıyla onlar İTC'ye zaten diş biliyorlardı. 
    150'likler arasındaki birçok sivil üye de, 1913 darbesinden sonra İTC tarafından sürgüne gönderildiği için benzer kızgınlıklara sahipti. Osmanlı Devleti'nin bu eski memurları, İTC politikaları yüzünden devletteki saygın görevlerini kaybetmişlerdi. 1. Dünya Savaşının ardından İTC iktidardan inince, Osmanlı idare ve bürokrasi sindeki mevkileri yeniden dolduran bu sürgün Hürriyet ve İtilaf mensuplarının, İTC'yle birlikte anılanlara husumet beslemesi kaçınılmazdı. 150'liklerin geldikleri zeminin araştırılması, bunların birçoğunun, doğmakta olan milli hareketi "örtük İTC" olarak değerlendirdiğini açıkça ortaya koyar. 
Hükümette yer alanlar, Anadolu hareketinin, Hürriyet ve İtilaf hükümetini devirmek üzere İTC tarafından tasarlanmış bir hareket olduğuna kani idiler. 
Bu yüzden, onlar için Ankara'ya karşı çıkmak adeta bir refleksti. Bunlar, Ankara çevresinin eklektik bir insan grubundan meydana geldiğinden ve Ankara'daki liderliğin, özellikle de Mustafa Kemal'in kendini İTC'nin potansiyel tehdidi altında hissettiğinden habersizdiler. Nitekim Mustafa Kemal, Dördüncü Bölümde de gösterileceği gibi, Ankara'daki en yakın yoldaşlarını (Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Rauf) dahi susturmakta ve artık kapanmış İTC'deki olası rakiplerini (Kara Kemal, Cavit gibi) bile ortadan kaldırmakta tereddüt etmeyecekti. 

Ayrıca milliyetçilerin, İstanbul çevresine hakim olan, Ankara'yı İTC'nin parçası olarak algılama haleti ruhiyesinin kesinlikle farkında olduklarına da işaret etmemiz gerekir. Bu husus, 4 Eylül 1919'daki Sivas Kongresinin ilk oturumunda tartışıldı. Kongre katılımcılarından biri olan İsmail Fazıl Paşa, "milli harekete muhalif olanlar bizi İTC'nin parçasıymışız gibi tasvir ediyor; böyle bir ithamın bize hem ulusal hem de uluslararası olarak zarar vereceğini inkar edemeyiz. Bu yüzden, kongre üyelerinin namusları ve Allah'ın adı üzerine ... İTC'nin yeniden ihya edilmesi için 
çalışmayacaklarına dair yemin etmelerini teklif ediyorum," diyordu.262 

    Ne ilginçtir ki, müzakerelerde, metinde İTC adının muhafaza edilip edilmemesi üzerine ateşli tartışmalar yaşandı. Karar oybirliğiyle çıkmadı; yine de çoğunluk, kongrenin bazı üyeleri arasında belli bir İTC sadakatinin var olduğuna işaret edeceği gerekçesiyle yemin metninde İTC adının telaffuz edilmemesini istedi. 263 

150'likler meselesi, yeni yönetime olan siyasi muhalefetin susturulması sürecindeki ilk aşamayı temsil eder. 
Bu aşama, Ankara hükümetinin meşruiyetine yönelen tehdidin başarıyla bertaraf edilmesi aşamasıdır ve Ankara hükümetinin meşruiyetine karşı herhangi bir muhalefetin dile getirilmesinin önlenmesinde, başrolü oynamıştır. Ne var ki Ankara'ya muhalefet susturulurken, bu kez Ankara'da bir muhalefet boy vermiştir. 
Ankara çevresinin kendi içindeki iktidar mücadelesi ve 150'liklerden olmayan gazetecilerin oluşturduğu entelektüel tehditle birlikte BMM'deki siyasi 
tehdidin de bertaraf edilmesi, bir sonraki bölümde incelenecektir. 

DİPNOTLAR;

250 Roland Belgrave ve Stefano Taglia'nın kitap eleştirisi, "Through Ottoman Eyes" Cornucopia 36, bkz. 
       http:J1www.cornucopia.net/aboutdrs.htm1.erişim 9 Ocak 2009. 
251 Adalet, 20 Mart 1922. Makalenin tamamı çevriyazımla Karaca'da yayınlandı, 125-28; bu makale Mustafa Kemal'e kişisel saldırılarla doludur. 
252 Erdeha, 177. 
253 Karaca, 128. bu iddiaları kanıtlayamaz. 
254 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 030.18.01-26/21 Hikmet Öksüz'de zikredildiği şekliyle, Batı Trakya Türkleri, (Çorum: Karam, 2006), 180. 
255 Bir ITC üyesi olan Muhittin Birgen, komşusunu öldürmekten önceden hapsedildiğini ve 1908'de ikinci meşrutiyetin ilanındaki af sayesinde salıverildiğini öne sürer. Birgen, ayrıntıya girmeden, Kadri'nin kendi çevresindeki ilk İTC muhalifi olduğunu anlatır; Bkz. İttihat ve Terakki'de On Sene: İttihat ve Terakki Neydi? Cilt 1 (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006), 516. 
256 Diğer ikisi Fanizade Zeynelabidin (listede 37. sırada) ve Fanizade Mesut (listede 27. sırada) idi. Bu aile, Ankara hükümetinden İstiklal Madalyası almış Dr. Baki Bilgili gibi bir mensup da yetiştirmişti. 
257 İsmail Tevfik (Okday), Adana Vilayeti Matbuatı (Ankara: Hariciye Vekaleti Matbaası, 1932), 24. 
258 Erdeha, 207. 
259 Mektubun tamamı, Sedat Bingöl tarafından Toplumsal Tarih'te "Ömer Fevzi Bey'in Müdafaanamesi  ve Mesut Fani'nin Hoybun'a İlişkin Bilgileri: iki 15o'lik Üzerine Notlar ve Belgeler" başlıgıyla  yayınlandı, 62 (Şubat, 1999): 41-48. 
260 Bunun nesnelliği dahi tartışılabilir, çünkü 1918'deki Mondros Mütarekesi gibi, vatan hainliği olarak telakki edilebilecek, daha önceki uluslararası anlaşmalar vardı. Onu, milli hareketin liderlerinden biri  olan Rauf Orbay imzalamıştı. 
261 Bu şahsiyetler ve onların siyasi faaliyetlerine ilişkin daha fazla bilgi için, Bkz. Hakan Özoğlu,  Kurdish Notables and the Ottoman State (Albany: SUNY Press, 2004). 
262 Uluğ iğdemir (yay. haz.), Sivas Kongresi Tutanakları (Ankara: TIK, 1986), 2-3. 
263 5 Eylül 1919'dki ikinci ohırum; age., 17-23



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder