19 Şubat 2020 Çarşamba

21. YÜZYILDA TÜRKİYENİN ENERJİ STRATEJİSİ. BÖLÜM 2

21. YÜZYILDA TÜRKİYENİN ENERJİ STRATEJİSİ. BÖLÜM 2




EŞ-BAŞKANLAR’IN TEŞEKKÜR NOTU

Global İlişkiler Forumu (GİF) altında enerji alanında bir çalışma grubunun oluşturulması, özellikle de gelecek seneler için çalışma yöntemlerinin amaçlarını, uygunluğunu ve sınırlarını sınadığımız kuruluş döneminde çok önemli bir adım oldu. Böylesi bir girişim hepimiz için hayal gücü, yaratıcılık ve zaman taahhüdünü gerekli kıldı. Geriye dönüp bakınca, bu çalışma grubunun, GİF’in küresel gündemin şekillenmesinde sorumluluk alan itibarlı bir kurum olarak konumlandırılmasında çok akılcı ve zamanında gerçekleştirilmiş bir girişim olduğunu görüyoruz.

Bu çalışma grubunun Eş-Başkanları olarak, farklı uzmanlık alanlarına ve deneyimlere sahip Çalışma Grubu üyelerine derin minnetlerimizi sunarız. Üyeler bu çalışmaya kendi bireysel kimlikleriyle katıldılar; dolayısıyla bu raporda aktarılan görüş ve düşünceler, üyelerimizin görev aldıkları kurumların duruşunu temsil etmiyor. Bu rapor, üyelerimizin zengin entelektüel katkısı ve değerli zamanları sayesinde mümkün oldu. Üyelerimiz, hem bir yıl boyunca düzenlediği miz toplantılarda hem de yazım sürecinde son derece önemli ve somut katkılarda bulundular. Burada, özellikle, bu sürecin her aşamasında ayırdığı değerli zamanı, paha biçilmez sezgisi ve diplomatik duyarlılığı ile Sayın Büyükelçi Sönmez Köksal’a minnetlerimizi sunarız. Sayın Büyük elçimizin fevkalade
yönlendirmesi, bütüne hakimiyeti ve yapıcı önerileri bu raporun son halinin oluşturulmasında çok destekleyici oldu.

   Hepsinden önemlisi, bu raporun tasarlanmasında ve yazılmasında olağanüstü liderlik ve sorumluluk üstlenen GİF Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Memduh Karakullukçu’ya en içten teşekkür ve şükranlarımızı sunarız. Sayın Karakullukçu’nun bu çalışmaya verdiği önem, enerjisi ve azmi, sürecin şekillenmesinde ve nihayetinde uzlaşıya varmamızda önemli rol oynadı ve bu raporu gerçeğe dönüştürdü.

Bu çalışma grubunun amacı, kesin sonuçlar üretmek yerine farklı perspektifleri birlikte barındıracak, bu perspektifler arasındaki çelişkilerden bizi çözüm alternatiflerine götürecek düşünsel yapıyı kurmaya çalışmaktı. Sonuçta ortaya çıkan rapor da okuyucuya belirli sonuçları dikte etmek yerine, ona konuyu çeşitli açılardan düşünme ve irdeleme olanağı verecekti. Böylece, rapor, okuyan ve düşünen her bireyin zihninde zaman içinde gelişimini sürdürebilecekti.

    Bu çok karmaşık ve zor başarılacak sentez sürecini, Memduh Karakullukçu ’ nun bütünü kavrayan ve ilişkili konular yanında ilişkisiz gibi görünen konuları da birbiri içerisine dağılmadan entegre eden yaklaşımı ile önemli ölçüde başardığımız kanısındayız.

Çalışmamızda, aşağıdaki seçkin davetlilerin çok değerli bilgi birikimleri ve deneyimlerinden son derece istifade ettik. Bu süreçte, davetimizi kabul eden ve kendi alanlarındaki bilgi birikimlerini ve öngörülerini bizlerle paylaşan Enerji İşleri Genel Müdürü (E) Budak Dilli’ye; Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı (E) Büyükelçi Hakkı Akil’e; Avrupa Birliği Bakanlığı Genel Sekreter Yardımcısı (E) Dr. Nurşen Numanoğlu’na; OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA) Genel Direktörü Luis Echavarri’ye; İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya, Prof. Dr. Cem Soruşbay’a, Prof. Dr. Mete Şen’e, Prof. Dr. Zerrin Yılmaz’a ve Prof. Dr. Şermin Onaylıgil’e; Türkiye Kömür İşletmesi (TKİ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. Selahattin Anaç’a; Accenture’dan Kausar Qazilbash ve Hakan Irgıt’a; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdür Yardımcısı Erdal Çalıkoğlu’na ve Zorlu Enerji Yatırımları Genel Müdür Yardımcısı (E) Gökmen Topuz’a gönülden teşekkürlerimizi sunmak isteriz.

Son olarak, Proje Koordinatörümüz Nigar Ağaoğulları’na örnek koordinasyonu ve titizliği için derin teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi sunmak isteriz. En genç takım üyemiz Proje Asistanı Ali Serkan Türkmenoğlu bütün süreç boyunca olağanüstü bir performans sergiledi. Yücel Yeşer ise teknik konularda bizi hiçbir zaman yarı yolda bırakmadı ve her daim yardıma hazırdı.

Bu ekip, samimi desteğini bizden hiç esirgemedi ve bu zorlu görevin tamamlanmasının her aşamasında bize yardımcı oldu.

   En başından beri bize sağladıkları olağanüstü destekten dolayı kendilerine teşekkür ederiz.

   Sonuç olarak, süreç boyunca yolculuğumuz oldukça zorlayıcı ama bir o kadar da keyifliydi. Bu önemli çalışmanın ve komisyonun bir
parçası olmaktan onur duyuyoruz.

Fatih Birol & Gülsün Sağlamer
Çalışma Grubu Eş-Başkanları

***

ÇALIŞMA GRUBU RAPORU.,

ÖNSÖZ.,

Enerji insan faaliyetinin her alanına nüfuz etmiştir. Bu nedenle dünyadaki bütün ülkeler yurttaşlarına düşük maliyetli, güvenli, sürdürülebilir enerji erişimi sağlamak için çaba göstermekte ve birbirleriyle rekabet etmektedir.

Enerjinin yaşam için önemi, etki alanının genişliği ve enerjiye bağlı çıkarların çokluğu düşünüldüğünde, karmaşıklığın enerji alanının yerleşik yapısal bir unsuru olması kaçınılmaz görünmektedir. Enerji politikası tasarımı, amaç bütünlüğünü sağlamak için, böylesi bir karmaşıklığın içindeki sayısız aktörün girişimlerini ve çabalarını en verimli şekilde düzene sokmak gibi zorlu bir görevle
karşı karşıyadır.

Çok sayıda farklı aktörün değişen karmaşıklık rüzgârları arasında yollarını bulmalarını sağlama ve onları yönlendirme konusunda en büyük umut kavramsal modellerdir. Çevremizi kuşatan karmaşıklığı kavramak için inandırıcı ve anlaşılır modeller geliştirmeyi başaramadığımız takdirde, bu karmaşıklık içinde yol alma becerimiz temelden tehlikeye düşmüş olacaktır.

Çalışma Grubu raporu, bu zorlu görevin ciddiyetini akılda tutarak, Türkiye’de ve dünyada enerji tartışmasının karmaşıklığının anlaşılmasına, aydınlatılmasına ve ortaya konmasına mütevazı bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır.

ÖNE ÇIKAN TESPİTLER.,

     Enerji politikaları, beklenmedik olumsuz değişikliklere karşı koyabilecek ve aynı zamanda, hızla gelişen olumlu değişimlerden faydalanacak şekilde tasarlanmalıdır. Esneklik sağlayacak seçeneklerin planlanması ile uzun ömürlü altyapı ve teknoloji yatırımlarının sebep olabileceği kilitlenmelerin asgari seviyeye indirilmesi temel politika öncelikleri olmalıdır.

    Türkiye ekonomisinin enerji ihtiyacının karşılanması fosil yakıt ithalatına dayanmaktadır. Bu durum, hem ülke bütçesine ağır bir yük getirmekte hem de ekonominin yapısal cari açık sorununu derinleştirmektedir. Yerli üretimin artırılması ve enerji verimliliğinin geliştirilmesi akla ilk gelen politika seçenekleridir.

Ancak zengin kaynaklara sahip bölge ülkeleriyle karşılıklı yarar sağlayacak kalıcı yapılar oluşturulması ve maliyet  avantajı doğrultusunda farklı enerji kaynakları nın ikamesine imkan sağlayacak sistem esnekliğinin kazandırılması da, ülke  ekonomisinin üstündeki yükü yönetmeye yönelik oluşturulacak uzun dönemli stratejinin başlıca unsurları arasında olmalıdır.

    Türk ekonomisinin enerji verimliliği performansı endişe verici değildir. Ancak mevcut durum, enerji verimliliği politikalarının sistemli uygulanmasından ziyade, başta ulaşım sektöründe olmak üzere, verimlilik odaklı olmayan politikaların kesişmesinin ortaya çıkardığı bir sonuç gibi görünmektedir. Hem enerji güvenliği ve maliyet öncelikleri hem de iklim değişikliği konusundaki siyasi sorumluluk, Türkiye’nin enerji verimliliği konusunda daha sistematik politikalar uygulamasını gerektirecektir.

a) Fosil Yakıtlar

    Küreselleşmiş petrol piyasalarında piyasa dinamikleri dışında bölgesel ticaret yönünde oluşabilecek bir değişim, düşük olasılıklı ama yüksek etkili bir yapısal kırılma senaryosudur. Bölünmüş yapıdaki gaz piyasalarında küresel entegrasyon yönünde bir değişim ise, daha yüksek olasılıklı ve yüksek tesirli bir yapısal kırılma ihtimali teşkil etmektedir. Her iki olası yapısal kırılmanın da ulusal enerji politikaları üzerinde önemli sonuçları olacaktır.

    Küreselleşmiş enerji piyasaları, ülkelerin münferiden pazarlık gücünü azaltmaktadır. Söz konusu piyasalar küresel fiyatlandırma mekanizmalarına dayanmakta ve piyasa oyuncularına alan açmaktadır. Öte yandan, enerji piyasalarındaki bölünmüş yapı; karşılıklı siyasi bağımlılıklara, piyasa dışı fiyatlandırmalara ve çoğunlukla devletlerin üstünlüğüne yol açmaktadır.


    Küresel gaz piyasalarının muhtemel entegrasyonu, Rusya Federasyonu ile AB arasındaki karşılıklı bağımlılığın evrimi ile yakından ilintili olacaktır. Bu değişim süreci devam ederken, etkileri büyük bir ihtimalle Türkiye’nin transit ülke rolünde ve Hazar bölgesi kaynaklarına erişiminde gözlenebilecektir.


    Irak, hem entegre hem de bölünmüş enerji piyasaları koşullarında, Türkiye için doğal enerji ortağıdır. Kapsamlı işbirliği, her iki ülkenin değişken enerji piyasalarından fayda sağlamasına imkân verecektir. Geniş bir enerji işbirliği, fosil yakıt arama ve geliştirme çalışmalarını, enerji ticareti ile geçişini ve aynı zamanda altyapı çalışmalarını kapsayabilir.


    LNG arzı sürekli, bol ve güvenilir bir kaynak haline geldiği ölçüde, ulusal gaz arzı güvenliği stratejisinin daha net ve ölçülebilir şekilde planlanması mümkün ve faydalı olacaktır. Doğalgaz arz altyapılarına bağlı risklerin birbirleriyle ilintili
olmaması koşuluyla, Türkiye’nin orta vadeli doğalgaz güvenlik hedefi, en azından n-1 altyapı standardına erişmek olmalıdır.


    Gaz piyasalarının artan entegrasyonu, petrole bağlı geleneksel fiyatlandır manın yanında, daha likit spot doğalgaz fiyatlandırmasına zemin hazırlamak tadır. Türkiye, ulusal gaz satın alma stratejisini planlama ve şekillendirme aşamalarında bu değişimi göz önünde bulundurmalıdır. Bugün yaşanan gaz bolluğu, ağırlıklı olarak petrole dayalı mevcut fiyatlandırma düzeninden gaza bağlı spot fiyatlandırma yönündeki değişime neden olmaktadır. 

Bu geçiş, mevcut sözleşmelerin yeniden müzakere edilmesiyle ya da yeni satın alma anlaşmalarında kısmen gaz endeksli fiyatlandırmanın tercih edilmesiyle
sağlanabilir.


    Gaz piyasasında süregelen entegrasyonun ulusal enerji maliyet etkisini dikkate almayı gerektiren yeni durum, sadece mevcut düşük spot fiyattan faydalanmaya odaklı olmamalıdır. Amaç, Türkiye’nin gaz satın alma stratejisini, küresel gaz fiyatlandırma mekanizmasındaki muhtemel köklü değişime hazırlamaktır. Bu hazırlık, sözleşme tasarımından finansal risk yönetimi
operasyonlarına kadar bir dizi unsuru kapsayacaktır.


    Artan LNG ticareti, Türkiye’nin çevresindeki kaynaklara dönük talebin boru hatları ile ulaşılabilecek Avrupa ülkelerinin ötesine geçmesini sağlayacak ve Türkiye için yeni imkanlar yaratacaktır. Aynı zamanda, mevcut gaz bolluğu, dünyadaki talebin karşılanmasında pazarlık dengesini kademeli olarak tedarikçi ülkelerden özel sektör oyuncularına kaydırabilir. 

Bu gelişmelerin yapısal ve kalıcı olması durumunda, Türkiye’nin küresel gaz ticaretinde daha merkezi bir role sahip olma potansiyeli daha da güçlenecektir. Bu ihtimaller, ticari ve stratejik öncelikler doğrultusunda değerlendirilmelidir.
    
    Türkiye’nin linyit kaynaklarına sahip olması, enerji güvenliği kaygısı nedeniyle doğalgaz karşısında kömür tüketiminin artırılmasına yönelik siyasi bir eğilim ortaya çıkarmaktadır. Ancak, daha yüksek miktarlarda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticareti ve doğalgaz piyasalarının entegrasyonu, doğalgazın arz riskini azaltmaktadır. Aynı zamanda, önümüzdeki 20-30 yıl içinde, küresel ölçekte bir karbon fiyatlandırma rejiminin ortaya çıkma ihtimali kömür için dezavantaj oluşturabilir. Kömürden yana herhangi bir politika tercihinin, bu kritik değişim unsurlarını hesaba katacak şekilde gözden geçirilmesi gerekmektedir.

   Ulusal petrol ve doğalgaz arz stratejilerinin gerçekçi şekilde uygulanabilmesi için, daha güçlendirilmiş bir yürütme yeteneğinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Ulusal strateji ile yürütme yeteneğini karşılıklı olarak güçlendirecek mekanizma ların tesisi, kamu sektörü ile özel sektör arasında sıkı koordinasyon gerektir mektedir. Çalışma Grubu, ilk adım olarak, Türkiye’nin enerji stratejisinin temel iki alanında yol haritalarını çizmek üzere iki geçici ve şeffaf kamu-özel sektör işbirliği komitesinin oluşturulmasını önermektedir:

i. Türkiye-Irak/Bölgesel Enerji İşbirliği Komitesi
ii. Doğalgaz Ticaretinde Türkiye’nin Rolüne Dair Komite

Bu komiteler, uzun vadede Türkiye’nin enerji stratejilerini destekleyecek, kamu ve özel sektör arasında daha yakın koordinasyon ve işbirliğine dayalı kurumsal yapıların oluşturulmasını hedeflemelidir.

b) Yeni Enerji Teknolojileri (YET)

   Enerji stratejisi ve planlaması, siyasi ve ekonomik değerlendirmelerin yanında, giderek teknoloji politikalarını da içermektedir.

   “Yeni enerji teknolojileri üretme ve ihraç etme kapasitesi” ve “mevcut teknolojileri özümseme kapasitesi” enerji teknolojileri politikasının iki ayrı bileşenidir.


    Türkiye’nin enerji teknolojileri politikası ile ilgili tartışmalar ve ilgili kurumlar, bu iki hedefi birbirinden net şekilde ayıracak biçimde yapılandırılmalıdır. Hedeflerin belirlenmesinde entelektüel ve kurumsal disiplin, enerji teknolojileri politikasının verimliliği ve etkisi açısından kritik önem taşımaktadır.

   YET’in üretim ve özümsenme sürecinde; belirsizlik, uzun süreçler, beklen meyen maliyetler, ölçek ekonomisi, hatta mevcut enerji şirketlerin den gelecek siyasi direnç gibi unsurlar söz konusudur. Kamu sektörünün katılımı, rehberliği ve politika desteği olmadan, bu yapısal engellerin çoğunun üstesinden gelmek mümkün değildir. Kamunun YET’in geliştirilmesinde öncü rol üstlenmesi
gerekmektedir.

   Dünyada YET yatırımlarındaki artış halen arzulanan düzeylerin çok altında olmakla birlikte, iklim krizi riski ve dünyada karbon fiyatlandırma politikalarına yönelik beklentiler YET’in, öngörülemeyen bir noktada mutlaka dik bir büyüme eğrisi göstereceğini düşündürmektedir. Yüksek büyüme potansiyeli taşıyan bu sanayi hızla yükselişe geçene kadar, Türkiye’nin, ülkede YET imalat ve bilgi sektörlerini kurmaya dönük kararlı bir strateji yürütmesi koşuluyla, bu süreçten yararlanmak üzere kendini konumlandırması için hâlâ zamanı bulunmaktadır.

   YET yatırımlarının uzun vadeli niteliği göz önünde tutulduğunda, özel sektör oyuncularının olabildiğince öngörülebilirliğe ihtiyacı vardır. Politika yapıcılar, dinamik politika oluşturma süreçlerini olabildiğince tutarlı ve öngörülebilir kılmak için gayret sarf etmelidirler.

Politika oluşturma süreci, dinamik karar alma prosedürünü açık şekilde ortaya koymalı, kararlarına rehberlik edecek verileri üretmeli ve paylaşmalı, yatırımcıları uzun vadeli altyapı stratejileri konusunda bilgilendirmelidir.

   Türkiye’de YET sektörünün geliştirilmesi, bir teknoloji ve sanayi politikası konusudur ve bu bağlamda ele alınmalıdır. Teknoloji ve sanayi politikası her şeyden önce sistem sorunudur. Politika çerçevesi, YET alanındaki ulusal teknoloji üretimi ile ticaret yapılarına ve sistemlerine odaklanmalıdır.

Türk YET sanayii nin doğma aşamasında olduğu düşünülürse, herhangi bir ulusal YET üretme stratejisinin, sınır ötesi işbirliğini kolaylaştıracak ve teşvik edecek tutarlı mekanizmaları kapsaması gerekmektedir.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder