6 Eylül 2018 Perşembe

ABD İSTİHBARATI SİZİ NASIL İZLİYOR?. BÖLÜM 1

ABD İSTİHBARATI  SİZİ NASIL  İZLİYOR?. BÖLÜM 1 

FBI - Apple Çekişmesinin perde arkası,







Doç. Dr. Sait Yılmaz 

12 Mart 2016, 23:01.Giriş
 
Apple, 2011’de ölen Steve Jobs’un kurduğu efsanevi teknoloji şirketi; iMac, iPod, iPhone, iPad ve Mac Air gibi ürünler tasarım ve işlevleri ile iletişim alanına yüksek teknoloji ürünleri sunuyorlar. Son birkaç aydır ABD’de iç istihbarat teşkilatı FBI ile Apple arasında, ülke mahkemelerine hatta Kongre’ye uzanan bir tartışma yaşanıyor. Bu tartışma her ne kadar bize bir iç mesele, güvenlik ve demokrasi arasında bir tercih tartışması gibi gösterilse de çok daha büyük bir arka perde bizden saklanıyor. Demek istediğim, aslında bu tartışma en çok dünyanın geri kalanını ilgilendiriyor. Konuya girmeden önce, tartışmanın nasıl başladığını hatırlayalım. 16 Şubat 2016 günü Apple’ın CEO’su Tim Cook, Aralık 2015’te San Bernardio’da meydana gelen bir terör saldırısı sonrası saldırganların iPhone’larının deşifre edilmesine yönelik mahkeme kararına rağmen, FBI’ın isteğini reddetti. Ardından New York’taki bir uyuşturucu satıcısı ile ilgili Sulh Hâkimi James Orenstein, Federal Mahkeme’nin şirketlere şifreli telefonları veya tabletlerinin açılması ile ilgili emir vermek için yasal dayanağı olmadığı kararını verdi (1). Apple 2008’den beri sadece New York’ta 70 kadar davada FBI’a yardım etmişti ama Orenstein, FBI’ın bu yolu kullanmasındaki sıkıntıların farkında idi. ABD Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi’nde Apple adına komite karşısına çıkan Apple Başkan Yardımcısı Bruce Sewell ise “FBI, bizden müşterilerimizin güvenliğini azaltacak bazı şeyler yapmamızı istiyor. Eğer FBI’ın istediği şeyi yaparsak teröristler yine bir yolunu bulup iletişimlerini sürdürür ancak bizim milyonlarca müşterimizin kişisel bilgi güvenliği tehlikeye girer” açıklamasında bulundu (2). Şifre kırmak, şifreleri istediği gibi kullanmak, başka ülkelerinin şifrelerine mani olmak ABD istihbaratının İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük merakıdır. Bu yüzden Türkiye dâhil pek çok ülkede kriptografi yani şifreciler hedef alınmıştır. Bugün yaşadıkları tartışmalar ise, ABD istihbaratının özellikle Snowden sonrasında yaşadığı büyük depremin dünya genelinde açığa çıkan ve daha çok dost dediği ülkelere yönelik casusluk zincirinin sorunsuz yürütülmesi için önemli dönemeç olacaktır. Ne demek istiyoruz; öncelikle ABD siber istihbaratı nasıl elde ettiğini, Snowden’in neleri açığa çıkardığını açıklayalım sonra da Apple-FBI kavgası bu işin neresinde ve nihayet bu gelişmeler bizleri nasıl etkileyecek onlara değinelim.
ABD siber istihbaratının kısa geçmişi..
Son 20 yılda istihbarat örgütleri ve büyük şirketler arasındaki ilişkiler nedeniyle gözetleme ve izleme işlerinin örtülü operasyonlar içerisindeki rolü çok daha büyümüş ve küresel bir hal almıştır. Yeni istihbarat görevleri ülke güvenliğinden, ekonomi, uzay, siber-uzay, medya operasyonları ve yurt dışında diplomasinin örtülü faaliyetler ile desteklenmesine kadar geniş bir yelpazede değişmektedir. İstihbarat teşkilatları gittikçe uzman merkezli hâle gelmektedir (3). Örneğin ABD’de; Lockheed Martin, Raytheon, Booz Allen Hamilton, SAIC ve diğer şirketlerin istihbaratçı profesyonelleri istihbarat servislerinin analitik bölümlerine entegre oldular. Bilimsel ve teknik istihbarat analizcisi normal olarak altı kaynaktan bilgi alırdı; fotoğraf, sinyal, insan, dış edebiyat, ülkede yapılan milli çalışmalar, temel fizik (teknik konular için). Bunlardan ilk ikisi sert, ikinci ikisi (insan ve edebiyat) ‘yumuşak istihbarat’ kaynağı olarak görülürdü (4). Son ikisi ise istihbarat kaynağı olmaktan çok, ne yapıldığı ve yapılabileceği ile ilgili analitik yardımcı olarak kullanılırdı. Daha 1990’lı yıllarda CIA, yeni bir tehdit haritası oluşturmak için yumuşak hedeflere yönelmişti (5). Eskiden beri yumuşak istihbarat daha çok yabancı halklar ile ilgili siyasi, kültürel ve sosyal istihbarat ile ilgilidir (6).

1994’te CALEA (Açılı İletişim ve Güvenlik Güçleri) Yasası ile hükümet, telefon şirketlerinden telefon ağlarına girebileceği bir giriş noktası istedi. Böylece ABD, 1990’larda özellikle ekonomik casusluk peşine düştü. Sonrasında, Avrupa’daki pek çok rüşvet olayının ortaya çıkmasında ABD’nin gizli dinlemelerinin payı böylece anlaşılmıştı. Bu işin merkezindeki NSA, yurtdışında izlemeyi hâla ABD Dış İstihbarat Gözetleme Mahkemesi (FISA) (7) tarafından verilen izinler ile yapıyor. 2001’de Bush’un imzalamasıyla başlayan 25 milyon dolarlık Stellar Wind programı ile NSA, sözde teröristlerin dış haberleşmelerini izlemeye başladı. Ardından yönetim FAA (FISA Değişiklikler Yasası) yasasını hazırlayarak bir Amerikalı ile bir yabancı (terörist olma şüphesi bulunmaksızın) arasındaki her türlü haberleşmenin izlenmesine yasal izin verdi (8). Yani artık ABD kendi vatandaşlarını da izleyebilecekti. Ardından 2007 yılında, George W Bush tarafından hiçbir mahkeme kararı olmaksızın iç takibata izin veren PRISM (Prizma) programı başlatıldı. Bu programa; Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, AOL, Skype, YouTube başta olmak üzere dokuz şirket dâhil edildi. PRISM,  bugün Amerikan istihbaratının en etkin aracı olmasının yanı sıra ABD’nin örtülü operasyonlarının da önemli bir aracıdır. Diğer yandan İngilizce istihbarat servisi GCHQ ile NSA arasında siber ortaklık 2011’de başladı. Bugün, NSA ve GCHQ, birbirlerinin bilgi bankalarına sınırsız giriş yapabilmektedir. ABD ve İngiltere, dost ve müttefik ülkelerin liderlerini dinleyerek istihbarat yapmakta ama kendilerini teröristlere karşı koruma gerekçesi ile savunmaktadırlar.

PRISM’e ilk malzeme sağlayan 11 Eylül 2007 tarihiyle Microsoft olmuştur. Mart 2008 tarihiyle Yahoo, Ocak 2009 tarihiyle Google, Haziran 2009 tarihiyle Facebook, Aralık 2009 tarihiyle PalTalk, Eylül 2010 tarihiyle YouTube, Şubat 2001 tarihiyle Skype ve Mart 2011 tarihiyle AOL PRISM’e veri sağlamaya başlamıştır. Apple ise Steve Jobs’un ölümünden bir yıl sonra Ekim 2012 tarihiyle diğer şirketlerin yanına katılmıştır. Böylece ABD hükümeti mahkeme kararı olmadan istediği her canlı bilgiye, fotoğrafa, arşive, video sohbetlerine ulaşabildi. Eleştiri okları ise PRISM’in Amerikan vatandaşlarını da yöneltilmesi üzerine oldu. Snowden ifşaatı üzerine, 2015 yılında ABD Kongresi’nin çıkardığı ABD Özgürlük Kanunu ile görünüşte kendi vatandaşlarına yönelik kitlesel istihbarat programına son verdi. Edward Snowden ayrıca PRISM ile ilgili NSA çalışanlarına yönelik eğitim kitapçığını da basına sızdırmıştı. Bu kitapçığa göre analistler PRISM’i yeni izlenecek bir hedef bulması için görevlendiriyordu ve ardından seçiciler olarak bilinen arama koşulları bir gözetmen tarafından gözden geçiriliyordu. Eğer hedef üzerinde anlaşmaya varılırsa, PRISM hedef üzerinde çalışmaya başlıyordu. Daha sonra FBI eşleşen verileri seçip NSA’ye iletiyordu ve NSA de bir dizi çözümleme aracıyla gelen veriyi işliyordu. Bu çözümleme araçlarından: MARINA, internet kayıtlarının; MAINWAY, telefon kayıtlarının; PINWALE, videoların; NUCLEON, sesin elenmesini ve saklanmasını sağlıyordu. Yukarıdaki sistemler şüphesiz meşhur Echelon’un yerini almıyor. Bu sistemler daha çok cari, gerçek zamanlı ve tesadüfî bilgi toplama işleri için düşünüldü. İstihbarat analizcileri için her zaman hedefe yönelik en az iki ayrı haber vasıtası bulunmaktadır. Bu istihbarat toplama vasıtaları içinde Telcos, Özel İstihbarat Şirketlerini ya da Amazon gibi internet yapılanmalarını unutmayalım.

Şimdi sistem nasıl çalışıyor, onu anlamaya çalışalım. LAN (Yerel bölge ağları) yani kıtasal bazdaki ağlar, WAN (Geniş Bölge Ağı) olarak bilinen daha büyük ve küresel ağlara bağlanmaktadırlar. Bunların ana ağ protokolü IP olarak bilinen İnternet Protokolüdür. Her bilgisayar için tek olan IP adresleri,  orijin ve gidecekleri yerleri gösteren numaraları içeren paketler ya da datagramlar internet mesajlarını oluşturur. Her saniye milyonlarca internet paketi Büyük İnternet Merkezlerine gider ve bu merkezler de bu mesajları düzenler ve yollar. İnternet trafiğine ABD’ye giren uluslararası haberleşme bağlantılarıyla ya da büyük internet değişimi olmak üzere iki yoldan girilir (9). ABD istihbaratının % 95’ini açık kaynaklardan sağlamaktadır ve internet, oldukça önemli bir açık istihbarat kaynağıdır (10).
İnternetten istihbarat toplama sisteminin ana unsurları ABD’nin oluşturduğu internet ağ omurgasındaki dokuz ‘’Büyük İnternet Değişim Noktası” (IXP), NSA ürünü ‘’koklayıcı siteler’’, çeşitli kurumların bilgi toplamak için kullandığı ağ giriş noktalarıdır (11). Microsoft’un Windows programlarının hiçbir etkili kişisel güvenlik programı olmadığı için internet ağı ve e-mail yoluyla haberleşmenin denetlenmesi oldukça kolaydır. Facebook ve benzeri sosyal paylaşım siteleri önemli bir istihbarat kaynağıdır ve bu siteler Ortadoğu ayaklanmalarında kullanılmıştır. Son yıllarda çeşitli modellemeler ile yeni sızma yöntemleri üzerinde çalışılmaktadır. Sosyal paylaşım sistemleri ve psikolojik savaş unsurlarının ayaklanma hareketlerinde kullanımı ile ilgili çalışmaları ABD Ordusu ve DARPA (Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı) yapmaktadır (12). ABD istihbaratının elektronik istihbarat faaliyetleri bununla sınırlı değil, ülke içerisinde ve dışarısında pek çok özel program özellikle özel istihbarat şirketleri ve kamu fonları ile yürütülmeye devam ediyor.
Snowden neleri sızdırdı?
Snowden, ABD istihbarat servislerine yılda 16.000 eleman yetiştiren Booz Allen Hamilton şirketinin bir ürünü idi. NSA ile sözleşmeli çalışan şirketler arasında SAIC, Northrop Grumman gibi takip ve istihbarat işleri uğraşan pek çok özel şirket bulunmaktadır. Snowden’in Booz Allen Hamilton’dan sızıntılar nedeni ile kovulmadan önce maaşı 122.000 dolar idi. Snowden bu belgeleri ABD Savunma Bakanlığı İstihbaratı’nın (DIA) ve kuvvet komutanlıkları istihbaratının kullandığı dünya genelindeki bir kablolu ağ (Joint Worldwide Intelligence Communications System) üzerinden aldı. Edward Snowden, şifrelenmiş dört dizüstü bilgisayarı aracılığıyla NSA ve GCHQ’nun belgelerini 2013 yılında Guardian gazetesi ile yayımlamaya başladı. Edward Snowden’in Guardian gazetesine yaptığı ifşaatlardan en önemlisi çok gizli olarak sınıflandırılan ve kırk bir slayttan oluşan bir Power Point sunumudur. Bu dosyanın basın tarafından ancak %10’u yayınlandı. Bu dosya ile NSA’nın YouTube, Skype, Google and Apple gibi şirketlerin server’larından doğrudan bilgi çekebildiğini öğrendik. NSA’nın; Google, Facebook, Apple, Yahoo, Microsoft ve diğer internet ve teknoloji devlerinin sistemlerine gizli bir doğrudan erişimi bulunuyordu. NSA, bu program sayesinde dünya üzerindeki herkesin email, internet ve sosyal medya ilişkilerini izlemektedir. 

ABD’ne giren her internet bağlantısı önce NSA’ya uğramaktadır. NSA öncelikle mesajlaştığımız kişilere ait adres listelerimizi toplamaktadır. Alınan bilginin çokluğuna göre sıralama yapılırsa, çoktan aza doğru sırasıyla Yahoo, Hotmail, Gmail ve Facebook şeklindedir. Her ne kadar Facebook üzerinden gelen bilgi sayısı diğerlerine nazaran az olsa da değeri en yüksek bilgiler Facebook’tan gelmektedir (13). NSA, her gün ortalama 444.373 adresi Yahoo’dan, 105.068; Hotmail’den, 82.857; Facebook’tan, 33.697, Gmail’den ve 22.881; diğer hizmet sağlayıcılardan kontrol etmektedir. 2011’de Ortadoğu’daki ayaklanmalarda kullanılan Facebook ve twitter benzeri sosyal paylaşım siteleri önemli bir istihbarat kaynağı haline geldi.
Eski CIA başkan yardımcılarından Michael Morell’ın deyimiyle Snowden’in ifşaatı ABD’nin istihbarat tarihindeki en ciddi sızıntıdır.  NSA ve CIA Başkanlığı yapan Michael Hayden ise; ABD tarihindeki Amerikan sırlarının en büyük kan kaybı demektedir. Yayınladığı şeylerin %98’i Amerika’nın dış istihbaratı nasıl topladığı ile ilgilidir. Snowden verdiği bilgilere göre; NSA, FAA 702 Operasyonları adı verilen bilgi toplama faaliyetleri içinde iki ayrı program kullanmaktadır (14);
- PRISM, NSA’nın internet şirketleri yolu ile büyük miktarlarda bilgi edinme programıdır. PRISM; Google, Microsoft, Yahoo, Facebook, PaITalk, AOL, Skype, You Tube, Apple gibi teknoloji şirketlerinden doğrudan server üzerinden bilgi toplamaktadır.
 - Xkeyscore; yukarıdakine paralel olarak kablolu şebekeler ve tesislerden gelen bilgileri toplamaktadır. Bu bilgiler Fairview, Stormbrew, Blarney ve Oakstar şeklinde kodlanan programlar üzerinden gelmekte, bunlardan bazılarının isimleri farklı kaynaklarda sansürlenerek verilmektedir.  

PRISM, ABD Sinyal İstihbaratı Tanımlama (US-984XN) Tablosu için bir alt vasıta başlığıdır. Blarney ise küresel şebeke yolu ile dış istihbarat servislerinden alınan istihbarat ve ticari işbirliklerine yönelik “metadata” istihbarat toplama programıdır. XKeyscore ise gerçek zamanlı internet izleme kabiliyetidir. Dünya genelindeki toplama noktalarından gelen bilgiler, endekslenir ve toplama sitelerinde depolanır. Bunun için dünya genelinde Linux gruplama sistemi ve 700 adet server kullanılır. Burada ağırlık merkezi anormal bilgi akışlarına verilir. Örneğin şüpheli siteleri arayanlar ya da şifre kullanarak bir şeyler yapmaya çalışanların peşine düşülür.

Daha da çarpıcı olan NSA’nın gerçek zamanlı bildirme yeteneğine sahip olmasıdır. Bunun sayesinde PRISM in hedefinin e-mail göndermesi, mesaj atması, sohbete başlaması ve hatta bilgisayar açması kuruma aynı anda bildirmesine imkân sağlıyor. Kısacası PRISM sayesinde ABD hükümeti, mahkeme kararı olmadan istediği her canlı bilgiye, fotoğrafa, arşive, video sohbetlerine ulaşabiliyor. Özetle, şu an ki istihbarat toplama içinde Prizma (Prism) Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, AOL, Skype, YouTube ve Apple üzerinden sesli iletişimlerimiz, video, fotoğraf, e-postalar ele geçiriliyor. Ama bu ham istihbarat yani işlenmesi gerekiyor.

Çeşitli ülkelerdeki ABD büyükelçilikleri içindeki Özel Toplama Servisi’nin (SCS) (15) merkez ile irtibat kurması NSA’nın X-Keyscore programına bağlı server’ları aracılığıyla meydana gelmektedir. NSA bu program sayesinde herkesin e-mail, sosyal medya ilişkilerini ve internet aramalarını takip etmektedir. Son olarak, ANT Ürün Katalogu adı verilen Casus Alet Kutusu ise bulunduğunuz yeri tespit ettikten sonra içeride neler olduğunu anlamaya yönelik özel casusluk kabiliyetlerini içeriyor. Bu izleme faaliyeti için özel istihbarat uçakları ile her gün belirli rotalarda uçuşlar yapılıyor, teknik kabiliyetler güçlendiriliyor. Dünya genelinde denizaltı kabloları vasıtası ile ABD’ye ulaşan internet bilgileriniz ise OAKSTAR, STORMBREW, BLARNEY ve FAIRVIEW sistemleri ile işlemden geçiriliyor yani istihbarat hâline getiriliyor. Bunlardan her biri ayrı bir tür bilgiye göre geliştirilmiş, örneğin BLARNEY sistemi iki kişi arasındaki konuşmaları çözüyor. Yer altından kablolarla gelen bilgilerin işlenmesinde ayrıca iki yöntem var (16). Birincisinde bu amaç için dizayn edilmiş denizaltılarda bulunan teknisyenler var ve bunlar fiziksel olarak bu kablolarla temas halindeler. İkincisinde ise kabloların karaya ulaştığı yerlerde yani çeşitli ülkelerde giriş noktalarındaki alıcılar kullanılmaktadır. Edward Snowden’in gönderdiği Ekim 2012 tarihli belgeye göre, Obama yetkililere ABD’nin hedefi hiç uyarmadan ya da biraz uyararak ‘’OCEO’’ yani siber saldırılar yapabileceği yurt dışı hedefler listesi hazırlamasını emretmişti. Snowden’in belgelerine göre; Obama yönetimi NSA’yı Verizon ile telefon aramaları hakkında bilgi toplaması için görevlendirmişti. Verizon, günlük olarak tüm telefon aramalarının zamanı, yeri ve süresi ile ilgili kayıtları sağlamaktadır. Bu görevlendirme Bush zamanında çıkarılan Yurtseverlik Kanunu çerçevesinde yapılmış, Bush’ta aynı iş için AT&T, Verizon ve BellSouth’ı kullanmıştı.

Edward Snowden’in GCHQ yerel ağ hazinesinden aldığı dosyalardan biri de, bir grup casusun İngiltere’nin güney kıyılarındaki Bude denilen gizli bölgeden, SIGINT mekanizmasıyla uzun zamandır izleme yaptığı idi. GCHQ’nun Atlantik Okyanusu’ndaki 200 fiber- optik kabloya bağlanması günde 21 petabyte bilgi almasına olanak sağlıyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu kıyı şeridinden gelen Apollo North, TAT-8, TAT-14 ve Yellow/ Atlantic Crossing-2 (AC-2) gibi denizaltı haberleşme kabloları Bude’ ın yakınındaki bir noktada karaya çıkmaktadır ve bu sayede kablolara bağlanmak göreceli olarak daha ucuzdur. Elde edilen veriler yeni bir ‘’Bölgesel İşleme Merkezi’’ne gönderilmektedir (17). Bu merkezi BAE Systems’e bağlı Detica ve yazılım şirketi konsorsiyum oluşturarak yapmıştı ve bu oluşturdukları Bude projesine TEMPORA adı verilmiştir. TEMPORA’nın yönetiminden sorumlu ekiplerden birinin açıklamasına göre yeni tekniklerle e-mailler, telefon konuşmaları ve Skype sohbetleri gibi daha büyük miktarlarda veriye erişim sağlanmıştı. NSA’nın ayrıca GCHQ’nun TEMPORA projesiyle paralel yürüyen UPSTREAM adlı bir programı daha vardır. Bu program sayesinde kurum ABD içinde, dışına ve çevresine gelen internet ve telefon verilerini taşıyan fiber optik kablolara doğrudan erişim sağlamaktadır. UPSTREAM haberleşmelerin yüzde seksenini yakalayabilmektedir ve bu programın yakalayamadığı haberleşmelerin de yüzde yirmisini PRISM programı yakalamaktadır. NSA’nın ve GCHQ’nun dünyadaki haberleşmelerin önemli bir bölümünü ele geçirebilmesinin sebebi internet trafiğinin çok büyük bölümünün ABD’de hareket etmesi ve %25’inin İngiltere’den geçmesidir. Snowden’ın belgeleri 2009 yılından beri ABD’nin Honkong ve Çin bilgisayarlarına düzenli olarak siber saldırılar yaptığını açığa çıkarmaktadır. Snowden, Tempora ve PRISM’in dünyadaki hemen herkesi hedef aldığını söylemekteydi.
Snowden’in ortaya çıkardığı bilgilerin başında ABD’nin tüm dünyayı nasıl dinlediğini ifşa eden bir “telekulak haritası” var. Alman Der Spiegel dergisinde yer alan söz konusu harita NSA/CIA ajanlarının dünyanın çeşitli yerlerindeki 90 adet “Özel Toplama Servisi (SCS)” birimini kullanarak aralarında 35 ülke liderinin de bulunduğu milyonlarca kişiyi dinlediğini ortaya koyuyor (18). ABD diplomatik temsilcilikleri içindeki bu birimler binaların çatılarındaki özel alanlara yerleştirilen EINSTEIN kod adlı çok güçlü antenler kullanmaktadır. Haritadan öğrendiklerimize göre 90 tesisin 74’ünde personel bulunmakta, 14’ü uzaktan komuta edilen tesis, 2’si ise teknik destekleme merkezidir. CIA ve NSA’nın birlikte oluşturduğu bir SCS’ler, sadece izleme yapmamakta, seçilen hedeflere örtülü operasyonlar da düzenlenmektedirler. Örneğin Türkiye gibi bir ülkede sadece dinlemekle kalmayıp, bu kayıtları değiştirebilir, ya da sahte bilgileri kayıtların içine de karıştırabilirler. NSA, sadece Almanya’yı değil, Avrupa Birliği içinde Bakanlar Konseyi, Avrupa Konseyi gibi kurumları da hedef aldı. ABD, diğer ülkelere ait 38 elçilik ve misyonu hedef almıştı. Bunlar arasında içeriden bilgi almaya çalıştığı Washington’daki Fransız elçiliği ve AB elçiliği yanında Meksika, Brezilya, Yunanistan ve Türkiye de açıkça hedef ülkeler arasında yer almaktadır. 5 Nisan 2013 tarihinde PRISM’in veri tabanında 117.675 etkin izlenen hedef bulunmaktaydı ve PRISM’den elde edilen istihbarat verileri bütün istihbarat raporlarının yedide birini oluşturuyordu. Bu sayısal verilere bakıldığında rahatlıkla denilebilir ki PRISM, ABD istihbarat çalışmalarında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Sınırsız Muhbir haritası dünya genelinde istihbarat toplama kaynaklarını yani bilinçsiz olarak ABD istihbaratına yardım eden sizleri gösteriyor. Bu haritadaki renk kodları toplanan bilginin hacmini gösteriyor. Bu haritada Sarı ve Turuncu renklerin olduğu Ortadoğu en çok bilgi toplanan yeri gösteriyor. Her bir renk farkı arasında 3 milyon istihbarat verisi var. Programa bakıldığında NSA’nın casusluk etkinliklerinin en çok görüldüğü yerler İran, Pakistan ve Ürdün’dü ve NSA 2013 yılının Mart ayında dünya bilgisayar ağlarından 97 milyar istihbarat veri noktası toplamıştı.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVM EDECEKTİR.
***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder