24 Ağustos 2019 Cumartesi

DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI (1950.1960) ve BASIN. BÖLÜM 2

DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI (1950.1960) ve BASIN. BÖLÜM 2


1. LİBERAL EĞİLİMLER.,

    DP dönemi liberal eğilimler açısından incelendiğinde., özellikle 1950' lerin ilk yarısı ' Beyaz devrim' olarak değerlendirilmişti.10  
Basın özgürlüğünü sağlayacağını vaad etmesi nedeniyle DP'nin, Tek Parti Döneminde sürekli baskı altında yaşayan basından geniş destek gördüğünü 
daha önce belirtmiştik. Hatta bu destek o kadar yoğun olmuştur ki seçim sonrası Demokratlar her gördükleri gazeteciyi " Siz çalıştınız, Siz kazandınız, Sizin
Eserinizdir bu bayramı " diye iltifata boğmuşlardı .11 

   Bu dönemde, özellikle 1952'ye kadar, başlıca gazeteler (Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Akşam, Tasvir, Yeni Sabah, Yeni İstanbul , Gece Postası, bazen Vatan )
DP'yi desteklediler. 
1952'den sonra ise desteklerini çektiler. Ulus ve Halkçı CHP'nin, Zafer DP'nin, Kudret,  Millet Partisi'nin yayın organı olduğu için tavırlarında önemli
bir değişme olmamıştır. 
Demokrat Parti büyük iddialarla 1950 seçimlerini kazanmasının ardından hazırladığı  1. Hükümet (22 Mayıs 1950-9 Mart 1951) programında basınla ilgili
düzenlemelere geniş yer verilmiştir. 
Programda ..... mesela matbuat ve ceza kanunları, memurin muhakemat kanunu gibi belli başlı antidemokratik hükümleri ihtiva eden kanunları ve mevzuatımız içeriğine de yer yer tesadüf olunan buna mümasil hükümleri demokrasi ruhuna uygun tadillerle huzurunuza getireceğiz.! ..12 
denmektedir. 
Fakat programda dikkat çeken bölüm şöyle devam etmektedir: .....  Biz bugünün şartları içinde aşırı sol cereyanları fikir ve vicdan hürriyeti mevzuunda 
mütala etmek gafletinde bulunmayacağız. Bugün aşırı sol cereyanlara mensup Olanların, mücerret bir fikir ve kanaat sahibi olmaktan ziyade 
Yıkıcı cereyanların aletleri olduklarına şüphemiz yoktur.

Fikir ve vicdan hürriyeti perdesi altında bütün hürriyetleri kan ve ateşle yok etmekten başka bir maksat gütmeyen bu ajanları adalet pençesine çarptırmak 
için icap eden . kıstasları vuzuh ve katiyetle tespit etmek zaruretine inanıyoruz. 
Ancak bu' suretledir ki, mizah ve siyasi tenkid kisvesi, altında ayakta tutunmak  istenilen ve hakikatta düpedüz aşırı sol cereyanların eseri olan neşriyatın 
tahribatından memleketi korumak kabil olabilecektir."13 
Görüldüğü gibi DP'nin liberal eğilimlerinin söz konusu olduğu dönemde de, iktidarda bulunma,un verdiği güvenle sınırlayıcı yönde bir program ortaya
konmuştur. Hükümetin kuruluşundan iki ay sonra da Basın Kanunu çıkarılmıştır.

...

3. Menderes Hükümeti'ninde hem Devlet Bakanı hem de basın ilişkileri sorurrilusu olan Mükerrem Sarol, Menderes'in basına özel bir önem verdiğini ve basının işlevini çok iyi kavradığını belirtmektedir. 
   Sarol bir keresinde Menderes'in kendisine " Basın, Çok canlı bir müessesedir, Asimilasyon gücü üstün olan bir kurumdur. İçine aldığı insanları,  kısa bir zamanda hazmeder, kendi bünyesine katar. Bir çok yakın dostlarımın çocukları, bir gün basın konusunu tartışırken babalarına ' Ben önce Gazeteciyim, 
sonra sizin oğlunuzum' demekten sakınmamışlar dır. Toplumun en güçlü müessesi sayılan aileyi de aştığına göre, basın dördüncü kuvvettir demek, onu 
biraz da hafife almaktır " dediğini belirtmektedir. 14 
Bu sözler Menderes'in daha sonraları basın üzerindeki sıkı denetiminin ve basından çekinmesinin nedenlerini de açıklamaktadır.

A. Liberal Yasal Düzenlemeler.,

DP iktidarı süresince basına yönelik liberal eğilimin somut göstergesi 5680 Sayılı Basın Kanunu ile 5953 Sayılı basın çalışanlarına yönelik kanun olmuştur.

a) 5680 Sayılı Basın Kanunu

14 Mayıs 1950 seçimleriyle CHP yerini DP'ye bırakmış, seçim sonuçlarıyla oluşan ortamda basın da yeni yasasına kavuşmuştu. Yeni hükümet, kuruluşundan çok
kısa bir süre sonra 21 Temmuz'da Cumhuriyet döneminin ilk basın yasası olan 1931 Matbuat Kanunu'nu ve değişiklikleril1i yürürlükten kaldınnıştı. 
Yeni Basın Kanunu'un bu kadar hızlı çıkmasının nedeni elbette, CHP'nin daha önce bu yönde yaptığı çalışmalardan yararlanılmasıdır. 
Yasa, 15 Temmuz 1950'de Meclis'te kabul edilerek 21 Temmuz'da yürürlüğe girmiştir.

5680 Sayılı Basın Kanunu, 1931 Matbuat Kanunu'nun hükümete tanıdığı geniş yetkileri kaldırmıştı. Artık gazete çıkarmak için izin almak gerekmiyordu; bildirimde bulunmak yeterliydi. Basın suçları Toplu Basın Mahkemeleri'nde yargılanacak ve.bu, basın için bir güvence niteliği taşıyacaktı. 
Gazete sahipleri, yayımlanan yazılardan dolayı ceza sorumluluğu taşımayacaklar dı. Buna karşılık yazı işleri müdürleri, yazarla birlikte sorumluluk ve hapis 
tehdidi altındaydı. Öte yandan 1931 Kanunu'ndaki 51. Madde " Demokratikleştirilerek " 31. Madde olarak alınmış ve yurt dışında basılan yayınların Bakanlar Kurulu kararıyla sansür edilmesi öngörülmüştü. 15

1950 yasasının getirdiği özgür ortam DP'nin iktidarının başlarında basın için oldukça memnunluk vericiydi. Hükümetle basın arasında yakın ilişkiler kurulmuş,
önceleri CHP'yi destekleyen gazeteciler de Menderes'le yakınlaşmış ve Hükümeti desteklemeye başlamışlardı. Bununla birlikte, DP-Basın ilişkileri ilk günlerden gerilmeye de başlamıştı. Bu dönemdeki gerilme nedenlerinden en önemlisi DP'nin dini, laikliğin karşısına alan tutumuydu. 
Ezanın yeniden Arapçaya döndürülmesini laikliğin gereği sayan DP'ye kendi listesinden milletvekili seçilen Nadir Nadi'nin "Atatürk Yasaları" ndan söz 
etmesi gerginliğin en önemli belirtilerindendir.16

 b) 5953 Sayılı Kanun

   13 Haziran 1952'de, gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 5953 Sayılı yasa getirilmiştir. " Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki 
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun" adını taşıyan yasa, DP'li lerin basına verdiği o günkü önemi belirtmekteydi. Bu yasa 1954',de ve 1961'de geçirdiği iki 
değişiklik dışında bugün yürürlüktedir. Yasa dönemin çalışma koşullarımı göre reform sayılabilecek hükümler içermekteydi. 
O güne kadar hiçbir yasa kapsamında tanımlanmamış gazeteciyi dolaylı da olsa tanımlıyor, o güne kadar  yalnızca devlet memurlarına  tanınan yıllık ücretli izin
hakkını gazetecilere,de tanıyordu. Yasayla gazetecilerin işverenle, içinde işin türü, ücret miktarı, gazetecinin kıdemi gibi kayıtların yer aldığı bir yazılı 
sözleşme yapması zorunluluğu, sözleşmenin feshi halinde önceden bildirilmesi ve tazminat ödenmesi zorunluluğu, haftalık tatil hakkı, sendika kurma hakkı 
ve sosyal sigortalara tabi olma zorunluluğu getirildi.* 
Yasa gazetelerin dini bayramlarda yayımlanması konusunda bir yasak koyarak ortak tatil zamanı yaratmıştır.**

B. Basına Sağlanan Destekler

   DP'nin özgürleştirici iki yasa çıkarmasınırı yanısıra özellikle yandaşı olan basına maddi destekler sağlaması ve bir ayrıcalık varsa bunun tüm basın organları 
için geçerli olduğu savına dayandırması nedeniyle olumsuz yönde de olsa liberal eğilimler arasında değerlendirilmelidir. 
Bu tür destekler yandaş basını ödüllendirmek, muhalif basını da özendirmek için tüm DP iktida, süresince devam etmiştir. 
Destekler basın cezalarının uygulanması sırasında yandaş bısını gözetmekten, kredi, arsa sağlama, kat çıkmaya izin verme, resmi ilan verilmesi, kagıt tahsisi vb. yoluyla gerçekleşmiştir. .

   1954 seçimlerinden sonra Menderes, Sarol'a  basın Yayın ve Umum Müdürlüğü'nü ve Anadolu Ajansı'nı bağlamış ve şöyle demişti: "Gazeteci dostlarımız belalı sevgiliye benzerler, istekleri, ihtiyaçları, kaprisleri hiç tükenmez. İhtiyatlı ol kimseye angaje olma." 17 
Sarol'a basın sorumluLuğu verilirken zafer 'in yönetimini kollamaya çalışması özellikle belirtilmiştir.18 
Menderes'in destekle basını kendi yanında tutmasını anlamak ve gazetecilere yaklaşımını değerlendirmek açısından Enver Adakan'a söylediği şu sözler
önemlidir:" Hangi gazetelerden bahsediyorsunuz. 

Vatan mı? 

Ben yarın Yeni Sabah sahibi Safa ile Ankara Palas'ta bir yemek yiyelim, Ahmed Emin yazılarından derhal vazgeçer. 
Nadir Nadi mi?  Ben ona Şili gibi küçük bir sefaretten, hele. hele Viyana'dan bahsedeyim, ertesi gün Nadir benim istediğim gibi yazı yazar. 

Burhan Felek mi?  Bir kaç spor federasyon seyahat ı imkanına karşı mum olur. İçlerinde 20, 30 bin liralık paralara karşı kalemlerini satanlar da eksik olmaz." 19

* Sendika kurma hakkında uygulama açısından bugün bir geriye gidiş söz konusudur. İşveren gazeteciyi işe alırken Sendikaya girmeme dıırumunu göz 
önünde bulundurmaktadır.

** Ancak 1992 yılının kurban bayramında Sabah Gazetesi bu hükme uymayarak bir tartışma başlatmıştır.  Anayasa Mahkemesi söz konusu maddeyi 
Anayasa'ya uymadığı gerekçesiyle iptal etti. Karar 19 Mart 1993 Tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 
Bugün gazeteler dini bayramlar süresince de yayımlanmaktadır.

...

Resmi ilanların dağıtımı ise hem destek hem de baskı aracı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle ilerde ayrı bir başlık altında değerlendirileceği için, 
burada kısaca değinmek yeterli olacaktır.

1951'de Resmi ilanların dağıtımının Bakanlığın takdirine bırakılması bu konudaki tartışmaların başlamasına neden olmuştur. İlan dağıtımının DP yanlısı 
basının lehine gerçekleşmesi muhalefeti kızdırmıştır. Aralık 1954'deki bütçe müzakereleri sırasında Sarol'un " Hangi Siyasi kanaatte olursa olsunlar, ilan almaya hak kazanmış  gazetelerin resmi ilanları kesilmemiştir " açıklaması komisyonca kabul görmekle birlikte CHP tarafından inandırıcı bulunmamıştır. Bu dönemde yeni radyo  istasyonlarının kurulması için bütçeden ayrılan 25 milyon liranın Çıkması için Sarol ve Menderes'in komisyona baskı yapması iktidar aracı olarak radyaya  yöneldiklerini göstermektedir.

1955 sonlarında Sarol Devlet Bakanı olarak başta Türk Sesi gazetesi olmak üzere yandaş gazetelere sağladığı yardımın açıklanması için kendi aleyhinde 
bir soru önergesi verdirmiş ve bunu Menderes'e şöyle açıklamıştır: 
" Siz her zaman kirlenen çamaşırları aleniyete getirip yıkamak lazımdır demez miydiniz? " 20

   Sarol'un sahibi olduğu Türk Sesi Gazetesi için Ankara Maarif Müdürlüğü aracılığıyla ilkokullara ve resmi idarelere abone kaydettirildiği bilinmektedir. Sarol savunmasında Ulus gazetesinin '' nefir-i amm '' yöntemiyle kırk-elli bin gazete abone ettirdiğini, kendi abone yöntemlerinin de bilgileri dışında 
gerçekleştiğini belirtmektedir.
Üstelik SamI'a göre devletin fikir ve sanata yer veren gazete ve dergileri himaye etmesi de normaldir.21 

Türk Sesi gazetesi resmi ilan alımı ve fazla kağıt alımı konusunda da suçlanmış tır *

* 1954 yılında kağıt ithalatında yaşanan sıkıntılara rağmen toplam 14.500.000 TL tutarındaki yardımın ilk kez bu kadar yüksek bir miktar olduğu bilinmekle 
birlikte, bu tutarın önemli bir bölümünün iktidar yanlısı gazetelere sağlandığı da meclis görüşmeleri sırasında CHP' lilerce iddia edilmiştir.

Gazeteler ancak İstanbul'dan topladıkları peşin satış parasıyla yaşadıklarından resmi ilan olmadan ayakta kalmaları olanaksızdı. 
CHP döneminde tirajı diğerlerinden az olduğu halde partinin sözcüsü Ulus hepsinden fazla ilan almaktaydı. CHP'nin desteğiyle
1947'de çıkan Tanin ve Memleket' e de yüksek ilan tahsisi yapılmıştır. DP iktidara gelince denge tümüyle tersine dönmüş, Ulus hiç ilan alamazken 
DP'nin destekçisi olan Zafer, Türk Sesi, Son Havadis, Son Posta gibi gazeteler çok ilan almaya başlamışlardı. 
Kağıt, makine, malzeme tahsisi de aynı durumdaydı. Milliyet de ilk çıkışında (1950) DP'yi desteklemeyi vaad ettiğinden büyük mali destek almıştır.22

...

Bugünkü Milliyet'in doğuşunu, Ali Naci Karacan-Menderes dostluğu sağlamıştır.
Milliyet kurulurken Karacan, Menderes'e Basın Dünyasında iktidan manen koruma, ülkeyi biran önce kalkındırmak için çaba harcayan DP'yi ve onun 
şahsında Menderes'i büyük bir içtenlik ve heyecanla destekleme  teminatı vermişti. Bunun karşılığında Menderes Milliyet'i kuruluş aşamasında maddi 
olarak desteklemiş, bu para makinelerin alımında ve binanın yapımında kullanılmıştır. 
Hatta binanın fazladan yapılan katının da yıkılması durdurulmuştur. 

  Sarol'a göre Menderes Milliyet'i " Nuh'un Gemisi"ne benzetiyordu. Karacan'ın o günkü tek arzusu ise , Gazetesiyle Menderes'e hizmet etmekti.
Ali Naci'nin ölümü ve Abdi İpekçi'nin Yönetime gelmesiyle Milliyet'in muhalefete geçmesi üzerine Menderes" her şey aklıma getirdi de Ali Naci'nin 
Gazetesinde yani manen bizim sayılacak Milliyet'in DP'nin karşısına geçeceği aklıma gelmezdi" demiştir.23

   DP'yi kuruluşundan itibaren destekleyen. Milliyet, A. İpekçi'nin attığı " İktidar Muhalefete İsnadlar da Bulundu"24 başlıklı haber üzerine gazete sahibi 
Ali Naci Karacan yakınlarına " Benim gazetem böyle bir şeyi nasıl koyar, ben şimdi Menderes'e ne diyeceğim " şeklinde yakınmıştır.25 
Milliyet tarafsızlığını, DP'nin 6/7 Eylül olaylarını bir sol provakasyon, bir " kominist oyunu" olarak değerlendirmesi üzerine bıraktı.
Yüzlerce sol eğilimli aydın,ın gözaltına alınıp tutuklanmasına yol açan bu olaylar sırasında Milliyet, DP'ye kuşı tavrını açıkça ortaya koydu. Bu olaydan sonra DP'nin içindeki bölünmeye ve 19 milletvekilinin Yönetime başkaldırmasına basında çıkan yazıların neden olduğu belirtilmektedir.26

DP'nin Devlet olanaklarını kendi propagandası için kullanmasının en iyi örneklerinden birini Güneş Matbaacılık Türk A.Ş. oluşturmaktadır. 1949, yılında Zeki Rıza Sporel ve arkadaşları tarafından kurulan Şirket aynı yılın Sonlarında iflas noktasına gelmişken, DP iktidarı ile birlikte Neşriyat Anonim Ortaklığı'yla 
birleşmiş, böylece şirketin kaderi değişmiştir. DP adına İş Bankasından yüksek miktarlarda kredi alınmış ve bu parayla parti adına hissedardan pay 
satın alınmıştır. Ayrıca Resmi İlanlar Limited Şirketi'nden ortaklığın çıkardığı Havadis Gazetesi aracılığıyla 3000 liralık pay alınmıştır. 
En büyük hisseye sahip olan DP bu Şirket aracılığıyla bankalardan borçlar almıştır.27    25 Mart 1959 tarihinden sonra da payların tamamı DP'nin olmuştur.

Ayrıca, Ahmed Emin Yalman'a düzenlenen suikast girişimi sonrasında Menderes 20 Aralık 1951 de basınla iyi ilişkiler kurmak amacıyla bütün önemli gazetelerin
temsilcileriyle ve Maliye, İşletmeler ve Bayındırlık Bakanlarının da bulunduğu bir toplantı düzenledi. Bu, iktidarla basın arasında'ki anlaşmazlıkları giderecek 
önemli bir adım olarak değerlendirildi. Daha sonra belirli aralıklarla süren bu toplantılar 1954'de ilişkiler gerginleşince sona erdi. Bu dönemde özellikle yandaş gazetecilerle yoğun görüşmeleri DP içinde " Memleketi gazeteciler mi yönetecek.? " Söylentilerine neden olmuştur.28

....

   1956-1957'de çıkan ve Necip Fazıl'ın sahibi olduğu Büyük Doğu dergisi'nin, Devlet Bakanı Abdullah" Aker'den" küçük menfaatlerini karşılamak 
üzere sızdırdığı yüz binlerin hesabı 1960'dan sonra Yüksek Adalet Divanı'nda sorulmuştur."29 
Basına sağlanan destekler çok daha geniş ve fazla olmakla birlikte parasal yardımlar genellikle örtülü ödenekten yapıldığı için bilinenler aysbergin 
görünür yanını oluşturmaktadır.

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder