25 Kasım 2017 Cumartesi

Adını tarihe yazdıran, Soytarı var mı?

  Adını tarihe yazdıran, Soytarı var mı?


Koray Gürbüz

Tarih boyunca milyarlarca insan gelip geçmiştir bu dünyadan ama pek azı adını tarihe yazdırabilmiştir. Mesela Cengiz Han çok büyük bir savaşçı ve bozkırın kudretli kumandanı olarak hala dillerdedir. Hatta nerdeyse her yıl haberler çıkar gazetelerde “Dünya nüfusunun şu kadarı Cengiz’in soyundan!” diye. Hitler de öyledir. O da adını tarihe yazdırmıştır. Milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olan, yaşattığı acılarla insanlığın ortak nefret objesi haline gelen Hitler de unutulmayanlar arasındadır. Peygamberler, büyük komutanlar, siyasetçiler, sanatçılar, casuslar hatta hayvanlar bile isimlerini tarihe yazdırabilirler. Tabi aralarında büyük bir fark vardır: Bazıları iyilikle hatırlanırken bazılarıysa sadece nefretle anılır.

Mesela çocuğunun adını Hitler koyan ya da bizim coğrafyamızı ele alırsak evladına ‘Yezid’ ismi koyan yoktur. Oysa Yezid de unutulmazlar arasındadır. O da adını tarihe yazdırmıştır ama kötülüğüne paralel bir şekilde, sonsuza kadar bedduayla anılmak gibi bir cezası vardır. Anneler çocuklarına Çanakkale’de destan yazan Seyid Onbaşı’nın hikâyesini anlatırken sesleri yumuşaktır ama çok sinirlendikleri birine ‘Yezid’ diye seslenirken çatallaşan sesleriyle bir kez daha mahkûm ederler ‘Yezid’i.

Tabi ismi sonsuza kadar yaşayacak olan tarihsel kişiliklerle ilgili herkesin fikri aynı değildir, olması da beklenmemelidir. Birilerinin çok değer yüklediği kişilere başka bazıları nefret duyabilir ama hisleri ne olursa olsun aslında o ismin ölümsüzlüğüne de katkı sağlarlar bir şekilde. Mustafa Kemal Atatürk de hangi kriteri esas alırsanız alın ismini ölümsüzler arasına yazdırmış bir büyük devdir. Bu yüzden Türkiye’deki bazı gruplar ne yaparlarsa yapsınlar ona zarar veremezler. Küfür ettiklerinde bile ismini büyütmüş olurlar. Hatta bir noktadan sonra ona yönelen saldırılar ilgiyi daha da arttırır. Mesela kafası uyuşturucuyla dumanlanmış bir meczup kafasına sarık takıp Atatürk büstlerine saldırdığında emin olun yüzlerce, binlerce genç koşarak Atatürk’le ilgili kitaplar almaya gider. Merak ederler bu kadar saldırılan kişinin kim olduğunu. Cumhuriyet Bayramlarında, 30 Ağustoslarda milyonlarca insanın kendiliğinden sokakları doldurması ve milli bayramlarına sahip çıkması da böyle bir duygunun yansımasıdır. Birileri, tarihi yırtıp da gelen Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırdıkça toplumun dikkati yeniden Atatürk’e ve Cumhuriyet’e dönmektedir.

Bir de tarihe adını yazdıranların etraflarında olanlar vardır. Mesela ‘saray soytarıları’ ilk bakışta en kudretli olanlar gibi görülebilirler. Padişahı ya da efendisini güldürmek için her türlü şaklabanlığı yaparlar. Efendilerinin gücüyle pek çok kudretli insanı bile oyunlarının malzemesi haline getirebilirler. Muhtemelen ‘saray soytarıları’nın bir kısmı tıpkı efendileri gibi adlarını tarihe yazdırabileceklerine inanırlar. Belki de bu yüzden yaltaklandıkça yaltaklanırlar, takla üstüne takla atarlar, süründükçe sürünürler... Ama ne ilginçtir ki hepsinin kaderi aynıdır. Efendileri sahneden ayrılınca onlar hiç yaşamamış gibi unutulup giderler. Bu anlamda tarihe adını yazdıran iyiler vardır, kötüler vardır, kahramanlar ve hainler vardır ama tarihe adını yazdıran soytarı yoktur, yalaka yoktur, taklacı yoktur. Onlar yok olmak ve unutulmak için vardırlar.

Bu noktada akla şu soru gelir: “Peki sıradan insanlar tarihe adını yazdıramaz mı? Tarihte sadece birkaç bin kişi mi vardır?” Elbette hayır! İnsanoğlu bazen içine milyonlarca kişiyi sığdırarak onları sonsuza kadar yaşatacak kavramlar üretmiştir. Örneğin Mehmetçik öyledir. Mehmetçik tekliği değil çokluğu anlatır. Alparslan’ın ordusunda at süren Mehmetçik, karşımıza Sakarya’da, Dumlupınar’da çıkar. Sonra bir bakarsınız ki evladınız Mehmetçik olur ve Gabar’a, Yüksekova’ya huzur taşır. İnsanlar gelip geçer ama hepsi Mehmetçik olarak sonsuza kadar yaşarlar. Şehitlik ve Gazilik de öyledir. Her bir şehidi adı ve soyadıyla hatırlamazsınız ama şehitlik kavramı üzerinden onların sonsuza kadar yaşayacağını bilirsiniz. Gaziler de öyledir. Tarih onları ana babalarının verdikleri isimle hatırlamaz belki ama onlar milletin bağrında bir sevgi öznesi olarak sonsuza kadar yaşarlar. Vatanseverlik de böyle bir kategoridir. Vatanını seven ve mücadele eden her bir birey, hangi yıllarda yaşarsa yaşasın ‘vatanseverler’ olarak sonsuza kadar yaşarlar.

Bu anlamda tarihin terazisi hiç şaşmaz. Tüm şatafatına rağmen ‘saray soytarılarını’ unutturur ama vatanseverini unutturmaz; şehidini, gazisini, Mehmetçiğini sonsuza kadar yaşatır.

Sabah gazetesinde kalemini efendileri için oynatan Engin Ardıç isimli şahsın 1 Kasım tarihli “Çakma Gaziler” yazısını okuyup beni arayan Gazi arkadaşlarıma dediğim gibi “Adını tarihe yazdıran soytarı olmaz! Onlar sahiplerinin gözüne girmek için her türlü taklayı atarlar. Ama günün sonunda onların küfrettiği Gaziler ve Şehitler sevgiyle ve dualarla anılırken, saray soytarılarının şaklabanlıklarını kimse hatırlamaz. Bu yüzden ‘soytarıları’ kaderleriyle baş başa bırakın! Bırakın unutulsunlar...”


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder