6 Şubat 2017 Pazartesi

BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI VE TÜRKİYE UYGULAMASI BÖLÜM 1




BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI VE TÜRKİYE UYGULAMASI BÖLÜM 1

* YIL: 13 
* *SAYI: 153
* *EYLÜL 2010* 


*Yrd. Doç. Mehmet Emin ERÇAKAR *
 *BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI VE TÜRKİYE UYGULAMASI*  

*Özet*

 Bu çalışmada, yaklaşık yarım asırdır dünyanın gündeminde olan, ülkemizde ise son yıllarda gerek mevzuatının içeriği gerekse AB’ye uyum sürecinde yer aldığı için eleştirilere konu olan Bölgesel Kalkınma Ajansları incelenmektedir. Konuya, dünyadaki ve Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalar yanında ülkemizdeki gelişimi açısından da bakılmaktadır. Ayrıca ülkemizde 5449 sayılı Kanun kapsamında kurulan ve kurulması düşünülen ajanslara ilişkin gelişmelere ve bu gelişmelerin ortaya çıkardığı yerinden yönetim ilkesinin hukuki tartışmaları değerlendirilmektedir. 

* * *
Anahtar Kelimeler: 
Bölgeselleşme, Bölgesel Kalkınma, Yabancı Yatırım, Yerinden Yönetim,

Giriş

Günümüzde gerek Türkiye’de gerekse dünyada yönetim anlayışı olarak içerik ve uygulamalar açısından büyük değişiklikler yaşanmaktadır. Bu değişikliklerin en önemli nedeni, genel olarak bütün dünya toplumlarına etki eden siyasi, ekonomik, kültürel vb. yaşamın her alanında ortaya çıkan küreselleşme olgusudur. Küreselleşme olgusu, beraberinde yeni bir yönetim anlayışı ve bunu gerçekleştirmede araç olacak bir örgütlenme modeli de getirmektedir. 
Bu yeni anlayış, bürokrasi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan, iktisadi, mali ve idari açıdan özerk örgütlenmeleri kapsamaktadır. 

Bunun sürekli kılınabilmesi için yeni araçlara ve bu araçların devamlılığını sağlamak için de uygun mali, idari ve toplumsal ortama ihtiyaç vardır. Bu yönetim modelinin getirdiği araçlardan biri de, yerinden yönetimin (adem-i merkezi) uzantısı olan bölgeselleşme için küresel bir model olarak geliştirilen Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA)’dır. BKA’ların ana amacı, belirli bir bölgenin ekonomik kalkınması olduğu için BKA’lar ihracata, bölgesel kalkınma adına, teşvik ve destek de sağlayan; bu bakımdan bir anlamda “bölgesel ihracatı geliştirme etüt merkezleri” işlevi gören kurumlar olarak dünya ekonomisindeki yerlerini almışlardır. Gutiérrez (2005:1), 

BKA’ları “bölgenin içsel dinamiklerini harekete geçirmek ve temel amaç olarak Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeleri (KOBİ) teknoloji, bilgi ve kaynak bakımından desteklemek amacıyla kurulmuş aracı kurumlardır” şeklinde tanımlarken, EURADA (Association of Regional Development Agencies 

–AB Bölgesel Kalkınma Ajansları Birliği)’ya göre ise BKA’lar, sektörel ve genel kalkınma problemlerini belirleyen, bunların çözümüne yönelik olanakları ve çözümleri saptayan, bu çözümleri geliştiren projeleri destekleyen kurumlardır(Tutar, Demiral, 2007:66). Verilen tanımlardan da anlaşılacağı üzere bu kurumlar, üst kurul olarak bilinen düzenleme ve denetleme kurumları benzeri kamu karar gücünü kamu organlarından alıp özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından (STK) oluşan tüzel kişilere paylaştıran yönetişimci kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Hasanoğlu ve Aliyev, 2006: 85; Güventürk, 2006). Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarak BKA’lar ile ilgili üç ana unsur saptayabiliriz. Bunlar (Koçberber, 2006:37); Kamu gücüne dayanması, ekonomik kalkınmayı hedeflemesi ve coğrafi bir bölgeyi kapsamasıdır. 

Bu unsurlar BKA’lara; hesap verebilirlik (accountability), sürdürülebilirlik (sustainability), yarar sağlayabilirlik (subsidiarity), bütünleşme ve dahil olma (integration and inclusion) gibi dört temel sorumluluk yüklemektedir. Şahin (2005: 141)’e göre, BKA’ların en çok desteklenen yönü, yerel toplulukların yönlendirdiği katılımcı bir kalkınma modelini hayata geçirmesidir. Bölgesel politikaların yetki ve sorumluluğunun dağıtılması (decentralization) sürecinde, BKA’lar tüm bölgesel politika araçlarının koordinasyonunun sağlanması bakımından büyük bir öneme sahip olmaktadırlar. Bu bağlamda BKA’ların temel işlevleri; a)Yatırımları teşvik etmek için, esnek ve rekabetçi bölgesel politikalar geliştirmek, b) Yenilikçiliği, teknolojik değişimi ve kalkınma araştırması sürecini desteklemek, c) Bilgi bankaları oluşturarak bölgeyi izlemek, d) Yol, su ve enerji gibi altyapı faaliyetlerini izlemek, e) Bilgi temini, yönetim, mali kaynak, altyapı ve üstyapı gibi tüm hizmetleri sağlamak, f) KOBİ’ler için finansal kaynaklar yaratmak, ulusal ya da uluslararası kredi kuruluşları ve bankalarla işbirliği yapmak ve g) Yeni buluş ve teknolojinin tanıtılmasını sağlamak olarak sıralanabilir (Gutiérrez, 2005: 1-2; Özen, 2005: 7-8). 

Bu işlevleri yerine getiren BKA’ların etkilerinin o bölge ile sınırlı kalmayacağı ve ülke genelinde makroekonomik farklı etkilerinin de olacağı muhakkaktır. Çünkü bölgesel kalkınma politikaları, bütünüyle ülkenin kalkınması için kullanılmaktadır. Bölgedeki yerel iş kapasitesini geliştirmeye, yenilikçi girişimleri desteklemeye, oldukça entegre bir yaklaşım çerçevesinde içsel kaynakları kullanarak bu hedeflere ulaşmaya çalışan bölgesel kalkınma yaklaşımı; kamu ve özel sektör kurumlarının katıldığı uzlaşmaya dayalı aktivitelerle yerel ekonomiyi yeniden planlayıp, düzenlemeyi ve inşa etmeyi amaçlamaktadır (Van Boekel ve Van Logtestijn, 2002:7-8; ILO: 2001:14-15, ILO, 2006:1). Diğer bir ifadeyle, ulusal düzeyde tasarlanan ve uygulamaya konulan ekonomik kalkınma politikalarından yerel/bölgesel kalkınma sistemlerine doğru önemli bir dönüşümün yaşandığı gözlenmektedir (Beer ve Maude, 2002:14). Bölgesel kalkınma yaklaşımı, yöre ve bölgelere kendi ekonomik ve sosyal geleceğini şekillendirme fırsatı sunan, özelden genele (yada tümevarımsal) karar verme sürecinin şekillendirdiği yerel kalkınma politikalarının ön plana çıkmasında etkili olmaktadır (ILO, 2001:1). Günümüzde bazı uluslararası organizasyonlar, yerel düzeyde ekonomik kalkınma sürecini destekleyen kapsamlı programlar uygulamaktadır. BKA; sadece yerel ekonominin hızlı şekilde canlanmasına yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda yerel altyapının yeniden inşası ve rehabilite edilmesinde, barış, sağlık ve eğitim gibi hizmet alanlarını iyileştirmede ve bir yöre ve/veya bölgenin etkin yönetilmesinde önemli paya sahiptir (Lazarte vd.,1997:2). 

1990’ların ortalarından itibaren tartışma konusu olan BKA; günümüzde Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Proje Hizmetleri Ofisi (UNOPS), Dünya Bankası (WB), Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) gibi çoğu uluslararası organizasyonun ilgisini çekmektedir. EURADA (Avrupa Birliği Ekonomik Kalkınma Ajansları Ağı) ve ILS-LEDA (BKA Uluslararası Ağ Hizmeti) ile birlikte BKA’nın uluslararası bir boyut kazanması desteklenmektedir. Yerel kalkınma stratejileri ve organizasyonları, neredeyse gelişmiş ekonomilerin hepsinde dikkati çekmekte, gelişmekte olan ekonomilere uyarlanmaktadır. Bölgesel kalkınma kavramına ekonomik literatür açısından bakılacak olursa, Neo-klasik görüşe göre; uzun dönemde teknolojik gelişmeler sermaye birikimini arttırdığından, ekonomik büyümenin motoru konumundadır. Bunun aksine, içsel büyüme teorileri ise, ekonomi teorisini ampirik delillerle buluşturmada önemli bir yol almış olup, bu teorilerde teknolojik gelişmeler modelin içsel değişkeni olarak alınmış, girişimcilerin piyasa gücü, yenilik süreçleri ve ekonomik büyüme sürecine dahil edilmiştir (Andersen, 1996:2). 

Bu bakış açısı, günümüz içsel kalkınma teorilerine de girmiştir. İçsel kalkınma görüşü, üretim sistemlerinin yerel ve bölgesel ekonomilere adapte olma imkânı tanıyan bir grup fiziksel ya da diğer faktörlerden oluştuğu şeklindeki görüşü paylaşmaktadır. Farklı bölgelerdeki ekonomik büyüme oranları, gelir ve üretim düzeylerindeki değişiklikler, sermaye-iş stokundaki farklılıklar kadar, eğitim düzeyi ve AR-GE üretmedeki farklılıklara da bağlı olmaktadır. Ülkeler arasında ve ülkelerin bölgeleri arasında bazı yapısal ve kurumsal farklılıklar beklenebilir. Ancak bir ülkenin bölgelerinin birbirlerine çok benziyor olmaları, farklı olmalarından daha doğaldır. Örneğin, bir ülke içerisinde tasarruf oranlarının bölgeler arasında farklılıklar göstermesini açıklamak oldukça zordur. Bu durumda, mutlak yakınsamanın olmamasını üretim fonksiyondaki farklılıklarla açıklamak gerekir. Bölgelerin üretimlerinin sektörel yapıları bu anlamda önemli gözükmektedir. Neoklasik modelin sınandığı birçok çalışmada sektörel yapının önemli olduğu görülmüştür (Barro 1991, Sala-i-Martin, 1992). 

Ancak, iktisat yazınında model daha çok emek ve sermaye dışında üçüncü bir faktörün, insan sermayesinin varlığını dikkate alan yönde geliştirilmiştir (Mankiw ve diğ., 1992). Bir bölgedeki nüfusun sahip olduğu yetenekler ve teknolojik gelişmeyi algılama ve uyarlama kapasitesi bölgeler arasındaki farklılaşmayı açıklamakta kullanılmaktadır. Bölgelerin birbirlerine yakınsamıyor olduğu bulgusu, neoklasik modelin tartışılmasını da getirmiş ve farklı kuramların geliştirilmesine neden olmuştur. Özellikle Romer (1986, 1990) ve Lucas (1988), çalışmaları ile içsel büyüme modelleri adı verilen yeni bir kuramsal açılımın öncülüğünü yapmışlardır. Bu yeni modeller, neoklasik modelden iki konuda ayrışmaktadırlar. Bunlardan ilki, teknolojik gelişmenin içselleştirilmesi, bir başka deyişle teknolojik gelişmenin nasıl olduğunun modellenmesi, dolayısıyla da uzun dönemde bölgeler arasında görülen kişi başı gelir farklarının açıklanması yönündedir. Diğeri ise biriktirilebilir faktörlerin getirisinin azalan olmadığı varsayımıdır. Marshallcı teoride de; bölgesel kalkınmanın öncelikle bilgi tabanına, ikinci olarak da doğal kaynak tabanına bağlı olduğunu vurgulayarak, yerel işgücü piyasaları ve firma ağlarının rolü üzerinde durulmakta ve sonuç olarak ekonomik kalkınma; organizasyon türleri, ilişkiler sistemi ve öğrenme dinamiğinin stratejik olarak önemli rol oynadığı bir ekonomik büyüme ve yapısal değişim sürecini tanımlamaktadır (Casanova, 2004:27-28). 

Bölgesel ekonomiler, genelde işgücü ve işveren organizasyonları ve yerel yönetimler gibi sosyoekonomik aktörler arasındaki işbirliği ile işlemekte ve yerel ortaklık faaliyetleri de, etkin şekilde işleyen ve piyasa başarısızlıklarını önleyen mekanizmalar yaratmaktadır (Lim, 2003:2). Ekonomik entegrasyonlar ve küreselleşme bağlamında değişen yerel üretim sistemleri ve politikalar, bölgelerin, ekonominin ve ekonomik kalkınmanın odak noktası haline gelmesi yaklaşımlarına hız kazandırmıştır. Ekonomik faaliyetlerin sosyal yapılarla birlikteliğini saptayan yaklaşımlar, bölgesel ölçeklerde yer alan etkileşimlerin oluşturduğu esnek ekonomilerin küresel pazarlarda rekabet edebilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Ekonomik kalkınma kapsamında hızlı değişmeler yaşanmasıyla birlikte günümüzde bölgelerin ekonomik ve politik bağlamda yeniden önem kazandığı bir gerçektir. Bu çalışmada, bölgesel kalkınma ajanslarının ortaya çıkışı, nedenleri ve sonuçları ile değerlendirilmeye çalışılmış, uygulamada karşılaşılan aksaklıklar ve geleceğine ışık tutulmaya gayret edilmiştir. Çalışmanın amacı, bölgesel kalkınma için bir reçete hazırlamak değil, gerçekleşen uygulama ve politikaları tartışmaktır. Bu amaçla, çalışmanın giriş kısmında konuya ilişkin ekonomik yaklaşımlar ortaya konmaya çalışılmış, bir sonraki bölümde AB ve dünyada bölgesel kalkınma ajanslarının gelişimi incelenerek daha sonra Türkiye’deki gelişim ve uygulamalara yer verilmiştir. Türkiye açısından çok uzak bir geçmişi olmayan bölgesel ajansların ülkemizdeki dengesiz kalkınma sorununa ne ölçüde çare olacağı analiz edilmeye çalışılmıştır. Ancak yaklaşımların çeşitliliği sorunun ne kadar büyük olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder