13 Temmuz 2017 Perşembe

SORULAR & CEVAPLAR ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 15



SORULAR & CEVAPLAR  ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 15


X. BİREYSEL BAŞVURU BAĞLAMINDA AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ VE ANAYASA MAHKEMESİ İLİŞKİSİ 

113. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yolunu kapatmakta mıdır? 

AİHS’in öngördüğü koruma mekanizması ikincil nitelikte bir mekanizma olup, AİHS’in 1. maddesine göre AİHS’te düzenlenen hakları güvence altına almak 
öncelikli olarak taraf devletlerin yükümlülüğündedir. AİHM kurulduğu günden bu yana kendi yetkisinin ikincil nitelikte bir yetki olduğunu ve temel hak ihlali 
iddialarının esas olarak taraf devletlerin iç hukuklarında incelenip çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulamaktadır ( Hasan Uzun / Türkiye, B. No: 10755/2013, 30/4/2013). 

AİHM, bu ikincillik ilkesine özel önem atfetmiş ve kendisinin görevinin Sözleşmeci devletlerin yükümlülüklerine uyup uymadığını denetlemek olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme kendisinin Sözleşmeci devletlerin yerine geçemeyeceğini, zira devletlerin Sözleşme ile güvence altına alınan hak ve özgürlükleri korumakla yükümlü olduğunu belirtmiştir. “Devletler, iç hukuk düzeninde durumu düzeltme imkânı bulmadan önce uluslararası bir kuruluş önünde eylemlerine ilişkin hesap vermek zorunda değildirler. Devlet aleyhine yöneltilen şikâyetler hususunda Mahkeme’nin denetim yetkisinden istifade etmek isteyen kişiler, ülkelerindeki hukuk sisteminin sunduğu hukuk yollarını daha önce kullanmakla yükümlüdürler” (Hasan Uzun/Türkiye, B. No: 10755/2013, 30/4/2013).
Öte yandan, anayasa mahkemelerine yapılan bireysel başvuru ile AİHM’e yapılan bireysel başvuru birbirinden farklıdır. AİHM’e bireysel başvuru, AİHS’e taraf 
olmanın doğal sonucu olup taraf oldukları sürece devletlerin bu yola başvurmayı engellemeleri mümkün değildir. 

Ülkemizde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun başlamasıyla birlikte kişiler Anayasa Mahkemesine başvurabilecekleri gibi diledikleri takdirde AİHM’e 
de başvurabilirler, buna engel bir düzenleme yoktur. Bununla beraber, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, iç hukukunbir parçası hâline geldiğinden,
AİHM’e başvurmadan öncekullanılması gereken bir yol olarak ortaya çıkmaktadır. 

Bu sebepten bireysel başvurunun AİHM’e başvuru yolunu kapattığı şeklindeki yorum doğru değildir. Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru sonucunda verilen kararın, hak ihlalini ortadan kaldırmadığı ve mağduriyetin hala devam ettiği düşünülüyorsa, bu karardan sonra ilgililerin AİHM’e başvurmasına bir engel bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, nihaî olarak AİHM’e başvurmak mümkündür. 

114. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmesi zorunlu bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmekte midir? 

AİHM, 30/4/2013 tarihli Hasan Uzun/Türkiye kararında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun AİHM’e başvuruda bulunmadan önce tüketilmesi 
gereken bir yol olduğuna karar vermiştir. 
Anılan kararda başvurucu tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin olan davasında keşfin yapılması usulünün AİHS’in 6. ve 14. maddelerinde tanımlanan haklarını 
ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Bu dosyanın Yargıtay tarafından onama kararının Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları kabul etmeye başladığı 23/9/2012  tarihinden sonra olduğunu dikkate alan AİHM, başvuruyu Anayasa Mahkemesi ne bireysel başvuru yolunun tüketilmemesi gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur. AİHM kararında sırasıyla bireysel başvuru yolununerişilebilir bir iç hukuk yolu olduğunu ve başvurucunun şikâyetleri açısından elverişli bir yargılama usulü sunduğunu tespit etmiştir. Bunu yaparken de AİHM, 6216 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nde bulunan hükümleri kendi içtihatları 
bağlamında değerlendirmiş ve bu yolun kendisine başvurulmadan önce tüketilmesi gerektiğine karar vermiştir. 

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolununAİHS bağlamında yapılan şikâyetleri uygun şekilde değerlendirip ihlali tespit edip sonuçlarını ortadan 
kaldırmayacağını söyleyebilmek için elinde herhangi bir unsur bulunmadığı kanaatine varan AİHM neticede başvurucunun kendisine sunulan bu koruma 
ile ilgili başvuru yollarını kullanması gerektiğini belirtmiştir. 

Bununla birlikte AİHM, kendi içtihadı ile Anayasa Mahkemesi kararlarının uyumlu olup olmadığını inceleme hakkını saklı tuttuğunu, bu yolun teoride olduğu gibi 
pratikte de etkili olduğunun mevcut iç hukuk yollarını tüketen başvuranlarca sunulan şikâyetler açısından yapacağı değerlendirmelerle ortaya konulabileceğini ifade etmiştir. 

115. Başvurucunun aynı konuya ilişkin hem Anayasa Mahkemesine hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmasının ne tür sonuçları olabilir? 

Anayasa Mahkemesi başvuruculardan aynı zamanda AİHM’e başvuruda bulunup bulunmadıklarını bildirmelerini istememektedir. Başvurucunun ayrıca AİHM’e 
başvurmasının Anayasa Mahkemesine başvurusu üzerinde bir etkisi olmamaktadır. Mahkeme, dava AİHM önünde derdest olsa da kendisine yapılan başvuruyu karara bağlamak durumundadır. Ancak AİHM’in Hasan Uzun/Türkiye kararı dikkate aldığında başvuru yapıldığında ulusal hukuk yollarının ve bunlar içinde de son aşamada Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun yapılıp yapılmadığına bakarak kabul edilebilirlik konusunda bir karara varacağını hatırlatmak gerekir. 

116. Bireysel başvuru yargılama sürelerini uzatmakta mıdır, yargı kararlarının kesinleşmesinde gecikmelere neden olacak mıdır? 

Bireysel başvuru, her şeyden önce olağan yargı yolunun dışında olduğundan, mahkeme kararlarının kesinleşmesine herhangi bir etkisi yoktur. Bu nedenle de 
bu yolun yargılama sürelerini uzatacağı savı geçerli değildir. Şöyle ki olağan yargı yollarının tüketilmesinin ardından yargı kararı infaz edilebilir bir nitelik 
kazanacak ve tüm taraflar açısından bağlayıcı hâle gelecektir. 
İlgililerin bu karar aleyhine bireysel başvuru yapmaları kural olarak kararın infazını engellemeyeceginden yargılama sürelerinin uzaması söz konusu değildir. Bilindiği üzere Mahkeme bireylerin yaşamı ve maddi ve manevi varlıklarının 
bütünlüğüne yönelik bir saldırı olması halinde yani çok istisnai hallerde tedbir kararı alabilmektedir. Kaldı ki bu hallerde verilecek kararın diğer kişilerin hakları 
üzerinde olumsuz bir etkisi olması da söz konusu olmayacaktır. Devletin negatif ya da pozitif yükümlülüklerine aykırı tutumu Mahkemenin bu şekilde 
tedbir kararı almasına yol açacaktır. 

Bireysel başvurunun AİHM’e yapılacak başvuruları geciktirdiği iddiasına gelince, Anayasa Mahkemesinde bireyselbaşvuruların sonuca bağlanmasının 
daha hızlı olacağı beklenmelidir. Dolayısıyla kişiler AİHM önündeki yargılama süresini de beklemeksizin daha kısa sürede hak ihlali iddialarının cevabını iç 
hukukumuzda bulma imkânına kavuşacaklardır. Anayasa Mahkemesince ihlalin tespiti ve sonuçlarının giderilmesine yönelik verilen kararın ardından başvurucular ayrıca AİHM’e gitmeye gerek görmeyeceklerdir. 

117. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları incelerken Anayasa’yı mı yoksa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni mi esas alacaktır? 

Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları incelerken kararını Anayasa hükümlerine göre verecektir. AİHSilk önce bireysel başvuru konusu hakların neler olduğunun belirlenmesinde kullanılması gereken bir kriterdir. 

Anayasa Mahkemesine göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için her şeyden önce kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da 
güvence altınaalınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi şartı 
aranmaktadır. “Bir başka ifadeyle, Anayasave AİHS’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna 
karar verilmesi mümkün değildir.” (Bkz., B. No: 2012/917, 16/4/2013)

Örneğin Anayasa Mahkemesi birçok kararında Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetini AİHS’in adil yargılanma hakkı kenar başlıklı 
6. maddesi bağlamında değerlendirmiştir. Bu nedenle kişilerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini sadece medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklar ve bir suç isnadı altında bulunmaları hâlinde ileri sürebilecekleri ifade edilmiştir (Bkz., B. No: 2013/1123, 2/10/2013).

Öte yandan idari ve yargısal makamların tamamının AİHS’e uyma zorunluluğu olduğundan Anayasa Mahkemesinin de kararını verirken Anayasa hükümlerini 
mümkün olduğu ölçüde AİHS’e uygun şekilde yorumlayıp bir sonuca varması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi özellikle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil 
yargılanma hakkı gibi AİHM önünde Türkiye açısından sorunlu alanlarda, AİHS hükümleri ve AİHM içtihadının Anayasa ile açıkça bağdaşmaz olduğu hâller 
haricinde bu yorumu benimsemektedir. AİHM’in insan hakları alanında asgari standartları ortaya koyduğu dikkate alındığında bunun bir zorunluluk olduğu da 
açıktır. 
Bu anlamda Mahkeme bir kararında adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğini değerlendirirken  AİHM’in bu konudaki kriterlerini uygulamıştır: Davanın karmaşıklığı, (dava konusu olay ve olgular, davanın taraf sayısı, çözülmesi gerekli hukuki sorun ların niteliği vb.), başvurucunun tutumu, yargısal makamların ve diğer kamu otoritelerinin tutumu, başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasında ki menfaatinin niteliği (B. No: 2012/13, 2/7/2013). 

Mahkeme bir başka kararında ise; tutuklulukta makul süre açısından yaptığı değerlendirmede kullandığı kriterlerini de AİHM içtihatları bağlamında ortaya 
koymuştur: kuvvetli suç şüphesi (suç işlediğine dair gerekli inandırıcı nedenlerin varlığı) tutukluluk süresince devam ediyor olmalıdır. Suçluluğu hakkında 
“kuvvetli belirti” bulunan kişilerin tutulabilmeleri için ayrıca bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerden birinin ya da birkaçının var olması zorunludur. Ayrıca, bu gerekçelerin “ilgili”
ve “ Yeterli ” olması hâlinde, ilgili makamlarca yürütülen işlemlerde “ Gerekli özen ”in gösterilip gösterilmediği hususu da değerlendirilmelidir. 
Anayasa Mahkemesince AİHM’in kullandığı tüm bu unsurlar birlikte ele alınarak makul süre değerlendirilmesi yapılmaktadır. 
Mahkeme somut olayda ilk derece mahkemesinin kararında belirttiği gerekçeleri, başvurucunun uzun bir süredir tutuklu bulunmasını haklı çıkaracak, masumiyet 
karinesine rağmen kişi hürriyeti ve güvenliğinden daha ağır basan gerçek bir kamu yararı bulunduğunu gösterecek nitelikte olup olmadığını değerlendirmiştir 
(B. No: 2012/239, 2/7/2013). 


KISA KAYNAKÇA 

ALİYEV, Cabir, Anayasa Şikayeti, Beta, İstanbul, 2010 
DOĞRU, Osman, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, Legal, İstanbul, 2012 
GÖREN, Zafer, Bireysel Başvuru, Türk Anayasa Yargısında, Yetkin, Ankara, 2013 
GÖZTEPE, Ece, Anayasa Şikayeti, AÜHF, Ankara, 1988 
İNCEOĞLU, Sibel (Editör), İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, Avrupa Konseyi, 2013, Ankara 
KARAMAN, Ebru, Karşılaştırmalı Anayasa Yargısında Bireysel Başvuru Hakkı, On İki Levha, İstanbul, 2013 
ÖZBEY, Özcan, Türk Hukukunda Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı, Adalet Yayınevi, 2.bası, Ankara, 2013 
SAĞLAM, Musa (Editör), Bireysel Başvuru, İnceleme Usulü ve Kabul Edilebilirlik Kriterleri, 2. Baskı, AYM Yayınları, Ankara, 2013 
SAĞLAM, Musa (Editör), Bireysel Başvuru İncelemeleri, AYM Yayınları, Ankara, 2014 
ŞİRİN, Tolga, Türkiye’de Anayasa Şikayeti, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Almanya Uygulamasıyla Mukayeseli Bir İnceleme, On İki Levha, İstanbul, 2013 
URAL, Sami Sezai, Hak ve Özgürlüklerin Korunması Bağlamında Bireysel Başvuru, Seçkin, Ankara, 2013 
YOKUŞ, Sevtap (Editör), Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru; Anayasa Şikayeti, Seçkin, Ankara, 2014 


ELEKTRONİK KAYNAKLAR 

http://www.inhak.adalet.gov.tr/tematik/tematik.html 
http://aihm.anadolu.edu.tr/ 
http://www.anayasa.gov.tr/ 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/tur/Pages/search.aspx#{“documentcollectionid2”:[“GRANDCHAMBER”,”CHAMBER”]} 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder