30 Eylül 2018 Pazar

KURTULUŞTAN 12 EYLÜL E YAKIN TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 7

KURTULUŞTAN 12 EYLÜL E YAKIN TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 7


Türkiye Ekonomisi, dünyayı saran çalkantıların da etkisiyle dibe vuruyor, her gün açıklanan Akaryakıt, Elektrik, Demir-çelik ve Kağıt zamlarıyla sanayi durgunluk noktasına geliyor, işten çıkarmalar hızla artıyordu. 28 Haziran 1971'de Washington'un " Eğer Ankara, Afyon Ekim alanını kısıtlamazsa Türkiye'ye karşı cezalandırıcı önlemleralınacaktır" tehditi uyarınca Türkiye'de afyon ekimi yasaklandı. ABD ile yapılan ilke anlaşmasına göre gelecek yıldan itibaren Türkiye'de haşhaş ekimine kademeli olaraktamamen son verilecek, Türkiye İlaç Sanayi için gerekli olan haşhaş devlet üretme çiftliklerinde yetiştirilecek, bu iş için yapılan masraflar da Amerikalılar tarafından  karşılanacaktı.

 < Türk hukuk tarihinde 1950 sonrası döneme baktığımızda, 1980' lere kadar hukukun siyasileşmesinde kurulan özel ve olağanüstü mahkemelerin oynadığı rol ön plana çıkmaktadır. Bu mahkemelerde sivil yargıçların yerine askeri yargıçların görev alması ise herhangi bir hukuk devletinde görülebilecek bir durum değildir. Hukukun siyasileşmesinde, olağanüstü ve özel mahkemelerin oynadığı role ek olarak, bazı uzmanlık mahkemelerinin kuruluşlarının ve uyguladıkları yargılama yöntemlerinin hukuka aykırı olması da dikkate alınması gereken bir konudur. 1 Temmuz 1973 yılında kurulan DGM' leri, yargının hukuk devleti normları dışında işlemesine olanak sağlaması nedeniyle  Anayasa Mahkemesinin 15 Haziran 1976 yılında verdiği bir kararla kapatılmıştır. Ancak, 1982 Anayasası ile DGM yeniden kurulmuştur.
Kemal Gözler [5]  >

Bu arada 1 Eylül 1971'de Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki katma protokolün ticari hükümlerini taşıyan "Geçici Ticaret Anlaşması" yürürlüğe girdi.
Anlaşmaya göre sanayi mallarımız Ortak Pazar ülkelerine bir yıl gümrüksüz girecek, Ortak Pazar ülkelerinden ithal edilecek mallara yüzde 5-10 arasında gümrük indirimi uygulanacaktı.

20 Eylül 1971'de Erim Hükümeti tarafından hazırlanan Anayasa değişikliği Meclis'te kabul edildi. Bu değişikliklerle 1961 Anayasası, hukukçuların deyimiyle 
"kuşa çevrilmişti".

Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilmesi, üniversite özerkliğinin zayıflatılması, TRT'nin özerkliğinin kaldırılması, Devlet memurlarının sendika kurma hakkının ortadan kaldırılması, üyelerinin atanmasında Bakanlar Kurulunun aday gösterdiği Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulması, küçük siyasal partilerin Anayasa Mahkemesine başvurma olanağının kaldırılması, askeri yargının sivil yargının aleyhine genişlemesini getiren hükümler, asker kişilerle ilgili idari  eylem ve işlemlerin yargısal denetimin, Danıştaydan alınarak yeni kurulan Askeri Yüksek İdare Mahkemesine verilmesi, sıkıyönetime geçişin kolaylaştırılmasının  yanısıra 120. madde ile sıkıyönetimden sonra bir de "olağanüstü hal" girmişti yaşamımıza.

   23 Eylül 1971'de 11 ilde uygulanmakta olan sıkıyönetim iki ay süreyle uzatıldı. 27 Nisan 1971'de başlayan sıkıyönetim uygulaması, iki ayda bir yapılan uzatmalarla  iki yılı aşkın bir süre devam edecek ve ancak 26 Ekim 1973'de sona erecekti. 5 Ekim 1971'de Adalet Partisi, yayınladığı bildiri ile hükümetin partiler üstü kalma özelliğini kaybettiğini öne sürerek 5 bakanını koalisyondan çekti. Hükümet bunalımı,

   Başbakan Nihat Erim'in istifa etmesine yol açtı. Ancak Cumhurbaşkanı Sunay, istifayı kabul etmedi. Yapılan görüşmeler sonucunda 5 bakan, İstifalarını geri çektiler. 
Ama 3 Aralık'ta 11 Bakan, reformların yapılmasının imkanı kalmadığı gerekçesiyle toplu olarak istifa ettiler. Bunun üzerine, Nihat Erim istifasını yeniden Cumhurbaşkanı'na sundu. 5 Aralık 1971'de yeni hükümeti kurma görevi tekrar Nihat Erim'e verildi. 11 Aralık 1971'de ikinci Nihat Erim hükümeti kuruldu. 
Partili 12 bakandan 7'si AP'li, 4'ü CHP'li, biri de MGP'li idi. Kabinede parlamento dışından 11 teknisyen bakan bulunuyordu. Başbakan Yardımcılıkları ile Kültür Bakanlığı kaldırılmıştı.

   22 Aralık 1971'de Amerika'da doların değerinin %8 oranında düşürülmesi üzerine Türkiye'de döviz fiyatları yeniden belirlendi. Aynı gün İkinci Nihat Erim Hükümeti, TBMM'de 45 red, 3 çekimser oya karşılık 301 oyla güvenoyu aldı. Oylamaya 91 milletvekili katılmadı.
  
1972 yılına girildiğinde gündem, "idamlar"dı. 1971'de kuruluşunu bir bildiriyle ilan eden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun liderleri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi  öğrencisi 25 yaşındaki Deniz Gezmiş, ODTÜ öğrencisi 25 yaşındaki Yusuf Aslan ve ODTÜ İdari Bilimler öğrencisi 23 yaşındaki Hüseyin İnan'ın idam kararları  10 Mart 1972'de TBMM'de 53 red ve 6 çekimsere karşı 238 oyla onaylanıyordu. 23 Mart 1972'de kararın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ardından  CHP, Anayasa mahkemesine başvuruyor, kanunun usulden bozulması talebinde bulunuyordu. 

<   12 Mart Muhtırası'nın "Türk Milletinin sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliği giderecek çareleri partiler üstü  bir anlayışla meclislerimizce değerlendirecek kuvvetli ve inandırıcı bir hükümeti" tümüyle iflas etmişti.
"Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlı” da değildi artık. Hele Hele Batur ayın 15'inde ABD'den döndükten sonra.
"Anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak" ortam da kalmamıştı.
Vedii Bilget [18]  >

6 Nisan 1972 Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını öngören kanuna CHP'nin itirazı kabul edildi, Anayasa Mahkemesi 3 idamla ilgili kanunu iptal etti. Mahkemeye göre kanun Meclis'ten, Anayasa'nın 85. mad14]desine aykırı biçimde çıkarılmıştı. 24 Nisan 1972'de toplanan TBMM, 2 çekimser, 48 red oyuna karşı 273 oyla idamları " Tekrar " kabul etti. Senatonun da kararı onaylamasıyla 6 Mayıs 1972'de Gezmiş, İnan ve Aslan hakkında idam kararları Ankara Cebeci Sivil Kapalı Cezaevi'nde yerine getirildi. Olay, tarihe "Darağacında 3 Fidan" olarak geçti.

THKO ve THKP-C tarafından idamların durdurulması için Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yakalandığı 17 Mart 1971'den idam edildikleri 6 Mayıs 1972 tarihleri arasında  çeşitli eylemler düzenlendi. ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisi Sinan Cemgil ve arkadaşları, ABD'nin Kürecik Radar Üssü'ne eylem düzenlemek amacıyla Nurhak dağlarında kamp kurdular. 31 Mayıs 1971'de Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga güvenlik güçlerince vurularak öldürüldü. 16 Ağustos 1971'de Mahir Çayan ve ODTÜ Fizik Bölümü öğrencilerinden Ulaş Bardakçı ve arkadaşları İsrail Başkonsolosu Elrom'u kaçırdılar. Daha sonra yakalandılar, ancak 29 Kasım 1971'de tutuklu bulundukları Maltepe cezaevinden kaçtılar. Ulaş Bardakçı, 19 Şubat 1972'de İstanbul Arnavutköy'de güvenlik güçlerince öldürüldü. Mahir Çayan ve arkadaşları 25 Mart 1972'de Ünye'deki radar üssünde görevli ikisi ingiliz, biri kanadalı üç teknisyeni kaçırdılar. 30 Mart 1972'de ihbar üzerine Niksar'ın Kızıldere köyünde kaldıkları ev sarıldı. Gaz bombası atarak eve giren güvenlik güçleri, içeridekileri ölü olarak ele geçiriyor du.

   Bu arada 11 Mart 1972 Genelkurmay Başkanlığı bir bildiri yayınlayarak 8'i karacı, 48'i havacı ve biri denizci olan 57 subay ve 11 astsubayın "Anarşistlere maddi ve manevi yardım ettiklerinin belirlendiğini" ve bu nedenle ordudan atılarak haklarında kanuni soruşturma yapıldığını açıkladı.

    17 Nisan 1972'de, idamlardan 11 gün sonra, Nihat Erim, Cumhurbaşkanı Sunay'a yeniden istifasını verdi. Sunay istifayı kabul etti. Erim, yeni hükümet kurulana kadar bile görevde kalmak istememiş, yerine Savunma Bakanı Ferit Melen'i bırakmıştı. 29 Nisan 1972 Cumhurbaşkanı Sunay, yeni hükümeti kurma görevini kontenjan senatörü ve eski başbakan Suat Hayri Ürgüplü'ye verdi. Ürgüplü, kabinesini 13 Mayıs 1972'de Cumhurbaşkanına sundu. Ancak Sunay, kabineyi "12 Mart Muhtırası icaplarına ve günün şartlarına uygun olmadığı" gerekçesiyle veto etti. Bunun üzerine Ürgüplü istifa etti. Aynı gün, CHP içinde uzunca bir süredir süregelen İnönü - Ecevit çekişmesi, Ecevit'in Genel Başkan olmasıyla noktalanıyordu. Cumhurbaşkanı Sunay, hükümeti kurmak üzere Ferit Melen'i görevlendirdi. 

    22 Mayıs'ta açıklanan Ferit Melen kabinesinde Devlet Bakanlıklarından birine "komünizmle mücadele" görevi verilmiş, bu göreve CHP'li İsmail Arar getirilmişti. Melen ilk demecinde, "Eğer 12 Mart'tan önce komünistler başarı kazansaydılar, Türkiye'deki Türkleri Sibirya'ya sürecekler ve Türkiye'ye başka milletlerden insanlar yerleştirilecekti" diyordu.

   4 Temmuz 1972'de Türkiye'nin Ortak Pazar'a geçiş dönemi katma protokolünde saptanan 12 ve 22 yıllık ithalat rejimi takvimindeki sürelerin ve gümrük indirimlerinin Türkiye tarafından ayarlanması, bu ayarlamada tek taraflı karar almak için esneklik tanınması amacıyla Ortak Pazar'a yaptığı başvuru reddedildi.
18 Ağustos 1972'de İstanbul Sanayi Odası, Türkiye'nin 100 büyük firmasını açıkladı. Firmalar çalıştırdıkları işçi sayısı, öz sermayeleri ve ciroları bakımından sınıflandırıldı.
Buna göre ilk sırayı 1 milyar 242 milyon 329 bin 587 liralık cirosu ile Ereğli Demir Çelik Fabrikası, ikinciliği SEKA, üçüncülüğü ise Türkiye Çimento Sanayi AŞ alıyordu. 
Bugün bunlardan SEKA ile Türkiye Çimento Sanayii kalmadı, Erdemir de sırada. Türkiye'nin dış borçlarının, Kasım 1972 itibarıyla 34 milyar lirayı bulduğu açıklanıyordu.
Bu rakamın 12 milyar lirası borç faizleriydi. Diğer yandan 21 Ocak 1973'de yabancı petrol şirketlerinin 14 yıldan beri elinde tuttuğu ve "Burada petrol yok" dediği  Diyarbakır'ın Sarıca kesiminde arama yapan TPAO, 1850 metrede verimli ve yüksek kaliteli bir petrol yatağı buluyordu.

    ABD - Avrupa arasındaki dolar - altın çekişmesi, gün gün Türkiye'yi batağa sürüklüyordu. 23 Şubat 1973'de külçe altın fiyatı iki saat içinde 10 bin lira arttı. 
Döviz kurları gün Aşırı değişiyor, Yeniden ayarlanıyordu. Bu ayarlamalar, "bırak dağınık kalsın" mantığı ile Özal döneminde "dalgalı kur"a dönüşecekti.
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın süresinin dolması üzerine 6 Nisan 1973'de AP, CHP ve CGP'nin üzerinde anlaşarak aday gösterdiği kontenjan grubu başkanı emekli  Oramiral Fahri Korutürk, 557 üyeden 365'inin oyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 6. cumhurbaşkanlığına seçildi. Korutürk, yeni hükümeti kurma görevini eski  Ticaret Bakanı Naim Talu'ya verdi. 15 Nisan 1973'de Naim Talu hükümeti kuruldu ve 261 kabul, 94 red ile güvenoyu aldı. DP ve CHP red oyu vermişti.

    22 Nisan 1973'de gazetelerde bir müjdeye tanık oluyoruz: "Hakkari İl Radyosu yayına başladı. Böylece Türkiye radyolarını yurt düzeyinde dinleyemeyen bölge kalmadı."
Günümüzdeki internet ve diğer iletişim olanaklarıyla karşılaştırdığımızda, Türkiye Cumhuriyetinin bir iline radyonun 1973'de ulaşabilmiş olmasına inanmak zor geliyor.
Üstelik aynı yıl Ankara ve İstanbul'dan sonra İzmirde de televizyon yayınına başlanmış olduğu düşünülünce.

   1973 Eylül ayı geldiğinde ekonomik kriz, had safhaya varmıştı. Bütün yurtta şeker, tuz, yağ ve bazı gıda maddeleri karaborsaya düştü. Başbakan Naim Talu, 
"Şekere zam yapılmayacak" diyordu. Ülke 12 Mart 1971 darbesinden bu yana atama yoluyla gelen Nihat Erim başbakanlığında 2, Ferit Melen başbakanlığında 
1, Naim Talu başbakanlığında 1 olmak üzere 4 farklı hükümet görmüştü. 14 Ekim 1973'de genel seçimler yapılıyordu. Türkiye'ye demokrasi(!) yeniden gelmişti.  Ancak aktörler değişmemişti.

1973 GENEL SEÇİMLERİ: “Bu Düzen Değişmelidir”

14 Ekim 1973'te yapılan seçimlerde halkın “umut” olarak görüp “Karaoğlan” diye nitelediği Ecevit'in partisi CHP % 33 oyla 185 milletvekiline sahip oldu. 
AP % 29,8 ile 149 milletvekili, DP ile kapatılan Milli Nizam Partisi yerine Erbakan ve arkaşallarının kurduğu MSP 48'er, MHP 3 milletvekili çıkarıyordu.
Türkiye'deki seçimlerden tam iki gün sonra tüm dünya, OPEC ülkelerinin batı blokuna koyduğu petrol ambargosu ile sarsıldı. 16 Ekim 1973'te OPEC
ülkeleri, 1973 Arap - İsrail savaşında İsrail'i destekleyen ülkelere, özellikle ABD ve Hollanda'ya petrol ihracatı yapmayacaklarını açıkladılar. 
Bretton Woods anlaşmasının çöküş süreci içinde hala bunalımda olan batı ekonomisi, şoktaydı. 20 Ekim'de BM Güvenlik Konseyi olağanüstü toplandı
ve 21 Ekim 1973'de geceyarısı aldığı bir kararla ateşkes istedi. Mısır ve Suriye kararı kabul ettiler.
BM, İsrail'in işgal ettiği topraklardan derhal çekilmesini istedi. Kartlar oynanmış, OPEC'in açıklaması amacına ulaşmıştı. Ancak Petrol fiyatları tırmanıyordu. Bu kriz, batılı ülkelerde ancak 1980'lerin ilk yıllarında kontrol altına alınabilen yüksek enflasyon ve işsizliğe neden olacaktı.



<  "Savaş, Ekonomi için iyidir" cümlesi, iktisatçı Hazel Henderson'a aittir. İfadeyi, Körfez Savaşının analizini yaparken kullanmıştır. Körfez savaşı, Milyarlarca doların müttefik ülkelerden ABD hazinesine akmasıyla ABD ' yi 1980 bunalımından kurtarmıştır. Bu milyarlarla yeni iş olanakları kurulmuştur. Gerçekte Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra fazlaca bir anlam ifade etmeyen bu endüstriyel - askeri birleşim giderek güç kazanmış ve yeni savaşlar, NATO içindeki " Barışsever " Ülkeler için doğal bir " Uğraş " halini almıştır. Maria Mies [20]  >

   Ancak ABD, 1973 Petrol şokundan sonra dersini almış görünüyordu . Bundan böyle petrol fiyatlarındaki oynamalar ya da ABD ekonomisindeki herhangibir gerileme,  hangi ülkeye açıldığı çok d a ö n e m l i olmaksızın savaş nedeni sayılabilecekti . Petrol fiyatlarını, ABD dış ticaret açığı verilerini ya da ABD'nin 
ekonomik durgunluk dönemlerini " Körfez savaşları"nın ya da " Demokrasi getirme girişimleri"nin meydana geldiği tarihlerle karşılaştırılması,  ABD'li ünlü iktisatçı  Hazel Henderson'a "war is good for the economy" [savaş, ekonomi için iyidir] ifadesini söyletecekti. [20]

    Petrol üreten ülkelerin yaptıkları fiyat artışlarının yansıması gerekçe gösterilerek Kasım 1973'de plastik hammaddelerine %80 oranında zam yapıldı. Rafinerilerin üretimi, petrol bunalımı nedeniyle azalınca tüm yurtta tüpgaz sıkıntısı başladı. Tüm yurtta elektrik sıkıntısı arttı. Elektrik kısıtlamaları başladı. 1973 toplam fiyat artışlarının %29'u aştığı açıklanıyordu. Karaborsacılık almış yürümüştü. Gelir vergisi ödemeleri içinde memur ve ücretlilerin ödedikleri vergi oranı artılılarak %66'yı buldu. 
Partilerüstü hükümetlerin işbaşında olduğu 2,5 yıllık dönem içinde fiyatlar %67 oranında artmıştı.

Bu arada hükümet henüz kurulamamıştı. Hükümeti kurma görevi Ecevit'e verilmiş, ancak çoğunluğu sağlayamayan CHP, herhangi bir parti ile koalisyona da gidememişti.

Seçimlerden sonra istifasını vermiş olan Naim Talu hükümeti hala işbaşındaydı. 14 Ekim 1973'te yapılan seçimlerin ardından CHP-MSP koalisyon hükümeti, 
25 Ocak 1974'de kurulabildi. 7 Şubat 1974'de 373 milletvekilinin katıldığı oylamada 235 kabul ile güvenoyu aldı. Ancak 20 Temmuz 1974'de gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı, CHP ile MSP arasındaki gerginliği artıracak, Erbakan Kıbrıs “başarısını” MSP'ye maletmeye çalışacak ve bu koşullarda CHP-MSP koalisyonu ancak 7 ay sürecekti.
12 Mart darbesinden sonra 1971 Ağustos ayında yapılan düzenlemeyle imam hatip okullarının dört yıllık orta kısımları kapatılmış, lise süresi ise üç yıldan dört yıla çıkartılarak meslek lisesi haline dönüştürülmüştü. 197374 öğretim yılında çiçeği burnunda CHP-MSP koalisyonu, imam hatip okullarının orta kısımlarını yeniden açtı ve imam hatip liselerine bütün üniversitelere giriş imkanı verdi. 1974 yılında 33 tane yeni imam hatip okulu açıldı.

   1968 Haziranında başlayan ve Kıbrıs'a yeni bir düzen getirmeyi amaçlayan toplumlararası görüşmeler altı yıl devam etmesine rağmen, 1974 yılı geldiğinde en küçük bir ilerleme olmamıştı. Bu arada, 21 Nisan 1967'de yaptığı darbeyle Yunanistan'da iktidara gelen Albaylar Cuntası, " Enosis "i (Kıbrıs adasının Yunanistan topraklarına katılmasını) gerçekleştirerek Yunan halkının desteğini arkasına almak istiyordu. Kıbrıs Rum lideri Makarios ise, Cunta'ya karşı tavır almıştı. 15 Temmuz 1974 günü, Nikos Sampson, yaptığı bir darbe ile Makarios'u düşürdü ve Kıbrıs HELEN Cumhuriyeti'ni ilan etti. Makarios kaçmayı başardı. 1974 Kıbrıs buhranı böyle başladı. 

Türk kesim üzerinde yıllarca süren baskılar, Nikos Sampson'un iktidarı ele almasıyla arttı ve Türkiye, müdahale kararı aldı. 20 Temmuz 1974'de Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs'a çıktı. 18 Ağustos 1974'de Birinci Kıbrıs Barış Harekatının mali portesinin 5 milyar lira olduğu açıklanıyordu. Türkiye, 250 şehit vermişti.

    18 Eylül 1974'de Ecevit, istifa etti. CHP-MSP koalisyonunun ardından ülke, 6 aylık bir bunalım döneminden sonra 1. Milliyetçi Cephe (MC) dönemine girecekti. 
Ecevit'in istifası ile Süleyman Demirel Başbakanlığında kurulacak yeni hükümetin Mart 1975'de işbaşına gelmesi arasında ülke iyice karıştı. 20 Eylül 1974'de 
ABD Senatosu Türkiye'ye yapılmakta olan askeri yardımın tümüyle kesilmesini öngören bir karar aldı. Teklifin ihracat ve ithalat bankasının Türkiye'ye kredi açmamasını öngören ikinci maddesi ise ortak komisyonda reddedildi. ABD, Kıbrıs konusunda "anlaşma yolunda kesin bir gelişme" görülene kadar askeri yardımı kestiğini açıklıyordu. 

Şubat 1975'de de ABD, Türkiye'yi indirimli Gümrük tarife listesinden çıkardı. Amerika'da Türk malları artık daha pahalı satılacaktı. Ülke içindeki ekonomik buhran ise sürüyordu. 

 Piyasada yağ, tüpgaz, ilaç ve filtreli sigara bulunamıyordu. Yağ sıkıntısını önlemek için yağ ithali serbest bırakılmış, karaborsaya mani olmak için margarin  fabrikalarının üretim ve satışlarının denetlenmesine başlanmıştı. İlaç fiyatlarına yüzde 20-30 zam yapıldı. Süt tozu ithalinin durdurulması üzerine piyasada süt ve süt 
ürünleri darlığı baş göstermişti. İstanbul'da tüp gaz sıkıntısı büyüyordu. Bulunabilen tüpler de el altından ve karaborsa fiyatla satılıyordu. Altın fiyatlarında dünya borsalarındaki buhran Türkiye'ye de yansıyor, 29 Eylül 1974'de 1974 yılı başından bu yana ilk kez cumhuriyet altını 40 lira birden değer kaybediyor ve 535 liradan 495 liraya düşüyor, ardından Kasım 1974 başında hızla artıyor, bir hafta önce 500 lira dolayında işlem gören cumhuriyet altını İstanbul'da 570 liraya yükseliyordu. 

Şubat 1975'de ise devalüasyon söylentileri yüzünden cumhuriyet Altınının fiyatı 620 liradan 680 liraya, Reşat altını ise 680 liradan 810 liraya fırlıyor, piyasalar altüst oluyordu. 

Ülke, çok zor günler geçiriyordu. "Bu kadarı olur mu" dedirtecek olaylar yaşanıyordu peşpeşe.  Savaş sanayiinde, özellikle füze yapımında kullanılan volfram'ın Uludağ'daki maden ocağında geceyarısı yangın çıkıyor, İzmit'te SEKA Trafo Merkezi'nde "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu" meydana gelen patlama sonucu 5 kağıt fabrikasından üçünde üretim tümüyle duruyordu. Keban ve Gökçekaya santrallarıyla, Seyit Ömer termik santralının üç ünitesinin birden aynı anda arızalanması üzerine tüm Türkiye'de her gün 1,5 saatlik elektrik kısıtlamasına başlanıyor, Şubat 1975'de elektrik kısıtlamasının süresi günde 1,5 saatten 2 saate çıkarılıyor, THY'nin Bursa isimli yolcu uçağı, elektriklerin kesik olmasından dolayı Yeşilköy Havaalanı 'na inemeyince Marmara Denizi'ne düşüyor, uçakta bulunan 42 kişiden kurtulan olmuyordu.

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder