20 Şubat 2017 Pazartesi

YENİ KIBRIS STRATEJİSİ “ TANINMA ” BÖLÜM 2



 YENİ KIBRIS STRATEJİSİ “ TANINMA ” BÖLÜM 2




3.5. Müzakere Süreci ve GKRY’nin AB Üyeliği 

GKRY 1 Mayıs 2004 tarihinde, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında AB’ne tam üye olmuştur. Türkiye tarafında aynı gün yapılan açıklamada, AB’ye katılacak olan Rumların, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil etmeye yetkili olmadıkları, eşit statüye sahip Kıbrıs Türkleri veya Kıbrıs Adası’nın tamamı üzerinde yetki veya egemenliklerinin bulunmadığı, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Kıbrıs Türklerine zorla empoze edilemeyeceği, kendi anayasal düzenleri altında ve kendi sınırları içerisinde örgütlenmiş bulunan Rumların, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil eden yasal hükümet olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Açıklamada ayrıca, Kıbrıs Türklerinin kendi ülke sınırları ve anayasal düzenleri içerisinde örgütlenmiş bir halk olarak, hükümet etme yetkisini ve egemenliklerini kullanmakta oldukları, bu çerçevede Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya devam edeceği ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye girişinin Türkiye’nin 1960 Antlaşmalarına dayanan Kıbrıs üzerindeki hak ve yükümlülüklerine hiçbir şekilde haleldar edemeyeceği ifade edilmiştir. 

BM Genel Sekreteri, 28 Mayıs 2004 tarihli iyi niyet misyonu raporunda, referandumlar sonrasında Kıbrıs Türklerinin durumunun uluslararası camia 
tarafından ele alınması gereğine işaret etmekte ve Kıbrıs Türklerine baskı uygulamak veya onları dünyadan tecrit etmek için hiçbir gerekçe 
kalmadığını kayda geçirmektedir. Bu çerçevede Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması için uluslararası camiaya ve Güvenlik 
Konseyi’ne kuvvetli bir çağrıda bulunmuş, Kıbrıs Türk tarafının kalkınmasını engelleyen ve onları dünyadan tecrit eden uygulamalara son verilmesini istemiş, 541 ve 550 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarının buna engel teşkil etmediğini vurgulamıştır. 

Genel Sekreter raporunda ayrıca, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün siyasi eşitlik ve ortaklık temeline dayalı olması gerektiğini vurgulamış, Çözüm Planı’nın başarısızlığa uğramasının sorumluluğunu Kıbrıs Rum tarafına yüklemiş, Rum tarafının tutumunu sorgulamış ve gerçekten siyasi eşitliğe ve ortaklığa dayalı çözümü istemeleri halinde Rumların bunu dile getirmelerinin yeterli olmayacağını, aynı zamanda eylemleriyle de göstermeleri gerektiğini belirtmiştir. Rumların böylece Annan Planı’nı değil, esasen çözümü reddettiklerini de kayda geçiren Genel Sekreter, durumun kapsamlı bir değerlendirmeyi gerektirdiğini vurgulamış, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının müzakereler öncesinde, sırasında ve sonrasındaki olumlu tutumunu takdirle karşıladığını beyan etmiştir. 

4. MÜZAKEREYE TARAFLARIN BAKIŞI VE GETİRDİKLERİ ÖNERİLER 

GKRY Radyo Televizyon Kurumu tarafından 18-19 Mart 2006 tarihlerinde seçmen niteliği taşıyan 1200 kişinin katıldığı bir anket gerçekleştirilmiştir. 
Söz konusu anket, Kıbrıs Rum Halkının genel olarak Kıbrıs sorununa, Kıbrıslı Türklere, ülkemizin AB üyeliğine ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimine 
bakışına dair dikkat çekici ipuçları içermektedir. Anket sonuçlarından, başta gençler olmak üzere Kıbrıs Rum halkının önemli bir bölümünün Kıbrıslı 
Türklere sempati duymadığı ve onlarla tek bir çatı altında yaşamak istemediği ortaya çıkmıştır. Başta ABD, AB ülkeleri ve diğer ilgili taraflarca bile uzlaşmaz tutumuyla çözüme engel olduğu dile getirilen GKRY lideri Papadopoulos'a ve izlediği Kıbrıs politikasına destek verdikleri görülmüştür. 

GKRY'de yapılan anketlerde 18-25 yaş arasındaki Rum gençlerin %61’inin Türklerle birlikte yaşamak istemediklerini beyan ettikleri göz önünde 
bulundurulduğunda, Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde kapsamlı bir çözüm bulunması yönündeki çabalar açısından GKRY’de yerleşen “retçi” zihniyeti 
açıkça sergilemektedir. 

GKRY’de 21 Mayıs 2006 tarihinde milletvekilliği genel seçimleri gerçekleştirilmiştir. Seçimler hem Annan Planı üzerinde 24 Nisan 2004 
tarihinde düzenlenen referandumlardan sonra yapılan ilk genel seçimin galibi “Kıbrıs sorununun çözümünü reddedenler” olmuştur. 2004 yılındaki 
referandumlarda Annan Planı’nı savunan ana muhalefet partisi konumundaki DİSİ’nin oylarında 2001 yılına oranla %3.67 civarında kayıp olması dikkat 
çekicidir. Seçim sonuçlarının dikkat çeken bir diğer yönü, Rum lider Papadopulos’un başında bulunduğu DİKO partisinin oylarını % 3.07 
oranında artırmış olmasıdır. Bu partinin seçimlerde oylarını artırması, anılan retçi zihniyetin az da olsa GKRY’de tabanını genişlettiğine işaret etmektedir. 

Referandumlar sonrasında KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile GKRY lideri Papadopulos, 5 Eylül 2007 tarihinde BM Genel Sekreteri’nin Özel Temsilcisi Möller’in de hazır bulunduğu bir toplantıda bir araya gelmişlerdir. Cumhurbaşkanı Talat, toplantıda, 14 ayda 52 görüşme yapılmasına rağmen gelişme sağlanamadığını, Rum tarafının teklifi doğrultusunda bir-iki Teknik Komite ve Çalışma Grubu kurularak çalışmalara başlanması ve sürecin oluruna bırakılması halinde kapsamlı çözüm perspektifinden uzaklaşılacağını vurgulamıştır. Talat, iki tarafın kapsamlı çözüm perspektifi üzerine yoğunlaş malarının ve yükümlülük üstlenmelerinin önem taşıdığının altını çizerek, iki-iki buçuk ay sürecek hazırlık dönemini takiben müzakerelerin başlatılması ve 2008 yılı sonuna kadar kapsamlı çözüme ulaşılması yönünde bir öneri getirmiştir. Talat ayrıca, günlük yaşamı ilgilendiren Teknik Komitelerin de bu görüşme sürecinden bağımsız olarak bir an önce faaliyete geçmesini teklif etmiştir. 

Talat, ayrıca Ada’da kapsamlı çözümün, yerleşik BM parametreleri ve müzakere sürecinde ortaya çıkan müktesebat zemininde gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekerek, müzakerelere sıfırdan başlanmasının mümkün olmadığını kaydetmiştir. GKRY lideri Papadopulos, Cumhurbaşkanı Talat’ın önerilerini reddetmiş ve kısıtlı bir gündem çerçevesinde liderlerin belirli aralıklarla bir araya gelmesi şeklinde özetlenebilecek bir tutum sergilemiştir. 

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 16 Ekim 2007 tarihinde New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’la bir görüşme yapmıştır. Talat bu görüşmede Papadopoulos’un uzlaşmaz tutumuna atıfta bulunarak, Kıbrıs Türk tarafının kapsamlı çözüme ilişkin yaklaşımını izah etmiş, ayrıca Genel Sekreter’e Kıbrıs’ta iki taraf arasında olumlu bir atmosferin tesis edilebilmesi için bir Güven Artırıcı Önlemler paketi sunmuştur. 

AKEL lideri Hristofyas 17 Şubat 2008 tarihinde yapılan GKRY başkanlık seçimlerinde ilk turunda oyların %53.37’sini alarak GKRY başkanlığına 
seçilmiştir. KKTC Cumhurbaşkanı Talat 22 Şubat 2008’de BM Genel Sekreteri’ne muhatap mektubunda Kıbrıs Türk tarafının çözüm iradesini muhafaza ettiğini ve yeni bir müzakere süreci başlatmaya hazır olduğunu bildirmiştir. Başbakan Tayyip Erdoğan da BM Genel Sekreteri, AB Komisyonu Başkanı, BMGK daimi üyeleri ve AB devlet ve hükümet başkanlarına muhatap 6 Mart 2008 tarihli mektubunda esas olarak KKTC’nin çözüme yönelik yaklaşımını desteklediğini vurgulamıştır. 

KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile GKRY lideri Hristofyas, 21 Mart 2008 tarihinde gerçekleştirdikleri görüşmede Teknik Komiteler ve Çalışma Grupları kurulması ve üç ay sonra bir araya gelerek BM Genel Sekreteri’nin ‘İyi Niyet Misyonu’ çerçevesinde kapsamlı müzakerelerin başlatılması hususlarında mutabakata varmışlardır. 23 Mayıs tarihindeki görüşmede siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu federasyona bağlılıklarını teyit etmişler ve ortaklığın eşit statüdeki Türk ve Rum Kurucu Devletleri’nden oluşan, tek uluslararası kimlikli ve federal bir hükümete sahip olması konusunda vardıkları mutabakatı, Ortak Açıklama’ya dercetmişlerdir. Liderler, 1 Temmuz 2008 görüşmesi sonrasında yaptıkları Ortak 
Açıklama’da tek egemenlik ile tek vatandaşlık konularını görüştüklerini ve bu konularda prensipte anlaşarak uygulama detaylarını kapsamlı müzakereler çerçevesinde değerlendireceklerini belirtmişlerdir. 25 Temmuz tarihli Ortak Açıklama’da, Liderler, üzerinde anlaşmaya varılacak çözümün eşzamanlı ayrı referandumlara sunulmasını ve kapsamlı müzakerelerin 3 Eylül tarihinde başlatılmasını kararlaştırmışlardır. 

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile GKRY lideri Hristofyas 3 Eylül 2008 günü bir araya gelerek, Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde kapsamlı çözüm müzakerelerini başlatmışlardır. Liderler 3 Eylül’deki açılıştan sonra yapılan toplantılarda federal düzeyde yasama, yürütme, yargı, kilitlenmeyi çözücü mekanizmalar ile bağımsız kurumlar konuları üzerinde durmuşlardır. Yönetim ve yetki paylaşımı konusunda üzerinde anlaşılan hususlar yanında, bazı esaslı konularda taraflar ciddi görüş ayrılıkları içinde dirler. Rum yönetimi, esas olarak güçlü bir “Federal Devlet”in erklerinde Rum ağırlığını dolaylı ya da dolaysız garanti altına alacak düzenlemelerde ısrar etmektedir. KKTC liderliği ise siyasi eşitlik ilkesinin Federal yapıda aşındırılması nın önüne geçecek biçimde temsil ve karar mekanizmalarında Kurucu Devletlerin etkin katılımını koruyacak ve kendilerini egemence yönetmelerini sağlayacak düzenlemeleri BM parametrelerine uygun biçimde savunmaktadır. Bu bağlamda, Rum yönetimi ortak listeyle seçilecek “Başkanlık Ofisi”, Yürütme’de ortaya çıkacak tıkanıklıkların çözüm sürecinde daha uzun süre Rum tarafında kalacak Başkanlık makamının oyunun belirleyiciliği, Yasama tıkanıklıklarında Rum ağırlıklı çözüm mekanizmasının karar alabilmesi gibi önerilerinde katı bir pozisyon benimsemekte, buna paralel olarak dış ilişkilerin yürütülmesi, hava ve deniz yetki alanları, hava ve deniz ulaşımı, liman ve havaalanlarının mülkiyeti gibi konularda da dayatmacı olmaktadır. KKTC tarafı, Kurucu Devletlere kalacak artık yetkilerin mümkün olduğunca geniş tutulması, Federal Yürütme’nin Annan Planı temelinde “Başkanlık Konseyi” biçiminde oluşumu, Kurucu Devletlerin yetki alanlarına dahil konularda dış ilişkiler kurmaları ve yürütebilmeleri, Yasamada ve yarıyargısal yetkili kurumlarda siyasi eşitlik ilkesinin gözetilmesi gibi hususları 
savunmaktadır. 

Diğer yandan, Rum yönetimi yeni ortaklığın hayata geçirilmesi ile ilgili ilke ve prosedürlerin belirlenmesini müzakerelerin sonuna bırakma eğiliminde ısrarcı görünmekte, KKTC tarafı ise bu noktanın bir an evvel açıklığa kavuşturulmasının önemine dikkat çekmektedir. Ayrıca, “normlar hiyerarşisi” konusunda KKTC tarafı, AB normları ve müktesebatının çözümün diğer veçhelerini aşındırmayacak biçimde ifade bulmasını, Federal yasalarla Kurucu Devlet yasaları arasında ise hiyerarşi bulunmamasını savunmaktadır. 

Rum tarafı, “mülkiyet” başlığı altında yürütülmekte olan müzakerelerde, göçmenlerin mülkleri üzerindeki haklarını kullanma biçimlerine kendilerinin 
karar vermeleri üzerinde ısrarcıdır. Kıbrıs Türk tarafı ise, mülkiyet rejimine ilişkin kriterlerin belirlenmesini, iade, tazminat ve takas yöntemlerinin belirlenecek ölçütlere göre iki kesimlilik ilkesini aşındırmayacak biçimde uygulanmasını, dolayısıyla yerleşik BM parametreleri ve Annan Planı düzenlemelerine riayet edilmesini savunmaktadır. Rum liderliği bu aşamada BM Güvenlik Konseyi tarafından da tanımı yapılmış olan iki kesimlilik ilkesini tanımadığı da dahil olmak üzere BM müktesebatı ve kapsamlı çözüm süreci prensipleriyle bağdaşmayan uzlaşmaz bir tutuma yönelmekte, Kurucu Devletler de mülkiyet çoğunluğu ölçütünü reddetmekte, nüfus çoğunluğu ölçütünü ise tartışma konusuna dönüştürmektedir. 

GKRY lideri Dimitris Hristofyas ile KKTC lideri Mehmet Ali Talat, Kıbrıs'ın bütünleşme sürecini hızlandırmak için 11-13 Ocak 2010’da Lefkoşa'da yoğunlaştırılmış görüşmelere katıldı. Görüşmenin gündem maddeleri arasında hükümet yönetimi, yetki paylaşımı, ekonominin bütünleşmesi konuları yer aldı. Rum ve Türk kesimleri liderleri ilk tur görüşmenin sona ermesinin ardından yaptıkları açıklamalarda görüşmede somut gelişmeler sağlanamadığını belirttiler. Görüşmeden önce Rum kesiminin, Türk kesimi liderinin ileri sürdüğü öneri paketini açık bir dille reddettiğini açıklaması, yoğunlaştırılmış görüşmelerden olumlu sonuçların çıkması yönündeki beklentilere gölge düşmesine neden oldu. 

SONUÇ 

Açıklamalardan anlaşılacağı üzere GKRY, AB’ye dahil olduktan sonra KKTC üzerindeki ambargo ve izolasyonların devamı yönündeki girişimlerine devam etmektedir. Türkiye’nin AB adaylık müzakerelerinin çıkmaza girmesi19 ve kilitlenmesi için çalışmalarına ağırlık vermiştir. Ayrıca adadaki görüşmelerin olumsuz sonuçlanması maksadıyla ince bir siyaset yürütmektedir. Amacı KKTC ekonomisinin gelişmesini engellemek, Türk halkını fakir ve GKRY’ye muhtaç duruma getirmek, ekonomik olarak kötü durumda olan halkla devleti karşı karşıya getirerek KKTC yetkililerinin azınlık statüsü içinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dahil etmektir. Bunu gerçekleştirebilmesinin önündeki en büyük engel Türkiye’dir. Bu nedenle 

19 Türkiye, 1963 Ankara Anlaşması’nı AB’ne 1 Mayıs 2004 tarihinde üye olan ve aralarında GKRY’nin de bulunduğu on yeni ülkeye teşmil edecek olan Uyum 
Protokolü’nü 29 Temmuz 2005’de imzaladı. Ayrıca bir deklarasyonla Uyum Protokolü’nün imzalanmasının GKRY’nin siyasi olarak tanınması anlamına 
gelmeyeceği kayda geçirildi. Halihazırda Uyum Protokolü paralelinde Türk liman ve havaalanlarının GKRY gemi ve uçaklarına açılmasına yönelik baskılar, Türkiye’nin üyelik müzakerelerine de yansıtılmakta olup, 8 fasıl bu gerekçeyle askıya alınmış durumdadır. 

AB Müzakere sürecini kilitlemekte ve Türkiye’yi kendi beklentileri doğrultusunda bir anlaşmaya yönlendirmeye gayret sarf etmektedir. 

GKRY AB üyesi olduktan sonra yaşanan süreç bize açık bir şekilde göstermekte dir ki Kıbrıs’taki mevcut statüko GKRY’nin lehinedir. 
Bu nedenle mevcut statükoyu bozmaya yönelik her girişimi engellemeye çalışmaktadır. BM öncülüğünde bu güne kadar yapılan görüşme ve müzakereler de elde edilen zemini kabul etmemektedir. GKRY’yi barış anlaşmasına zorlamak ve bebek adımlarıyla ilerlemekte olan Türkiye-AB müzakere sürecine olumsuz etkilerini kırmak için stratejide değişiklik yapmak gerekmektedir. Her zaman adil bir barış anlaşması peşinde gayret sarf etmek ve bu yöndeki girişimlerine devam edeceği emareleri vermek Rumların uzlaşmaz tutumunu kırmamaktadır. GKRY’nin uzlaşmaz tutumunu ortadan kaldırmanın tek yolu barış anlaşmasıyla ilgili çalışmalara devam ederken kararlı bir şekilde KKTC’nin tanınması yönündeki girişimlere ağırlık vermektir. KKTC’nin tanınması yönündeki girişimler barış anlaşması için yapılacak çalışmalara engel teşkil etmez. Tam tersine 
KKTC’nin öne sürdüğü Annan planıyla da resmileşmiş iki kesimli, iki kurucu devletli ve siyasi eşitliğe dayalı yapıya ve Türkiye’nin etkin garantörlüğü tezine hizmet eder. Çünkü KKTC’nin bazı devletler tarafından tanınması GKRY’nin en hassas tarafını oluşturmaktadır. Bu girişimler GKRY’deki endişeleri arttıracak, stratejinin en önemli unsurlarından bir tanesi olan ve kendi lehine işlediğini değerlendirdiği zamanın önemli bir risk oluşturduğunu görecektir. 

Tanınma Stratejisi BM Genel Sekreteri Annan’ın raporunda belirtildiği gibi “Rumlar gerçekten siyasi eşitliğe ve ortaklığa dayalı çözümü istiyorlarsa 
bunu sadece dile getirmelerinin yeterli olmayacağı, aynı zamanda eylemlerle bunu göstermeleri gerektiği” vurgulanmış olacaktır. Bu sayede Rumların 
görüşmelerde daha sonuç odaklı ve işbirliğine açık bir yaklaşım sergilemeleri sağlanabilecektir. 

Tanınma stratejisinde; KKTC’nin hukuki anlamda bazı devletler tarafından tanınmasını sağlamanın yanında, bu mümkün olmadığı takdirde tanınma imajı yaratacak sonuçlar almak da önemlidir. Tanınma stratejisinin amacı sadece KKTC’nin tanınmasının hedeflenmesi değildir. Esas olan oluşturulacak algıyla, Rumlar’ı makul bir anlaşma imzalamaya zorlamaktır. Bazı devletlerde ve uluslararası örgütlerde temsilciliklerin açılması, uluslararası toplantılara gözlemci olarak da olsa katılımın sağlanması bu imajı yaratacak yollar olarak sayılabilir. KKTC’de yabancı yatırımların arttırılması, uluslararası ticaret ve direkt uçuşların sağlanması ve turizmin geliştirilmesi de tanınma imajının oluşturulmasında etkili olacaktır. 

Rum Yönetimi 2006 yılında Katar’da büyükelçilik açmış, buna tepki gösteren Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını istemeyen Katar, KKTC’ye de büyük elçilik açma izni vermişti. Rum Yönetimi 2009 yılında Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Endonezya, Küba, Brezilya ve Bulgaristan'da olmak üzere 6 büyükelçilik açtı. Fakat bu ülkelere yönelik olarak benzer bir çalışma KKTC tarafından gerçekleştirilemedi. En azından bu ülkelerde temsilcilik açılabilirdi. Şimdi ise Anadolu Ajansı'nın Rum basınına dayandırdığı haberinde, Güney Kıbrıs hükümeti, bu yıl Umman ve Slovakya'da büyükelçilik açmayı planlıyor. 2011 yılında Kuveyt ve Kazakistan'da, 2012 yılında ise Kanada'da büyükelçilik açılması programlanıyor. Dolayısıyla KKTC’nin yapması gereken girişim ve açılımları Rum Yönetimi gerçekleştiriyor. Çünkü Kıbrıs Rum Yönetimi’nin en büyük hassasiyeti 
KKTC’nin uluslararası alanda tanınması anlamına gelecek gelişmeler meydana gelmesidir. 

Kıbrıs Rum Mahkemeleri’ni adanın geneli için yetkili kabul eden ABAD’ın Orams davası hakkındaki görüşü, 05.03.2010 tarihli Demopoulos/Türkiye ve diğer 7 dava hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararıyla geçersiz hale geldi. Bu karar hukuki yollarla yaratılan tanınma imajının en yeni örneğidir. Karar KKTC’de Türkler tarafından oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin bir iç hukuk yolu olarak tanımış ve Rumlar’ın mülkiyet meselelerini doğrudan AİHM’e getirmelerini engellemiştir. Bu elbette bir tanıma değildir, ancakOrams davasıyla Rumlar’ın lehine dönen ibreyi, KKTC lehine çevirmiştir. Mahkeme ‘bir yönetimin diğer devletler tarafından tanınmaması, o yönetimin yapmış olduğu idari ve hukuki tasarrufların tanınmayacağı anlamına gelmez’ demiştir. Yani KKTC’nin iç hukuk yolunu tanınmanın 

KKTC’yi tanımak anlamına gelmeyeceğini açıkça belirtmiştir. Ancak karar 
bu haliyle bile GKRY üzerinde bir baskı oluşturmaya yetmiştir. 

Sonuç olarak; KKTC ile GKRY arasında kalıcı ve adil bir barış anlaşması tesis etmek için mevcut statükonun değiştirilmesine yönelik yeni bir strateji 
belirlenmesi gerekir. Bu stratejide KKTC’nin tanınmasına yönelik girişimlere ağırlık verilmelidir. Bu girişimler uluslararası kuruluşlar nezdinde yürütüldüğü gibi devletler nezdinde de sürdürülmelidir. Tanınma KKTC ve Türkiye üzerindeki baskıların yönünü değiştireceği gibi, görüşmelerin ve müzakerelerin zeminini de değiştireceği için bir pazarlık marjı sağlayacaktır. Ayrıca GKRY’nin görüşme ve müzakere masasında belirli bir sonuca ulaşmak için yapıcı bir yaklaşım içine girmesi teşvik edilecektir. 

DİPNOTLAR;

1 Kıbrıs’ın Dünü-Bugünü-Yarını (İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1995), 1. 
2 Cumhur Evcil, Yavru Vatan Kıbrıs’ta Zaferin Hikayesi (Ankara: Gnkur. Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, 1999), 1. Daha Geniş Bilgi İçin 
Bakınız. Necip Torumtay, “Kıbrıs Sempozyumu Açış Konuşması,” içinde Kıbrıs Sempozyumu Kitabı (İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1998), 15. 
3 Rıfat Uçaral, Siyasi Tarih (İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1987), 592. 
4 Ahmet C. Gazioğlu, Kıbrıs Tarihi İngiliz Dönemi (Lefkoşa: Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi Yayını, 1997), 76. 
5 Sabahattin İsmail, 150 Soruda Kıbrıs Sorunu (İstanbul: Kastaş Yayınevi, 1998), 52. 
6 Orbay Deliceırmak, Yerinde Yeller Esen Anayasa (Ankara: 1997), 17. 
7 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (İstanbul: Alkım Yayınevi, 11. Baskı), 801-804. 
8 Ali Fikret Atun, İkinci Kıbrıs Seferi (İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1999), 113. 
9 Faruk Sönmezoğlu, Türk Dış Politikası (İstanbul: Der Yayınları, 2006), 414. 
10 Bağımsızlık Deklarasyonu’nun metni:The Declaration and Resolituon adopted by the Turkish Cypriot Parliament on 15 November 1983-For the Liberty, equality, 
Dignity, and Security of Our People, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yayını. 
11 Armaoğlu, 20. Yüzyıl, 960. 
12 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler,” içinde Türk Dış Politikası Cilt II, ed. Baskın Oran (İstanbul: İletişim Yayınları, 2002), 455-456. 
13 Atilla Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi ve Avrupa Birliği (İstanbul: Beta Yayınları, 2008), 298; İsmail, 150 Soruda, 330-331. 
14 Rauf Denktaş, Hatıralar, Toplayış (İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 2000), 453. 
15 Atilla Sandıklı, “Tarihsel Bir Perspektif İçinde Kıbrıs Sorunu ve Avrupa Birliği,” Harp Akademileri Bülteni Sayı 200 (İstanbul: Harp Akademileri Basımevi): 16-17. 
16 Sönmezoğlu, Türk Dış, 622. 
17 http://www.milliyet.com.tr/hem-hayir-dediler-hemkorkuyorlar/siyaset/haberdetayarsiv/19.01.2010/33335/default.htm?ver=07 
18 http://www.milliyet.com.tr/yes-be-annem/siyaset/haberdetayarsiv/19.01.2010/33332/default.htm?ver=12 


KAYNAKÇA 


“İslam Ülkelerinden KKTC’ye Darbe.” Gazete Vatan, 26.02.2010 
“Terrorism In Cyprus.” The Grivas Diaries. H.M. Stationory Office: 1955. 1997 Yılı Sonu İtibarı İle Kıbrıs Sorunu. İstanbul: SİSAV Yayınları, 1998. 
AGSK, AB ve NATO İlişkilerinin Geleceği, Türkiye’ye Etkileri Sempozyumu. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 2001. 
Armaoğlu, Fahir. 20’nci Yüzyıl Siyasi Tarihi Cilt II: 1980-1990. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1992. 
Atun, Ali Fikret. İkinci Kıbrıs Seferi. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1999. 
Bağımsızlık Deklarasyonu’nun Metni: The Decleration and Resalution adopted by the Turkish Cypriot Parliament on 15 Novemder 1983-For 
The Liberty, Equality, Dignity and Security of our People. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yayını. 
Cemal, Hasan. “Bir Saatli Bombanın Tik Tak Sesi.” Milliyet Gazetesi, 07.07.2001. 
Cemal, Hasan. “Türkiye, Tuhaf Bir Çıkmaza Girmiş Durumda.” Milliyet Gazetesi, 08.07.2001. 
Deliceırmak, Orbay. Yerinde Yeller Esen Anayasa. Ankara: 1997. 
Denktaş, Rauf. Hatıralar, Toplayış. İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 2000. 
Dodd, Clement H. Cyrpus, The Need For New Perspectives. England: The Eothem Press, 1999. 
Dodd, Clement H. Storm Clouds Over Cyprus. England: The Eothem Press, 2001. 
Evcil, Cumhur. Yavru Vatan Kıbrıs’ta Zaferin Hikayesi. Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, 1999. 
Gazioğlu, Ahmet C. Kıbrıs Tarihi İngiliz Dönemi. Lefkoşa: Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi Yayını, 1997. 
Gazioğlu, Ahmet C. Enosis Çemberinde Türkler. Lefkoşa: Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi Yayını,1998. 
Gazioğlu, Ahmet C. Enosise Karşı Taksim ve Eşit Egemenlik. Ankara: Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi Yayını, 1998. 
Gazioğlu, Ahmet C. İngiliz İdaresinde Kıbrıs, Statü ve Anayasa Meseleleri. Lefkoşa: 1996. 
Gazioğlu, Ahmet C. Two Equal and Sovereign Peoples. Lefkoşa: 1997. 
Girit Oyunu ve Kıbrıs. İstanbul: Karadeniz Haber Ajansı Yayınları, 2000. 
İsmail, Sebahattin. 10 Soruda Kıbrıs Sorunu. İstanbul: Kastaş Yayını, 1998. 
Kabaalioğlu, Haluk. Avrupa Birliği ve Kıbrıs Sorunu. Yeditepe Üniversitesi Yayını. 
Karluk, S.Rıdvan. Avrupa Birliği ve Türkiye. İstanbul: Beta Yayınları, 1998. 
Kıbrıs Sempozyumu. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1998. 
Kıbrıs’ın Dünü-Bugünü-Yarını. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1995. 
Küresel ve Bölgesel Kapsamda Sorunlarımız. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1999. 
Leloğlu, Duygu. “Ankara’ya Ağır Ceza.” Radikal Gazetesi, 11.05.2001. 
Necatigil, Zaim M. The Cyrrus Question and The Turkish Position in İnternational Law. New York: Oxford Universty Press, 1998. 
Sandıklı, Atilla. Türkiye’nin Dış Politikasında AB ve Alternatifleri. Harp Akademileri Yayınları, 2001. 
Stavrinides, Zenon. The Cyprus Conflict, National Identity and Statehood. Lefkoşa: 1999. 
Sürmeli, Merve N. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözünü Tuttu: Yetkili Kurum Taşınmaz Mal Komisyonu.” http://www.bilgesam.org/tr. 
Sürmeli, Merve N., Aslıhan P. Turan. “Kıbrıs’ta Mülkiyet Sorunu: Loizidou ve Orams Kararları.” http://www.bilgesam.org/tr. 
Şenoğul, Nahit. “AGSK, AB ve NATO İlişkilerinin Geleceği, Türkiye’ye Etkileri Sempozyumu Kapanış Konuşması.” içinde Sempozyum Kitabı. 
Harp Akademileri Yayınları, 2001. 
Torumtay, Necip. “Kıbrıs Sempozyumu Açış Konuşması.” içinde Kıbrıs Sempozyumu Kitabı. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1998. 
Turanlı, Rana. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ülke Etüdü. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 1997. 
Uçarol Rıfat. Siyasi Tarih. İstanbul: Harp Akademileri Yayınları, 1987. 

Bilge Strateji, Cilt 2, Sayı 2, Bahar 2010
http://www.bilgesam.org/incele/639/-yeni-kibris-stratejisi--taninma-/

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder