31 Temmuz 2017 Pazartesi

MEDYA, AYDINLAR, SİVİL TOPLUM VE DARBELER, BÖLÜM 5

MEDYA, AYDINLAR, SİVİL TOPLUM VE DARBELER, BÖLÜM 5


Komisyonumuz Üç alt komisyon halinde çalışmalarını yürütmüş ve sonlandırmıştır. Bunlar; 

• 27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası Alt Komisyonu, 
• 12 Eylül 1980 Darbesi Alt Komisyonu, 
• 28 Şubat 1997 Postmodern Darbesi ve 27 Nisan 2007 E-Bildirisi Alt Komisyonu. 

Alt komisyonların ulaşmış olduğu sonuçlar ile milletvekillerinin görüşlerine bağlı olarak geliştirilen öneriler: 

1. Sivil Anayasa. Mevcut anayasa ile birlikte temel yasaların büyük çoğunluğu 
darbelerden miras kalmıştır. 12 Eylül rejiminin dolayısıyla militarist söylemin 
temel özelliklerini içinde barındıran anayasalar döneminin sona erdirilmesine 
ve milletin temsilcilerince hazırlanacak bir anayasaya her zamankinden daha 
çok ihtiyaç vardır. Halkı bir yığın düzeyine indiren hâli hazırdaki anayasayla 
çoğulcu demokratik bir sistem ve iç barış kurulamaz. Temel insan haklarının 
güvence altına alındığı; hükümetin yönetilenlerin rızasına dayandığı; 
çoğunluğun yönetiminde, lakin azınlık haklarının garanti altına alındığı; özgür 
ve adil seçimler, kanun önünde eşitliğin, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin 
var olduğu; hükümetin anayasa ile sınırlandırıldığı; toplumsal, ekonomik ve 
siyasal çoğulculuğun, hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma değerlerinin benimsendiği; 
tam demokrasi, çoğulculuk ve özgürlüğün esas alındığı bir kavrayışla halkın 
gerçek temsilcilerince, halkın önünde ve yüksek sesle tartışılmış yepyeni bir 
anayasa yapılmalıdır. 

2. Gerçekleri Araştırma Komisyonu. Komisyonumuzun ele almış olduğu 
konunun derinliği ve kapsamının genişliği sebebiyle detaylı araştırma fırsatı 
ve imkânı bulunamayan hususların olduğu ortaya çıkmıştır. Bu itibarla yasal 
düzenlemeler yapılmak suretiyle, Gerçekleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. 
Bahse konu Komisyonun Genel Kurul’un takdir edeceği süreyle çalışması ve 
daha geniş yetkilerle donatılmasını teminen, devlet sırrı, ticari sır ve 
bankacılık sırrı niteliğindeki bilgilere erişme imkânını verecek hukuki 
düzenlemeler yapılmalıdır. Bunlara paralel olarak TBMM İç Tüzüğünde de 
gerekli değişikliklerin yapılması sağlanmalıdır. 

• Darbe mağdurları: Temel insan haklarının askıya alındığı darbe, 
muhtıra ve post modern darbe dönemlerinde mağdur olan, işkenceye 
uğrayan, hüküm giyen vatandaşların ve kamu görevlilerinin, 
durumlarının incelenmesi, gerektiğinde yargılamanın yenilenmesi, 
haklarının iadesi, ayrıca işkence, insan hakkı ihlalleri yapan ve 
insanlığa karşı suç işleyen kamu görevlilerinin araştırılması ve 
bunların kamuoyuna ifşa edilmeleri için; 

• Siyasi cinayetler: Tüm darbe dönemlerine uzanan süreçlerde 
yoğunlaşan ve büyük çoğunluğunun faili ya da azmettiricisi 
bulunamayan siyasi cinayetler ile toplumda infial yaratan ve özellikle 
Sivas Olayları, Başbağlar ve Yavi Katliamları ile benzeri olayları 
araştırmak üzere; 

• 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları: 12 Eylül 
darbesine giden yolda ülkeyi darbe ortamına hazır hale getirmek için 
tertiplenen olaylar ile 1990’lı yıllarda Kürt meselesini derinleştiren 
olaylar da dâhil, tüm cinayetlerin arka planında yer alan karanlık 
odakların ortaya çıkarılması maksadıyla; 

• Kamuoyunda hukuk dışı faaliyetler içinde bulunduklarına dair çok güçlü 
iddialar bulunan ve Özel Harp Dairesi, “Gladio”, “Kontrgerilla”, “JİTEM” 
adıyla bilinen oluşumlar: Kuruluşunda Seferberlik Tetkik Kurulu, sonra 
Özel Harp Dairesi ve ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini 
alan, doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlı birim hakkında iddia 
edilen hukuk dışı faaliyetlerin incelenmesi ve buraya ait olduğu iddia 
edilen kozmik oda/odaların ve buradaki belgelerin araştırılması 
hususunda; Ayrı ayrı araştırma komisyonları kurulması Türkiye Büyük Millet 
Meclisi’ne önerilmiştir. 

3. Devlet ve darbe mağdurları: Darbe süreçlerini yaşamış ve demokrasilerini 
sağlamlaştırarak normalleşmelerini tamamlamış ülkelerdeki hukuki 
düzenlemeleri dikkate alarak, tüm askeri darbelerin ve muhtıraların, hukuku 
ve demokrasiyi ağır şekilde ihlal eden fiiller olduğunu ilan edecek, darbelerin 
asli faillerini kınayacak ve tüm mağdurlardan özür dilemeye olanak tanıyacak 
bir hukuksal çerçeve oluşturulmalıdır. 

4. Millî Güvenlik Kurulu: Askeri vesayeti kurumsallaştıran tüm mekanizmalar 
sivilleştirilmeli, hesap verebilen ve denetlenebilen bir yapı inşa edilmelidir. 
Militarist dili, devlet söyleminin ve aygıtlarının merkezine taşıyarak kendine 
“hükümetler ve siyaset üstü” rol biçen Millî Güvenlik Kurulunun normal bir 
demokraside yeri yoktur. Millî Güvenlik Kurulu uygulamalarının Türkiye’ye 
maliyeti; demokratik işleyişi engelleyerek siyasi, sosyal, ekonomik nitelikteki 
ulusal sorunların çözümünü güçleştirmiş olmasıdır. Siyasetin askeri 
vesayetten kurtarılması ve ülkenin her sorununun millî güvenlik kriterleri 
doğrultusunda tartışılmasının önüne geçilebilmesi için, Millî Güvenlik 
Kurulu Avrupa Birliği normlarında, sivil yapının kontrolünde ve tavsiye 
organı şeklinde yapılandırılmalıdır. 

5. Genelkurmay Başkanlığının hukuksal statüsü: Anayasada, 
“Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı 
sorumludur.” şeklindeki hükümde yer alan “sorumluluğun” mahiyeti ve 
sınırları net bir şekilde belirlenmemiştir. Hâlâ Genelkurmay Başkanı’nın 
sorumluluk sınırları ve yaptırımları ile kuvvet komutanlarının Millî Savunma 
Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na karşı görev ve sorumluluklarını 
belirleyen bir düzenleme yoktur. Bu itibarla, Genelkurmay Başkanlığının 
özerk, hesap vermeyen, her şeyin ve herkesin üstündeki statüsü artık son 
bulmalı, devlet teşkilatındaki konumu çağdaş demokratik ülke örneklerine 
uygun hale getirilmeli ve Genel Kurmay Başkanlığı, Millî Savunma 
Bakanlığına bağlanmalıdır. Ya da Başbakanlığa olan bağlılığının idari ve 
hukuki yönden açıklığa kavuşturularak bu yönde yasal düzenleme 
yapılmalıdır. 

6. İç güvenlik, asayiş ve ordu: Orduyu bir zabıta kuvveti olarak görmekten 
artık vazgeçilmelidir. Terörle mücadelenin yanında, kolluk kuvveti olarak 
görev yapan jandarma teşkilatının mevcut durumu, demokratik devletlerde 
olması gereken kriterlere uymamaktadır. AB ülkelerinde Jandarma, sadece 
Fransa ve İtalya’da vardır, ancak bunlar da Türkiye’nin Jandarma teşkilatı 
gibi değil tamamen sivil bir birim gibi İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Jandarma 
teşkilatının, iç güvenlik ve adli mekanizmadaki görevi sonlandırılmalıdır. 
Jandarma teşkilatı, sivil bir yapılanmaya dönüştürülmeli ve demokratik 
teamüllere uygun şekilde denetlenmesine olanak tanıyacak bir hukuksal 
çerçeveye kavuşturulmalıdır. 

7. Ordunun demokratik denetimi: Orduya yönelik denetim işlevi pratikte 
tam olarak yerine getirilememekte, bu noktada ikincil mevzuatın kanuna 
uygun olarak ve kanunda verilmiş yetkileri kısıtlamayacak şekilde 
hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bu alanda mevzuattan 
kaynaklanan tek istisna olan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı 
(TSKGV) ve şirketleri yasal düzenlemeyle Sayıştay veya doğrudan TBMM 
denetimine açılmalıdır. 

8. Askeri yargı: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benimsediği objektif 
ölçüte göre, Türkiye’de askeri yargı, askeri hiyerarşinin belirleyiciliği veri 
alındığında etki altında bir görünüm arz etmektedir. Silahlı Kuvvetlerin, iç 
disiplin açısından Almanya örneğindeki gibi disiplin yargılamasına sahip 
kılınması yeterlidir. Askeri mahkemelerin kaldırılıp adliye içerisinde uzmanlık 
mahkemeleri olarak yapılandırılması; “Askeri” mahkeme değil “asker” 
mahkemesi oluşturulması, bu mahkemede görülecek davaların temyiz 
incelemesi görevinin de Yargıtay’ın ceza dairelerinden birine verilmesi, 
yargılanacak sivil ve asker kişiler bakımından güvence sağlayacaktır. Bu 
itibarla, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, 
yüksek yargı temyiz yeri, Yargıtay ve Danıştay’dan ibaret olmalıdır. 

9. Fişlemeler: Her türlü fişleme, hukuka aykırı dinleme, takip ve kayıt 
faaliyetlerine son verilmeli ve mevcut bütün fişleme kayıtları imha 
edilmelidir. Kendi vatandaşını iç tehdit ve iç düşman olarak görmek, 
demokratik toplum anlayışına ve insan haklarına aykırıdır. Batı Çalışma 
Grubu ve EMASYA örneklerinde yaşananların aksine, orduya Türkiye 
Cumhuriyeti vatandaşlarını fişleme yetkisi verilmemiştir. Genelde askeri 
istihbaratın özelde Jandarma’nın yaptığı bu tür istihbarat faaliyetleri; yetki ve 
görev tecavüzü niteliğindedir ve açıkça kanun dışıdır. Jandarma Genel 
Komutanlığı kendi sorumluluk sahasında olmak kaydıyla ancak ve ancak, 
suçu önleme amaçlı teknik istihbarat ve teknik takip yapabilir. Askerin 
Türkiye’de oluşturduğu fiili durum ve nüfuz, kanunlardaki açık hükümlere 
rağmen jandarma ve diğer askeri istihbarat birimlerinin fişleme 
yapabilmelerine imkân vermiştir. Bu fiili duruma göz yumulmamalıdır. 

10. Profesyonel ordu: Türkiye’de ordu profesyonelleştirilmeli; bu yönde 
ordunun harekât kabiliyetini artıracak bir düzenlemeye gidilerek, nicelikten 
ziyade niteliği öne çıkaracak bir askeri yapılanma egemen kılınmalıdır. 

11. Avrupa Birliği ve demokratik reformlar: Türkiye’de askeri müdahaleler 
kısa sürede sona ermiş ve demokrasiye geçilmiş gibi görünse de darbe 
dönemlerinde tüm devlet, baştan aşağı yeniden dizayn edilmiştir. Darbelerin 
kendisine zemin bulmasının gerçek sebebi demokrasinin zayıf olmasıdır. 
Güçlü bir demokrasi, muasır medeniyete ulaşmış ülkelerde uygulanan 
evrensel demokratik hukuk normlarının, insan hak ve hürriyetlerinin 
benimsenmesiyle mümkündür. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği aday ülkesi 
olan Türkiye’nin, ilgili ve gerekli reformları hayata geçirme kararlılığı devam 
ettirilmelidir. 

12. Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl: Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl 
durumlarının sınırları, nedenleri, uygulanma biçimi açık ve net olarak 
belirlenmelidir. Mevcut Anayasa’da sıkıyönetimi gerektiren durumlar olarak 
düzenlenmiş hâllerde uygulanacak yönetim modeli, komutanlık şeklinde 
değil, sivil yönetim olarak düzenlenmelidir. İlgili kanun maddelerinde yer 
alan hükümler demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uygun 
tarzda düzenlenmelidir. 

13. Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK): Darbe dönemi sonrası kurulmuş 
olan ve kamu çalışanları arasında eşitsizlik yaratan OYAK, sahip olduğu çok 
sayıda imtiyazla bugünlere gelmiştir. Bu kurumun haksız rekabet oluşturan 
tüm ayrıcalıkları ve tüm vergi muafiyetleri kaldırılmalıdır. Türk Ticaret 
Kanunu hükümlerine uygun hale getirilerek, orduyla ve devletle olan hukuki 
bağları, imtiyazlarıyla birlikte kesilmelidir. 

14. Devlet sırrı ve ticari sır: TBMM İçtüzüğü ile araştırma komisyonu 
çalışmalarının kapsamı dışında tutulan “devlet sırrı” ile “ticari sır” 
kavramlarının hukuksal düzeyde tanımlanarak muğlaklığın giderilmesi 
sağlanmalı; bu çerçevede parlamentonun denetim olanaklarını güçlendirecek 
düzenlemeler geliştirilmelidir. 

15. Siyasi partiler ve demokrasi: Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi 
partilerdir. Siyasi partilerin ve siyasetin kurumsal kimliklerinin 
güçlendirilmesi için bunların önündeki hukuki engellerin kaldırılmasıyla ilgili 
yasal düzenlemeler yapılmalı, bu maksatla darbe dönemlerinden kalma Siyasi 
Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu gibi 
mevzuat yeniden ele alınmalı ve demokratikleştirilmelidir. 

16. Sivil toplum: Tam demokrasiye sahip olamayan bir devlet sisteminin, 
kusursuz işleyen bir sivil toplum yapısına sahip olması beklenemez. Bazı sivil 
toplum örgütleri darbe dönemlerinde sivil siyaset yerine darbe ve 
darbecilerin yanında yer almışlardır. Olağanüstü dönemlerde vesayetçi 
oluşumlar, bu kuruluşlar yoluyla sivil toplum alanına müdahil olmakta ve 
buraları kontrol altında tutmaktadır. Bu kuruluşları özgürlükçü, çoğulcu ve 
demokratik bir yapıya kavuşturacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

17. Darbe mevzuatı: Darbelere dayanak olarak gösterilen TSK İç Hizmet 
Kanununun 35’inci maddesi ve benzeri tüm yasal düzenlemeler ile darbe 
dönemlerinde çıkarılan bütün mevzuatın gözden geçirilmesi ve bu mevzuatta 
yer alan vesayetçi düzenlemelerin tespit edilip ayıklanması için bir araştırma 
komisyonu kurulmalıdır. 

18. Mal varlıklarına el konulan STK’lar: Darbe dönemlerinde mal varlıklarına 
el konulan ve/veya kamulaştırılan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin 
mal varlıklarının iade edilmesi hususunda yapılabilecekler araştırılarak bu 
konuda gerekli adımlar atılmalıdır. 

19. Toplumsal hafıza: Tüm darbelerin-muhtıraların sorumlularının ve 
darbelere teşebbüs edenlerin; kamu kurumları, sokak, cadde, stat, park ve 
spor salonları gibi kamu alanlarına verilmiş isimleri derhal kaldırılmalıdır. 

20. Demokratik eğitim: Askeri ve diğer tüm eğitim kurumlarının müfredatı, 
eğitim bilimciler tarafından incelenmeli, günümüzün koşulları ve demokratik 
normlara uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. 12 Eylül’ün bir kurumu 
olarak teşekkül eden YÖK, demokratik normlara uygun şekilde 
yapılandırılmalıdır. 


SAYFA 169
TBMM DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU  RAPORU 
Dönem: 24 
Türkiye Büyük Millet Meclisi  Demokrasiye Girişi 
Kasım 2012   S. Sayısı: 37  

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder