31 Ağustos 2019 Cumartesi

21.YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞALGAZIN YERİ., BÖLÜM 3

21.YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞALGAZIN YERİ., BÖLÜM 3




III. Hazar’ın Üretim Ve İhracat Potansiyeli: Hazar Boru Hatları Kime Ne Yarar Sağlayacak? 

21. yüzyılın en stratejik enerji üretim merkezlerinden biri olmaya aday Hazar Bölgesi’nde, ham petrol üretim ve ihracat potansiyeli açısından en çok dikkat çeken iki ülke, Azerbaycan ve Kazakistan’dır. Bakü'nün Doğu ve Güney doğusunda yer alan Azerbaycan’a ait Hazar sahalarında, 30 milyar varilden fazla ham petrol rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Kazakistan’a ait Kuzeydoğu Hazar Sahili ve Orta Kazakistan’daki toplam 22 büyük sahada ise 95 milyar varillik dev bir ham petrol rezervi bulunduğu hesaplanmaktadır. 50 milyar varillik ‘dev’ Kaşağan keşfi ise, önümüzdeki 10 yıl içinde Kazakistan’ı en büyük petrol üreticileri ve ihracatçıları arasına katacaktır. 

Bu iki ülkenin asıl önemi, bölgede çok çeşitli arama, geliştirme ve üretim projeleri yürüten 80’e yakın uluslararası petrol şirketinin yoğun ilgisinden de anlaşılmaktadır. Hazar'ın bu iki stratejik ülkesi ile Batılı petrol şirketleri arasında 50 milyar Dolar tutarında üretim-paylaşım anlaşmaları imzalanmıştır. Bu, Batılı petrol şirketlerinin, 2005 yılına kadar Hazar Bölgesi’ndeki arama ve üretim faaliyetleri için yılda en az 5 milyar Dolar tutarında bir yatırım yapacakları anlamına gelmektedir. 

Açıktır ki, bölge ülkelerinin mevcut enerji üretim kapasitelerinin artması, bir yandan teknolojik gelişmeler ve yeni yatırımlar yapılmasına öte yandan yeni ve güvenilir ihraç yollarının ortaya çıkmasına bağlıdır. Günümüzde sadece Hazar Denizi, 6 farklı ‘offshore’ hidrokarbon havzasına sahiptir. Buna, Hazar’a kıyısı bulunan ülkelerin ‘onshore’ sahaları da eklenince, hiç de küçümsenmeyecek bir enerji potansiyeli karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyıl sonunda dünya petrolünün yarısını üreten Bakü dünyanın petrol başkenti olarak anılıyordu. 1900’lerin 
başında da Azerbaycan dünyanın en önde gelen petrol üretim bölgelerinden biriydi. SSCB döneminde ise, Azeri ‘onshore’ petrol sahaları geliştirildikten sonra, yeterli teknolojiye sahip olmayan SSCB, Hazar Denizi petrolü yerine daha çok Volga-Ural Bölgesi ve Batı Sibirya’daki ‘onshore’ sahaların geliştirilmesine yöneldi. Oysa, Azeri rezervlerinin büyük bölümü ile Kazak ve Türkmen petrollerinin neredeyse % 40’ı Hazar’ın soğuk suları altında yatmaktaydı.27 

Hazar’ın doğal gaz rezervlerine gelince, daha önce değindiğimiz gibi 8 trilyon m3 ‘ispatlanmış’ ve 18 trilyon m3 tahmini toplam rezerv miktarıyla dikkat çeken bölgede, başta Türkmenistan ve Özbekistan olmak üzere, Kazakistan ve Azerbaycan’ın dünyanın önde gelen 20 doğal gaz ülkesi arasında yer alması dikkat çekicidir. Ancak, ispatlanmamış yani ‘muhtemel’ hidrokarbon rezervi olarak, piyasası o gün için belirsiz doğal gaz yerine petrolün geliştirilmesine öncelik verilmiştir. Bunda, özellikle rezervlerin potansiyel pazarlara uzaklıkları büyük rol oynamaktadır. 

Yine de Hazar’ın doğal gaz potansiyeli, özellikle 2010’dan sonra giderek artacağı anlaşılan AB arz açığının kapatılması sürecinde, hiç de yadsınamayacak bir alternatif sunmaktadır. Tüm bu önemli göstergeler, üretilebilir petrol ve doğal gaz rezervlerinin, çok yakın bir gelecekte, mevcut yatırımdan çok daha fazla bir tutarın bölgeye akacağına işaret etmektedir. 



Tablo 5. Hazar Petrolleri Üretim ve İhracat Projeksiyonu 28 


Uluslararası Enerji Ajansı’nın ‘iyimser senaryosuna’ göre, Hazar Bölgesi toplam ham petrol üretiminin, 2010’da 194 milyon ton (MT) ve 2020’de ise 308 MT düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir (Tablo 5). Üretim artışına paralel olarak, bölge ham petrol ihracatının da hızla artması, 2010 yılında 117 MT ve 2020’de 180 MT civarına ulaşması beklenmektedir. Önümüzdeki 20 yıl içinde Hazar Bölgesi Ham Petrol ihracat potansiyelinin hızla artacağı anlaşılmaktadır. Bugün toplam ham petrol üretiminin % 42’sini ihracata ayıran Hazar Bölgesi için bu oran, 2010’da % 60 ve 2020’de % 58 seviyelerine ulaşacaktır. 

Bölge’deki en önemli iki üretici ülke, Azerbaycan ve Kazakistan’dır. 2001’de 15 MT civarında seyreden Azerbaycan ham petrol üretiminin, 2010’da 70 MT, 2020’de ise 120 MT düzeyine çıkacağını; buna bağlı olarak da 2001’deki 9 MT’luk yıllık ihracatın 2010’da 55 MT ve 2020’de 94 MT seviyesine sıçrayacağını öğreniyoruz.29 Böyle olunca, bugün % 66 olan Azerbaycan ham petrol üretiminden ihracata ayrılan pay da, 2010’dan sonra ve hatta 2020’lere kadar % 80’ler civarında seyredecektir. 

Önümüzdeki beş yıl içinde, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) en az % 30’unun, tek başına petrol sektöründen kaynaklanacağı, hatta 2010 yılında, Azerbaycan Hükümetince petrolden sağlanacak gelirin 56 milyar Dolara ulaşacağı; bir başka ifadeyle petrol gelirinin ülke cari GSYİH'sinin neredeyse iki katına çıkacağı hesaplanmaktadır. 

Bölge’deki önemli bir diğer ülke ise eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde, enerji üretiminde üçüncü, enerji tüketiminde dördüncü sırayı alan Kazakistan’dır. 2001’de yaklaşık 40 MT olan Kazakistan ham petrol üretiminin, 2010’da 100 MT ve 2020’de 160 MT düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu üretim artışının, temel olarak, Kuzey Hazar’daki sahalara, özellikle dünyanın keşfedilen en büyük petrol sahalarından biri olan Tengiz petrol sahasına (ispatlanmış rezerv 9-13 milyar varil) dayanacağı anlaşılmaktadır. 

Bugün, Kazak Ham Petrol üretiminin yaklaşık yarısı üç büyük sahadan; Tengiz, Uzen ve Karacaganak’tan karşılanmaktadır.30 

Çok yakın bir gelecekte, 50-60 milyar varil düzeyinde rezerv potansiyeline sahip olduğu tahmin edilen Doğu Kaşağan ve ümit vaadeden diğer sahaların da bunlara katılımıyla, Kazakistan, dünyadaki en önemli üreticileri arasına girecektir. 

Üretim artışı ile birlikte 2001’de 31 MT olan Kazakistan ham petrol ihracatının da hızla artması, 2010’da 55 MT ve 2020’de 78 MT düzeyine ulaşması beklenmekte dir. Kazakistan’ın 2010’da % 55 civarında olacağı tahmin edilen ham petrol üretiminden ihracata ayıracağı pay, 2020’de % 50’ler dolayında istikrara kavuşacaktır.31 

21. yüzyılın ilk çeyreğinde Kafkasya'nın potansiyel ham petrol üreticileri arasında önemli bir yer alması beklenen bir diğer Hazar ülkesi, Türkmenistan’ın durumuna da kısaca değinmek gerekmektedir. Hazar Denizi’nin doğusunda bulunan Türkmenistan, 80 milyar varillik ‘muhtemel’ ham petrol rezerviyle dikkat çekmektedir.32 Ancak, günümüzde, gerek Hazar kıyı şeridi boyunca uzanan gerekse ülke içlerinde yer alan sahalarda daha çok doğal gaz üretilmektedir. 2001 yılı sonu itibarıyla 3 trilyon m3 civarında olan sadece ispatlanmış doğal gaz rezerviyle Türkmenistan, tam anlamıyla bir ‘doğal gaz devletidir’.33 

Bugün doğal gaz üretimine ağırlık veren ülkenin, muhtemel rezerv potansiyeli sayesinde, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında, ham petrol üretimi ve ihracatıyla da adından söz ettirmesi beklenmektedir. 

Özellikle Hazar’ın doğal gaz ihracat potansiyeline son bölümde ayrıntılı olarak değinileceği için burada EIA ve BP rakamlarını özetlemekle yetineceğiz: 2001’de toplam 118 milyar m3 civarında olan Hazar Bölgesi doğal gaz üretiminin, 2010’da 200 milyar m3’e yükseleceği tahmin edilmektedir. Aynı şekilde Bölge doğal gaz ihracatının da hızla artması ve 2010’da 85 milyar m3 dolayında Hazar gazının çeşitli piyasalara sevkedilmesi beklenmektedir. 

Yukarıda ele alınan petrol ve doğal gaz değerlerine bakıldığında; Hazar Bölgesi ham petrol ve doğal gaz ihracat potansiyelinin önümüzdeki 20 yıl içinde hızla artacağı anlaşılmaktadır. Günümüzde ham petrol üretiminin % 42’sini; doğal gaz üretimininse sadece % 9’unu ihracata ayıran Hazar Bölgesi için, söz konusu oranlar, 2010’da sırasıyla % 60 ve % 40’lara ulaşacaktır. 

İhracata yönlendirilecek miktarların hem oransal hem de mutlak büyüklüğü, Hazar’ın 21. yüzyıl dünya enerji dengelerinde çok stratejik bir eleman olacağını kanıtlamaktadır. Peki, Hazar’ı dünya piyasalarına bağlayacak boru hatlarında mevcut durum nedir? 

Bölgenin boru hattı sistemi Sovyetler Birliği zamanında inşa edilmiş olup, çoğunlukla Rusya Federasyonu’na hizmet vermektedir. Bu sistem günümüz petrol üretimini günümüz ihracat merkezlerine taşıyacak şekilde tasarlanmamış, temelde iç piyasa ve komünist Doğu Avrupa’nın beslenmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, mevcut haliyle Hazar Bölgesi’nde veya yakınında bulunan boru hatlarının özellikle bakımsızlık nedeniyle tümüyle eskidiğini ve Hazar Dörtlüsü’nün ihraç gereksinimini karşılamaktan uzak olduğunu da eklemek gerekir. 

Bunun dışında, Rusya Federasyonu’nun 65 bin km uzunluğundaki petrol boru hattı sistemini kontrol eden ‘Transneft’ şirketi, eski Sovyetler Birliği devletlerine kendi taşıma ağından daha fazla ihraç kotası ayırma konusunda hiç de istekli değildir. Benzer şekilde, 145 bin km’lik dev doğal gaz boru hattı ağının da Rus ‘Gazprom’ şirketinin kontrolü altında olması nedeniyle, özellikle Türkmenistan kendi gazını Rusya üzerinden ihraç etme konusunda çok zorlanmaktadır. Üstelik, Gazprom, kendi gazını Batı Avrupa’daki önemli piyasalara ihraç ederken, Türkmen gazını Ukrayna ve Gürcistan’a yönlendirmekte; bu ise Türkmenistan’ın zaten ödenmemiş gaz faturaları nedeniyle borç batağına batmış ülkelere yapılan bu tip satışlar nedeniyle kazançlı çıkmasını engellemektedir.34 

Özellikle Kazakistan ve Azerbaycan, yeni taşıma seçeneklerine şiddetle gereksinim duyacaklardır. Bugün, Rusya’nın, Hazar Dörtlüsü’nün kullanımına izin verdiği boru hattı kapasitesi; Atrau-Samara-Drujba (Dostluk) Boru Hattı ile Baltık Denizi’ne gönderilen 310 bin varil/gün (15.5 milyon ton/yıl) ve CPC ile taşınacak 565 bin varil/gün (28 milyon ton/yıl; bu hattan 2002 sonunda 20 MT civarında taşıma yapılmıştır) Kazak petrolü; Kuzey Hattı ile Novorossisk’e gönderilen 100 bin varil/gün (5 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de ancak 
2.5 milyon ton taşınmıştır) ve Batı Hattı ile Supsa’ya gönderilen 145 bin varil/gün (7.2 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de 5.7 milyon ton taşınmıştır) Azeri Petrolü ile sınırlıdır.35 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergâh ları araştırmakta ve önermektedirler. 

Türkmenistan’dan yapılması planlanan ihracat, gelecekte Azerbaycan ve Kazakistan ihracatının bir parçası olacakmış gibi görünse de, çeşitli sorunlar ve 
yeni dengeler nedeniyle Türkmenistan’ın kendi petrolüne ayrı bir ihraç güzergahı bulmak için çabalayacağı anlaşılmaktadır. Mevcut durumda Türkmenistan, 
yaklaşık 20 bin varil/gün (1 milyon ton/yıl) düzeyindeki ham petrol ihracatı için İran ile ‘takas’ (swap) yöntemini kullanmaktadır. 

Ancak, bu, ülkenin 2010 yılında ulaşılması beklenen 5 milyon ton/yıl’lık ihraç kapasitesi için çok da pratik bir seçenek oluşturmamaktadır. 

Hazar Dörtlüsü içinde özellikle Türkmenistan, piyasalara açılma bakımından en kötü konumda bulunan ülkedir. Boru hattı güzergâhlarının büyük bir kısmının 
muhtemel rakiplerin topraklarından geçmesi gerekmektedir. İran üzerinden geçecek güzergahın ise, günümüz koşullarında politik olarak savunulması imkansızdır. 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergahları araştırmakta ve önermektedirler. Bazı seçenekler politik açıdan tercih edilmelerine rağmen, ekonomikliği çok tartışmalı olan projelerdir. 

Enerji şirketlerine daha cazip gelen bazı seçeneklerin ise politik yönden yapılabilirliği bulunmamaktadır. Hazar Bölgesi ile ilgilenen pek çok Batılı ülke açısından en önemli faktörlerden birisi, kapalı enerji havzalarında yer alan hidrokarbon kaynaklarını büyük piyasalara taşıyacak, makul fiyatlı ve güvenilir bir boru hattı sisteminin kurulabilirliğidir. Söz konusu sistemin inşa edilmesi hem büyük miktarda sermaye gerektirmesi, hem de Bölge’nin karmaşık jeopolitiği nedeniyle hiç de basit bir mesele değildir. Ancak, zaman, Türkiye’nin teklif ettiği 
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin ve Türkiye üzerinden geçecek Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun, ne kadar iyi seçilmiş hedefler olduğunu kanıtlamıştır. 

Şu bir gerçek ki, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, bundan en büyük zararı OPEC görecektir. OPEC düşük petrol fiyatları ile mücadele etmekle birlikte, Hazar Bölgesi’nden gelecek ilave petrolün dünya petrol fiyatları üzerinde büyük bir baskı oluşturacağı aşikardır. Bu nedenle, OPEC’in en güçlü ülkesi olan Suudi Arabistan’ın, çok uluslu şirketlerin bu ülkeye geri dönmelerini kolaylaştıracak birtakım adımlar atması kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Bu yönde bir yaklaşım, kuşkusuz, Hazar Bölgesi’ne yönelik beklentilerin tamamıyla değişmesi ne neden olacaktır. Ancak, 11 Eylül sonrasında ABD ile Rusya ve ABD ile Suudi Arabistan arasında meydana gelen gelişmeler, kanımızca, ibreyi Hazar’dan tarafa döndürmüştür. 

Avrupa Birliği, petrol ithal eden bölge veya ülke olarak daima kazanan tarafta yer almaktadır. Petrol piyasasının global yapısından ötürü, petrolün nereden gönderildiğinin hiçbir önemi bulunmamaktadır. Petrol, örneğin en dinamik piyasalardan biri olan Güney Doğu Asya piyasalarına, Çin üzerinden veya İran Körfezi’nden gönderilse bile, dünya petrol fiyatları mevcut koşullar ve önceden tahmin edilen piyasa dinamikleri nedeniyle düşecektir. 

Bir OPEC üyesi olan İran için, bu kötü geleceği paylaşmakla birlikte, kendi üzerinden geçecek bir boru hattının sağlayacağı vergi gelirleri ve ekonomik kalkınma, düşük petrol fiyatları nedeniyle uğranılacak kayıpları belirli ölçüde de olsa telafi etmesini sağlayacaktır. İran’ın, Kazakistan-Türkmenistan-İran (KTI)- İran Körfezi boru hattı seçeneğinde kazanan tarafta olmasının nedeni de budur. Ancak, bu seçenek, ABD’nin Irak müdahalesi sonrasında İran’ın yeniden tanımlanacak durumu nedeniyle askıya alınmıştır. Dahası, bu hattın fizibilite 
çalışmasını yapan TotalFinaElf şirketi, Haziran 2002’de % 5 payla BTC sponsor grubuna katılmış; bu, Kazakistan’ın CPC’den sonraki tercihinin İran güzergahı olmayacağına, BTC’nin Kazak petrolü için de gerçekçi bir çözüm olduğuna bir kez daha işaret etmiştir. 

<  Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar Petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrol ithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. >

 Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrol ithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. Burada tek istisna, ABD’nin politik nedenlerden ötürü karşı çıktığı İran boru hattıdır. 

Son üç yılda yumuşamaya başlayan ABD-İran ilişkileri böyle devam ettiği taktirde ABD’nin tutumunda bir değişiklik beklemek mümkündür. 

İşte bu nedenle Türkiye, bölgedeki tüm kritik gelişmeleri dikkatle takip etmektedir ve özellikle BTC HPBH gerçekleşene kadar da sürekli teyakkuzda olmaya mecburdur. 

Ancak, buradaki kritik nokta, ABD’nin sorunlu Basra Körfezi’ne bağımlı olmak istememesidir. Yapılan bir hesaplamaya göre, ABD, Basra’dan yapılan ithalatın güvenliğini sağlamak için varil başına 54$ civarında bir askeri harcama yapmak durumundadır (1999). 

Böylece, 

ABD için Basra’dan bir varil petrol ithal etmenin gerçek maliyeti, 54$ + 32$ (varil başına günümüz petrol fiyatı), yani 86$ civarındadır. 

Kazakistan, özellikle ham petrolünü satmak için Batı’ya uzanan alternatif bir güzergah bulduğu takdirde, halihazırda tartışmalı olan Kazakistan-Çin Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşme olasılığı daha da azalacaktır; ki 1999 Eylül’ünden beri proje askıdadır. Bu arada, Ağustos 2002’de, Rusya ve Çin Doğu Sibirya’dan Kuzeydoğu Çin’e uzanacak, 1.7 milyar Dolarlık bir ham petrol boru hattının fizibilite çalışmasını 2003 yılının ilk altı ayı içinde sonuçlandırmak üzere anlaşmaya varmışlardır.36 İki ülke, hattın tamamlanmasıyla dış ticaret hacimlerini 35 milyar Dolar’a çıkarmayı hedeflemektedirler. Böylece, Çin’in aklında, hiç bir zaman Kazakistan-Çin ham petrol boru hattını gerçekleştirmek gibi bir hedef bulunmadığını, Çin’in bu anlaşma ile Rusya’ya mesaj gönderdiğini düşünen Kazak dostlarımız da haklı çıkmışlardır. İşte bu nedenle, bu hattın Çin kesiminde hiç bir ciddi hazırlık yapılmadığını da saptayan Kazakistan, önümüzde ki 10 yıl için Çin’e hiç bir petrol taahhüdünde bulunmamıştır.37 Son dönemde, Kazakistan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’ne göstermiş olduğu yoğun ilgi, Kazakistan açısından BTC’nin vazgeçilmezliğini bir kez daha kanıtlamaktadır. 

Bakü-Novorossisk Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nde ise Novorossisk’in iskele kapasitesine bağlı olarak, tesislerin Azeri petrolü ihraç eden şirketlerle paylaşılması zorunluluğu, Kazakistan açısından sorun yaratabilecek bir husustur. Bu durumda, Kazakistan sadece Bakü-Novorossisk boru hattının olması halinde kaybeden tarafta olacaktır. Tengiz petrolünü taşımak üzere tasarlanan CPC hattının açılmış olması ise Kazakistan için yeni bir fırsat yaratmış gibi gözükse de, hem yılda 100 gün yükleme yapılamayan sorunlu Novorossisk limanını kullanacak olması ve Rusya’nın da bu hattan kendi petrolünü taşımak istemesi hem de Türk Boğazları’ndaki aşırı tanker yükü nedeniyle Kazakistan’ın uluslararası piyasalara çıkış problemine net bir çözüm getiremeyeceği açıktır. Geride bıraktığımız dönemde ekonomik, çevresel ve güvenlik açısından en uygun alternatif olduğunu çoktan kanıtlayan BTC HPBH Projesi, kanımızca, güvenli bir çıkış arayan Kazakistan açısından en kuvvetli seçenektir. 

İnceleme kapsamındaki diğer üç ülke de herhangi bir boru hattı alternatifinden kazançlı çıkmaktadır. Boru hatlarının inşası Türkmenistan’a takas yolu veya boru hatları ile kendi petrolünü taşıması için yedek kapasite sağlayacağından, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, Türkmenistan kazanan tarafta bulunmaktadır. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder