9 Kasım 2017 Perşembe

ANNAN PLANI BİR İŞGALDİR BÖLÜM 3

ANNAN PLANI BİR İŞGALDİR  BÖLÜM 3



2002-2008 Yıllarındaki Gelişmeler

BM Kapsamlı Çözüm Planı Müzakereleri
Kıbrıs sorununun çözümü amacıyla KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve dönemin GKRY lideri Klerides arasında Ocak 2002’de başlayan yüz yüze görüşmeler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan’ın 11 Kasım 2002 tarihinde taraflara, Annan Planı olarak da anılan “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” başlıklı belgeyi sunmasıyla sonuçlanmıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ile GKRY Lideri Klerides 15 Ocak 2003 tarihinde Ara Bölge’de doğrudan görüşmeler için biraraya gelmişler ve varılan mutabakat çerçevesinde, Sayın Denktaş ve Klerides’in başkanlığındaki heyetler arasında Ocak ayı içinde Ara Bölge’de doğrudan görüşmeler yapılmıştır.
GKRY’nde başkanlık seçimlerini, 16 Şubat 2003 tarihinde yapılan ilk turda oyların %51.51’ini alan sağcı DİKO ve komünist AKEL’in ortak adayı Tasos Papadopulos kazanmıştır. Papadopulos’un kurduğu yeni kabine 28 Şubat 2003 tarihinde göreve başlamıştır.
BMGS Annan, 26 Şubat 2003 tarihinde gittiği Ada’da Plan’ın üçüncü versiyonunu taraflara sunmuştur. Genel Sekreter sözkonusu Plan’ı ve Plan’da öngörülen süreci kabul edip etmediklerini bildirmek üzere iki tarafı 10 Mart 2003 tarihinde Lahey’e davet etmiştir. Davet üzerine iki lider 10 Mart tarihinde Lahey’de biraraya gelmişlerdir. Anılan toplantıya Garantör ülkeler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de katılmıştır.
Görüşmeler öncesinde Rum lideri Papadopulos’un, Annan Planı’nda yapılmasını istedikleri değişiklikleri BM Genel Sekreteri’ne duyurmuş olması muvacehesinde, Sayın Denktaş da 9 Mart günü değişiklik önerilerini Birleşmiş Milletler yetkililerine iletmiştir. Lahey’de yapılan görüşmelerde, BM Genel Sekreteri taraflara tadil edilmiş Plan üzerinden 28 Mart tarihine kadar müzakereleri sürdürmelerini ve Plan’ın 6 Nisan tarihinde referanduma sunulmasını önermiştir. Görüşmelerde Sayın Denktaş, Plan’la ilgili olarak Türk tarafının kaygı ve beklentilerini gündeme getirmiş, iki tarafın mutabık kalmasından sonra Plan’ın referanduma sunulabileceğini kaydetmiştir. Bu çerçevede, Sayın Denktaş, 28 Mart tarihine kadar görüşmelere devam etmeyi kabul etmiştir. Papadopulos da Plan’da mevcut boşlukların doldurulması gerektiğini ifadeyle, görüşmelere devam etmeyi kabul etmiş, ancak Rum kamuoyunun aydınlatılması bakımından referandum için iki aylık bir kampanyaya ihtiyaç duyduğunu ileri sürmüştür. Yunanistan tarafından da desteklenen bu taleple, Rum tarafının referandumu GKRY’nin 16 Nisan tarihinde AB’ne Katılım Anlaşmasını imzalamasından sonraya bırakmak istediği görülmüştür.
Türk tarafı Lahey görüşmelerinin son aşamasında da sürecin devamına verdiği önemi ortaya koymuş ve bu çerçevede iki liderin 28 Mart tarihine kadar müzakerelere devam edebileceklerine ve varılacak noktada Genel Sekreter’le birlikte bir değerlendirme yapılarak referanduma gidilebileceğine dikkat çekmiştir. Ancak Genel Sekreter, 11 Mart sabahı mevcut egzersize son vermeyi tercih etmiştir.
BMGS’nin Kıbrıs Özel Danışmanı De Soto’nun görüşmelerin sonunda Genel Sekreter adına yaptığı açıklamada, Sayın Denktaş’ı sorumlu göstermeye yönelik bir üslup kullanılmakla beraber, Papadopulos’un Planı kabule yanaşmadığı da saklanmamıştır. BMGS Annan, ortaya belirgin bir uzlaşı imkanı çıktığı takdirde, iki tarafa yardımcı olmaya hazır olduğunu belirtmiştir.
GKRY lideri Papadopulos ile GKRY eski lideri Klerides'in Lahey’de son bulan müzakereler hakkında 2003 yılının Kasım ayında Rum basınına verdikleri demeçler büyük yankı bulmuştur. Klerides demecinde, müzakerelerde Türk tarafının bilinçli olarak uzlaşmaz gösterildiğini ve GKRY'nin "hiçbir şeyi kabul etmeyerek, hiçbir taviz vermeden ve başarısızlığı Türk tarafına ait gösterme" taktiği uygulayarak Avrupa Birliği üyeliği hedefine bir adım daha yaklaştığını ifade etmiştir. GKRY lideri Papadopoulos ise, Sayın Denktaş'ın müzakerelerde Annan Planı'nı kabul etmediğini açıkça ortaya koymasından istifade ettiğini, esasen Mart 2003 ayında Lahey'de Denktaş Annan Planına imza atmış olsa bile kendisinin Plan'ı imzalamayı düşünmediğini açıklamıştır. İki Rum liderin bu açıklamaları, Rum tarafının müzakereler sırasında samimi davranmadığını ve kapsamlı bir çözümü arzu etmediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Buna rağmen Kıbrıs Türk tarafı yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Nitekim KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş, 2 Nisan 2003 tarihinde GKRY Lideri Papadopoulos’a gönderdiği bir mektupla taraflar arasında güven artırmaya yönelik altı maddeden oluşan bir paket önermiştir. GKRY lideri Papadopulos, Sayın Denktaş’a aynı gün yapılan Rum Ulusal Konseyi toplantısını müteakip gönderdiği cevabi mektubunda Sayın Denktaş’ın görüşlerini paylaşmadığını belirtmiştir.
16 Nisan 2003 tarihinde, Atina’daki AB Zirvesi’nde diğer 9 aday ülkeyle birlikte GKRY de AB ile Katılım Antlaşması’nı imzalamıştır. Böylece, Türk tarafının uyarılarına rağmen, GKRY’ni çözüme teşvik edebilecek önemli bir unsur yitirilmiştir.
KKTC Bakanlar Kurulu, 16 Nisan 2003 tarihinde Ada’da iki taraf arasındaki ticaretin serbestleştirilmesi yönünde bir karar almıştır. KKTC Bakanlar Kurulu aldığı bir diğer karar ile, 23 Nisan 2003 tarihinde KKTC’nden GKRY’ne ve GKRY’nden KKTC’ne geçişlerin de serbestleştirilmesine yönelik bir dizi düzenlemeyi tek yanlı olarak uygulamaya koymuştur. 29 Nisan 2003 tarihinde alınan kararla ise Kıbrıs Rumları’nın KKTC’deki turistik tesislerde haftada 3 gün konaklamalarına imkan sağlanmıştır.
Uluslararası camia ve AB yetkilileri KKTC’nin bu uygulamalarını olumlu karşılarken Rum Ulusal Konseyi ilk aşamada alınan kararı yasa dışı ilan etmiş, Hükümet Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, “Ada’nın yasal hükümeti olarak tüm Kıbrıs vatandaşlarının özgür bölgelere serbestçe gelebileceklerini, ancak Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarının işgal altındaki bölgelere gideceklerine ve işgal rejimine meşruiyet kazandıracaklarına ihtimal verilmediğini” belirtilmiştir.
Ayrıca, Rum Hükümet yetkilileri, siyasi parti temsilcileri ve Rum Ortodoks Kilisesi Rumların KKTC’de konaklamalarına ilişkin sert açıklamalarda bulunmuşlardır. GKRY lideri Papadopulos 30 Nisan 2003 tarihinde yaptığı açıklamada, KKTC Bakanlar Kurulu kararının bir “tahrik” olduğunu iddia etmiş, bu kararın serbest dolaşım yönünde bir açılım olmadığını, tam aksine serbest dolaşımın sınırlandırılması olduğunu ileri sürmüştür.
Ancak, olaylar farklı yönde gelişmiştir. Rum polisi ve gümrüğünün engellemelerine rağmen, beklenmedik sayılarda Rum Kuzey’e geçiş yapmış, keza aksi yöndeki yoğun propagandaya rağmen KKTC’de alışveriş yapmaktan, para harcamaktan çekinmemiştir.
Bunlara ilaveten ülkemiz de bazı adımlar atmıştır. Sayın Başbakanımız, 17 Mayıs 2003 tarihinde; Kıbrıs’ta barış ve uzlaşı ortamının sağlanması çabalarına katkıda bulunmak üzere Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye turistik amaçlarla seyahat etmelerine uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasına karar verildiğini açıklamıştır. Buna göre GKRY pasaportlu Kıbrıslı Rumlara sırf turistik amaçlı olmak üzere vize rejimimiz muvacehesinde bir ay süreli res’en giriş vizesi (üç ay geçerli olmak üzere) verilmesi öngörülmüştür.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş, 11 Temmuz 2003 tarihinde BM Genel Sekreteri’ne mektup göndererek halen Ara Bölge’de bulunan Lefkoşa Uluslararası Havaalanı (LUH)’nın Ada’da her iki tarafın yararlanabileceği şekilde hizmete ve hava trafiğine açılmasını da kapsayan bir öneri paketi sunmuştur. Sayın Denktaş ayrıca, sözkonusu mektubun bir örneğini GKRY Lideri Papadopulos’a da iletmiştir. GKRY Lideri Papadopulos ise 18 Temmuz 2003 tarihli cevabi mektubunda Sayın Denktaş’ın taraflar arasında bir güven bunalımı olduğu görüşünü reddederek, Annan Planı temelinde kapsamlı çözüm için görüşmelere başlamaya hazır olduğunu bildirmiştir.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş, 24 Temmuz 2003 tarihinde BM Genel Sekreteri’ne yeni bir mektup göndererek, bu kez Lefkoşa ve yakın çevresinde sınır bölgesinin mayından arındırılmasını önermiş ve KKTC makamlarının bu konuyu BM Barış Gücü ile görüşmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Sayın Denktaş’ın önerisi Bakanlığımızca aynı gün yapılan bir açıklamayla desteklenmiş ve Kıbrıs Türk tarafının attığı önceki adımlar gibi bu önerilerin de Ada’da taraflar arasında olumlu bir atmosferin yaratılmasına yardımcı olacağına inandığımız ve bu önerileri Kıbrıs’ta çözüm yolunda özlü bir katkı olarak değerlendirdiğimiz vurgulanmıştır.
Türkiye ve KKTC 2003 yılının sonunda Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözümün bulunabilmesi amacıyla yeni bir girişim başlatmışlardır.
Bu çerçevede, BM Genel Sekreteri Annan, ilgili taraflara (Ada’daki iki taraf ile Türkiye ve Yunanistan) gönderdiği bir mektupla, kendilerini müzakere sürecini başlatmak amacıyla 10 Şubat 2004 tarihinde New York’a davet etmiştir. Taraflar, BM Genel Sekreteri’nin bu önerisini kabul etmişlerdir. 10-13 Şubat 2004 tarihleri arasında New York’ta yapılan görüşmeler, Türk tarafının olumlu ve yapıcı tutumu sayesinde başarılı geçmiş ve Ada’da müzakerelerin tekrar başlaması yolunu açmıştır.
New York’ta varılan mutabakat, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının belli bir tarihe kadar Annan Planı’nı müzakere etmelerini, üzerinde anlaşmaya varılamayan noktalarda müzakerelere Anavatan Türkiye ve Yunanistan’ın katılımıyla devam edilmesini ve nihayet anlaşılamamış nokta kaldıysa bu alanlarda BM Genel Sekreteri’nin yetkisini kullanarak formüller üretmesi ve ortaya çıkacak nihai belgenin her iki tarafta ayrı ayrı, ancak eş-zamanlı olarak düzenlenecek referandumlarla Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halklarının onayına sunulmasını içermiştir. Böylece, 1 Mayıs 2004 tarihinden önce çözüme ulaşılması ve AB’ne birleşmiş bir Kıbrıs’ın katılımı hedeflenmiştir.
19 Şubat 2004 tarihinde başlayan müzakereler iki aşamalı olarak 31 Mart 2004 tarihine kadar devam etmiştir. Müzakerelerin birinci aşaması, 19 Şubat -22 Mart 2004 tarihleri arasında Ada’da sürdürülmüştür. Müzakerelerin bu aşamasında da Türk tarafı olumlu ve yapıcı bir tutum sergilemiştir. Siyasi düzeyde iki taraf arasında gerçekleştirilen görüşmelerde anlaşma sağlanamamış olsa da, teknik düzeyde yapılan komite toplantılarında bazı gelişmeler elde edilebilmiştir. Müzakerelerin ikinci aşaması ise, 24 Mart 2004 tarihinde İsviçre’nin Bürgenstock kasabasında anavatanların da katılımıyla başlamış ve 31 Mart 2004 tarihinde BM Genel Sekreteri’nin Annan Planı’nın nihai halini taraflara sunması ile sonuçlanmıştır.
24 Nisan 2004 tarihli referandumlar
Müzakereler neticesinde nihai hale getirilen çözüm planı 24 Nisan 2004 tarihinde GKRY ve KKTC’de ayrı ayrı fakat eşzamanlı olarak düzenlenen referandumlarla Kıbrıs’taki iki halkın onayına sunulmuştur. Rum halkının %75.83’ü Planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen %64.91 çoğunlukla Plan’a “evet” demiştir. Rum tarafının Plan’ı büyük bir çoğunlukla reddetmesinde şüphesiz, GKRY lideri Papadopulos’un 7 Nisan 2004 tarihindeki hakla seslenişinde Rum haklını güçlü bir “hayır” demeye çağırması ve Rum liderliğinin devlet eliyle sürdürdüğü “hayır” kampanyası da önemli bir etki yapmıştır. Sonuçta, Rum toplumunun güçlü reddi karşısında, BM ve AB dahil tüm uluslararası camianın desteklediği bu kapsamlı çözüm planı geçersiz hale gelmiştir.
Referandumlar sonucunda Ada’da yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Referandumun ardından başta BM, AB gibi uluslararası kuruluşlar ile ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerden Kıbrıs Türk tarafının tutumunu destekleyen, Rum tarafının planı reddetmesinden üzüntü duyulduğunu beyan eden ve Kıbrıs Türk tarafının izolasyonunun artık devam edemeyeceğini vurgulayan açıklamalar gelmiştir. Bu konuda bazı adımlar atılmışsa da bugün itibariyle gelinen noktada Kıbrıs Türklerinin yıllarca maruz kaldıkları izolasyonun kırılması sağlanamamıştır. Açıklamalarda ayrıca, eşsiz bir fırsatın kaçırıldığına da dikkat çekilmiştir.
AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nin 26 Nisan 2004 tarihli kararı
26 Nisan 2004 tarihinde AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nin Lüksemburg’da gerçekleştirilen toplantısı sırasında Kıbrıs konusunda alınan kararda, Konsey, Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonunun sona erdirilmesine kararlı olduğunu ifade etmiş ve bu amaçla Komisyon’u kapsamlı tedbirler almaya davet etmiştir. Ayrıca, Kuzey’e 259 milyon Euro’luk bir yardımda bulunulması da kararlaştırılmıştır.
GKRY’nin AB üyeliği, 1 Mayıs 2004 tarihli Bakanlığımız açıklaması
1 Mayıs 2004 tarihinde GKRY, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında AB’ne tam üye olmuştur. Bakanlığımız tarafından 1 Mayıs günü yapılan açıklamada, AB’ye katılacak olan Rumların, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil etmeye yetkili olmadıkları, eşit statüye sahip Kıbrıs Türkleri veya Kıbrıs Adası’nın tamamı üzerinde yetki veya egemenliklerinin bulunmadığı, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Kıbrıs Türklerine zorla empoze edilemeyeceği, kendi anayasal düzenleri altında ve kendi sınırları içerisinde örgütlenmiş bulunan Rumların, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil eden yasal hükümet olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Açıklamada ayrıca, Kıbrıs Türklerinin, kendi ülke sınırları ve anayasal düzenleri içerisinde örgütlenmiş bir halk olarak, hükümet etme yetkisini ve egemenliklerini kullanmakta oldukları, bu çerçevede, Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya devam edeceği ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye girişinin Türkiye’nin 1960 Anlaşmalarına dayanan Kıbrıs üzerindeki hak ve yükümlülüklerine hiçbir şekilde haleldar edemeyeceği ifade edilmiştir.
BM Genel Sekreteri’nin 28 Mayıs 2004 tarihli İyi Niyet Misyonu’na ilişkin Raporu/p>
BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu ve müzakere sürecine ilişkin 28 Mayıs 2004 tarihli raporu 3 Haziran 2004 tarihinde (S/2004/437) yayınlanmıştır.
BM Genel Sekreteri raporunda, referandumlar sonrasında Kıbrıs Türklerinin durumunun uluslararası camia tarafından ele alınması gereğine işaret etmiş ve Kıbrıs Türkleri’ne baskı uygulamak veya onları dünyadan tecrit etmek için hiçbir gerekçe kalmadığını kayda geçirmiştir. Bu çerçevede Genel Sekreter, Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması için uluslararası camiaya ve Güvenlik Konseyi’ne kuvvetli bir çağrıda bulunmuş, Kıbrıs Türk tarafının kalkınmasını engelleyen ve onları dünyadan tecrit eden uygulamalara son verilmesini istemiştir.
Genel Sekreter raporunda ayrıca, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün siyasi eşitlik ve ortaklık temeline dayalı olması gerektiğini vurgulamış, Çözüm Planı’nın başarısızlığa uğramasının sorumluluğunu Kıbrıs Rum tarafına yüklemiş, Rum tarafının tutumunu sorgulamış, ve gerçekten siyasi eşitliğe ve ortaklığa dayalı çözümü istemeleri halinde Rumların bunu söylemelerinin yeterli olmayacağını, aynı zamanda eylemleriyle de göstermeleri gerektiğini belirtmiştir.
Rumların böylece Annan Planını değil, esasen çözümü reddettiklerini de kayda geçiren Genel Sekreter, bunun ciddi bir değerlendirme gerektirdiğini vurgulamış, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının müzakereler öncesinde, sırasında ve sonrasındaki olumlu tutumunu açık ifadelerle dile getirmiş ve bu tutumu takdirle karşıladığını beyan etmiştir.
16–17 Aralık 2004 tarihli AB Zirvesi
16–17 Aralık 2004 tarihlerinde gerçekleştirilen ve ülkemizin Sayın Başbakanımızın başkanlığında bir heyetle katıldığı AB Brüksel Zirvesi’nin sonuç bildirisinde, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlaması kararlaştırılmıştır. Öte yandan bildiride, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni AB’ne 1 Mayıs 2004 tarihinde üye olan ve aralarında GKRY’nin de bulunduğu on yeni ülkeye teşmil edecek olan Uyum Protokolü’nü imzalayacağı yönündeki beyanının memnuniyetle karşılandığı ifade edilmiştir.
Uyum Protokolü’nün imzalanmasının GKRY’nin resmi ve hukuki olarak tanınması anlamına gelmediği Zirve sırasında Sayın Başbakanımızca kayıtlara geçirilmiş, ayrıca Zirve’nin kapanışının ardından düzenlenen basın toplantısında, bir soruya cevaben AB Dönem Başkanı Hollanda’nın Başbakanı Balkenende tarafından açıklanmıştır. AB Komisyonu Sözcüsü ile İngiltere, Almanya ve Belçika Başbakanları Zirve’yi takiben da benzer açıklamalarda bulunmuşlardır.
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri 17 Nisan 2005 tarihinde yapılmıştır. Başbakan Mehmet Ali Talat birinci turda oyların % 55.60’ını alarak Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Talat, 20 Nisan tarihinde düzenlenen yemin töreninin ardından görevi Rauf Denktaş’tan teslim almıştır. Cumhurbaşkanı Talat, Hükümeti kurma görevini Ferdi Sabit Soyer’e vermiştir. Başbakan Soyer kurduğu yeni hükümeti 26 Nisan 2005 tarihinde Cumhurbaşkanı’na sunmuş, yeni hükümet aynı gün onaylanmıştır. Hükümet Cumhuriyet Meclisinden 9 Mayıs 2005 günü güvenoyu almıştır.
Kıbrıs’ta her iki tarafa uygulanan kısıtlamaların ilgili tüm taraflarca eşzamanlı olarak kaldırılmasına yönelik önerimiz
Sayın Bakanımız 30 Mayıs 2005 tarihinde bir gazeteye verdiği mülakat ile Kıbrıs konusuna ilişkin yeni önerimizi ilgili tüm taraflara ve kamuoyuna sunmuştur. Öneride, KKTC’ne ve Ada’daki taraflar arasında karşılıklı olarak kişi, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımının sağlanması; doğrudan uçuşlar dahil, hava ve deniz limanlarına uygulanmakta olan tüm kısıtlamaların kaldırılması; üçüncü ülke uyruklarına uygulanan kısıtlamaların tümüyle kaldırılması; Kuzey Kıbrıs’ın da bir ekonomik birim olarak doğrudan AB Gümrük Birliği’ne dahil edilmesi ve bunun tüm getirilerinden yararlanması; Kıbrıs Türklerinin sportif, kültürel ve benzeri uluslararası etkinliklere katılmasının önündeki engellerin kaldırılması hususları yer almıştır.
BMGS’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Prendergast’ın temasları
BM Genel Sekreteri’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Kieran Prendergast, 30 Mayıs–7 Haziran 2005 tarihleri arasında çıktığı bölge turunda KKTC, GKRY, Atina ve Ankara’da temaslarda bulunmuştur. Prendergast, temasları ve tarafların tutumları hakkında BMGS Annan ve Güvenlik Konseyi’ne bilgi sunmuştur. Prendergast sunuşunda Ada’da taraflar arasındaki uçurumun büyüklüğüne dikkat çekmiş, GKRY’nin kendisinden istendiği gibi görüşlerini BM’ye yazılı olarak sunmaktan imtina ettiğini vurgulamıştır.
Uyum Protokolü ve 29 Temmuz 2005 tarihli Deklarasyonumuz
Ülkemizin, 16–17 Aralık 2004 AB Brüksel Zirvesi’nde imzalamayı taahhüt ettiği 1963 Ankara Anlaşması’nı tüm AB üyelerine genişleten Uyum Protokolü, Türkiye ile AB Dönem Başkanlığı ve Komisyon arasında 29 Temmuz 2005 akşamı mektup teatisi yoluyla imzalanmıştır. Bu imza vesilesiyle tarafımızdan, mektubumuz ve imzamızla hukuken bir bütün oluşturan resmi bir deklarasyon yapılmış ve Uyum Protokolü’nün imzalanmasının GKRY’nin siyasi olarak tanınması anlamına gelmeyeceği kayda geçirilmiştir.
Türkiye’nin Uyum Protokolü’nü imzalarken Kıbrıs konusunda yapmış olduğu bu deklarasyona cevaben Avrupa Birliği, 21 Eylül 2005 günü kendi tutumunu beyan eden bir karşı-deklarasyon yayınlamıştır. 22 Eylül 2005 günü Bakanlığımız Sözcüsü tarafından AB’nin sözkonusu karşı-deklarasyonuna ilişkin üzüntümüzü kayda geçiren ve AB’nin Kıbrıs konusunda yerine getirmesi gereken sorumluluk ve yükümlülüklerini hatırlatan bir basın açıklaması yapılmıştır.
24 Ocak 2006 tarihli Eylem Planımız
Kıbrıs’taki tüm kısıtlamaların ilgili tüm taraflarca eşzamanlı olarak kaldırılması konusunda hazırlanan 10 maddelik Eylem Planımız, Sayın Bakanımız tarafından 24 Ocak 2006 günü Bakanlığımızda düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulmuştur. ABD, AB Komisyonu, İngiltere, İtalya, İspanya, Kazakistan, Almanya, Slovakya, Pakistan, Avustralya, Bangladeş, Sudan, Paraguay, Bahreyn, Ukrayna, Belarus, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan ve İslam Konferansı Örgütü girişimimizi destekleyici açıklamalar yapmış, BMGS Annan önerimizi inceleyeceğini belirtmiştir.
Bahsekonu Plan’da, KKTC’ne ve Ada’daki taraflar arasında karşılıklı olarak kişi, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımının sağlanması; doğrudan uçuşlar dahil, hava ve deniz limanlarına uygulanmakta olan tüm kısıtlamaların kaldırılması; üçüncü ülke uyruklarına uygulanan kısıtlamaların tümüyle kaldırılması; Kuzey Kıbrıs’ın da bir ekonomik birim olarak doğrudan AB Gümrük Birliği’ne dahil edilmesi ve bunun tüm getirilerinden yararlanması; Kıbrıs Türklerinin sportif, kültürel ve benzeri uluslararası etkinliklere katılmasının önündeki engellerin kaldırılması öngörülmüştür.
Ada’da Teknik Komiteler Kurulması
BM Genel Sekreteri tarafından Ocak 2006’da Kıbrıs Özel Temsilcisi ve UNFICYP Misyon Şefi olarak görevlendirilen Michael Möller, 13 Şubat 2006 günü KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Raşit Pertev’le yaptığı görüşmede, Kıbrıs’taki iki tarafın ortak ilgi alanları çerçevesinde müşterek komiteler oluşturulması önerisini getirmiştir.
Esasen Türk tarafınca geliştirilen ve günlük hayatı kolaylaştırmak amacı taşıyan, iki taraf arasında eşitlik temelinde gerçekleştirilecek teknik komiteler toplanması önerisi hakkında Kıbrıs’taki iki tarafa gönderdiği 17 Şubat tarihli mektupta Möller, iki toplum arasında teknik işbirliği komiteleri kurulabilecek alanların (sağlık, çevre, su idaresi, kanalizasyon, kara para aklanması, suçun önlenmesi, yol güvenliği, göç ve insan kaçakçılığı, kriz yönetimi, insani konular) bir listesini ileterek bu öneriyi ileri götürmek için tarafların görüşlerini istemiştir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat bu konuda BM Genel Sekreteri Annan’a bir mektup göndererek, Möller’in önerilerinin kapsamlı bir çözümün yerine geçemeyeceği yönündeki görüşü vurgulamıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a gönderdiği 15 Haziran 2006 tarihli mektubunda Teknik Komiteler’in kurulması hususunda Kıbrıs Türk tarafının mutabakatını teyid ederek, BMGS'nin sözkonusu Komiteler’in bir an önce çalışmaya başlaması konusuna müdahil olmasını talep etmiş; bu bağlamda GKRY liderliğinin konuya ilişkin olumsuz tutumuna işaretle Kıbrıs sorununun, BMGS’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde ve Annan Planı temelinde çözümüne ilişkin Kıbrıs Türk tarafının taahhüdünü yinelemiştir.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat ile GKRY lideri Papadopulos’un 8 Temmuz 2006 tarihli görüşmesi, 8 Temmuz süreci
BM Genel Sekreter Siyasi İşler Yardımcısı İbrahim Gambari’nin 7-8 Temmuz 2006 tarihlerinde Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve GKRY lideri Papadopulos arasında yürüttüğü temaslar çerçevesinde, iki lider 8 Temmuz 2006 Cumartesi günü bir görüşme gerçekleştirmişlerdir. Görüşmede, “İlkeler Dizisi” ve “İki Liderin Kararı” başlıklı iki kağıt kabul edilmiştir. 8 Temmuz’da varılan mutabakat doğrultusunda Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafları 31 Temmuz 2006 tarihinde Kıbrıs sorununun özünü ilgilendiren konulara ilişkin kâğıtlarını teati etmişlerdir. Ancak, BM sürecini geri plana itmek isteyen GKRY’nin engellemeleri nedeniyle başlatılan bu süreçte uzun bir süre ilerleme kaydedilmesi mümkün olamamıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la 20 Kasım 2006 tarihinde Cenevre’de bir görüşme gerçekleştirmiştir. BMGS Annan görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, 2004 yılında yapılan referandumların sonucuna atıfla, Kuzey Kıbrıs'ın kalkınma çabalarına bütün tarafların yardımcı olması gerektiğini vurgulamış ve Mayıs 2004 tarihli iyi niyet misyonu raporunda Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması gerekliliğine dikkat çektiğini belirtmiştir.
KKTC’nin Lefkoşa’daki Lokmacı kapısının geçişlere açılmasını teminen yaptığı girişimler çerçevesinde Lokmacı Barikatı’nın KKTC bölümünde yer alan üst geçidin sökülme çalışmaları 9 Ocak 2007 tarihinde tamamlanmıştır. GKRY, 9 Mart 2007 tarihinde Lokmacı geçidinin Rum kesimindeki duvarı yıkmıştır. Bununla birlikte, Rum tarafı Lokmacı geçidinin yaya geçişlerine açılması için birçok ön koşul ileri sürmüştür.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs sorununda bulunulan aşamayla ilgili değerlendirmeleriyle 8 Temmuz sürecine ilişkin beklentilerini ortaya koyan bir mektubu 3 Nisan 2007 tarihinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a göndermiştir.
Sayın Talat mektubunda, Rum tarafının mülkiyet konularını Teknik Komitelerin gündemine getirerek süreci çıkmaza sokmak istediğini, Çalışma Gruplarının sohbet toplantılarına dönüşmemesi için bu Gruplarda ele alınacak konuların baştan belirlenmesi gerektiğini ve Kıbrıs Türk tarafının en kısa sürede Rum tarafıyla kapsamlı çözüm müzakerelerine başlamaya hazır olduğunu belirtmiştir.
Bu bağlamda, Kıbrıs Türk tarafının 8 Temmuz süreciyle ilgili önerilerini içeren bir belge 5 Nisan 2007 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Pertev tarafından BMGS’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Möller’e tevdi edilmiştir. Kıbrıs Türk tarafı 26 Nisan 2007 tarihinde ise bahsekonu metnin gözden geçirilmiş halini BM’ye iletmiştir.
BM nezdindeki Daimi Temsilcimiz, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Doğu Akdeniz’de son dönemlerde deniz alanlarının sınırlandırılması ve petrol/gaz aramaları bağlamında giriştiği faaliyetler ve Garanti Anlaşmalarına aykırı biçimde Fransa ile yaptığı askeri anlaşma ile bunlara ilişkin görüşlerimizi içeren bir mektubu 26 Nisan 2007 tarihinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a göndermiştir. BM belgesi olarak da yayınlattırılan sözkonusu mektupta, GKRY’nin Kıbrıs’ın tümünü temsil iddiasının meşruiyeti sorgulanmış ve BM Genel Sekreteri’nin 28 Mayıs 2004 tarihli raporunda kayda geçen unsurlar temelinde Kıbrıslı Türkler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Kasım 2006 - Mayıs 2007 dönemini kapsayan Kıbrıs’ta konuşlu BM Barış Gücü (UNFICYP) raporunu 5 Haziran 2007 tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunmuştur. Raporda, Kıbrıs Türklerine uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasının önemine vurgu yapılarak, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan 28 Mayıs 2004 tarihli İyi Niyet Raporuna atıfta bulunulmuştur.
GKRY lideri Papadopulos, 8 Temmuz Süreci’nin birinci yılını doldurmasını ve anılan süreçte bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilememesini gerekçe göstererek, Cumhurbaşkanı Sayın Talat’ı görüşmeye davet eden mektubunu 5 Temmuz 2007 günü BMGS Özel Temsilcisi Michael Möller’e iletmiştir. Papadopulos, mektubunda, sürece yeniden hareketlenme kazandırmak amacıyla iki liderin tercihen Temmuz ayı sonuna kadar bir araya gelmelerini önermiş ve toplantıda ele alınmak üzere, 8 Temmuz sürecinin uygulanmasına ilişkin bir öneri kâğıdını mektubuna eklemiştir.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder