29 Temmuz 2017 Cumartesi

15 TEMMUZ 2016 KALKIŞMASININ YIL DÖNÜMÜNDE TÜRK ORDUSU

15 TEMMUZ 2016 KALKIŞMASININ YIL DÖNÜMÜNDE TÜRK ORDUSU

15 Temmuz 2017


——————-
Bugün Türk milleti, muvaffak olduğu her hayatî şeyin kahramanı olarak kendi ordusunu, ordusuna kumanda eden öz evlâtlarından kurulu subaylar topluluğunu, yüksek kumanda kurulunu görmektedir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – 1931)
——————-
Bugün cumhuriyet tarihimize kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz darbe kalkışmasının birinci yıldönümü. Tüm çabalara rağmen yaşanılan korkunç olaylar tam olarak aydınlanabilmiş değil. Olayın sebep ve sonuçları üzerindeki ciddi mahiyetteki soru işaretleri çözüm bekliyor..

Bu kalkışmayı yapan Türk ordusu içinde yerleştirilmiş cemaat mensuplarının ordu ve diğer devlet kurumları içindeki varlığını koruduğu sorumlu yöneticilerimiz tarafından ısrarla dile getiriliyor. Görünüşte terör örgütü ile mücadele her alanda devam ediyor. Ama sonuçta bu süreçte en fazla darbe alan kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu da bir gerçek.

Bu coğrafyada ayakta kalabilmek ve Cumhuriyetin bekasını sağlayabilmek için güçlü bir orduya sahip olunması gerçeği iyi bilinmesine rağmen bu konu üzerinde yeterli tedbirler alınmamaktadır.
Bu yazı 15 Temmuz şehit ve gazilerinin anısına, Türk ordusu hakkında yöneticilerimiz ile orduyu bağrından çıkaran asil milletimizin bilgilerini tazelemek ve ordunun önemini bir kere daha vurgulamak için kaleme alınmıştır.

Son yıllarda gelişmiş iletişim kaynaklarını kullanarak Türk ordusu ve özellikle Türk subayı üzerinde sürdürülen tamamen yalan, yanlış ve özellikle iftirayla dayatılan saldırılar milletimizde büyük üzüntü yaratmıştır.

26’ncı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın İlker Başbuğ’un “Günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde Asimetrik Psikolojik Harp uygulanıyor” uyarısı tedbir alması gereken yetkili makamlarca yeterince anlaşılamamış ve önleyici tedbirler alınmamıştır. Bir seri kumpas davaları ile ordunun üst komuta kademesi ve geleceğin komutanları, iyi yetiştirilmiş kurmay kadroları tutuklanmıştır. Ordumuz 12.000 yıllık milli tarihi geçmişi içinde görmediği kadar büyük bir general ve yetişmiş subay kıyımına tabi tutularak zayıflatılmıştır.

Bu şekilde ordunun her seviyedeki komuta kademesinin görev şevkleri, vazife aşkları kırılmış, savaşma azim ve iradelerine darbe vurulmuş. Boşalan kadrolar cemaat yapılanması içinde yer alan askeri yetenekleri sorgulanan rütbelilerce doldurulmuştur.

Bunun doğal sonucu olarak burnumuzun dibinde Ege Denizindeki 152 Türk adasına Yunanistan’ın açıkça el koyması seyredilmiş, Güneydoğu Anadolu’nun güvenliği ise adeta PKK teröristlerinin inisiyatifine terk edilmiştir.

Irak’ta Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin başına geçirilen Amerikan çuvalı halâ kafalarda durmaktadır. Düşürülen uçak, şehit edilen pilotlar ve bombalanan topraklarımızın hesabı ise henüz sorulamamıştır. Ve Güney sınırlarımız yol geçen hanına çevrilmiştir. Bu sınırlarımızda terör örgütü ile komşu olunmasına dolaylı olarak yardımcı olunmuştur.

Durum ciddidir. Küresel güçlerin menfaatlerinin odaklandığı bir coğrafyada yaşamak zorunda bulunan devletimizin bek’ası güçlü ordu ile mümkündür. Devleti kuran Türk ordusunun gücü küresel mihraklarca iyi bilinmektedir. Aslında burada asıl hedef Türk Ordusu değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Orduyu ayakta tutan subaylarımıza acımasızca saldıran güçler bu faaliyetleri ile devlet binasının kiriş ve kolonlarını söktüklerini, en küçük bir sallayışla bu kutsal binayı kolaylıkla yıkabileceklerini sanmışlardır. Ama bu iş onların sandığı kadar kolay değildir. Türk ordusu diğer ordularda olmayan çok önemli milli hasletlere sahiptir ve bunlar 12.000 yıllık köklü bir tarihi geçmişin kazanımlarıdır. Küresel güçler bu sağlam yapıdan tuğla sökebilirler, onu eğebilirler ama asla yıkamazlar.

Türk toplumu tarihin bilinen ilk devirlerinden itibaren günlük yaşamlarının her safhasında askeri vasıflara sahip millet olmayı sürdürmüşlerdir..Türklere göre askerlik; devletin ve milletin bekasını sağlayan, kendine has özelliği ve kuralları olan meşakkatli ve şahsi fedakârlık isteyen, bilgi ve beceri gerektiren meslektir.

Türk Ordusu; dünyadaki bilinen en eski askeri gücü temsil etmektedir. Türk milletinin binlerce yıl geriden günümüze kadar taşıdığı ve israrla yaşattığı Ordu-Millet olma vasfı onun milli askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün veciz ifadesidir.

Türk Ordusu; 35 yıldır Alçak Yoğunluklu Savaş (Asimetrik Savaş) olarak adlandırılan uluslararası terörizm ve bunun ülkemizdeki bölücü uzantısı PPK Terör Örgütüne karşı amansız bir savaş vermektedir. Ayrıca, 20.7.1974 Kıbrıs Barış Harekatını müteakip henüz bir barış antlaşması imzalanmamış olduğundan Kıbrıs bölgesinde de savaş hali devam etmektedir.

Subaylar, komuta ettikleri birliklerin barış ve savaşta hem eğiticisi, hem öğreticisi, hem gözeticisi ve hem de yöneticisidir. Her seviyedeki komutanlar; askeri bilgisi ile, kuvvetli iradesi ile, adaleti ile, tutum ve davranışları ile, cesareti ile kıt’asına sahip olabilen ve onları peşinden ölüme sürükleyebilen kimselerdir. Ve netice olarak muharebeyi tank, top, tüfek, uçak, gemi, ve araçlar değil, muharip er ve erbaşlar değil, onları yöneten kadrolar yani Türk subayları kazanır.

Şehit kanı ile sulanarak elde edilen kutsal vatan topraklarını savunmak, Asil Türk milletinin hürriyet ve istiklâli ile şeref ve haysiyetini korumak görevini üstlenen Türk Silahlı Kuvvetleri; Türk milletinin tarih sahnesinde göründüğü andan itibaren hizmet veren bir ocaktır. Bu ocağa katılanlar namus ve şerefleri üzerine vatanı koruyacaklarına ve canlarını bu uğurda seve seve vereceklerini belirterek and içerler. Bu yemin Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi gücünü temsil eder..

Askerlik; tam anlamıyla bir inanç mesleğidir. Türk askeri için rütbesi ne olursa olsun gelenek ve göreneklerinden, milli hislerinden, Türk töresinden gelen inanç ve kültür değerleri binlerce yıldır özde değişikliğe uğramamış ve köklü bir miras olarak günümüz nesillerine intikal etmiştir. Tarih boyunca devlet ve milletin varlığını, dirlik ve düzenini, birlik ve beraberliğini, güçlü ve disiplinli bir ordunun ayakta durması ile kaim gören kutsal bir inanış her zaman toplumda geçerli olmuştur. İşte bu yüzden Türk milletini kendi evlatlarının oluşturduğu ordusundan, ordusunu milletinden ayrı düşünmek imkansızdır.

Askerlerimiz şan, şöhret, makam veya kişisel hesaplar için çalışmazlar. Türk askerinin fikri yapısı; nasıl daha iyi hizmet yapabileceği, savaşa en iyi nasıl hazırlanacağı, asker ocağındaki manevi değerler, sevgi, saygı ve disiplinini nasıl koruyup birlik ruhunu ve vazife bilincini nasıl geliştirip en üst düzeylere erişileceği üzerinde toplanır.

Türk milleti kendi has evlatları olarak gördüğü subaylarına yapılan saldırıyı utanarak ve ibretle izlemekte, gelinen durumdan üzüntü duymaktadır.
Silahlı Kuvvetlerimizin asli gücünü ve moral kaynağını oluşturan disiplinli bir ordu olma vasfı bütün dünya milletlerinin malûmlarıdır. Türk askeri denince akla hemen disiplinli bir ordu gelir. Tabiidir ki disiplin ancak iyi bir eğitimle sağlanır. Türk askeri bu disiplini asla korku ile değil, vicdanı sesine uyarak geliştirir. Bu disiplin, ondaki inanç ve ruh halinin, vatan sevgisinin ve kendisine emanet edilen kutsal vatan topraklarının korunması idealine daha iyi hizmet yapabilme aşkının bir belirtisidir.

Avrupa devletlerinin merasim orduları örnek gösterilip Türk ordusunun gelenek halini almış milli değerleri ile oynamak ordumuza bir şey katmaz aksine zayıflatır…

Türkiye Cumhuriyetinin ilgi sahasına giren Balkanlar, Kafkasya, özellikle Ortadoğu bölgesinde cereyan eden olayların meydana getirdiği büyük risk ortamında her an muharebeye hazır güçlü orduya sahip olmamız coğrafyamızın kaçınılmaz gereğidir. 80 milyon Anadolu Türkü’nün tamamını tek bir yumruk gibi, tek bir silah haline getirmemiz ve bu silahı milli çıkarlarımızı sağlayacak milli hedefler yönünde kullanmamız kaçınılmazdır.

İşte bu yüzden 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasının hemen ardından yürürlüğe sokulan Türk ordusunun temel değerlerini sarsan gelişmeler derhal durdurulmalı ve fabrika ayarlarına geri dönülmelidir. Ordunun tüm milletin bağrından çıkan ve birliğimizi sağlayan en önemli unsur olduğu asla unutulmamalıdır.

Sonuç olarak;

Türk Ordusu; Türkiye Cumhuriyetinin omurgasıdır. Bu coğrafyada onsuz yaşamamız asla mümkün değildir. Bugün ülkemize yönlendirilen tüm küresel saldırılara karşı her zamankinden güçlü ve her an harbe hazır bir orduya ihtiyacımız vardır.(1)(2)(3)

15 Temmuz’un yıl dönümünde tekrar vurguluyorum ki; Türk askerleri cumhuriyetin bek’asının gerçek teminatıdır. 12.000 yıllık şanlı bir geçmişe sahip kutsal askerlik ocağını özenle korumalı ve kollamalıyız. Aksi takdirde cumhuriyeti koruyup kollamamız mümkün olmayacaktır.

(1) Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin TÜRK ORDUSU-I Cilt (Ordu-Millet Türkler)
(2) Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin TÜRK ORDUSU-II Cilt (Orduya Küresel Saldırı)
(3) Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin TÜRK ORDUSU-III Cilt (Türk Ordusuna Kumpas)


https://kumkale.wordpress.com/2017/07/15/15-temmuz-2016-kalkismasinin-yildonumunde-turk-ordusu/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder