22 Ağustos 2019 Perşembe

AMERİKA'NIN GÖREMEDİĞİ PKK - BÖLÜM 1

AMERİKA'NIN GÖREMEDİĞİ PKK - BÖLÜM 1






HARUN YAHYA 
(ADNAN OKTAR)


YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA.,
  Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da tamamladı. 
Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğrenim gördü. 
1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve 
   Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. 
Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 40.000 resmin yer aldığı toplam 55.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 73 farklı dile çevrilmiştir.
Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden 
oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah (sav)'in mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. 
Bu mühür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm 
çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah (sav)'in sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan 
Resulullah (sav)'in mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır. 
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular 
üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'nın Eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspanya'dan Brezilya'ya, 
Malezya'dan İtalya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, 

Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca, Çince, 
Kishwahili (Tanzanya'da kullanılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın olarak kullanılıyor), Dhivehi (Maldivlerde kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. 
Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına varmaktadır. 
Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün değildir. 

Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri dayanakları çürütülmüştür. Çağımızdaki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuşlardır. 
Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Yazarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine vesile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir. 
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görmelerini sağlayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karmaşa meydana getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadığı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserlerinin tek amacının dinsizliği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler. 
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. 
Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir 
biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın izniyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.

OKUYUCUYA

   Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür.

Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm kitaplarında imani konular, Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedirler. Allah'ın ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanmaktadır. 
Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın anlatım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu inkar edememektedirler.

   Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gibi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitapları bir arada okumaları, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır.
Bunun yanında, sadece Allah'ın rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da okunmasının teşvik edilmesidir.

   Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önemli sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yararlanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır.
   Bu Eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat edilmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara rastlayamazsınız. 
   Bu Kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı "Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır.

Birinci Baskı: Ekim 2015
İkinci Baskı: Ocak 2016

ARAŞTIRMA YAYINCILIK
Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3
Ataşehir - İstanbul / Tel: (0 216) 6600059

Baskı: Acar Matbaacılık Promosyon ve Yayıncılık San ve Tic Ltd Şti.
Litros Yolu Fatih İş Merkezi No: 280 Topkapı
Fatih - İstanbul / Tel: (0 212) 6134041

www.harunyahya.org  
www.harunyahya.net
www.harunyahya.tv  
www.a9.com.tr


İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 12
1. BÖLÜM 
EVANJELİZM VE ORTADOĞU EKSENİ 16
Evanjelizmin Kısa Tarihi 16
Evanjelizmin Yayılışı ve Ahir Zaman 19
Evanjelizmin Etki Gücü 21

2. BÖLÜM 
ASIRLIK HEDEF: ORTADOĞU'YU BÖLME İHTİRASI 28

Bir Araç Olarak Musevi Lobisi 36
Kutsal Topraklar Üzerinde Parçalama Planları 42
Türkiye Üzerinde Gizli/Açık Planlar 44
Evanjelik Planları Anlatmamızdaki Amaç 46

3. BÖLÜM 
SEVR'İN ÖZLEMİ: BÜYÜK KÜRDİSTAN 50
Batı PKK'yı, PKK ise Batı'yı Kullanıyor 53
PKK Neden Kuruldu? 55
PKK'nın Emperyalizm Maskesi 78
PKK'ya Bir Sığınak: 36. Paralelin Kuzeyi 80
Tarihteki Ünlü Komünist Taktikler 90
PKK'nın Kullandığı Komünist Taktikler 96
1. Emperyalizm maskesi altında kadınlar 98
- PKK'lı kadınlar neler söylüyor? 108
2. Emperyalizm maskesi altında din 114
- Kürt milliyetçiliği görünümüne uygun dindarlık kılıfı 121
 - Türk eğitim müfredatı bilinçsizce PKK'nın ideolojisine 
 destek veriyor 126
3. Emperyalizm maskesi altında demokrasi ve devlet 144

4. BÖLÜM 
BATI'DA PKK ALGISI 152
PKK'yı Kullanmak İsteyenler 154
PKK'nın Tuzağına Düşenler 156
Batı'nın Kobani Hassasiyeti 156
PYD Üzerine Spekülasyonlar 168
Suriye'de Kürtlere PYD Baskısı 174
Bir Kısım Batılıların PKK Lehinde Hareket Etmelerinin Asıl Sebebi 184
Öcalan'a ve PKK'lılara Af Beklentisi Zavallılıktır 189
Global Medya Diktatörlüğü ve Batı'da Algı Operasyonları 200

5. BÖLÜM 
TÜRKİYE NASIL BİR RİSK ALTINDA? 218
"Demokratik Özerkliğe" Doğru Gizli Adımlar 219
2014 Yerel Seçimleri ve Sinsi Planın İlanı 220
Demokratik Özerklik Adı Altında Toprak Talebi 226
Legal Devlet İçinde Yapılanmış İllegal Bir Devlet: KCK 228
1. Diktatörlük sistemi ve liderin putlaştırılması 236
2. KCK sözleşmesinin öngördüğü ilkel komünal toplum 241
3. Özgürlük değil dayatma: KCK vatandaşlığı 249
4. Örgütün terörü meşrulaştırma çabası 252
5. Mevcut devlet yapısının yıkılarak yeni bir devlet yapısının kurulması 254
KCK ile Planlanan Nihai Hedef 256
KCK Örgütlenmesinin Boyutları 258
PKK Asla Silah Bırakmadı ve Bırakmaz! 267
PKK'da İç İnfazlar 278

6. BÖLÜM 
TÜRKİYE NE YAPMALI? 284
Önemli Hatırlatma 286
1. Devlet'in caydırıcı yönü hissettirilmelidir 286
2. Koruculuk sistemi güçlendirilmelidir 298
3. Kürtçe Anadil: Taktik mi, zorunluluk mu? 304
4. Dindarlığın güçlendirilmesi 313
5. Irak Kürt bölgesi ve İran ile ittifak 318
6. Batı ile yakın çözüm ittifakları sağlamak 324
7. Kesin çözüm: PKK'nın ideolojisine vurmak! 328
Eğitim Olmadan Komünist Terör Son Bulmaz 332

7. BÖLÜM 
KÜRT KARDEŞLERİMİZİN SORUNLARINI ANLAMAK 334
İki Tehdit Arasında Kürtler 336
Kürt ve PKK Ayrımını İyi Yapmak 342
Sevgi Olmadan Çözüm Olmaz 346
Hükümetimizin Üzerine Düşen Görev 348
Halkımızın Üzerine Düşen Görev 358

8. BÖLÜM 
DÜNYANIN KURTULUŞ VAKTİ YAKINDIR 364
Batı Dünyasına Bir Hatırlatma 365
Kürt Kardeşlerimize Bir Hatırlatma 367
İslam Birliği, Ama Nasıl? 368
Hz. Mehdi (as) Müjdesi 372

SONUÇ 380 

EK BÖLÜM: 
EVRİM YANILGISI 384
Darwin'i Yıkan Zorluklar 385
Aşılamayan İlk Basamak:?Hayatın Kökeni 386
Hayat Hayattan Gelir 387
20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar 388
Hayatın Kompleks Yapısı 390
Evrimin Hayali Mekanizmaları 392
Lamarck'ın Etkisi 393
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar 394
Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok 395
Darwin'in Yıkılan Umutları 398
İnsanın Evrimi Masalı 399
Darwin Formülü 404
Göz ve Kulaktaki Teknoloji 406
Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir? 409
Materyalist Bir İnanç 411
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür 413

GİRİŞ

Güçlü Osmanlı idaresi altındayken bile üzerinde planların ve iç karışıklıkların eksik olmadığı Ortadoğu her zaman gözde bir coğrafya olmuştur. Aslında bu coğrafya doğru bir tanımla "doğu"dur. Onu Ortadoğu haline getiren ise deniz ticaret yollarıdır. Bu değerli denizler, Ortadoğu'yu bildiğimiz doğudan ayırmış ve paha biçilmez hale getirmiştir. Ortadoğu'nun petrolü, doğalgazı ve diğer zenginlikleri bu ticaret yolları ile Batı'ya ulaşmış, Batı'nın ticari malları ve silahları da yine bu limanlara uğramıştır. Değerli olan bu coğrafya üzerinde elbette ki kavga da çok olmuştur. Osmanlı'nın hakimiyeti bu kavgaları dizginlerken, kavgaları tetikleyen ise Osmanlı'nın yok oluşu olmuştur. Ortadoğu, Osmanlı hakimiyetinin sürdüğü zamanlarda bile Batılı güçler tarafından gizli anlaşmalarla paylaşılmış, üzerinde menfaat planları yapılmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında, henüz savaş bitmeden itilaf devletleri kendi aralarında Ortadoğu'ya sınır çizecek ve sınırları hakimiyet altına alacak kadar ileri gidebilmişlerdir. Ortadoğu parçalanırken yeni oluşan ülkelerin sınırları cetvelle çizilmiş, cetvelle çizilen bu suni sınırlara tüm Ortadoğu halkı riayet etmek zorunda kalmıştır. 
O zamandan bu yana Ortadoğu gerçekte bir Batı hegemonyası altındadır. Batı, önceleri bu ülkeleri doğrudan yönetmek istemiş, bunun zorluklarıyla baş edemeyince diktatörler ve çeşitli aktörler kullanmıştır. Diktatörlüklerin bir kısmı halk ayaklanmalarıyla yıkılırken, bir kısmı çeşitli bahanelerle ABD ve koalisyon güçlerinin işgaline uğramış, milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan bu işgaller birer savaş bile sayılmamıştır. Batı hegemonyası nefreti beraberinde getirmiş, Batı'nın ilk başta Rusya'ya karşı desteklediği radikal güçler dallanıp budaklanmış ve bu defa Batı'ya karşı birer terör hareketi olarak bütün Ortadoğu'yu sarar hale gelmiştir. Şu anki manzaraya baktığımızda ise güzel Ortadoğu, bir kavga, nefret, öfke ve savaş alanı görünümündedir. Batı'ya kızan uluslar birbirine girmiş, birbiriyle ittifak edemeyen Müslümanlar birbirini katleder hale gelmiştir. 
İşin şaşırtıcı yönü ise, bu manzaranın çıkış noktasının yıllar önce tespit edilmiş bir planın parçası olmasıdır. Ortadoğu'da akan kan, tümüyle yanlış idare ve politikalardan kaynaklanan trajik bir sonuç değil, çoğunlukla özel olarak tasarlanmış ve halen işlemekte olan bir senaryonun parçasıdır. Ortadoğu'dan cenazelerin çıkması, insanların kindarlaşması, birbirlerinin şehirlerini yıkar hale gelmeleri bir kısım kişi ve çevreler tarafından zaten istenen ve beklenen bir sonuçtur. Ortadoğu üzerindeki planlar baştan itibaren bu esasa göre hazırlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. 
Bu planın en büyük hedeflerinden biri parçalanmış ülkelerdir. Günümüzde, Suriye ve Irak, bu plana bağlı kalınarak paramparça edilirken, hedefteki diğer ülkeler üzerinde de farklı planlar bilindik yöntemlerle uygulanmaktadır. Osmanlı yıkıldığından beri, daha net bir ifade ile Sevr'den beri, üzerinde yüz yıldır plan kurulan bu ülkelerden biri ve belki de en başlıcası Türkiye olmuştur. 
Bu kitap, Türkiye üzerindeki parçalama planlarının neden ve nasıl geliştiği, hangi yöntemlerle uygulandığı, PKK'nın neden bu senaryoda yer aldığı ve bunu bertaraf etmek için neler yapılması gerektiğini oldukça kapsamlı ve önemli belgelerle anlatmaktadır. Fakat önce, Ortadoğu üzerinde geliştirilen planların kaynağına gitmek gerekmektedir.

 2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder