7 Eylül 2018 Cuma

IRAK KÜRT BÖLGESİNİN JEOPOLİTİĞİNE İLİŞKİN STRATEJİK ÖNGÖRÜLER. BÖLÜM 2

 IRAK KÜRT BÖLGESİNİN JEOPOLİTİĞİNE İLİŞKİN  STRATEJİK ÖNGÖRÜLER. BÖLÜM 2


1.2. Bölgenin Politik Durumu 

1055-1056 yıllarında Selçuklu Devleti’nin egemenliğine giren Musul ve civarı, yaklaşık bin yıl Türk egemenliğinde kalmıştır.24 
Irak 1534 yılında Osmanlı egemenliğine girmiş, Musul, Bağdat ve Basra vilayetlerinde, yaklaşık dört yüz yıl Osmanlı hakimiyeti sürmüştür.25 
Irak’ta Türklerin yoğunlukla yaşadığı Musul Vilayeti; Kerkük, Musul ve Süleymaniye olmak üzere üç sancaktan oluşuyordu.26 

Osmanlı hakimiyetinde iken bölgede çeşitli isyanlar ve karışıklıklar görülmüştür. 

1806 Babanzade Abdurrahman Paşa isyanını Ümit Özdağ etnik bir hareket olarak değerlendirmemektedir. Ancak; Özdağ’a göre, 1832 Soran Aşireti ayaklanması bir Kürt aşireti ayaklanmasıdır. Erbil, Altınköprü ve Musul arasında, 1830-1834 arası isyan eden Kör Mehmet Paşa; Cizre merkezli 1836-1838 arası meydana gelen Bedirhan ve Süleymaniye çevresinde 1850’de ortaya çıkan Babanlar isyanları Osmanlı güçleri tarafından bastırılmıştır.27 

Osmanlı’nın merkezi otoritesini tesis etme çabaları ve aşiretlerin yapısı, bu dönemde dini otoritenin güç kazanmasına yol açmıştır. Kadiri Berzenci Şeyhi Süleymaniye’de, Kadiri Talabani Şeyhi Kerkük civarında etkinlik gösterirken, kuzeyde, Musul, Dohuk ve Erbil civarlarında Nakşibendi şeyhleri nüfuzlarını artırmışlardır.28 

Barzan’da yaşayan Nakşibendi Şeyhi Ubeydullah’ın isyanının Osmanlı’ya karşı olmadığı, İran’da yaşayan aşiretlere destek amacıyla başlatıldığı ileri sürülmüştür. Şeyh Ubeydullah İran ordusu tarafından bozguna uğratılınca, Osmanlı’ya sığınmıştır. 2. Meşrutiyet’in ilanı, Kürtler arasında isyanlara neden olmuştur. Etnik özelliklerin dışında, Abdülhamit zamanında edinilen avantajlı hususların kaybedilecek olmasından kaynaklanan isyanlardır. Milli Aşireti reisi ve Hamidiye Alay komutanı İbrahim Paşa öldürülünce, Berzenci ailesinden Şeyh Sait, geniş bir alanı kapsayan isyan başlatmıştır. Şeyh Sait, Musul’da halk tarafından linç edilince, oğlu Şeyh Mahmut Berzenci isyana devam ederek, intikam almaya çalışmıştır.29 

Nakşibendiliğin Halidi kolundan olan Barzaniler , Barzan bölgesinde aşiretlerinin yerleşik düzene geçirilmek istenmesi üzerine 1903 yılında isyan etmişlerdir. İsyan lideri Şeyh Abdüsselam Barzani asılarak, isyan bastırılmış, Barzan aşiretinin liderleri tutuklanarak bir buçuk sene Diyarbakır cezaevinde 
tutulmuşlardır. Padişah’ın emri ile liderleri serbest bırakılarak, Barzan aşireti Süleymaniye, Erbil ve Kerkük bölgesine sürgüne yollanmıştır. Asılan isyancı 
aşiret lideri Şeyh Abdüsselam’ın yerine Şeyh Muhammed, o ölünce yerine Molla Barzani’nin ağabeyi olan Şeyh 2. Abdüsselam geçmiştir.30 

1907 yılında Şeyh 2. Abdüsselam, Osmanlı’ya dilekçe ile başvurup, bölgede Kürt dilinin resmi ve öğretim dili olmasını, yönetici ve memurların Kürtlerden atanmasını ve toplanan vergilerin bölgeye harcanmasını içeren taleplerde bulunmuştur. Osmanlı kuvvetleri, talepte bulunan aşiretlerin üzerine yürümüşler, karşılık vermeye yeltenen aşiretlerin liderlerini tutuklamışlardır.31 

1909’da affedilen Barzan aşireti liderleri, 1913 yılında vergi ve asker vermemek te direnmeleri üzerine, güvenlik güçlerinin müdahalesi ile karşılaşmışlardır. Şeyh Abdüsselam kaçarak İran’a sığınmış, Tiflis’e geçerek Rus idarecilerle görüşmüş, Osmanlı’ya karşı destek sözü almıştır. Dönüş yolunda yakalanan Şeyh 2. Abdüsselam da, 1915’te asılarak cezalandırılmıştır.32 

1915 yılında, İngiltere-Fransa ve İngiltere-Fransa-Rusya arasında Anadolu topraklarının paylaşılması konusunda görüşmeler yapılmıştır. 
Ancak, İstanbul ve Boğazların Rusya’ya verilmesi, İngiltere’nin Araplarla anlaşarak Orta Doğuya yerleşme çabaları, Fransa’yı tedirgin etmiştir. Fransa, 
ısrarla Suriye ve Adana’yı istemiştir. Rusya, bağımsız bir Arap devletine veya Arap devletleri federasyonu kurulmasına, Suriye, Adana ve Mezopotamya’nın İngiltere ve Fransa arasında bölüşülmesine olumlu bakmıştır. Karşılığında; Erzurum, Bitlis, Van vilayetleri ile Van’ın güneyinde Muş, ve Siirt vilayetleri arasında kalan toprakları ve sınırları sonradan belirlenecek, doğu Karadeniz kıyılarını talep etmiştir. Aladağ, Kayseri, Akdağ, Zara, Eğin, Yıldızdağ ve Harput arasında kalan topraklar, sınırları sonradan netleştirilmek üzere, Fransa’ya verilmiştir.33 

1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla beraber, Osmanlı Devleti Merkezi Devletlere eğilim göstermeye başlamış, bunun üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti’ni zorda bırakmak amacıyla bütün Arap alemini Osmanlı Devletine karşı ayaklandırmayı planlamıştır. Mekke şerifi Hüseyin, İslam Halifesi Sultana karşı Hrıstiyanlarla işbirliğine yanaşmış, ancak İngiltere Şerif Hüseyin’in isteklerini kabul etmemiştir. Savaş’ın şiddetini artırması, İngiltere’nin uzlaşma çabalarını da artırmıştır. Hüseyin, Suriye, Irak ve tüm Arap yarımadasını içine alan ve başında kendisinin bulunduğu bağımsız bir devlet kurulmasını şart koşmuştur. Uzun süren toplantı lar sonucunda, 1916 yılı ocak ayında, Lübnan dışında, İngiltere Hüseyin’in taleplerini kabul etmiştir. 34 

İngiltere, Mekke Şerifi ile yaptığı görüşmelerden Fransa’yı Kasım 1915’te haberdar etmiş, Fransa’da; Orta Doğu’nun paylaşılması üzerinde direterek, bir anlaşma yapılmasına muvaffak olmuştur. Müzakereler, 9-16 Mayıs 1916 tarihleri arasında gerçekleşmiş, Fransa adına Georges Picot , İngiltere adına ise Sir Mark Sykes katılmış, bundan dolayı da bu anlaşmaya Sykes-Picot Anlaşması denmiştir. Bu anlaşmaya göre; Suriye’nin Akka’dan itibaren kuzeye doğru bütün kıyı bölgesi (Beyrut dahil), Mersin ve Adana bölgeleri Fransa’nın; Bağdat-Basra arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi de İngiltere’nin olacaktı. Bu bölgelerin dışında kalan topraklarda bir Arap devleti veya Arap devletleri federasyonu kurulacaktı. Ancak; yeni kurulacak devletin Akka-Kerkük çizgisinin kuzey kısmı Fransız, güneyi ise İngiliz kontroluna bırakılacaktı. İskenderun Limanı serbest liman, Filistin’de ise milletler arası bölge olması planlanmıştır.35 
Şerif Hüseyin Haziran 1916 da Osmanlı Devleti’ne savaş açmış ve Ekim 1916 da da kendisini Arabistan Kralı ilan etmiştir. 

13.Ordu Komutanı Halil Paşa, İngiliz ordusu karşısısında Şeyh Mahmut Berzenci’nin yardımını istemiş, karşılığında “Süleymaniye Sancağı’nın azlolunmaz emiri” olarak atamıştır. Şeyh Mahmut Berzenci, Türk Ordusunun çekilmesine yardım etmiş, İngilizlerle savaşmıştır.36 

Mondros Mütarekesi 31 Ekim 1918, saat 12.00 itibari ile yürürlüğe girdiğinde Ali ihsan Paşa (Sabis) Musul vilayetini elinde tutuyordu. Mütareke hükümlerine göre, bölgedeki tüm askeri birliklerin yerlerinde kalmaları gerekiyordu. Ama İngiliz Ordusu kuzeye doğru ilerlemesini sürdürdü. 
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından tam 16 gün sonra, 15 Kasım 1918 günü Musul şehri İngiliz birliklerinin denetimine girmiştir. İşgal silah 
bırakışmasından sonra gerçekleştiği için geçersizdi ve Türkiye Musul’daki İngiliz işgalini tanımamıştır. Mustafa Kemal Paşa ve yakın çevresinin hazırladığı ve 28 Ocak 1920’de son Osmanlı Millet Meclisi tarafından kabul ve ilan edilen Misakı Milli’nin (Ulusal Ant) 1. maddesinde dile getirilmiştir.37 

Musul’un işgalinden bir ay kadar sonra, İngiliz Geçici Yüksek Komiseri, Süleymaniye’ye giderek, başta Şeyh Mahmud Berzenci olmak üzere Kürt 
aşiretleri ile bir Kürt Federasyonu kurulması doğrultusunda anlaşmıştır. Uygulamaya hemen geçilmemiş, bir süre sonrada, Mayıs 1919’da, yetkileri 
kısıtlanan Şeyh Mahmud Berzenci ayaklanmıştır. İngiliz kuvvetleri ayaklanmayı bastırmış ve Berzenci sürgüne yollanmıştır.38 

İngiltere, Osmanlı Devleti’ni parçalama politikasını, 1. Dünya Savaşından sonra hızlandırmıştır. Paris Konferansı metnine (30 Ocak 1919) ; 

“...Ermenistan, Mezopotamya ve Kürdistan, Suriye, Filistin ve Arabistan Osmanlı Devleti’nden tamamen ayrılmalıdır.” maddesini koydurmuştur. 24 
Nisan 1920 San Remo Konferansı’nda; gizlice imzalanan Sykes-Picot anlaşmasına göre Fransa’ya bırakılması gereken Musul, İngiltere’nin nüfuz 
alanı olarak kabul edilmiş, ancak Musul petrollerinin %25 hissesi Fransa’ya bırakılmıştır. ABD’nin Ankara Hükümetini destekler tutum içersine girmesi 
üzerine, İngiltere 1922 de Musul petrollerinin %20’sinin ABD’ye verilmesini kararlaştırmıştır.39

 Irak’ı yönetmeye hazırlanan İngiltere, ulemanın “Gidenin müslüman, gelenin ise gayri müslim” olduğuna dair fetvalar vermesi üzerine, halkın mukavemeti ile karşılaşmıştır. Irak’ı yönetmekte zorlanan İngiltere, 1921 yılında Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Faysal’ı referandumla kral seçtirerek Irak’ın başına geçmesini sağlamıştır. 23 Ağustos 1921’de Mekke Şerifi Hüseyin Bin Ali'nin oğlu Faysal, Irak'ın ilk kralı olarak taç giymiştir. 40 

Revandüz’de bulunan Yarbay Ali Şefik yani Özdemir Bey, Kuzey Irakta İngilizlerle olan mücadelesinde başarılar kazanmaya, Kürt aşiretlerini Türk 
Ordusu tarafına çekmeye başlamıştır. Bunun üzerine İngilizler, Sürgüne gönderdikleri Şeyh Mahmud Berzenci’yi Süleymaniye’ye getirterek durumu 
lehlerine çevirmeye çalışmışlardır. Süleymaniye’ye gelen Şeyh Mahmud Berzenci, Eylül 1922’de Kürdistan Kralı olduğunu ilan etmiştir. Kürt Devleti 
kurma hazırlıklarına başlayan Berzenci, Türk tarafı dahil herkesle görüşünce, İngilizler Berzenci’yi görevden almışlar ve Süleymaniye’yi terketmesini 
bildirmişlerdir. Direnmeye kalkan Berzenci’ye İngilizler; Süleymaniye’yi havadan bombalayarak karşılık vermişlerdir. Berzenci’nin Süleymaniye’yi terketmesi ile İngilizler Şeyh Mahmud Berzenci karşıtlarından bir yönetim çıkarmışlardır. Temmuzda geri dönen Şeyh Mahmud Berzenci, Süleymaniye’yi tekrar ele geçirmiştir. Irak ordusunun 1924 Temmuzunda Süleymaniye’yi ele geçirmesi ile Şeyh Mahmud dağa kaçmış, İngilizler altı sene Süleymaniye’de kontrolu ellerinde tutmuşlardır.41

 Lozan Konferansı esnasında yapılan görüşmelerde, Musul sorunu çözüme kavuşturulamamıştır. Bu konuya, Lozan Anlaşması’nın üçüncü maddesi, ikinci fıkrasında şu şekilde yer verilmiştir. “Türkiye ile Irak arasındaki sınır, dokuz ay içinde Türkiye-Büyük Britanya arasında dostça belirlenecektir. Öngörülen süre içinde iki hükümet arasında anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti’ne götürülecektir....” Görüşmelerden bir sonuç çıkmayınca, Musul sorunu 20 Eylül 1924’te Milletler Cemiyetine götürülmüştür. Toplumsal yapıyı incelemek ve halkın eğilimini tespit etmek amacıyla halk oylaması yapmak üzere bir komisyon oluşturulmuş, bölgeye gönderilmiştir. Bu görüşmeler esnasında İngiltere’nin kışkırtmasıyla güney doğu Anadolu’da yer yer isyanlar patlak vermiştir. Komisyon Musul vilayetinde inceleme yaparken, 22/23 Şubat 1925’te 
Genç’te başlayan ve hızla çevreye yayılan gerici isyan, Şeyh Sait’in 29 Haziran 1925’te Diyarbakır’da idam edilmesi ile bastırılmıştır. 7 Ağustos 1924 yılında patlak veren Nasturi ayaklanması, Musul sorununun İngiltere tarafından Milletler Cemiyeti’ne götürüldüğü günün ertesine denk gelmiştir.42 

Bu esnada, İngiliz hava kuvvetleri de Musul ve Kerkük’teki Türkiye yanlısı aşiretlere karşı hava harekatları yapmıştır. 16 Temmuz 1925’te Milletler 
Cemiyeti Komisyonu faaliyetlerini tamamlamıştır. Musul’un Türkiye hakimiyetine verilmesi hukuken uygun olacağı ifade edilmesine rağmen, İngiltere’nin baskıları sonucu Irak’ın manda yönetimine verilmiştir. İlerde bir taksim söz konusu olursa, Küçük Zap suyunu sınır olabileceği belirtilmiştir.43 

Görüşmeler sonucunda, Türkiye’nin bugünkü Irak sınırları (Kuzey Irak’ın Türkiye sınırları) 05 Haziran 1926 tarihinde Ankara Antlaşması ile belirlenmiştir.44 

Musul sorunu çözülmekle birlikte, Irak’ta manda yönetimine karşı yer yer isyanlar devam etmiştir. Bunun üzerine İngiltere, 1930 yılında Irak ile bir 
anlaşma yaparak, iki yıl içinde bağımsızlığını tanıyacağını belirtmiştir. Söz konusu antlaşmada Kürtlere yer verilmemesi üzerine huzursuzluklar artmış, 
gösteriler düzenlenmiştir. İran sınırını geçerek bölgeye gelen Şeyh Mahmud Berzenci tekrar sahneye çıkarak aşiretleri ayaklandırmaya çalışmıştır. 
Ayaklanmalar bastırılmış, Şeyh Mahmud Berzenci tutuklanarak Nasiriye’ye sürgüne gönderilmiş, sürgünle beraber Berzenci dönemi kapanmış ve 
1956’da burada vefat etmiştir.45 

Aynı dönemde, Nakşibendi Şeyhi Ahmet Barzani, farklı yorumları ile diğer şeyhlerle ve 1927 yılından itibaren Irak yönetimi ile gerginlik yaşamaktaydı. İngiliz uçaklarının ve diğer Kürt aşiretlerinin de desteğindeki Irak ordusu, 1932’de Barzanilerin üzerine yürümüş, Barzani güçlerini yenilgiye uğratmıştır. Türkiye’ye doğru kaçan Barzaniler, Türk ordusuna teslim olmuş, Muş civarına yerleştirilmişlerdir. Irak hükümetinin 1943 genel affından yararlanan Barzaniler, Irak’a döndüklerinde, liderleri Hille’ye sürgün edilmişlerdir. Bir süre sonra, Halil Koşevi’nin öncülüğünde başlayan isyana, Molla Mustafa Barzani’de katılmış, isyan bastırıldıktan sonra Molla Mustafa Barzani Süleymaniye’ye sürgüne gönderilmiştir. Mustafa Barzani Süleymaniye’den İran’a geçmiştir. (12 Temmuz 1943) İran’dan Barzan bölgesine geçerek Irak hükümeti ile görüşmeler yapan, Irak ordusu ile çatışan Molla Mustafa Barzani, sonunda İran’a sığınmıştır.46

 Mustafa Barzani İran’da iken, Kadı Muhammed liderliğindeki İran’lı Kürtler, Mahabat kentinde Kürdistan Demokratik Partisini, ardından Mahabat 
Kürt Cumhuriyetini kurmuşlardır. Sovyet desteğindeki bu etkinlikler içersinde yer alan Molla Mustafa Barzani’ye general payesi verilmiştir. Bölgede Sovyet 
etkinliğini kırmak amacıyla Amerikalı bir generalin komutasındaki İran birlikleri, Mahabat’a girerek Kürt hareketini ezmiş, liderlerini asmışlardır. 2000 
adamı ile Sovyetlere sığınan Molla Mustafa Barzani, Sovyet Askeri 

Akademisinde, adamları da patlayıcılar, muhaberat ve nişancılık gibi konularda eğitim ve öğretime başlamışlar, 1958’e kadar burada kalmışlardır. 
Sovyetler Birliği, Türkiye’den ve Kuzey Irak’tan gelen Kürtleri eğitmişler, Kafkasya’dan kalkan Sovyet uçakları, Kuzey Irak’a malzeme yardımı 
yapmışlardır. Ancak, Bağdat Paktının47 kurulması, bu yardım uçuşlarını engellemiştir. 

Irak yönetimi, 14 Şubat 1958’de General Kasım ve Yüzbaşı Abdülselam Muhammed Arif’in darbesiyle el değiştirmiş, akabinde cumhuriyet ilan edilmiştir. Arif Başbakan olmuştur. Yükselen Arap milliyetçiliği ve İngiltere ile olan sorunlar nedeniyle Irak Bağdat Paktı’ndan ayrılmış, Sovyetler’e daha fazla yanaşmaya başlamıştır. Barzani’nin KDP’si, General Kasım ve Irak Komünist Partisi birlikte Arap milliyetçileri ve Baasçılara karşı mücadele etmişlerdir. Zamanla Mustafa Barzani ile araları bozulan General Kasım, Barzani karşıtı aşiretlere desteği kaydırmıştır. Bunun üzerine aralarında silahlı çatışmaya varan anlaşmazlıklar çıkmıştır. General Kasım ile KDP’nin mücadelesi, KDP içinde ciddi sorunların başlangıcına yol açacak çatlağa yol açmıştır. Hükümetin toprak reformu yapmak istemesine karşılık, Barzani’nin toprak ağalarını desteklemesi, KDP’nin önde gelenleri Celal Talabani ve İbrahim Ahmed tarafından desteklenmemiştir. Barzani KDP önde gelenlerini bölgesine sokmaz iken, KDP güneyde kendi silahlı birliklerini teşkilatlandırmaya başlamış, Talabani de bu güçlerin başkomutanı olmuştur.48

 8 Şubat 1963’te General Kasım, Arap Sosyalist Baas Partisi'nce (ASBP) düzenlenen bir darbeyle devrilmiş ve öldürülmüştür. Arif; kendisini mareşal ilan ederek, devlet başkanı olmuştur. Kürtlere ateşkes teklif edilmiş, ateşkes teklifi kabul edilmiş, Talabani Bağdat’ta görüşmelere başlamıştır. 
Görüşmeler, KDP ile Barzani arasının yumuşamasını sağlamıştır. Uzlaşma sağlanamayınca, Irak ordusu KDP üzerine yürümüş, fakat bir netice 
alamamıştır. Hükümet muhalifleri ile uğraşan Arif, tekrar ateşkes çağrısında bulunmuş, 10 Şubat 1964’te barış anlaşması imzalanmıştır. Barış anlaşmasına göre Bağdat hükümeti, Kürt milli haklarını geçici bir anayasa ile tanıyacaktır. Geçici anayasa ile “ Kürtlere Irak bütünlüğü içinde milli haklar verileceği” 3 mayıs 1964’te ilan edilmiştir. Geçici anayasa KDP’yi memnun etmemiştir. KDP ile Barzani tekrar ters düşmüşlerdir. KDP silahlı mücadele isterken, Barzani; eleştirilerine rağmen görüşmelerin sürdürülmesinin doğru olacağını belirtmiştir. Anlaşmazlık üzerine KDP kongresi yapılmış, kongrede Barzani, feodalite yanlısı ve teslimiyetçilik ile suçlanmıştır. Öfkelenen Barzani, 500 peşmerge ile Mahvut’taki KDP karargahını basmıştır. KDP güçleri, saldırı karşısında, İran sınırındaki Serdeşt’e çekilmek zorunda kalmıştır.49 

Nisan 1965’te Irak ordusu kuzeye doğru büyük bir harekat gerçekleştirmiş, Barzani dağlara çekilmiştir. İran’da bulunan Talabani ve KDP yöneticilerinin Barzani ile araları tekrar yumuşamaya başlamıştır. Bölgeye dönen Talabani, Irak yönetimi ile gizlice temas kurmuş, Irak yönetimi Barzani’nin tasviyesinin çıkarlarına olacağını düşünmeye başlamıştır. Gelişmeler karşısında Barzani, Talabani’yi tutuklamak istemiş, Talabani yine İran’a sığınmıştır. 

13 Nisan 1966’da, Abdüsselam Arif, helikopterinin düşmesi sonucu ölmüş, ağabeyi General Abdülrahman Muhammed Arif devlet başkanlığı görevini devralmıştır.50 Yeni yönetim, 4 Mayıs 1966’da 40.000 kişilik bir ordu ile Barzani’nin üzerine yürümüş, İran ve İsrail’in destek verdiği Barzani 
güçlerine karşı bir netice alamamıştır. Barış görüşmeleri esnasında, Kürtlere geniş haklardan bahsedilmiş, görüşmelerde Talabani ‘nin öne çıkmasından 
Barzani rahatsız olmuştur. Silahların sustuğu bu dönemde, Talabani güçleri İran’dan gelerek, Barzani’ye rağmen Süleymaniye’ye silah zoru ile 
yerleşmişlerdir. Bu olay, Kürt bölgesinin ikiye bölünmesi anlamına gelmektedir.51 

17 Temmuz 1968’de General Abdülrahman Muhammed Arif, Baas Partisi'nce düzenlenen bir darbeyle devrilmiştir. General Ahmed Hasan El Bakr devlet başkanı olmuş, yardımcılığına ise 31 yaşındaki Saddam Hüseyin getirilmiştir.52 Baas yönetimi, başlangıçta Kürtlerle iyi geçinmek istemiş, başarılı olamayınca Ocak 1969’da güç kullanarak sorunları çözmek istemiş, istediği başarıya yine ulaşamamıştır. 11 Mart 1970 Barış görüşmeleri sonucunda, Kürtler özerklik haklarını, imzalanan bir anlaşma ile almışlardır. Bu anlaşmada Kerkük ‘ün statüsü açıklığa kavuşturulamamıştır. Anlaşma dört yıl içinde uygulamaya sokulacaktır.53 

Kürtlerin Kerkük’ün statüsünü kendi çıkarlarına göre çözmek ve Kerkük’ü başkent yapmak istemeleri, Irak yönetimi ile anlaşmanın önündeki 
en önemli engeli oluşturuyordu. KDP’nin 25.000 peşmergeden oluşan silahlı gücü ile Türkiye ve İran’daki Kürt grupları desteklemek istemesine, Irak 
yönetimi izin vermiyordu. Zaman geçmiş, Barzani anlaşma şartlarına uyulması çağrısında bulunmuş ve akabinde silaha sarılmıştır. Irak’taki Baas 
rejimini destekleyen Moskova, KDP’nin bu tepkisi üzerine, tercihini Baas yönetiminden yana koymuştur. Moskova Kürtleri yalnız bırakmıştır. 11 Mart 
1972’de Irak ve Sovyetler Birliği arasında 15 yıllık bir Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmış, Irak hükümeti, Irak Petrol Şirketi'ni 1972’de 
millileştirmiştir. 
   Baas yönetimi, İran ve Irak arasındaki Şat-ül-Arap su yolu sorununu54, 6 Mart 1975’te Cezayir antlaşmasıyla neticelendirmiştir. İran’dan aldığı 
destekle direnen Kürtler, İran’ın Irak’la anlaşması sonucu tamamen yalnız kalmışlar ve tüm kazanımlarını kaybetmişlerdir. Bağımsızlık ve egemenliğin 
başka uluslara dayanarak değil, kendi gücüne dayanılarak kazanılabileceğini Kürtler hesaplayamamışlar ve ağır bedel ödemişlerdir.55 Böylece, Irak 
ordusu karşısında Barzani güçleri yalnız kalmıştır. Irak ordusunun ağır ve kapsamlı saldırıları karşısında, Barzani kuvvetleri hezimete uğramıştır. Bu 
yenilgi sonucu KDP çözülürken, Talabani 1 Haziran 1975’te Suriye’nin desteği ile Şam’da Kürdistan Yurtseverler Birliğini (KYB) kurmuştur. Saddam 

250.000 Kürdü güvenlik gerekçesi ile güneye sürmüştür. Kansere yakalanan Molla Mustafa Barzani tedavi için ABD’ye gitmiş ve 1979 yılında orada vefat 
etmiştir. Sol çizgiye kayan KDP, toparlanmaya çalışırken, Molla Barzani’nin ölmesi üzerine Sami Abdurrahman ve Mahmut Osman gibi önde gelen 
isimler KDP’den ayrılarak kendi partilerini kurmuşlardır.56 16 Temmuz 1979’da General Ahmed Hasan El Bakr, Baas partisinden ve devletteki görevlerinden istifa etmiş, yerine devlet başkanı olarak Saddam Hüseyin geçmiştir. 

İran’da 1979’da gerçekleşen islam devrimi sonucu iktidara gelen Humeyni yönetimi ile Irak arasında 8 yıl süren savaş, KDP ve Kürtlerin yaralarını sarmalarına ve güçlenmelerine olanak sağlamıştır. 12 Kasım 1980’de, KYB, Kürdistan Demokratik Halk Partisi ve birkaç muhalefet gruplarının üye olduğu Irak Milli-yurtsever Demokrasi Cephesi kurulmuştur. 28 Kasım 1980’de ise; KDP, Irak Sosyalist Partisi Kürdistan Bölümü, Irak Türkmen Demokratik Örgütü ve benzeri grupların üye olduğu Irak Milli Demokrasi Cephesi kurulmuştur.57 

4 Eylül 1980’de, İran, Irak sınırındaki bazı köyleri topa tutmuş, Irak yönetimi bu olayı İran- Irak savaşının başlangıcı olarak kabul etmiştir. 22 Eylül’de Irak, İran hava üslerine saldırmış, 23 Eylül’de İran, Irak'ın askeri ve ekonomik hedeflerini vurmuştur. 7 Haziran 1981’de İsrail, Bağdat yakınlarındaki Tuveyta'daki nükleer araştırma merkezlerini bombalamıştır. 58 

Bütün bu gelişmelerin ardındanTürkiye Cumhuriyeti’ne karşı mücadele etmek üzere kurulmuş olan PKK terör örgütü, KDP lideri mesut Barzani’nin izni ile Ocak 1982’den itibaren Kuzey Irak’a yerleşmeye başlamıştır. Türkiye’yi karşısına almak istemeyen Barzani’nin kararında, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın rolü olmuştur. PKK’nın çocuk, kadın, yaşlı demeden köylüleri katletmesini onaylamamıştır. Ayrıca PKK’nın marksist leninist bir örgüt olarak KDP’yi feodal, gerici bulması ve aşiretlere dayanan yapısı nedeniyle aşağılaması, KDP ile PKK’nın arasının her geçen açılmasına neden olmuştur. PKK yüzünden Türkiye’nin baskısı ve operasyonları ile karşılaşan KDP, 1987’de PKK ile yaptığı protokolu tek taraflı olarak feshetmiştir. KDP ile ilişkileri bozulan PKK, 1 Mayıs 1988’de KYB ile protokol imzalamıştır.59 

İran’ın 20.000 askeri, 13 Mart 1988’de60 KDP’nin de desteğinde Süleymaniye istikametinde ilerlemiştir. Halepçe’de bulunan Iraklı askerler teslim olmak zorunda kalmışlardır. 16 Mart 1988’de Irak uçakları Halepçe’yi ve civarındaki köyleri havadan bomlalayarak, sinir gazı ve kimyasal silahlar kullanmışlardır. Bu saldırılarda 5000 Kürt ölmüştür. 20 Ağustos 1988’de İran ve Irak arasında Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan, İran-Irak askeri izleme grubu UNIIMOG denetiminde ateşkes ilan edilmiştir. 

Saddam, İran ile savaşırken, İran’ın yanında yer alan Kürtleri cezalandırmak, sınır güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle 30.000 askerden oluşan kuvvetlerini 25 Ağustos’ta kuzeye doğru hareket ettirmiştir. Onbinlerce Kürt, Saddam’dan kaçarak Türkiye’ye sığınmıştır. 

İran ile savaşın bitmesinden yaklaşık iki yıl sonra 2 Ağustos 1990’da, Irak Kuveyt'i işgal etmiş, BM Güvenlik Konseyi 660 sayılı kararı ile işgali 
kınayarak Kuveyt’ten derhal çekilmesini istemiştir. 16-17 Ocak 1991’de koalisyon güçlerinin Irak'ı havadan bombardımanıyla “Çöl Fırtınası 
Operasyonu” olarak adlandırılan Körfez Savaşı başlamıştır. 3 Mart 1991’de Irak, BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 687 sayılı kararı kabul etmiştir. Karar gereği Irak; Kuveyt devleti sınırlarını tanıyacak, çalınan malları iade edecek, terörizmi desteklemekten vazgeçecek, uluslar arası denetim 
altına girerek kitle imha silahları ve balistik füzelerin tespiti ve yok edilmelerini kabul etmiştir. Irak yönetimi, Mart ve Nisan 1991’de ülkenin kuzey ve güneyin de çıkan ayaklanmaları bastırmak için askeri birliklerini sevk etmiş, Kuzey Irak’taki gruplar Türkiye ve İran’a doğru kaçarak canlarını  kurtarmışlar dır.61 Bunun üzerine BM Güvenlik Konseyinin 5 Nisan 1991’de aldığı 688 sayılı kararı (Birinci Huzur harekatı) ile sığınmacıların geri dönmeleri sağlanmıştır. Bu harekatın askeri birliğine “Çekiç Güç” adı verilmiştir. 15 Temmuz 1991’de sona eren Birinci Huzur harekatından sonra, İkinci Huzur Harekatı ile; çok uluslu güç oluşturulmuş ve 36 ncı paralelin kuzeyi uçuşa yasaklanmıştır. 

KDP ve KYB, 19 Mayıs 1992'de etkin oldukları bölgede bir seçim gerçeklestirerek 105 üyeli bir Kürdistan parlamentosu, ardından iki örgütün koalisyon hükümeti niteliginde bir Kürdistan hükümeti olusturulmuştur. Ancak iki örgüt arasındaki ittifak uzun sürmemiş ve çok geçmeden bu iki örgütün taraftarları birbirlerine karşı silahlı mücadeleye girmişlerdir. Bütün bu gelişmeler Irak’ın Kürt bölgesini tam bir kargaşanın, yönetim boşluğunun ve belirsizliğin içine itmiştir.62 Aralık 1993’te, Kürdistan Sosyalist Partisi güçleri, KYB’nin desteği ile, Süleymaniye’de yedi KDP mensubunu öldürmüşlerdir. 

20 Aralıkta KYB ile islamcılar birbirlerine girmişlerdir. İslamcıları, KDP desteklemiştir.63 

İkinci Huzur Harekatı 31 Aralık 1996’da sona ermiştir. 1 Ocak 1997’den itibaren Kuzeyden Keşif Harekatı yürürlüğe girmiş ve ABD güçlerinin 2003 harekatı sonunda yürürlükten kaldırılmıştır. 

Irak Geçici Hükümeti 1 Haziran 2004 tarihinde açıklanmıştır. Bu Hükümet’in önünde güvenliğin tesisi ve siyasi geçiş sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilmesi başta olmak üzere, önemli görevler bulunmaktadır. Ocak 2005 seçimlerine katılmayan sünniler, 15 Aralık 2005 genel seçimlerine katılmışlardır. 
Anayasaya konan bir madde ile Saddam döneminde Kerkük’ten sürülen Kürtler ve Türkmenler Kerkük’e geri dönecekler ve Kerkük’ün statüsü 2007 yılında yapılacak referandumla belirlenecektir. KDP ve KYB yetkilileri, Kerkük’e göç eden Kürtlere bedava arsa vermekte ve beş bin dolar para yardımı yapmaktadırlar. Elektrik ve su ise bedavadır. Hali hazırda, Kerkük’e 300.000 bin civarında Kürt’ün göç ettiği tahmin edilmektedir.64

 Irak anayasasının verdiği yetkiyle bölgede; bakanlıklar, üniversiteler, meslek odaları, TV kanalları, ordu birlikleri ve istihbarat örgütleri hâlihazırda kurulmuş durumdadır. Moskova’da bulunan ve Kürtlere ait birtakım kitapları ve lisanla ilgili kaynaklardan oluşan Kürt Dil Akademisi 2 yıl kadar önce Erbil’e taşınmıştır. Erbil’de Merkez Bankası ve Kürt parlamentosu yeni binalarında faaliyet göstermektedir. Parlamentoda KDP ve KYB’nin 41 sandalyesi bulunurken, Kürdistan İslam Partisi’nin 9, Komal Partisi’nin 6 sandalyesi bulunmaktadır. Parlamentoda Türkmenler 4, Komünistler 3, sosyalistler 2 sandalye ile temsil edilmektedir. Parlamentoda, sağlık, eğitim, kültür, kadın hakları, ziraat ve bayındırlık gibi 13 komite görev yapmaktadır.65 

 Bölgede yaşayan halk, bağımsız bir Kürdistan’ın kurulduğunu ileri sürerken, yetkililer bunun ilanının 2010 yılını bulabileceğini söylemektedirler. 

Irak’taki genel seçimlere Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin oluşturduğu ‘Kürt İttifakı’ndan ayrı katılan Irak Kürdistan İslam Birliği (IKİB) Genel Başkanı 
Selahaddin Muhammed Bahaddin, “bağımsız Kürt devleti” söyleminin iyi bir slogan olmasına karşın jeopolitik gerçeklerle bağdaşmadığı görüşünde. “Kürt 
devleti bölgedeki ülkelerle ‘ehli sünnet’ Kürtler arasında bir çatışmaya sebep olabilir. Dolayısıyla Müslümanların zarar göreceği bir oluşumu önermiyoruz.” 
demektedir.66

 Yaptığı terör eylemleri ile Türkiye’de 30 bin civarında insanın ölümüne yol açmış olan PKK terör örgütü, bölgede ofis açmış ve son yapılan seçimlere farklı isimler altında (PÇDK) katılmıştır. Yetkililer, demokrasi olduğunu ve yasadışı bir eylemde bulunmadıkları sürece karışamayacaklarını, bu sorunu Türkiye’nin kendisinin çözmesi gerektiğini söylemektedirler.67 

Kuzey Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi ve ’Kürdistan Bölge Başkanı’ Mesut Barzani, Kürt sorununun bir realite olduğunu, bundan dost ve komşu ülkelerin rahatsız olmamaları gerektiğine dair zaman zaman basına demeçler vermektedir. 68 

ABD yönetiminin Irak’ta düzeni sağlayamaması -veya sağlamak istememesi de mümkün-Şii, Sünni ve Kürt grupların ayrışmasını derinleştirmektedir. ABD kendini, başta Türkiye olmak üzere Irak’ın toprak bütünlüğünü savunanlara karşı, “ben istedim, ama bölünmeyi engelleyemedim” demeye hazırlanmaktadır. Çünkü, bugün itibari ile Irak hukuken olmasa bile, fiilen üçe bölünme sürecine girmiş durumdadır. 69 

 Adım adım bağımsızlığa yürüyen Kuzey Irak'taki bölge parlamentosu 23.02.2006’da gerçekleştirdiği toplantıda, Barzani denetiminde Erbil ile 
Talabani kontrolündeki Süleymaniye idarelerini tek çatı altında birleştiren kararı onaylamıştır. Ortak idarenin başbakanlığına Barzani'nin yeğeni Neçirvan Barzani atanırken, yardımcılığına KYB yöneticilerinden Ömer Fettah getirilmiştir.70 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder