SİYASALLAŞMA SÜRECİNDEKİ ETNİLERİN BÖLGESEL BAKIŞI., BÖLÜM 3
(b) Çatışmaların Şiddeti
İki taraf arasında süregelen çatışmaların şiddeti, Örgütün içinde bulunduğu koşulları ve organizasyonel kapasitesini etkilemektedir. Jenkins, hareketlerin
oluşumunu memnuniyetsiz toplulukların statülerinde görülen artış çerçevesinde açıklamaktadır.
Jenkins’e göre söz konusu artış, toplulukların mobilize olma maliyetlerinin düşmesi ve başarı beklentilerinin artışıyla meydana gelmektedir.35
Çatışmaların şiddetinde görülen artış ise, bir taraftan amaçlara ulaşılması konusunda engel teşkil ederek başarı beklentisinde düşüşe sebebiyet vermekte,
diğer taraftan da çatışmayı sürdürmenin ve kaynakları mobilize etmenin artan maliyetine işaret etmektedir. Söz konusu maliyetin artışıyla tarafların tek
başlarına hedeflerine ulaşabilme olasılığının düştüğü, dış destek arayışlarında artış görüldüğü ve örgütlerin mücadeleyi sürdürebilmeleri bakımından
kaynaklarını arttırma çabası içerisine girdiği görülmektedir.
C.R. Mitchell örgütlerin kâr-zarar analizini çatışmanın yoğunluğu ve bir dış gücü yardıma çağırmanın olası maliyetleri arasındaki ilişki üzerinden
değerlendirmektedir.36
Bu noktadan hareketle dış güçlerle kurulan ilişkinin çatışmanın yoğunluğundan ve örgütün mücadeleyi sürdürebilme koşullarının zorlaşmasından
etkilenerek bu unsurlarda görülen artışa paralel yönde geliştiğini söylemek mümkündür.
Nitekim Mitchell çatışma yoğunluğunun yüksek olması durumunda önemli değerlerin kaybı olasılığının yükseleceği, bunun karşısında ise bir dış gücün
nüfuzunun yükleyeceği maliyetin daha düşük, barındırdığı avantajların daha yüksek olarak görüleceği hipotezini öne sürmektedir.
TEKK’nin Hindistan’a yönelik bakışı incelendiğinde, Sri Lanka ile sürdürülen mücadelenin yoğunluğunun bu iki aktörün ilişkisi üzerinde etkili olduğu görülmektedir.
Kuruluş aşamasında Hindistan’ın sunmuş olduğu fırsatları değerlendiren TEKK, 1983 yılında Sri Lanka ile başlattığı çatışmaların tırmanması aşamasında
da bölgesel güçten yardım görmüş ve bir anlamda amaçlarına ulaşması konusunda başarı şansını yükselterek çatışmaların yüklediği maliyeti düşürmüştür.
Hindistan,1987 yılında Sri Lanka Ordusu’nun TEKK’ye karşı başlattığı Özgürlük Operasyonu (Operation Liberation) karşısında müdahale etmiş ve Hava Kuvvetleri aracılığıyla Örgütün faaliyette bulunduğu bölgeye yardım göndermiştir.37
Bir görüşe göre, bölgesel gücün müdahalesi Sri Lanka ile şiddetli çatışmalara giren TEKK’yi topyekûn bir yenilgiden kurtarmada önemli paya sahiptir.38
Dolayısıyla Hindistan’ın müdahalesi Örgütün mücadele kapasitesinin güçlenmesi ve mücadeleyi sürdürebilmesi üzerinde etkili olmuştur.
Şiddetli çatışmaların Hindistan’ın arabuluculuğuyla sona ermesinden sonra ise, Örgütün toparlandığı ve IPKF ile mücadeleye girişerek destek aldığı bu ülkenin
askeri gücünü Ada’dan geri çekilmek zorunda bıraktığı görülmektedir.
2006 yılında barış sürecinin çökmesiyle başlayan süreçte39 çatışmaların yeniden tırmanması üzerine TEKK’nin Hindistan’ın desteğine ihtiyaç duymasını ve bu
yönde yaptığı çağrıları40 da yine Mitchell’ın hipotezi çerçevesinde yorumlamak mümkündür. Nitekim Mitchell çatışmanın devam etmesi ve yoğunlaşması
durumunda, gelecek dönemdeki kayıpların artış göstereceği öngörüsünden hareketle yardıma çağırılacak dış gücün yükleyeceği maliyetin göreli olarak daha düşük kalacağı yönünde bir algının şekilleneceğini ifade etmektedir.41
TEKK’nin Sri Lanka ile şiddetlenerek devam eden mücadelesinin yanı sıra uluslararası alanda gördüğütepkiler de Örgütün yıpranmasına ve sürecin artan
maliyetine paralel şekilde Hindistan’ın desteğine olan ihtiyacının yükselmesine sebebiyet vermiştir.
Şekil-2: Çatışmaların Şiddeti ve Maliyetler42
Sri Lanka Ordusu ile TEKK arasındaki çatışmaların şiddeti itibariyle düşünüldüğünde 1 ve 2 No’lu eşiklerin geçilmesi durumlarında TEKK’nin Hindistan’ın desteğine ihtiyaç duyduğu gözlenmektedir. TEKK – Sri Lanka Ordusu arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı 1987 ve 2006 yıllarında eşiğe ulaşıldığını ve bu aşamalardan sonra Hindistan gibi güçlü bir dış aktörün varlığının yüklediği maliyetinüstüne çıkılarak Örgütün destek talebinde bulunduğunu iddia etmek mümkündür. Aradaki süreçte, bir taraftan Örgüt organizasyonel ve finansal anlamda ciddi bir gelişme kaydederek çatışmayı tek başına sürdürme kapasitesinde artış yaşamıştır (A1’den A2’ye kayma doğrultusunda).
Diğer taraftan ise, Örgütün uluslararası sistemde gördüğü baskı ve izolasyonun yanı sıra yoğunlaşan çatışmaların etkisiyle (B1’den B2’ye doğru dış gücü yardıma çağırma maliyetinin kayması) kesişim noktasının değiştiği ve Eşik 2’ye kaydığı görülmektedir.
Çatışma şiddetinin TEKK’nin Hindistan’a yönelik bakışında etkili bir faktör olması, Regan ve Aydın’ın öne sürdüğü bir dış gücün yardımına sahip olunmasının
(tarafların kapasitesi arasındaki yapısal dengeye müdahale etmesiyle) çatışmanın süresi ve şiddetini arttıran unsurlar arasında yer aldığı hipotezini
destekler niteliktedir.43
Nitekim şiddetlenen çatışmayı tek başına sürdürmenin maliyeti yükselirken, dış gücün desteğiyle kuvvetlenen tarafın kazanma yönündeki beklentisi ve
kapasitesi artarak çatışmayı sürdürebilir kılmaktadır. Şiddetli bir çatışmadan dış gücün yardımı ile galip gelinmesi ihtimalinin de dış gücün söz konusu
taraf üzerinde sahip olacağı etkinin maliyetinden daha yüksek bir getiriyi ortaya koyacağını iddia etmek mümkündür. Ancak gerek başarıya ulaşılmasının
maliyetinin, gerekse dış gücün yardımları karşısında ona verilecek ödünlerin grup liderliğinin stratejik seçimleri ve kaynakların mobilizasyonu doğrultusunda
değişkenlik arz ettiği düşünülebilir.
Çatışma şiddetinin hacminin ve etkisinin, Örgütün kapasitesine ve yaptığı stratejik seçimlere bağımlı olarak farklılaştığını söylemek mümkündür.
TEKK’nin Hindistan’a yönelik yaklaşımı incelendiğinde, çatışmayı sürdürme maliyetinin yükselmesiyle birlikte Örgütün Hindistan ile yakınlaştığı ve destek
arayışına girdiği görülmektedir.
(2) Tamil Davasında Liderlik Rolünün Üstlenilmesi
TEKK’nin Hindistan’a yönelik mülahazalarının şekillenmesinde, Örgütün birdiğer amacı olan Tamil davasında liderlik rolünü üstlenmesi etkili olmuştur. Örgütün
süreç içerisindeki davranışları bir taraftan Tamil gruplarına karşı üstünlük sağlama, diğer taraftan ise Hindistan başta olmak üzere destek arayışında olduğu uluslararası kamuoyuna karşı sorunun tek muhatabı olduğu mesajını verme doğrultusunda gelişmiştir.
1983 yılındaki çatışmalarla cereyan eden kriz durumunu, farklı Tamil gruplarının ortaya çıktığı bir hoşnutsuzluk ortamında TEKK’nin liderlik rolünü üstlenme
iddiası çerçevesinde analiz etmek mümkündür. Mitchell’ın çatışma şiddeti ve bir dış gücün yardıma çağırılmasına ilişkin hipotezi hareketlerin oluşumu ve
kaynakların mobilizasyonu üzerinden diğer bir açıdan değerlendirilebilir. Nitekim Jenkins’e göre kriz durumları, hareketlerin oluşumu ve gelişimi aşamalarında
önemli yer kaplamaktadır.44 Kaynakları mobilize eden elitler söz konusu kriz duasallaşma Sürecindeki Etnilerin Bölgesel Güçlere Bakışı:
Tamil Etnisitesi – Hindistan Örneği rumlarını örgütün toplumsal tabanının gelişimi ve bir harekete dönüşümü bakımından değerlendirmekte ve avantaja
çevirebilmektedirler. Bu sebepten dolayı kriz oluşumundan önce örgütlerin ve kaynakların var olduğu, elitlerin kriz durumunda bu kapasiteyi yönlendirdiği iddia edilmektedir. TEKK örneği incelendiğinde, sadece TEKK’nin değil Tamil Birleşik Kurtuluş Cephesi (Tamil UnitedLiberation Front: TULF) ve Eelam Devrimci Öğrenciler Örgütü (Eelam Revolutionary Organisation of Students: EROS) gibi militan örgütlerin de 1970’ler içerisinde faaliyet gösterdiği
görülmektedir.45
Ancak TEKK 1970’lerin sonlarından itibaren son derece organize bir şekilde uluslararası sistem içerisindeki bağlantılarını geliştirmiş, Londra başta olmak
üzere Avrupa’daki irtibatlarını çeşitlendirmiş, Ortadoğu ile sıkılaşan bağları üzerinden askeri unsurlarını güçlendirmiş ve Avrupa, Nijerya, Yemen, Zambiya
gibi farklı coğrafyalarda mali yardım arayışlarına girmiştir.46
Örgüt bu dönemde Hint istihbarat servisinden (Research and Analysis Wing: RAW) eğitim görmeye başlamış47 ve Tamil Nadu’daki varlıklarını güçlendirerek
burada kamplar edinmiştir. Ravinatha Aryasinha, Örgütün organizasyon kapasitesinin ve uluslararası alanda sergilediği yarı diplomatik yapısının onu diğer örgütlerden ayıran en önemli özelliklerden biri olduğunu ifade etmektedir.48
Dolayısıyla TEKK 1983 yılındaki çatışmalara 1970’lerden itibaren örgütlediği altyapısıyla girmiş ve söz konusu olaylarla birlikte toplumda ve diasporada
gördüğü desteği ciddi ölçüde arttırarak mobilizasyonda önemli bir ivme yakalamıştır.49
John D. McCarthy ve Mayer N. Zald, kaynak mobilizasyonu yaklaşımı çerçevesinde değerlendirdikleri hareketlerin misyonlarını şöyle özetlemektedirler:50
• Destekçilerin mobilize edilmesi
• Kamuoyunun ve elitlerin nötralize edilmesi veya sempatizan haline getirilmesi TEKK’nin de liderlik rolünü üstlenerek destekçilerini mobilize etmeye,
kamuoyunun ve elitlerin nötralize edilmesi veya sempatizan haline getirilmesine ve kurduğu çeşitli organizasyonlar üzerinden sürdürdüğü propaganda
yoluyla uluslararası kamuoyunu kendi mülahazaları yönünde etkilemeye çalıştığını söylemek mümkündür.
Mesquita ve Dickson radikal hareketlerin amacını hoşnutsuz-dışlanmış toplumların liderliğini elde etmek şeklinde tanımlamakta ve bu çerçevede örgütlerin radikalizmi tırmandırmaktan kaçınmadığını ifade etmektedirler. Mesquita ve Dickson radikal hareketlerin toplumu radikalize edecek bir karşı saldırı beklentisiyle merkezi otoritelere saldırı düzenlediğini belirtmektedirler.51
Bu görüşü örnekler şekilde, TEKK’nin destekçilerini mobilize etmesi ve sempatizan kazanması sürecinde radikalizmi tırmandırdığı ve terör yöntemlerine
başvurduğu görülmektedir.
Örgütün 1983 yılında başlattığı saldırılara ve sonuçlarına bakıldığında da bu hipotezi güçlendirir yöndeki bulgular dikkat çekmektedir. Söz konusu bulguları
Thomas Thornton ve Martha Crenshaw’un ortaya koyduğu terör örgütlerinin amaçları üzerinden tartışmak mümkündür. Thomas Perry Thornton teröristlerin
beş “kısa ve orta vadeli amacı” olduğunu belirtmekte ve şöyle sıralamaktadır;52
• Kitleler üzerinde moral inşası, inancın sağlanması,
• Davanın duyurulması,
• Hedef grubun dağılması, ayrışması,
• Muhalif güçlerin ortadan kaldırılması ve
• Provokasyon Martha Crenshaw da teröristlerin “kısa ve orta vadeli amacı”nı benzer şekilde açıklamıştır. Crenshaw’un işaret ettiği amaçlar şöyledir:53
• Davanın duyurulması,
• Provokasyon,
• Hükümetin zayıflatılması,
• Halkta itaatin sağlanması ve
• Rakiplerle sürtüşmeyi tırmandırma stratejisi Thornton ve Crenshaw yukarıda belirtilen unsurları terör örgütlerinin “kısave orta vadeli amaçları” şeklinde
tanımlamışlardır. Örgütler kısa ve orta vadeli amaçları üzerinden konuya ilişkin duyarlılık ve mobilizasyon sağlayarak “nihai amaca” ulaşma çabası
içerisindedirler. Söz konusu nihai amacı ise, Dr. Yücel Attila Şehirli’nin ifade ettiği üzere “tasvip edilmeyen, şikayet edilen kurumların, süreçlerin
ve ilişkilerin ortadan kaldırılarak savunulan düzenin kurulması” şeklinde ifade etmek mümkündür. 54 Ancak araştırmacıya göre bu unsurlar amaçtan ziyade
stratejiyi yani amaçlara ulaşılmasında izlenen yolu ifade etmektedir ve bu çalışma kapsamında TEKK’nin amaçları doğrultusunda izlediği stratejiler şeklinde, bütün cül bir yaklaşımla değerlendirilmektedir. Nitekim bu görüşe paralel şekilde, David Fromkin’in de sözkonusu araştırmacıların amaçlar çerçevesinde incelediği provokasyonu ‘The Strategy of Terrorism’ başlıklı çalışmasında bir terör stratejisi olarak ele aldığı görülmektedir.
TEKK örneğinde provokasyon stratejisi, Thomas Thornton ve Martha Crenshaw’un amaçlar altında belirttiği unsurların gelişimine sebebiyet verecek şekilde kullanılmıştır. Nitekim liderlik rolünün elde edilmesi, provokasyon ile tırmandırılan çatışmalar kapsamında hükümetin zayıflatılması, hükümetin uluslararası kamuoyunda oluşan olumsuz imajı üzerinden davanın duyurularak bir baskı unsuru oluşturulması, hükümet ile halk (veya toplumlar) arasında ayrışmaya sebebiyet verilerek halkın davaya ve Örgüte olan inancının perçinlenmesi ve rakip örgütlerle tırmandırılan sürtüşme üzerinden kurulan baskı sonucunda mümkün olmuştur.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder