9 Eylül 2018 Pazar

ABD HEGEMONYA KURGUSU BÖLÜM 1

ABD HEGEMONYA KURGUSU BÖLÜM 1  




















Yrd.Doç.Dr.Sait Yılmaz (*) 
ABD İNCEMELERİ.,
(*) Sait YILMAZ, Beykent Üniversitesi Ögretim Üyesi, Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü, 
saityilmaz@beykent.edu.tr 




















Dünya tarihinin hemen her devrinde tüm uluslararası sistemi ve güç dengelerini kendi değerlerine göre yeniden biçimlendirecek kuvvet, irade ve moral güce sahip olan aktör ve ilkeler ortaya çıkmış tır. Modern dünya sisteminin ilk hegemonik gücü İngiltere idi. 18' nci Yüzyılda Fransa ile birlikte öne çıkan İngiltere hegemon güç konumunu 1945'lere kadar sürdürmüştür. ABD ise ancak 1898 yılındaki İspanya Savası sonrasında büyük güç konumuna gelerek hegemonya için yarışa dahil olmuştur (Uzgel, 2003: 11). ABD'nin yükselerek küresel hegemonyayı ele geçirmesi 1873'ten itibaren İngilizlerin hegemonya yarısında gerilemesi ile baslayan ve Almanya ile rekabet eden uzun bir süreç sonunda ve ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında mümkün oldu. ABD hegemonyasının hangi kavramsal çerçeveye oturtulacagı ile ilgili ABD kaynaklı çalışmalar ise uluslararası ilişkiler alanında hala en geçerli teori olan Realizmin biçimlenmesini sağlamıştır. Amerikan hegemonya kurgusunun ortaya konulması ile ilgili bir çalışma önce gerisindeki kavramsal boyutları ortaya koyarak ise başlamalıdır. 

1. ABD HEGEMONYASININ KURAMSAL ÇERÇEVESİ: 

A. Modernizm ve ABD Hegemonyası: 

Modernizm, insanı merkeze koyan ve Rönesans, reform, aydınlanma süreçleriyle el ele giden bir süreçtir. Modern; bilimsel, sanayilesmis ve güçlü; öte yandan da insanî, katılımcı ve demokratik anlamına gelmektedir (Bosta-noglu, 1999:120). Batı (ABD ve Avrupa), ''modern'' kültürü temsil etmektedir. 
Bu kültür; akılla, hukukla kurdugu fizik, kimya, sehir, belediye, sanat, demokrasi haklarını ifade etmektedir. Modernizm; aklın, aydınlanmanın, modern 
bilimin ve Batı'nın bir ürünüdür. Modernist söylem 19' ncu Yüzyıl liberal felsefesinden yola çıkarak, üçüncü dünya devletlerinin gelismesini Batının 
izledigi modele uydurma amacına yöneldi. Modernist kuram ABD'nin Realist uluslararası iliskiler anlayısındaki etkinligini korumaktadır (Bostanoglu, 1999:123). 

Modernizmin pratikteki islevi; dünya arenasında rol almak isteyen küçük ve güçsüz devletler için anahtar parametrelerin çogunun dısarıdan belirlenmesine 
imkân veren bir kuramsal çatı teskil etmektir. Politik gelismenin önerdigi sosyal düzenin olusturulması ABD müdahale anlayısını gelistiren; devlet-yapma 
(state-building), ülke-insası/ulus-yapıcılık (nationbuilding), kurum-yapma, bürokrasi-yapma gibi rollerin dogmasına yol açtı (Kesselman, 973: 139-154). 
ABD, kendisi dısında global bir hegemonik gücün dogusuna mani olmayı ve bölgesel olarak bu hegemonyayı etkileme veya riske sokma kabiliyetine 
sahip olan güçlerin ufalanmasını ve kontrol edilebilir halde tutulmasını yani hegemonyanın sürdürülmesini hedeflemektedir. 

B. ABD ve Realizmin Evrimi: 

  <  Modernizmin pratikteki işlevi; dünya arenasında rol almak isteyen küçük ve güçsüz devletler için anahtar parametrelerin çogunun dışarıdan belirlenmesine imkân veren bir kuramsal çatı teşkil etmektir. >
    Bugüne kadar uluslararası iliskiler alanında egemen görüs, kendisine rekabet eden diger kuramlara( Liberalizm, Marksizm, Yapıcılık ve diger post-izm'ler) 
ragmen “Realizm” olarak tanımlanan pozitivist kökenli bir paradigma olagelmistir( Baylis, Smith: 2005, 5). Realizm'in ilkeleri ilk kez Hans Morgenthau ve E.H. Carr tarafından belirlenmistir. Morgenthau, 1948 yılında yayınladıgı Uluslararası Politika (Politics Among Nations) adlı çalısmasında “güç ve güç dengesi teorisi”ni ortaya koymustur. Realistler için uluslararası iliskilerin temelinde kendi ulusal çıkarlarını maksimize etmeye çalısan devletler arasındaki güç mücadelesi yatmaktadır. Bu mekanizma uluslararası düzenin saglanmasında güç dengesini kendi lehine degistirmeyi öngören askeri güce ve isbirligine 
dayalı bir yapı sunmaktadır.

Realizm, bugüne kadar dünya politikasının bas aktörü ABD'nin ihtiyaçlarını, bakıs açılarını ve çıkarlarını göz önünde tutan bir paradigma olma niteligini
korumustur.

Kuramsal çalısmalara öncülük eden ABD Soguk Savas'ın sona ermesi ile kuramsal alanda meydana gelen yeni önermelerle birlikte Realizme dayal hegemonya sistemine düsünsel alt yapı saglayacak yeni bir vizyon arayısına girdi. Önce Baskan (Baba) George H.W. Bush tarafından 'Yeni Dünya Düzeni(
New World Order)' kavramı ortaya atıldı ama içerigi doldurulamadıgı için kısa sürede izleri silindi. Clinton'ın vizyonu ise daha çok siyasî ilişkiler ve özellikle ekonomik baglar ile dünya'da barıs ve güvenligin saglanmasında ana itici unsurun 'Küresellesme' olacagını öngörüyordu. ABD çıkarlarına çok daha düskün olan ogul Bush yeni muhafazakâr kadro ile birlikte ancak 11 Eylül saldırıları sonrası büyük stratejisinin esaslarını yerine oturttu (Barry, 2004:1); uluslararası terörizme karsı bitmeyen savas, önleyici müdahale, saldırgan tek taraflılık (agressive unilateralism) ve ABD askeri üstünlüğü nün korunması. 

11 Eylül 2001 saldırıları güvenlik ve güç politikaları tarihi için önemli bir dönemeç oldu. Terör, asimetrik güç dengesi içerisinde bir yandan zayıf olanın 
güç kullanma yöntemi olarak ortaya çıkarken Amerikan dıs politikasını tekrar askerîlestirdi. George W.Bush, ABD dıs politikası için yeni bir kavram 
tanımladı; 'Terörizmle Savas Sırasında Küresel Hegemonya (War on Terror)' (Ikenberry, 2001: 21). 2002 yılında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından açıklanan güvenlik politikası; hem Amerika'nın herhangi diger bir güç üzerindeki askeri üstünlügünü sürdürmekteki kararlıgını hem de askeri faaliyetlerle tehditleri ortadan kaldırma konusundaki özel gesi içerisinde bir yandan hak iddiasını ifade etmekteydi. 

Bugün gelinen asamada ABD stratejisine hâkim olan paradigmanın adı 'Demokratik Realizm (Democratic Realism)' olarak isimlendirilmektedir
(Progressive Policy Institute, 2003).

C. Küresellesme ve ABD:

Küresellesme; ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda ortak degerlerden bazılarının yerel ve ulusal sınırları asarak dünya çapında yayılması
olarak kabul edilmektedir. Clinton, küresellesmeden bahsederken tarihsel kaçınılmazlıgına, sosyal olarak gerekliligine, Amerikanın siyasî liderliginin
buna ihtiyacı olduguna vurgu yapmaktaydı. Küresellesme Amerika'nın dünyanın tek süper gücü olma konumunu tamamlayan teorik bir boslugu doldurdu
ve küresel hegemonyanın dogal ögretisi oldu (Brzezinski, 2004: 178).

Küresellesme uluslararası arenaya ABD hegemonyasına global düzeyde sürekliligi için gerekli manivelaları saglayan üç yeni aktörü takdim etmektedir(
Drezner, 2004: 271-272); küresel sermaye pazarları, uluslararası organizasyonlar ve küresel sivil toplum. Küresellesme ile ne türde olursa olsun
bir Amerikan Barısı (Pax Americana) dünyayı kaplamak zorundadır. Ancak bunu, Amerika bile kendi basına basarmaya yetecek kadar güçlü degildir.
  
    <   Terör, asimetrik güç dengesi içerisinde bir yandan zayıf olanın güç kullanma yöntemi olarak ortaya çıkarken Amerikan dış politikasını tekrar askerîleştirdi. >




Yrd.Doç.Dr.Sait Yılmaz 
Şekil 1 : 21. Yüzyılda Güç Dengesi Piramidi 
ABD hegemonya kurgusu ortak çıkarları kapsamında AB ile isbirligi yapmaktadır. 

2. GLOBAL GÜÇ DENGESİ VE ABD'NİN GÜCÜ : 

A. Global Güç Dengesi ve Hegemonya: 

Soguk Savaş'ın sonunda 2 + 3 (ABD Sovyetler Birligi + Çin Japonya - Almanya) güç dengesinin yerini son 15 yıldır Rusya'nın bir alt kademeye 
düsmesi ile 1 + 4(ABD + Rusya AB Japonya Rusya) almıstır(Buzan, Waever, 2003: 3). Soguk Savas sonrası sistemin tanımını yapmaya çalısan 
Charles Krauthammer yeni sistemin “tek kutuplu (unipolar)” bir hegemonya oldugunu söylemisti (Krauthammer, 1992: 295-306). 
Bu düzende hegemonyanın en üst düzeydeki gücü ve lideri dogal olarak tek süper güç olarak kalan ABD idi. Buzan'a göre süper güç; sahip oldugu 
birinci sınıf askeri- politik kabiliyetler ve bunları destekleyen ekonomisi ile uluslararası güvenligin aktif oyuncusu, her istedigi bölgede tehdit, garantör, 
müttefik veya müdahaleci konumundadır. Bu yönünün dısında uluslararası toplumu kendi yanına çekecek evrensel degerleri sahiplenmistir. 

Hegemonya, uluslararası sistemin kuralları ve normlarını kendi motivasyon ve isteklerine göre degistirme yetenegine ve gücüne sahip olma konumudur 
(Volgy vd., 2005: 1-2). Amerika gelismis anlamda bir imparatorluk degil ancak hegemonyadır, hükmetmeyi degil, kontrol etmeyi amaçlar. 

Hegemonya ise öncelikle düzene uydurulması gerektiren ülkeler için gönüllü olmayı gerektirir. Amerikan hegemonyası, müttefiklerinin ABD'ye üs ve 
destek sundugu bir pazarlıgın parçasıdır(Chomsky, 2001: 27). Amerikan bakıs açısıyla ülkeler müttefik olmayı tercih edebilirler ya da konunun dısında 
kalırlar ve bunun sonucunda tek basına bırakılırlar. Eger bir tehdit olmaya baslarsa sonunda en azından potansiyel hedef haline gelirler. 
     ABD Hegemonyasının üç temel unsuru bulunmaktadır. 

Bunlardan 

Birincisi, ABD'nin askeri ve siyasî liderliginin küresel kabul görmesidir. 
İkinci unsur ise, ABD'nin dünya ekonomisine iliskin önerdigi ve genel kabul gören düzenleme sistemidir. 
Bunları ABD'nin yumuşak gücünün temsil ettigi kültürel hegemonya sistemi tamamlamaktadır (Brzezinski, 2004: 221). 

B. ABD'nin Gücü: 

    < Amerika'nın dünyadaki rolü zamanımızın iki yeni ana gerçekliginden kaynaklanmaktadır; daha önce benzeri görülmemis amerikan askeri gücü
ve küresel karsılıklı iletisim. >

     Amerika'nın dünyadaki rolü zamanımızın iki yeni ana gerçekliginden kaynaklanmaktadır; daha önce benzeri görülmemis amerikan askeri
gücü ve küresel karsılıklı iletisim(Brzezinski, 2004: 163). Bunlardan ilki Amerikan hegemonyasının uluslararası iliskiler tarihinde tek kutuplu
dönemini, ikincisi ise küresellesmenin ulusdevletleri asındırdıgı süreç ile tanımlanmaktadır.

Susan Strange, Amerikan hegemonik gücünü uluslararası Politik Ekonomideki güvenlik, Üretim, Finans ve Bilgi yapılarından kaynaklanan, bölgeselligi 
aşan yapısal gücünün sagladıgını ifade etmektedir (Strange, 1987: 565). ABD yumuşak gücünün üç unsuru bulunmaktadır (Goh, 2002: 7); 

(1) Amerikan degerlerinin ve kültürünün cazibesi, 
(2) AB hegemonyası algılamasının yaygın olması,
(3) Amerikan güç uygulamalarının mesruiyeti. 

     ABD, dünyanın tüm bölgelerine her türlü müdahalede bulunabilecek tek süper devlettir.

    ABD, küresel gücün belirleyici dört alanında en üstün durumdadır. Askeri olarak esi olmayan bir küresel erisime sahiptir. Ekonomik olarak, her ne 
kadar Japonya ve Almanya bazı bakımlardan rakip olsalar da küresel büyümenin lokomotifi olmaya devam etmektedir. Teknolojik olarak yeniligin 
tüm ileri uçlarında önderligi elinde tutmaktadır ve kültürel olarak, bazı asırılıklara karşın, özellikle dünya gençleri arasında rakipsiz bir cazibeye sahiptir. 
    Tüm bunlar Amerika'ya baska hiçbir devletin yakınlarına bile yaklasamadıgı  siyasi bir nüfuz saglamaktadır. Amerika'yı tek kapsamlı küresel süper güç 
yapan bu dördünün birlesimidir (Brzezinski, 2005: 43). 

   <   ABD kültür ve degerleri Hollywood sayesinde tüm dünyayı etkilemektedir. >

Amerikan ekonomisi dünyanın en büyük ekonomisidir. Dünya üretiminde  %27'lik bir paya sahiptir ki bu oran Amerika'yı izleyen üç ülkenin (Japonya, 
Almanya, Fransa) toplam üretimine esittir. Dünya nüfusunun yirmide  birinden az bir nüfusa sahip olmasına ragmen dünyadaki ekonomik faaliyetlerin 
dörtten birinden fazlasını yapmaktadır. Dünyadaki merkez bankalarının  üçte ikisi dolar ile rezerv yapmakta ve 60 yıldır ABD uluslararası finans 
pazarlarına hakimdir. Dünyadaki 500 büyük sirketin 219'u Amerikalıdır. Piyasa  degeri açısından dünyanın en büyük yüz sirketinin elli dokuzuna sahiptir. 
Dogrudan dıs yatırımda ABD ikinci sıradaki Yngiltere'nin iki kat önündedir. 

100 büyük markadan 62'si Amerikandır. 

Diger ülkeleri etkilemede ABD'nin göreceli avantajları bulunmaktadır  (Freeman, 2007: 188-192); karsı konulmaz askeri kabiliyetleri, ekonomisi, 
bilim ve teknolojik yenilikler konusunda lider rolü bunların basında sayılabilir.  ABD, uluslararası siyasî düzende BM Örgütü ve G-8'ler vasıtasıyla, uluslararası 
ekonomik politik düzende ise finans kurulusları IMF, Dünya  Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ) vasıtasıyla hegemonyasını sürdürmektedir. 
ABD, ekonomik ve politik bölgesel ittifaklar;  NAFTA, APEC, ve AB-Transatlantik İttifakı'nda da son derece güçlü bir konumdadır.
DTÖ'nün yardım toplantılarındaki gündem, dünya ticaretinin yaklaşık üçte ikisini oluşturan ABD, Kanada, Japonya ve AB'nin oluşturdugu “Dörtlü” tarafından 
belirlenmektedir. Dünya Bankası'na baskanlık eden kisi antlasma geregi Amerikalıdır. ABD oy kullanma gücünün en yüksek oranına sahiptir. IMF'de önemli kararların çıkması için %85 oy gerekmekte ve ABD %17 oy gücü ile etkili ve tek veto gücüne sahip ülkedir. Bu yüzden IMF ve Dünya Bankası'na 
' ABD Hazine Bakanlıgı ' yakıştırması yapılmaktadır (Brzezinski, 2005: 303).

    ABD kültür ve degerleri Hollywood sayesinde tüm dünyayı etkilemektedir. Amerikan popüler kültürü Ykinci Dünya savasından sonra tüm Avru-
pa'ya yayılmıs ve Avrupa'nın demokratiklesmesini hızlandırmıstır. Yngilizce dünya dili ve Amerikan kültürü bir mıknatıs gibi herkesi çekmektedir. Amerika 
egitimde ve idarî becerilerde oldugu kadar film, popüler müzik, internet, markaların bilinirligi, mutfak, dil ya da kısaca bilim adamlarının Amerikan 
hegemonyasının “acıtmayan gücü” dedikleri alanların tamamında dünyanın her yerinde egemen durumdadır. Amerika'nın genis çaplı kültürel 
egemenliginin ne benzeri ne tarihsel anlamda öncülü ne de ufukta bir rakibi vardır (Brzezinski, 2005: 221). 
   
    Bugünün jeopolitiginin ana gerçegi, Amerikan askeri gücüdür. ABD, dünyanın askeri gücünün % 38'ine ve askeri kapasitesinin büyük bölümüne 
sahiptir. 2002 yılı verilerine göre 347.9 milyar dolarlık savunma bütçesiyle ABD rakipsizdir. Dünyada Amerika'ya savas açıp kazanabilecek bir konvansiyonel 
güç bulunmamaktadır. Dünyanın tüm güçleri bir araya gelse bile ABD'yi yenmeleri garanti degildir. Amerika; askeri güç açısından, hem nükleer 
silahlara hem de dünyanın her yerine ulasabilen Konvansiyonel kuvvetlere sahip dünyanın tek ülkesidir. Amerikan askeri gücü dünyaya yayılmıs üsleri 
ile küresel olarak yayılmıstır. Bölge komutanları bulundukları cografyaların valisi gibidir. 

C. Amerikan Gücünün Düşüşü: 

ABD; sert, yumusak ve ekonomik güç açısından en üst seviyede olmasına ragmen yapısı çatırdamaktadır. ABD gibi hegemon bir gücün uluslararası 
iliskilerdeki etkisinin artması ve politikalarını uygulamasının daha az maliyetli olması, yumusak gücünü sert gücü kadar etkili kullanabilme yetenegine 
baglıdır. Irak savası ve ardından yasanan gelismeler ABD'nin diger ülkelerle kıyaslandıgında çok ileri olan yumusak gücünü özellikle Orta Dogu'da 
kullanamadıgını ve üstelik kontrolsüz bir sekilde kullanılan sert gücünün, yumusak gücüne zarar verdigini göstermektedir.

Oysa yumusak gücün kaynakları olan kültür ve politik degerler açısından ABD büyük bir çekim gücüne sahiptir. ABD kendisini zorlayan takipçilerine 
ragmen yapısındaki gerekli onarım ve gelistirmeleri yaparak yerini korumaya devam etmektedir.

   <  Bugünün jeopolitiginin ana gerçegi, Amerikan Askeri Gücüdür.  >

Yumusak gücünün azalması Amerikanın çirkin yüzünün ortaya çıkısı ile yakından ilgilidir(Kurlantzick,2005: 419-424). Sovyetlerin çöküsünden sonra 
tek süper güç olarak kalan ABD 1990'larla birlikte dısarıdan göçlere karsı çok sıcak bakmamaya basladı. Küresel ısınmayı önleme konusunda Kyoto 
Protokolünü onaylamaması, Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarını tanımaması gibi gelismeler imajını olumsuz etkilemeye basladı. Küresellesmenin 
vahsî kapitalizm nedeni ile Amerikan sosyal modelinden kaynaklandıgı düsüncesi de ABD imajını olumsuz etkilemeye devam etti. Ancak hepsinden 
öte Irak Savası ABD'nin dünyadaki rolü ve mesrulugunun küresel kabul oranını keskin bir sekilde düsürdü. ABD yönetiminin uluslararası forumlardaki 
girisimleri ABD'nin dünyayı düsünmekten çok kendi çıkarları pesinde oldugu imajına katkıda bulundu. 

ABD, uygulamaya çalıstıgı dıs politikanın yanında iç problemlerle de karsı karsıya bulunmaktadır. Clinton yönetimi ile kıyaslandıgında Bush yönetiminin ekonomik güç kapasitesi de oldukça sönük ve hassasiyet son yasanan borsa krizi ile daha da belirginlesmistir. Artan bütçe açıkları ve sallanan ekonomik dengeler bir yandan savunma harcamaların da gittikçe alarm vermektedir. Sert güç kapsamında ABD savunmasının dönüsümü kritik bir safhaya girmektedir. Savunma Bakanlıgı'nın öngörüleri ise 2005-2009 arasında ortalama 500 milyar dolar olacak yıllık savunma harcamalarının 20102022 yılları için yıllık 550 milyar dolardan daha fazla olacagını söylemektedir (Ippolito, 2005: 2). 

   <   ABD hala dünyanın en büyük ekonomik gücü ve yumuşak gücünü takviye etmek için gerekli sert güç unsurlarına ve paraya sahiptir. >

Bununla beraber ABD henüz oyunu kaybetmemistir. ABD hala dünyanın en büyük ekonomik gücü ve yumusak gücünü takviye etmek için gerekli sert güç unsurlarına ve paraya sahiptir. Hükümet dısı kuruluslar, sanat ve kültür vakıfları, özel sektörü ile yumusak gücü uygulayabilecek en iyi vasıtalara sahiptir. Yeni ve etkili bir strateji ile cazibesini yenileyebilir. Hatta Çin ve AB'ye uyusturucu trafigi, nükleer silahların yayılması gibi ABD çıkarlarını da tehdit eden bölgesel sorunlarda liderligi bırakabilir. Kyoto ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ile ilgili kötü şöhretini yenebilir.

Aksi takdirde bir gün İngiltere ve Avustralya da ABD operasyonlarına asker göndermek istemeyebilir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder