13 Temmuz 2017 Perşembe

SORULAR & CEVAPLAR ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 11




SORULAR & CEVAPLAR  ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 11


70. Hukuk davalarında, idari ve askeri yargıda karar düzeltme yoluna gidilmemişse 30 günlük başvuru süresi hangi tarihten itibaren başlar? 

Kural olarak hukuk yargılamalarında, idari ve askeri idari yargıda temyiz incelemesinden geçen ve onanan karar ile birlikte olağan başvuru yollarının tüketilmiş olduğu kabul edilmektedir. Diğer bir ifadeyle Anayasa Mahkemesi, olağan başvuru yolu olan karar düzeltme yasa yolunun, hukuk, idari ve askeri idari yargıda tüketilmesinin zorunlu olmadığını belirtmektedir. Bu aşamadan sonra başvurucu, ayrıca karar düzeltme yoluna başvurmaksızın bireysel başvuru yapabilecektir. 
Böylece temyiz incelemesi neticesinde oluşan nihai kararın başvurucuya tebliği, tefhimi ya da başvurucu tarafından öğrenilmesi ile birlikte bireysel başvuru 
için geçerli olan 30 günlük süre de işlemeye başlar. 

Mahkeme kararlarında bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak İçtüzük’ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “başvuru yollarının 
tüketildiği tarihten” ibaresinin ihlale neden olduğu ileri sürülen nihai kararın öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerektiği vurgulanmaktadır. 
Ayrıca, karar düzeltme yolu açık olan bir hükme yönelik olarak, etkili görmedikleri için bu yola gitmeyen başvurucuların, temyiz onama kararını öğrendikleri tarihte ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrenmiş olduklarının ve karar düzeltme yolunu kullanmayarak, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmayı tercih etmişlerse, bu andan itibaren 30 günlük başvuru süresine ilişkin süreye riayet etmelerinin beklendiği ifade edilmektedir (B. No: 2013/1936, 18/9/2013). 
Her ne kadar derece mahkemelerinin kararları, karar düzeltme süresi sonunda kesinleşmekte ise de başvurucular bu yola gitmediklerinde, temyiz onama kararı ile ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrendiklerine göre, bu tarihten itibaren 30 gün içinde başvuruda bulunmaları gerekir. 
Başka bir ifadeyle başvurucuların etkili olarak görmedikleri için kullanmadıkları karar düzeltme yolu için tanınmış olan yasal süreyi (kural olarak on beş gündür), bireysel başvuru için tanınmış 30 günlük süreye ilâve etmeleri mümkün değildir (Benzer yönde B. No: 2013/1582, 7/11/2013). 

İçtüzük’ün 30 günlük başvuru süresinin başlangıcına dair temel prensibi ortaya koyan 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “buna ilişkin kararın 
kesinleştiği” ibaresi farklı yorumlara neden olduğu için 5/3/2014 tarihli ve 28932 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İçtüzük değişikliği ile 
metinden çıkarılmıştır. 
Şunu hemen vurgulamalıyız ki anılan İçtüzük değişikliği öncesinde de Mahkeme, İçtüzük’ün “başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği 
tarihten” şeklindeki ibaresini başvuruda bulunmadan önce başvuru yollarının tamamının tüketilmesi anlamında değerlendirmiştir. Bununla birlikte baş vurucular, etkili olarak değerlendirmedikleri için temyiz yoluna başvurma mışlarsa, derece mahkemelerince verilen ve Anayasa Mahkemesi önüne nihai karar iddiasıyla taşınan kararın öğrenilmesinden itibaren 30 gün içinde başvuru yapmalıdırlar (B. No: 2013/7521, 4/12/2013). 

71. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz, yargılamanın yenilenmesi, yazılı emir başvuru yollarına gidilmesinin 30 günlük başvuru süresi üzerinde etkisi var 
mıdır? 

Bireysel başvuru yoluna, olağan başvuru yollarını tüketen kararın tebliğ, tefhim ya da öğrenilmesin ardından müracaat edilmeyip ayrıca olağanüstü başvuru 
yollarına da müracaat edilerek bu merciin kararının öğrenilmesinden sonra gidilmesi halinde, bu arada yüksek ihtimalle olağan başvuru yollarının 
tüketilmesinden itibaren 30 günlük başvuru süresi de geçirilmiş olacağından başvuru süre aşımı gerekçesiyle reddedilecektir. Bu nitelikteki başvurularda 
Anayasa Mahkemesinin incelemesi başvurunun esasına ilişkin olmayıp yalnızca süre yönünden şekli bir denetimle sınırlı kalmaktadır. 

Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin içtihadı çeşitli kararlarında ortaya konulmuştur: 

a. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz başvurusu: 
Ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolu temyiz aşaması olup, temyiz incelemesinden geçen kararlara karşı itiraz yolu ise 5271 sayılı 
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmıştır. O halde başvurucunun itiraz yoluna gidilmesi istemi, sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir talepten ibarettir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi bu çerçeve de yapılan başvuruları bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul etmemiş ve bu yola gidilmesinin bireysel başvuru süresi 
üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını belirtmiştir (B. No: 2013/2001, 16/5/2013). 

Bu bağlamda yapılan bir başvuruda Anayasa Mahkemesi, başvuru yollarının Yargıtay ilgili dairesince ilk derece ceza mahkemesinin kararını onaması ile birlikte tüketildiğini vurgulamıştır (B. No: 2013/1267, 13/6/2013). Kararda dosya kapsamından ilgili ceza dairesinin kararının başvurucuya tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte, başvurucunun en geç Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz istemiyle başvuru yaptığı tarihte nihai karardan haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda söz konusu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun bu tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerekirken bu tarihin geçirilmiş olması nedeniyle başvuruda süre aşımının bulunduğu sonucuna varılmıştır (B. No: 2013/2001, 16/5/2013). 

b. Kanun yararına bozma Ceza muhakemesi hukukunda 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya 
temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtayca bozulmasını isteme hakkı yalnızca Adalet Bakanlığının takdirine bırakılmıştır. Dolayısıyla 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazında olduğu gibi başvurucunun kanun yararına bozma yoluna gidilmesi istemi, sadece Adalet Bakanlığının takdirini 
harekete geçirmeye yönelik bir talep olarak değerlendirilmelidir Bu kapsamda yapılan başvurular bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmediğinden, bu yola gidilmesinin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. 
Anayasa Mahkemesi bir kararında somut olayda başvuru yolunun ilk derece ağır ceza mahkemesinin başvurucunun itirazını reddetmesi ile tüketilmiş olduğunu 
ve ret kararının da başvurucuya tebliğ edildiğini tespit etmiştir. Dolayısıyla Mahkeme başvuru yolunun, ağır ceza mahkemesinin itirazın reddine dair nihai kararı ile tüketildiğini ve başvuru süresinin de bu kararın tebliği tarihinden başlatılması gerektiğini ifade etmiştir. 
Mahkemeye göre başvurucunun bu ara dönemde 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı kanun 
yararına bozma yoluna müracaat etmesi bu süreyi durdurmadığı gibi tüketilmesi gereken bir kanun yolu olmadığı için başvuru süresinin başlangıç tarihini 
de değiştirmemektedir (B. No: 2013/1751, 13/6/2013). 

c. Yargılamanın yenilenmesi Bilindiği üzere, 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi incelemesi klasik anlamda bir 
ceza yargılaması olmayıp, yargılamanın yenilenmesi şartları çerçevesinde, yargılamaya ilişkin bazı ağır hata veya eksiklikler nedeniyle maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha önce kesin bir hükümle sonuçlandırılmış uyuşmazlığın yeniden yargılanması anlamına gelen olağanüstü bir kanun yoludur. 
Başvurucunun daha önce başvuru yolları tüketilerek kesinleşmiş olan bir karar aleyhine yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi nedeniyle yaptığı başvuruda, 
Anayasa Mahkemesi asıl yargılamaya dair ihlal iddialarını süre aşımı nedeniyle inceleme konusu yapmamaktadır. Örneğin Mahkeme, başvurucunun yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedildiği bir başvuruda asıl davaya dönük olarak ileri sürülen mülkiyet hakkı ihlali iddiasını kabul edilemez bulmuş ve incelememiştir (B. No: 2013/4413, 21/11/2013). 

Yargılamanın yenilenmesi talebinin reddinin ardından 30 günlük süre içinde yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesi asıl davadan bağımsız olarak yargılamanın yenilenmesi konusundaki sürece yönelik şikâyetleri değerlendirme konusu etmiştir. Bu gibi durumlarda başvurucunun yargılamanın yenilenmesi incelemesi sonucunda verilen karara yönelik adil yargılanma hakkının unsurları çerçevesinde yapılan şikâyetleri (gerekçeli karar hakkı vb.), asıl yargılamadan bağımsız olarak ele alınmakta ve bu açıdan bir hak ihlalinin olup olmadığı incelenmektedir. Örneğin Mahkeme bir kararında başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin duruşma açılmaksızın incelendiği ve karar verildiği, itiraz merciinin hiçbir gerekçe göstermeksizin itirazı reddettiği iddialarını incelemiştir 
(B. No: 2013/723, 21/11/2013). 

Anayasa Mahkemesi yargılamanın yenilenmesi talebinin derece mahkemelerince değerlendirildiği aşamanın, uyuşmazlığın esasına ilişkin olmayıp, yargılamanın 
yenilenmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi ile sınırlı olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle bu yargılamanın yenilenmesine ilişkin anayasal hak ihlali iddialarının incelenmesinin salt bu aşama ile sınırlı olarak yapılması gerektiği ifade edilmiştir. (B. No: 2013/723, 21/11/2013). 

Bu açıdan Anayasa Mahkemesi, yargılanmanın yenilenmesi kurumunu Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında değerlendiren AİHM içtihatlarından ayrı olarak ele almaktadır. Mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ilişkin yapılan bireysel başvuruları, Anayasa’nın 36. maddesinin kapsamını bağımsız biçimde belirleme yetkisine sahip olduğunu vurgulayarak AİHM’in içtihadından ayrışan bir yaklaşımla değerlendirmekte ve sınırlı da olsa incelemektedir (B. No: 2013/723, 21/11/2013).

Öte yandan yargılanmanın yenilenmesi talebinin mahkemesince yerinde görülerek kesin hükme konu olan uyuşmazlığın yeniden ele alındığı, başka bir anlatımla kesinleşen hükmün tartışmaya açıldığı durumlarda, bu hükmün bireysel başvuru yoluyla denetlenmesi mümkün hale gelebilecektir. 
Anayasa Mahkemesi bu çerçevede yapılan bir başvuruda, daha önce kesin bir hükümle sonuçlandırılmış uyuşmazlığı yargılanmanın yenilenmesi çerçevesinde 
tartışılmaya açılan kısmıyla sınırlı olarak inceleyebilecektir. 

72. Başvuru yapıldığında başvuru yolları henüz tüketilmemiş olmakla birlikte Mahkeme önünde derdest iken başvuru yolları tüketilmişse nasıl karar verilmektedir? 
Başvurucunun davası derece mahkemeleri önünde derdestken, henüz başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bir başvuru yaptığında ilke olarak başvuru 
yollarının tüketilmemiş olmasına dayanılarak kabul edilemezlik kararı verilmektedir. Ancak başvurucu Anayasa Mahkemesine başvurduktan sonra henüz Mahkemece başvurusu konusunda bir kabul edilemezlik hükmü kurulmadan başvuru yollarını tüketirse bu durumda ne yapılması gerektiği hususunun da açıklığa kavuşturulması gerekir. 

Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin itiraza tâbi kararları hakkında başvurucuların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmadan önce 
taleplerini itiraz mercileri önünde dile getirerek başvuru yollarını tüketmeleri gerektiğinin altını çizmiştir. Bu konunun tartışıldığı bir kararda Mahkeme, bireysel başvurunun yapıldığı tarihte açık olan ve etkisizliği de ileri sürülmeyen itiraz yolunun tüketilmemiş olduğunu tespit ettikten sonra, başvurunun henüz karara bağlanmadığı bir aşamada bu yolun tüketilmiş olmasının usule dair söz konusu eksikliği ortadan kaldırmayacağına karar vermiştir. Mahkemeye göre, 
başvurucunun bireysel başvurusunu yaptıktan sonra ya da başvuruyla birlikte itiraz yoluna müracaat etmesi ve Mahkemenin başvuru hakkında henüz nihai bir 
karar vermeden önce itiraz yolunun neticelenmesi ve bu durumdan Anayasa Mahkemesinin haberdar edilmiş olması başvuru yapıldığı anda başvuru yollarının tüketilmediği gerçekliğini değiştirmeyecektir (B. No: 2012/254, 6/2/2014).

Öte yandan karar düzeltme başvuru yolunun hususiyeti nedeniyle Anayasa Mahkemesi bu konuda farklı bir yöntem benimsemiştir. Mahkemeye göre, 
başvurucunun yüksek mahkemelerin onama kararları sonrasında, onama kararına karşı karar düzeltme yolu açık olsa dahi, bireysel başvuru yapabilmesi mümkün olduğundan başvurucunun hem bireysel başvuru yaptığı hem de karar düzeltme başvurusunda bulunduğu hallerde eğer Anayasa Mahkemesi kabul edilemezlik kararını vermeden önce karar düzeltme neticelenir ve Mahkemeye iletilirse bireysel başvurunun başvuru yollarının tamamının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez bulunması söz konusu olmayacaktır (B. No: 2013/841, 23/1/2014). 

73. Başvurucu mazereti nedeniyle belirtilen sürede başvurusunu yapamamışsa, bunun telafisi mümkün müdür? 

Başvurucular başvuru sürelerine uymak zorundadırlar. Bununla beraber başvuru süresinin mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazeret nedeniyle 
kaçırılması hâlinde, mazeretin kalktığı tarihten itibaren en geç 15 (onbeş) gün içinde başvuru formu ve eklerinin yanı sıra mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvuru yapılabilir. 

Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemenin, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her 
başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak değerlendirmesi gerekir (B. No: 2013/6325, 15/4/2014). Bu gibi istisnai durumlarda Anayasa Mahkemesi öncelikle başvurucunun ileri sürdüğü mazereti ve sunduğu belgeleri inceleyerek mazereti kabul veya reddeder. 

Ancak bu değerlendirmenin ardından başvuru hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönlerinden bir inceleme yapılabilir. Bununla beraber başvurunun niteliğine 
uygun düştüğü takdirde mazeret ve kabul edilebilirliğe ilişkin tek bir taslak hazırlanıp bu iki husus birlikte de karara bağlanabilir.
Öte yandan başvurucunun ya da vekilinin başvuru süresi içinde başka bir şehirde ya da yurt dışında bulunması geçerli bir mazaret olarak görülmemektedir. 
Nitekim Mahkeme bir kararında, başvurucunun nihai yargı kararının avukatına tebliğ edildiği ve bu tarihlerde işverenine ait yapılması gereken işler için başka 
şehirdeki işyerinde görevli olarak bulunduğu için nihai karardan haberdar olamadığından durumun geçerli mazeret olarak değerlendirilmesi talebini haklı 
görmemiştir. Bilindiği üzere 7201 sayılı Kanun’un 11. maddesinde yer alan kural uyarınca vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır ve tebliğ 
edilen evrakın içeriğine göre bir kanun yoluna başvurulması söz konusu ise kanunda öngörülen süreler bu tarih itibarıyla işlemeye başlar. Mahkeme, bu nedenle başvurucunun anılan tarihler arasında başka şehirde bulunmasının bireysel başvuru yapmasını engeller nitelikte bir husus olmadığı ve haklı mazeret olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir (B.No: 2012/1075, 12/2/2013). 

VII. BİREYSEL BAŞVURULARIN YAPILMASI 

74. Bireysel başvuru nasıl yapılır? 

Başvurunun Anayasa Mahkemesine mutlaka şahsen mi yapılması gerekir? Bireysel başvuru, Kanun’da ve İçtüzük’te belirtilen şartlara uygun biçimde İçtüzük ekindeki ve Mahkemenin internet sitesinde yayımlanan başvuru formu kullanılarak Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılabileceği gibi diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla da yapılabilir. Ayrıca başvurucunun mutlaka başvurusu hakkında karar veren derece mahkemeleri vasıtasıyla başvurusunu yapmak gibi bir yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Herhangi bir mahkemeden başvurusunu yapabilmesi mümkündür. 

Başvuru yapılmasına ilişkin Kanun ve İçtüzük’te benimsenen bu yöntemin bu güne kadarki uygulamasından başvurucular açısından Mahkemeye erişimde önemli bir soruna neden olmadığı gözlemlenmektedir. Bu konunun değerlendirildiği bir davada AİHM, başvurucuların ulusal mahkemelerin tamamı aracılığıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilmeleri nedeniyle başvuru yapmak için doğrudan Mahkemeye gelmelerine gerek bulunmadığını vurgulamış, başvuruda izlenen yöntemin karmaşık olmadığını da ifade etmiştir. (Hasan Uzun/Türkiye, B. No: 10755/2013, 30/4/2013). 
2013 yılı başvurularına göre hazırlanan istatistiklere bakıldığında bu dönemde yapılan başvuruların yaklaşık %75’inin mahkemeler kanalıyla, yaklaşık %25’inin 
de doğrudan Anayasa Mahkemesine yapıldığı, konsolosluklar vasıtasıyla da başvuruların ulaştığı ancak bunların oranının %1’in altında kaldığı görülmekte dir. 

75. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler başvurularını nasıl yapabilirler? 

İnsan haklarının korunması açısından oldukça hassas bir kategori oluşturan cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin bireysel başvuru konusunda 
bilgilendirilmeleri amacıyla başvuru formu, kılavuzu ve bilgilendirmeye yarayan dokümanlar ceza ve infaz kurumlarına iletilmiş ve onların bu bilgi ve belgelere 
ulaşmalarına imkân sağlanmıştır. 

Bilindiği üzere İçtüzük’te başvurunun yapılabileceğiyerler Anayasa Mahkemesi dışında yalnızca mahkemeler ve yurt dışı temsilcilikler olarak belirtilmiştir. 
Ne var ki, ceza ve infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlü bulunan kişiler bakımından bu kuralın uygulanmasının ortaya çıkartabileceği sakıncaların giderilmesi amacıyla, bu kişilere ceza ve infaz kurumları vasıtasıyla da başvuru imkânı tanınmıştır. 

Özellikle avukat aracılığıyla başvuru yapma imkânı bulunmayan bu nitelikteki başvurucular, usulünce hazırlanmış olan başvuru form ve eklerini tutuldukları 
ceza ve infaz kurumu idaresine teslim edebilirler. Ceza ve infaz kurumu idaresince teslim alınan söz konusu başvuru evrakı ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı 
vasıtasıyla Anayasa Mahkemesine ulaştırılmaktadır. 

76. Başvuru formunun teslim edildiği mahkeme(ler)de ya da yurt dışı temsilcilik(ler)de ne gibi işlemler yapılmaktadır? 

Mahkemeler ya da yurt dışı temsilciliklerine teslim edilen başvuru formu ve ekleri gerekli kayıt işlemleri yapıldıktan sonra elektronik ve fiziki ortamda Anayasa Mahkemesine ulaştırılır. Başvuru evrakının teslim edildiği merciler, yalnızca başvuru formunun teslim alınması, kaydı ve Anayasa Mahkemesine ulaştırılmasından sorumludurlar. Bu mercilerin başvuru evrakı ve eklerinde herhangi bir inceleme yetki ya da sorumluluğu bulunmamaktadır. 

Dolayısıyla başvurunun usulüne uygun olarak yapılmasındaki sorumluluk tamamıyla başvurucunun üzerinde olup, bu mercilerin evrakın Anayasa Mahkemesine usulünce ulaştırılması dışında yükümlülüklerinin bulunmadığı bilinmelidir. Başvurunun yapıldığı mercide dava ve diğer yargılama işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirilmekteyse UYAP kullanılarak form ve ekindeki veriler kaydedilir ve saklanır. 

77. Bireysel başvurunun posta yoluyla yapılması mümkün müdür? 

Bireysel başvurular Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemeler ya da yurtdışı temsilciliklere bizzat başvuru formunun ve eklerinin teslimi yoluyla yapılabilir. 
Mektup, telgraf ya da elektronik iletişim araçları kullanılarak başvuru yapılmasına imkân tanınmamıştır. 
Ancak gelecekte Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun bu yöntemlerle ya da elektronik ortamda güvenli elektronik imza kullanılarak, başvuru yapılabilmesine ilişkin karar alabilme imkânı bulunmaktadır. Şu an için posta yoluyla başvuru yapılabilmesi mümkün değildir ve bu şekilde yapılan başvurular usulüne uygun olmadığından reddedilmektedir. 

Nitekim Anayasa Mahkemesi, posta yoluyla yapıldığı ve dolayısıyla başvuru usulü izlenmediğini tespit ettiği altı yüze yakın başvuruyu işleme koymamıştır. 
2013 yılı istatistikleri dikkate alındığında bir yıl içinde toplam başvuru sayısının yaklaşık on bin olduğu dikkate alınırsa posta yoluyla yapılan başvuruların 
%6 civarında bulunduğu ve çok da düşük olmayan bir oranı oluşturduğu söylenebilir. 

78. Başvuruların yapılmasında en fazla karşılaşılan eksiklikler nelerdir? 

Başvurucuların hak kaybına da yol açan formun doldurulmasındaki eksiklikler önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru formunun doldurulmasına ilişkin bir başvuru kılavuzu hazırlanmış ve bu kılavuz Mahkemenin internet sitesinde yayımlandığı gibi başvurucuların kolayca ulaşabilecekleri mekânlarda erişimlerine sunulmuştur. (adliyeler ve ceza ve infaz kurumları vb.). Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 59. maddesi uyarınca bireysel başvurular, kural olarak başvuru formu kullanılarak yapılmalı ve başvuru formunda yer alan tüm alanlar eksiksiz bir şekilde usulüne uygun olarak doldurulmalıdır. Buna rağmen bazı başvurucuların başvuru için bu formu kullanmadıkları, bazılarının başvuru formundaki ilgili alanlara çok kısa açıklamalar yazıp iddia ve talepleri için ayrı dilekçeler sundukları, diğer bir kısmının ise başvuru formunda istenen bilgilerle bağlantısız olan ve çoğu zamanda değerlendirmede dikkate alınmayacak hususlara yer verdikleri görülmektedir. 

Oysa başvuruculardan başvuru formunda, şikâyetlerinive taleplerini kendilerine formda sunulan başlıklar çerçevesinde özlü bilgilerle ortaya koymaları 
beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi başvurucunun temel hak ihlali konusundaki nitelendirmesiyle bağlı olmamakla birlikte başvurucununbaşvuru formunda şikâyet ve taleplerini usulünce formüleedememesi, eksik ya da hatalı bilgi ve belge sunmasının hakkayıplarına neden olabileceği unutulmamalıdır.

Öte yandan, derece mahkemelerinin kararlarının ya dabilirkişi raporlarının gerekçelerinin aynen aktarılması, hattatanık beyanlarına geniş yer verilmesi formu gereksiz şekilde uzatmaktadır. Bilindiği üzere başvuru formunun kural olarak on sayfayla sınırlı tutulması gerekmektedir. Buna rağmen başvuru formu on sayfadan fazla ise bu forma ekolarak formun “Açıklamalar” kısmının on sayfayı aşmayacak biçimde özetinin eklenmesi zorunludur. Bu nedenle 
başvurucuların forma özlü bilgileri yazmaları eğer gerekiyorsa formun ekindeki belgelere atıf yapmaları gerekir. 

Başvurucular herhangi bir nedenle “başvuru formu”na ulaşamadıkları takdirde başvuru formunda bulunması gereken bütün bilgileri içeren ve aynı formatta bir 
dilekçeyle de başvuru yapabilirler. Ancak bu yolun ancak istisnai hallerde tercih edilmesi yerinde olacaktır. 

79. Diğer mahkemeler ya da yurtdışı temsilcilikler aracılığıyla yapılan başvurularda harç dışında ayrıca avans ya da masraf alınmakta mıdır? 

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru da başvuru harcı haricinde posta gideri avansı ödenmesi ya da posta pulu gönderilmesi şeklinde bir masraf kalemi 
bulunmamaktadır. 11/2/1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “ücret ve masrafların peşin ödenmesi” başlıklı 5. maddesi uyarınca diğer mahkemeler 
ve konsolosluklar tarafından bireysel başvuruya ilişkin posta ücretlerinin, tebliğ yapılmasını isteyen kişi tarafından peşin olarak ödenmesi gerektiği ifade edilerek gönderi ücreti istenebileceği dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla baş vurucuların Anayasa Mahkemesine gönderecekleri evrakın masrafı haricinde ayrıca posta gideri avansı yatırmaları veya pul göndermeleri gibi bir zorunluluğu yoktur. 

80. Başvurucular Anayasa Mahkemesi ile yazışmalarını nasıl yapacaklardır? 

Başvurulara ilişkin bilgi, belge ve diğer her türlü talebin mutlaka yazılı olarak yapılması gerekir. Sözlü olarak iletilen talepler dikkate alınmamaktadır. 
Başvurucuların, kanuni temsilci veya avukatlarının bizzat Mahkemeye gelerek başvurularının akıbeti konusunda bilgi elde edebilmeleri imkânı da bulunmamaktadır. 

Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi ile yazışmalar bireysel başvuru yapılmasındaki usule uygun olarak yapılmak zorundadır. Diğer bir ifadeyle, bu konudaki taleplerin doğrudan Anayasa Mahkemesine veya diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yazılı olarak iletilmesi şarttır. 
Dolayısıyla posta ile gelen evrakın, başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınması ve dosyaya dâhil edilmesi mümkün değildir. Bu çerçevede Bireysel 
Başvuru Bürosunca kendilerine eksikliğin giderilmesi yazısı gönderilenlere, posta yoluyla gönderilen belgelerin dikkate alınmayacağı bildirilmekte, buna rağmen 
posta yoluyla gönderilen belgelerle eksiklik tamamlanması söz konusu olmadığından başvuru idari yönden reddedilmektedir. (B. No: 2012/533, 22/4/2013 [İ.R.]).

Öte yandan bireysel başvuru dosyalarının tekemmül ettirilmesine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen süreler kesin olup bu süreler içinde 
usulüne uygun olarak gönderilmeyen bilgi ve belgeler, başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınmaz ve dosyaya dâhil edilmez. 



Başvurucuya başvurusu kaydedildiğinde bu durumu belirten, aynı zamanda başvuru numarasını da içeren ve daha sonraki yazışmalarda bu numarayı mutlaka belirtmesi istenen bir yazı gönderilir. 
Bunun dışında Mahkemeden başvurucuya başvurusu hususunda yazılı ya da sözlü herhangi bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Bu noktada Bölümler ve 
Komisyonlarca verilen kabul edilebilirlik ve esasa ilişkin kararların tebliğ edildiğini hatırlatmakta yarar vardır. 

Önümüzdeki dönemde başvurucunun Anayasa Mahkemesi önündeki başvurusunun hangi aşamada olduğunu internet üzerinden sorgulayabileceği bir ekran oluşturulması planlanmaktadır. 

82. Başvurucu, hangi süreler içinde başvurusunun karara bağlanmasını beklemelidir? 

Anayasa Mahkemesinde başvuruların incelenmesi herhangi bir süreye bağlan mamıştır. Bu nedenle bir başvurunun ne kadar sürede sonuçlanacağının önceden bilinmesi mümkün değildir. Mahkeme önündeki yargılamanın süresi; başvurunun niteliği, tarafların gerekli bilgileri Mahkemeye sunmasındaki özeni ya da duruşmalı olması gibi pek çok etkene bağlı olarak değişecektir. 

Öte yandan Anayasa Mahkemesi, başvuruları, sadece tarih itibarıyla geliş sırasına göre değil, önem ve aciliyeti gibi kıstasları da nazara alarak 
incelemeye alabilmektedir. 

12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder