29 Kasım 2017 Çarşamba

Toplum Nasıl Aldatıldı AKP bir Amerikan projesi AKP NASIL YARATILDI BÖLÜM 2

Toplum Nasıl Aldatıldı  AKP bir Amerikan projesi  AKP NASIL YARATILDI BÖLÜM 2

Cumhuriyet
Prof.Dr. Erol Manisalı
22 Eylül 2007
AKP NASIL YARATILDI ? (2)
Batı ve kapitalizm karşıtı yönetim istemeyen ABD ve AB, Recep Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırladı
Anti Amerikancılara tasfiye
‘Antiamerikancı Erbakan’ ın 1990’lı yıllarda yavaş yavaş iktidara yükselişi ABD’yi (ve İngiltere’yi), “işbirlikçi köktendinci” arayışına yöneltti. Hele 1996’da Necmettin Erbakan ‘ın Tansu Çiller ‘in DYP’si ile koalisyon yaparak başbakan oluşu İslamcıların bölünmesini ABD için kaçınılmaz hale getirdi.
Yalnız ABD değil Avrupa için de zorunluydu. Batı kapitalizminin iki temel ayağı olan ABD ve AB, karşılarında “Batı ve kapitalizm” karşıtı yönetimler istemiyorlardı. Köktendinci olmaları hiç önemli değildi. Önemli olan ABD (ve Batı) politikalarının bir parçası olarak hizmet vermeleri ve açık piyasa ekonomisini benimsemeleriydi.
Amerikan-İngiliz koalisyonu ve Fransa, Ortadoğu İslam ülkelerinde bu işi uzun yıllardan beri başarılı bir biçimde yürütmekteydiler. Şeriatçı olan ya da olmayan, ancak işbirlikçi olan siyasiler ve yönetimler ABD ve Avrupa tarafından üretilmiş ve uzun yıllardan beri kullanılmaktaydılar.
Şimdi Türkiye’deki Refah Partisi’nin bölünerek ABD (ve Batı) ile işbirliği yapacak kısmının sahneye çıkarılması gerekiyordu.
20 Ekim 1996’da Aydınlık dergisi manşetten şunu duyurdu: “Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor.” Bu başlık o tarihte herkesin gülüp geçeceği bir ifade olarak düşünülebilir. Öyle ya;
* Ortada Refah’ın başında tek ses olan Necmettin Erbakan vardı. Tayyip Erdoğan’ın onun yerini alması kimsenin aklının ucundan geçmedi.
* Üstelik Sultan Galiyev ‘in söylediklerini andıran bir duruş sergileyen Tayyip Erdoğan, Refah’ın çizgisiyle örtüşüyordu.
* Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu kabinede Kıbrıs’tan Sorumlu Devlet Bakanı statüsünde kapı gibi Erbakancı (ve Antiamerikan) bir Abdullah Gül boy gösteriyordu.
Ben bu kişiyi taa 1979’dan beri tanıyordum; birkaç aylığına asistanlığımı bile yapmıştı. (4) Milli Görüş’e sahip, şeriatçı ve en baştan beri Necmettin Erbakan’a sadık kalan bir akademisyendi. Hatta TBMM’de benim görüşlerimi, adımı da vererek savunan bir kişiydi Abdullah Gül.
* Şimdi 20 Ekim 1976’da Aydınlık dergisinin Rand Corporation’un hazırladığı raporu kaynak göstererek “Amerika Tayyip Erdoğan’ı başbakan, Abdullah Gül’ü de dışişleri bakanı yapacak” diyen başlıklara inanmak imkânsızdı. Ortada Tayyip Erdoğan, antiamerikancı Abdullah Gül, Erbakan’a dört elle sarılmış vaziyette boy gösterirken kim inanabilirdi ki bu tür açıklamalara?
2 8 ŞUBAT SÜRECİ KÖKTENCİLERİ KÖŞEYE KISTIRIYOR
Necmettin Erbakan’ın 10 yıl sonra 2007 Temmuz’unda televizyonda yaptığı bazı açıklamalar var: “Tansu Çiller bana sizinle koalisyona devam edeceğiz. Başbakanlığı ve başbakan yardımcılığını değişerek paylaşırız dedi; anlaştık. Kendisi Cumhurbaşkanı’na ( Demirel ) gitti, ancak benim yerime Mesut Yılmaz ‘ı tercih etti.”
Necmettin Erbakan, “Demirel ile Çiller’in anlaşarak kendisine bu oyunu oynadıklarını” ima ediyor; hatta söylüyor. Tabii arkada ABD var. Demirel ve Çiller Washington’ın taleplerine itaat ediyorlar.
Arkasından 1997 “28 Şubat süreci” başlıyor. Görünürde “Laik ordu köktendinci gelişmeleri önlemek için 28 Şubat sürecini başlatmış sanılıyor” . Karadayı Genelkurmay Başkanı; ayrıca “Amerika’nın çok itibar ettiği” kimi generaller sahnedeler.
Büyük sermayenin elindeki medya, olayı “Ordu İslamcıları engelledi” diye sunuyor. Ancak arka planda çok daha önemli bir olay var: “Amerika karşıtı İslamcılar tasfiye ediliyor.” Necmettin Erbakan ve onun çizgisindekiler tasfiye edilirken köktendinciler 28 Şubat süreci ile ikiye bölünüyorlar.
(4) Avrupa’yla Derin Bağlar İçinde “Abdullah Gül’ün Kimliğinde AKP” , Truva Yay. 2007, sf. 50-75 arası
28 Şubat süreciyle ortamı hazırlanan AKP’nin iktidar yolu 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler olayıyla hızla açıldı
Erdoğan ve Gül ABD saflarında

Washington, Büyük Ortadoğu Projesi’nde acele etmek zorundaydı. Türkiye’ye “Washington’ın güdümü altına girmiş bir iktidar” gerekmekteydi. ANAP-DSP ve DSP-MHP-ANAP koalisyonları Amerika’nın Ortadoğu operasyonlarında gerekli adımları atmasına yeterli destek vermiyorlardı. ’28 Şubat süreci” Rand Corporation’ın 1996’da öngörüp yayımladığı senaryonun uygulanmasına yol açıyor.
* Köktendinciler 28 Şubat operasyonu ile köşeye sıkıştırılmışlar.
* Bir kısım “genç” köktendinciler “Amerika ile işbirliği yapılmadan Türkiye’de TSK’nin alt edilemeyeceğine inandırılıyorlar” .
* Amerika (ve emperyalizm) karşıtı köktendincilere karşı “işbirlikçi köktendinciler” Rand Corporation’ın 1996’daki raporunda öngörüldüğü gibi “ayrıştırılıyorlar” .
* Değişen ve devşirilen genç köktendinciler artık yavaş yavaş sahneye çıkarılmaya başlıyor.
Washington “büyük sermaye iktidarının yanına işbirlikçi İslamcıları monte etmeyi planlıyor” . Bunlar Rand Corporation’ın raporlarında bir bir yazılmış. Dr. Morton Abramowitz , ABD adına senaryoyu yazan kişi. Daha önce de belirtildiği gibi “köylünün ve kent varoşlarının kontrolü için sermaye partilerinin yetersiz kalmaları köktendincileri ABD’nin en önemli dostu ve işbirlikçisi durumuna sokuyor” . Çünkü İslamcı partiler tarikatlar ve cemaatler kanalı ile köylüyü ve büyük kentlerin fakir varoşlarını denetimleri altına alabilecekler. Sisteme egemen olmak için köktendincilerin işbirliği kaçınılmaz hale geliyor.
* Bu arada sosyal devlet olanakları kaldırılacak.
* Çaresiz bırakılan insanlar çocuklarını, gençlerini “tarikat mekteplerinin ve cemaatlerin ellerine teslim edecekler” . İaşe sistemi sosyal düzene yerleştirilecek.
AMERİKA’NIN KÖKTENDİNCİLERLE ORTAK ÇIKARLARI
ABD’nin “Batı karşıtı olmayan ve Batı ile işbirliğine yatkın” köktendincilerle ortak çıkarlarının başlıcaları şunlardır:
* Köktendinciler de ABD (ve AB) de ulusalcı ve Kemalist yaklaşımlara (düşüncelere) karşıdırlar: Bunlar ortak düşmanlardır.
* Sosyal devlet yapısından ve güçlü devletten, köktendinciler de Batı da hoşlanmıyor.
* Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Atatürkçü değerlere ve düşüncelere bağlı olmaları ve bu değerlerin yıkılmasına karşı çıkmaları” , köktendincileri olduğu kadar ABD ve Batı’yı çok rahatsız etmektedir.
– Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ABD ve AB’nin Türkiye (ve bölge) üzerindeki planlarında “Sünni kuşağı” büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de “Cumhuriyetin yerine ABD’nin denetimine girmiş bir İslam devleti oluşturmak” her iki tarafın ortak çıkarlarına uygun düşmektedir.
1990’lı yılların ikinci yarısında Demokratların Clinton iktidarı yerine Cumhuriyetçilerin yeni “Bush kuşağı” hazırlanmaya başlamıştı. Amerika’da yeni muhafazakârlar koalisyonu, başta Ortadoğu olmak üzere Asya’da olası Çin-Rus işbirliğine karşı hazırlanmaktaydılar.
Rusya’nın başında artık Yeltsin yoktu ve ülkesinin çıkarlarını Avrasya işbirliği projesinde görmeye başlayan bir Putin vardı.
Washington Büyük Ortadoğu Projesi’nde acele etmek zorundaydı. Türkiye’ye “Washington’ın güdümü altına girmiş bir iktidar” gerekmekteydi.
ANAP-DSP ve DSP-MHP-ANAP koalisyonları Amerika’nın Ortadoğu operasyonlarında gerekli adımları atmasına yeterli destek vermiyorlardı.
Bununla birlikte Ecevit ‘e rağmen 1999’da “Türkiye’nin AB süreci adı altında mengeneye alınması operasyonu” başarılmıştı. Ayrıca yine aynı yıl Ankara IMF denetimine sokulabilmişti.
Ancak bu araçlar orta ve uzun vadede sonuç verecek nitelikteydiler. Askeri ve siyasi olarak ABD’nin güdümü altında daha hızlı hareket edecek bir yönetime acil olarak ihtiyaç vardı.
11 Eylül 2001 İkiz Kuleler olayı (saldırısı) Washington’ın istediği altyapıyı hazırlamıştı. Amerikan kamuoyu saldırı ve işgal operasyonlarına evet diyecek kıvama sokuldu. Amerika ve Avrupa’da hazırlanan bu psikolojik ortamın tek eksiği Türkiye’deki iktidarın ABD’nin operasyonlarına fiilen katılmasındaydı.
Amerika ve Batı açısından şimdi AKP zamanıydı ve düğmeye basıldı. 28 Şubat süreci (operasyonu) ile tasfiye edilen ABD karşıtı Erbakan yerine yeni ve işbirlikçi İslamcılar iktidara çoktan hazırlanmışlardı bile. ABD ve Türkiye içindeki ortakları AKP’nin iktidar yolunu hızla açacaklardı. İçimizdeki oligarşi harekete geçirildi. Tarikatlar, bölücü çevreler ve kimi büyük sermaye çevreleri, “ABD’nin güdümünde” düğmeye bastılar.
***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder