17 Eylül 2018 Pazartesi

VARLIK VERGİSİ KONUSUNDA Ki YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ve GERÇEĞİ BÖLÜM 2

VARLIK VERGİSİ KONUSUNDA Ki YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ve GERÇEĞİ BÖLÜM 2



Konuya bir başka açıdan bakılırsa, savaş şartları ve mevcut ekonomik
durum, Osmanlı son döneminden beri süregelen ticari eşitsizlikleri ortadan
kaldırmak için de elverişli bir ortam yaratmıştı (CLARK, 1984: 33). Bu yönde,
Varlık Vergisi azınlıkların ekonomi içindeki payını azaltmak üzere bir araç
olarak kullanıldı. Buna sebep, bütün önemli işlerin onların ellerinde
bulunuşu, ithal mallannın karaborsada olup hayat pahalılığını önemli
derecede artınşı idi. Vergi geçmişten izler taşıyordu denebilir, yabancı
firmalar kısmen de yabancı memleketlerde olan ticaretin yalnız azınlık
grupları tarafından yapıldığı Osmarılı İmparatorluğu günlerinden gelen
bir adete uyarak azınlık fırmaları ile iş görmeyi tercih ediyorlardı.
Azınlık firmaları ise Türklere ait işyerlerinin doğru dürüst iş görmeye
ehil olmadığım ilan ediyor, hükümetin uygunsuz ve fark gözeten
tutumundan şikayet ederek yabancı firmalarla iş görmeyi tekellerinde
tutmak için çalışıyorlardı (KARPAT, 1996:110). Bu nedenle, Varlık
vergisinde azınlıklara yönelik uygulamaları salt "ırkçı bir politika" ile
açıklamak da anlamlı değildir. Azınlıkların piyasa ekonomisindeki konumu
da önem taşımaktadır (AKAR, 1992: 89). 

Dolayısıyla, konu öncelikle dini veya etnik bir mesele değil, ulus-devletin temelinin sağlamlaştırılmasını öngören
iktisadi bir sorundur.

Ulus-devlet bağlamında konuya bakılırsa, devletin egemenlik hakkını
kullandığı söylenebilir. Ekonomik ve sosyal şartlann zorluğu ve yapılan
vatanseverlik çağrılarına olumsuz yanıt alınması, siyasal iktidarı hükümet
etmenin duygusal yanını ön plana çıkartarak ülkeyi yönetmeye yöneltti. Savaş
zan1anında beklenen herkesin milli ahlak kuralları çerçevesinde davranmasıydı
ancak, yapılan çağrılara olumlu yanıt alınamaması, ülkede etik (ethic) bir
beraberlik yaratılamaması, kamu yararı ön plana çıkartılarak siyasal iktidarı
toplum yararı saptayıcısı görevini üstlenmesine yol açtı (TUN AYA, 1980: 161-5). 

   Bu açıdan, Varlık Vergisi konusundaki hükümetin yaklaşımı tarihsel, siyasi ve iktisadi yönleriyle değerlendirilmelidir.

Varlık Vergisi Uygulaması

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, nüfusu, gayri safi milli hasılası, bunun
sektörel dağılımı, gelir bölüşümü eşitsizliği, piyasaların yapısı, kurumsallaşma
düzeyi vb. toplanacak vergi düzeyini ve vergi tekniklerini etkiler. i942 yılının
ikinci yarısında vergilemede sınıra gelinmiş. vergi yükü ücretliler üzerinde
yoğunlaşmıştı; ücretli kesim Kazanç vergisinin büyük bölümünün yanı sıra
i929 Dünya Krizi sonrasında konulan İktisadi Buhran, Muvazene ve Hava
Kuvvetlerine Yardım gibi olağanüstü vergileri ödüyordu. Ayrıca, ücretler
enflasyon nedeniyle erozyona uğramış, geniş kesimler günlük temel
ihtiyaçlarını karşılayamaz bir duruma gelmişti. Konsolide bütçe gelirleri 1940
yılında % 39.2 artarken, i94 i yılında ancak % iXA artırılabilmişti. Faik Ahmet
Barutçu'ya göre ( 1977:265) para basma ile devlet maliyesi iki yıl dört ay
yönetilmiş, 1942 yılının ikinci yarısında yeni gelir kaynaklarının bulunması
gerekli olmuştu. Fiyat artışları, karaborsa ve vurgunculuk temel ihtiyaçların
karşılanmasında büyük sonınlar ortaya çıkarıyordu Gidilecek başka kaynak
kalmamıştı. Spekülatif faaliyetlerden elde edilen kazançlar, başlangıçta zorunlu
borçlanma ile devlete aktarılmak istense de, yabancıların piyasadaki
egemenliği zorunlu borçlanma yapılmasını sınırlamış, geriye bir tek vergi
seçeneği kalmıştı. Bu amaçla çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu 12 Kasım 1942
tarihinde yürürlüğe girdi. Vergi tüm ülkeyi kapsıyordu, ancak verginin ana
uygulama merkezleri göreli olarak ekonominin gelişkin olduğu İstanbul, İzmir,
Bursa, Ankara, Hatay, İçel, Seyhan gibi iller oldu.

Varlık Vergisi Kanunu

4305 sayılı Varlık Vergisi Kanunu, vergi konusu, vcrgi miktarı, verginin
tarhı, verginin tebliğ ve tahsili, teminat, zaman aşıını ve meriyet adı altında
yedi bölümden ve ]7 maddeden meydana gelen bir kanundur. Birinci maddede,
Varlık Vergisinin servet ve kazanç sahiplerinin servetleri ve fevkalade
kazançları üzerinden ve bir defaya mahsus olmak üzere alınacağı belirtilmiş,
ikinci maddede verginin kimlerden alınacağı sıralanmıştır. Buna göre: "2395
sayılı Kazanç Vcrgisi ve 2728 sayılı İktisadi Buhran Vergisi kanunlarla ek ve
tadilleri mucibince mükellef bulunanlar, büyük çiftçiler, uhdelerinde bulunan
binaların ve hisseli ise hissedarların hisselerine düşen bir yıllık gayri safi iradı
yekiimı 2500 liradan ve arsalarınm vergide mukayyet kıymetleri 5000 liradan
yukarı bulunan ve bu miktarların tenzilinden sonra mütebaki irat vc kıymetlerle
bu vcrgiyi verebileceği komisyonlarca kararlaştırılanlar, 1939 senesinden bcri
2395 vc 2728 sayılı kanunlar mucibince vergiye tabi bir iş ve teşebbüsle
uğraştığı halde bu kanunun ncşri tarihindc işini terk, devir veya tasfiye etmiş
bulunanlar; meslekleri tacir, komisyoncu, tellal veya simsar olmadığı halde
i939 senesinden bcri velev bir defaya münhasır olsa bile ticari muamelelere
tavassut ederek komisyon veya tavassut mukabili olarak her ne nam ile olursa
olsun para vcya ayniyat almış olanlar."K Varlık Vergisi Kanunu'nun üçüncü
bölümü verginin tarhını düzenlemektedir. "İkinci maddede yazılı servet ve
kazanç sahiplerinin mükellefiyet derecelerini tespit etmek üzere her vilayet ve
kaza merkezinde mahallin en büyük mülkiye memurunun reisliğinde en büyük
mal memurundan ve ticaret odalarıyla bclediyelerce kendi üyeleri arasından
seçilecek ikişer üyedcn oluşan bir ve icabına göre müteaddit komisyon
kurulur." Ticaret odası bulunmayan yerlerde, bu odanın scçeceği üyeler yerine
belediyece, hariçten ticaret ve ziraattan anlayanlar arasından iki üye seçilmesi,
ayrıca en büyük mülkiye ve maliye memurlarının bu komisyonlarda bizzat
bulunması şart koşulmuştu. Komisyonlar on beş günlük sürede mükelleflerin
vergi miktarlarını kararlaştırmaya mecburdu. Komisyon kararları varidat
dairelerinin kapılarına, köylerde münasip mahallere listeler asılarak
duyurulacak ve bu kararlar nihai ve kesin olacak, bunlara karşı idari ve adli
kaza mercilerinde dava açılamayacaktı. Ancak, mükerrer tarh durumunda itiraz
göz önüne alınacaktı. Vergiyi ödeme süresi IS gündü, IS günde yatırılmayan
vergiler birinci hafta için yüzde bir, ikinci hafta için yüzde iki zam yapılarak
tahsil edilecekti. Borçlarını 30 gün sonunda ödememiş olanlar, bedeni
yeteneklerine göre askeri nitelikte olmayan genel veya belediye hizmetlerinde
çalıştırılacaklardı. 9 Kolektif ve komandit şirket ortakları ile ilgili olarak Tahsili
Emval Kanunu hükümleri uygulanmakla beraber, ortaklar çalışma
mükellefiyeti kapsamı içindeydi. Varlık Vergisinin 14'üncü maddesi verginin
mükellefiyetini tüm aileye yayarak; dükkan, mağaza, depo ambarı, fabrika ve
imalathaneler ile buna benzer yerlerde bulunan bütün menkul mallarla tapuda
veya vergide bunlardan herhangi biri namına kayıtlı olan gayrimenkul malların
bu kanun mucibince alınacak vergi ve zamların kanuni teminatı hükmünde olup
bu malların satılmasında Tahsili Emval Kanunu hükümlerinin tatbik
olunmasını öngörüyordu. Varlık Vergisinde zaman aşımı süresi beş yılolarak
belirlenmiş, Kanun hükümlerini yürütrneğe İcra Vekilleri Heyeti memur
edilmişti.

Varlık Vergisi uygulamasını merkezde Maliye Vekili Fuad Ağralı,
Müsteşar Esat Tekeli, Teftiş Kurulu Başkanı Şevket Adalan yürüttü.
İstanbul'da ise Vali Lütfi Kırdar, İstanbul Defterdarı Faik Ökte ve Cumhuriyet
Halk Partisi müfettişi Suat Hayri Ürgüplü uygulamayı yönlendirdi. Vergi tarh
edilirken her aşamada güçlük yaşanmış, kolaylık olsun diye Gayri Müslimler
için G, Müslümanlar için M, Ejnebiler için E, Dönmeler için D grubu
oluşturulmuştu.lo Bu tasnif daha uygulamanın başlangıcında verginin etnik bir
vergi olduğu izlenimi vermişti. Oysa, Varlık Vergisi Kanunu'nda böyle bir
uygulama öngörülmemişti; mükelletlerin vergileri ödedikleri kazanç vergisi ile
ilişki kurularak belirlenmiş ve oluşturulan bir barerne göre hesaplanmıştı.
Estimatörlerin ve Teknik Büro'nun belirlediği vergileri Teknik Büro kayıtlara
geçmiş, komisyonlara bu bilgiler gönderilmişti.11   

   Tapu kayıtlarının bile düzenli olmadığı bir ekonomide vergi tarhı hatalara açıktı. 
Karine usulüne göre vergi, mükellefinin servetini gösteren; kişinin tüketimi, harcama biçimi, giyimi, yakın çevresi vb. gibi tüm verileri göz önüne alınarak belirlenir.12 

   Bu nedenle, İstanbul'da kimin ne kadar serveti olduğuna dair araştırma yapmak için kurulan birime Müfettişler, Merkez Bankası, İş Bankası, Osmanlı Bankası, Esnaf ve Tüccarı iyi bilen teşekküller, Ticaret Odası ve Milli Emniyet'ten ayrı ayrı isimler istendi. Cumhuriyet Halk Partisi müfettişi Suat Hayri Ürgüplü'ye göre bu listelerle gelen yüksek gelirli ve servet sahibi kişilerin sayısı şaşırtıcı idi.
MüfettişIerden yüz ile bin isim arasında değişen listeler, bankalardan 50-3000
arasında raporlar, odalardan on bin, parti teşekküllerinden 20 bin, Emniyetten
ise 60 bin isim verilmişti. Başta gelen 40-50 varlıklı kişinin büyük kısmı gayri
Müslirn idi (BALİ, 2001 :452-3). Teşkilatsızlık, nüfus kayıtlarının perişanlığı
yabancılara vergi konması işini zorlaştırıyordu. Konsolosluk kayıtları esas
alındığında bir çok gayri Müslim yabancı (Ejnebi) yabancı grubunda veya M
kategorisine göre vergi ödemişti. İstanbul' da vergi miktarlarını belirlemek
üzere üç komisyon kurulmuştu. Fevkalade sınıf ve beyannameli sınıf mükelleflerinin vergileri bir numaralı komisyonda belirlenmiş, bu komisyonda
münakaşalar olmuş ve rakamlar değişmişti (ÖKTE, 195 -194). 

  G ve M yanında D grubu oluşturulmuş, bunların vergisi M grubunun iki misli olmuştu. Bir kısım Dönmeler adi cetvellerden fevkalade gruba alınmıştı (ÖKTE, 1951 :85).
Varlık Vergisi açıklandığında Müslümanlar ve azınlıklar arasında büyük
farklılıklar olduğu görüldü.13 Gayri Müslimler üzerinde verginin yoğunlaşmasında
kamuoyunun baskısı ve zenginliğin bu grubun elinde toplanması rol
oynadı. Örneğin, İstanbul' daki Ticaret Odası kayıtlarına göre ticaret, sanayi,
doktorluk, pastanecilik, meyhanecilik hayatının % 87'si Ermeni, Rum ve
Musevilerin elinde toplanmıştı (KAFAOGLU, 2002:59)

Varlık Vergisi'ne en önemli eleştiri, verginin itiraz ve temyiz haklarını
kapsamaması konusunda yapıldı (KAFAOGLU, 2002: 81).14 

  Varlık Vergisi, yıllarca vergi vermemiş bir kesimi kapsıyordu, vergi yükümlülerinin vergiden kaçınmasını önlemek ve kısa sürede mali kaynak sağlamak üzere, vergi hukuku açısından eksik çıkarıldığı söylenebilir (BARUTÇU, 1977: 263).15 
Olağanüstü şartlar içinde tahakkuk ettirilen Varlık vergilerine tahsil öncesi itiraz hakkı, vergiye itiraz halinde verginin tahsilatını durduracağından tanınmadı.16 Bu yönüyle vergi hukuku açısından büyük bir sorun ortaya Çıktı. Bundan başka,
hükümet vergiden kaçınmanın yollarını hem süreleri kısa tutarak, hem de
uygulamadaki boşlukları doldurarak tıkadı. Bu nedenle, vergiye karşı tepki
büyük oldu. Veri eksikliği, tapu kayıtlarının yetersizliği nedeniyle tüm
servetlere ve herkese ulaşılamayacağı biliniyordu, ancak bu durum kısmen de
olsa Varlık Vergisi'nin ikinci ve üçüncü derece akrabalara yayılmasıyla
önlendi.17

Türkiye'nin önde gelen iş adamlarından Alber Bilen'e göre (1988:32),
vergi miktarları açıklandıktan sonra mükelleflerin çoğu sembolik bir tutar
yatınp gelişmeleri bekledi. Piyasada biraz ödersen kurtulursun bekleyişi hüküm
sürüyordu. Vergiye karşı direnç büyüktü ancak, mali gereksinimler nedeniyle
hükümet toleranslı davranmadı. Kanun metninde kanun hükümlerinin kesin
olduğu bir çok kez yinelenmişti. Devlet, vergi borcu en fazla olanlardan ve
borcunu hiç ödemeyenlerden başlayarak çalışma mükellefiyetini uygulamaya
soktu. Dönemin zor şartları içinde mükelleflerin direnci bu şekilde kınlarak
verginin kısa sürede tahsilatı sağlandı.

Varlık Vergisinin iktisadi Sonuçları

Varlık Vergisi, 12 Kasım 1942 tarihinde yüıiirlüğe girdi ve yıl sonunda
toplam Varlık Vergisi tutarının % 85'i tahsil edilmişti. Varlık Vergisinin
uygulama dönemi içinde 463 milyon lira tahakkuk etmiş, 317.5 milyon lira
tahsilat yapılmıştı. Tahakkuk ettirilen verginin % 68.6'sı tahsil edilmiş; 12.3
milyon lira 4501 sayılı kanuna göre, 34.3 milyon lira mükerrerlik nedeniyle,
98.9 milyon lira 4530 sayılı kanuna göre silinmişti. Varlık Vergisi 114 368
mükellefi kapsadı, verginin % 52'sini gayri Müslimler, % 29'unu
Müslümanlar, % 19'unu yabancılar ödedi. Verginin % 54'ü İstanbul'dan tahsil
edilmişti. İstanbul'da tahsil edilen 221.3 milyon liralık Varlık Vergisi'nin %
70'ini gayri Müslimler öderken, İstanbul dışındaki yerlerde Müslümanlar
verginin % 85'ini ödemişti.18

TABLO 1 EKLE
Tablo I, i942 ve 1943 yıllarındaki Varlık Vergisi tahsilatını ve bunun
vergi gelirleri, genel bütçe ve konsolide bütçe gelirleri içindeki payını
göstermektedir. i942 yılında vergi gelirlerinin %36'sını, Genel Bütçe
gelirlerinin %27.4' ünü, Konsolide Bütçe gelirlerinin ise % 22.2' sini Varlık
Vergisi oluşturdu. Tablo 1




Kaynak: Maliye ve GümrükBakanlığı (1995:141)


   Tahakkuka göre tahsilat % 68.6 olsa da vergi amacına ulaştı ve mali
sıkıntıların hafiflemesinde önemli bir rol oynadı. Bunun için bütçe gelirleri ve
giderleri artış oranları ile, banknot miktarındaki artış oranlarına bakmak faydalı
olacaktır. Tablo 2'de bütçe gelirleri, harcamaları ve banknot miktarları ile yıllık
artış oranları yer almaktadır. Bu tabloya göre, 1940 yılında bütçe gelirleri %
39.24 artırılırken, 1941 yılında artış hızı yavaşlamış % 18.45 olmuştu. 
  Bu, varolan vergileri artırarak gelir sağlamanın sınırına gelindiğini göstermektedir, 1942 yılında ise bütçe gelirlerindeki artış oranı % 54.42 olmuş, bu artış Varlık Vergisinden kaynaklanmıştı. Bu yıldan sonra bütçe gelirlerinde önemli bir artış meydana gelmese de bu vergi gelirleri düzeyi olağanüstü bir vergi olan Toprak Mahsulleri Vergisi ile sürdürüldü. Varlık Vergisi nedeniyle Kazanç Vergisi tahsilatının da arttığı söylenebilir: i942 yılında 70.8 milyon olan tahsilat, 1944 yılında 137.6 milyon liraya kadar Çıktı. Vergi bileşimi değişerek, 1942 yılında servet vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı % 7 iken i943 yılında % 43'e yükselirken, mal ve hizmetlerden alınan vergilerin payı % 40.3'ten % 29'a geriledi. Bu da geniş kesimler üzerindeki baskıyı göreli olarak hafifletti.
İktisadi Buhran, Muvazene ve Hava Kuvvetlerine Yardım Vergilerini de
hesaba katarsak olağanüstü vergilerin 1942 yılında 345.4 milyon lira ile
konsolide bütçe gelirlerinin % 28.3 'ünü karşıladığı görülmektedir. 1943 yılında
bu oran 11.7'e gerileyerek 152.8 milyon lira olarak gerçekleşti.Tablo 2 





Kaynak: Maliye Bakanlığı a.g.e.den der/endi.


Varlık Vergisi ile savaş yıllarında hızla artmış olan para arzını sınırlamak ve tedavül hacmini düşürmek gibi bir amaç da güdüldü. Varlık Vergisi 1942 yılında tedavülde bulunan paranın % 4 i'ine eş değerde bir parayı tedavülden çekerek ekonomiye olumlu bir katkıda bulundu. Tedavüldeki para miktarı 1942 yılında bir önceki yıla göre %40.6 artarken, 1943 yılında 1942 yılına göre artış sadece % 9 oldu. Şükrü Saraçoğlu 'na göre, 1943 yılında emisyon artmadı 767 milyondan 720 milyona indi, Merkez Bankası 35 ton altın aldı, 12 milyon sterlin biriletirdi (GOLOGLU, 1974:196).19 Banknot miktarı artış oranlarına bakılırsa 1940 yılında banknot miktarı bir önceki yıla göre % 43.39 artarken, banknot miktarı artış oranı bütçe gelirleri artış oranından yüksek olmuş, bu durum 194 i yılında da devam etmişti. 1942 yılında banknot miktarı artmaya devam etse de bütçe gelirlerindeki artış oranı banknot miktarı artış oranından yüksek gerçekleşti. Burada Varlık Vergisinin rolü büyüktür Banknot miktarı artış hızı 1942 yılı ve öncesine göre Varlık Vergisi dolayısıyla azaldı. Bu yönüyle, Varlık Vergisi'nin devlet bütçesi ihtiyaçlarının karşılanmasında ve para arzının frenlenmesinde önemli rol oynadığı görülmektedir.


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder