AMERİKA'NIN GÖREMEDİĞİ PKK - BÖLÜM 9
Sevgi Olmadan Çözüm olmaz,
Geçmişin acıları kuşkusuz ki derin izler bırakmıştır. Fakat bugüne baktığımızda önemli olan nokta şudur: Geliştirilen sevgisizlik ve güvensizlik ortamının telafisi mümkündür. Bu telafi ise sadece ve sadece sevgi ve özgürlükler yoluyla yapılabilir.
Kürtler, imanlı, derin ve efendi mizaçlı bir millet olduklarından daima asildirler. Nurlu ve dürüst insanlardır, insana ve dostluğa önem verirler, saygıyı mükemmel bilirler. Anadolu ahlakının güzelliğini en muhteşem şekilde yaşayan insanlardandırlar. Dolayısıyla bu güzel ahlaklı insanlar her şartta ve koşulda en mükemmel davranışı hak etmektedirler.
Bu konuda hükümetimizin ayrı, halkımızın ise ayrı üzerine düşen görevler vardır. Geçmişin acılarını telafi etmek adına hükümetimiz de halkımız da Kürtlere özel ve ayrıcalıklı bir üslup geliştirmelidirler. Geçmişte Kürtlerin görmediği sevgiyi herkesten çok onlara göstermelidirler. Geçmişin kefaretini bu şekilde ödemelidirler.
Hükümetimizin Üzerine düşen Görev:
Bu konudaki önerilere geçmeden önce, Ak Parti hükümetinin 2002-2015 yılları arasındaki 13 senelik iktidarı boyunca, Güneydoğu'ya yönelik olarak, daha önceki yıllarda gerçekleştirilmemiş çok büyük yeniliklere imza attığını belirtmek gerekmektedir. Bunlar özetle:
• OHAL (Olağanüstü Hal) uygulaması kaldırıldı.
• Vatandaşların çocuklarına Kürtçe isim vermesinin önündeki engeller kaldırıldı.
• Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırıldı.
• Kürtçe yayın yasağı kaldırıldı.
• Kürtçe kursların açılmasına imkan tanındı.
• Farklı dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınına imkan sağlandı.
• Farklı dil ve lehçelerde reklam yapılmasına izin verildi.
• TRT 6 Televizyonu 24 saat Kürtçe yayına başladı.
• 10 Ocak 2015'te TRT 6'nın adı TRT Kurdi olarak değiştirildi.
• Özel televizyon ve radyo kuruluşlarına farklı dillerde 24 saat yayın imkanı sağlandı.
• Üniversitelerde farklı dillerde ana bilim dalı, enstitü, bölüm açma, seçmeli ders koyma imkanları sağlandı. Kürt dili ve edebiyatı bölümleri kuruldu.
• Üniversitelerde Kürdoloji kütüphaneleri kurulmasına izin verildi.
• Farklı dillerdeki kültürel faaliyetleri destekleme kararı alındı. Kürtçe filmlere destek verildi.
• Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşmeleri sağlandı.
• Çağrı merkezlerinde Türkçe bilmeyen vatandaşlara yönelik hizmet imkanı sağlandı.
• Önemli bölgelerde Kürt açılımı çalıştayları düzenlendi.
• Yerleşim birimlerine eski Kürtçe isimlerinin iadesi sağlandı.
• Farklı dillerde siyasi propaganda yapılabilmesi sağlandı.
• Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca Kürtçe bazı önemli eserler yayınlandı.
• Yayla ve meralar yeniden kullanıma açıldı, köye geri dönüşler başladı.
• Kürtçe, ilk defa TBMM kataloğunda yer aldı.
• Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla ilgili soruşturma komisyonu kuruldu.
• Kürtçe tiyatro oyunlarının sahnelenmesine izin verildi.
• Kürtçe müzik albümü çıktı.
• Yerel din adamlarının (Mele'lerin) Devlet tarafından istihdamına imkan sağlandı.
• Sanıklar için anadilde savunma imkanı sağlandı.
• Türk Dil Kurumu Türkçe-Kürtçe sözlük yayınladı.
• Anadolu Ajansı Kürtçe yayın başlattı.
• 8 Mart 2015'te Hükümet GAP Eylem Planı'nı açıkladı. Planda, tarımdan turizme, eğitimden sağlığa, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kalkınması için 26.7 milyar değerinde toplam 115 proje var.
• Kürtçe dilinde Kuran-ı Kerim basıldı.
• Bölgeye çok sayıda baraj, havaalanı, hastane ve okul yapıldı.
• Tüm yasalarda demokratikleşme ve çözüm süreci konusunda onlarca düzenleme yapıldı.
Sırf bu maddelere bakıldığında dahi tarihi gelişmelerin yaşandığı, çok büyük adımların atıldığı ortadadır.
Mevcut hükümetimiz geçmiş hükümetlerden oldukça farklı atılımlara imza atarak, Kürt kardeşlerimizin refahı için önemli gelişmeleri hayata geçirmiş, Kürtlerin haklarına sahip çıkmıştır. Kuşkusuz bu atılımlar sadece Kürtlere yönelik değil, ülkemizde yaşayan tüm diğer etnik gruplara, Alevilere ve azınlıklara yönelik de gerçekleştirilmiştir. Bütün bunlar oldukça sevindirici ve gurur vericidir. Ayrıca daha fazla demokratikleşmenin de gereğidir. Bütün bu açılımların yanı sıra, geçmişte çok eksik bırakılmış bir boşluğun da giderilmesi, bunun için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bu eksiklik sevgidir. Bu sevgi yaklaşımına -geçmişi telafi etmek adına Aleviler, Rumlar, Ermeniler, Museviler, Hristiyanlar kısacası geçmişte ihmal edilmiş tüm etnik ve inanç grupları dahil edilmelidir. Fakat buradaki konumuz Kürtler olduğu için bu konuyu ayrı ele alacağız.
Güneydoğu'da yolların, havalimanlarının, köprülerin yapılması elbette önemli gelişmelerdir. Fakat bundan daha önemlisi Kürt halkımızın kalbini kazanmaktır. Bunun için mutlaka sevgi politikasını esas alan etkinlikler düzenlenmeli, Kürt kardeşlerimiz Devlet tarafından hem korunduklarını hem de sevildiklerini hissetmelidirler. Hükümetimizin, Kürt kardeşlerimizin hak ve özgürlükleri yönünde yukarıda saydığımız açılımlarından da anlaşılacağı üzere, bu sevgi politikasının acilen uygulamaya geçirileceğine inancımız tamdır. Fakat tabi ki bu konuda öncelikli olan PKK terörünün ve teröristlerinin bölgeden kazınmasıdır. Şu an gelinen noktada bu konuda birtakım tedbirler alınıyor olsa da çok daha kapsamlı ve organize bir müdahale ile bölgedeki tüm teröristlerin derdest yakalanması ve bir an önce tutuklanması gerekmektedir. Bu, bölge halkının güvenliği için elzemdir.
Bu konuda şu önemli husus mutlaka dikkate alınmalıdır: Hali hazırda hükümet tarafından Güneydoğu illerimize atanan bir kısım valilerin ve Devlet görevlilerinin ekabir, insanlara tepeden bakan, kibirli, onur kırıcı, alaycı, halden anlamayan ve sevgisiz tavırlarının olmamasına özen gösterilmeli, böyle kişilere görev verilmemeli ve böyle bir durumla karşılaşıldığında ilgili kişiler hemen görevden uzaklaştırılmalıdırlar. Bu bölgelere Devletin sevgi ve şefkatini sunabilecek, güler yüzlü, saygılı ve sevgi dolu, azimli ve hizmet ehli, görgülü, kaliteli, karşısındakini küçümsemekten haya eden, güzellikleri övmesini bilen valilerin atanması gerekmektedir. Hükümetimiz bu bölgelerde, toplumları birbirlerine kenetleyecek çeşitli etkinlikleri gerçekleştirmeli, onlara eğitim, sanat ve bilim gibi konularda katkıda bulunmalı, Devletin destek ve sevgisinin her an yanlarında olduğunu hissettirmelidir.
Kürt bölgeye Kürt vali anlayışı da terk edilmeli, Kürtleri bir ırk olarak izole etme görünümü ortadan kalkmalıdır. Kürt valiler yurdun diğer kesimlerine, yurdun diğer kesimlerinden de valiler Güneydoğu'ya atanarak tek bir vatan üzerinde tek bir millet olarak kaynaştığımız gösterilmelidir.
Hükümetimizin özgürce ve etkili şekilde hareket edebilmek için bölgedeki bir kısım Sivil Toplum Kuruluşları'ndan (STK), yerel dini liderlerden, aşiret önderlerinden, yerel radyo ve TV'lerden, sevgi üslubu kullanan, komünist ve faşist felsefeye karşı olup İttihad-ı İslam'ı savunan aydınlardan destek alması güzel olacaktır.
Bu destek ile özellikle bölgede milli ve manevi birlik, kardeşlik üzerine konferanslar, filmler, belgeseller yayınlanması önemlidir. Kültürel yozlaşmaya değil; Allah'a, Kuran'a, iman hakikatlerine, Kuran mucizelerine, bilime, sanata, estetiğe, kaliteye, kültüre, sevgiye, insanları sevk eden politikalar izlenmelidir. Bunlar için internet ve medya yoluyla büyük bir seferberlik yapılmalıdır.
Özellikle sosyal medyada sevgi, barış temelli, modern, kaliteli, ilmi bir vizyonla Büyük Türkiye, İslam Birliği ideallerini benimsetecek bir seferberlik yapılmalıdır. Bu politika dahilinde kalitesizliğe, sevgisizliğe, nefrete, bağnazlığa asla izin verilmemelidir. Hurafelere, bidatlere yol verilmemelidir.
RTÜK'e bağlı tüm televizyon ve radyolar bu eğitim seferberliğine dahil edilmelidir.
Saddam Kürtlere zulmettiğinde, Esad katliam yaptığında veya PYD'nin zulmü sırasında Kürtleri hep Türkiye kollamış ve kurtarmıştır. Her türlü ihtiyaçlar samimice ve güzellikle karşılanmıştır. Kobanili Kürt kardeşlerimiz ülkemizde en güzel şekilde kucaklanmıştır. Tüm bu gerçekler tarihi bilgi ve belgelerle ayrıntılı olarak anlatılmalı, Kürt kardeşlerimize yönelik geçmişteki sevgisiz yaklaşımların, hedefleri farklı olan Ergenekon terör örgütü ve PKK belalarından kaynaklandığı ısrarla belirtilmeli, Kürt kardeşlerimizin daima Türk Devletinin ve milletinin koruması altında olduğu hissettirilmelidir.
Halkımızın Üzerine düşen Görev:
Türk halkı içinde kendisini "Beyaz Türk" olarak tanımlayan insanlardan bir kısmının bu tanımlamanın ardına sığınarak ürkütücü bir ırkçılık politikası sürdüren, bu politika gereği Türkiye üzerinde sadece Kürtleri değil başka ırkları da istemeyen bir güruh olduğu bilinmektedir.
Irkçılık, cehaletin de ötesinde bir ruh hastalığıdır. Dünyadaki herkes Hz. Adem (as)'ın soyundandır, dolayısıyla herkes eşit yaratılmıştır. Kendisini Darwinizm'in saptırıcı etkileri veya başka sebeplerle üstün gören anlayış, söz konusu kişinin hem Darwinizm safsatasına inanacak kadar cahil hem de bundan nefret söylemi çıkaracak kadar hasta bir zihniyet olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ırkçılık yapan bir insanı, normal ve sağlıklı akılda biri olarak tanımlamak ve onu bu anlamda muhatap almak doğru değildir.
Yüce Rabbimiz Kuran'da üstünlük ölçüsünün ırk değil, sadece ve sadece takva olduğunu belirtmiştir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Yine kendilerini bir şekilde "Beyaz Türk" olarak tanımlayan bu insanlar arasında, Kürtlerin kültürlerini ve kişiliklerini kendine uygun bulmayan, enaniyet ve kibirden gözleri ve ruhları körelmiş, maddiyat ve eğitim ile üstünleştiğini zanneden bir kesim, ülkenin sadece Batı hattından oluşmasını istemekte ve Güneydoğu'nun ayrılmasında kendilerince sakınca görmemektedirler. Bu kişilerin, Kürt kardeşlerimizin komünistlerin ellerine düşmesi ve ezilmeleri umurlarında bile değildir. Bela kendilerine dokunmadığı sürece, bencillikleri içinde kavrulur ve materyalist dünyalarının içinde sevgisiz bir hayat yaşamaya devam ederler.
Unutulmamalıdır ki, söz konusu "Beyaz Türkler"in bir kısmı, bahsettiğimiz enaniyet ve kibir dolu tavırlarını sadece Kürt kardeşlerimize değil, ülkedeki tüm azınlıklara, hatta fakirlere, köylü kardeşlerimize, eğitim seviyesi düşük kişilere, daha da ileri giderek hastalara ve sakatlara dahi gösterebilmektedirler. Bunun kuşkusuz en temel sebebi, etkisinde kaldıkları materyalist zihniyetin üzerlerinde bıraktığı müthiş olumsuz ruh hali ve vicdan zafiyetidir. Söz konusu kişiler, ne yazıktır ki, bu sevgisiz ruh halinin ceremesini asıl olarak kendileri çekmekte, içlerinde yaşattıkları sevgisizlik asıl olarak kendilerine zarar vermektedir.
Şu da bir gerçektir ki yukarıda saydığımız bu görüşteki kişiler, ülkemizin çoğunluğunu oluşturmamaktadırlar. Halkımızın çoğunluğu, Kürtlerin, dürüstlük, efendilik, doğruluk bakımından çok üstün bir topluluk olduğunun farkındadır. Kürtlerin onuru, bütün milletimize örnek olacak güzelliktedir ve bu kardeşlerimiz, yüksek ahlakın en mükemmel tecelli ettiği kişilerdir. Asla yalan söylemez, onurlarına yakışmayan bir işe girişmez, dürüstlükten taviz vermezler. Yıllarca acı çekmiş olmak, çileden geçmiş olmak insanı çok güzel eğitir ve acı çeken insanlar hep nezaketi ve sevgiyi en fazla bilen insanlar olurlar. İşte bu nedenle Kürtlerin değeri pek çok insandan kat kat fazladır.
Milletimize düşen, kendini bilmez bir kısım "Beyaz Türklerin" iddialarını ve taleplerini boşa çıkaracak şekilde Kürtlere sahip çıkmaktır. Gerek gösterilecek sevgi ile, gerek kardeşliği teşvik eden yazılar ile gerekse de sosyal medyadaki kampanyalar ile bu sevgisiz azınlığın kötü telkinleri bertaraf edilebilir. Halkımız, Kürtlerin yıllarca çektikleri acılara ortak olduklarını, PKK'ya ve zalim derin devletlere karşı birlikte mücadele edeceklerini gösteren bir çaba içinde olmalıdır.
Kürt kardeşlerimize düşen ise söz konusu kendini bilmez azınlığın sözlerine ve uygulamalarına hiçbir şekilde itibar etmemeleridir. Allah mutlaka Hakkı ve doğruyu hakim kılar. Zalimce düşünenler, Allah Katında ne kadar aciz olduklarını bilmeksizin, cahilce büyüklük taslamaya kalkanlar, Allah'ın kanununa göre mutlaka yenilgiye uğrayacaklardır. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimize düşen, doğru ve dürüst davranmaya devam etmeleri ve daima iyilerle birlikte hareket etmeleridir. Kürtlerin hakkını savunan bu ülkede çok fazla doğru, vicdanlı ve dürüst insan vardır.
Unutulmamalıdır ki: Her acı, daha fazla sevgi ve daha fazla özgürlükle telafi edilir. Bizler bu acıları sevgi ve özgürlüklerle telafi etmeye hazırız. Bunun için de tüm gücümüzü kullanacağız. Dolayısıyla bundan sonra olması gereken, sevgi insanlarıyla ittifak içinde yepyeni bir başlangıç yapmaktır. İttihad-ı İslam, ırk ve din ayrımı olmadan tüm insanları kapsayacak büyük bir ülküdür. Kürt kardeşlerimiz bizimle bu ülküyü paylaşmalı ve zalimin gücünün olmadığı, haksızlıkların kalmadığı, adil ve huzurlu bir dönem birlikte inşa edilmelidir.
Rabbimiz bildirmiştir:
...Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
KİTABIN 8. BÖLÜMÜ
DÜNYANIN KURTULUŞ VAKTİ YAKINDIR.,
Zorluklarla, belalarla, savaşlarla, adaletsizliklerle sarsılan dünyanın kurtuluş vakti yakındır. Bunun için dua etmek; biraz sebat, biraz sabır ve biraz dirayet göstermek ve Yüce Rabbimiz'in vaadine güvenerek elimizden geleni yapmak gereklidir.
Çözüm yollarını göstermeden önce yıllarca zorluk altında ezilmiş Kürt kardeşlerimize ve Ortadoğu'da Büyük Kürdistan hayali kuran bir kısım Batılılara çeşitli hatırlatmalarımız vardır. Bu hatırlatmalar mutlaka dikkate alınmalıdır.
Batı Dünyasına bir Hatırlatma
Şu an Ortadoğu planları adına PKK destekçiliğinin işe yarayacağını düşünen kişilere bir hatırlatmamız var. Her ne kadar tüm gelişmiş emperyalist ülkelerin desteğini alsanız da, çok büyük olasılıkla olaylar sizin beklediğiniz şekilde gelişmeyecek, kitabın önceki sayfalarında detaylı anlattığımız gibi, söz konusu bölge, bir komünist dünya devletine doğru çıkış kapısı olacaktır. Komünizm şiddet yüzünü kısa süre içinde gösterecek, tüm dünya komünistlerinden alınan destek ile uzun zamandır atılması planlanan o ileri adım atılmış olacaktır. Bir bakıma komünizm karşıtı bir ittifak içinde olan kapitalist dünya, -istemeden de olsa- kendi elleriyle komünist bir dünya devleti oluşturmuş olacaktır. Amerika'nın Kore'deki ve Vietnam'daki mücadelesi, yıllardır sürdürdüğü soğuk savaş, tümüyle boşa gitmiş olacaktır.
Eğer Türkiye'de PKK, Suriye'de PYD ve İran'da PJAK yapılanmalarının gerçek mahiyeti anlaşılmaz, gerçek hedefleri dikkate alınmaz ve bu konuda yapılan tüm uyarılara rağmen Ortadoğu'nun bu kilit noktasında tehlikeli bir oyun oynanırsa, bu, tüm dünya için büyük felaketlerin kapısını açacaktır. Komünistlerin hedefi daima dünyaya açılabilecekleri stratejik ve aynı zamanda son derece kırılgan bir coğrafyada devlet edinmek olmuştur. Ve emperyalist güçlerin desteğiyle buna adım adım yaklaşmaktadırlar. Emperyalist güçler, kendilerini de vuracak dehşetli bir sistemin destekçiliğini yapmamalıdırlar. Günümüzde Ortadoğu'da hayretle izlenen gelişmeler olmaktadır. Böyle bir plan dahilinde ortaya çıkan bir komünist devlet de beklenmedik şekilde güçlenip dünyaya dehşet saçma gücüne kısa sürede sahip olacaktır. İşte böyle bir durumda, Batı'nın "Biz karışmayalım, Ortadoğu'da ne olursa olsun" diye kenarda bekleme gibi bir lüksü olmayacak, çünkü –Allah korusun– bela mutlaka her cepheye ulaşacaktır. Ne Ortadoğu'da ne de Batı coğrafyasında böyle bir vahşetin yaygınlaşması elbette isteyeceğimiz bir şey değildir. Fakat mevcut gerçekler dahilinde, karşılaşılması kuvvetle muhtemel olan senaryo budur ve bu tehlike konusunda gerekli uyarıyı yapmamız elzemdir. Burada amaç karamsar bir bakış açısı sunmak değil, bu konuda dikkatleri açabilmektir.
Kürt Kardeşlerimize bir Hatırlatma
Haklı gerekçeleri olsa bile öfke, insanı doğru ve akılcı düşünmekten alıkoyan, hak olanı uygulamaktan engelleyen ve en önemlisi de Allah'ın beğenmediği bir tavırdır. Geçmişte yaşananlar nedeniyle kalbindeki öfkeyi bir türlü atamayan Kürt kardeşlerimiz, bu gerçeği dosdoğru düşünmeli ve PKK belasının ortadan kalkması ve güçlü bir millet olarak birlikte var olmak için yeni bir başlangıç yapmalıdırlar. Kendilerini seven, kendilerine dostluk elini uzatan kardeşleriyle birlikte, bütün dinlerin ve bütün ırkların birlikte yaşadığı, Kuran'daki gerçek demokrasinin ve adaletin esas alındığı, bağnazlık ve hurafelerin terk edildiği, huzur ve refah ortamının hakim olduğu bir birlik için çaba göstermelidirler. Türkiye'yi ve Kürt kardeşlerimizi İslam coğrafyasından ayırmaya çalışan terörist PKK belasının bertaraf edilmesi ve Kürtlere hak ettikleri değerin verilmesi için samimi Müslümanlarla birlikte kültürel ve ideolojik bir mücadele içinde olmalıdırlar. Bu ideolojik mücadele, Kürt kardeşlerimizin başına bela olmuş her türlü illegal fikir ve örgütü bertaraf etmek ve bir daha böyle belalarla karşılaşmamak için elzemdir. Canımız gibi sevdiğimiz Kürt kardeşlerimizle birlikte yapmamız gereken gerçek İslam'ın muhteşem ruhunun yaşandığı, toplumların, halkların, ülkelerin ve insanların birlikte huzur içinde yaşadıkları bir İslam Birliği'nin bir an önce tesis edilmesidir.
İslam Birliği, ama Nasıl?
Günümüzde İslamofobiyle iç içe olan Batı toplumları da, uzun zamandır dinden uzak bir çizgiye gelmiş bir kısım Kürt gençleri de, İslam Birliği ifadesini duyduklarında tedirginliğe kapılmaktadırlar. İslam adı altında bağnazlık belasının bütün dünyaya hakim olacağını, demokrasinin ortadan kalkacağını, tüm diğer din mensuplarının veya ateistlerin katledileceğini, kadınların hayatın her alanında gerek fiziksel gerekse manevi zulüm göreceklerini, dünyanın kan revan içinde kalacağı bir savaş ortamının hakim olacağını düşünmektedirler. Oysa bu tarif İslam'ın değil bağnazlığın tarifidir. Gerçek Müslümanlığın uygulanmasıyla meydana gelecek olan İslam Birliği; savaşların tümüyle sona erdiği, kadınların üstün tutulduğu, tüm toplumların ve tüm dinlerin birlikte güven içinde yaşadığı, demokrasinin ve özgürlüklerin hakim olduğu, ülkelerin kendi sınırlarını korumaları kaydıyla bütün sınırlarının açıldığı, sadece Müslüman ülkeleri değil Çin, Rusya, İsrail, ABD, Avrupa ülkeleri gibi dünyadaki tüm ülkeleri kapsayan mükemmel bir birlik olacaktır. Bu birlik, barışın ve sevincin hakim olacağı, düşmanlıkların son bulacağı, açlık, korku, kıtlık ve yoksullukların ortadan kalktığı bir birlik olacaktır. İslam adına gerçekleştirilen katliamlar, bağnazlık, radikalizm ancak ve ancak gerçek İslam çatısı altında kurulmuş olan bu birlik vesilesiyle ortadan kalkacaktır. Dünyada radikalizmin sona ermesinin YEGANE yolu budur. Bütün bu şartlar altında, ABD'nin de değerli, üstün ahlaklı Kürt kardeşlerimizin de, dünyadaki tüm diğer ülkelerin de gerçek demokrasi arayışı içinde istemeleri gereken sistem gerçekte budur.
PKK'nın hedefi, daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye'nin doğudaki sınırlarına hakim olarak, Türkiye'nin İslam coğrafyasıyla tamamen arasını ayırmak ve tüm dünyayı büyük belalardan kurtaracak olan İslam Birliği'nin oluşmasını engellemektir. Dolayısıyla PKK dünyanın barış ortamına dönüşmesini tüm gücüyle engellemeye çalışmaktadır. Batı toplumlarının da Kürt kardeşlerimizin de bunun ciddi şekilde farkında olmaları oldukça önemlidir.
Batı dünyası, eğer gerçekten dünya barışını hedefliyor ve radikalizm tehlikesinin ortadan kalkmasını istiyorsa, o zaman tarifini yaptığımız ve Kuran'ın özündeki demokrasi anlayışını esas alan İslam Birliği'nin destekçisi olmalıdır. Kürt kardeşlerimiz eğer yıllardır süregelen adaletsizliklerden, ırkçılıktan, komünist terörden kurtulmak istiyorlarsa, yine Kuran'da Allah'ın bizlere tarif ettiği adaletin esas alındığı İslam Birliği'ni savunmalıdırlar. Bu birlik, Allah'ın izniyle mutlaka gerçekleşecek ve dünyaya barış ve huzur mutlaka hakim olacaktır. Fakat Yüce Rabbimiz, bunun için gayret göstermemizi ve ideolojik bir mücadele ile her türlü belayı bertaraf etmemizi istemektedir. Bunun için Batı dünyasının liderleri de, Kürt kardeşlerimiz de sadece Kuran'ı esas alan samimi Müslümanlarla ittifak etmeli ve gerçek çıkış yolunun bu ittifakla sağlanabileceğini bilmelidirler.
Hz. Mehdi (as) Müjdesi,
Şu bilinmelidir ki, demokrasi, barış, sevgi ve dostluğu beraberinde getirecek olan gerçek İslam anlayışı, mutlaka dünyadaki radikalizm ve hurafeleri ortadan kaldıracaktır. Bunu gerçekleştiren ise Hz. Mehdi (as) olacaktır. Hadis ve rivayetlere, aynı zamanda Tevrat ve İncil'de geçen hadislerle mutabık açıklamalara göre, içinde bulunduğumuz dönem Hz. Mehdi (as)'ın zuhur dönemidir. Ahir zamana ait hadislerde geçen ve tümüyle mucize hükmündeki tüm alametlerin oldukça kısa bir zaman aralığı içinde gerçekleşmesi, Hz. Mehdi (as)'ın geleceği ahir zamanın içinde olduğumuzun çok önemli ve net delilidir. Hz. Mehdi (as) devrinde yaşıyor olduğumuzun tüm delillerini, gerçekleşen tüm alametleri bu kitaptan okuyabilirsiniz: Harun Yahya, Hz. İsa (a.s.) Ve Hz. Mehdi (a.s.) Bu Yüzyılda Gelecek, http://www.harunyahya.org/tr/Kitaplar/16450
Hz. Mehdi (as)'ın gelişiyle beraber, Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatının ardından dünyaya yayılmış olan tüm bidatler ortadan kalkacak, hurafeler yok edillecek ve Kuran'ın özünde olduğu gibi tüm dünya tam anlamıyla bir barış ve güvenliğe kavuşacaktır.
Hz. Mehdi (as) savaştan kaçınan, barış insanıdır. Hz. Mehdi (as) savaşla değil, sevgiyle, Allah'ı anarak güzel ahlakı dünyaya hakim kılacaktır. Hz. Mehdi (as) döneminde savaşlar duracak, insanlar barışa ve sevgiye yönelecek, tek bir kişinin burnu dahi kanamayacaktır. Bu gerçek çok fazla hadis ile haber verilmiştir:
İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'ın çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. Dünya, adeta asr-ı saadet devrine geri döner.135
Ona [Hz. Mehdi (as)'a] biat edenler, [Kabe civarındaki] rukün ve makam arasında biat ederler. UYUYANI UYANDIRMAZ, ASLA KAN DÖKMEZLER.136
Hz. Mehdi (as)'ın zuhur dönemi aynı zamanda Hz. İsa (as)'ın da nüzulünü göreceğimiz dönemdir. Hz. Mehdi (as) döneminde tüm silahların susacağı, savaşların sona ereceği; Hz. İsa (as)'ın gelişi ve Hz. Mehdi (as)'ın zuhurundan sonra yeryüzüne adalet, barış ve sevginin hakim olacağı hadislerde şöyle haber verilmiştir:
Savaş [erbabı] da ağırlıklarını [silah ve malzemelerini] bırakacak.137
Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır... Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak.138
Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.139
Hz. Mehdi (as)'ın gelişi, sadece Müslümanlar, Museviler ve Hristiyanlar için değil, dünyadaki tüm insanlar için bir müjdedir. Onun gelişi ile yeryüzünde adalet tam anlamıyla hakim olacak, insanlar aradıkları sevgi, huzur, bolluk ortamına Hz. Mehdi (as)'ın gelişi ile kavuşacaklardır. Şu an yaşadığımız tüm olaylar, karşılaştığımız tüm dehşet ve vahşet senaryoları Hz. Mehdi (as)'ın gelişinin öncesinde gerçekleşmesi zaten beklenen olaylardır. Hatta bu kitabın asıl konusunu oluşturan PKK'nın böyle bir dönemde ortaya çıkması dahi, hadislerde bildirilmiştir:
Şam nahiyelerinin biraz ötesinde FIRAT ETRAFINDA büyük bir ordu toplanır, mal üzerine savaşırlar. HER BİR DOKUZ KİŞİDEN YEDİSİ ÖLDÜRÜLÜR. Bu, Ramazan ayında işitilen, şiddetli gürültülü yıkılma ve korkudan sonra ve ÜÇ SANCAĞIN ayrılmasından sonradır. Onlardan her biri mülkü (idareyi) kendileri için ister, İÇLERİNDE ABDULLAH İSMİNDE BİR KİŞİ VARDIR.140
Hadiste açıkça görülebileceği gibi Fırat Nehri etrafında, mal üzerine savaşan bir ordu yani PKK toplanmış durumdadır ve çok büyük can kayıpları mevzu bahis olmaktadır. PKK, tıpkı hadiste belirtildiği gibi çeşitli ülkelerde çeşitli sancaklara ayrılmış durumdadır. Hadiste dikkat çeken en önemli ayrıntı ise PKK lideri Abdullah Öcalan'ın isminin net olarak bildirilmiş olmasıdır.
Hz. Mehdi (as)'ın zuhuruyla, ne PKK belası, ne de dünyayı şiddet mekanına dönüştüren unsurlar kalmayacaktır. Dünyanın bu huzur ve refah ortamına kavuşması çok yakındır. Allah bu süre içinde bizden dua etmemizi ve bela ve kötülüklerle mücadele için akıl ve kararlılık göstermemizi istemektedir. Hz. Mehdi (as)'ın gelişinin öncesinde, ilmi bir çalışma yaparak, yanlış ideolojilerin ve hurafelerin etkisinde kalmış olan toplulukları uyarmamızı ve ortamı Hz. Mehdi (as)'ın gelişi için hazırlamamızı istemektedir. Kuşkusuz Yüce Rabbimiz bu güzel ortamı tek bir emri ile oluşturmaya kadirdir. Fakat Hz. Mehdi (as)'ın gelişi öncesi yaşanan zorluklar ve yapılan ilmi mücadele, dünyanın son zamanındaki altın çağın güzelliğine varabilmek, Rabbimiz'in cennetine layık olabilmek, fakat hepsinden önemlisi Rabbimiz'in rızasını kazanabilmek için çok önemlidir.
SONUÇ
Osmanlı tarihe karışırken, Ulu Önderimiz Atatürk'ün belirlediği Misak-ı Milli sınırlarımıza çok sayıda devlet göz dikmiştir. Kimi İstanbul'a varmak istemiş ama Çanakkale'yi geçememiş; kimi Adana, Mersin, Antep, Maraş, Urfa'ya elini uzatmış ve geri püskürtülmüş; kimi de İzmir'den büyük mağlubiyetle ayrılmıştır. Türk milleti, en zor zamanlarında bile mücadeleden kaçmamış, vatan topraklarının bölünmemesi uğruna canını ortaya koymuştur. Nitekim, son 40 yıl boyunca PKK hainlerinin kirli, sinsi ve hain pusularına kararlılıkla karşı koyan ve bu uğurda can veren Mehmetçiğimiz bunun en büyük delilidir. Bu ülkede, hainlik yapan ve tasarlayanların güç bulmalarına izin verilmediyse, o da, Allah'ın izniyle, Türk askerinin ve polisinin şehadeti göze alan kararlılığındandır.
Türk halkı, vatanımızı korumak adına, 1. Dünya Savaşı'nın ardından yenilmiş durumda, dört bir yandan saldırı altında ve tamamen yokluk içindeyken, oldukça az sayıda insan gücü ile Kurtuluş Savaşı vermesini bilmiştir. Asla gerçekleşmeyecek bir Kürdistan hayali kuran derin devletlerin belki de hesaba katamadıkları en temel şey, vatan konusunda daima hassas olmuş olan Türk halkını, Türk askerini ve Türk polisini hesaba katamamış olmalarıdır.
Hesaba katmalılar; çünkü ne bir komünist saldırı ile, ne sinsi planlar yoluyla vatanımızı böldürme gibi bir niyetimiz asla yoktur. PKK'nın Kürtlüğü kullanarak kurguladığı kirli oyunu ortadan kaldıracak ve yıllardır hakları hem derin devlet hem de PKK tarafından yenmiş olan Kürt kardeşlerimizle birlikte bölünme planlarını yıkacağız. Kürtler bizim kardeşimiz, ağabeyimiz, canımız, dostumuz, dürüstlüğümüz, efendiliğimiz, önemli bir değerimiz, bizim bir parçamızdır. Onları bizden ayırmak isteyen ve vatan, devlet, bayrak düşmanı kalleşlere yem haline getirmeye çalışan sinsi güçler, kesin olarak bunda başarılı olamayacaklardır.
Önemli olan kurulan tuzakların farkına varılması ve bu konuda tedbir alınmasıdır. Ülkemize yönelik kurulmuş olan tuzak oldukça açıktır ve bu konuda milletçe yapmamız gereken sorumluluklarımız vardır. Dünya derin devletlerinin karanlık planları Türk halkı tarafından durdurulmalı ve sevgi, birlik, eğitim ve caydırıcılık yoluyla PKK'nın ideolojik varlığı yok edilmelidir. Dünyaya barış getirecek ve tüm dünyayı kucaklayacak bir birlik ruhunun, dini, vatanı, etnik kimliği ne olursa olsun doğru ve dürüst insanlarla birlikte bir İslam Birliği'nin temelleri atılmalıdır.
Allah'ın adaleti her an akılda tutulmalıdır: Allah'ın kanununda imanlı milletlere karşı kurulan her tuzak kaderde bozulmuş olarak yaratılır. Dolayısıyla karanlık ve sinsi planlar, ne kadar büyük ve etkili görünürse görünsün, Türk milleti üzerinde etkisizdir. Bizler kararlı olur, birlik ve bütünlüğümüzü korur ve asıl olarak Allah'a dayanır ve güvenirsek, ülkemiz üzerinde yer kapma ihtirası içinde olanlara asla yol açılmayacaktır. Unutulmamalıdır ki, dünyayı ne derin güçler, ne süper güçler, ne de şiddet yanlıları yönetir; dünyanın ve tüm kainatın tek Hakimi Yüce Allah'tır.
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendirdiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder