27 Şubat 2017 Pazartesi

BATI ŞERİA DUVARI ve ULUSLARARASI HUKUK BÖLÜM 1


BATI ŞERİA DUVARI ve ULUSLARARASI HUKUK BÖLÜM 1


Gamze DEĞİRMENCİ*
*İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği Programı Yüksek Lisans Öğrencisi. 


Özet: 

“ Batı Şeria Duvar ı”. İsmi üzerinde dahi bir konsensüsün sağlanamadığı bu yapı, Filistin halkının yaşam haklarına zarar verirken, İsraillilere göre Filistinli terör 
eylemlerinden korunmak için bir güvence olmuştur. 2002 yılında inşasına başlanan duvarın %85.lik kısmı Filistin topraklarından geçmektedir. 2005 yılında ise yapımı Kudüs.e doğru uzatılmıştır. 

2010 yılına gelindiğinde, İsrail bu inşaata hâlâ bir son vermiş değildir. ABD bu duvarı koşulsuz desteklememekte ve “sorunlu” olarak tanımlamaktadır. 
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Adalet Divanı karar mekanizmaları da bu duvarın uluslararası hukuka aykırı ve yasa dışı olduğuna dair birçok kez karar almıştır. 
Ancak bu kararların İsrail üzerinde bağlayıcı olduğu söylenemez. 

Anahtar kelimeler: İsrail, Filistin, Batı Şeria Duvarı, Uluslararası hukuk, Uluslararası Adalet Divanı. 

 GİRİŞ 

1948 yılında Birleşmiş Milletler kararıyla kurulan İsrail Devleti hem kuruluşuyla, hem de 1967 toprak işgalleri ve 1980 toprak ilhaklarıyla, insan haklarını ihlal 
ettiğine dair iddialarla ve Filistin.le yaşadığı ihtilaflarla Ortadoğu.nun en önemli politik aktörlerinden biri olmuştur. İsrail bugün de, uluslararası hukuk ve toplumla karşı karşıya gelmek pahasına bazı politikalarını uygulamaya devam etmektedir. Batı Şeria ve Kudüs.teki Yahudi yerleşim birimlerinin inşasını durdurmamakta kararlı olan İsrail, 2002 yılında başladığı “duvar” inşası ile de, Filistinlilerin yaşamını gün geçtikçe zorlaştırmaktadır. Her ne kadar İsrail üzerinde bağlayıcılığı etkili olmasa da, bu konuda, uluslararası hukuk mekanizmalarının kararları ve yaptırımları konu için her zaman önem teşkil edecektir. 

Ayrıca duvar inşasının sebeplerine İsrail.in gözünden bakmak, ABD.nin yaklaşımını analiz edebilmek ve tüm bunların ötesinde Filistinlilerin yaşadıklarını 
anlayabilmek gerekir. Geçmişte farklı gerekçelerle inşa edilen bu tarz yapılardan bahsedilerek, 2010 yılına gelindiğinde, İsrail.in yapımına devam ettiği duvarın 
kavramsal analizi daha iyi yapılacaktır. 

1. İNSANLIĞIN DUVAR ÖRME SERÜVENİ 

Tarih boyunca insanoğlu farklı gerekçelerle -ama temeli, kendisini dış etkenlere karşı korumaya dayalı olan- fiziksel engelleme ve sınırlama sağlayacak bir set, 
duvar ya da çit gibi yapılar inşa etme yoluna gitmiştir. 

Kuşkusuz bu yapıların bilinen en eskisi Çin Seddi.dir. M.Ö. 220 ve M.S. 1368-1644.de inşa edilen ve dünyanın en uzun savunma duvarı olan Çin Seddi, ülkenin sınırlarını dış saldırılara karşı korumak amacıyla inşa edilmiştir. 

Bilinen en yakın tarihli inşa edilmiş ve ardından yıkılmış yapı ise Berlin Duvarı.dır. Berlin Duvarı, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya.ya 
kaçmalarını engellemek için Doğu Alman Meclisi kararı ile, 1961 yılında yapılmaya başlanmıştır. Batının “Utanç Duvarı” olarak tanımladığı bu yapı, 1989 
yılında, Doğu Almanya.nın isteyen vatandaşların Batı.ya geçebileceğini açıklamasıyla yıkılmıştır.1 

ABD de, kaçak göçmen girişlerini önlemek amacıyla Meksika sınırına duvar örmüş ve Meksika ile ilişkileri bu sebeple gerilmiştir. Brezilya ise, başkent Rio de Jeneiro'da gecekondu semtlerinin yayılmasını önlemek için bir duvar örmüştür. Ancak bu duvar da zengin-fakir ayrımcılığının sembolü haline gelmiştir.2 

İsrail.in inşa ettiği duvar dikkate alınmaksızın, Lefkoşa.da var olan duvara Avrupa.nın son duvarı olarak atıfta bulunulmaktadır. Bu duvarın ortadan 
kaldırılması için 2004.te Annan Planı.na Türkler “evet” derken, Kıbrıslı Rumlar duvarın varlığının sürmesini istemişlerdir.3 Suudi Arabistan, 2003 yılında, Yemen sınırında örmeye başladığı duvara gerekçe olarak kaçak işçi ve göçmenlerin engellenmesi amacını göstermiştir. Hindistan da Bangladeş ile arasına bir güvenlik duvarı örmüş ve bu ülkeden gelen kaçak göçmenleri engellemeye çalıştığını belirtmiştir. Tayland, Malezya sınırına terörist akışını durdurmak istediği iddiasıyla bir güvenlik duvarı örmüştür. En eski duvarlardan biri ise, Güney-Kuzey Kore arasında inşa edilmiştir. Bu duvar, vatandaşlarının Güney.e kaçmasını engellemeyi amaçlayan Kuzey hükümeti tarafından inşa edilmiştir. Çin ise, Kuzey Kore sınırına duvar inşa ederek, olası göçleri engellemeyi hedeflemiştir. Benzer bir engelleme ise Batı Sahra.yı kontrol altında tutmaya çalışan Fas.ın Cezayir sınırına ördüğü güvenlik duvarıdır.4 Birleşik Krallık.ta bulunan Belfast şehrinin Batı kesimlerinde Protestan ve Katolik mahallelerini birbirinden ayıran bir güvenlik duvarı daha söz konusudur.5 

2010 yılı başlarında İsrail, Batı Şeria duvar inşaatına Mısır sınırını da ekleyeceğini duyurmuştur. Amacı ise, özellikle İsrail.e geçmeye çalışan Afrikalı 
göçmenler olmak üzere tüm göçleri engellemektir. İsrail.in benzer duvarları kuzeydeki Suriye ve Lübnan sınırları ile doğudaki Ürdün sınırında da 
bulunmaktadır. Diğer yandan Mısır.ın da Gazze.den gelebilecek muhtemel tehlikeleri önlemek ve tünelleri engellemek amacıyla Aralık 2009.da Gazze sınırına çelik duvar örmeye başladığından bahsetmekte yarar vardır.6 

2. “ DUVAR ” HAKKINDA 

2.1. Kavram Karmaşası: Güvenlik Çiti mi? Ayrılıkçı Duvar mı? 

Öncelikle İsrail.in Batı Şeria.da inşasına başladığı bu yapının kavram karmaşasını irdelemek gerekir. İsrail tarafı resmi terminolojisinde daha çok Türkçe karşılığı 
güvenlik çiti olan “security fence” kavramını kullanmaktadır. Filistinliler ise ırkçı, ayrılıkçı duvar anlamına gelen “apartheid wall” tanımlamasını tercih etmektedirler. 

Uluslararası Adalet Divanı ise “Batı Şeria Duvarı” terimini kullanmıştır. Kısacası medya, hükümetler, sivil toplum örgütleri bu yapı için çit, duvar, bariyer 
kelimelerini; güvenlik, ayırım, ırk ayrımı, anti-terörizm, Batı Şeria kelimeleriyle kombine ederek farklı tanımlamalar yapmaktadırlar.7 

İsrail “çit” kelimesini güvenlik ve anti-terörizm kelimeleriyle birlikte kullanarak, savunmasız olduğunu ve bunun için tedbir almak zorunda kaldığını belirtmek istemektedir. İsrail.in kullandığı “ayıran çit”, “güvenlik duvarı”, “anti-terörist çit” gibi diğer tanımlamalara bakılırsa, İsrail.in bu konudaki algıları ve algılatmak istedikleri hakkında daha fazla fikir sahibi olunabilir. 

Aşağıda belirtileceği gibi her ne kadar İsrail.in inşa ettiği bu yapının net bir tanımlaması yapılamasa da, objektif bir değerlendirme için, Uluslararası Adalet 
Divanının da tercih ettiği gibi, “Batı Şeria Duvarı” söylemini kullanmak en doğrusu olacaktır. 

2.2. Duvarın Yapılış Süreci 

Söz konusu duvarın inşa edilmesi ilk kez 2002 yılında Ariel Şaron başkanlığındaki İsrail parlamentosunda gündeme gelmiştir. Amacı, Filistinli grupların terör eylemlerine karşı önlem almak olan karar, parlamentoda oy birliği ile kabul edilmiş ve yapımına başlanmıştır. Bu yapı kısmen duvar, kısmen çit olarak tanımlanmaktadır. Çünkü yapının bazı bölümleri 8 metre yüksekliğindeki beton duvarlardan oluşurken, bazı bölümleri beton temel üzerinde yükselen 5 metre yüksekliğindeki tel ve tel örgülerden oluşmaktadır. Yapının bir yanında 4 metre derinliğinde bir hendek, dikenli tel topları ve elektronik alıcılar bulunmaktadır. Ayrıca yapı boyunca, herhangi birinin geçmesi halinde ayak izinin saptanması için üzeri toprak ve kumla örtülü bir patika uzanmaktadır. Duvar boyunca aralıklarla gözetim kuleleri yerleştirilmiştir. İsrail askerleri de bölgede devriye gezmektedir. 8 

Duvar, yapımına başlandığı günden itibaren tartışılmaktadır. Tartışmaların temelini oluşturan argümanlardan biri, İsrail.in duvarın yapımına başladığında 1949 tarihli Yeşil Hat.tı kendi toprakları boyunca takip etmemiş olması ve aksine kilometrelerce içeri Batı Şeria topraklarına girmiş olmasıdır. Öyle ki duvar 
tamamlandığında 160.000 dönüm verimli tarım arazisinin ve Batı Şeria topraklarının %2,9.luk kısmının, duvarın İsrail tarafında kalacağı tahmin 
edilmektedir. UNWRA.nın (BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu), Yeşil Hat ile duvar arasındaki bölgeyi incelemek üzere gerçekleştirdiği ziyaretler 
sonucundaki tespitleri de bu konudaki tartışmaya yön vermek için önemlidir. Çünkü kuruluşun gözlemlerine göre, Yeşil Hat.tın kuzey tarafında kalan kasaba ve köylerdeki Filistinli aileler çoğunluğu oluşturmalarına rağmen mülteci konumuna düşmüşlerdir. Ayrıca, Yeşil Hat.la duvar arasında kalan Filistin, köy ve kasabalarının da “kapalı askeri bölge” ilan edilmiş olması,9 başka bir tartışma konusudur. Duvarın planlandığı gibi tamamlanması halinde Filistin topraklarının 
%10.unu ilhak edecek olması, uluslararası hukukun ihlali anlamına gelmektedir. Çünkü uluslararası hukukta, bu tür bir yolla toprak elde edilmesi ve kazanımı söz konusu değildir. 

İsrail kabinesi 10 Temmuz 2005 tarihinde, duvarın Kudüs.e uzantısını sağlayacak başka bir projeyi daha onaylamıştır. İsrail, bu duvar ile Doğu Kudüsü çevrelemeyi ve Batı Şeria.dan ayırmayı amaçlamaktadır. Bu projeyle, Kudüs belediye sınırları içinde olan ve vergilerini ödeyen dört Arap semti kentten ayrılmıştır. İsrailli yetkililer her ne kadar bu halk için geçiş noktaları kurulacağını, ulaşım imkânları sağlanacağını, bölgeye okul ve hastane inşa edileceğini açıklasalar da Filistinlileri ve insan hakları örgütlerini tatmin edememişlerdir. Filistinliler bu durumun nüfus dengesini bozarak gelecekteki başkentleri olarak gördükleri Doğu Kudüs'ün statüsü konusundaki müzakereleri sekteye uğratmak için bir girişim olduğunu düşünmektedirler.10 

2010 yılına gelindiğinde, İsrail duvar inşasını tamamlamakta kararlı olduğunu göstermiştir. Temmuz ayının başında, Kudüs.ün güney batısındaki Velice köyünü üç taraftan çevreleyecek bir duvar inşasına daha başlamıştır. İsrail medyası bu köyü, Yahudi yerleşimlerine yakınlığı sebebiyle talihsiz olarak nitelendirmektedir. 

Bu duvar bittiğinde Batı Şeria.daki Yahudi yerleşimlerinin %85.inin Filistin topraklarından ayrılması amaçlanmaktadır.11 

Yapımı tamamlandıktan sonra, bu duvarın, Berlin Duvarı.ndan 3 kat daha büyük ve uzun olacağı tahmin edilmektedir. Batı.nın „Utanç Duvarı. olarak tanımladığı 
Berlin Duvarı.nın yıkımının üzerinden henüz 20 sene geçmişken, 21. yüzyılda insanlığın hâlâ toprak ilhakı, ırkçılık ve ayırıcı duvarlardan bahsediyor olması ve 

2010 yılına gelindiğinde İsrail.in duvar inşasının devamındaki kararlılığı bölgenin geleceği açısından endişe vericidir. 

2.3. Duvar İnşasının Filistinliler Üzerine Etkisi 

İsrail.in inşasına devam ettiği bu duvar önemli sayıda Filistinliyi etkilemektedir. Gelecekte ise bu sayı, duvar inşasının durdurulmamasıyla daha da artacaktır. 
125.000 kadar Filistinli, üç tarafı duvarlarla çevrilmiş bir alanda yaşamak zorunda kalacaktır. Batı Şeria kimlik kartına sahip yaklaşık 35.000 Filistinli, duvar ile Yeşil Hat arasında ikamet edecektir. Bazı köyler ise, duvarla Doğu Kudüs.ten ayrılmış olacaktır. Doğu Kudüslü kimlik kartı sahipleriyle birlikte 250.000 kadar Filistinli duvar ile Yeşil Hat arasında yaşayacaktır. 26.000 Filistinli, Batı Şeria.ya ancak tünel ve kara yoluyla bağlantısı olan, dört tarafı duvarla çevrili bir alanda yaşayacaktır.12 

Duvarın inşasıyla, özellikle bu bölgede yaşayan Filistinlilerin yaşamı oldukça zorlaşmıştır. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bir günün ardından uyanan 
Filistinliler, buldozerlerle kazılmış topraklarıyla karşılaşmışlardır. Duvar ile Filistin bölgesi arasında kalan evlerin kimisine el konulmuş, kimisi yıkılmış, binlerce 
zeytin ve meyve ağacı sökülmüş, araziler, sulama tesisleri ve su boruları zarar görmüştür. Binlerce Filistinli batıda -duvar ile Yeşil Hat arasında- yaşamak zorunda kalırken, toprakları duvarın doğu tarafında kalmıştır. 

Setin inşası için İsrail Yüksek Komutanlığı.nın istimlâk tebliğleri yayınlanmıştır. Özellikle Kalkiya kasabası durumdan olumsuz etkilenmiştir. 

Kasaba, bir zamanlar Batı Şeria.nın meyve bahçesi olarak anılırken, şimdi ise tamamen duvarla çevrelenmiş ve kasaba sakinlerinin pazarlarında meyvelerini 
sattıkları bahçelere geçişleri zorlaştırılmıştır. Su kaynaklarına ulaşım da üç taraftan kesilmiştir. 40 bin nüfuslu bu kasabaya sadece tek bir İsrail kontrol noktasından geçilebilmektedir. İsrail bu kontrol noktalarını da sıkı denetlemektedir. Gün içinde duvarın diğer tarafına geçmek durumunda olan Filistinliler, döndüklerinde tekrar kontrollere tabi tutulmakta, bazen geçişlerine izin verilmeyenler ise evlerine dönememektedir. Ayrıca duvar sebebiyle kimi çocuklar okullarına gidebilmek için kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalmaktadır. Hastanelerle Filistinliler arasındaki uzaklık da bölge halkının sağlığını tehdit etmektedir. 

Bölgesel anlaşmazlıklar konusunda tarafsız gözlemleriyle bilinen Human Rights Watch, insan haklarının ihlali konusunda Filistin.de de analizler yapmaktadır. Bir 
araştırmaya göre, bu duvar uzun süreli ve şiddetli sınırlamalarıyla binlerce Filistinli sivilin yaşam hakkına zarar vermektedir. Bu sivilleri -ve özellikle çocuklardan bahsetmek gerekir- dışa kapalı bir alana hapsetmektedir. Serbest dolaşım hakları tamamen denebilecek kadar kısıtlanan Filistinlilerin bu hakları sadece izin sahibi İsrailli yetkililerin elindedir. Bu engellemelerin kapsamı süreç içinde Filistinlilerin temel ihtiyacı olan eğitim ve sağlık hizmetlerine, kendi topraklarına ve işlerine ulaşmalarını engellemektedir. Serbest dolaşımın kısıtlanması çiftçilik ve balıkçılığa dayanan yerel ekonomiye zarar vermektedir. Ayrıca, İsrail kontrol noktalarını da sıkı denetlemektedir. Bazen geçişler uzatmalı olarak tamamen kapatılmaktadır. Öyle ki duvarın diğer tarafına geçmek zorunda kalan bazı Filistinliler, gün içinde döndüklerinde geçişleri kapalı bulmakta ve evlerine gidememektedirler. Bu insanların mülkiyet hakları da zarar görmüştür. Binlerce köylünün topraklarına el konulmuş, evleri yıkılmıştır.13 Bölgedeki Filistinlilere pek fazla seçenek tanınmamıştır. Kısacası, ya köylerini terk edip göçmen olmaya, ya da kalıp dünyadan tecrit edilmiş bir halde yaşamaya zorunlu bırakılmışlardır. 

İsrailin güvenlik endişeleri haklı bulunabilse dahi, bölgede terörist eylemlerle hiçbir ilgisi olmayan masum sivillerin durumu göz ardı edilmemelidir. Kendi 
topraklarında duvarlarla çevrilmek zorunda kalmış bu insanların ve dünyaya getirdikleri çocukların da geleceğinin koruma altına alınması gerekir. İsrailli 
yerleşimciler işgal edilmiş topraklarda serbestçe dolaşırken, duvarın bir tarafındaki evlerinden diğer tarafındaki topraklarına ulaşamayan Filistinlilerin yaşadıkları insan hakları ihlalidir. 

3. İSRAİL VE ABD’NİN GÖZÜNDEN DUVAR İNŞASI 

3.1. İsrail’in Yaklaşımı 

Duvar inşasının başladığı 2002 yılında, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez İsraillilerin kendilerini Filistinlilerden ayırması ve uzak tutması halinde tüm 
gerginliklerin çözüleceğini ifade etmiştir. Perez şöyle söyleyecektir: “Biz çitin bu tarafında olacağız, onlar da diğer tarafında ve tüm sorunlar sona erecek.”14 

Duvar inşası hukuka aykırılık gerekçesiyle eleştirilse de, İsrail.e göre tek amaç terörist eylemlere karşı vatandaşlarını korumaktır. İsrail toprak ilhak ettiği 
iddialarını hiçbir zaman kabul etmemiş, amaçlarının ülkenin güvenliği nerede sağlanacaksa tedbiri orada almak olduğunu belirtmiştir. Duvar inşası bugün de 
sürmekte ve İsrail aynı argümanları kullanmaktadır. 

İsrail Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinde “anti-terörist çit” adı altında yer alan bölümde, çitle beraber terör örgütlerinin hareket alanının kısıtlandığından ve 
bombalı saldırıların önlendiğinden bahsedilmektedir. İsrail Güvenlik Ajansı.nın istatistiklerine göre, güvenlik çitinin ilk bölümünün inşa edildiği Ağustos 2003.ten beri, İsrail.e düzenlenen saldırılarda ciddi bir azalma olmuştur. Sitede dikkat çeken diğer ifadeler ise, güvenlik çitinin yasal olarak insan hayatını koruduğu, toprak ilhak etmediğidir. İsrail Yüksek Mahkemesi.nin de çoktan bunun İsrail.in meşru-müdaafası olduğu yönünde karar verdiği açıklanmaktadır. Dışişleri Bakanlığı.na göre güvenlik çitinin inşası kararı, İsraillilerin yaşamını tehdit eden Filistinli terörizmin durdurulmasına çalışılıp, başarılı olunamadıktan sonra verilmiştir.15 

İsrail, çiti inşa etmesiyle beraber el koyduğu topraklarda geniş bir otorite kurmuştur. Topraklarının büyük bölümünü İsraillilerin gaspıyla kaybeden köylüler, durumu İsrail Yüksek Mahkemesi.ne götürünce “Beit Sourik” davası ortaya çıkmıştır. İsrailli sivil toplum örgütü “Barış ve Güvenlik Konseyi” de davacılara katılmış ve yerel sakinlerin zararlarını azaltacak, Yeşil Hat.ta yakın alternatif bir rota oluşturulması için mahkemeye önergede bulunmuşlardır. Davacılar, gaspların İsrail idare hukukuna ve uluslararası kamu hukukuna göre illegal olduğunu iddia etmişlerdir. Dahası, bu çitin, yerel sakinlerin temel haklarını ihlal ettiğini ve bunun sonucu yaşananların çok şiddetli ve katlanılmaz olduğunu belirtmişlerdir. Bu dava, Şubat 2004.te yerleşimler arasında kulaktan kulağa yayılmış, 2 Mayıs 2004 tarihinde sonuçlanmıştır. 30 Haziran 2004.te İsrail kararını vermiştir. 3 yargıç, dava dilekçesinde yer alan 30-40 kilometrelik duvarın yönünün illegal olduğuna ve hükümet tarafından bu yönün değiştirilmesi gerektiğine hükmetmiş tir. Davacılar, bu duvarın her ne kadar güvenlik endişelerinden öte siyasi sebeplerle inşa edildiğini iddia etseler de, mahkeme duvarın askeri gerekliliklerle değil, güvenlik endişeleri sebebiyle inşa edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme kararını açıklarken, “terörizme karşı vatandaşların korunması sorumluluğu” ifadesine sıkça başvurmuştur.16 

Mahkemeden, duvarın yönünün değiştirilmesi konusunda karar çıkması Filistinlileri hukuki adımlar atmak konusunda cesaretlendirse de, olumlu gelişmeler bununla sınırlı kalmıştır. 

3.2. ABD’nin Yaklaşımı 

ABD ile İsrail arasında var olan tarihsel önemi haiz stratejik ortaklık ve askeri işbirliği ABD.nin de bölgeyle yakından ilgilenmesine sebep olmaktadır. ABD, 
BM.nin İsrail aleyhine aldığı kararları Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak veto etmesiyle bilinmekte ve hassas dengeler üzerinde politikalar izlemektedir. Obama yönetimiyle bir yandan Medeniyetler İttifakı çerçevesinde Müslüman Ortadoğu.yla ilişkilere önem veren ABD, diğer yandan da bölgedeki jeostratejik duruşu için önemli olan İsrail.in yanında olmaya devam etmiştir. Ancak İsrail.in uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri, alınan kararlara uymaması kuşkusuz Washington yönetimini de rahatsız etmektedir. 

 2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder